nefes alırken karnın inip kalkması / Yenidoğan Bebeklerde Doğru Nefes Alma | Chicco

Nefes Alırken Karnın Inip Kalkması

nefes alırken karnın inip kalkması

Doğru nefes alıyor musunuz?

Sağlık

 Son Güncelleme:

Doğru nefes alıyor musunuz?

Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren, farkında olmadan nefes alıyoruz ve elbette bu bizi hayatta tutan ilk şey. Peki, nefes almayı gerçekten biliyor muyuz?Bütünsel Sağlık ve Ayurvedik Yaşam Danışmanı Ebru Şinik, gerçek nefesin, yaşamın kaynağıyla doğrudan temas kurmak olduğunu söylüyor.

Sadece doğru nefes alıp vererek sağlık ve neşeye yeniden kavuşmak mümkün, üstelik doğru nefes alıp vermek sadece bedenimizi değil, bilincimizi de dengesine kavuşturacaktır.

Oksijenden zengin havanın solunum yollarını takip ederek akciğerlerimize ulaşması ve vücut tarafından işlenerek açığa çıkan karbondioksitin nefes vererek dışarı atılması, nefes alıp vermenin en basit tanımı. Ancak solunum sistemi dikkate alındığında, nefes alıp verme şeklimiz ya da alışkanlığımıza göre bedenimizin bu taze oksijenden alacağı fayda büyük oranda değişiklik gösteriyor.

Biz yetişkinler genellikle göğsümüzün inip kalktığı üst solunum alışkanlığı ile nefes alıp veririz. Oysa güçlü ve gerçekten yeterli bir nefes için diyafram kasımızın da işin içine katıldığı doğru nefes alışkanlığını kazanmamız gerekir.

DİYAFRAM NEFESİ ALARAK METABOLİZMANIZI GÜÇLENDİREBİLİRSİNİZ

Doğru nefes alıyor musunuz

Göğüs boşluğunun hemen alt kısmında yer alan şemsiye şeklindeki diyafram kası, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran konumuyla solunum sisteminin en önemli faktörlerinden biri. Diyafram kasının aktif olarak rol aldığı gerçek bir diyafram nefesiyle, fizyolojideki tüm sistemleri dengeleyici ve tamir edici, daha geniş alana yayılan daha kapsamlı bir solunum gerçekleştirmek mümkün.

Diyafram nefesiyle lenfatik drenaj sisteminde vakum etkisi yaratılacak, toksinlerin tahliyesi hızlanacak ve Vagus sinirinin uyarılması sonucunda stres, kabızlık, postür bozuklukları, zihinsel karmaşa gibi rahatsızlıklardan kurtulabiliriz.

nefes alıp verirken diyafram kasının kullanılıp kullanılmadığını basit bir testle kontrol edebiliriz

Doğru nefes alıyor musunuz

DİYAFRAM TESTİ

  • Omurga dik duracak şekilde oturun.
  • Dizkapağı ve kalçanızın aynı hizada olduğunu kontrol edin ve gerekirse ayağınızın altına bir yükselti yerleştirin.
  • Sadece burnunuzdan nefes alıp verebilmek için ağzınızı tamamen kapatın.
  • Elinizi karnınızın üzerine koyun.
  • Nefes alıp verişiniz esnasında bedeninizi izleyin. Eğer göğüsünüz inip çıkıyorsa, diyafram kasınız çalışmıyor demektir. Bundan tamamen emin olabilmek için bu kez yere uzanın.
  • Elinizi karnınızın üzerine koyun ve yeniden burnunuzdan nefes alıp vererek bedeninizi kontrol edin. Eğer karnınızda hiçbir hareket yoksa ve sadece göğsünüz inip çıkıyorsa diyafram nefesinizin açık olmadığını, sadece üst solunum ile nefes alıp verdiğinizi söyleyebiliriz.

BASİT DİYAFRAM NEFESİ NASIL YAPILIR?

Doğru nefes alıyor musunuz
  • Ağız kapalı, dil ucu en ön iki dişin hemen arkasında ve hafifçe üst damağa da değerek konforlu bir şekilde o noktada duruyor.
  • İki burun deliğinden basitlikle, ihtiyacın kadar nefes alıp, vermeye başlayın. Çok derin almak zorunda değilsiniz, akciğerlerinizin ihtiyacı kadar alın.
  • Nefes alırken karnınız dışarı doğru genişlerken, nefes verirken karnınız içeri doğru çekilmeli, bu şekilde doğal yolunda ilerlemeli. Nefes alıp verirken karın kaslarının bu gel-git süreci, diyafram kasının aktif çalıştığının göstergesidir.
  • Gözler kapalı, farkındalığınızı karın bölgenizde tutun. Nefes alırken önce karnınız şişecek, daha sonra hala nefes alma ihtiyacı devam ediyorsa göğsünüz de şişmeye başlayacaktır.
  • Burada şu noktaya dikkat edilmeli. Nefesi verirken, yavaş yavaş ciğerlerinizdeki son zerre hava çıkana kadar nefesi boşaltmalısınız. Daha sonra içinizde hiç hava kalmadığına ikna olduktan sonra tekrar nefes alın.
  • Unutmayın, nefes egzersizlerinin sırrı nefes verme süresinde saklıdır. Aldığımız nefesi, mümkün olduğunca verdiğimiz takdirde daha iyi nefes alabiliriz.
  • Bu basit egzersizi her sabah veya akşam boş bir mide ile 5-10 dakika arası uygulamak tüm sinir sisteminizi dengeleyebilir.
False

Yanlış Nefesin Zararları ve Doğru Nefesin Önemi

24.08.2017

Nefes yaşam demektir. Bu yüzden her şeyden önce insan doğru nefes alıp vermeyi öğrenmelidir. Bebek doğduğunda ilk yaptığı şey nefes almaktır.

Yeni doğmuş bebek izlendiğinde karnını şişirerek nefes aldığı görülmektedir. Bu, en doğru ve doğal solunumdur. Zamanla bu doğru solunum bozulmakta, insan ağızdan nefes alıp vermeye başlamakta, solunum sırasında akciğerlerini tam olarak kullanmamakta ve nefesin doğal biyoritmini bozmaktadır. Bu tür yetersiz solunum sırasında akciğerlerin yalnızca orta kısmı çalışmakta, kan damarları daralmakta, dolaşım yavaşlamakta, kana daha az oksijen geçmekte, beden ve beyin yeterince oksijen almamaktadır. Oksijen açlığı sempatik sinir sistemini germektedir. Bu yüzden kalp atışları hızlanmakta ve düzensizleşmektedir.

Birey unutkan, şaşkın, tedirgin, korku dolu, endişeli, gergin ve alıngan olmaktadır. Böylece beden yorgun, cansız ve bitkin düşmekte ve hastalıklara karşı direnci azalmaktadır. Yeni doğmuş bir bebek içgüdüsel olarak doğru solumaktadır. O, doğal refleks sayesinde doğru solumayı bilmekte ve solunum eğitimine gereksinim duymamaktadır. Bebek büyüyüp gelişince yaşam ortamı da değişmekte ve birey bu doğal nefesi unutmaktadır. Özellikle büyük kentlerdeki stresli ve gergin yaşam koşulları doğal solunumu bozmaktadır. Buna büyük kentlerdeki kirli hava da eklenince insan devamlı olarak solunum rahatsızlıklarından ıstırap çekmektedir. Sağlıksız koşullarda organizmanın hastalıklara direncini arttırmak için insan yeniden doğru solumayı öğrenmek zorundadır.

Birçok insanın nefes alışverişi yüzeysel ve çabuk olduğu için akciğerleri tam olarak çalışmamaktadır. Yüzeysel solunum yüzünden beden hücreli yeterli miktarda oksijen almamakta ve akciğerler solunum sırasında ortaya çıkan toksinlerden tam şekilde kurtulamamaktadır. Böyle bir solunum esnasında diyafram hareketsiz kaldığı için böbrekler, bağırsaklar, tüm sindirim ve boşaltım sistemi pasifleşmektedir. Bu yüzden kalp gerilmekte ve yıpranmaktadır. Yanlış ve yetersiz solunum, sinir sistemini ve kalbi olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu da birçok hastalığın oluşumuna yol açmaktadır.

Bu nedenle Yoga sisteminin Pranayama basamağında doğru solunum eğitimi verilmekte, böylelikle bireyin doğru nefes uygulamalarını öğrenmesi sağlanmaktadır. Solunumun en önemli kuralı; nefes burundan alınıp verilmelidir. Bedendeki her organın kendine özgü fonksiyonları vardır. Burun nefes, ağız ise yemek için kullanılmalıdır. Burundan yemek yemediğimiz için ağızdan da nefes almamalıyız. Burun kanalları havayı süzer, temizler, nemlendirir ve havanın ısı derecesini ayarlar.

Burun nefesi doğal olarak solunumu yavaşlatmakta, havadan maksimum miktarda oksijen ve enerjisi alınabilmesi için akciğerlere yeterli zaman tanımaktadır. Bedendeki oksijen ile karbondioksitin doğru oranı kan damarlarını genişletmekte ve dolaşımı kolaylaştırmaktadır. Bunun dışında, burun kanallarında göğüs kafesinin genişlemesini sağlayan sinir uçları bulunmaktadır. Burun deliklerinden giren hava bu sinir uçlarını tahrik ederek göğüs kafesinin genişlemesine yardım eder. Akciğerleri tam kapasite çalıştırmak için birey her şeyden önce karın, göğüs ve omuz nefes tekniklerini öğrenmelidir. Böylece birey akciğerlerin alt, orta ve üst kısmını iyice çalıştırarak geliştirmektedir. Karın nefesi sırasında diyaframın hareketi göğsün boşluk ebatını büyütmektedir. Göğüs ve omuz nefesi sırasında ise göğüs kafesi genişlemekte, kaburgalar esnemekte ve kaburgalar arası kaslar güçlenmektedir. Sonra tam nefes tekniği uygulayarak birey akciğerlerini tam kapasite çalıştırmaktadır. Böylece beden maksimum miktarda oksijen almakta ve maksimum miktarda karbondioksit atmaktadır.

Tam nefes tekniği karın, göğüs ve omuz nefesi tekniklerinin sırasıyla uygulanmasıdır. Karın Nefesi: Karın nefesi uygulandığı zaman nefesi kontrol etmek için eller kaburga kafesinin bitiminde karnın üzerine koyulur. Nefes alırken karın şişirilir, diyafram iner ve hava akciğerlerin alt kısmına alınır. Böylece akciğerlerin alt kısmı hava ile dolar. Nefes verirken karın içeri çekilir, diyafram kalkar ve akciğerlerin alt kısmı tamamen boşalır. Karın nefesi sırasında diyaframın inip kalkması mide arkası sinir şebekesi üzerinde masaj etkisi yaparak sempatik sinirlerin gevşemesini sağlar. Bu teknik uygulandığında diyaframın hareketi kalbin çalışmasına mekanik bir yardımda bulunmaktadır. Bu yüzden, Yoga sisteminde diyaframa ”ikinci kalp” denir.

Göğüs Nefesi: Göğüs nefesi uygulanırken eller kontrol amacıyla göğsün üzerine yerleştirilir. Nefes alarak akciğerlerin orta kısmı hava ile doldurulur ve göğüs kafesi şişirilir. Nefes vererek göğüs kafesi indirilir ve akciğerlerin orta kısmı boşaltılır. Göğüs nefesi göğsü genişletir, akciğerleri güçlendirir, alveolleri canlandırır ve göğüs kafesindeki ahenkli basma-boşaltma işlemi kalbin pompalanmasına yardım eder.

Omuz Nefesi: Omuz nefesi esnasında eller kontrol için omuzların üzerine konulur. Nefes alırken akciğerlerin üst kısmı doldurulur ve omuzlar kaldırılır. Nefes verirken omuzlar indirilir ve akciğerlerin üst kısmı boşaltılır. Omuz nefesi akciğerlerin üst kısmını aktif bir şekilde çalıştırarak bu bölgede toplanmış olan toksinlerin atılmasını sağlar.

Tam Nefes: Bu tekniklerin ardından birey tam nefes tekniğini uygulayarak akciğerlerini tam kapasite çalıştırmayı öğrenmelidir. Böylece beden maksimum miktarda oksijen alabilir ve maksimum miktarda karbondioksit atabilir. Tam nefes tekniği karın, göğüs ve omuz nefesi tekniklerinin sırayla art arda yapılmasıdır. Bu nefes biçimi diyaframı harekete geçirdiği için derin, sağlıklı ve doğru nefestir. Tam nefes esnasında birey nefes alışverişlerini dinlemelidir. Yoga sistemine göre, solunum insanın ‘iç sesidir.’

Birey nefesini ehlileştirmeli ve sükut içinde tanımaya başlamalıdır. Güçlü heyecanlarda insanı kaplayan ve baskısı altına alan nefestir. İnsan onu kontrolü altına alarak kendine daha hakim olabilir.

Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf’ın ‘Yoga Nedir? Ne Değildir’ kitabından alıntıdır.

Kesik Kesik Nefes Alıyorsanız Kalp Yetmezliğiniz Olabilir”

Görülme oranı her geçen gün artan kalp yetmezliği, önlemi alınmadığı takdirde ani ölüm sebebi olabiliyor. Ayaklarda şişme, nefes alıp vermede zorluk gibi belirtilerle kendini gösteren kalp yetmezliği, saat başı kalp kasının zayıflaması olarak biliniyor. Fakat ritim bozukluğuna bağlı kalbin olağandan hızlı çalışması gibi farklı durumlarda da görülebileceğini vurgulayan Hisar Intercontinental Hospital Kardiyoloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sağlam, hastalığın sol kalpte görüldüğünde durumun akciğerlere, sağ kalpte ise karaciğere ve vücudun boyun, bacak gibi diğer bölgelerine de yansıyabileceğini belirtti.

Vücut şişlikleri ve genel halsizlik hissediliyorsa..

Yaşam kalitesini azaltan kalp yetmezliği, kalbin vücudun dokularının ihtiyaçlarını gidermeye yetecek düzeyde kanı pompalayamaması ya da zorla sağlaması durumudur. Hasta daha önce kolay bir şekilde yürüdüğü yolu bir süre sonra zorla yürümeye başlaması, merdiven veya rampa çıkarken nefes darlığı yaşaması, düz yastıkta yatamaması, daha ileri durumlarda sağ kalp yetmezliği de başladıysa bacaklarda ve bel bölgesinde şişme meydana gelmesi kalp yetmezliği belirtilerini göstermektedir.

 

Yüksek tansiyonunuzu kontrol altına alın

Kalp yetmezliğinin altında yatan en önemli ve riskli durumlar kalp damar tıkanıklığı, kalp kapakçık hastalıkları, yüksek tansiyon hastalığı ve kalp krizleridir. Kalp krizine bağlı ölü doku meydana gelmişse kalp yetmezliği geriye dönebilen bir durum değildir. Fakat damar tıkanıklığına bağlı kalp krizi oluşturmayacak düzeyde darlıklar varsa bu darlıklar açılarak kalp yetmezliği tedavi edilebilmektedir. Devamlı kalbin hızlı çalışması ritim bozukluğu yaratarak kalp yetmezliğine sebep olabilirken, hız kontrolü sağlandığında yine hastalık tedavi edilebilmektedir.

 

Hiçbir belirti vermeden de kalp yetmezliği ortaya çıkabilir

Hastanın fizik muayene ve şikayetlerine göre tanı konulabilmektedir. Kalp yetmezliği tanısı hastanın hiçbir şikayeti olmadan da check-up ile yapılan tetkiklerle de ortaya çıkabilmektedir. Tanı yöntemlerinde akciğer filmi, elektrokardiyografi (EKG)  ve en birinci olarak görülen kalp ultrasonunda (ekokardiyografi) kalbin kasılma gücü ölçülerek, kasılma zayıfsa kalp yetmezliği tanısı konulabilmektedir. Ekokardiyografi ile kalp kasının gücü ve fonksiyonları ayrıntılı olarak incelenebilmektedir.

 

Sağ akciğere etki yapıyor, sol kalp yetmezliğiyse vücudu etkiliyor

Kalp yetmezliği denildiğinde herkesin aklına genel olarak sol kalp yetmezliği gelmektedir. Sol kalp yemezliğinde kalp öne doğru kanı pompalamakta güçlük çektiği için akciğerde su birikmesi buna bağlı olarak nefes darlığı şikayetini de beraberinde getirebilir.  Sol kalp yetmezliğinin ileri evresinde, artık akciğerde de su birikip sağ akciğere kan pompalayan, sağ kalpteki kapaklarında geriye kaçırmasıyla sağ kalpte genişlemeyle birlikte karaciğerde göllenme ve bacaklarda şişme gibi şikayetler meydana gelebilmektedir.  Fakat hastada sol kalp yetmezliği olmadan da KOAH gibi akciğer hastalıklarına bağlı olarak akciğer tansiyonu çok yüksekse sağ kalp yetmezliği de görülebilir. Sağ kalp yetmezliğinde vücut daha çok ödem denilen bacak, karın ve boyun damarlarında belirginleşecek ölçüde su birikmesinin görülmesidir. Sol kalp yetmezliği, sağ kalp yetmezliği ile birlikte görülebilmektedir. Sol kalp yetmezliği müdahale edilmediğinde zamanla sağ kalp yetmezliğine de yol açabilmektedir.

 

Erken tanı ile iyileşme oranı artıyor

Kalp yetmezliğinde genel olarak erken tanı ve düzenli tedavi oldukça büyük önem taşımaktadır.  Kalp yetmezliği tedavi ile seyri normalleşebilen ve hayati riski minimum seviyeye indirgenebilen bir hastalıktır. Erken evrede tanısı konulmuş olan hastalıkta düzelebilme şansı yüksektir. Fakat tanısı çok geç konulmuş kalp yetmezliğinde kalbe verdiği zarar oranına göre iyileşme sağlanabiliyor. Sol kalp yetmezliğine bağlı olarak sağ kalp yetmezliği meydana geldiğinde, sol kalp yetmezliği için uygulanan tedavi yöntemi uygulanabilmektedir. Fakat hastanın sol kalbi korunmuş akciğer hastalığına bağlı sağ kalp yetmezliği gelişmişse tedavi yöntemi farklılaşabilmektedir. Ödem ve su atıcı tedavi yöntemi uygulanmakla birlikte sağ kalp yetmezliğine yol açan akciğer hastalığının tedavisi ve kalp hızının ayarlanması gibi tedaviler gerektirebilir.

Beslenme şekli değiştirilmezse hastalık nüksedebiliyor

Kalp hastası olan bir kişi mutlaka tuzdan fakir beslenme tarzını benimsemelidir. Tedavi sonrası kişinin tuzlu olarak zeytin, turşu peynir gibi tansiyonda yükselmeye ve kalbin ön iş yükünde artmaya bağlı olarak kalp yetmezliğini yeniden meydana getirebilmektedir. Sigara ve alkol kullanımının kesinlikle bırakılması, aşırı kilo varsa dengeli beslenme ile kilo verilmeli ve sıvı alımı vücuttaki ödemden dolayı kısıtlanmalıdır. Hasta kişilerin tedavi sonrası hafif tempoda, yorulmayacak şekilde egzersiz yapması da önerilmektedir.

 

 

Bu konuda sizden daha iyi: Nefes

Yazı: İpek Koşan

Yemeğini kendi yiyemiyor, yürüyemiyor, derdini anlatamıyor ama mükemmel olarak yaptığı bir şey var: Nefes alıp vermek. Vücudumuzu ayakta tutan ve yaşamamızı sağlayan nefes, hücrelerimizde dolaştıkça yaşam enerjimizi bize yeniden kazandırıyor. Ama ne yazık ki iki yaşından itibaren bebek nefesimizi bir kenara bırakarak, kusurlu şekilde nefes alıp vermeye başlıyoruz. Kimimiz adeta nefes almıyor kimimiz de içimizde tutmayı tercih ediyoruz. İnsanların nefes alma şekli tıpkı parmak izi gibi farklılık gösteriyor çünkü herkesin bu hayattaki yaşanmışlıkları bambaşka. O halde önce nefes koçu Alegra Benardete ile bebek nefesini tanıyalım sonra da bebeğimizin nefesini bozmamak için bu detayları atlamayalım…

İlk nefes
Bebekler, doğdukları andan itibaren, doktorların yaptığı minik bir dokunuş sayesinde oksijen ile tanışıyorlar. Onlar çok saf enerji varlıkları oldukları için karın ve diyafram nefesleri kendiliğinden açık bir şekilde dünyaya geliyorlar. Anne karnındaki korunaklı dünyadan bir anda fiziksel bir dünyaya geçiyorlar. Tabii ki o geçiş sırasında, belki hastanede, belki de doğumda travmatik durumlar yaşayabiliyorlar. Kimi bebek ters doğuyor, kimi bebek kordon dolanmasıyla dünyaya geliyor. İşte bu tür stresli durumlar bebeğin nefesini etkiliyor. Fakat o stresle baş ettikten sonra tekrar kendi nefeslerine kavuşuyorlar.

Bebek nefesinin özelliği
Nefes koçu Alegra Benardete, bebek nefesinin özelliğini ‘tam diyafram kullanımı’ olarak açıklıyor: “Diyafram kasının amacı, bedende nefes işlemini gerçekleştirmek. Göğüs ile karın boşluğunu ayıran bu kasın çalışması gerekiyor. Nefes aldığımızda bu kas yavaş yavaş aşağıya doğru hareket ediyor. Göğüs boşluğuna ve akciğerlerimize nefes doluyor. Sonra boşalıyor. Karın hareketimiz de otomatik olarak başlıyor. Karın hareketi bize diyaframın çalıştığını gösteriyor. Tıpkı bebeklerdeki gibi. Bebeklik nefesi hiç duraksamadan alınıyor. Nefesin bedene girmesi ve nefesin bedenden kendince otomatik olarak çıkması gerekiyor. Bebeklerde bu aktivasyonu görüyoruz. Biz nefesi kestikçe, yani alırken ya da verirken durdukça, kapasitemiz yüzde 25’lere kadar düşüyor. Nefes terapisi ile kapasitemizi yüzde 80’lere kadar çıkarıyoruz. Ve iyi haber; bir daha kapanmıyor! Diyafram kasını kullanmayı öğrendiğimiz/hatırladığımız zaman bir daha nefesimiz eski haline dönmüyor. Belirli zamanlarda, yaşadıklarımızdan dolayı kapasitemiz yine düşse de hemen eski haline dönüyo .”

Ne zaman değişiyor?
Alegra Benardete, bebek nefesinin değişimini şöyle anlatıyor: “Bebekler kusursuz bir şekilde nefes almaya devam ediyor. Taa ki iki yaşına kadar. 0-2 yaş arası bebeklerde diyafram tam kapasite ile çalışıyor. Daha sonra ebeveynlerin etkisi, fiziksel dünyanın getirdiği birtakım olaylardan dolayı korkular devreye girmeye başlıyor. Çocukların gelişme çağında, yaşadıkları sosyal ortamlardaki durumlar ya da anne-babanın eğitimi ile bilinçaltlarına bilgiler ekiliyor. Haliyle çocuk, yavaş yavaş korku ve endişe ile tanışıyor. Ve bu durum, bebeklik nefesini kesintiye uğratıyor. Bunu kendini korumak adına yapıyor. Nasıl ki biz, korktuğumuz ve heyecanlandığımız zaman hemen nefesimizi tutuyorsak, onlar da yavaş yavaş bunu yapmayı öğreniyor. Dolayısıyla nefes kapasiteleri kısıtlanmış oluyor.”

Anne karnında nasıl etkileniyorlar?
Bebek anne karnında bebek kordonu ile besleniyor ve dışarıdaki tüm enerjisel konuları da aslında bu yolla alıyor. Anne korktuysa, sıkıntılı günler yaşadıysa ya da birtakım kötü olaylara maruz kaldıysa, bebek de onları enerjisel olarak alıyor. 0-6 yaş arasında bilinçaltı açık oluyor ve altı yaşından sonra bilinçaltına hiçbir şey alamıyorsunuz çünkü kendini kapatıyor. Yetişkinlik zamanındaki davranış şekillerinden billinçaltında ‘böyle bir kod var’ deyip geriye dönüp onun üzerine bilinçaltı temizliği yapılabiliyor. Nefes terapisi ile çocuklara, sınav kaygısı/ korkusu gibi konularda da destek olunabiliyor.

Yanlış nefes alırsa…
Eğer bebeğin karın nefesi yoksa yanlış nefes alıyor demektir. Karında nefes yoksa bağırsak, akciğer gibi bölgelerde sorunlar çıkabiliyor. Geniz eti problemleri de nefes alışveriş ritmini etkiliyor. Onlar doktorlarla çalışarak yeniden düzene giriyor. Ama sağlıklı dünyaya gelen bebeklere baktığınızda diyaframı kendiliğinden çalışıyor. Bebekler, bir süre sonra bizi taklit etmeye başlıyor. Dolayısıyla bizim nefesimiz kötü olursa onlarınki de o şekilde dönüşebiliyor!

Kaç yaşında terapi alabilir?
Benardete, “Bebekle zaten tensel temasla bir iletişim kuruyoruz. Onu kucağımıza alıyor, kendi nefesimizle onları oryante ediyoruz. Kendimizi onlara uyumlayarak nefes terapisi yapıyoruz. Dolayısıyla yaş sınırı yok. Bebek doğduğu andan itibaren anneden uzaklaşıyor, yıkanıyor, hemşireler tarafından bakılıyor ve sonra anneye getiriliyor. Bu süreçte, bebeğin bilinçaltı birçok şeyi kaydediyor. İleriki zamanlarda tabii ki çocukken yaşadığımız şeyleri hatırlamıyoruz. Ama hepsinin mutlaka bir sonucu oluyor” diyor.

Biz de bebek gibi nefes alalım
İmkansız mı? Tabii ki hayır. Öncelikle seans sırasında nefesin ne olduğu bize detaylı şekilde anlatılıyor. Eğitimde Transformal Nefes kullanılıyor. Transformal Nefes, en hızlı yayılan ve en etkili arınmayı, şifayı, kişisel gelişimi sağlayan bir nefes tekniği. Bu tekniği geliştiren ve yayan kişi ise Amerikalı metafizik doktoru Dr. Judith Kravitz. Terapilerde vücut-beden terapisi kullanılıyor. Kişinin vücudundaki belli noktalara dokunarak nefesi açılıyor. Buradaki olay, hatırlama süreci. Bu aşamada nefes koçları kişinin yanında olarak onlara yardım ediyor. Nefes almadan beklemek, ‘yeniye karşı dirençliyim’ anlamına geliyor. Nefes verirken tutmak ise ‘kızgınlığı ve korkuları içimde tutuyorum’ demek. Amacımız ne alırken ne de nefes verirken durmak. Nefes, dairesel bir döngü şeklinde akmalı. Alırken derin ve uzun, verirken rahatlamış ve kendiliğinden olmalı. Böylece almaya daha çok açık, tuttuklarımızı da bırakmaya hazır hale gelebiliyoruz. Alegra Benardete sözlerine şöyle devam ediyor: “Seanslar kişiden kişiye değişiyor çünkü nefeslerimiz yaşam şekillerimizle ilgili. Hiçbirimizin nefesi bir diğerine benzemiyor. Aynı bebeklerin birbirine benzemediği gibi... Herkesin kendi ritmi var. Genelde nefes, 5 ile 7 seans arasında açılabiliyor. Travmaların çoğu boğaz bölgesinde toplanıyor. Nefes göğüste kalıyor ve yukarı çıkamıyor. Yapmak istediklerimizi hayata geçiremiyoruz. Hep bir ikilem içinde kalıyoruz. Her şey bir enerji. Nefes de yaşam enerjimiz. Yaşam enerjimizi aldığımızda tüm bedenimiz titremeye başlıyor. Altta yatan olumsuz duygular ve düşünceler böyle bir yüksek frekans ortamıyla karşılaştığı zaman yükseğe çıkıyor. Kişinin yaşadığı travmaları, nefesin olmadığı bölgelerde buluyoruz. O sırada bilinçaltına olumlama cümleleri gönderiyoruz. İşte orada kişinin eski kayıtları siliniyor yerine yenileri geliyor. Bilinçaltı, ‘yapma, etme’ gibi ‘me-ma’ takılarını algılamıyor. ‘Ben güvendeyim’, ‘Yaşam güvenli’ tarzında olumlu cümleler giriyoruz ki kişi nefesiyle birlikte bu olumlamaları içine alsın. Karın nefesi bizi bu dünyaya bağlıyor. Yenileniyoruz.”

Hamilelikte nefes
Hamilelerle çalışma şekli daha farklı. Onların karınlarında bebek olduğu için zaten otomatik olarak karın nefesi alıp veriyorlar. İşte bu yüzden hamile kişilerle derin noktalarda çalışılmıyor. Onları rahatlatarak doğuma yönelik daha yumuşak ve sakin alıştırmalar düzenleniyor.

Doğum korkusu
Nefes terapisiyle doğum korkusunu yenmek de mümkün olabiliyor. Hatta hamile kalamadıkları için nefes terapisine başlayan ve olumlu sonuçlar alan kişiler de var. Vücudumuzun alt bölgesi, yaşam bölgesi olarak adlandırılıyor. Bu bölgeye nefes gitmediğinde yaşam bölgemiz de kapalı hale gelmiş oluyor. Ne kadar çok nefes alırsak, o bölgede o kadar çok yaşam ve enerji oluşmasını sağlıyoruz. Ayrıca nefes, ruhsal seviyede maneviyatımızı güçlendiriyor, içimizdeki huzur ve denge artıyor. Daha neşeli oluyoruz.

Tek başınıza denemeyin
Nefes terapisini tek başınıza yapmaya çalışmayın çünkü sağlıklı sonuçlar almak için önce eğitim almanız gerekiyor. Bu eğitimde beden haritanızı öğreniyor, dokunmanız gereken bölgeleri tanıyorsunuz. Eğitime başladıktan sonra ev ödevleriniz sayesinde bir süre sonra kendinize terapi yapabiliyorsunuz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası