kaybolan kedi hikayesi / Bir kayıp kedi hikâyesi - MediaCat

Kaybolan Kedi Hikayesi

kaybolan kedi hikayesi

# KADER

Gökkuşağı Kedileri’nden Zeytin’e

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben kedimin beşiğini tıngır mıngır sallar iken ip koptu beşik devrildi. Kedim kaptı maşayı, fare kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi. Dar attım kendimi dışarı. Vardım gittim ormana, çıktım oturdum bir ağaç dalına. Girdim bir sincabın koluna. Haydi kulak verelim sincap kardeşin anlattıklarına…

Bir varmış, bir yokmuş. Çok uzak ülkelerin birinde, etrafı mis gibi kokan bin bir çeşit çiçekle çevrili; biraz ötesinde sakin bir ırmağın aktığı; bahçesinde heyecanlı sincapların, hınzır kedilerin, saf köpeklerin dolaştığı; baharda kuşların neşeli şarkılar söylediği; kışın kar yağdığında geyiklerin ormandan selam getirdiği küçücük bir evde genç bir kadın yaşarmış. Bu kadın, evinin yakınındaki küçük bir okulda bir müzik öğretmeniymiş. Bazen öğrencileri ders almak için kadının evine de gelirlermiş. Komşuları evinden gelen melodilere kulak verip ona imrenir, onun gibi yetenekli olmak isterlermiş. Gelgelelim bizim masal kahramanımızın ruhuna ilaç olmazmış müzik. Kadın o kadar mutsuzmuş ki yüzü, çok yaşlı bir cadınınki kadar buruşuk görünürmüş. Aynaya her baktığında hem kendinden nefret eder hem de yalnızlığına kahredermiş. Buna rağmen, komşularını görmeyeyim diye, hep başı öne eğik gezermiş. Öğrencilerine nota öğretmekten hiç zevk almaz, onları her sabah asık bir suratla karşılar ve sürekli azarlarmış. O yüzden de bu öğrenciler şarkıları öğrenmekte çok zorluk çekerlermiş.

Günlerden bir gün, birdenbire bir fırtına kopmuş. Gün ortasında gece oluvermiş. Ağaçlar devrilmiş, çiçekler ezilmiş, hayvanlar kaçışmış. Rüzgar çok hiddetlenmiş, uğultular koparmış. Kadın hemen pencerelerini kapatmış sıkı sıkı. Ardından gök yarılırcasına gürlemiş, etrafı aydınlatan şimşekler çakmış. Çok kuvvetli bir yağmur inmiş yeryüzüne bulutlar diyarından. Kadın çok tedirgin olmuş, hatta birkaç defa kendini tutamayıp çığlık atmış. Korkusunu unutmak için mutfağa gidip yiyecek bir şeyler hazırlamaya karar vermiş. Hava çok soğuk değilmiş ama yağan yağmurun serinliği ve yaşadığı tedirginlik onun üşümesine sebep olmuş. Bir çorba yapmaya koyulmuş. Çorbası piştiğinde artık kendini daha sakin hissediyormuş. Her zamanki mutsuz ve bitkin tavırlarıyla çorbasını içmiş. Ama masadan kalktığında hala üşüyormuş. İçini ısıtmaya çorba da pek yetmemiş. Bu yüzden, mutfağın bahçeye açılan kapısının yanındaki ahşap dolabın içine sakladığı odun parçalarından birkaç tane alıp şömineyi yakmaya salona geçmiş. Havanın gün ortası bu kadar karanlık olması canını daha da sıkmış. Şömineyi yakmaya çalışırken, yüreğini saran kara bulutlar da nerdeyse gözyaşı olup yanağından süzülecekmiş. Buna fırsat vermemek için, işi bitince, bulaşıkları yıkamak üzere, çorba kokusu sinmiş mutfağa geri dönmüş.

Mutfak lavabosunun önünde bir pencere varmış. Bu pencereden yemyeşil bahçeyi görmek mümkünmüş her zaman ama bugün gördüğü tek şey kapkara bir toz bulutuymuş. Hoş, yemyeşil bahçe de yetmezmiş kadını neşelendirmeye. Yine karamsar düşüncelerle bulaşıklarını yıkıyorken bir çift sarı göz parlamış pencerenin önünde. Önce hayal gördüm sanmış. Ama sonra farketmiş ki kömür karası bir kedi ışıl ışıl ona bakıyor. “Miyav miyav miyav,” demiş kedi üç kere. “Lütfen miyav,” diye miyavlamış, “çok açım.” Kadın aldırmamış kedinin yakarışına. Ama kara kedi ısrarla pencere camını tırmalayıp “Miyauuuuuvvv, çok açımmmiyauvvv!” diye ağlıyormuş. Pencereyi açmış kadın, sırılsıklam olduğunu farketmiş kedinin; içeri almak istememiş. Kara kedi tüm kibarlığıyla, “Özür dilerimiyauvvv, ama çok açım. Bana biraz sulandırılmış süt verebilir misin?” demiş. Kadın bir şey söylemeden, kedi içeri girmesin diye kapatmış pencereyi. Bir kaseye su ile süt karıştırıp gelmiş pencerenin yanına. Açmış tekrar pencereyi, koymuş kara kedinin önüne. Bu sefer de, “Özür dilerimiyauuvvv! Uzak yollardan geldim ve çok ıslandım. Sütümü içip kurulanana kadar evine misafir olabilir miyimiyauvvv?” diye sormuş kedi nezaketiyle. Kadın sinirlenmiş, “Hayır,” diyerek reddetmiş kediyi sert bir sesle. Pencereyi hızla kapatmış, fakat kedi acı acı miyavlamalarına devam etmiş. Kadın pamuklar tıkamış kulağına kedinin sesini duymamak için. Ama kedi öylesine tiz bir sesle miyavlıyormuş ki camlar titreşiyormuş. Dayanamamış, birkaç saat sonra tekrar açmış pencereyi kadın. Yağmur durmuş, gökyüzü dinginliğine kavuşmuş. Ama kedi tir tir titriyormuş. Kedinin gözleri de sımsıkı kapalıymış ve hiç hali kalmamış bir kelime daha miyav etmeye. Biraz önce kendinin de çok üşüdüğünü hatırlamış kadın ve pencereyi açık bırakıp tek söz söylemeden odasına gitmiş. Kedi önce sağ gözünü açmış, etrafın sakin olduğunu hissedince sol gözünü de açmış; yumuşak pati hareketleriyle içeri girmiş. Tezgahtan yere yavaşça atlamış, güzelce silkinmiş. Usul usul salona geçmiş. Kuyruklu bir piyanonun küçük salonu kapladığını görmüş ama onunla oynayacak hali yokmuş. Hızlı adımlarla mutfak kapısının tam karşısındaki şöminenin önüne gelmiş. O sırada kadın elinde bir havlu ve yumuşak bir minderle çıkagelmiş. Kara kediyi nazikçe kurularken kedi de huzurlu mırıltılar çıkarmaya başlamış. Daha önce hiç böyle sesler duymayan kadın, bu mırıltı sesinin kendine verdiği huzurdan rahatsız olmuş. Hemen bırakmış kediyi kurulamayı. “Ne yılışık şeysin sen öyle,” diyerek azarlamış kara kediyi. Minderi şöminenin önüne yerleştirip kendi odasına çekilmiş.

“Miyavdın,” demiş ertesi sabah neşeyle kara kedi, kadını mutfakta görünce. Kadın, kara kedinin parlak ve kabarık tüylerini farkedince şaşmış kalmış, fakat şımarmasın diye ne kadar güzel göründüğünü söylememiş. “Günaydın,” demekle yetinmiş cılız bir sesle. Bal rengi gözleriyle kendine bakan kedinin önüne bir kase yoğurt koymuş. “Teşekkür ederimiyauvvv,” demiş kara kedi. Küçük pembe dilini şapırdatarak yalayıp yutmuş yoğurdu. “Benim adım Bastet! Kara kedilerin uğurlu sayıldığı bir ülkeden geliyorum. Sana da şans getirmeye geldimiyauvvv,” diye miyavlamış kedi. “Nasıl yani?” diye inanmayarak sormuş kadın, “Bu havada, çok uzaklardan benim için mi geldin?” “Hayır,” diye yanıtlamış kadını Bastet, “senin için gelmedim. Şey, aslında, bir kelebeğin peşinde koşarken yolumu kaybettim! Ama sen karnımı doyurup bana ısınacak bir yer verdiğin için sana şans büyümü sunacağımiyauvvv!” “Nasıl bir büyüymüş mü bakalım?” diye bıkkın bir sesle sormuş kadın. Bastet mutfak tezgahının üstüne çıkarak kahvaltısını yapan kadınla göz hizasına gelerek kuyruğunu patilerine dolamış. “Yerine geçmek istediğin bir kişiyi seçme hakkı sunacağım sana. Yaşamını onun yerinden devam ettirebilirsin böylelikle. O da farkında olmadan senin yerine geçecek. Kararını değiştirsen üç kere, “Bastet,” diye seslenmen yeter bana miyauvvv! Ama sadece üç seçim hakkın var. Üçüncü hakkını kullandığın kişi kimse ömür boyu onun hayatını yaşayacaksın. Şimdi söyle bakalım, kimin yerine geçmek istersin?” diye hızlı konuşmasını sonlandırmış Bastet. Kadına çok cazip gelmiş bu teklif, çünkü çok uzun süredir çevresindeki insanlara bakarak “Keşke onun gibi bir hayatım olsa, keşke şunun gibi zengin olsam,” deyip duruyormuş sürekli kendine, yaşantısından memnuniyetsizlik duyarak. Kadın gözünü kapatmış, düşünmüş, düşünmüş ve “Tamam,” demiş. Irmak boyunca ilerleyen yolda kazların evine varmadan bir köprü var, o köprüyü geçer geçmez büyük bir bahçe içindeki iki katlı bir villa, pembe badanası ve geniş terasıyla, göze çarpar. Bu villada, sekiz yaşında bir kız çocuğu ile annesi yaşıyor. Ben bu kız çocuğunun yerine geçmek istiyorum,” demiş. Kedi, kapkara patilerini kıvırıp göbeğinin altına almış, bilgece bakmış kadına. “Nedenini de söylemek zorundasın, yoksa seni onun yerine koyamamiyauvvv,” diye miyavlamış sakince. “Çünkü, Bastet, onun annesi eğitimli ve şık bir kadın. Benim annem ise, nasıl söylesem, cahil biri. Eğitimimle hiç ilgilenmedi; şimdi de onunla konuşacak hiçbir şey bulamıyorum, o yüzden de onu hiç aramıyorum. Ama eğitimli bir annem olsaydı yaşamım bambaşka olurdu. O kızın yerine geçerek her şeye yeniden başlayabilirim,” demiş. Bir ışın çıkmış bal rengi gözlerinden Bastet&#;in ve kadın kendini küçük kızın odasında buluvermiş. Aynaya bakmış, upuzun kestane rengi saçları ve yine aynı renk iri gözleriyle kendini çok beğenmiş. Gülümsemiş aynada kendine ve odasındaki oyuncakların, kitapların çokluğuna şaşmış. Yatağı prenseslerinki gibi tül bir perdeyle korunuyormuş. “Melisaaa!” diye seslendiğini duymuş bir kadının. Melisa’nın odası, iki katlı villanın üst katındaymış. Kadın, Melisa’nın kılığında, heyecanla inmiş aşağıya, “Efendim, anneciğim!” diye karşılık vermiş annesinin çağrısına. “Bakıyorum bugün yüzü gülüyor. Bak piyano öğretmenin de geldi,” demiş annesi. Melisa oturmuş piyanonun başına. Çok sıkıcı bir iki saat geçirmiş öğretmeniyle, çünkü öğretmeni hiç gülmüyor ve neşeli şarkılar çalmasına da izin vermiyormuş. Üstelik, Melisa dikkatini toplayamadığı için sürekli ona kızıyormuş. Kadın, böylesine sıkıcı ders verdiğini daha önce hiç bilmiyormuş… Derin bir hüzün kaplamış Melisa’nın kılığındaki kadını. Piyano dersinden sonra ödevlerini yapmış, yemeğini yemiş, kitabını okumuş ve uyumadan önce sütünü içerek annesi tarafından odasına gönderilmiş. Annesi ona iyi geceler öpücüğü vermek ve üstünü örtmek için yanına gelmemiş. “Olsun,” diye teselli etmiş kendini Melisa, “kusursuz bir eğitim almam için her şeyi yapıyor annem.”

Melisa’nın programı annesi tarafından belirleniyormuş ve o kadar dolu geçiyormuş ki günleri Barbie bebekleriyle oynamaya, pelüş oyuncaklarını okşamaya, çizgi film izlemeye hiç zamanı olmuyormuş. Binicilik, piyano, tenis dersleri, okuldaki dersler, ödevler, belgesel izleme saatleri… Günler böyle geçip gitmiş. Melisa ne oyun oynamaya ne de arkadaşlarını görmeye fırsat bulabiliyormuş. Zaten annesi de bunu bir zaman kaybı olarak görüyormuş. Bir gün bile annesi ona sarılmamış, aferin dememiş başarılarına, başarısızlıklarında onu teselli etmemiş. Bir gece dayanamamış Melisa hüngür hüngür ağlamaya başlamış ve “Bastet, Bastet, Bastet!” diye üç kere haykırmış. Şöminenin önünde miskin miskin uyuyan Bastet, kadının sesini duyunca irkilmiş. Önce sağ, sonra sol patisini bedeninin önüne getirerek sırtını kamburlaştırmış ve uzun uzun gerinmiş. Esneyerek bir, “Miyauuuuuvvvv,” çekmiş. Sonra da bal gözlerinden ışın çıkararak, kadını eve geri getirmiş. “Aman Tanrım, Bastet! Benim annem beni öpüp koklamadan okula göndermedi bir gün olsun, üstümü örtmeden yanımdan ayrılmadı gece yatarken. İstediğimde bahçede arkadaşlarımla beraber zaman geçirdim, istediğimde tek oyuncağımla neşeli oyunlar oynadım. Meğer ben ne mutlu bir çocukluk geçirmişim,” demiş. Demiş ama bu kadar neşesiz ve sinirli bir müzik öğretmeni olduğu gerçeğine de şahit olduğu için biraz kendinden utanmış. “Tamamiyauvvv,” diye miyavlamış Bastet. “Üzülme, iki seçeneğin daha var!” Bastet, kanepede oturan kadının göz hizasına gelebilmek için şöminenin önünde duran sehpaya zıplamış. Kadın bu sefer daha hızlı karar vermiş. “Ormanın içindeki okulun hemen yanında büyük bir çiftlik evi var. Orada çok zengin bir dev, karısı ve küçük bebeğiyle yaşıyor. Karısı çok güzel bir kadın ve çok da parası var. İstediği her şeyi yapabilir. Üstelik çalışmak zorunda da değil. Dev de onu sürekli korur. Ne güzel bir hayat! Ben onun yerinde olmak istiyorum. Ben de öyle rahat bir hayatım olsun istiyorum,” demiş sevinçle. Bastet gözlerinden sarı ışınlar saçarak, kadını o eve göndermiş. Kadın kendini kucağında bir bebekle bulmuş birdenbire. Sarışın, masmavi gözlü biblo gibi bir bebekmiş bu. Ama sürekli ağlıyormuş. Kadın bilememiş nasıl susturacağını önce. Sonra emzirmeye başlamış, bir müddet sonra bebek uyumuş kalmış. Çocuğunu yavaşça beşiğine yatırdıktan sonra kadın kocasının yemeğini hazırlamak için mutfağa girmiş. Dev zenginmiş zengin olmasına ama çok cimri olduğundan bir hizmetçi, bir aşçı çalıştırmazmış. Bu yüzden yemekleri de kocaman evin temizliğini de karısı yapmak zorunda kalırmış.

Akşam dev gelir gelmez, kapıdan, “Yemeğim hazır mı?” diye kükremiş. Kadın korkuyla, hazırladığı kusursuz sofraya davet etmiş kocasını. Yemek yerken hiç yüzüne bile bakmamış karısının. Sonra da televizyon karşısında saatlerce zaman geçirmiş. Bebek ağlasa umur etmez, sevmek için bile yanına gitmezmiş. Dev, tek laf etmeden yaptığı kahvaltıdan sonra işe gider ve akşam da gelince yine aynı şeyleri tekrar edermiş. Artık devin karısı olan kadın ise evin işlerinden ve bebekle ilgilenmekten gün ışığını bile görmez, arkadaşlarıyla konuşamaz, evin bahçesinde dolaşamaz olmuş. Her gün bebekle ilgilen, yemek yap, mutfağı topla, çamaşır yıka, temizlik yap döngüsüne dönüşmüş hayatı. Çok parası varmış ama onu harcayacak ne enerjisi ne de zamanı kalıyormuş. Uzun bir zaman geçmiş böyle, kadın çocuk büyüdükçe işlerin değişeceğini düşünmüş. Ama çocuk büyüdükçe işler de büyümüş büyümüş büyümüş ve kadının hayatına sığmaz olmuş. Kadın çalışmayı, okulunu ve hatta öğrencilerini özlediğini anlamış hüzünle. Bir gün dayanamamış ve ağlamaya başlamış. “Bastet, Bastet, Bastet!” diye haykırmış kara kediye. Bastet, o sırada mutfakta sulandırılmış sütünü içiyormuş. Kadının sesini duyunca acele etmeden sütünü bitirmiş ve kapkara bıyıklarındaki sütü de yaladıktan sonra gözlerinden yine ışınlar saçarak kadını evine geri getirmiş. Kadın, “Aman Tanrım, Bastet,” demiş heyecanla, “bu kadar zengin olup da bu kadar sıradan bir hayatım olacağını hiç düşünmemiştim. Ben zengin devin karısı da olmak istemiyorum,” demiş. “Tamamiyauvvv,” diye miyavlamış Bastet, “Dert etme! Bir hakkın daha var! Ama unutma bu kez geri dönüşün yok. Kim olmak istiyorsan sonsuza dek öyle kalacaksın bu sefer miyav.” Çok uzun süredir ilk defa yüzünde bir gülümseme belirmiş kadının ve hiç düşünmeden neşeyle cevap vermiş:

“Kendim olmak istiyorum, Bastet,” demiş, “müzik öğretmeni olmak ve bu küçük ama sevimli evde yaşamak istiyorum.” Bastet kadının bacaklarına kuyruğunu dolayıp sadece, “Miyauvvv,” demiş ve mırlamaya başlamış. Kadın bu huzuru hissettiğine çok memnun olmuş ve Bastet&#;e teşekkür etmiş. Koşarak okula gitmiş. Bahçede oynayan öğrencilerini çağırmış yanına. Öğretmenlerini böyle neşeli gören çocuklar hem şaşırmış hem de sevinmiş. “Sevgili çocuklar,” demiş heyecanla kadın, “bahar geliyor ve düşündüm de sizinle neşeli bahar şarkılarından oluşan bir konser verelim. Bunun için hemen hazırlıklara başlayalım.” Sevinç çığlıkları atmış bütün çocuklar! Kadın onların sevinciyle daha da heyecanlanarak evine koşmuş tekrar ve yolda gördüğü bütün komşularını bahçesinde vereceği bahar partisine davet etmiş. En sonunda da annesini aramış. “Düşündüm de anneciğim,” demiş, “ben de yalnızım sen de yalnızsın. Neden yanıma taşınmıyorsun?” Annesi mutlulukla kabul etmiş bu teklifi ve hemen kızının evine taşınmış. Artık sabahları aynaya baktığında ışıl ışıl parlayan bir yüz görüyormuş kadın; yüzü buruşmuş bir cadı değil, güler yüzlü bir peri duruyormuş karşısında.

Eveeet, Bastet&#;in tüm amacı da aslında kendine huzurlu ve şömineli bir yuva bulmakmış. Hatta, yumuşak patileriyle üzerinde gezinebileceği bir piyanosu bile olmuş! Bastet, kadın ve annesi ile birlikte sonsuza dek mırlayarak yaşamış. Eeee, Bastet ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…

Pınar Aydoğdu

14 Haziran İstanbul doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Matematik Bölümü”nde öğretim üyeliği yapmaktayım. Ankara”da üç kedimle birlikte sakin bir hayat sürüyorum.

14 sene sonra sahibiyle buluşan kedinin s&#x;ms&#x;cak hikayesi


Perry Martin, veterinerinden gelen bir telefon aramasıyla adeta şok geçirir. Veteriner, Martin'in kayıp kedisinin bulunduğunu iddia etmektedir. Martin'in sevinmek yerine şoka uğramasının sebebiyse bambaşkadır; zira kedisi kaybolalı tamı tamına 14 yıl olmuştur! T2 adlı sarman kedi şu anda tam 18 yaşında! yılında yaşanan Jeanne Fırtınası ertesinde kaybolan ve kendisinden bir haber alınamayan sevimli kedinin dönüşü olağanüstü bir haber!
Geçtiğimiz haftalarda Florida eyaletinde bir ailenin evine sığınmaya çalışırken bulunan T2, bir deri bir kemik kalmış haldeymiş ve neredeyse tüm vücudunda pireler cirit atıyormuş. Aile kediyi hemen himayelerine almış ve besleyip temizlemiş. Fakat evlerinde iki köpek besleyen aile, kediyle köpekleri bir türlü anlaştıramayınca T2'yi mecburen bir veterinere bırakmak zorunda kalmış. Veteriner köpeğin kaydını yapmak için çipini okuttuğunda çok şaşırmış; zira sistemde "Kayıp" ibaresiyle kayıtlı olduğunu görmüş sarı kafalı T2'nin. Hemen çipi takan veterinerle ve ardından Perry Martin'le iletişime geçen veteriner, T2'yi tam 14 sene sonra ait olduğu yuvaya teslim etmiş!
Martin ve T2'nin buluşması adeta filmleri aratmayacak cinsteymiş, T2 eski sahibini hemen hatırlamış ve o günden beri ikili bir daha asla ayrılmamışlar. Veterinerler bu hikayenin Amerikalı ailelere hayvanlarına çip taktırma konusunda motivasyon sağlamasını umuyor. ABD'de her yıl 10 binin üzerinde aile, kayıp hayvanlarına üzerlerindeki çipler sayesinde ulaşıyor.

 

ETÄ°KETLERsevimli kedilerAvivaSAsevimli hayvanlar Şimdiden Güzel Güzel Haberlerilham veren öykülerevcil hayvanlargerçek hikayesarmankay&#x;p hayvanlarçipli hayvanlarveterinerhayvan bar&#x;nağ&#x;

Yedi Minik Kedi

Yedi Minik Kedi Masalı

Minik Kedilerin Hayatı

Anne kedi tam yedi yavru dünyaya getirmiş. Rengârenk tüyleri, ışıl ışıl gözleri ve miyav miyav sesleriyle gerçekten sevimli şeylermiş.

Evin hanımı ilk gördüğünde, “Bunlara da kim bakacak böyle&#; Bizim kedi de amma yavru verdi! diye söylenmiş. Ama gün geçtikçe alışmış, sevmiş kedileri&#; Bir selenin içine eski çamaşırları sererek kediciklere güzel bir yatak yapmış.

Yedi minik yavru gün geçtikçe güzelleşmiş. Yemişler, içmişler, uyumuşlar ve büyümüşler. Anne kedi günlerden bir gün yavrularını toplamış başına. Onlara artık bazı şeylerden bahsetmesi gerekiyormuş. En yumuşak ses tonuyla konuşmaya başlamış:

&#; Artık bebek değilsiniz, demiş. Farelerin peşinde koşmanız lazım.

Daha sonra fareleri nasıl kovalayacaklarını, nasıl yakalayacaklarını anlatmaya başlamış. Farelerin özelliklerinden, hilelerinden bahsetmiş.

Bir fare tam o sırada yuvasından başını uzatmış, etrafa bakıyormuş. Kedilerin konuştuğunu görünce

kulak kabartmış.

Anne kedinin söylediklerini duymuş ve dikkatle sonuna kadar dinlemiş. Koşarak kardeşlerinin yanına gitmiş. Bu yuvada tam yedi kardeş fare birlikte yaşıyorlarmış.

&#; Felaket, diye bağırmış. Kedi yavruları ders alıyor. Birazdan peşimize düşerler. Hepimizin canı tehlikede. Ona göre hareket edin.

Farelerden biri elini çenesine dayayıp düşünmüş, taşınmış. Diğer kardeşlerine kendi fikrini söylemiş:

&#; Hımmm, demiş. Her yavru kediye bir fare düşüyor. Bundan sonra bu evde işimiz çok zor. Çünkü hayatımız tehlikede. En iyisi çekip gidelim buradan.

&#; Olmaz, diye itiraz etmiş diğeri. Burası bizim yuvamız.

&#; İyi ama başka ne yapabiliriz?

&#; Ne mi? Kedilerle savaşabiliriz pekâlâ!

Bir süre sessizlik olmuş. Hemen diğer kardeş fare söze karışmış

&#; Çıldırdın mı sen!

&#; Aklım başımda çok şükür. Gerçi kedileri kuvvetle yenemeyiz, ama aklımızla yenebiliriz.

Bunu hiçbiri düşünememiş. Ne demek istediğini sormuşlar. Bütün kardeşlerini etrafına toplayıp düşüncelerini açıklamış:

&#; Karşılaşacağımız her kedi yavrusuna diğer kardeşlerine başkan olması gerektiğini söyleyeceğiz. Aralarını açacağız. Bizimle uğraşmaya fırsat bile bulamayacaklar. Bu fikri duyunca şaşırmış bütün kardeşler. Fakat hepsinin de çok hoşuna gitmiş. Hemen uygulamak istemişler. Anlaşmışlar kendi aralarında ve hemen harekete geçmişler.

Yedi Minik Kedi

Annesinden ilk dersi alan kedi yavrularından biri burnunu fare deliğinden sokmuş. İçerisini görmeye çalışıyormuş. Fareler hemen seslenmişler:

&#; Akıllı kedi, akıllı kedi! Sen bu kadar akıllı, kuvvetli ve güzel olduğun halde, diğer kardeşlerine niçin başkan olmuyorsun?

Kedi yavrusu şöyle bir bakmış kendine: “Gerçekten güzelim, diye düşünmüş. Hem de akıllı ve kuvvetliyim. Diğerlerine başkan olmalıyım” diye geçirmiş içinden&#; Adımlarını vura vura kardeşlerinin yanına gitmiş:

&#; Bundan sonra ben sizin başkanınızım, diye bağırmış. Her istediğimi yapacaksınız.

&#; Hadi oradan, diye terslemiş kardeşleri. Başkanlık kim sen kim!

&#; Ama ben sizden kuvvetliyim, üstelik akıllı ve güzelim, demiş bizimki.

&#; Hayır değilsin!

Bir gürültüdür, bir kavgadır başlamış oracıkta. Anne kedi çırpınıp duruyor, fakat sözünü dinletemiyormuş. Yavru kediler başkanlık için kıyasıya dövüşmeye devam ediyorlarmış.

Fareler delikten bakıp kedilerin kavgasını görünce çılgınlar gibi sevinmişler. Eİ ele tutuşup başarılarını kutlamışlar.

Yavru kediler arasında devamlı kavga ve gürültü oluyormuş artık. Bu durum ev hanımının sinirlerini iyice bozmuş.

Nihayet bir gün dayanamamış. Yavruları enselerinden tuttuğu gibi bahçeye atmış. Bağırmış arkalarından:

&#; Ne haliniz varsa görün, diyerek birden kapıyı kapatmış.

Kediler çok üzülmüşler. Annelerinden ayrı nasıl yaşayacaklarını düşünüp durmuşlar. Kardeşler arasında kavganın ne kadar kötü bir şey olduğunu işte o zaman anlamışlar. Ama iş işten geçmiş bir kere. Farelerin oyununa geldiklerini nihayet fark etmişler. Ama olan olmuş artık.

Eve alınmayacaklarını çok iyi biliyorlarmış o günden sonra. Annelerini ne kadar özleyeceklerini düşünüp durmuşlar bir süre. Bakmışlar, evin önünde beklemekten bir sonuç çıkmıyor:

&#; Her biri başka tarafa dağılmış.

Evin önünden uzaklaşıp kendilerine bir hayat kurmuşlar.

Andersan Masalları &#; Anadolu Masalları &#; Hayvan Hikayeleri

Üç Yavru Kedi

Ilık bir yaz gecesinin ilk saatleriydi. Kardeşlerimle ben, annem terasa çıkıp vakit geçirmek üzere funduszeue.info kardeşlerim sevinerek çığlık çığliğa anne koş bak burda üç tane kedi yavrusu funduszeue.infoz heyacanla merakla o yöne koştuk. Yan apartmanın bacasını dibince miyak miyak miyaklıyorlar, birde annesi var ki bize kabarıyordu annem , yaklaşmayın çok anne tırmalar yavrularını korumak için dedi .Ama biz onla bişey yapmayız ki olsun annelik iç güdüsü yavrusunu korur . Yavrularına kötülük yapçanız sanır. Annem eve indi bir kase süt getirdi. kedilerden biri hasta gibi görünüyor kımıldayamıyordu böyle bir hafta geçti. Hergün onlara süt veriyorduk. kedilerde anasıda bize alıştı o hasta kedi yavrusu bile biraz canlandı, yürümeye çabalıyordu ama o bizi görünce yanımıza gelmek yerine hep bacanın arkasına kaçıyordu diğer iki yavru oyunlar yapıyor zıp zıp zıplıyorlardı .Biz kedilerin oyunlarına bakarken annem geldi .Diğer hasta olan zor yürümeye başlamış olan kediyi sordu ,bacanın arkasına gitti dedik. Annem baktı birden bire telaşla yok yok diye bağırdı korkmuştu .Çünkü bacanın arkasında kanalizasyona giden bir su borusu vardı her yere baktık yoktu . Annem ağlamaya başladı bizde ağlamaya başladık .Anladık ki hasta kedicik oradan düştü.Bir kaç gün boyunca anne kedinin yavrusunu acı acı miyavlıyarak araması sürdü.Annem bakın gördünüzmü sizde benim üç yavrumsunuz analık böyle birşey diğer yavruları olsada hepinizin değeri aynı.Bir tanede olsanız üç tanede annenin sevgisi hepsine aynI
Anne kedi birkaç gün sonra kalan iki yavrusunu başka yere taşıdı, çünkü yoklardı ama ara ara gelip aparmanın terasında acı acı miyavlıyarak diğer kaybolan yavrusunu bir ümüt bulurum diye aradı.
Kaybolan bir kedinin yavrusu ile evladını kaybeden ananın acısıda aynı funduszeue.info şunu anladım annem kardeşlerim ilgilensede hepimizi aynı seviyor..

Nurdan Külah

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası