sabah şiir nazım hikmet / Nâzım Hikmet'e Ait Sanılan "Ah! Mümkün Olsa" Adlı Şiir - Malumatfuruş

Sabah Şiir Nazım Hikmet

sabah şiir nazım hikmet

Ünlü Şairlerimizin Sabah Şiirleri

Orhan Veli Kanık, Özdemir Asaf, İlhan Berk, Nazım Hikmet başta olmak üzere ünlü şairlerimizin sabah şiirlerini derledik.

Gün Doğuyor, Orhan Veli Kanık

Dili çözülüyor gecelerin..
Gölgeler kaçışıyor derine
Alıp sihrini bilmecelerin:
Gün doğuyor şehrin üzerine.

Korkarak saklanıyor bacalar,
Gün doğuyor şehrin üzerine;
Dalıyorlar günün gözlerine
Gözleri uykulu atmacalar.

Sallayarak dallarını kavak
Yükseliyor her günkü yerine,
Gün doğuyor şehrin üzerine
Mavi bir ışıkla ağararak.

Gün doğuyor şehrin üzerine,
Renk renk hacimle doluyor her yer.
Bakıyor dağınık yüzlü evler
Hala yanan sokak fenerine.

Toprak kımıldıyor yavaş yavaş,
Gün doğuyor şehrin üzerine,
Bembeyaz gece çiçeklerine
Sabahla düşüyor bir damla yaş.

Ve bir deniz hücumu halinde
Gün doğuyor şehrin üzerine.

sabah siirleri

Sabah, Ahmet Hamdi Tanpınar

Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr.
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esirden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!

Ölü Sirenler, Edip Cansever

Akşam geri verince bana gözlerimi
Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini
Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa
Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi
Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi.

sabah siirleri

Sabaha Kadar, Özdemir Asaf

Sabah, bir yeni dünya gibi geliyorsun;
Öylesine süslü, öylesine sadesin ki..
Sen o kadar güzelsin ki sabah,
O kadar güzelsin ki…

Bir Gün Sabah Sabah, Turgut Uyar

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliçten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam&#;

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca&#;dan bir sepet elma almışım..

Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu&#;

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç&#;ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.

sabah siirleri

Bu Sabah Hava Berrak, Cahit Sıtkı Tarancı

Bu sabah hava berrak
bu sabah her şey billurdan gibi.
Gök masmavi bu sabah
Güzel şeyler düşünelim diye
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar

Deli Kızın Türküsü, Gülten Akın

Siz dayanılmaz bir &#;Günaydın&#;sınız
Sabah sabah insanı ayağına getiren
Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren
Siz çocuk ağızlı bir &#;Günaydın&#;sınız

Çocuk ağzınızla biraz daha durun
Gittiğinizde güz gelmiş olacak

sabah siirleri

Yalnızlığım, Fazıl Hüsnü Dağlarca

Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım

Sabahları, İlhan Berk

20 Haziran
Bir Pazartesi sabahı seni düşündüm
Ağaçlara ve gökyüzüne bakarak
İstanbul gözlerin gibi pırıl pırıldı
Denizin dibinden geçen balıkları gördüm.
Sen düşündüm de ağlamak geldi içimden
Sonra beni elimden ayağımdan
Sonra beni bu kadar senden eden İstanbul’a
Dönüp merhaba dedim.

sabah siirleri

Sabah Karanlığı, Nazım Hikmet

sabah karanlığında telgraf direkleri,
yol.
sabah karanlığında aynası parıldayan konsol masa
terlik,
eşyalar birbirini yeniden görüp tanır.
odamızda sabah karanlığı bir yelken gibi aydınlanır.
odamızda pırlanta yüzük gibidir mavi serinlik.
yıldızlar ağarır odamızda.

çok uzakta,
gökyüzündeki derenin dibinde ağarır taşlar.
başı yastıktadır gülümün
alabildiğine geniş kuş tüyü yastıktadır başı.
elleri iki ak lale gibi yorganın üstündedir.
saçlarında kuşlar ötüşmeğe başlar.

sabah karanlığında ağaçları, fabrika bacalarıyla şehir.
sabah karanlığında ağaçlar ıslaktır, fabrika bacaları sıcak.
sabah karanlığında asfaltı okşayarak
ilk adımlar odamızdan geçer
ilk motor uğultusu
ilk kahkaha
ilk küfür.

Öperek Uyandırdım Bu Sabah Ayrılığı, Cemal Süreya

Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır! İşte her şey hazır.
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik&#;

sabah siirleri

Sabah Bilgisi, Ahmet Telli

Sabah bilgisini öğrendim sonunda:
Seninle uyanmaktı, uyanıp göz göze
Geldiğimiz anda perdenin hafif bir
Rüzgârla açılıp günışığının yüzüne
Yansımasıydı: çılgın günışığının

Taze kavrulmuş kahvenin kokusu
Yahut terli bedenimize sunulmuş
Nar şerbetinin tende bıraktığı davet:
Yeniden sevişme duygusu, günışığı
Oyalanırken pencerenin pervazında

Derinleşirken ahşap sessizliğin sihri
Arındırıyor susarak geçen zamanı da
Belki deli bir yağmur yağar birazdan
Dilimin ucundaki sözleri serinletir
Islak iki bulut oluruz ömrü uzatan

Dağ, Birhan Keskin

Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
İncecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor
Sen bilmiyorsun.
Taş yarılıyor bir çiçek için yol veriyor
Kısacık konuşuyor çiçek: &#;Dünya&#; diyor.

sabah siirleri

Eylül Sabahının Serinliğini, Ataol Behramoğlu

Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum

Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi

Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda

Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda

Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum

Leylek, Metin Eloğlu

Dün sabah gelincikler açarken
Karşıya geçeceğim
Vapurlar işlemiyor ki sisten

Eskiden ne güzeldi buralar
-iskele ayazında bir çatlak kamış-
Peynirli poğaçayla ayran gazoz içerken

Yanımdaki dost da hayvan
Ne dolanıp duruyoruz diyor
Önün ardın yıkılmış zaten

Leylâk yok Leylâ zaten olmamış
İnsanın içi elbette cız ediyor
İşsiz güçsüz bir sabah erkencecik başlarken

sabah siirleri

Yaseminlerin Sabahı, Şükrü Erbaş

Gökyüzü bulut bulut uyanıyordu
Tanrının büyük yalnızlığından
Ağaçlar birer ses salkımıydı kuşların ağzında
Ayın puslu cümlesinde evler okunaksız harflerdi
Yasemin kokularından bir ışık sokaklarda
Gittim denizin lacivert bahçesine oturdum
Ölümün mü hecesiydim yaşamın mı bilmiyorum
Arzuyla vazgeçiş canımda halkalanıyordu
Ses değil sessizlik değil zaman değil mekân değil
Ağzımda bir çocuktan kalma süt kokuları
Kirpik ırmakları dil pınarları parmak yağmurları
Kayaların masalını dinliyordum kumlardan
Dağlar gecenin merhametinde çıkıyordu sabaha
Ey yalnızlığın yaprak döken mahşeri
Ayrılığın büyük harfiydi her şey
Sen bir deniz kıyısında gonca zamandın
Ben eski şarkılardan eskiydim kimsesizdim
İçimde dünyanın bütün akşamları
Tuttum ağzının sabahına sözler söyledim
Ey güzelliğin ölümden büyük yaşama gücü
Yalnız ölenler unutur birbirini
Seni sevmeye yeni başladım…

En güzel Nazım Hikmet şiirleri, Nazım Hikmet Günaydın şiiri

Ünlü şair Nazım Hikmet'in Günaydın şiiri ölüm yıldönümü ile birlikte bir kez daha hatırlandı. Nazın Hikmet'in en güzel şiirlerini okuyabilirsiniz. Nazım Hikmet'in hayatı ve Nazım Hikmet'in en güzel şiirleri konusunda yoğun aramalar gerçekleştiriliyor. Ölüm yıldönümü sebebiyle yapılan aramalarda Nazım Hikmet'in en güzel şiirleri de kullanılıyor. Nazım Hikmet şiirleri ölüm yıldönümünde tekrar hatırlandı. Nazım Hikmet Kimdir, Nazım Hikmet hayatı, Nazım Hikmet şiirleri yoğun şekilde aratılmaya başlandı. Ünlü şair Nazım Hikmet 3 Haziran 'te Rusya'nın Moskova kentinde hayatını kaybetmişti. Güzel yüzlü şair olarak bilinen Nazım Hikmet Ran, ölüm yıl dönümü ile şiirleri ve sözleri ile anılacak. İşte sizler için hazırladığımız Nazım Hikmet sözleri ve şiirlerinden derlemeler
NAZIM HİKMET GÜNAYDIN ŞİİRİ

Dönüp duran bir çark
Akıp giden bir zaman
Yine, yeniden bir sabah
"Günaydın yaşamak."

Nazım Hikmet

NAZIM HİKMET ŞİİRLERİ

20 Kasım tarihinde Selanik'te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 40 gün için büyük görünmemesi amacıyla 15 Ocak doğumlu olarak anılmıştır.

3 Haziran 'te Moskova'da yaşamını yitirdi. Dedesi Mevlevi tarikatından N,zım Paşa. Midhat Paşa'nın yakın arkadaşı. Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunu, Kalem-i Ecnebiye'ye bağlı bir memur.



Annesi Celile Hanım, dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı. İlkokuldan sonra arkadaşı Vala Nurettin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesi parasal sıkıntıya düşünce ertesi yıl Nişantaşı Sultanisi'ne devam etti. Dedesi Nazım Paşa'nın etkisiyle şiir yazmaya başladı. 'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi. 'da mezun oldu, Hamidiye Kruvazörü'ne güverte subayı olarak atadı. Aynı yıl kış aylarında daha önce yakalandığı zatülcenp hastalığı tekrar etti. Sağlık kurulu raporuyla 'de askerlikten çıkarıldı. Bu sırada hececi şairler arasında genç bir ses olarak ünlendi. Bahriye Mektebi'nden öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya hayrandı. Yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu. 'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada birincilik kazandı. Bu ödül ününü artırdı.


İstanbul'un işgal altında olduğu günlerde heyecanlı direniş şiirleri yazdı. 'de arkadaşı Vala Nurettin ile birlikte Ankara'ya gitti. İstanbul gençliğini milli mücadeleye katılmaya çağıran bir şiir yazdılar. Şiir çok beğenilince Bolu'ya öğretmen olarak atandılar. Bolu'da kalpaklı bu iki genç tepki gördü. Peşlerine gizli polis takıldı. Nazım ila Vala Nurettin Moskova'ya gitmeye karar verdiler. Batum üzerinden Moskova'ya ulaşıp "Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi"ne kaydoldular. Nazım burada "serbest şiirle" tanıştı. İlk serbest şiirlerini yazdı. Bunlardan bazıları 'te Yeni Hayat, Aydınlık gibi dergilerde yayınlandı.

İLK ŞİİR KİTABI BAKÜ'DE BASILDI

Üniversiteyi bitirince 'te sınırdan gizlice geçerek Türkiye'ye girdi. Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. İzlendiğini anlayınca İzmir'e geçti. 'te Şeyh Sait isyanı nedeniyle başlatılan soruşturmalar sırasında gıyabında 15 yıla mahkum edildi. Tekrar yurtdışına kaçtı. 'da çıkan aftan yararlandırılmadı. Gizli örgüt üyesi olmak suçlamasıyla 3 ay daha hapse mahkum edildi. 'de Bakü'de ilk şiir kitabı "Güneşi İçenlerin Türküsü" basıldı. Aynı yıl yine gizlice Türkiye'ye döndü. Yakalanıp Ankara'ya götürüldü. Kısa bir tutukluluğun ardından serbest kaldı. İstanbul'da Zekeriya Sertel'in yayınladığı "Resimli Ay" dergisinin yazarları arasına katıldı. 'da "Putları Yıkıyoruz" başlığıyla bir yazı hazırlayıp Abdülhak Hamid Tarhan, Mehmet Emin Yurdakul gibi dönemin etkili şairlerine yönettiği saldırılar büyük ilgi gördü. "'da " Satır", "Jokond ile Sİ-YA-U", ertesi yıl "Varan 3+1+1=1" kitapları yayınlandı. 'da "Salkımsöğüt" ile "Bahri Hazer" şiirlerini Columbia firmasının girişimiyle plağa okudu. Plak halktan büyük ilgi görünce hakkında şiir kitapları nedeniyle dava açıldı. 'de "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" ile "Gece Gelen Telgraf" kitapları basıldı. 'de "Kafatası", 'te "Bir Ölü Evi" adlı oyunları İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi.



'DE CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ

'de bir bildiri nedeniyle başlatılan tutuklamalar sırasında gözaltına alındı. 'te Bursa Cezaevi'ne gönderildi. 5 yıl hapse mahkum oldu. Kısa bir süre tutuklu kalıp salıverildi. 'de Piraye Altınoğlu ile evlendi. Akşam gazetesinde "Orhan Selim" takma ismiyle fıkralar yazmaya başladı. Yine farklı isimlerle romanlar, oyunlar, operetler yazdı. 'te "Taranta Babu'ya Mektuplar" kitabı yayınlandı. "Unutulan Adam" oyunu şehir tiyatrolarında sahneye kondu. "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" kitabı 'da yayınlandı. 'de Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı. Ankara Cezaevi'ne kondu. 15 yıl hapse mahkum edildi. İstanbul Cezaevi'ne getirildi. Askeri Mahkeme'de de ayrıca yargılanıp bir 20 yıl hapse daha mahkum oldu. 'ta önce Çankırı ve sonra Bursa Cezaevi'de kondu. 10 yılı aşkın cezaevlerinde kaldı. Yayınlatamamasına rağmen sürekli yazdı. Serbest bırakılması için başlatılan çabalar sonuç vermedi. 'de açlık grevine başladı. Sağlık durumu iyi olmadığı için İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. 'de yürürlüğe giren af yasasıyla tekrar özgürlüğüne kavuştu. Piraye Hanım'dan ayrılıp cezaevinde sürekli ziyaretine gelen dayısının kızı Münevver Andaç ile evlendi. Doğan oğullarına Mehmed adını verdiler. Sürekli izlendiğini anlayınca tekrar yurtdışına gitmeye karar verdi. 'de Karadeniz yoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moskova'ya gitti.
25 Temmuz 'de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Yurtdışında birçok uluslararası kongreye katıldı. Kitapları birçok dile çevrildi. 'da kendisinden 30 yaş küçük olan Rus Vera Tulyakova ile evlendi. 'te bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Moskova'da Novodeviçiy Mezarlığı'nda toprağa verildi. İlk şiirlerini hece vezniyle yazdı. Ama içerik bakımından diğer hececi şairlerden uzaktı. Toplumsal içerikli bir şiir kurdu. Moskova'daki yıllarında özellikle geleçekçiliğin önemli isimlerinden Mayakovski'nin etkisiyle hece veznini bırakıp serbest şiire yöneldi. " Satır" kitabı yayınlandığında büyük şaşkınlık yarattı. Ama Ahmet Haşim, Yakub Kadri gibi şairler ondan övgüyle sözetti. Kendisini izleyen genç şairler de serbest şiire yöneldi. 'ya kadar yayınlanan kitaplarıyla Cumhuriyet dönemi şiirinin değerlerini kökünden sarstı. "Şeyh Bedrettin Destanı"nda ise şiirini tam anlamıyla bir ulusal bireşime ulaştırdı. Divan ve halk şiiri söyleyişlerini, çağdaş bir şiir anlayışı içinde eritti. En önemli eserlerinden "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı 'de cezaevinde yazmaya başladı. 2'nci Meşruriyet'ten 2'nci Dünya Savaşı'na kadar uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü bu eserinde destanlaştırdı. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı bu eser, yeni bir türün habercisi oldu. Şiir kitapları 'den 'e kadar Türkiye'de basılamadı. Ancak, ölümünden iki yıl sonra 'ten itibaren yayınlanabildi.

NAZIM HİKMET'İN ŞİİRLERİ

1 Ben Senden Önce Ölmek İsterim
2 23 Sentlik Askere Dair
3 Açların Gözbebekleri
4 Açlık Ordusu Yürüyor
5 Ağa Camii
6 Asya-Afrika Yazarlarına
7 Ayağa Kalkın Efendiler
8 Bahri Hazer
9 Bayramoğlu
10 Zafere Dair
11 Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
12 Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor
13 Berkley
14 Beş Satırla
15 Beyazıt Meydanı'ndaki Ölü
16 Bir Acayip Duygu
17 Bir Ayrılış Hikayesi
18 Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları
19 Bir Dakika
20 Bir Gemici Türküsü
21 Bir Hazin Hürriyet
22 Bir Kız Vardı Japonya'da
23 Bir Küvet Hikayesi
24 Bu Vatana Nasıl Kıydılar
25 Bugün Pazar
26 Bulut mu Olsam
27 Bulutlar Adam Öldürmesin
28 Büyük İnsanlık
29 Büyük Taarruz
30 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar I
31 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar II
32 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar III
33 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar IV
34 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar V
35 Çarlık Rusyasının Ölümü
36 Cevap Numara Dört
37 Ceviz Ağacı
38 Ceviz Ağacı İle Topal Yunus'un Hikayesi
39 Çınarı Yıkmak İçin Baltayı Köküne Vururlar
40 Çocuklar Yarın Ölebilir
41 Çocuklarımıza Nasihat
42 Davet
43 Doğum
44 Don Kişot
45 Dünyanın En Tuhaf Mahluku
46 Ellerinize ve Yalana Dair
47 Erzurum ve Sivas Kongreleri
48 Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası
49 Fevkal,de Memnunum Dünyaya Geldiğime
50 Gazete Fotoğrafları Üstüne I
51 Gazete Fotoğrafları Üstüne II
52 Gazete Fotoğrafları Üstüne III
53 Gazete Fotoğrafları Üstüne IV
54 Gazete Fotoğrafları Üstüne V
55 Gazete Fotoğrafları Üstüne VI
56 Gelmiş Dünyanın Dört Bir Ucundan
57 Giderayak
58 Gövdemdeki Kurt
59 Gözlerimiz
60 Gözlerin
61 Güneşi İçenlerin Türküsü
62 Güneşte
63 Güney Dağlarının Hatırasında Kalan
64 Güz
65 Hasret
66 Hasret
67 Herkes Gibisin
68 Hürriyet Kavgası
69 İki Serseri
70 İnci
71 İnsan
72 İstanbul'da, Tevkifane Avlusunda
73 İstiklal
74 İyimser Adam
75 İyimserlik
76 Japon Balıkçısı
77 Kadınlar
78 Kadınlarımızın Yüzleri
79 Kalbim
80 Kar Yagiyor
81 Karanlıkta Kar Yağıyor
82 Karıma Mektup
83 Karlı Kayın Ormanında
84 Kemal Tahir'e Mektup
85 Kerem Gibi
86 Kırkıncı Yılımız
87 Kışlık Saray
88 Kiyamet Sureleri
89 Kız Çocuğu
90 Kocalmaya Alışıyorum
91 Kore'de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes'e Söyledikleri
92 Kosmosun Kardeşliği Adına
93 Kuvayi Milliye - Altıncı Bap
94 Kuvayi Milliye - Başlangıç
95 Kuvayi Milliye - Beşinci Bap
96 Kuvayi Milliye - Birinci Bap
97 Kuvayi Milliye - Dördüncü Bap
98 Kuvayi Milliye - İkinci Bap
99 Kuvayi Milliye - Sekizinci Bap
Kuvayi Milliye - Üçüncü Bap
Kuvayi Milliye - Yedinci Bap
Lodos
Masalların Masalı
Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
Mavi Liman
Memed'e Son Mektubumdur
Memet
Memleketimden İnsan Manzaraları
Memleketimi Seviyorum
Merhaba Çocuklar
Mevlana
Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk
Mukaddes Karın
Münevver'in Doğum Günü
Nasılsın?
Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz?
Nikbinlik
Niyazalant Sömürgesi
O ve Aksakallılar
Ölçü
Ölüme Dair
Onlar
Onun Doğuşu ve Demirhane Bacası
Orkestra
Otobiyografi
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 1 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 10 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Kasım
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Kasım
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 14 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 18 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 2 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Kasım
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 21 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 22 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 23 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 24 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 25 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 26 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 27 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 28 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 30 Eylül
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Kasım
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Aralık
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Kasım
Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 9 Ekim
Piraye İçin Yazılmış Saat21 Şiirleri yılı Aralık ayının
Rubailer - I. Bölüm
Rubailer - II. Bölüm
Rubailer - III. Bölüm
Şaban Oğlu Selim İle Kitabı
Şair
Salkımsöğüt
Saman Sarısı
Şehitler
Sen
Seni Düşünmek
Sevgilim
Sevgilim
Seviyorum Seni
Silahsız İnsanlar
Tahirle Zühre Meselesi
Teftiş
Türk Köylüsü
Türkiye İşçi Sınıfına Sel,m!
Türküler
Üç Selvi
Vasiyet
Vatan Haini
Veda
Vera'nin Uykudan Uyanişi
Vera'ya
Yaşamak Seni Sevmek Gibi
Yaşamaya Dair - I
Yaşamaya Dair - II
Yaşamaya Dair - III
Yine De İyimserlik
Yine İyimserlik Üstüne
Yine Memleketim Üzerine Söylenmiştir
Yine Ölüme Dair
Yine Sana Dair
Yirminci Asra Dair
Yolculuk
Yürümek



NAZIM HİKMET'IN UNUTULMAZ SÖZLERİ

Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında…

Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…

Kim bilir. Masalınızın kahramanı, başka bir hik,yenin figüranı olmaya gitmiştir belki de.

İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil!

Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!

Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler.

Bu göl İznik gölüdür. Durgundur. Karanlıktır. Derindir. Bir kuyu suyu gibi içindedir dağların.

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.

Antepliler silahşor olur, uçan turnayı gözünden, kaçan tavşanı ard ayağından vururlar.

Ve gayrısı mesela benim on sene yatmam laf-ı güzaftır.

Yağmur yağıyordu boyuna. Sözü onlar alıp dediler ona: daha pazar kurulmadı kurulacak. Esen rüzg,r durulmadı durulacak. Boynu daha vurulmadı vurulacak.

Sen benim sarhoşluğumsun, ne ayıldım, ne ayılabilirim, ne ayılmak isterim!

Önemli olan zamana bırakmak değil, zamanla bırakmamaktır.

Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana küssün. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Matematik, sibernetik, fizik, müzik, tüm bunlar, eninde sonunda, sadece, insanlar şiir okumayı öğrensinler ve anlasınlar diye gereklidir.

Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!

İki şey var ancak ölümle unutulur, anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü.

Hapşurduğumda; çok yaşa, iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke. Bende; sende gör değilde, emrin olur deseydim sessizce.

Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.

Dövüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için, yaşım başım buna engel değil.

Büsbütün unuttum seni eminim, maziye karıştı şimdi yeminim, kalbimde senin için Yok bile kinim, bence sen de şimdi herkes gibisin.

Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler.

Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.

Biz; ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim. Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda

Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?

Ben Türk dillinin şairiyim. Hayatımı buna adadım.

Aşk, bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır. Sevmeyenin aklı, gerçekten sevenin kalbi kazanır bu savaşı.

Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.

Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine. Onlar ki; toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar. Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar.

Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.

Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da, hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.

Sebebi ne seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın? Sen böyle uzakken senin sesini duyup, yerimden fırlamamın sebebi ne?

Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek.

Ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.

O, yalnız ağaran tanyerini görüyor ben, geceyi de sen, yalnız geceyi görüyorsun, ben ağaran tanyerini de.

Nabzını boşlukta sayan bir gece.

Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır. Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti.

Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensiz de yaşarım; ama seninle bir başka yaşarım

Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.

Gece gelen telgraf dört heceden ibaretti: vefat etti.

Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.

Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.

Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.

NAZIM HİKMET'İN HAYATI, NAZIM HİKMET BELGESELİ

Haber ile daha fazlasına ulaşın:

Gündem

Nâzım Hikmet&#;e Ait Sanılan &#;Ah! Mümkün Olsa&#; Adlı Şiir

&#;Ah! mümkün olsa
acıdan sevinç
sevinçten umut yapardım
bölüp acılara yüreğimi
dünyadaki bütün çocuklara
sevgi satardım…

 

Ah! mümkün olsa
rüzgar olup eserdim bozkırlarda
dağ &#; bayır dolaşır,
odalarına sızardım çocukların
üstlerini örter, alınlarından öper
bir masal anlatır
sonra usulca çekip giderdim&#;

 

Ah! Mümkün olsa
ağaç olurdum bozkırlarda
her bahar yeşerip
meyve verirdim çocuklara her yaz
sonra döküp yapraklarımı sonbaharda
rüzgarlarla savrulup giderdim…

 

Ah! mümkün olsa
ulu bir çınar olur
dört mevsim baharı yaşardım
yağmurlarla yıkayıp saçlarımı,
rüzgarlarla kurulardım…
sevgiden bir elbise giyip,
çocukları kucaklardım her kış! ..

 

Ah! mümkün olsa
soğuk bir pınar olur,
su verirdim bağrı yanmışlara
kinleri, kötülükleri, acıları siler
sevgiyle yıkardım yürekleri
akıp giderdim diyar diyar…

 

Ah! Mümkün olsa
toprak olur,
buğday yetiştirirdim bağrımda
gül olur açardım bağ &#; bahçe
yeryüzüne salardım kokumu…
yağmurun yağmadığı ülkelere
billurdan damlalar dökerdim gözlerimden…

 

Ah! mümkün olsa
gelincik tarlası olurdum
kin yerine sevgi
düşmanlık yerine dostluk içirirdim
barış koyardım çocukların adını
umut koyardım
karşı koyardım bütün savaşlara&#;

 

Ah! mümkün olsa
çocuklara verirdim dünyayı
güneş olur doğardım her sabah
masal olur rüyaları süslerdim
sevgi olur,
şefkatle kucaklardım öksüzleri
ağlatmazdım anaları, babaları…

 

Ah! mümkün olsa
vurulduğunda bir çocuk,
bende vurulurdum
doktor olur yaralar sarardım
anne olur karalar bağlardım
üzmezdim çocukları
baba olur,
hepsinin yerine ağlardım&#;

 

Ah! mümkün olsa
savaştan barış
barıştan insan yapardım
acıdan sevinç
sevinçten umut
umuttan dostluk yapardım
kurşun yerine çocuklara
her sabah şiir atardım&#;&#;

Takvim

SABAH KARANLIĞI - Nazım Hikmet

Sabah karanlığında telgıraf direkleri,
yol.
Sabah karanlığında aynası parlayan konsol
masa
terlik,
eşyalar birbirini yeniden görüp tanır.
Odamızda sabah karanlığı bir yelken gibi aydınlanır.
Odamızda pırlanta yüzük gibidir mavi serinlik.
Yıldızlar ağarır odamızda.

Çok uzakta,
gökyüzündeki derenin dibinde ağarır taşlar.
Başı yastıktadır gülümün
alabildiğine geniş kuştüyü yastıktadır başı.
Elleri iki ak lâle gibi yorganın üstündedir.
Saçlarında kuşlar ötüşmeğe başlar.

Sabah karanlığında ağaçları, fabrika bacalarıyla şehir.
Sabah karanlığında ağaçlar ıslaktır, fabrika bacaları sıcak.
Sabah karanlığında asfaltı okşayarak
ilk adımlar odamızdan geçer
ilk motor uğultusu
ilk kahkaha
ilk küfür,
seyyar börekçinin camekânındaki buğu
sütçüye giren çizmeli şöför
komşuların ağlayan çocuğu
mavi afişteki güvercin
vitrindeki manken
sarı iskarpinleri ayağında
ve sandal ağacından Çin yelpazeleri
ve kırmızı o kalın ağzı bir tanemin
ve bütün uyanışların en mutluları en tazeleri
odamızdan geçer sabah karanlığında.

Sabah karanlığında radyoyu açarım:
dev adlı madenlerle dev sayılar birbirine karışır
petrol kuyuları mısır taneleriyle yarışır
Lenin nişanı alan çoban
(resmini ilk sayfalarda görmüşüm
kalın bıyıkları sarkık kara)
konuşur genç kız gibi sıkılıp utanaraktan.
Geçilir kutuplardan gelen haberlere
sonra bu sabah saat altıda
üçüncü suputnik
dönerken yeryüzünü kere
açılır yastıkta kocaman gözleri gülümün.
Dumanlı dağ gölleri gibidirler henüz.
İçlerinden mavi balıklar geçer kıvıltılarla
diplerinde yeşil çamlar durur
bakarlar derin dümdüz
rüyalarının sonu sabah karanlığında pırıl pırıl vurur
aydınlanırım,
kendi kendimi görüp yeniden tanırım
kıyasıya bahtiyarımdır
azıcık utanırım
ama azıcık.

Yolculuğa hazır bir yelken gibidir,
aydınlık bir yelken gibi
sabahleyin odamızda karanlık.
Gülüm çıkar yataktan bir kayısı gibi çıplak.
Mavi afişteki güvercin gibi aktır sabah karanlığında yatak.

Nazım Hikmet
Şubat, Kislovodsk
-Son Şiirleri-

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir