hindistan hangi kıta / Hindistan | Akademik Cografya

Hindistan Hangi Kıta

hindistan hangi kıta

Hint Alt Kıtası

Osmanlı gibi muazzam bir cihan devletinden intikal eden topraklar üzerinde varlığımızı sürdürüyoruz. Bu topraklarla aramızda ciddi bir aidiyet duygusu mevcut. Bu son derece tabii bir şey; ancak tarihe genellikle “Osmanlı merkezli” baktığımız için birtakım sorunlar da yaşıyoruz. Bunların başında “kendimize yabancılaşmak” geliyor. Bu yabancılaşmanın doğal bir neticesi olarak medeniyet tarihi kitaplarında bile yer vermediğimiz Bâbürlülerin hüküm sürdüğü toprakları, Hint alt kıtasını tanımaya çalışalım.

Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Butan ve Maldivler’i içine alan geniş coğrafyaya Hint alt kıtası denilir. Bugün bizim için “Hint alt kıtası” müphem veya meçhul bir kavram. Coğrafya literatüründe “alt kıta” (subcontinent) denildiğinde akla Hint alt kıtası geldiği gibi Oxford ve Cambridge gibi İngilizce sözlüklerde “subcontinent” kelimesinin anlamı verildikten sonra örnek olarak hemen Hint alt kıtası (Indian subcontinent) zikredilir. Bu bölge için Güney Asya (South Asia) kullanımı da yaygındır; fakat Güney Asya’ya Hint alt kıtasından farklı olarak Afganistan da dahildir. Yeri gelmişken bir ayrıntıyı da dile getirelim: Hindistan, coğrafî olarak Hint alt kıtası sınırları içinde kalan Hindistan ulus devletini anlatırken Hindûstan yahut Hindu-sitan “Hintlerin yaşadığı diyar” anlamında Hint alt kıtası için kullanılır. Manan Ahmed Asif’in 2020’de neşredilen kitabına The Loss of Hindustan: The Invention of India ismini vermiş olmasının altında da aynı espri yatar.

Kur’an, Hz. Âdem ile eşi Hz. Havvâ’nın cennet nimetlerinden diledikleri gibi istifade ettiklerini, Allah’ın yasak ağaca yaklaşmamaları hususundaki uyarılarına rağmen şeytan tarafından kandırıldıklarını ve işledikleri suç dolayısıyla da cennetten yeryüzüne indirildiklerini haber verir. Kur’an ve sahih hadislerde yer almamakla birlikte Taberî, Mes‘ûdî, Ya‘kūbî gibi Müslüman tarihçilerin naklettiklerine göre yeryüzüne inme emri üzerine Hz. Havvâ Cidde’ye, ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Âdem ise Hindistan’a, rivayetlerin ekserisine göre de Sri Lanka’daki Serendib (Seylan) Adası’na inmiştir. Bu bilgilerin bize anlattığı gerçek ise hayli çarpıcı: Adına Hint alt kıtası denilen devasa coğrafyanın tarihi aslında insanlık tarihi kadar eskidir ve üzerinde Hz. Âdem’in ayak izleri vardır.

Kaynaklar incelendiğinde Hz. Peygamber’in ﷺ Hindistan hakkında malumat sahibi olduğu ve Hindistan’ın fethini müjdelediği görülmektedir. Ahmed b. Hanbel ve Nesâî’nin naklettiği bir hadise göre Hz. Peygamber, Hint gazvesine katılan kimseleri Allah’ın cehennem ateşinden koruyacağını müjdelemiş; bir başka rivayette ise Hint bölgesine yapılacak savaşta şehit düşerse şehitlerin en hayırlısı olacağını haber vermesi üzerine Ebû Hüreyre ömrü yeterse canıyla ve malıyla bu savaşa da katılacağını söylemiştir. İbn Hişam’ın verdiği bilgiye göre Medine’ye gelen bazı insanları gördüğünde Hz. Peygamber’in tepkisi şu şekilde olmuştur: “Hindistan ahalisine benzeyen bu adamlar da kim?” Hint alt kıtasının yetiştirdiği önde gelen âlim ve entelektüellerinden Muhammed Hamidullah tam da bu noktada şu izahı yapar: “Burada hatırlatalım ki Hintliler Arabistan’ın güneydoğu bölgelerinde sıralanan ticaret fuarlarına mal getirir götürürlerdi. Resûlullah’ın bu bölgelere hayli uzun süren bir seyahat yaptığı ispatlanmış olduğuna göre, Hindistanlıları burada görmüş ve tanımış olabilir.”

Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…

Hindistan hangi kıtada ve yarım kürede yer alır? Hindistan hangi dine mensup, hangi dili, alfabeyi ve takvimi kullanıyor

Haberin Devamı

Hindistan Cumhuriyetinin başkenti Yeni Delhi'dir. Ülkenin en fazla turist çeken şehirleri ise şu şekilde sıralanabilir. 1- Agra 2- Nagpur 3- Kalküta 4- Mumbai

 5- Rajkot 6- Navi Mumbai

Hindistan Hangi Kıtada Yer Alır?

 Hindistan, Asya kıtasında yer almaktadır.

Hindistan Hangi Yarım Kürede ve Bölgede Yer Alır?

 Umman Denizine ve Bengal Körfezine kıyısı bulunan Hindistan, Kuzey Yarım Kürededir. Hindistan, kuzeyde Nepal ve Pakistan, doğuda ise Tayland ile sınır komşusudur.

Hindistan Hangi Dine Mensup?

 Hindistan'ın resmi dini Hinduizm'dir.

Hindistan Hangi Dili Konuşuyor?

 Hindistan Cumhuriyetinde yaygın olarak kullanılan diller İngilizce ve Hintçedir.

Hindistan Hangi Alfabeyi Kullanıyor?

 Hindistan cumhuriyeti toplam 44 harften oluşan Devanagari alfabesini kullanmaktadır.

Haberin Devamı

Hindistan Hangi Takvimi Kullanıyor?

Ülke, bağımsızlığını ilan ettiği 1947 yılından bu yana Saka takvimini kullanıyor.

Hindistan Hangi Para Birimini Kullanıyor?

 Ülkenin resmi para birimi Hint rupisidir.

Hindistan'da Demografik Geçiş - 4 Aşama (1901-2011)" isimli videoya tarafımızca Türkçe alt-yazı eklenmiştir. Videoyla demografik geçiş modelini Hindistan örneği üzerinden örneklendirmek istedik. Yardımları için Amit Sengupta'ya teşekkür ederiz.

Hindistan Nüfusunun Etnik Yapısı

Hindistan multikültürel bir ülkedir ancak tamamına yakını Hint-Avrupa dil ailesine bağlı diller ile Dravadian dilleri, ana dili olan milletlerden oluşan bir nüfusa sahiptir. İndo-Aryan nüfus, ülke nüfusunun yaklaşık %72’sini; Dravadian nüfus ise ülke nüfusunun yaklaşık %25’ini oluşturur. Dravidler / Dravidianlar, Arilerin istilası ile Hint Altkıtası’nın güneyine sürülen halklar grubudur. 20 kadar dili (Tamil, Telugu, Brahul, Malayalam ve Kannada gibi …) içinde barındıran bir dil ailesine sahip olan topluluk, Hindu ve İslam inanışlarına sahip alt topluluklara ayrılmaktadır. Dilleri Sanskritçe’den türemiş İndo-Aryan milletler ülkenin kuzey ve batı eyaletlerinde yoğunlaşmıştır.  Bu iki dil ailesi dışında özellikle ülkenin kuzeydoğusundaki seyrek nüfuslu alanlarda yaşayan, Mon – Khemer ve Tibet – Birman dilleri konuşan milletler de bulunmaktadır ancak İndo-Aryan ve Dravid nüfus haricindeki tüm diğer milletlerin nüfus içindeki oranı %3’ü ancak bulur.

Hindistan’da Yaşayan Topluluklardan Bazıları

Hindistan’da 850 civarında dil konuşulur ancak resmi dil federal bazda İngilizce ve Hintçe'dir, ayrıca eyaletlerin kendi resmi dilleri de vardır. Üst kısımda verilmiş olan diller ve milletler yalnızca toplamın kısıtlı bir parçasıdır. Bu çeşitlilik ve kalabalık nüfusu yüzünden Hindistan sıkça “Dünya’nın en büyük demokrasisi[6]” olarak adlandırılır.

Hindistan Cumhuriyeti Nüfusunun Dini Yapısı

Hindistan etnik açıdan olduğu gibi dini açıdan da çeşitliliklere sahiptir, Öyle ki Hindistan; Hinduizm, Budizm, Cainizm ve Sihzm’in doğduğu ülkedir. Her ne kadar Raj’ın dağılması ve Birleşik Krallığın hâkimiyetinin ortadan kalkmasıyla birlikle bağımsızlığına kavuşan altkıtanın uluslarının özellikle dini esaslara göre ülkenin parçalanması yaşanmış olsa bile, Hindistan önemli miktarda Müslüman ve az miktarda da olsa Hristiyan, Budist, Animist, Jaynist ve Sih’lere ev sahipliği yapmaya devam etmektedir. Hindu nüfus ülke nüfusunun %79,8’i, Müslüman nüfus ülke nüfusunun %14,2’si, Hristiyan nüfus ülke nüfusunun %2,3’ü, Sih nüfus ülke nüfusunun %1,7’sini oluşturmaktadır.

Hinduizm, kronolojik olarak kalabalık mensuplara sahip en eski inanışlardandır. Bu sebepten dolayı içinden çıktığı animistik inançlara benzemektedir. Özellikle ortaya çıktığı M.Ö. 4000’den bu yana İndus çevresini istila eden her topluluğun inançlarını da beraberinde getirmelerinden dolayı Hinduizm, çeşitliliği ile dikkat çekici bir hale gelmiştir. Hindular, tek yüce bilinçliliğe yani Brahman’a inanırlar. Onlara göre, Brahman’ın özellikleri de üç tanrı halinde gerçekleşir: Brahma, yaratıcı; Vişnu, koruyucu ve Siva, yıkıcı.

Hinduzim, Hristiyanlık ve İslam’dan sonra mensubu en kalabalık 3. dindir lakin Evrensel ya da Küresel denilebilecek bir din olmayan ancak inanç veya yerel inanış olarak nitelendirilen Hinduizm, Hindistan’da 1 milyara yakın kişinin dinidir. Hinduizm, Hindistan dışında Bali (Endonezya), Fiji, Mauritius, Bhutan, Nepal, Surinam’da da yayılmıştır. Bu bölgelerin pek çoğunda Hinduizm’in yaygınlığı esasen Hintlilerin göçleri ile olmuştur.

“Kast Sistemi” Hindu dinin önemli bir özelliğidir. İnsanları doğumundan itibaren belli toplumsal sınıflara yerleştirilir. Bu sınıflara göre ayrım yapmak Hindistan Anayasasına göre yasak olsa bile günümüzde Kast bilinci yerini korumaktadır.

Kast Sınıfları: Brahmanlar, en üst düzey kast sınıfıdır; Hindu rahipleridir. Bir alt sınıf Brahmanları koruyan asiller ve savaşçılar kastı olan Kşatriya’dır. Kşatriyalar’ın bir alt kastı, tüccarların ve büyük toprak sahiplerinin kastı olan Vaisya’dır. En alt kast sınıfıysa el emeği ile çalışan çiftçiler ve zanaatkârlar sınıfı olan Sudra kastıdır. Kast dışı yaşayan ve dokunulmazlar olarak bilinen topluluk Hindu törenlerine katılamaz ve en kötü yoksulluk şartlarında yaşarlar.

HİNDİSTAN EKONOMİSİ

Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra sömürge yapılarını kendi için kullanmaya başlayarak hızlı bir gelişim sürecine girdi. Bu hızlı ekonomik gelişime rağmen Hindistan halkı genel olarak fakir kaldı ve bazıları günümüzde hala yeterince iyi beslememektedir. Bu durumun sebebi ekonomik büyümenin nüfus artışı karşısında eriyip gitmesinden kaynaklanmaktadır.

Hindistan, günümüzde önemli bir sanayi gücü bulunsa bile tarım ülkesi olmaya devam etmektedir. Ancak bu tarım ülkesi büyük problemlerle boğuşmuştur ve boğuşmaya devam etmektedir. Bu problemlerden ilki beslemek zorunda olduğu dev nüfustur. Kuşkusuz yakın zamanda en kalabalık ülke olması beklenen Hindistan için nüfusunun besinini sağlamak zor bir iştir. Bu zor işi daha da zorlaştıran en büyük unsurlardan diğerleri uzun zamandan beri yaşanan verimsiz işleyiş, planlı olmayan bir yapı, toprak sahiplerinin büyük bir kısmının az toprağa sahip olması ve çoğu çiftçi ailenin topraksız olmasıdır. Uzun zamandan beri devlet tarımı verimli bir hale getirmeye çalışmaktadır. Bunun için kimi toprak reformlarının yanında “yeşil devrimi” başlatarak önemli atılımlar yapmıştır. Bu Üçüncü Tarım Devrimi, küresel gıda talebini karşılamak için laboratuvarlarda üretilen daha verimli, dayanıklı ve hızlı yetişen ürünler elde edilmesi ve bunlara ek olarak makineleşmeyle birlikte yüksek verim elde edilmeye başlanması olarak kısaca özetlenebilir. Bu kapsamda Endonezya’dan pirinç,  Meksika’dan buğday tohumları getirilmiş ve çok yüksek verim elde edilmiştir. Ancak büyük yapısal problem sürmeye devam etmektedir. Hindistan’ın verimli tarım alanlarında pirinç, şeker kamışı, çay, susam, mercimek, yerfıstığı, nohut, soğan, mısır, keten, portakal, patates, baharat ve pamuk yetiştirilmektedir. Hindistan bu ürünlerin pek çoğunda Dünya çapında önde gelen üreticilerdendir. Hayvan varlığı açısından çok zengin bir ülke olan Hindistan, Hinduizm inancından kaynaklı olarak büyükbaş hayvanlardan yeterince yararlanamamaktadır ancak hayvanların gücünden ve sütünden yararlanılır. Bu durum halkın büyük bir bölümünün yeterince protein almaması ve nüfusun çeşitli hastalıklara açık bir hal almasına neden olmuştur. Ayrıca Müslüman ve Hindu nüfus arasında İneklerin kesilmesinden kaynaklı olarak çeşitli kavgalara ve olaylara neden olmaktadır.

Hindistan’da; dokuma, demir-çelik ve makine sanayi gelişmiştir. Bu sanayi üretiminin yapıldığı tesisler daha yakın zamana kadar sömürge dönemi geçmişini yansıtıyordu. Bombay ve Kalküta merkezi iki sanayi kutbunu oluşturmuştu. Son yıllarda bu merkezlerin iç bölgelere doğru genişlemesi ve yeni sanayi bölgelerinin (Pakistan sınırı ve güney bölgeleri) doğması çalışmaları sayesinde değişikler yaşanmıştır.

Hindistan yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Dünya demir rezervlerinin %25’ine, mika rezervlerinin %80’ine sahip ülke ayrıca zengin manganez krom, kurşun, kömür, altın, gümüş, bakır ve boksit kaynaklarına sahiptir.

Ekonomik Bazı Veriler

İhracat Ortakları

ABD %15.6, BAE %7.7, Hong Kong %4,9, Çin Halk Cumhuriyeti %4,3

Toplam: 299,3 milyar dolar.

 

T.C. Dış İşleri Bakanlığına Göre, Başlıca İhraç Ürünlerimiz: Altın, gümüş, adi metaller, metal ve bakır cevherleridir. Ayrıca “Türk firmalarının ülkede yüklendiği müteahhitlik projeleri toplamı halihazırda yaklaşık 430 milyon Dolar civarındadır. Son dönemde, Türk firmalarınca üstlenilen projeler arasında Lucknow metro inşaatı, Mumbai metro inşaatı, Jammu Keşmir eyaletinde bir demiryolu tünel inşaatı ve çeşitli konut projeleri betonarme işleri bulunmaktadır”.

İthalat Ortakları

Çin Halk Cumhuriyeti %16,3, ABD %5,5, BAE %5,2, Suudi Arabistan %4,8, İsveç %4,7

Toplam: 426,8 milyar dolar

 

T.C. Dış İşleri Bakanlığına Göre, Başlıca İthal Ürünlerimiz: Sentetik filament iplikleri, karayolu taşıtları için aksam, parça ve aksesuarlar, sentetik organik boyayıcı maddeler, fluoresanlı aydınlatma maddeleri, propilen ve diğer olefinlerin polimerleri, sentetik devamsız lifden iplik, pamuk, traktörlerdir.

Sektörel Dağılım

Hindistan’da, çalışanların sektörel dağılımı incelendiğinde geri kalmış bir ekonomi göze çarpmaktadır. Tarımda çalışanların oranı %47 gibi yüksek bir orandır. Sanayi sektöründe bu sayı %22, hizmet sektöründe çalışanların oranı ise yalnızca %31’dir. Ancak GSYİH – menşei itibariyle sektörel dağılıma bakıldığında farklılıklar görülür; sanayinin payı %23, Hizmet sektörü %61,5, tarım ise oransal bakımdan %15,4’e gerilemiştir. Toplam işgücü yaklaşık 521,9 milyondur, ülkede çocuk işçi çalıştırılması gibi problemler bulunmaktadır.

ÜRETİM

Hindistan’da üretimi yapılan başlıca ürünler: tekstil, kimyasal maddeler, gıda işleme, çelik, nakliye ekipmanları, çimento, madencilik, petrol, makine, yazılım, ilaç; pirinç, buğday, yağlı tohum, pamuk, jüt, çay, şeker kamışı, mercimek, soğan, patates; süt ürünleri, koyun, keçi, kümes hayvanları; balık gibi hizmetler ve ürünleridir.

İLETİŞİM VE ULAŞIM

Sömürge döneminden iyi bir demiryolu altyapısına sahip olan ülke bağımsızlığından sonra kendi inşa ettiği yolları da ekleyerek 68 bin km’yi bulan bir varlığa kavuşmuştur. Hindistan demiryolları sanayi ve kitlesel ulaşım açısından karayollarının gerisinde kalsa bile halen önemini korumaktadır. Öyle ki günde 13 milyon kişinin taşındığı hatlar Dünya çapında en yaygın kullanılanlardandır.

Yazar(lar)

 

Editör(ler)

 

Bu yazıyı kaynak göstermek için;

 

KAYNAKLAR

​​

  1. Atasoy, E. (2003). Kıtalar ve Ülkeler Coğrafyası. Bursa: Ezgi Kitabevi.

  2. Özey, R. (2012). Asya Coğrafyası. İstanbul: Aktif Yayınları.

  3. Roberts, J. M. (2015). Avrupa Tarihi. İstanbul: İnkılap Yayınları.

  4. Bradshaw, M., White, G., Elizabeth, C. & Dymond, J. (2005). Contemporary World Regional Geography. New York: McGraw Hill.

  5. Milliyet. (1993-1994). Thema Larousse, Tematik AnsiklopediII.

  6. Aydın Kitaplar. (1991). Nemo Larousse.

  7. Tümertekin, E. & Özgüç, N. (2016). Beşeri Coğrafya. İstanbul: Aktif Yayınları.

  8. worldpopulationreview.com, (2018). 10 Mayıs 2018 tarihinde http://worldpopulationreview.com, adresinden edinilmiştir.

  9. nisanyansozluk.com, (2018). 10 Mayıs 2018 tarihinde http://www.nisanyansozluk.com, adresinden edinilmiştir.

  10. ancient.eu, (2018). 15 Mayıs 2018 tarihinde www.ancient.eu, adresinden edinilmiştir.

  11. worldometers.info, (2018). 14 Mayıs 2018 tarihinde http://www.worldometers.info, adresinden edinilmiştir.

  12. mfa.gov, (2018). 12 Mayıs 2018 tarihinde http://www.mfa.gov.tr, adresinden edinilmiştir.

  13. wikimedia.org, (2018). 18 Mayıs 2018 tarihinde commons.wikimedia.org, adresinden edinilmiştir.

  14. cia.gov, (2018). 16 Mayıs 2018 tarihinde https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ch.html, adresinden edinilmiştir.

Notlar

 

  1. 1949 yılında resmen kabul edilen Hindistan bayrağı; Mavi renkteki Aşoka tekerleğinin (Ashoka Chakra) merkezde olduğu, üç renkli bir bayraktır. Renklerden beyaz barışı ve bu barışla bir araya gelen Müslüman (Yeşil) ve Hinduları (Turuncu) simgeler.

  2. Hindistan’da 1947’ye kadar süre Britanya yönetimi. / İngiliz Hindistanı.

  3. Kronoloji, J.M. Roberts’in Avrupa Tarihi adlı eserinden sadeleştirerek alınmıştır.

  4. Nüfus Patlaması: Herhangi bir ülkede, doğum oranının fazlalığı, sağlık koşullarında yaşanan iyileşmelerle ölüm oranlarının azalmasından dolayı nüfusun oldukça hızla bir şekilde artmasıdır. Demografik geçiş modelindeki “II. Evreye” karşılık gelmektedir.

  5. Birlik toprakları değerlendirilmemiştir. 

  6. Hindistan’ın Dünya’nın en büyük demokrasisi olarak tanımlanmasına bir örnek: https://www.bbc.com/news/world-south-asia-12557384

Gerçek Atlantis Bulundu: Batık Kıta Hindistan

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim20 yıl sonra Hindistan ile Avrasya’nın kayıp yarısını bulduk: Hindistan alt kıtası 10 milyon yıl önce Asya ile çarpışarak Dünya’nın en yüksek dağı olan Everest’i de kapsayan Himalayaları doğurdu. Artık çarpışma sırasında kaybolan anakara parçasının nereye gittiğini biliyoruz: Denizin dibine battı.

Bir kıta nasıl denize batar?

Nuh ve Platon’dan bu yana kayıp kıta öyküleri dünya efsanelerini süslüyor. Platon, Atlantis kıtasının doğal afet sonucunda sulara gömüldüğünü söylüyordu.

Belki de 3600-3500 yıl önce Ege’deki Santorini adasında gerçekleşen ve 60 kilometreküplük toprağı havaya püskürten dev yanardağ patlaması Platon’a esin kaynağı olmuştu; çünkü patlama sırasında adanın ortasının denize batıp dev bir su altı krateri oluşturduğunu biliyoruz.

Bunun ardından batık kıta efsaneleri 19. yy’ın coğrafi keşiflerinin de etkisiyle aldı yürüdü. Tarzan’dan tutun da Türkiye’de Atlantis adıyla yayınlanan Martin Mystère çizgi romanındaki Atlantis, Mu ve Lemurya uygarlıklarına kadar birçok batık kıta söylencesi halk arasında yayıldı. Ancak, bu yazıda bir kıtanın gerçek hayatta nasıl suya batacağını göstermek için size Hindistan’ı anlatacağım.

İlgili yazı: HAARP Depreme Yol Açar mı?

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Batık kıta Hindistan

6 milyon yıl önce insansıların evrim geçirerek 195 bin yıl önce Homo sapiens sapiens alt türüne dönüşmesini, atalarımızın dolaştığı Doğu Afrika ormanlarının kurumaya başlamasına borçluyuz. Peki neden kurudu?

İnsansı atalarımızın kuruyan ağaçlardan yere inerek Afrika otlaklarında nasıl yaşamaya başladığını Evrim hakkında doğru bilinen üç yanlış yazısında anlattım. Bu yüzden detaya girmeyeceğim. Ancak suçlunun kim olduğunu; yani Doğu Afrika ormanlarının neden kuruduğunu öğrenmek istiyorsanız failin Hindistan alt kıtası olduğunu söyleyebilirim.

İlgili yazı: İnternetinizi uçuracak en iyi 10 modem

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Kıtaların çarpışması

Dünya gezegeninin içyapısı nedeniyle kıtalar kayıyor ve milyonlarca yıllık sürelerde yer değiştiriyor. Depremleri, iklim değişikliğini ve Evrim’in kör tetikleyicisi olan genetik mutasyonların yeni canlı türleri doğurmasını hep buna borçluyuz; fakat son kıtalar çarpışması 10 milyon yıl önce gerçekleşti.

Gondwana süper kıtası dağılınca Hindistan Antarktika’dan koptu. Antarktika güney kutbuna yerleşirken Hindistan kuzeye, Avrasya’ya doğru kayıyordu ve 71 milyon yıl önce Hint Okyanusu’nun tam ortasındaydı; ama 10 milyon yıl önce Asya ile çarpışmaya başladı.

Bu çarpışma 6 milyon yıl önce tamamlandı ve Himalayalar doğdu. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’i de kapsayan Himalayaların oluşmasıyla birlikte modern insanın geçmişi de başladı; çünkü Himalayalar Asya’dan Afrika’ya gelen ve yağmur bırakan nemli rüzgarları kesti.

İlgili yazı: HAARP Depreme Yol Açar mı?

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Yağmur hırsızı ve muson yağmurları

6 milyon yıldır Hindistan alt kıtası Afrika’nın yağmurunu çalıyor. Muson yağmurları Hindistan’ın Ganj Vadisi’ndeki tarlaları beslerken, Doğu Afrika kurak rüzgarlarla gittikçe çölleşiyor. Ancak, Hindistan ve Asya’nın bu çarpışmanın bedelini ağır ödediğini söyleyebiliriz.

Her iki kıtanın da yarısı denizin dibine battı ve 20 yıl sonra bu gizemi nihayet çözerek kayıp yarının nereye gittiğini bulduk: Manto tabakasının içine girdi.

İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Yerbilim detektifleri

Bir şeyi bulmadan önce kayıp olduğunu fark etmeniz gerekir. Doğrusu bilim insanları Hindistan ile Asya’nın yarısının kayıp olduğunu yeni öğrendiler. Bunu ancak Himalaya Dağlarını araştırdıktan sonra fark ettiler. Ölçümlere göre bölgedeki toprağın yarısı kaybolmuştu.

Neden yeni fark ettiklerine gelince: Hindistan alt kıtası Asya ile çarpıştığı zaman iki kıtanın çarpışan kenarlarının yorgan gibi buruşup yukarı kalktığını ve Himalayaları oluşturduğunu düşündüler.

4 milyon yıl süren çarpışma sırasında toprağın bir kısmı da dev depremlerle ufalanıp okyanus tabanında tortul katmanlar halinde birikmiş olmalıydı. Ancak Himalayaların kütlesini ölçen yerbilimciler şaşırtıcı bir şey keşfettiler: Hindistan’ın yarısı ortada yoktu!

İlgili yazı: İnsan Ömrü Neden 122 Yıl?

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Jeolojinin hatası

Bilimin en büyük özelliği sık sık yanılmasıdır. Bu aynı zamanda en güçlü yanıdır; çünkü bilimden başka sadece bir disiplin hatalarını kabul edip düzeltebilir, o da kısmen olmak üzere felsefe. Bilim insanları Hindistan’ın yarısını kaybettiklerini fark edince jeoloji teorilerini güncellediler ve basit bir hata yaptıklarını anladılar:

Kıtaların çarpışması sırasında sadece Hindistan ve Asya’nın su üstünde kalan kısımlarını; yani son 4 milyon yılda gözle görülür ölçüde buruşarak Himalayaları oluşturan parçayı dikkate almışlardı. Oysaki iki kıta 60 milyon yıldır denizin altında çarpışıyordu.

İşte bu süreçte Asya ve Hindistan’ın bölgede birbirine bakan yüzünü kaplayan kara kütlesinin yarısı suya gömülmüştü.

İlgili yazı:Evren’de Gezilecek En Garip 5 Yer

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Sonarlar ve denizaltılar neden görmedi?

Kıtaların kaymasındaki detaylar için Dünya’da neden deprem oluyor yazısını okuyabilirsiniz. Ancak kısaca açıklamak gerekirse Dünya’nın kabuğu enerji gibidir. Ne yok edebilirsiniz ne de yoktan yaratabilirsiniz. Yalnızca dönüştürebilirsiniz.

Dolayısıyla kıtaların çarpışması sırasında yerkabuğu sadece buruşmakla kalmıyor. Aynı zamanda önce denizin dibine batıyor, ardından da sıvı magmadan geçerek diş macunu kıvamında ağdalı; ama katı olan manto tabakasının derinliklerine dalıyor (yüzlerce km derine).

Chicago Üniversitesi’nden yüksek lisans öğrencisi Miquela Ingalls konuyla ilgili olarak Nature Geoscience’ta yayınlanan araştırmasında1 bilgisayar simülasyonları yaptı ve Hindistan alt kıtasının kütlesinin bir kısmının 60 milyon yıl boyunca yavaş yavaş mantoya battığını ortaya çıkardı.

İlgili yazı: Elon Musk 2022’de Mars’a Nasıl Gidecek?

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Bunun nesi garip?

10 soruda yerbilim dersleri aldıysanız kıtaların kayması neticesinde yerkabuğunun bir kısmının mantoya batması gerektiğini biliyorsunuz. Sonuçta Dünya’nın büyüklüğü ve yüzey alanı sınırlı. Kıtalar sağdan sola kayıyorsa önündeki kıtaları ve okyanus tabanını itmek zorundalar.

Özellikle de kıtaları oluşturan granitten ağır olan bazalt katmanlarından oluşan okyanus tabanı bir saatten sonra magmaya ve mantoya batmak zorunda. Ancak sorun da burada! Kıtalar deniz seviyesinden yüksekte bulunuyor; çünkü mikro gözeneklerinde su içeren granit tabakası bazalttan daha hafif ve bu nedenle magmanın üzerinde yüzüyor.

Kısacası coğrafya derslerine bakacak olursak kıtalar çarpışınca karaların değil, sadece üstünde durdukları okyanus tabanının batması gerekiyor. Oysa görüyoruz ki öyle değil: Avrasya ve Hindistan’ın kayıp yarısını bulmak için karaların da battığını kabul etmeliyiz. Miquela Ingalls’ın bilgisayar simülasyonları bunu gösteriyor.

İlgili yazı: Yapay Seks >> Rönesans Heykellerinden RealDoll’a Seks Robotları

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Acı gerçek

Ingalls’ın danışmanlarından Profesör David Rowley konuyla ilgili açıklamasında şunu söylüyor: “Kıta rezervlerine ait büyük miktarda yerkabuğunun kaybolduğunu görüyoruz ve bu kayalar buhar olup havaya uçmayacağına göre, gidebilecekleri tek yer manto tabakası.”

“Eskiden manto ve yerkabuğunun sadece dolaylı olarak etkileşime girdiğini sanıyorduk. Ancak, bazı durumlarda böyle olmadığını ve kıtaların su altındaki kesimlerinin mantoya batabileceğini gördük.

İlgili yazı: NASA Açıkladı: Europa Uydusunda Hayat Var mı?

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Kayıp kıtaya ne oldu?

Öncelikle bir yanlış anlamayı önleyelim: Hindistan ve Asya’nın ormanlarla kaplı yarısı sulara gömüldü demiyoruz. Bunun yerine, her iki kıtanın birbirine bakan yüzünde su altında kalan kısımların yarısı yavaş yavaş mantoya battı diyoruz. Bu sebeple Atlantis adası gibi bir kara parçası suya battı sanmayın.

Batan kısımların akıbetine gelince: Bu kayalar Dünya’nın derinliklerindeki yüksek ısı ve basınç nedeniyle başkalaşım geçiriyor. Yüzeyde kendilerini diğer kaya parçalarından ayıran kimliğini kaybediyor ve boş yazı tahtası gibi sıfırlanıyorlar.

İlgili yazı: Hırsız Charon Plüton Atmosferini Çalıyor

hindistan-avrasya-atlantis-jeoloji-yerbilim

 

Bir sır daha çözüldü

Ancak, kimyasal elementlerin sırf yerin 700 km derinine battıkları için yok olduklarını söylemeyiz. Bunun yerine, ufalanan kıtaların oluşturduğu kaya tozu Dünya’nın derinliklerine ekmeğe katılan tuz gibi karışıyor.

Ardından, milyonlarca yıl sonra gerçekleşen yanardağ püskürmeleriyle yeryüzüne çıkıyor. İşte jeolojinin yeni çözülen sırrı da burada yatıyor: Bilim insanları sıcak nokta hareketlerine bağlı yanardağ patlamalarıyla yeryüzüne çıkan manto kayalarına baktıklarında, bunların uranyum gibi radyoaktif elementler bakımından zengin olduğunu gördüler.

Her ne kadar uranyum kayadan ağır olsa da diğer elementlere göre eser miktarda bulunduğu için Dünya’nın çekirdeğine batmıyor. Bunun yerine daha çok yerkabuğunda barınıyor. Öyleyse mantodan gelen kayalarda uranyum gibi radyoaktif elementler nasıl bol miktarda bulunuyor?

Ingalls’a göre bunun tek açıklaması bazen kıtaların denizin dibine batması ve radyoaktif uranyumu da beraberinde mantonun derinliklerine taşıması. Öyle ki 410 km yer alan global yeraltı okyanusunu da bu geri dönüşüm sürecine borçluyuz. Anlaşılan yaşlı dünyamız bizi daha çok şaşırtacak, hazırlıklı olalım. 🙂

Himalayalar nasıl oluştu?

1Large-scale subduction of continental crust implied by India–Asia mass-balance calculation

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

İlgili

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır