keloğla masalları oku kısa / Keloğlan Masalları Oku: En sevilen Keloğlan hikayeleri - Milliyet Çocuk

Keloğla Masalları Oku Kısa

keloğla masalları oku kısa

Keloğlan Hakkında


Keloğlan ve Kuyudaki Dev Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir kasaba varmış. Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş. Keloğlan çok akıllı ve becerikli olmasına rağmen çalışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, içmeyi ve uyumayı severmiş. Tembel mi tembel, saçsız kafası ile de çok çirkin olduğu için herkes ona keloğlan dermiş. Keloğlanın ihtiyar annesi ise el çamaşırı yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeye çalışır, zorluklar içinde geçinirlermiş.

Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp dolaşmak istemiş. Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var. Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş. Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş. Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş. Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şöyle demekteydi.

-Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır. Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir. Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın….

Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:

-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş.

Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:

-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:

-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:

-Pekala oğlum…Madem ki kendine güveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyim…Uzak bir ülkeden mal getirmeye gidilecek… Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa katlanabilecek misin?.. diye sorunca.

Keloğlan:

-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş. Tellal:

-Madem ki bu kadar güvenin var, bende sana bu işi veriyorum…Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:

-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der.

Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve

yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider.

Toplantı yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu görür. Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar. hazır olduğunu öğrenince küçük kafile hemen atlara binerek yola koyulur… İki gün durup dinlenmeden yol alırlar. Üçüncü gün Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vücudunun her tarafı ağrımaya başlar. Ama verdiği sözü ve aldığı parayı düşünerek sabırla yola devam eder. Artık akşam yaklaşmıştır. Kafile başkanı mola için kervanı durdurur. Keloğlan biraz dinleneceği için sevinmiştir. Ama bu sevinci çok sürmez. Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır.

Keloğlana der ki:

-Keloğlan, şurada bir kuyu görüyorsun…

-Evet, der bizim Keloğlan.

-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi?…

Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:

-Ne var bunda korkacak, elbette inerim. der. keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe çalışarak kuyuya inme hazırlığına başlar. Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlan’ın beline kalın bir ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar.

Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır. Adamın biri Keloğlan’ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker… Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince, bir de ne görsün!.. Geniş bir bahçe ve bu bahçenin ortasında büyük bir saray durmuyor mu?.. Sarayın bahçesinde güllerin arasında Dünya güzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı gökte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta. çiçeklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır. Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında gürleyen bir sesle aklı başından gider. Dönüp bakınca, ne görsün?… Koca bir dev. Arkasında durmuyor mu!.. Dev korkunç bir sesle:

-Eyyyy, adem oğlu!… Söyle bakalım, şu gördüklerinden hangisi daha güzel?..

Keloğlan korkudan tir tir titremeye başlar. Ne cevap vereceğini şaşırır ama, biraz sonra aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:

-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.

Dev, aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve Keloğlan’a tekrar sorar.

-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü!.. Buna ne dersin?..

Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:

-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır.

Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:

-Aferin, sen akıllı bir çocuğa benziyorsun diye Keloğlan’a hemen yanındaki, ağaçtan kopardığı üç tane büyük narı verir. Ve:

-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış.

Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat, bir türlü istediği akıllıca cevabı alamayınca çok kızar, hemen kellesini uçurur, sonra da etlerini yer, kafa tasını sarayın duvarlarına asarmış. Böylece kuyuya inenlerin çoğu, Dev’in bu soruları karşısında kimi kız güzel, kimi tavus kuşu diye Dev’e cevap verirlermiş. Bu cevaplardan memnun kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış. Dev’in yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birden yukarıdan, su almak için sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini görünce, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı çıkar.

Keloğlan’ı sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış açık, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar. Zira kervancılar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Dev’e bir insanı kurban vermeleri adetmiş. Yol arkadaşları onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar. Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlan’a:

-Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir. Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam çıktın evlat?…

Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:

-Nasıl çıktıysam çıktım.. Çıktım ya!… Siz ona bakın.

Yeniden kafile yola koyulmuş. Varacakları o uzak ülkeye varmış. Atlara malları yükleyerek memlekete dönmüşler.

Keloğlan elindeki Narları sevinçle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el çamaşırı yıkamakta bulur. Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir. Yemekler yenir. Yemekten sonra da Keloğlan, Dev’in verdiği Narlardan birini çıkarıp yemek için ikiye böler. Bir de ne görsün? Dev’in verdiği Nar tanelerinin her biri meğer çok kıymetli birer mücevher değilmiymiş… Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini azar azar satmış.. Ve Keloğlan öylesine zengin olmuş ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de çirkinliği, ne de annesinin çamaşırcılığı. Mutlu bir hayata kavuşmuşlar..

Çocuk Masalları içinde keloğlan masalları, masal, masal oku, masallar oku etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.


Keloğlan ile Çilli Tavuk

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak ülkelerden birinde, bizim keloğlan yaşarmış. Keloğlan kelmiş, keleşmiş ama özellikleri pek bir güzelmiş. İnsanlarla ilgilenir, arkadaşlarına iyi davranır, hayvanları sever fakat çalışmaktan pek hoşlanmazmış. Anası ona ne zaman bir iş buyursa bir bahane uydurur, anası kızınca da oraya buraya saklanır dururmuş.

Günlerden bir gün evin kapısının önünde uyuyup dururken kısa boylu bir çocuk yanına yaklaşmış:

– Hişt Keloğlan, keleşoğlan, annesini üzen oğlan, diye bağırmış. Keloğlan hemen arkasını dönmüş, uykusuna devam etmiş ve bir rüya görmeye başlamış. Rüyasında uzun bir yolda yürüyormuş, yürürken önce bir tavukla karşılaşıyormuş,

Tavuk;

– Ah Keloğlan bir bilsen başıma gelenleri, ne desem ne etsem bilmiyorsun olup bitenleri önce sana anlatayım istersen diyerek, tilkilerin kendi kümesleri önünde nasıl gezdiklerini anlatmış durmuş. Keloğlan tam ona yardım etmek isterken, uyanmış… Uyanmış bir de ne görsün, onların evindeki Çilli Tavuk tam göbeğinin üstünde oturmuyor mu? Onu kanatlarından tutmuş hemen koşturup kümesin içine koymuş. Çilli Tavuk neye uğradığını şaşırmış ama Keloğlan rüyanın etkisinde olduğu için tilkinin çilli tavuğu götüreceğini düşünmüş.

Birkaç gün sonra aynı rüyayı gören Keloğlan kümesteki tek tavukları olan Çilli Tavuğu alıp, kendi yatağında yatırmaya başlamış. Anası bu işe pek kızmış, ne işi varmış tavuğun yatakta, adam gibi kümese koysaymış ya. Keloğlan gözlerini ne zaman kapasa tilkinin Çilli Tavuğu kaçırdığını görüyormuş. En sonunda bakmış ki olmayacak, tilkiyi ziyaret etmeye karar vermiş. Tilki bizim Keloğlan’ı görünce çok sevinmiş, onu yuvasına davet etmiş, bizimki tilkinin yuvasına girmiş bir de ne görsün, bütün köyün kümeslerinden çalınan tavuklar tilkinin orada değil mi? Görmüş ama görmemezlikten gelmiş…

Tilki her zamanki gibi bir plan peşindeymiş ama keloğlanın aklının ne kadar çabuk çalıştığını hesaba katmamış. Tilkinin yuvasında biraz oturan Keloğlan izin istemiş ama tilki ona izin verir mi hiç? Onun planı keloğlanı da bir kafese kapatıp yemekmiş. Keloğlan önce bir hoplamış, duvarda asılı duran meşaleyi alıp kendi kel kafasına tutmuş, buna bakan tilkinin gözleri kamaşmış, Keloğlan bu sırada oradan uzaklaşmış. Tilki onu elinden kaçırdığı için mutsuz, Keloğlan ise kahkahalar atacak kadar mutlu kaçarak uzaklaşmış. Daha sonra köylerde tavuğu çalınan ne kadar köylü varsa onları toplayıp gelmiş, köylüler o kadar sinirlilermiş ki, bizim tilki evini barkını bırakıp kaçmış. Bir daha da onu oralarda gören olmamış.

Çocuk Masalları içinde çocuk masalları, keloğlan masalları, masal oku, masallar etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.


Çocukların severek dinledikleri ve okudukları keloğlan masallarından Keloğlan Ve Macun iyi okumalar dileriz.

Vaktin birinde bir keloğlan varmış. Onun bir de kocakarı anası varmış.Kocakarı bu oğlanı hangi işe verse durmazmış.

Bir gün keloğlan padişahın kızını görür, ona aşık olur. Anasına gelir,` ana git bana padişahın kızını iste` der.

Anası da, `oğlum senin beş aran yok, hem bir işte güçte değilsin. Senin gibi bir kele padişah kızını verir mi ? `der .

O da `Elbet funduszeue.info git hemen iste funduszeue.infoın başa çıkamaz ne yapsın, kalkar saraya gider. Padişaha varıp,` Aman efendim benim bir oğlum var, her gün beni dövüyor, sizin kızınızı isterim diyor. Ben de artık dayaktan usandım. Beni ister öldür , ister as, ne yaparsan yap.` Der.

Padişah da, `Haydi oğlunu bana getir` der. Kocakarı kalkar eve gelir . keloğlan ne yaptın diye sorunca `padişah seni istiyor` der.

Keloğlan doğru padişaha gider. Padişah bakar ki, bir keloğlan.`Ben buna kızımı nasıl vereyim?` der ve oğlanı başından savmak için, `ben sana kızımı veririm ama dünyada ne kadar kuş varsa onları bana getirmelisin der. Keloğlan saraydan çıkar, düşünür , taşınır.`Şimdi ben bu kuşları nereden bulacağım`? ben bu işi yapamam. Sonra padişahta beni öldürür. Haydi kaçayım` der kendi kendine, başını alır gider.

Gide gide epeyce gider. Günlerden bir gün kırda gezerken bir dervişe rast gelir.

Derviş,`oğlum nereye gidiyorsun? Deyince,keloğlan başına geleni anlatır. Derviş ona,`Haydi filan yere git, orada büyük bir servi ağacı var, orada otur, ne kadar kuş varsa o serviye konarlar. Sen de macun dersin. O zaman hepsi o ağaçta yapışıp kalırlar. Onları topla padişaha götür deyince, keloğlan doğru dervişin yanına gitmiş. Ne kadar kuş varsa gelip serviye funduszeue.infoğlan bulnalrı görünce` macun` der, kuşlar ağaçta kalır. Sonra hepsini toplayıp doğru padişaha götürür.

Padişah bakar ki, keloğlan dediğini yaptı, o vakit keloğlana,` Haydi şu başının kelini iyi et, yine eskisi gibi başına saçın bitsin, ondan sonra gel sana kızımı vereyim` der.

Keloğlan saraydan çıkıp evine gelir. Birkaç gün evinde oturur.O ne yapayım diye düşünürken, padişah da kızını vezirin oğluyla nişanlar. Keloğlan artık gelmez diye düğün yapar. Keloğlan düğün olduğunu işitince hemen saraya gider. Padişahın kızı, vezirin oğluyla evlendiği gecede sarayın tavan arasına çıkıp saklanır. Onlar yattıkları vakit, keloğlan `macun` deyince ikisi birbirine yapışır.

Sabah olur, bakarlar ki,gelin ve damat odadan çıkmıyorlar. Saat dörde, beşe gelir .Bunlarda hiç kalkmak filan funduszeue.info gelir , kapının deliğinden bakayım derken, keloğlan macun deyince o da kapıya yapışıfunduszeue.info görüp acaba ne oldu d diye yanına gelen, keloğlan `macun` dedikçe yapışır kalır. En sonunda,sarayın içinde kim varsa, birer birer hepsi kapı önüne geldikçe yapışır kalırlar.

Padişah bunları görüp `Acaba bu nedir? Nasıl iştir? Diye durup oturamaz. Birkaç adam çağırıp,`Haydi filan yerde bir hoca vardır, gidin gelsin, şunun çaresini bulsun` diyerek gönderdiği adamlar sokakta gezerlerken bir kasap dükkanına varırlar. Şuradan biraz et alalım diyerek dükkana girerler. Kasap da etleri gösterip` Şundan mı ? Bundan mı ? diyerek etleri tutup gösterirken, keloğlan `macun` diye bağırır hepsi etlere yapışıp kalırlar.

Padişah bekler, bekler bunlar nerede kaldılar diye canı sıkılır.` Bari ben gideyim` der. Sokağa çıkar. Giderken bakar ki, kasap dükkanın da etlere yapışmış olarak adamları duruyor. Padişah` Ben sizi nereye yolladım, siz burada ne geziyorsunuz? Deyince, `Biz gidiyorduk, biraz et almak istedik bilmem ne oldu, buraya yapıştık kaldık` derler.

Padişah` Aman Yarabbi bu nasıl iştir? Diye kalkar doğru hocanın evine gider.

Hoca padişaha derki:`Efendim sizin kızınızı bir keloğlan istemiş, siz de vermemişsiniz, o da size bu işleri yapmış.

Padişah` Aman hoca bunun çaresi nedir ? diye sorar.

Hoca da ` Bunun çaresi kızınızı keloğlana vermenizdir. Yoksa bundan kurtulamazsınız ` der.

Padişah sarayına gelir,. Keloğlanı bulmaları için adamlar yollar. Keloğlan bunu işitince, doğru evine gidip oturur. Padişahın yolladığı adamlar, şurası burası diyerek keloğlanın evine gelirler. Keloğlan adamların geldiğini görünce anasına` Beni sorarlarsa burada yok, o çok vakitten beri kayboldu de` diye tembih eder.

O sırada adamlar kapıyı çalar. Kocakarı kapıyı açar. Onlar da,`keloğlan burada mı ?` diye sorarlar. Kocakarı da `Burada yok. Bilmem nerededir.çok vakitten beri eve barka gelmedi funduszeue.inforı `oğullar bilmem ki nereye gitti. Eğer bana bin altın verirseniz, ben de gidip arar bulurum ` demiş.

Adamlar,`aman ninecim, sen git bul da, biz sana daha çok altınlar veririz` deyip, bin altını kocakarının avucuna sayarlar.

Birkaç gün sonra keloğlan saraya gider, padişahın yanına çıkar. Padişah, keloğlanı görünce` Aman oğlum sen neredesin?Ben seni bu vakte kadar bekledim, gelmedin, neredeydin?` der.

Padişah vezirini çağırır. Keloğlana kızını nikah eder… O da yapıştırdığı adamlara,`çözül macun` der, yapıştıkları yerden kurtarır.

Vezirin oğlu yataktan kurtulduğu gibi, öyle bir kaçar ki, arkasından kimse yetişemez. Onlar da kırk gün kırk gece düğün yaparlar.

Çocuk Masalları içinde keloğlan masalları, masal, masal oku etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

funduszeue.info
Keloğlan ile Sincap Masalı
Eski zamanlarda, uzak ülkelerin birinde, şirin mi şirin bir köyde bir ana ile kel oğlu beraberce yaşarlarmış. Çok fakirlermiş. Çoğu zaman evde yiyecek hiçbir şey bulunmaz, oğul Keloğlan sepeti alır eline düşermiş ormanın içine. Biraz mantar toplar getirirmiş anasına pişirmesi için.O gün yine sıkıntılı bir günmüş. Hava sisli ve yağmurluymuş. Keloğlan yine ormana gitmiş.

Başlamış mantar toplamaya. Biraz da kendi yemiş. Sonra dinlenmek için oturmuş koca bir ağacın altına. Başını kaldırınca bir sincap görmüş, öylece oturup duruyormuş. Keloğlanı görünce birden daldan inmiş sincap ve ağlamaya başlamış. Kucağına almış keloğlan sincabı, öpmüş, sevmiş sakinleştirmeye çalışmış. “Aaaah, ah” demiş sincap, “Senin gibi bir arkadaş bulamadım şimdiye kadar.”

Kendisi de dertlenen Keloğlan fakirliğini anlatmış sincaba. Çok acımış sincap onun haline, “gel sana bir iyilik yapayım” demiş. Saatlerce yürümüşler ve sonuçta orman bitmiş uzakta kayalıklar görünmüş. Sincap, “Oraya git, seni keklikler karşılayacak sana üç soru soracaklar doğru bilirsen ne kazanacağını görürsün” demiş. Gerçekten de Keloğlanı keklikler karşılamış. Kraliçe keklik “sana üç sorumuz var, bilirsen iki küp altın alacaksın” diye konuşmuş.

“Sorun” demiş Keloğlan. Bir kiraz ağacını gösteren kraliçe keklik “O ağaçta kaç kiraz var söyle bakalım” diye sormuş.

“Onu bilmeyecek ne var, sesin altın tüylerinin sayısı kadar.” Nereden bildiğini sorunca da “say da bak” demiş.

Doğru kabul etmişler bu yanıtı.

İkinci soru “Dünyanın tam ortası neresi” biçimindeymiş.

Bunu da “Tam senin ayağını bastığın yer” diye yanıtlamış Keloğlan, “inanmıyorsan ölç de bak!”

Bunu da doğru kabul edilmiş.

Son soruda ise eline iki tane ceviz alan kraliçe “hangisi daha ağır bil bakalım” demiş.

“Suya daha fazla batan ceviz daha ağırdır” diye yanıtlamış Keloğlan.

Bu da doğru kabul edilince iki küp altın verilmiş kendisine.

Koşa koşa evine dönmüş Keloğlan altınları anasına teslim edip hemen sincabı aramaya başlamış. Sincabı bulunca onu yine ağlar bulmuş, “Ben” demiş sincap, “Aslında padişahın kızıyım. Fakat bana büyü yapıldı ve bu hale geldim.” Ona yardımcı olacağını söylemiş Keloğlan. Ancak sincap “Çok zor” demiş, “Kaf Dağı’na gideceksin, bir ejderhanın olduğu mağaradan zümrüt suyunu alıp getireceksin.”

Kasabadan keskin bir kılıç alan keloğlan Kaf Dağı’na varmış. Mağaranın ağzında bekçilik yapan dev yılanları kılıcıyla kesmeye başlamış. Yılanların çıkardığı sesi duyan ejderha mağaradan çıkıp aşağılara doğru inmeye başlamış. Bunu fırsat bilen Keloğlan mağaraya girip zümrüt suyunu getirdiği şişeye doldurmuş. Koşarak sincaba dönen Keloğlan’ı sevinçle karşılamış sincapcık. Zümrüt suyunu içer içmez de dünyalar güzeli bir kız olmuş. Birlikte kızın padişah babasının sarayına gitmişler. Padişah da durumu öğrenince bir deve yükü altın armağan etmiş ona. Anası ile ömürlerinin sonuna kadar sıkıntısız, mutlu bir yaşam sürdürmüş Keloğlan ile anası da…

Gökten üç elma düşmüş biri masalı yazanın başına biri okuyanın başına biride bu masalı dinleyenin başına..

Çocuk Masalları içinde keloğlan masalları, kısa masallar, masal, masal oku etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

keloglan-ile-dev-masali
Keloğlan ile Dev Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken, keçiler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir kasaba varmış. Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş.

Keloğlan çok akıllı ve becerikli olmasına rağmen çalışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, içmeyi ve uyumayı severmiş. Tembel mi tembel, saçsız kafası ile de çok çirkin olduğu için herkes ona keloğlan dermiş. Keloğlanın ihtiyar annesi ise el çamaşırı yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeğe çalışır, zorluklar içinde geçinirlermiş.

Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp dolaşmak istemiş. Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var. Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş. Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş. Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş. Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şöyle demekteydi. -Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır. Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir. Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın….

Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:

-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş. Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:

-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:

-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:

-Pekala oğlum…Madem ki kendine güveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyim…Uzak bir ülkeden mal getirmeye gidilecek… Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa katlanabilecek misin?.. diye sorunca. Keloğlan:

-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş. Tellal:

-Madem ki bu kadar güvenin var, bende sana bu işi veriyorum…Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:

-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der. Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider. Toplantı yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu görür. Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar. hazır olduğunu öğrenince küçük kafile hemen atlara binerek yola koyulur…

İki gün durup dinlenmeden yol alırlar. Üçüncü gün Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vücudunun her tarafı ağrımaya başlar. Ama verdiği sözü ve aldığı parayı düşünerek sabırla yola devam eder. Artık akşam yaklaşmıştır. Kafile başkanı mola için kervanı durdurur. Keloğlan biraz dinleneceği için sevinmiştir. Ama bu sevinci çok sürmez. Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır. Keloğlana der ki:

-Keloğlan, şurada bir kuyu görüyorsun…

-Evet, der bizim Keloğlan.

-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi?… Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:

-Ne var bunda korkacak, elbette inerim. der. keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeye çalışarak kuyuya inme hazırlığına başlar. Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlan’ın beline kalın bir ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar. Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır. Adamın biri Keloğlan’ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker…

Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince, bir de ne görsün!.. Geniş bir bahçe ve bu bahçenin ortasında büyük bir saray durmuyor mu?.. Sarayın bahçesinde güllerin arasında Dünya güzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı gökte iri ve koyu siyah renkte bir siyahi adam ayakta durmakta. Çiçeklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır. Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında gürleyen bir sesle aklı başından gider. Dönüp bakınca, ne görsün?… Koca bir dev. Arkasında durmuyor mu!.. Dev korkunç bir sesle:

-Eyyyy, adem oğlu!… Söyle bakalım, şu gördüklerinden hangisi daha güzel?.. Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar. Ne cevap vereceğini şaşırır ama, biraz sonra aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:

-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der. Dev, aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve Keloğlan’a tekrar sorar.

-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü!.. Buna ne dersin?.. Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:

-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır. Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:

-Aferin, sen akıllı bir çocuğa benziyorsun diye Keloğlan’a hemen yanındaki, ağaçtan kopardığı üç tane büyük narı verir. Ve:

-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış. Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat, bir türlü istediği akıllıca cevabı alamayınca çok kızar, hemen kellesini uçurur, sonra da etlerini yer, kafa tasını sarayın duvarlarına asarmış. Böylece kuyuya inenlerin çoğu, Dev’in bu soruları karşısında kimi kız güzel, kimi tavus kuşu diye Dev’e cevap verirlermiş. Bu cevaplardan memnun kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış.

Dev’in yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birden yukardan, su almak için sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini görünce, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı çıkar. Keloğlan’ı sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış açık, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar. Zira kervancılar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Dev’e bir insanı kurban vermeleri adetmiş. Yol arkadaşları onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar. Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlan’a:

-Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir. Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam çıktın evlat?… Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:

&#; Nasıl çıktıysam çıktım.. Çıktım ya!… Siz ona bakın. Yeniden kafile yola koyulmuş. Varacakları o uzak ülkeye varmış. Atlara malları yükleyerek memlekete dönmüşler. Keloğlan elindeki narları sevinçle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el çamaşırı yıkamakta bulur. Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir. Yemekler yenir. Yemekten sonra da Keloğlan, Dev’in verdiği narlardan birini çıkarıp yemek için ikiye böler. Bir de ne görsün? Dev’in verdiği Nar tanelerinin her biri meğer çok kıymetli birer mücevher değilmiymiş…

Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini azar azar satmış.. Ve Keloğlan öylesine zengin olmuş ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de çirkinliği, ne de annesinin çamaşırcılığı. Mutlu bir hayata kavuşmuşlar..

Çocuk Masalları içinde keloğlan masalları, masal, masal oku, masallar etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

Ünlü bir masal kahramanı olan Keloğlan ilk olarak bize tembel ve yeteneksiz biri gibi gelirken olaylar ilerlerken aslında ne kadar cesur, becerikli ve bir o kadar kurnaz olduğu gözükür. Yaşadıkları olaylardan daima iyi sonuçlarla ayrılan bu kahramanın masallarına Keloğlan Masalları adı verilmiştir.

Yalnız Türk masalları değil daha birçok ülkenin masallarında kendine yer bulmuş olan Keloğlan masalları, adları ve bazı görünüş farklılıkları bulunmaktadır. Ülkeler kendine özgü bir keloğlan yaratmıştır.

Keloğlan Kimdir? Özellikleri Nedir?

Keloğlan yoklukta büyümüş bir delikanlı ve yaşlı annesiyle bir başına hayatını sürdürdüğü bilinmektedir. Diğer masallardaki gibi şehzadelere ya da üstün özellikleri olan karakterlere benzemeyen Keloğlan, cesareti ve iyi kalpliliği sayesinde yoksulluğunu daima es geçmektedir. İlk başlarda hareketsiz çok fazla iş yapma taraftarı olmayan biri olarak gözükürken annesinin iteklemesi ile bir şeyler yapmaktadır. Aptallığı ve hatırlama problemleri yüzünden yapmaya çalıştığı işleri de becerememektedir. Zor durumda kalmış birine ya da hayvana yaptığı yardım sonucunda bazı güçlerin yardımı ile artık talihi tersine dönmüştür. Keloğlan artık varlık sahibi ve güçlü bir insana dönüşürken annesi ile birlikte mutlu yaşamlarını sürerler. Keloğlan masallarında yoksulluktan kurtulup zengin bir hayata geçme, varlık sahibi olma ve güç sahibi olma gibi özlemleri, isteklerine bolca değinilmektedir.

Keloğlan Masallarının Geçmişi

Efsane kahraman olan Keloğlan Türk masallarında iki farklı şekilde anlatılmaktadır. İlk olanı, masalın başından sonuna kadar hiç değişmeyerek, varlık sahibi olduktan sonra da asıl kimliğini korumaktadır. Diğer masallarda ise kel olan Keloğlanın yaptığı bir iyilik sonucunda kellikten kurtulmasını, saçlarının çıkmasını anlatır. Saçlarını kel gibi gözüktürecek maskeler takarak Keloğlan kılığı alan bazı masal karakterleri, masal boyunca bu şekilde devam ederken, gerçek Keloğlanın kurtulması sonucunda olay çözülür. Bu keloğlan türüne ise “Sahte Keloğlan” adı verilmiştir. Keloğlan kılığına girmelerinin çeşitli sebepleri bulunabilmektedir.

Toplumca sevilmiş aynı zamanda herkes tarafından tanınmış olan Keloğlan gerek başına gelen olaylar, gerekse bu olaylar karşısında sergilediği davranışlar ile sevimlilik kazanmıştır. Karagöz ve orta oyunlarda kendine yer bulduğu gibi halk hikâyelerinde de kendinden söz ettirmiştir Keloğlan.  Masallarda yakaladığı ivme kadar olmasa da bu alanlarda da kendinden bolca söz ettirmiştir. Keloğlan masalları Türk halk edebiyatı için de önemi yüksektir. Çoğu araştırmacı da Keloğlan masalları toplayarak bir kitap haline getirmiştir. Tahir Alangu tarafından hazırlanan Keloğlan Masalları kitabı senesinde yayınlanarak okuyucuları ile buluşmuştur.

Çocuk Masalları içinde keloğlan, keloğlan masalları, masal, masal oku, masallar etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

keloglan-ile-padisah-masali

Keloğlan ile Padişah Masalı

Masal masal içinde Keloğlan var bu masalın içinde.. Bir zamanlar bir keloğlan vardı. Bu keloğlan büyüdü gelişti iyi,mert bir delikanlı oldu. Ama keloğlan çalışmayı hiç sevmez ve boş boş gezerdi. Zavallı annesi de oğluna git çalış para kazan dedikçe keloğlan;

-Para benim neyime değme ana değme benim keyfime yazık olur emeğime et doldur tabağıma derdi.

Günlerden bir gün keloğlan bir iftiraya uğramış. Kolcu ya yakalanmamak için hemen dağlara kaçtı. O yörenin beyi keloğlanı altınlarımı çaldı diye suçladı. Beyin baskısından yıllardır bıkıp usanan köylüler ise keloğlana ekmek ve yemek götürerek onun dağları mesken tutmasını sağladıfunduszeue.info,iki derken karın tokluğuna tarlada çalışmak istemeyen on köylü hemen keloğlanın çevresinde saf tutu. Ve sonra da onun gücüne güç kattı. Sonra bir gün adamları ile düze inerek beyi sindirip korkuttu. Tarlalarda çalışan köylüler ise hemen keloğlanın yanına gelerek.

-Sen çok yaşa keloğlan emmi diye bağırdılar. Kolcular keloğlanın etrafını sarınca da hemen araya girerek keloğlanı dağa kaçırdılar.

Olanlardan haberi olan ülkenin padişahı tebdil kıyafet giyerek köylüler ile konuştu. Keloğlan ile tanıştı. Onun iftiraya uğradığını hemen anladı.Sonradan kimliğini açıkladı. ve keloğlanı sarayına davet funduszeue.infoa padişahın güzeller güzeli kızını gören keloğlan kıza aşık oldu. Kız ününü duyduğu keloğlanı görür göremez hemen sevdi. Sonra ki keloğlan annesi ile birlikte saraya gelerek padişahtan kızını istedi. Padişah kızını keloğlana verdi.

Düğün günü bey kenarda eğlenceleri izlerken onun baskısından kurtulan köylüler hem oynadılar hem de eğlendiler. Yıllar sonra bile çocuklarına ,torunlarına keloğlan dağlar padişahı diye bu anılarını anlattılar.

Çocuk Masalları içinde keloğlan ile padişah masalı, keloğlan masalları, keloğlan masalı, masaloku etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

keloglan
Keloğlan ve Kokulu Çiçek Masalı

Bir varmış bir yokmuş, Allah&#;ın kulu çokmuş. Bizim keloğlan keleş oğlan her işi beleş oğlan bir gün yola çıkmış, yürümüş, yürümüş taaaa uzaklardan bir ses duyduğunu sanmış, etrafı şöyle bir dinlemiş önce ama bu sefer hiç ses duyulmuyormuş… Birkaç adım daha atmış,sonra tekrar durmuş, birkaç adım daha atmış, yine etrafı dinlemiş.

Keloğlan iki adım atıyor, sonra etrafı dinliyormuş bir ara &#;güüm&#; diye bir ses duymuş, korkudan yüreği hop hop atmaya başlamış. O gün akşama kadar bu sesleri gürültüleri kovalamış durmuş. Ama hiçbir sonuca ulaşamamış. Duyduğunu sandığı bir şeyler varmış ama istediği zaman onları duyamıyormuş. Bizim Keloğlan akşam yatmış, sabaha kadar tavana dikmiş gözlerini, kulaklarını iyice açıp etrafı dinlemiş durmuş. Sabah namazına kalkan annesi keloğlan&#;ının yanına gelip

-Ne diktin gözlerini tavana, kel oğlum keleş oğlum ? diye sormuş.

Kel oğlan sessizce bakınıp, &#;anacığım bir ses duydun mu ? diye sormuş. Kadıncağız şöyle bir etrafı dinlemiş, hiçbir ses duyamamış

&#; Yoo ben hiçbir şey duymuyorum, demiş. Keloğlan ayağa kalkıp, ciddi ciddi ortalıkta dolaşmaya başlayınca, annesi telaşlanmış &#; Kel oğlum keleş oğlum delirdi. Kel oğlum keleş oğlum aklını yitirdi diye bağırmaya başlamış, koşup komşulardan yardım dilemiş. Komşular bir anda eve doluşmuşlar, hepsi keloğlan gibi etrafı incelemeye koyulmuşfunduszeue.info sonunda hiç biri bir ses duyamayınca evlerine gitmişler.

Bu böyle günlerce sürmüş,keloğlanın sesler duyduğu herkese duyurulmuş. Günlerden bir gün bir adam gelmiş, keloğlanın kulağının içine bir şeyler söyleyip gitmiş. Herkes merak içindeymiş, sormuşlar;

&#; Ne dedin de vazgeçti etrafı dinlemekten..

Keloğlan gülmüş.

&#; Meslek sırrı a canım demiş, meslek sırrı.

Günler günleri kovalamış, bir gün kralın etraftaki sesleri dinleyip durduğu haberi etrafa yayılmış, her kim ki, kralı iyileştirecek onun her istediği gerçekleşecekmiş. Keloğlan kralın yanına gitmiş, eğilip kulağına bir şeyler söylemiş. Kral ondan sonra etrafı dinlemekten vazgeçmiş. Sormuşlar keloğlana bunun sırrı ne diye ?

&#; Hiiiiç demiş, ne sırrı olacak bunun, kulağına eğilip, yok bir şey yok hepsi hayal dedim, bitti sesler filan… Keloğlan kraldan kızını istemiş o da vermiş, herkesin dilekleri yerine gelmiş.

Çocuk Masalları içinde keloğlan masalları, masal, masal oku, masallar etiketleriyle tarihinde masaloku tarafından gönderildi.

funduszeue.info'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Keloğlan Ve Definesi Masalı

Zaman zaman içinde, Kalbur saman içinde Develer tellal iken, Eski hamam içinde. Eski paşa hamamının ortası yok. Anamın hatun bohçası yok, Babamın ağa akçası yok, Çarşıda bi tazı gezi,Tazının haltası yok Haltacı halta yapar mısan, Beşyüz altın kapar mısan, Burnunda altın hızma, Ayağında sarı cızma, Cebine ince hoşafı dökmüş, Çatırdadı kos kimin, Pilav yağaydı başıma, Dolma değeydi dişime, Bi kuş [&#;]

Read more

Keloğlan Zenginler Ülkesinde Masalı

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak ülkelerin birinde keloğlan keleş oğlan namıyla bilinen yaman mı yaman, dürüst mü dürüst bir Keloğlan yaşarmış. Bu Keloğlan çok çalışkanmış. Çok çalışır, çok kazanırım umuduyla köyünden ayrılmış, şehre çalışmaya gitmiş. Günler, haftalar, aylar birbirini kovalamış, fakat Keloğlan istediğini bir türlü elde edememiş. Şehirde iş varmış var olmasına da bulduğu [&#;]

Read more

Keloğlan Ve Orman Perileri Masalı

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük mü küçük, şirin mi şirin bir köyde yeşilliklerin bol, ormanların çok olduğu bir yerde keloğlan keleş oğlan sevmesi beleş oğlan diye sevilesi bir yiğit keloğlan ile annesi yaşarmış. Küçük yaşta babası ölen bu çocuk annesini çok severmiş. Babası ona Keloğlan ismini vermiş. Keloğlan annesiyle birlikte tarlada çalışır ve boş [&#;]

Read more

Hazırcevap Keloğlan Masalı

Bir varmış bir yokmuş günlerden bir gün Keloğlan, omuzunda tırpan ot biçmekten dönüyormuş. Yolda yürürken çalıların arasından bir cin çıkıp önüne dikilmiş. Niyeti aptal zannettiği Keloğlan’la dalga geçmekmiş. Cin: Nereden geliyorsun Keloğlan? Keloğlan: Görmüyor musun, ot biçmekten geliyorum. -Ne haber oralardan? -Önemli bir haber yok. Dokuz tırpancı tırpan salladık, bir sivrisinek öldürdük. -Herhalde küçük bir sivrisinekti. -Küçük-büyük, her neyse. Ondan [&#;]

Read more

Keloğlan Ve Mührü Masalı

  Bir varmış, bir yokmuş.. Çook çoook eski zamanlar da bir Keloğlan varmış. Keloğlan, gece gündüz demez çalışırmış. Gene de anasıyla birlikte yoksulluk içinde yaşarmış. Kazandığı para ancak bir ekmek almaya yetermiş, kimi zaman ona da yetmezmiş. Öylesine yoksullarmış ki, komşuları bile onların yoksulluklarına dayanamazlarmış. Günlerden bir gün, iyi yürekli bir komşuları: “Al bu iple baltayı, git ormandan odun kes. [&#;]

Read more

Keloğlan Masalı

Vaktin birinde bir keloğlan varmış. Onun bir de kocakarı anası varmış. Kocakarı bu oğlanı hangi işe verse durmazmış. Bir gün keloğlan padişahın kızını görür, ona aşık olur. Anasına gelir,` ana git bana padişahın kızını iste` der. Anası da, `oğlum senin beş paran yok, hem bir işte güçte değilsin. Senin gibi bir kele padişah kızını verir mi? `der. O da `Elbet [&#;]

Read more

Keloğlan Masalları Oku - Keloğlan Masalı, Hikayeleri ve Karakterleri

Keloğlan masalları okuyan çocukların hayal gücünün genişlediği, gençliğe adım atarken okuma kabiliyetlerinin daha iyi olduğu ve okuma alışkanlığı kazanmada çok daha etkili oldukları gözlemlenmiştir. Aynı zamanda keloğlan masal örnekleri içeriği sayesinde çocuklar için son derece öğretici ve eğlencelidir. Peki ya keloğlan masalı karakterleri kimlerden oluşur? İçeriğimizde herkes için keloğlan hakkında bilgileri araştırdık ve derledik.

Keloğlan Masalları

Keloğlan Türk toplumunun hafızasında çok önemli bir yer edinmiş ve masallar arasında en kült sayılan masallardan biri olmuştur. Keloğlan çocukların okuma alışkanlığını desteklemekle kalmaz, masallarda verdiği mesajlar sayesinde geleceğe umutla bakan, okumayı seven, hayal gücü geniş gençlerin yetişmesini sağlar. Pek çok masal aslında çocuklara hayatı belli bir yönden öğretmeyi amaçlar. Keloğlan da bunlardan en önemlisidir denilebilir.

Keloğlan masallarının günümüzde hala nesilden nesle aktarılması aslında bu masalın çok eskiye dayandığını ve mitolojik bir kökeni olduğunu da anlatır. Altay ile Türk mitolojisinin ortak mirası olan Keloğlan aynı zamanda animasyon olarak da televizyonlarda verilir ve hem okuma hem de izleme kültürü açısından çocuklara pek çok şey katar.

MASAL OKU - Çocuklar İçin En Güzel, Kısa, Uzun, Uyku Getiren, Zeka Geliştirici Masal, Öykü ve Hikaye Oku - Dinle

Keloğlan Masalı Karakterleri

Keloğlan'ın masallarında belli başlı karakterler vardır ve bunların her biri kendi karakteristik özellikleriyle ön plana çıkmaktadırlar. Bunları liste halinde aşağıda verdik.

Keloğlan: Elbette ilk bahsedilmesi gereken karakter Keloğlan'dır. Keloğlan hem azimli hem de dürüst bir karakterdir. Bilgecan Dedesinden devamlı bir şeyler öğrenen keloğlan sakarlığı ile bilinir. Annesiyle birlikte yaşamını sürdürürken konuşma özelliği olan bir de kirpi sahibidir. Babası vefat etmiştir.

Bilgecan Dede: Bilgecan Dede köyün en bilgesidir. Çok farklı konularda icatları, iksirleri, ilaçları yapma özelliğine sahiptir. Çocuklara bilmediği şeyleri öğretmeyi ve onları bilge olarak yetiştirmeyi sever. Tek kusuru çabuk unutmasıdır.

Balkız: Keloğlan'ın çok sevdiği bir karakterdir. Çok zeki ve sarı saçlı olmasıyla bilinir.

Kara: Keloğlan'ın arkadaşlarındandır. Hiperaktif bir gücü olan kara iyi futbol oynamasıyla ve çok hızlı sinirlenmesiyle bilinir. Esmer ve siyah gür saçları ile resmedilir.

Sivri: Keloğlan ile Kara'nın ortak arkadaşı olan Sivri çoğunlukla arkadaşı Kara karakteriyle birlikte derede balık tutar. Çok çalışkandır ve hayaletlerden ödü patlar.

Örgülü: Keloğlanın çok ürkek bir arkadaşıdır. İsmini örgülü saçlarından alır.

Huysuz: Uzun adlı karakterin arkadaşıdır. Para ve altına bayılır. Bu hırs da başına çok bela almasına neden olmaktadır. Bazen uzunla birlikte köyde hırsızlığa çıkarlar. Gerekli ortam hazırlandığında Kara Vezir ya da Çirkin Cadı ile işbirliği yapar.

Uzun: Huysuz'un en yakın arkadaşıdır. Çok oburdur. Huysuz ile arkadaş olduğu için kötü zannedilse bile o aslında çok saf ve temiz bir karakterdir. Boyu oldukça uzundur.

Sinek: Köyde devamlı Keloğlan'a bulaşır, onla rekabet eder.

Tomurcuk: Sinek'in en yakın arkadaşı. Balkız ile dalga geçip durur.

Kara Vezir: Keloğlan'ın baş düşmanı. Şatafatlı bir saraya ve kendi için çalışacak pek çok kötü askere sahiptir. Çirkin cadıyla işbirliği içinde olup Çirkin Cadı'ya yaptığı kötülüklerde yardımcı olur. Askerleri her yerdedir ve masalın en kötü kalpli karakteridir.

Çirkin Cadı: Bilgecan Dede'nin baş düşmanıdır. Güçlerini yeniden elde edebilmek için devamlı suretle büyü yapmaktadır. Kara Vezir ile kötü niyetli antlaşmalar yapmaktadır.

Keloğlan'ın Annesi: Keloğlanı korur, kollar. Sinirlenince sesini yükseltir.

Prenses: Keloğlan'ın dişi kirpisi. Mavi dikenlere sahiptir ve konuşabilir.

Karakaçan: Keloğlan'ın akıllı eşeği.

Canavar: Köyde bazen ortaya çıkan korkunç bir yaratıktır.

Kötülükler Kraliçesi: Yüzyıllar önce karanlık bir yere sürülmüştür. Kristal yoluyla Kara Vezir'le irtibat kurar. Padişah ile Keloğlan'ın baş düşmanı ve uzun onu kuyuya atar.

Çizmeli Tilki: Çirkin Cadıyla Kara Vezir için çalışır. Kurnaz ve tehlikelidir. Tuhaf bir giyime sahiptir.

Keloğlan Masalları Oku: En sevilen Keloğlan hikayeleri

Haberin Devamı

Eski zamanların birinde Keloğlan ve annesi yaşarmış. Zar zor geçinir, karınlarını zorla doyururlarmış. O kış, çok soğuk geçiyormuş ve tarlaları hiç ürün vermediği için evde yiyecek de yokmuş. Annesi Keloğlan’a gidip iş bulmasını yoksa aç kalacaklarını söylemiş. Oğlunun çok saf olduğunu bildiği için de onu özellikle uyarmış, düzgün bir iş bulmasını istemiş.

Keloğlan köydeki dükkanları gezmiş hiç iş bulamamış. Değirmene gideyim, oradan iş bakayım diye düşünmüş. Gidince yaşlı değirmencinin zorla yürüdüğünü görmüş ve ona acımış.

- Ben sana yardım ederim, hiç de para istemem, demiş.

Bir ay boyunca değirmencinin bütün işlerini yapmış ama hiç para istememiş. Akşam eve geldiğinde annesi ona sıcak su yapıyor onla karınlarını doyuruyorlarmış. Bir ay sonra fırtınalı bir akşamda su bile bulamamışlar. Tam ne yapacaklarını düşünürken kapı çalmış ve kapıyı açınca koca bir kutu bulmuşlar önünde.

Haberin Devamı

Kutuyu açınca içinden unlar, ekmekler, peynirler ve bir sürü yiyecek çıkmış. Bütün kış boyunca onlara yetecek kadar yiyecek varmış kutuda. Bu kutu tabii ki Değirmenci Amca’dan gelmiş.

Çoban Keloğlan Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde babası çobanlık yapan Keloğlan, ailesiyle birlikte mutlu bir hayat sürermiş.

Günlerden bir gün babası dağda koyunları otlatırken kötü adamlar koyunlarını istemiş. Babası onlar benim değerlilerim diyerek vermemiş. Bu adamlar çok kötüymüş ve ona kızıp zindana atmışlar.

Bu haber köye yayılmış. Keloğlan ve annesi çok üzgünlermiş. Ayrıca yiyecek yemek bulamamaya başlamışlar. Keloğlan sonunda babası gibi çoban olmaya karar vermiş ama aslında planı o kötü adamları yakalamak ve babasını kurtarmakmış.

Köylüler bütün koyunları ona emanet etmiş ve dağa yollamışlar. Keloğlan koyunları otlağa götürüp, ağacın altında uyumaya başlamış. Gece olmuş ve dönmeyince köylüler telaşlanıp onu aramaya başlamışlar.

O sırada ağacın altında uyuyan Keloğlan, kötü adamların gelip koyunları almaya çalıştığını görünce onları durdurmaya çalışmış. Adamlar “Ya malın, ya canın!” deyince kaçmaya başlamış. Tam kaçarken planladığı gibi köylüleri görmüş. Onu aramaya gelen köylülere olanları anlatmış. Hep birlikte kötü adamları yakalayıp babasını kurtarmışlar.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası