avavcı / Allee etkili Av-Avcı Popülasyon Modelinde Kararlılık Analizi ve Çatallanma | AVESİS

Avavcı

avavcı

ağrı (masis) dağı, kuzey ermenistan'dan

cumhuriyet gazetesi’nde eskiden severek okuduğum bir köşe vardı: “rast gele”.

yazarıyla sonradan tanıştım ve çok da sevdim! dost canlısı, insan ve doğa aşığı bir avukat: raif ertem.

ege’de foça ve çandarlı’nın da içinde yer aldığı bakırçay havzasını dağı, deresi, yaylası, ormanı, tuzlasıyla, olanca doğallığı ve canlılığıyla, üstelik bölgenin tarihini de içerecek şekilde doğayı anlattığı yazılar yazardı. pek çokları gibi ben dekeyifle okurdum.

kısa yazılardı. bir “kurşun atımı” gibi. ama av tüfeğinden çıkan saçmalar gibi her yana dağılan, dolayısıyla her şey dokunan yazılardı.

sevgili raif ertem’in bakırköy’de bir yazıhanesi vardı. çok yakınımda olmasına karşın, yaşamını yitirene kadar ancak birkaç kez ziyaret edebildim, onu orada.

“av ve avcılık” üzerine konuşur, tartışırdık. “avcılığın doğayı koruduğunu” savunurdu.

ben ise bu değerli insanı olabildiğince kırmamaya özen göstererek itiraz eder, av amacıyla bile olsa “öldürme”nin yanlış ve kötü, avcılığın ise doğaya zarar veren bir şey olduğunu savunurdum.

bana aldırmaz, güler ve anlatmayı sürdürürdü:

avcılar doğayı korur mu?

“asıl avcılar doğayı ve doğadaki canlıları korurlar”, “avcılar olmasa o bölgedeki tüm canlılar kısa süre içinde yok edilirler” derdi.

bunun nasıl ve neden olabileceğini düşünür ama yine de aklım basmazdı.

yine de hem yazdıkları, hem de anlattıkları bende “ekolojik düşünce ve yaşama” konusundaki ilk farkındalık oluşturdu.çevreye duyarlı olmak, doğayı yalnız korumak değil, aslında onun bir parçası olunması gerektiğini o sıralarda anladığımı söyleyebilirim.

“öldürmeye” olan tepkim başka tür bir avcılığın olabileceğini savunmama yol açardı.

“av tüfeği yerine bir teleobjektifli fotoğraf makinesi alıp, doğadaki canlıların fotoğraflarını çekerek başka çeşit bir “avcılığın” yapılabileceğini savunurdum. bu söylediğimi sonraları yaptım. dijital fotoğraf makineleri çıkmadan önce kuşları havada uçarken, ördekleri suya konar ya da kalkarken fotoğraflamaya çalışırdım.

Bunları anlatırken de bana gülerdi…

avını seven avcılar

ondan öğrendiğim başka bir şey de avcıların “av”larına düşmanlık duymadıkları, tersine sevdikleriydi. bu duygu “av olan” için de geçerli midir bilmem!

avcı avını avlamaya çalışır, ama avına duyduğu sevgi ile avı onu avlar derlerdi. “ava giden avlanır” sözü de buradan mı çıkmıştır bilmiyorum. , ama pek çok kişinin de böyle dediğini sıkça duydum.

av ve avcı hikayelerini genel olarak herkes sever, dinlemek de keyif verir. o hikâyelerle pek bilinmeyen, bilinmediği için de korkulan pek çok vahşi hayvan insanlar tarafından sevilir. bana göre ayıları sevimli kılan ayı oynatıcıların yaptıkları değil, avcılarla olan ilişkileri ve buna dair anlatılanlardır.

diğer yandan av hikâyelerinin içinde çok sayıda “abartı” yer alır. bu abartılar dinleyenleri rahatsız etmez ya da kızdırmaz, tersine insanın hoşuna gider, sıklıkla güldürür. çünkü insanların düşlediklerini ortaya koyduğu gibi, aynı zamanda gücünü, doğal yaşamdaki inanılmayacak gerçeklerin de ipuçlarını da verir.

hrant dink ve ermeni gerçekliği

bu duygular “ermeni av hikayeleri” kitabını gördüğümde onları okuma konusunda bende uyanan “isteğin” nedenleriydi belki de…

bir de “av hikayeleri”nin önündeki niteleme vardı beni çeken tabii ki: “ermeni”

pek çoğumuzun fark etmediği, bu toprakların “ermeni”lerin de toprağı olduğu ve onların da hep, belki de çok daha önceden beri bu topraklarda var oldukları gerçeğini ancak sevgili hrant dink’in ölümüyle fark ettik. keşke öyle olmasaydı, belki o zaman onu yitirmez, koruyabilirdik.

üstelik bu “fark ediş” bazılarımız için yalnız o kadarla da kalmadı. onları sevdik de. her anmave duruşma gününde “hepimiz hrant’ız, hepimiz ermeniyiz” derken bu slogandaki sözlerin pek çoğumuzun taa yüreklerinin derinliklerinden çıkan bir sesle söylendiğini fark ediyorum. kimimiz daha da ileri gidiyor, kendi soyunda, kendi geçmişinde, bir “değme”nin, bir “dokunma”nın bıraktığı başka bir izi, belki bir mirası da arıyor bu günlerde, sıkça rastladığımız gibi.

bu bir değişim. bu değişimin yalnızca bir kabulü değil, bir birlikteliğin de nüvelerini yaratmaya kadar gideceğini düşünüyorum sık sık.

vakhtang amca’nın kitabı

işte bu karmaşık duygularla okudum “ermeni av hikayeleri”ni. doğrusuorada okuduklarım hiç şaşırtmadı beni. doğaya, doğadaki canlılara yönelik “aşk” diye nitelendirilebilecek bir “sevgi”yi okudum her şeyden önce, “ermenistan dağlarında”, “kuşlar”, “dağda geçen çocukluğum” ve “kampta gece ateşi” başlıklı dör farklı bölüme dağıtılmış, birbirinden farklı ve ayrı güzellikleri anlatan “otuz” öyküde.

yazarı “vakhtang ananyan” yüzyılı aşkın bir zaman önce, 1905’te doğmuş. çocukluk, gençlik dönemini anlatıyor.

ağrı dağı’nın (masis) çevresinde geçiyor kitaptaki hikâyelerin çoğu; bazıları kendisinden daha eski “avcı”ların anlattıklarına dayandığı için yüzyıl öncesinin ermenistan coğrafyasını, o coğrafyada yaşananları, onları yaşayan insanları dile getiriyor.

ermenistan’ı yalnız bu yakasından gören birisi olarak aradaki zamanın uzunluğuna karşın, o hikâylerde anlatılanların halen oralarda var olduğunu düşündüm. kimi gerçek dışı, hatta hatta gerçeküstü gelse de, geçmişe özlemle karışık, doğaya ve insana olan “inanç ve güvenç” duygusu yarattı ananyan’ın anlattıkları bende.

o zamanlarda ve oralarda olsaydım, olsaydık, her şey o haliyle kalsaydı, sonrasındaki yaşanacak acılar belki yaşanmazdı dedim kendi kendime.

avcı avını seviyor, avıyla arkadaş oluyor, hatta avını koruyor ve kolluyor o coğrafyada, o zamanlarda. yaşamın doğallığı ve güzelliği içinde bir av ve avcı hikayesi yaşanıyor. Ama arka planda “yoksulluk”lar var, “yoksunluklar” var. yine de çokça dile getirilen küçük şeylerden duyulan “mutluluk”lar var. “umut” da var hepsinin gerisinde ve özünde.

insanın insan, insanın hayvana ettikleri var. anlatılan hikâyelerin ardında yatan değerler bir av hikâyesinin çok ötesinde. söz verip de gereğini yapmama, sözünden dönme, ihanet etmenin bedelleri karşılıkları var. dostlukların, arkadaşlıkların sevgilerin de… ölesiye sevmenin ve severken ölmenin de.

totem yayınevi’nin ilk kitabı

kitabı bitirince yayınevinin editörüne ulaştım, bazı sorular sordum. sevgili ayşegül yordam içtenlikle yanıt verdi sorularıma:

“ben totem yayınevi’nin editörü olarak bu kitabı ilk okuduğumda; öykülerin naifliği ve genel yapının sadeliğinden çok etkilendim ve aslında doğadan ne kadar uzak kaldığımızı, nasıl bir kaos içinde yaşadığımızı yeniden olanca şiddetiyle hissettim. kitabı bitirdiğimdeyse adeta bir arınma ve temizlenme duygusu yaşadım ve tam da bu yüzden böylesi eserlere ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu fark ettim.”

duygular koşut, çünkü anlatılanlardan algılananlar benzer;ama artık değişmesi gereken kaygılar da öyle:

“ancak kitabın adından bile rahatsızlık duyan bir kitle olduğu da yadsınamaz. Açıkçası ben bu algının yakın bir zaman içinde değişeceğini, ‘biz bir yana, dünya bir yana’ bakış açısının süratle eskiyeceğini düşünüyorum.”

keşke başka okurlar, özellikle kitapta anlatılanları yaşayanların torunlarının, bu topraklarda sayıları yeniden çoğalması gerekenler de kitabı okurken neler hissettiklerini yazabilseler…

bu değişime bir yayıncı olarak katkıda bulunacağını çıkardığım ayşegül yordam’ın şu sözleri de beni bir kez daha umutlandırıp sevindirdi:

“totem yayınevinin çizgisi son derece net. dünyaya soldan bakan, hümanist, çok dilli ve çok kültürlü bir duruşa sahip. bunlardan başka; edebi yapıyı, dili ve görsel sunumu da önemseyen bir yayınevi çizgisinde ilerleyecek. aynı zamanda kendine piyasa denilen devasa sistemde yer bulamayan edebiyatçılara ve genç yazarlara da kapımız sonuna kadar açık.”

bunu gerçekleştirme umudu bence değişimin en büyük gücü.

dün başka bir konu nedeniyle aklıma gelen cümleyle sözü bağlayayım:

“eksikliklerimizle varız, onları fark ettikçe büyüyoruz; onları tamamladıkça da biraz daha ‘insan’ oluyoruz.”

bunu sağlayanlara binlerce teşekkür… (ms/çt/hk)

kitabın künyesi:
ermeni av hikâyeleri
vakhtang anayan
(çevirmen: özgür kırtepe)
totem yayınları, edebiyat dizisi:1, istanbul, 2011, 201 Sayfa
isbn: 978-9944-330-02-2

Avlanmak için ihtiyacınız olan tüm dokümanlara ve duyurulara Ava Avcı uygulaması üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Volkan Yılmaz

Volkan Yılmaz -

Avcılıkla uğraşanlara yönelik hazırlanan Ava Avcı uygulamasıyla Android işletim sistemli cihazlarınızdan avlanmak için gerekli izinleri kolaylıkla alabilirsiniz. Android kullanıcılarıın avcılık konusunda bilgilendirecek olan başarılı mobil uygulama Android platformunun yanı sıra iOS platformunda da yer alıyor. Kullanıcılar uygulamayı Google Play ve App Store üzerinden indirebilir ve kullanmaya başlayabilirler.

Ava Avcı APK Özellikleri

  • Geniş döküman,
  • Detaylı içerikler,
  • Android ve iOS sürüm,

Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yayınlanan Ava Avcı uygulaması, avcılık belgesi almış olan avcıların online olarak avlanmak için rezervasyon yaptırabileceği ve avlanırken ihtiyaç duyabileceği pek çok bilgiye ulaşabileceği türden bir uygulama diyebilirim. Ava çıkacağınız zaman avlanmak istediğiniz alanda olup olmadığınızı bildiren uygulama, almış olduğunuz izin görüntüsünü kontrol sırasında da gösterebileceğiniz bir belge niteliği de taşıyor. Çeşitli duyuru, haber ve etkinliklerden haberdar olabileceğiniz Ava Avcı uygulamasında acil durumlarda yardım isteyebileceğiniz gibi yangın, kaçak avcı ve biyokaçakçılık gibi konularda da ihbar hattı olarak kullanabiliyorsunuz.

Avcıları ilgilendiren her türlü belge ve dokümanları içeren Ava Avcı uygulaması, avcıların bilgi sahibi olmak istedikleri konularda da gerekli bilgilendirmeleri alabilmelerini sağlıyor.

Ava Avcı APK İndir

Tamamen ücretsiz olarak yayınlanan başarılı mobil uygualama, Türkiye'deki kullanıcılar tarafından indirilip kullanılıyor.

\n

Dr. Fulya Aydın-Kandemir

\n

2021 yılı Temmuz ayında Antalya'nın Manavgat ilçesinde çıkan ve 10 gün süren zorlu mücadelelerle söndürülebilen orman yangınlarında, şehrin toplam orman alanının yüzde 5'inden fazlasına denk gelen yaklaşık 750 kilometrekare alan farklı şiddet seviyelerinde yandı.

\n

Bu yangınlarda zarar gören ormanlık alanları ve yanan alanlardaki biyoçeşitlilik zararını analiz eden bir çalışmaya göre (Aydın-Kandemir ve Demir, 2023), birçok yaban hayatı türünün yaşam alanı zarar gördü. Üstelik zarar gören türler arasında, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından Kırmızı Liste kategorisinde sınıflandırılan 'tehdide yakın' ve 'hassas' türler de bulunuyor.

\n

Araştırmada ayrıca, yanan toplam alanın yaklaşık yüzde 15'inin en yüksek derecede, yarısının ise orta derecenin farklı seviyelerinde zarar gördüğü belirlendi. Yükseltisi fazla olan alanlarda yüksek tür çeşitliliği bulunduğu, bu çeşitliliğin kentsel alana yaklaştıkça azaldığı tespit edildi. Öte yandan tür çeşitliliği gösteren bu alanların, aynı zamanda en yüksek şiddette yanmaya maruz kaldığı da araştırmanın sonuçları arasında. 

\n

Çalışmaya göre, bazı türlerin yangın sonrası rehabilitasyon ve iyileştirme süreci ile gelişim göstermesi mümkün. Ancak bunun için yanan alanların orman olarak korunması gerekiyor. Doğanın rehabilite olmasını beklemek şart.

\n

\n

İklim değişikliği, Türkiye ormanlarını tehdit ediyor

\n

Mega orman yangınları, dünya çapında büyük çevresel felaketler arasında yer alıyor. İklim ve hava koşulları, orman yangınlarının başlamasında ve yayılmasında etkili olan önemli etkenler arasında.

\n

Hava sıcaklıklarındaki artış ve yağışların azalması, ölü örtü tabakasının ve yanıcı materyallerin neminin düşmesine sebep oluyor. Sonuç olarak tutuşma sıcaklıkları ve süresi de azalıyor. İklim değişikliğiyle birlikte yaşanan uzun süreli kuraklıklar, sıklaşan sıcak hava dalgaları, artan sıcaklıklar ve şiddetlenen yaz kuraklıkları, yangınların daha da şiddetli olmasına ve geniş alanları etkilemesine, yani 'mega' orman yangınlarına dönüşmesine neden oluyor. Bu konuda Türkiye, özellikle risk altında.

\n

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 2014 yılında yayınlanan 5. Değerlendirme Raporu'na göre Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, iklim değişikliğinin olumsuzluklarından en fazla etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor. Tam da bu nedenle, son yıllardaki orman yangınlarının önemli, hatta mega boyutlara ulaşması, ciddi bir endişe kaynağı.

\n

56 memeli türünün yaşam alanı etkilendi

\n

Türkiye tarihinin en büyük orman yangını olarak kayıtlara geçen 2021 Manavgat Mega Orman Yangını'nı inceleyen çalışmada, Avrupa Uzay Ajansı'nın servis ettiği Sentinel-2 uydu görüntüleri kullanılarak yanan alanlar belirlendi ve zararın büyüklüğü ortaya kondu: Yanan toplam 713 kilometrekare alanın yaklaşık yüzde 15'inin en yüksek derecede, yarısının ise orta derecenin farklı seviyelerinde zarar gördüğü belirlendi. Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu ise, yangının biyoçeşitlilik üzerindeki etkisine dair. 

\n

Buna göre yangın, IUCN tarafından belirlenen Kırmızı Liste'de yer alan ve habitat verileri bulunan yaklaşık 56 memeli türünün yaşam alanını etkiledi.

\n

Çalışmada ilk olarak biyoçeşitlilik modellemesi yöntemi kullanılarak yanan alanlardaki tür topluluklarının zenginliği, yani alanda kaç farklı tür bulunduğunu gösteren ölçütler analiz edildi. Memelilerden oluşan yaban hayatı türlerine odaklanılan çalışmalarda, yanan alan içinde bulunan tür zenginliği, türlerin nadirlik oranı ve tüm bölgedeki çeşitliliğin genel ölçütü gibi analizler yer aldı. Böylelikle yanan alanlardaki kayıp ve zararımız, hem nitelik hem de nicelik bakımından ortaya çıkmış oldu.

\n

Endemizmi ve tür çeşitliliği en yüksek alanlar, en yüksek şiddette yandı

\n

Araştırma sonucunda yanan alanlardaki örneklem alanlarında bulunan türlerin genel olarak yükseltisi fazla olan alanlarda yüksek çeşitlilik gösterdiği, kentsel alana yaklaştıkça bu çeşitliliğin azaldığı görüldü. Yüksek tür çeşitliliği gösteren bu alanların, yüksek şiddette yanmaya maruz kaldığı da araştırmanın sonuçları arasında. 

\n

Geniş bölgedeki tür çeşitliliğini de ölçen araştırma, bu türlerin de yine yanma şiddeti yüksek alanlar içinde kaldığını ortaya koyuyor. Bu bulgular, yanan alanlar içindeki tür zenginliğinin yangınlardan önemli ölçüde etkilendiğini gösteriyor. 

\n

Araştırmanın incelediği bir diğer unsur ise yanan alanlardaki endemizm (nadirlik). Çalışma, yanan alanların çok yüksek endemizm göstermediğini ortaya koyuyor. Öte yandan, yükseltisi fazla olan ve yanma şiddeti yüksek olarak tespit edilen alanlardaki endemizm oranının, diğer alanlardan fazla olduğu görülüyor.

\n

\n

Hassas türlerin yaşam alanları zarar gördü

\n

Araştırmaya göre, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşayan Ağaç yarasası (Nyctalus leisleri) türünün yaşam alanının neredeyse yarısı, yanan alanların içerisinde kaldı. Benzer şekilde, yalnızca Türkiye'de ve genellikle Akdeniz Bölgesi'nde bulunan ve Anadolu'yu eşsiz kılan küçük memeli türlerinden biri olan Kaya yediuyuru'nun (Dryomis laniger) yaşam alanı da önemli ölçüde zarar gördü. 

\n

Ancak Manavgat yangınından etkilenenler arasında geniş habitat alanına sahip türler de bulunuyor. Bunlar arasında Mısır meyve yarasası (Rousettus aegyptiacus), Anadolu serotin yarasası (Eptesicus anatolicus) ve Beyaz şeritli yarasa (Pipistrellus kuhlii) gibi türler sayılabilir. 

\n

Bu türlerin IUCN Kırmızı Liste kategorisinde sınıflandırıldığı da göz önünde bulundurulduğunda, orman yangını nedeniyle uğradıkları zarar, daha da kaygı verici hale geliyor. 

\n

IUCN'in Kırmızı Listesi, türlerin çeşitlilik durumu, karşı karşıya oldukları tehlike ve tehditler, tür sayısı gibi konuları değerlendirerek türleri farklı endişe kategorilerine göre sınıflandırıyor. Bu çalışmanın bulgularına göre, yangınlardan etkilenen türlerin yaklaşık yüzde 11'i, IUCN tarafından 'hassas' ve 'tehdide yakın' olarak sınıflandırılmış türler.

\n

Üstelik yangınlar nedeniyle coğrafi alanların değişmesi ve tür çeşitliliği ile sayısının azalması, Kırmızı Liste kategorilerinin de olumsuz yönde değişebileceğinin sinyallerini veriyor. Tabii ki tür nüfuslarının azalmasında göçler, türler arası rekabet, av-avcı dengesinin bozulması, hava kirliliği gibi birçok faktör etkili olabiliyor. Ancak gelecekte yaşanacak büyük orman yangınları, durumun daha da kötüleşmesine, daha çok sayıda türün durumunun endişe verici olarak sınıflandırılmasına neden olabilir.

\n

Yangına dayanıklılık, türden türe değişiyor

\n

Habitat alanı büyük oranda zarar gören türlerin aktivitelerinin, yangın öncesi zamana dönüp dönemediğini de inceleyen çalışmada, en fazla habitat alanı kaybı yaşayan tür olan Ağaç yarasasına odaklanıldı. Bu türün yangın sonrası aktivitelerinin incelenmesinde, Akdeniz Havzası'ndaki başka ülkelerde yapılan çalışmalardan da faydalanıldı. 

\n

İncelemede, Ağaç yarasasının yangın direncinin, yanma şiddetine bağlı olarak azaldığı ortaya çıktı. Çalışmada yer verilen araştırmalarda, türün yangınların öncesinde yüzde 40'a yaklaşan alan kaplama oranının, yangın sonrasında yüzde 14 seviyesine düştüğü görülüyor. Türün aktivitesi, bir daha yangın öncesi seviyesine ulaşamamış. Bu bulgular, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki yaşam alanının yüzde 56'sı etkilenen Ağaç yarasasının yangına dayanıklılığının oldukça zayıf olduğunu ortaya koyuyor. 

\n

Ancak yangına dayanıklılık, türden türe farklılık gösteriyor. Çalışmalar, Türkiye'nin en küçük yarasa çeşidi olan Bayağı cüce yarasasının yangın sonrası aktivitelerinin önce düştüğüne, ancak daha sonra gelişim gösterdiğine işaret ediyor. 

\n

Yarasalar, ekosistemde kritik rol oynuyor

\n

Orman yangınlarının yaban hayvanlarına en büyük zararı, sebep olduğu habitat bozulması dolayısıyla gerçekleşiyor ve farklı ölçülerde de olsa tüm türleri etkiliyor. Tür çeşitliliğinin yaşam zincirindeki önemi ve en küçük türlerin dahi üstlendiği kritik rol dikkate alındığında, yaşanan kayıplar, geri dönüşü mümkün olmayan sorunlara sebep oluyorlar.

\n

Örneğin habitat alanı orman yangınlarında zarar gören yarasaların hayatta kalma oranlarının düştüğü ve başka türlerle rekabetinin arttığı, bilim insanları tarafından bilinen bir durum. Bu ise yarasaların, insan ile etkileşebileceği kent alanlarına daha da yaklaşması sonucunu doğuruyor. Nihayetinde, insanın, doğanın içerdiği farklı patojenler ile temas olasılığının artması anlamına geliyor. 

\n

Kısacası 'yarasa' deyip geçmemek gerekiyor. Hep olumsuz yanları konuşulsa da sivrisinek ve böcek gibi canlıları yiyerek artışlarına engel olan ve sıtma gibi hastalıkların önlenmesinde rol oynayan yarasalar, sistemin önemli bir parçası ve yangınlar, en çok onların hayatta kalma oranlarına zarar veriyor. 

\n

\n

Büyük memeliler bile zaman içinde toparlanabilir

\n

Yangınların sebep olduğu zararlara rağmen, büyük memelilerin bile toparlanması imkansız değil; yalnızca zaman alacak. Türlerin rehabilitasyonu ve toparlanma süreci için, yanan alanların kesinlikle başka arazi kullanımlarına dönüştürülmemesi ve doğanın rehabilite olmasının beklenmesi gerekiyor. Boz ayı, Karakulak ve Yaban keçisi gibi büyük türlerin dahi yanmış habitatlarda zaman içinde üreyip çoğalabildiği biliniyor.

\n

Kayıtlara göre büyük memeli türleri, bu habitatları etkin bir şekilde kullanıyor. Yanma sonrasında tekrar yayılım gösterebiliyorlar. Yanmış alanların kendi haline bırakılması durumunda, bölgedeki büyük memeli türleri yaklaşık 10-15 yıl içinde toparlanabiliyor. Bazı çalışmalar, bu türlerin yangın göçü ile yakın alanlarda yeni yaşam alanları oluşturabildiğini de gösteriyor. 

\n

Mevcut kayıplar, büyük veya küçük bazı memeli türleri için, eski haline dönebilecek durumda. Bu nedenle, doğrudan yangın kaynaklı, habitat hasarı, yangın göçü gibi zararların dikkatle incelenmesi, özellikle Karakulak gibi bazı hassas türlerin ve biyoçeşitliliğin korunması için yaban hayatı koridorlarının planlanması gerekiyor.

\n

Yangınlara önlem almak şart

\n

Orman yangınlarının ivmelenen iklim değişikliği etkileri nedeni ile daha da büyük çaplı ve şiddetli olması ve yanan alan miktarının giderek büyümesi, geleceğimizi nasıl kurtaracağımız sorusunu da gündeme getiriyor. 

\n

Bu noktada karar vericilerin ve yöneticilerin planlama yaparken bilim insanlarıyla birlikte çalışmaları ve orman yangınları konusunda multidisipliner - sadece orman ve çevre mühendislerini değil, temel bilimci ve iklim bilimcileri de kapsayacak şekilde - ekipler oluşturulması önem taşıyor. 

\n

Bunun yanı sıra alınabilecek bazı önlemler de var: Öncelikle orman yangınları konusunda hassas alanların tespit edilmesi ve yangın sezonu öncesinde bu alanlara giriş-çıkışların yasaklanması gerekiyor. Bölgedeki yabancı canlıları, yani insanları tespit edecek kameralı sistemlerin ve alarm sistemlerinin kurulması; yangın havası erken uyarı sistemlerinin devreye alınması da atılabilecek önemli adımlar arasında. 

\n

2021 yangınlarını söndürmede yaşanan zorlukların tekrarlanmaması için, söndürme amacıyla yapılacak uçak, helikopter, akıllı yangın söndürme mühimmatları gibi tüm geliştirmelerin artırılması gerekiyor. 

\n

Yeni yangınlarla karşı karşıya kalmadan, biyoçeşitlilik modelleri ile ormanlarımızın zenginliklerinin ortaya çıkarılması ve yangınlardan sonra kayıp analizlerinin yapılması da büyük önem taşıyor. Yanan orman alanlarının başka arazi kullanımlarına açılmasını engelleyecek kanunların geliştirilmesi ve kati bir şekilde uygulanması, ayrıca orman köylülerinin kayıplarının tanzim edilmesi, uygulanması gereken politikalar arasında yer alıyor. 

\n

Ormanlarda yaşayan türlerin yangın anında kullanabilmeleri için kaçış koridorlarının oluşturulması, yaban hayvanlarının yangın sonrası davranışlarının gözlenmesi ve istilacı türlerin çoğalmalarının önüne geçilmesi, ormanları geleceğe miras bırakabilmek için gerekli. 

\n

Yangın anında değil, öncesindeki yardım çağrıları, işbirliği ve samimiyet, dünyada bizim dışımızdaki canlıların evlerini, bizim ise gezegenimizin en büyük karasal karbon yutaklarını korumanın en değerli yolu.

\n\n\n\n\n\n\n
\n

Dr. Fulya Aydın-Kandemir kimdir?

\n

([email protected])

\n

Dr. Fulya Aydın-Kandemir, lisans derecesini Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nden bölüm birinciliği ile, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise aynı üniversitenin Güneş Enerjisi Enstitüsü'nden tamamlamıştır. Doktora tezini “Enerji Bitkisi Yetiştirilebilecek Alanların Coğrafi Bilgi Sistemleri, Uzaktan Algılama ve Analitik Hiyerarşi Prosesi Desteği ile Tespiti” üzerine gerçekleştirmiştir. Akademik hayatında ulusal ve NASA ve ESRI gibi kuruluşlardan uluslararası ödülleri bulunmaktadır.

\n

Antalya Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi'nde Araştırmacı, Su Politikaları Derneği & Hidropolitik Akademi'de ise Akademi Sorumlusu ve Uzman olarak görev yapan Aydın-Kandemir, ayrıca, Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü'nde Dışarıdan Öğretim Üyesi olarak gönüllü şekilde ders vermektedir.

\n

New York Bilimler Akademisi Uluslararası Bilim Ağı üyesi, World Youth Parliament for Water Araştırma Grubu üyesi, United International Federation of Youth (UNIFY) the Water and Climate Coalition National Focal Point, European Cooperation in Science and Technology (COST) Action CA20118 Çalışma Grubu Üyesi ve UNESCO Groundwater Youth Network üyesidir.

\n

Uzmanlık Alanları: İklim Değişikliği, Yenilenebilir Enerji, CBS ve Uzaktan Algılama-esaslı Veri İşleme, Modelleme ve Projeksiyon Çalışmaları, Kuraklık, Su Kaynakları, Su Yönetimi

\n
\n\n\n\n\n\n\n\n
\n

İklim Masası Hakkında

\n

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

\n

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

\n

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası’nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

\n

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

\n

Bu proje, Avrupa İklim Vakfı tarafından desteklenmektedir.

\n
\n\n

* T24 İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

\n

Öyle günler vardır ki, bir an bir ömre mal olur. Zaman hem göz kırpımlık bir dem, hem de sonsuzluktur. İnsan acıdan zeminsiz, bağlamsız hisseder. Savaş mağduru çocuklara park, kütüphane kurmak, onlara oyuncaklarla ve özel atölyelerle çocuk olduklarını yeniden anımsatmak için Kobanê'ye gitmek üzere yola çıkan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) üyeleri, Suruç’ta basın açıklaması yaparken canlı bombanın intihar saldırısıyla katledildiğinde, 32 genç hayatını kaybettiğinde, 76 kişi yaralandığında, umut ve dayanışma kana bulandığında, böyle hissettim. Uyuşturan bir öfke, infial ettiren bir keder, çok fazla isyan. 

Bir erken seçimi mümkün kılmak uğruna, insan canı üzerinden oyun kuran devlet geleneği, maalesef çok köklü. Buna bir de on yılı geçkin iktidar sonrasında tek kişilik hâkimiyet sevdasında bir Cumhurbaşkanı Erdoğan unsuru eklenince, çözüm süreci, Suriye denklemleri dahil her şey gökten düşen bir savaş karesine evriliverdi.

İnsan donakalıyor, dakikadan dakikaya ne kadar felaket haberi birbirini izleyebilir? Bu zembereğinden boşalma halini mümkün kılan incelikli mekanizma nedir? Biz saf saf kendi küçük dünyamızda bir şeylerin mücadelesini verir, sevinir, kederlenir, umutlanırken, birilerinin eşzamanlı olarak bir sonraki ölümcül tezgâhı hazırladığını bilmek ve bu bilgiyle hiçbir şey olmamışçasına hayata devam etmek mümkün müdür? Bu soruya yanıtı hayır olanlar, o yıkıcı milatları bir çentik gibi tenlerinde taşırlar. Yine birtakım sevgili ölülere sözler verilir; devam edilecektir. Öte türlüsü ihanet olur.

Sonra ayrıntıları öğrendik, parçalar âdeta mıknatısla çekilir gibi birleşti. İntihar bombacısı seçim öncesinde HDP’nin Diyarbakır Mitingi’nde bombayı patlatan kişiyle bağlantılıydı. HDP’nin il merkezlerine yapılan saldırılar, organize bir gücü işaret ediyordu. Türkiye’nin geleneksel refleksi, PYD’nin siyasi, YPG ve YPJ’nin de askerî olarak IŞİD’e karşı Kobanê’deki direnişini, Suriye’nin kuzeyinde birleşen, farklı bir yönetim ve yaşayışın mümkün olduğunu gösteren kantonlar gerçeğini hazmedemedi. Keza, aynı dönemde barajı yıkan ve 80 milletvekili ile Meclis’e gelen HDP ve Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganlı Erdoğan karşıtı mücadelesi, sistemi fena ürküttü. Sonrası, gelsin o bildik devlet tezgâhları.

Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis öldürüldü. Suriye’de IŞİD’in kontrolünde olan bölgeden Kilis’e ateş açıldı bir astsubay öldü, dört asker yaralandı. TSK, IŞİD mevzilerine ateş açtı. Diyarbekir’in merkezinde silahlar konuştu. İstanbul’da IŞİD kisvesi altında  DHKP/C, PKK ve PKK'nin gençlik yapılanması YDG/H'ye operasyonlar düzenlendi.  İncirlik Üssü’nün ABD tarafından kullanılmasına karar verildi. PKK kampları bombalandı.

Siyasette savaş tamtamları çalındı. Bir siyasi parti, MHP’nin lideri Devlet Bahçeli, bir diğer siyasi parti HDP için "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı teröristlere övgüler düzen ve terörle arasına mesafe koyamayan Kandil siyasetçileri hakkında hemen devreye girmeli" diyebildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Parti kapatmayı doğru bulmuyorum, suç işleyen yöneticiler bedelini öder” diyerek, Selahattin Demirtaş’ı doğrudan hedef gösterdi. Bunun üzerine HDP’li 80 milletvekili, dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na dilekçe verdi. Görünen o ki, bu akıllara ziyan durum daha da tırmandırılacak. Daha ödetilecek ne bedellerin göze alındığını da yaşayarak göreceğiz.

Aynı günlerde gazete sayfalarını ve ekranı Afrika'nın sembol aslanı Cecil’in öldürüldüğü haberi kapladı. Zimbabve'nin Hwange Ulusal Parkı'nda yaşayan 13 yaşındaki Cecil’in oraya kadar sürüklenen bir hayvan ölüsüyle kandırılıp kaçak avcılar tarafından park sınırlarının dışına çıkarılarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Simsiyah yelesi, gri bedeni ve asil duruşuyla insanı büyüleyen Cecil’in öldürüldükten sonra başı kesilmiş ve derisi yüzülmüş. Tüm bunları yapanın da  Minnesotalı Diş Hekimi Walter James Palmer olduğu, kendisine yardım eden kişilere 50 bin dolar ödediği öğrenildi. Bembeyaz önlüğü ve pırıl pırıl gülümseyişiyle temiz ve güvenilir bilim insanı Palmer, iş ava geldiğinde öldürdüğü hayvanların üzerine binen bir katile dönüşüyordu. 

Beyaz adam en karanlık yüzüyle karşımızda. Çünkü hegemonya kurma şehveti sınırsız tatminsizlikten beslenir. Ve muktedir olmak öldürmeyi içerir. Çünkü yaşatmak, çoğaltmak, güçlülerin işidir. Muktedirler ve kifayetsiz muhterisler, gölgelerinden korkar hale geldikleri suçlarını, ancak yok ederek saklayacaklarını düşünürler. Oysa hayat, büyük bir kayıt tutucudur. Avı da, avcıyı da, insanı da kaydeder. Kayaları ufaltan zaman, gün gelir onları da unufak eder.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası