cahit sıtkı tarancı abbas hikayesi / Haydi Abbas! / Edebiyat / Milliyet Blog

Cahit Sıtkı Tarancı Abbas Hikayesi

cahit sıtkı tarancı abbas hikayesi

Haydi Abbas Vakit Tamam - Cahit Sıtkı Tarancı

Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’ta; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Hikayesi;

Bu güzel şiirin öyküsü: Cahit Sıtkı Beşiktaş’ta lisede yatılı seafoodplus.info sonları dışarı çıkılırdıseafoodplus.infoşam dışarı çıkanlar bir birlerine anlatırlardıseafoodplus.info buluştuklarıseafoodplus.info yaptıklarıseafoodplus.info Sevgili Cahit Sıtkı’nın hİç anlatacağı kız arkadaşı veya sevgilisi seafoodplus.info anlatığında birde Cahit Sıtkı Tarancı’ya sorarlardı.. Cahit sen ne yaptıseafoodplus.info gün akşam vakti Okula dönerken(Kabataş lisesi) Ünlü ŞAİR yolda düşmüş güzel bir bayanın fotoğrafını seafoodplus.infoır ve doğru Beyoğluna seafoodplus.info kendine bu güzel bayanın dilinden mektup seafoodplus.infoğrafı da mektubun içine koyarak kendi kendine okula seafoodplus.info iki gün sonra postacı geldiğinde Mektupları bırakırken bağırırlar “Cahit mektubun var..” Cahit alır seafoodplus.infoanede açseafoodplus.info akşamdıseafoodplus.info herkese yüksek sesle seafoodplus.infoğarafı da arkadaşlarına gösterek mağrur bir şekilde hava atar.. Her hafta bu mektup yazma işini devam seafoodplus.info Sıtkı bu arada boş durmaz..o zaman bu kadar nüfusa sahip olmayan İstanbul’da bu kızı seafoodplus.info.Kız Bir Albayın kızı ve evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştır.Gün gelir Büyük Şair başka bir kızla seafoodplus.info kendi kendine yarattığı bu büyük aşkı hiç seafoodplus.info pazar günü evinde şair isyan edip bu şiiri yazar..Şairlerin yüreklerinde bazen böyle büyük aşklar saklanır..

Cahit Sıtkı Tarancı ve Abbas şiiri

Belge’nin “Üstelik, ‘Yaş otuz beş yolun yarısı eder’ tahmini de tutmadı. Öldüğü zaman topu topu 46 yaşındaydı” cümlesini okuyunca nedense aklıma “Abbas” şiiri geldi. Murat Belge bu şiirden bahsetmiyor kitabında ama internette bir yığın hikâye dolaşıyor bu şiire dair. Bakarken şu hikâyeyle karşılaştım: 

Yıl Cahit Sıtkı Edremit Burhaniye’de yedek subay. Göreve gittiği gün bölük yazıcısından künye defterini ister. Defteri tararken “Abbas oğlu Abbas” adı dikkatini çeker. Eli sakat olduğu için çürüğe ayrılmış bir erdir Abbas Askeri çağırtır. İçeri yiğit bir er girer, selam çakıp “Abbas oğlu Abbas, emret komutan!” der. HT Pazar'dan Muhsin Kızılkaya'nın haberi

“Nerelisin Abbas?”
“Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.”
“Emir erim olur musun?” 
“Sen bilir komutan!”

Abbas, Cahit Asteğmen’in evinin altındaki boş odaya taşınır ve kısa zamanda zekâsı ve sıcakkanlılığıyla komutanını etkiler. Sabahları erkenden kalkar, kahvaltısını hazırlar, kıyafetlerini ütüler, evin temizliğini yapar, yemeğini pişirir. Akşam olunca çilingir sofrasını kurar, güzel mezeler yapar. Komutan zamanla bu saf ve temiz Anadolu çocuğunu çok sever. Akşamları demlenirken onunla dertleşir. Böyle bir akşam sefasında Abbas’a şöyle bir soru yöneltir:

“İstanbul’u bilir misin?”
“Bilir komutan.” 
“Orda bir Beşiktaş var bilir misin?”
“Bilir komutan. Ben orda acemi birlikteydim.”
“Orda bir sevgilim var. Onu bana kaçırıp getirir misin?”
“Elbet komutan.”

Sabah olur, Cahit Sıtkı bakar Abbas yeni asker kıyafetlerini giymiş, tıraş olmuş, sorar: 
“Hayırdır Abbas, neden böyle hazırlık yaptın?"
“Ben İstanbul’a gidecek komutan.”
“Ne yapacaksın orada?”
“Sen söyledi. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!”

Şair duygulanır. Gözyaşlarını gizlemek için arkasını dönüp evden çıkar.

Akşam eve dönünce rakı sofrasını kurdurur ve Abbas’ı karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı alır kalemi kâğıdı eline o sofrada ünlü “Abbas” şiirini yazar.

DİYARBAKIR’DA GEÇEN ÇOCUKLUK
İnternette karşıma çıkan hikâye burada bitiyor, bundan sonra benim bildiğim hikâye başlıyor. Aslında hikâyenin devamı da diyebiliriz bildiğime. Vedat Günyol’un Bostancı Kasaplar Çarşısı’ndaki evine ilk defa yazında gittim. Daha doğrusu Hakkâri’den bu adrese gelmiştim. Bütün bir 83 yazını bu evde, binlerce kitap arasında geçirdim. Akşamın erken saatlerinde küçük bir sofra kurar Vedat Hoca, dostlarını ağırlardı. Aziz Nesin, Haldun Taner, Can Yücel, Mina Urgan, Peride Celal, Feyyaz Kayacan, Cemal Süreya ve ötekiler gelirdi. Bazen de kimse gelmez, ikimiz olurduk. O içer anlatırdı, ben de dinlerdim.

Gecenin bir vaktinde çakırkeyif bir halde kalkar, Caddebostan’daki kız kardeşi Mihrimah’ın evine gider, orada yatar, sabah erken bir saatte de çalıştığı bu eve geri gelirdi. Her gün kurulan bu küçük sofrada, aile fertlerinin çok az bilinen hikâyelerini anlatırdı bana. Diyarbakırlı Cemilpaşazadelerin torunuymuş Vedat Günyol. Babası bu şehirde valiyken Cemilpaşazadelerden bir kız almış. Vedat Günyol o kızdan olma, 11 yaşına kadar Diyarbakır’da yaşamış. Kız kardeşi Mihrimah da öyle

“Mihrimah Saint Benoit’da okula başladığında tek kelime Türkçe bilmiyordu” dedi bana. Diyarbakır’da geçen çocukluğunun oyun arkadaşlarından birisi de Cahit Sıtkı’ymış. Neredeyse eş zamanda İstanbul’a gelmişler, burada da dostlukları sürmüş.

Vedat Günyol, kız kardeşi Mihrimah ve ailesiyle birlikte Beşiktaş’ta bir köşkte yaşıyorlar. Cahit Sıtkı hemen hemen her gün evlerine geliyor, üç arkadaş, Vedat, Cahit ve Mihrimah beraber vakit geçiriyorlar.

‘O BENİM ÇOCUKLUK ARKADAŞIM DEĞİL, İLK AŞKIMDI’
Sonra da beraber Paris’e gitmişler. Cahit Sıtkı burada Türkçe Yayınlar servisinde spikerlik yapıyor, Vedat Günyol da hukuk tahsilini görüyor.

Yine böyle erken bir saatte içmeye başlayıp hafif sarhoş ve hüzünlü olduğu bir akşamdı. Ölen dostlarından, her zaman yaptığı gibi Orhan Burian, Sebahattin Eyüboğlu ve ötekilerden bahsetti. Bir ara söz döndü dolaştı Cahit Sıtkı Tarancı’ya geldi yine.

“Bir gece Paris’te ikimiz de sarhoş olacak kadar içtik ve kendimizi sokağa attık. Champs-Élysées’de nara atar gibi şiir okuyor Cahit. Bir ara durdu, fermuarını indirdi, ortalık yerde işemeye başladı. Ben biraz daha ayıktım. Engel olmaya çalıştım. Durdu ve ağlamaya başladı bu kez. Ne oluyor dememe kalmadan sarıldı boynuma.”

Hikâyenin burasında kendisi de ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da anlatmaya devam ediyordu: “Çok genç yaşta öldü canım arkadaşım. O gece Paris’te, ikimiz de çok sarhoş, boynuma sarılmış halde, hıçkırıklarının arasında kesik kesik Mihrimah adını sayıklıyordu. Kız kardeşimin adını ‘Ne oldu, çocukluk arkadaşını mı özledin’ diye sordum ona. ‘Ne çocukluk arkadaşı be’ dedi. ‘O benim çocukluk arkadaşım değil, ilk aşkımdı. Ben ona, kardeşine âşıktım. O yüzden evinizden hiç çıkmıyordum.’ ‘Ama, ama nasıl olur’ dememe kalmadan, yüzüne baktım, tam bir Diyarbakırlı gibi, aşkını hiç belli etmemekten duyduğu gurur vardı yüzünde. Elinde kalan tek şey o olmuştu sanki. Çünkü Mihrimah çoktan Cemilpaşazadelerden bir doktorla evlenmişti. O süre içinde, ne ben ne de Mihrimah hiç kuşkulanmamıştık. Bu kez kızma sırası bana geçti. Ayağa kalktım, yakasından tutup ‘Niye söylemedin bana ulan’ diyerek yumruklamaya başladım. Sonra birbirimize sarıldık ve hıçkıra hıçkıra ağladık.”

”Kalktı, kitaplıktan bir kitabı, sanki daha önce bu hikâyeyi bana anlatırken lazım olacakmış gibi aldı, getirdi, sayfasını kıvırdığı yeri açtı, uzattı bana ve “Şu şiiri oku” dedi. Okumaya başladım:

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam. 
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun; 
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce. 
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana. 
Katıp tozu dumana, 
Var git, 
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan; 
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Şiiri bitirdim. Hiçbir şey anlamamıştım henüz. Durdu, bana baktı Vedat Günyol: “İşte bu şiiri Cahit Sıtkı, Paris’ten döndükten sonra ’de ‘ilk sevgili’ dediği kız kardeşim Mihrimah için yazdı.”

Murat Belge’nin kitabı beni “Abbas” şiirine yönlendirince “Abbas hikâyesi” çıktı karşıma.

Hikâyenin devamını yazmak, farz oldu bana da.

Mavi ve Edebiyat

"Haydi Abbas Vakit Tamam" şiirinin yazılış hikayesi nedir? 
"Haydi Abbas Vakit Tamam" şiirinin şairi kimdir? 
"Haydi Abbas Vakit Tamam"-Cahit Sıtkı Tarancı

"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." dizesiyle hafızamızda kendine yer edinen Cahit Sıtkı Tarancı, şiirleriyle edebiyatımızda çok ayrı yeri olan bir şairimizdir. Ezbere bilinmese de onun şiirlerinden en az birkaç mısrasına kulak aşinalığımız vardır. 46 yaşında hayata veda eden şairimiz, geride bıraktığı şiirleriyle yıllarca hafızalardan silinmemiştir. Bu yazımızda Cahit Sıtkı Tarancı'nın çok sevilen bir şiiri olan "Haydi Abbas Vakit Tamam" adlı şiirinin yazılış öyküsünü anlatacağım. Bakalım hangi duygu yüklü olay karşısında yazılmış bu harika şiir. Şiirin hikayesine geçmeden önce bu kısa şiiri okumanızı ve hangi duygularla yazıldığını düşünmenizi istiyorum. Şiirin hemen ardından yazılış hikayesini bulacaksınız. 

Mavi ve Edebiyat





"Haydi Abbas Vakit Tamam" Şiirinin Yazılış Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı, eğitim için Fransa'ya gider ama 2. Dünya Savaşının çıkmasıyla birlikte tekrar Türkiye'ye döner. Türkiye'ye döndüğünde ise Ege bölgesinde küçük bir şehirde askerlik görevini yapmaya başlar. "Haydi Abbas Vakit Tamam" şiiri de işte bu askerlik döneminde yazılır. Cahit Sıtkı Tarancı askerliğini yaparken bir emir eri seçmesi gerekmektedir. Emir erini seçmek için askerlerin isimlerinin bulunduğu listeyi kontrol ederken bir isim dikkatini çeker: Abbas Oğlu Abbas. Bu isim onu çocukluğuna götürür ve ninesinden dinlediği bir masalı hatırlatır, masal şu şekildedir: 

 &#;Vaktiyle, bilmem ne memlekette hüküm süren bir padişahın oğlu, ancak rüyada gördüğü servi boylu, sırma saçlı, mavi gözlü, son derece dilber bir kıza aşık olur ve sevgilisini bulmak ümidiyle yollara düşer. Bütün aşk masallarında olduğu gibi başına bir sürü felâketler gelecektir, pek tabii değil mi? Aşk demek imtihan demektir. Ancak serden geçip yardan geçmeyen muradına nail olur. Bereket versin, daha ilk adımı bizim sevdalı şehzadeye uğurlu gelir. Bir kuyunun yanından geçerken, takatten düşmüş, ak saçlı bir ninenin kuyudan su çekmeğe uğraştığını görünce dayanamaz, koşar, ninenin suyunu çeker. Buna son derece memnun kalan kadıncağız, şehzadenin sırtını okşar ve saçından kopardığı iki teli ona vererek der ki: Oğlum, başın darda kaldığı zaman bu iki kılı birbirine çakarsın; bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir Arap çıkar karşına! Korkmayasın. Adı Abbas&#;tır. Karnın mı acıkmış; Abbas, demen kafi. Derhal sana mükellef bir sofra kurar. Yırtıcı hayvanlar arasında mı kaldın? Abbas&#;tan başka kimse kurtaramaz seni. Uykusuz gecelerde yârin hicranı ile mi yanıyorsun? Abbas ne güne duruyor? Sevgilini ne kadar uzakta olursa olsun, alıp getirir seni şad eder. Bu iki kılı iyi muhafaza et oğlum. Onlar sayesinde selâmete çıkacaksın.&#;

Cahit Sıtkı bu masalı hayatı boyunca hiç unutmamıştır. Askerlerin isimlerinin bulunduğu listede Abbas Oğlu Abbas ismini görünce durur. Abbas'ın hemen odasına gelmesi için nöbetçi askere emir verir ve Abbas gelir. Öğle vakti Cahit Sıtkı'nın odasının kapısı çalınır ve içeri Abbas girer. Abbas'ın eli sakat olduğu için çürüğe ayrılmıştır. Abbas ile Cahit Sıtkı arasında bu diyalog oluşur:

-Emret Komutan!

-Nerelisin asker?

-Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.

-Sen benim emir erim olur musun?

-Sen bilir komutan!

Bu şekilde Abbas Oğlu Abbas, Cahit Sıtkı'nın emir eri olur ve Cahit Sıtkı ona evinin altındaki boş yeri tahsis eder. Günün birçok saatini beraber geçirirler ve Cahit Sıtkı, bu Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş olan askeri çok sever. Akşam yemeklerini beraber yemeye başlarlar ve asker-komutan ilişkisi dışında aralarında bir dostluk oluşur. Abbas, Cahit Sıtkı Tarancı'yı zamanla çok iyi tanır, emir vermeden ne isteyeceğini bilerek yerine getirir. 

Abbas akşamları rakı sofrasını kurarak en güzel mezeleri yerleştirirdi. Yine böyle akşamlardan birinde Cahit Sıtkı Tarancı, rakı içip hafif çakırkeyf olduğu bir anda aklında İstanbul Beşiktaş'taki sevgilisi düşer. ve Abbasla şöyle bir diyaloğa girer:

-Sen İstanbul'u bilir misin Abbas?

-Bilirim komutan.

-Orada bir Beşiktaş var, bilir misin?

-Bilir komutan! Ben orada acemi birlikteydim.

-Orada benim bir sevgilim var. Sen kaçırıp onu bana getirir misin?

-Elbet komutan.

Bu konuşmadan sonraki sabah Cahit Sıtkı uyanır ve Abbas'ın yeni asker kıyafetlerini giydiğini, tıraş olduğunu, hazırlandığını görür ve sorar:

-Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?

-Ben İstanbul'a gidecek komutan!

-Ne yapacaksın sen İstanbul'da?

-Sen söyledi bana. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!

Gözleri yaşaran Cahit Sıtkı bir şey demeden çıkar gider. Yüreği güzel bu Anadolu insanının samimiyeti karşısında çok duygulanır. Akşam olduğunda Abbas yine rakı sofrası kurar ve Cahit Sıtkı İstanbul'daki sevgilisini düşünerek kağıdı kalemi eline alır ve bir şiir yazar. İşte bu şiirin adı "Haydi Abbas Vakit Tamam" şiiridir. 

Artık bu harika şiirin yazılış hikayesini biliyorsunuz. Şiiri şimdi bir daha okuyun lütfen, yazılış hikayesini düşünerek okuyun ve hissettiklerinizi yorum kısmında yazarak belirtin. 

Mavi ve Edebiyat

Önerilen Yazı 👉 Kaldırımlar Şiirinin Yazılış Hikayesi 


YOLCUDUR ABBAS'IN YAZILMAYAN HİKAYESİ! AŞIKTIR ABBAS

ABBAS

Haydi Abbas, vakit tamam;

Akşam diyordun işte oldu akşam.

Kur bakalım çilingir soframızı;

Dinsin artık bu kalp ağrısı.

Şu ağacın gölgesinde olsun;

Tam kenarında havuzun.

Aya haber sal çıksın bu gece;

Görünsün şöyle gönlümce.

Bas kırbacı sihirli seccadeye,

Göster hükmettiğini mesafeye

Ve zamana.

Katıp tozu dumana,

Var git.

Böyle ferman etti Cahit,

Al getir sevgiliyi Beşiktaş’tan;

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

 

Cahit Sıtkı Tarancı’yı ‘Otuz beş Yaş’ şiiriyle tanırız. yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin açtığı şiir yarışmasında birinci olur bu meşhur şiiriyle.

Türk Şirinin ustalarından Cahit Sıtkı’nın bir başka ünlü şiiri daha vardır: ‘Abbas’.

Cahit Sıtkı ’lı yıllarda Beşiktaş’ta Abbas yokuşunda oturan en yakın arkadaşlarından Vedat Günyol’un evine her akşamüstü uğrarmış. Kimi zaman Vedat Günyol evde olmazmış.

Ama Cahit Sıtkı eve her uğradığında kapıyı Vedat Günyol’un kız kardeşi açarmış.

Vedat Günyol’un evde olduğu zamanlar kapıda ayaküstü sohbet ederlermiş. Ne kadar davet edilse de utandığından olacak eve girmezmiş o.

Çünkü şairimiz Vedat Günyol’un kız kardeşine aşık olmuştur. Ve bir türlü aşkını söyleyemez kimseye.

Sadece Cahit Sıtkı’nın ölümüne yakın birkaç arkadaşı bilir bu gizli aşkı çok sonra.

Bir rakı masasında itiraf eder onlara. ‘Al getir sevgiliyi Beşiktaş’tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan’ diyerek.

Ve o ünlü şiirin dizeleri dökülür ardından kağıda.

Vedat Günyol ise Cahit Sıtkı öldükten sonra öğrenir bu aşkı.  

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir