atatürkün orman ile ilgili sözleri / TARIM VE KÖYLÜ | Atatürk Araştırma Merkezi

Atatürkün Orman Ile Ilgili Sözleri

atatürkün orman ile ilgili sözleri

Türk köylüsü Ve çiftçilik 
Milletimiz çok büyük acılar, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s. )

Memleketimizin bir tarım memleketi olduğu ve genişliği göz önüne alınırsa, bizim başlıca kuvvet ve servet dayanağımızın toprak olduğu görünür.
(Atatürk&#;ün S.D.l, s)

Adana çiftçileri tarafından şerefine düzenlenen yemekte söylemiştir:

Diyebilirim ki hayatımda yaşadığım en yüce, en sade, en mutlu ve samimî gece, bu gecedir. Çünkü bu gece, çok derin saygılarla, sevgilerle bağlı bulunduğumuz milletimizin büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum. Bu sofrada, onların emekleriyle meydana gelmiş ekmeği onlarla beraber yiyiyoruz.
(Atatürk&#;ün S.D.l 1, s. )

Türkiye&#;nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır. Gerçekten, yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli taraflarına göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp savurganlık ettiğimiz ve bunun karşılığında daima küçük ve hor görerek karşılık verdiğimiz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik önlemlerle son dereceye eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının sonuçları ve verimlerini, kendi yararı lehine son dereceye çıkarmak, ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.
(Atatürk&#;ün S.D.l, s. )

Köylü, hepimizin velinimetimizdir. Bu soylu unsurun refahını düşüneceğiz. 
(Cumhuriyet gazetesi, )
 
Saygıdeğer çiftçiler! Sizler hepimizin babasısınız, hepimizin efendimizsiniz. 
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s)

Türk köylüsünü "efendi" yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez.
(Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlarından Hatıralar, , s)

Memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır. O toprakları sürenler, o toprakları koruyan, hep sizlersiniz. Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız. Ama bundan sonra asker oluşumuz, artık eskisi gibi başkalarının tutkusu, şan ve şöhreti, keyfi için değil, yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir.
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s. )

Devlet, temel unsur olan çiftçiyi ve çobanı kuvvetlendirmek zorunluğundadır. Bunu kuvvetlendirmek de, öyle sözle olmaz; kuvvetlenmesi arzuya lâyıktır, demekle de olmaz. Bilimin, tekniğin ve yüzyılın gerektirdiği araç ve gereçlere fiilen başvurmak gerekir.
(Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, )

Çiftçilerimizin çabasıyla memleketimizin verimli tarlaları, birer bayındırlık kaynağı olacaktır.
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s. )

Kılıç ve saban 
Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm funduszeue.info, saban kullanan kol, gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur. 
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s)

Kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar. 
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s. )

Dünyada zaferlerin iki aracı vardır. Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve tutsak bir halde kalabilir. Onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında tutmanın, millete oturmuşluk kazandırmanın yolu sabandır. Saban, kılıç gibi değildir; o kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu. Tarihin büyük vak&#;aları ve olayları, yaşamın bütün gözlemleri bunu doğruluyor.
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s)

Makineli tarım 
Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz tarım olmaz. El emeği güçtür. Birlesiniz! Birliklerle makine alırsınız. Yılda yüz dönüm çalışır, on misli eker, yüz misli elde edersiniz. Bir de toprağa sevdiği tohumu bulup atmalıdır. Memleketimiz, çiftçi memleketi olmaya henüz hak kazanmamıştır. Tarım memleketi olacağız. Bu da ancak makineli tarımla olur.
(Mustafa Selim İmece,Atatürk&#;ün Ş.D.K. ve İ.S., s. 17)

El emeği yeterli değildir. Makinelerden yararlanmak gerekir. Yüzyıllardan beri kullanmakta olduğumuz sabanları bir tarafa bırakacağız. Çağın ilerlemesinin gerektirdiği bütün tarım âlet ve araçlarını memlekete getireceğiz. İnsan kuvvetini makine ile karşılamak zorunluğundayız. Fakat, yalnız çalışmak, yalnız tarım âlet ve araçlarını elde etmek yeterli değildir. Çalışmanın yolunu da bilmek gerekir; bunun için de bilim gereklidir, teknik gereklidir, kültür gereklidir. Bu nedenle çiftçilerimizi, bu görüş noktasından yetiştirmek gerekir. Bu yoldan gideceğiz.
(Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, )

Memleketimizin genişliğini ve nüfusumuzun bu genişlikle ne kadar orantısız olduğunu da hatırlayınız. Bu geniş ve verimli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için eksik olan el emeğini, kesinlikle teknik âletler ile gidermek zorunluğundayız. Memleketimiz, tarım memleketidir; bu nedenle halkımızın çoğunluğu çiftçidir, çobandır. Bu nedenle en büyük kuvveti, kudreti bu alanda gösterebiliriz ve bu alanda önemli yarışma meydanlarına atılabiliriz.
(Atatürk&#;ün S.D. II, s. )

Memleketimiz çok geniştir, toprağımız çoktur, zamanımız da dardır. Bu geniş ve bereketli memleketi işletmek için, onun cevherlerini milletin mutluluğunu temin edecek bir servet haline koymak için, acele etmeye mecburuz. Onun için makinelerden yararlanacağız. Artık, yüzyıllardan beri kullanmakta olduğumuz eski sabanlarla, bu memleketin servet hazineleri gelişemez. Bütün çiftçilerimizin makine sahibi olması, makine kullanmasını bilmesi, makine yapacak kuruluşlara sahip olması gerekir.
Bu da yeterli değildir efendiler! Eğer biz, bu çalışmanın ürününü tarlada, köyde, harmanda çürümeye bırakırsak, halkın çalışması ödül-süz kalır. Gerekir ki, bu ürünler dışarıya da iletilebilsin. Onun için de yollar gereklidir, çeşitli taşıt araçları gereklidir; demiryolu, otomobil ve diğerleri&#; Ne hazindir, efendiler! Konya, Eskişehir, şurası ve burası birer hazine olduğu halde araçsızlık yüzünden başka taraflara iletilemiyor. Gereksinmemiz olan bir kısım buğdayı dışarıdan getirtiyoruz; böyle şey olur mu?
(Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, )

Savaş ve çiftçilik
Bugüne kadar devam eden savaşlar, ne yazık ki çiftçiliğimizi çok geri bırakmıştır. Bundan sonra, bu gibi sakat hareketlerden kaçınacağız. Memleketin evlâtlarını uzun zamanlar silâh altında bulundurmak suretiyle toprağında çalışmaktan, ailesi ile birlikte bulunup çalışmaktan mahrum
etmeyeceğiz.        
(Gazinin, N.A.V., Muhit Mec, No: 32, , s. 7)

Tarım siyaseti
Millî ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki, tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat, bu yaşamsal işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce ciddî incelemelere dayalı bir tarım siyaseti belirlemek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimi kurmak gerekir. Bu siyaset ve rejimde, önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:

Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünmez bir nitelik alması. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri toprak genişliği, toprağın bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlanmak gerekir.
Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş araçlarını artırmak, yenileştirmek ve korumak önlemleri, zaman geçirilmeden alınmalıdır.

Memleketi, iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik tarım merkezleri kurulması gerekir.
 
Bugün, devlet yönetiminde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü tarım-sanayi kurumlarının bir kısmı, tarım yaşam ve faaliyetinin bütün alanlarında her türlü teknik ve modern deneyimlerini tamamlamış olarak, bulundukları bölgelerde en faydalı tarım yöntem ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, Bakanlık için büyük kolaylıklar temin edecektir. Ancak, gerek mevcut olan ve gerek bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin, kesintiye uğramadan tam verimli çalışmalarını, şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının yönetim ve gelişimini temin edebilmeleri için,bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır.

Bir de, başta buğday olmak üzere, bütün gıda gereksinimlerimizle endüstrimizin dayandığı türlü ham maddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, elde etme giderlerini azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem, zaman geçirilmeden alınmalıdır.
(Atatürk&#;ün S.D. I, s. s. )

Çiftçiye toprak vermek de, hükümetin ara vermeksizin izlemesi gereken bir husustur. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek, memleketin üretimini zenginleştirecek başlıca çarelerdendir.
(Atatürk&#;ün S.D.I, s. )

Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, kesinlikle gereklidir. Vatanın sağlam temeli ve bayındır hale getirilmesi, bu esastadır. Bundan fazla olarak, büyük toprağı modern araçlarla işletip vatana fazla üretim sağlanmasını özendirmek isteriz.
(Atatürk&#;ün S.D.I, s. )

Çok değerli ve çok güzel ürünlerimizden biri olan tütünün tarım yöntemlerini düzeltmek, çiftçileri ürününü işletmek ve değer fiyatıyla satmak bakımından aydınlatmak ve korumak, tütünlerimizi dünya piyasalarına daha çok tanıtarak dış satımını en yüksek dereceye çıkarmak yolundaki çabalar iyi sonuçlar vermektedir.      (Atatürk&#;ün S.D.I, s)

Ormanların korunması 
Orman servetimizin korunması gereğine ayrıca işaret etmek isterim. Ancak, bunda önemli olan, koruma esaslarını,memleketin türlü ağaç gereksinimlerini devamlı olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengeli ve teknik bir şekilde işleterek yararlanmak esasıyla uygun bir şekilde uzlaştırmak zorunluğu vardır. 
(Atatürk&#;ün S.D.1, s. )

Gerek tarım ve gerek memleketin servet ve genel sağlığı bakımından önemi kesin olan ormanlarımızı da çağdaş önlemlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve en çok fayda temin etmek, esas ilkelerimizden biridir.
(Atatürk&#;ün S.D.I, s. )

Mustafa Kemal Atatürk ve Tarım ile ilgili Düşünceleri

Mustafa Kemal Atatürk, ülkeyi bağımsızlığa kavuşturduktan sonra, başta ekonomi olmak üzere tüm alanlarda ülkesinin ilerlemesine yönelik çaba sarf etmiştir. Özellikle Tarım Mustafa Kemal Atatürk için çok önemliydi. Atatürk; ” Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır.  Fakat bu çok önemli işi isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır. Bu politika ve rejimde yer alabilecek başlıca önemli noktalar şunlar olabilir: Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır Küçük büyük bütün çiftçilerin iş makinelerini arttırmak yenileştirmek ve korumak önlemleri vakit geçirmeden alınmalıdır.

Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezlerinin kurulmalıdır. Gerek mevcut olan ve gerekse de bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli olarak faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi devlet bütçesinden ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idaresini ve gelişmesini sağlayabilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır. Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını arttırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalıkla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır” görüş ve düşüncelerini ifade eden bu sözleri bize tarıma nasıl baktığını ve bakılması gerektiğini anlatıyor: Ayrıca tarımsal kalkınmanın Türkiye ekonomisindeki önemini de vurguluyordu.

Milli mücadeleden sonra tarım konusu üzerinde önemle durulmuştu. nüfus sayımına göre çalışan nüfusun yüzde 78’i çiftçilikle uğraşıyordu. İzmir İktisat Kongresinde çiftçilerin ekonomik problemlerine büyük önem verilmesi de bundan kaynaklanmaktaydı.

İleri düzeyde bir tarım için çiftçinin eğitilmesini kaçınılmaz gören Atatürk bu konuda her türlü girişimde bulunuyordu. Buna en iyi örnek silah altına alma yasası ile ordunun askere alınan çiftçilere, askerlik esnasında tarım makinaları ve yeni yöntemleri öğretmelerini öngörüyordu.

3 Mart ’te tarım yöntem ve makinaları konusunda daha iyi ve geniş kitlelere ulaşacak bir eğitim sağlamak amacıyla Tarım Bakanlığı büyük değişim yaşadı. Tarımın hızla gelişmesi isteniyordu. Bu nedenle Ziraat Bankasına verilen önem artırıldı. Şube sayıları artırılarak çiftçiye ulaşılmaya çalışıldı.

1 Kasım da Atatürk, yapılanları yeterli bulmadığını; herşeye rağmen memleketimizin tarım alanındaki gelişmesini ve ilerlemesini sağlayacak bilimsel ve teknik yetkiye sahip uzmanlarımız azdır dedikten sonra, “tarım kuruluşlarımızı, ziraat okullarımızı zirai çalışmalarımızı, teknik esaslara uygun olarak düzenleyecek tedbirleri, gerçek uzmanların yardımıyla almakla, kararsızlığa yer olmadığı kanaatindeyim.” demişti. Bunun üzerine Tarım Bakanlığı köylüleri araç gereç kullanımı ve yeni tarım yöntemleri konusunda eğitmek için uzmanlar ve vilayet tarım istasyonlarından yararlanarak yasasıyla hazırlanan programı genişletti. Bakanlık ayrıca fındık, limon, çay, sebze, patates, v.s. gibi ürünlerin yetiştirilmesi için Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuştu.

Çiftçinin durumunun düzeltilmesi için devlet gelirlerinde düşme görüleceğinin bilinmesine rağmen 17 Şubat ’te “ Aşar kaldırılmış, yerine binde 6’lık bir vergi konmuş. Ancak iktisadi buhranın başlaması ile ’de İktisadi Buhran Vergisi, ’de de Muvazene Vergisi konulmuştur.

Bu arada hayvancılık teşvik edilmişti. Anadolu’nun kalkınmasında önemli rolü olan hayvancılık için Ankara ve diğer illerde yasası ile veterinerlik okulları açıldı.

Tarım alanında yapılan her türlü iyileştirme istenen seviyeye getirilememiştir. Çalışan nüfusun %32’sini oluşturan çiftçi ailelerin yıllık geliri liradır. Aynı yıl sanayici ailenin yıllık gelirinin lira civarında olduğunu gözönüne alınırsa, çiftçinin durumunu daha iyi anlayabiliriz. senesinde havaların kurak gitmesi gelirin düşmesinde önemli etken olmuştur. 1 Kasım ’da Atatürk, sulamanın yapılabilmesi için su işleri idaresinin kuruluşundan bahsedecektir. Ancak bu kez sanayi buhranı çiftçiyi zor duruma düşürecekti. Çiftçi ailesi ’da 1 metre yünlü kumaşı 55 kg buğday alabilirken, ’de kg. buğday ödemek zorunda kaldı. Çünkü buğday fiyatları 8 kuruşa düşmüştü.

Atatürk Orman Çiftliğinin Kuruluşu,

Tüm yaşamı boyunca en ufak bir sapma olmaksızın inandığı, değer verdiği felsefesi , yeşile olan tutkusu ve özlemi “Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arsında olduğunu fark etsin” düşüncesi Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulmasında en önemli etken olmuştur. Ayrıca Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşuna, özel bir neden de bozkır ortasına kurulmuş Başkent Ankara halkının rahatlıkla gezebileceği, nefes alacağı, yaz, kış yeşil kalabilecek bir cennet, bir doğa güzelliği yaratma arzusu ve özlemidir. İste bu kararını gerçekleştirmek üzere yılının ilkbaharında, ülkenin tanınmış tarımcılarını Köşke çağırtarak, Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verir. Bu uzmanlar arasında bulunan bir tarımcımız o günkü anılarını şu şekilde aktarmaktadır. “Çiftlik yeri için öyle uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başka doğal özellikler araştırmaya gerek görmemiştik. Sebepte basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri. Ağaç yok, Su yok, hiç bir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve uygun koşullar taşıyan yerler nasıl bulunabilir “. “İncelemelerimiz bittiği zaman sonucu büyük şefe arz ettik. Kendileri elleri ile bu günkü çiftlik yerinin bulunduğu yeri işaret ettiler ve sordular. -“Burayı gezdiniz mi? -“Buranın bir çiftlik kurulması için gerekli olan niteliklerin hiç birini taşımadığını, bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkındaki ortak kanaatimizi söyledik. Atatürk’ün bize cevabı şu olmuştur. işte istedim yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak, hem çorak hem de fena bir yer. Burayı biz ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecektir? Görülüyor ki Atatürk, tarım uzmanlarından en iyi toprak değil, en kötü toprak raporunu alabilmek için faydalanmıştır. Onun aradığı bir çiftlik arazisi değil, büyük yurt yapısını kurarken, insan ile toprak arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan denklemi, şartların hemen hiç uygun olmadığı bir noktada dahi halletmenin mümkün olduğunu kanıtlamaktı. Atatürk Orman Çiftliği’nin şimdiki yerini seçtiği zaman, arazinin verim durumu hakkında yerli ve yabancı uzmanların görüşünü istemişti. Davet edilen uzmanların verdikleri raporlar içinde bu topraklar üzerinde her hangi bir tarım faaliyetinin yapılamayacağını iddia edenler olduğu gibi, bu toprakların sıkı bir mücadele ile ıslah edilebileceğini söyleyenlerde vardı. Tarım bakanlığı uzmanlarından Schmit, Orman Çiftliği arazisinde tarım imkânları hakkında verdiği raporda “Bu öyle bir teşebbüstür ki, elverişsiz toprak ve iklim koşulları altında burada ya sabır tükenir yahut ta para” demiştir. Uzmanların bu olumsuz görüşleri, O’nun Ankara’da bir çiftlik kurma konusundaki azmini azaltacak yerde daha da pekiştirmeye hizmet etmiş olmuştur. Atatürk ağaç bile yetişmeyen bir yerde insanın nasıl yaşayabileceğini kendi kendilerine soran ve Ankara’nın devlet merkezi (Başkent) oluşunu affedilmez bir hata sayan insanlara yepyeni bir mucize daha göstermek istiyordu. O, bu şekilde aynı zamanda hem Türkiye tarımına modern bir çiftliğin örnek yöntemlerini hediye etmek, hem de bazı durumlarda ilmin dahi gerçekleşmesini mümkün görmediği girişimlerinde gerçekleştirilebileceğini kanıtlamak gibi çok önemli bir teşebbüste bulunuyordu.

Meclis tutanaklarında Atatürk’ün Türk Tarımı ile ilgili sözleri

Tarımda kalkınmayı kolay ve çabuk yapmak için şartlar, çok ilerlemiş ve hazırlanmıştır. Yeni bir biçimde ve yeni makineler kullanarak iyi bir kuruluşla yapılacak yardımların ivedi sonuçlar vereceğini görüyoruz. Kooperatif kuruluşları her yerde sevilmiştir. Kredi ve satış için olduğu kadar, üretim araçlarını öğretip kullandırmak için de kooperatiften yararlanmayı mümkün görüyoruz.

Tarımda, hastalıkları önleme çalışmalarına önem vermek gereklidir.

Toprak Kanununun bir sonuca, varmasını, Kamutayın yüksek çalışmalarından beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, kesinlikle gereklidir. Vatanın sağlam temeli ve imarı buna dayanır. Bundan başka, büyük araziyi modern araçlarla işletip vatana fazla üretim sağlanmasını da özendirmek isteriz.

Deniz ve deniz ürünleri ticaret ve endüstrisi önemli bir konumuzdur.

İş Kanununun uygulanması için gereken kuruluşun işlerliğe geçirilmesi gereklidir. Ayrıca, deniz ve tarım işçileri için de yeni yasalar hazırlanmalıdır.

Bu yıl Ziraat Bankasının yeni kanun tasarısı, çalışma konularımız sırasında olacaktır.

Hayatı ucuzlatmak gerektikçe, vergileri indirmek politikasını sürdüreceğiz. Tuz, şeker, çimento, hayvan vergilerinde iki yıl içinde yaptığımız cesur indirimler, her bakımdan yararlı olmuştur.

1 Kasım ’de V. Dönem, 3. Toplanma Yılı

“Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır.

Fakat, bu hayati işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların, kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir ziraat rejimi kurmak lâzımdır. Bu siyaset ve rejimde, önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:

Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Budan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünmez bir mahiyet alması. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlamak lâzımdır.

Küçük, büyük bütün çiftçilerin ‹ş vasıtalarını artırmak, yenileştirmek ve koruma tedbirleri, vakit geçirilmeden alınmalıdır. Her halde, en küçük bir çiftçi ailesi, bir çift hayvan sahibi kılınmalıdır; bunda ideal olan öküz değil, beygir olmalıdır. Öküz ancak bazı şartların henüz temini güç bölgelerde hoş görülebilir. Köylüler için, umumiyetle pulluğu pratik faydalı bulurum. Traktörler büyük çiftçilere tavsiye olunabilir. Köyde ve yakın köylerde müşterek harman makineleri kullandırtmak, köylülerin ayrılamayacağı bir âdet haline getirilmelidir.

Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, ziraat bölgelerine ayırmak icap eder. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik ziraat merkezleri kurulmak gerekir.

Bugün, devlet idaresinde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü ziraat-sanayi kurumlarının bir kısmı, ziraat hayat ve faaliyetlerinin bütün sahalarında her türlü teknik ve modern tecrübelerini tamamlamış olarak bulundukları bölgelerde en faydalı ziraat usul ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, bakanlık için, büyük kolaylıklar temin edecektir.

Ancak gerek mevcut olan ve gerek bütün memleket ziraat bölgeleri için yeniden kurulacak ziraat merkezlerinin, sekteye uğramadan tam verimli faaliyetlerini; şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idare ve gelişmesi temin edebilmek için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu teşkil olunmalıdır.

Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı türlü iptidai maddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını teşkil eden çeşitli mahsullerimizin ayrı ayı her birinde, miktarını arttırmak, kalitesini yükseltmek, elde etme masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve kanuni her tedbir, vakit geçirilmeden alınmalıdır.

17 Şubat İzmir İktisat Kongresi’ni Açış Söylevi

“… bir milletin doğrudan doğruya hayatile, itibarile, inhitatile alâkadar ve münasebattar olan milletin iktisadiyatıdır….

” … . Arkadaşlar, kılıç ile fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara mağlûp olmaya ve binnetice terki mevki etmeye mecburdurlar. Nitekim Osmanlı saltanatı da böyle olmuştur. Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, muhafazi mevcudiyet etmişler, kuvvetlenmişler; bizim milletimiz de böyle Fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi anayurdunda çalışmamış olmasından naşi bir gün onlara mağlûp olmuştur. Bu bir hakikattır ki, tarihin her devrinde ve cihanın her yerinde aynen vaiki olmuştur. Meselâ Fransızlar Kanada’da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi girmiştir. Bu medeni sabanla kılıç mücadelesinde nihayet muzaffer olan sabandır. Ve Kanada’ya sahip oldu. Efendiler kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmiye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur. ”

16 Mart Adana Çiftçileri ile Konuşma

“Diyebilirim ki hayatımda yaşadığım en ulvi, en sâde, en mes’ut ve samimi gece bu gecedir. Çünkü bu gece çok derin hûrmetlerle, muhabbetlerle merbut olduğumuz milletimizin ekseriye azimesini teşkil eden çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum, sofrada onların emekleriyle husul bulmuş ekmeği onlarla beraber yiyoruz. ”

Arkadaşlar Dünya’da fütuhatın iki vasıtası vardır. Biri kılınç diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin vasıtası yalnız kılınçdan ibaret kalan bir millet, birgün girdiği yerden koğulur, terzil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişaniyeti o kadar azim ve elim olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve esir halde kalabilir. Onun için hakiki fütuhat yalnız kılınçla değil sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında takarrür ettirmenin, millete istikrar vermenin vasıtası sabandır, saban kılınç gibi değildir. O kullanıldıkça kuvvetlenir, kılınç kullanan kol çok geçmedi yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılınç ve saban her iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlûp oldu. Tarihin bütün vak’aları ve hadiseleri Payatın bütün müşahedeleri bunu teyit ediyor. Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün onlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun hikmeti aslisi şundadır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıçını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin ekseriyeti azimesi çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.”

18 Mart Tarsus’ta Çiftçilerle Konuşma

“… Aziz çiftçiler! Şimdiye kadar sizi anlayan, sizin büyük ruhunuzu takdir eden bu arkadaşınızın sizin için, sizin refahınız ve istikbaliniz için neler düşündüğünü, bundan sonra da inşallah maddi sebereleriyle öğrenmiş olacaksınız. . .”

“… Vatan en çok sizin emeğinize istinat ettiği halde en az bahtiyar ve mes’ut olan yine sizdiniz. . .”

“… Sizi ya harb olunca, ya hazinelerini doldurmak lâzım gelince hatırlarlardı…”

“… Hepinizin malûmudur ki, milletin ekseriyeti sizlersiniz ve yine malûmunuzdur ki, memleketimiz şu iki şeyin memleketidir biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik: çünkü topraklarımız çoktur iyi asker yetiştirdik: çünkü o topraklara kasteden düşmanlar fazladır. O toprakları sürenler, o toprakları koruyan hep sizlersiniz. Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız. Lâkin bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şan ve şöhreti, keyfi için değil, yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı muhafaza etmek içindir. ..”

“… Çiftçilerimizin gayretiyle memleketimizin mahsuldar tarlaları birer mamure menbaı olacaktır. “

yılları arasında tarım

yılına kadar 1. Liberal dönem olarak kayıtlara geçen bu yıllarda özel girişimciliğin özendirildiği yıllar olmuştur.

yılında Atatürk Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti Başkanı sıfatı ile yayınladığı beyannamede aşağıdaki maddelerle tarıma yer verilmiştir

• Aşar usulünde halkın şikayetçi olduğu ve mağdur kaldığı hususlar ıslah edilecektir.

• Tütün tarımı ve ticareti, milletin en yüksek faydayı temin edeceği şekilde düzenlenecektir.

• Maliye çiftçilere, sanayicilere, ticaret ile uğraşanlara kolaylıkla borç verebilecek şekilde ıslah edilecektir.

• Ziraat Bankasının sermayesi artırılacak ve çiftçilere daha kolay ve daha fazla yardım edebilmesi temin olunacaktır.

• Ülke çiftçileri ile büyük ölçüde tarım makinaları ithal edilecek ve çiftçilerimizin tarım alet ve makinalarından kolaylıkla yararlanmaları sağlanacaktır.

• Ormanlarımızdan fenni gelişmeye uygun bir şekilde istifadeyi, hayvanlarımızın ıslahını sayılarını artırıcı tedbirlerin alınmasını düzenleyen esaslar ortaya konacaktır.

Yine dönemin iktidar programında da tarım ve tarım politikalarına yer verilmiştir.

Bu dönemde en önemli ilk adım Türkiye ekonomi sinin gelişmesi ve güçlenmesi için yapılması gerekenleri tartışmak üzere toplanan İzmir İktisat Kongresidir. Kongreye her kazadan 3’ü çiftçi olmak üzere kişi davet edilmiştir. Kongrede alınan karar şöyledir;

1. Reji idaresinin kaldırılması ve yabancıların elinde bulunan içki ve tütün teklinin yerli halka verilmesi

2. Aşar vergisinin kaldırılması

3. Lüks ithalattan kaçınılması

4. Yerli üretimin geliştirilmesine çalışılması

5. Yabancı sermayen in ülke gelişmesine katkısı göz önünde bulundurularak izin verilmesi

6. Kapitülasyonların kaldırılması

7. Hayvancılığın geliştirilmesi

8. Banka kurulmasının teşviki

9. Devlet memurları ve askerlerin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanması.

Kongrede çok hızlı ve acele kararlar alındığı için beklenen başarı sağlanamamış ancak, milli bir ekonomi politikasının gereği ve önemi açık olarak ortaya konulmuştur.

Tarım sektörü açısından en önemli değişiklik 17 Şubat tarih ve sayılı kanunla “aşar vergisi”nin kaldırılması olmuştur. Verginin kalkması devlet gelirinin oranında azalmasına neden olacağı için pazara sunulan ürünlerden yerel yada piyasa fiyatı üzerinden % oranları arasında değişen vergi alınması öngörülmüştür.

’te çıkarılan başka bir kanunla Hükümet, köylüyü topraklandırmak amacı ile bedelini yirmi yılda ödemek üzere toprak dağıttı. Ziraat Bankası, küçük çiftçilere kredi kolaylıkları tanımakla ve faiz haddini düşürmekle yararlı hizmetler yaptı. Kooperatifçiliğe önem verildi. Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı.
yılında medeni kanun kabul edilmiş ve toprak üzerindeki özel mülkiyet yasalarla çerçevelendirilmiştir.

Mir-i arazinin bir grubu olan vakıf toprakları da yılında çıkarılan bir kanun ile tasfiye edilmiştir. Bu uygulama geniş ve verimli vakıf arazilerinin zengin zümreler elinde toplanmasına neden olmuştur. yılında çıkarılan “çiftçiyi topraklandırma kanunu” ile de vakıf arazilerinin tümünün kamulaştırılarak çiftçiye dağıtılması çalışmaları başlamıştır. Bu dönemde topraksız köylüleri topraklandırma çalışmaları yapılmıştır. yılları arasında 3,7 milyon dekar arazi dağıtılmıştır. Devlet eliyle dağıtılan toprakların yanı sıra meraların da istilası söz konusu olmuş ve mera arazilerinde 39,2 milyon dekar azalma meydana gelmiştir. Devlete ait toprakların 1/10’u resmi olarak dağıtılmıştır. Resmi olarak dağıtılan toprakların büyük bir oranı göçmenlere verilmiştir. Toprak kanundaki bu adaletsizliği düzeltmek için yılında çalışmalar başlamış ancak Atatürk’ün ölümü ve II. Dünya savaşı ile sonuçsuz kalmıştır.

Bu dönemde tarımsal istatistiki bilgi yılında yapılan Ziraat Sayımı sonuçlarından elde edilmiştir. Buna göre, toplam nüfus 13,6 milyon, kır nüfusu 10,3 milyondur. Çiftçi ailesi sayısı da ’dur. İlkel, kapalı ve ağalık sistemine dayalı bir tarımsal sistem hakim olmuştur.

Toprak mülkiyetinde dağılım adaletsiz olmuştur. Bu döneme ait kesin kayıtlar olmamakla birlikte ’de 35 ilde yapılan ve genelleştirilen bir anket çalışmasına göre nüfusun %25’i, toprakların %14’üne sahip olduğu bulunmuştur. Büyük mülklerin ancak %’u tarla olarak kullanılmıştır. Ekilen topraklar genellikle ortakçı ve yarıcı statü ile topraksız köylüler tarafından basit teknolojiler kullanılarak işletilmiştir. Nüfusun ihtiyaç duyduğu gıda maddeleri geri teknolojinin kullanılması, karayollarının yetersizliği ve büyük şehirlere ulaşımın maliyetli olması nedeni ile yeterince karşılanamamış ve zaman zaman bazı gıda maddeleri ithal edilmiştir. ’de tarım ürünleri ithalatı %27 iken alınan bir dizi önlemlerle ’de %18’e düşürülmüştü.

dünya ekonomik krizi ile tarımsal ürünlerin ve hammaddelerin ihraç fiyatı düşmüştür. Devletçilik politikasının benimsenmesi bu dönemde başlamıştır. ’de tüketim mallarının üretimine ve ithal ikamesine dayanan 1. Sanayi Planı hazırlanıp uygulamaya konulmuştur. Bu plan ile tarım kesimini içeren mevcut gıda ve dokuma sanayi tesislerinin genişletilmesi ve gerekli olduğu takdirde yenilerinin yapılması, yatırım ve ara malı üreten sanayilere öncelik verilmesi benimsenmiştir. Tarımda makinalaşmanın başlatılması için devlet bu alanda da girişimlerde bulunmuştur. yılından itibaren tahıl fiyatları desteklenmeye başlanmış ve ilgili bir kurum olarak da yılında Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuştur.

Lozan Antlaşması hükümlerine göre yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, dış ticaret alanında yılına kadar Osmanlı Dönemi’nde ( tarihli) belirlenen spesifik Gümrük Tarifelerini uygulamıştır. Ancak, Gümrük Tarifelerindeki Gümrük Resmi miktarlarına katsayı uygulanarak vergi alınması yoluna gidilerek Gümrük Resmi konsolide edilmiştir. Lozan Anlaşması’nın bu hükümleri nedeniyle yeni cumhuriyetin ve onun yöneticilerinin “ulusal ekonomi ” yaratma amaçları doğrultusunda kararlar alması engellenmiştir. ilk kez yılında ulusal bir gümrük tarifesi uygulanmaya başlanmıştır.

yılına göre yılında; hububat ekim alanlarında %9, bakliyat ekim alanlarında %17, şekerpancarı ekim alanında %, patates ekim alanında %39 artış olmuşken, bu ürün ve ürün gruplarındaki üretim artışı ise hububatta %63, bakliyatta %72, patateste %47 ve şekerpancarında % olmuştur. Bu dönemde zor şartlara rağmen geçimlik üretimden pazara dönük üretimin ilk sinyalleri verilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin ilk on yılında tarımın milli gelir içindeki payı sabit fiyatlarla çok az değişmiştir. yılında %43 olan tarımın payı yılında %41,5’e düşmüştür. Yine bu dönemde tarım sabit fiyatlarla yaklaşık % gelişme göstermiştir.

yılında ihracat milyon dolar, ithalat ise milyon dolar iken bu rakamlar yılında sırasıyla ve milyon dolar düzeyine yükselmiştir. Bu dönemde yılı hariç olmak üzere tüm yıllarda dış ticaret dengesi sürekli açık vermiştir. İhracatta tarımın payı %86 olarak gerçekleşmiştir.

Atatürk ve Tarım Kredi Kooperatifleri

Atatürk yılında tarımsal kooperatifçilik konusunda yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. Bunlardan birisi, ıçel’in Tekir köyünde Atatürk’ün sahibi olduğu Tekir çiftliği civarındaki çiftçileri tarım kredi kooperatifi kurmaları için cesaretlendirerek örgütlemesidir. Merkezi Tekir Çiftliği olmak üzere bir tarım kredi kooperatif kurmak üzere 10 köyden 36 üretici, kurucu üye olarak Silifke Ziraat Bankasına imzalı bir dilekçe vermişlerdir. Soyadı Kanunu çıkıncaya kadar Mustafa Kemal adını kullanan Atatürk, özel bir yasayla kendisine Atatürk soyadı verildikten sonra ilk kez Kemal Atatürk ismini kullanarak ve kooperatifin 1 nolu kurucu üyesi olarak bu dilekçeyi imzalamıştır. Dilekçenin metni şöyledir
“Silifke Ziraat Bankasına, Merkezi Tekir Çiftliği olmak ve Arkarası, Persenti, Avşar, Karadereli, Tekir, Tekirkoyuncu, Türkmenli, Türkmenaşağı, Tozara köylerini de ihtiva etmek üzere mıntıkanızda sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanununa uygun bir tarım kredi kooperatifi kurmak istiyoruz.

Dileğimiz Bankanızca da muvafık görüldüğü takdirde, imzalanmak üzere 6 nüsha ana mukavelenamenin Ekonomi Bakanlığınca tasdik ve noterlikçe tescil muamelelerinin ifası için gereğinin yapılmasını dileriz.”

Zamanın Ekonomi Bakanı Celal Bayar kooperatif kurma girişiminden ötürü Atatürk’e bir kutlama telgrafı çekmiş ve Atatürk bu telgrafa aşağıdaki cevabı vermiştir
“Tarım kredi kooperatiflerinin ilki olan Tekir kooperatifinin muamelelerinin bittiğini sevinerek öğrendim. Bu kooperatife 1 nolu üye olarak bulunmamı muhabbetle yadetmenize teşekkür ederim. Tarım Kredi Kooperatiflerinin bütün yurdu kaplamasını başarı ve gayretlerinizden bekliyoruz.”

Görüldüğü gibi, Atatürk kooperatifleri desteklemekle kalmamış, kendisi de Silifke Taşucunda Tekir Çiftliğinde kurulan Türkiye’nin ilk tarım kredi kooperatifi olan Tekir Kooperatifi ile daha önce değinilen Ankara Memurlar Kooperatifine 1 nolu kurucu ortak olmuştur.
Günümüzde Silifke’ye taşınmış olan bu kooperatifin adı “Atatürk Tekir Tarım Kredi Kooperatifi” olmuştur. Kuruluş dilekçesinin verildiği 30 Haziran günü ise son yıllarda çeşitli kooperatif örgütlerince “Kooperatifçilik Bayramı” olarak kutlanmaktadır.
ve sayılı tarım satış ve tarım kredi kooperatifleri yasalarının yürürlüğe girmesi ve ülkede hızla kooperatiflerin kurulmaya başlanması üzerine, 1 Kasım tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisini açarken Atatürk şöyle konuşmuştur

“Kooperatif teşkilatı her yerde sevilmiştir. Kredi ve satış için olduğu kadar, istihsal vasıtalarını öğretip kullandırmak için de kooperatiflerden istifadeyi mümkün görüyoruz.”
“Ziraat sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayine hususi önem vermekteyiz. Sırasıyla şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulatı ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır.”
Yukarıda açıklandığı gibi, Atatürk’ün ülkemizde kırsal ve kentsel kooperatifçiliğin geliştirilmesi için yaptığı faaliyetler oldukça yoğun olmuştur. Hayatı boyunca ekonomik kalkınmada ve üreticilerin refah düzeylerinin yükseltilmesinde kooperatiflerden önemli birer araç olarak yararlanılması gerektiğini ileri sürmüş, kooperatifçilik yasalarının çıkartılması ve kooperatiflerin kurulması için bizzat çalışmıştır.

Atatürk kooperatifçiliği her zaman övmüştür. yılında Kastamonu’da yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir

“Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz ziraat yapılmaz, el emeği güçtür, birleşiniz, birlikte makine alınız.”

Atatürk&#;ün tarımla ilgili sözleri
ATATÜRK’ÜN TARIM İLE İLGİLİ  SÖYLEDİĞİ BAZI SÖZLER

“Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup olmuştur.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz tarım olmaz.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Ciddi etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit etmek ve ziraat rejimi kurmak lazımdır.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Çiftçi ve çoban, bu millet için unsur-u aslidir”.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Eğer milletimizin ekseriyeti azimesi çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Memleketi iklim, su ve toprak verimi bakımından ziraat bölgelerine ayırmak icap eder.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Milli Ekonominin temeli ziraattır.” KEMAL ATATÜRK

“Ormansız yurt vatan değildir” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“Toprak o kadar cömert ki, dökülen her damla alın terinin karşılığını verir.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

“ Son arzum, yeşillik ve ağaçlık, fakat yaz ve kış yeşil duran ağaçlar arasında olmaktır” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Mustafa Kemal Atatürkün doğa sevgisi oldukça fazla bir insandı ve bunda da kendi çocukluğunda yaşadığı anıları izlerini göstermiştir. Bunlardan başka doğaya ve çevreye olan sevgisini anlatan bir çok anısı da bizlere ondaki doğa sevgisini anlamamıza yardımcı olacaktır. Mesela yürüyen köşk ve Atatürk orman çiftliği hikayeleri onun doğaya çevreye ve yeşile olan sevgisi için yeterde artar bile arkadaşlar.

Bu sayfamızda Mustafa Kemal Atatürkün doğa sevgisi ile ilgili yazı yazalım istedik ve Atatürkün doğa sevgisi hakkında bilgi arayanlara kısa açıklamalar yapalım dedik arkadaşlar.

Atatürkün Doğa Sevgisi

&#;Ağaçsız orman ve ağaçsız toprak vatan değildir&#; ve &#;Eğer vatan denen şey kupkuru dallardan, taşlardan, ekilmemiş alanlardan, çıplak ovalardan, kentlerden, köylerden oluşmuş olsaydı onun zindandan hiçbir farkı olmazdı&#; sözleri ile bizlere doğanın ne kadar önemli olduğunu anlatmıştır.

Atatürk, Yalova’da yılında istirahat ederken bahçıvanın bir ağacın dalını kesmeye çalıştığını görür. Hemen kesimi durdurarak niçin kesildiğini sorar. Bahçıvan bu ağacın gelişerek köşke bağlı binalardan birinin duvarına uzanmasını sebep gösterir. Bunun üzerine o, böyle bir ulu ağacın kesilmesine razı olmayarak binanın birkaç metre uzağa alınması talimatını verir. Bu şekilde ağaca dokunulmayacak ve kesilmesi önlenecektir. Talimat üzerine konuya İstanbul Belediyesi el atar. Başmühedis Ali Nuri Anlar yanına aldığı elemanları ile gelerek planlar hazırlar ve gerekli çalışmayı yapar. Önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenerek, bina altına sokulan raylara oturtulur. Atatürk, yanında kız kardeşi Makbule olduğu halde son çalışmaları izler. Yapılan çalışmalarla bina dört metre civarında kaydırılır. Yıllara meydan okuyarak büyümüş olan ağaç kesilmekten kurtarılır.

Bir başka doğa sevgini anlatan olay ise şöyle gerçekleşmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk yılında kendi aylığından ödeyerek Atatürk orman çiftliğinin bugünkü yerini satın almıştır. O yıllarda bu topraklar ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu.

Bugün Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş Atatürk’ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.

Benzer yazılar

Mustafa Kemal Atatürk&#;ün Karnesi

Atatürkün Eğitim Hayatı

Atatürkün Öğrenim Hayatı

Atatürkün Askerlik Hayatı

Reklamlar

Bu Yazıyı Facebook Twitter Sayfanda Paylaş

Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler>Belirli Gün Ve Haftalar İle İlgili Tüm Belgeler >Orman Haftası İle İlgili Tüm Belgeler

ATATÜRK’ÜN AĞAÇ SEVGİSİ İLE İLGİLİ ANISI (21 – 26 MART ORMAN HAFTASI İLE İLGİLİ YAZILAR, ŞİİRLER, AĞAÇ BAYRAMI)

 

İĞDE AĞACI

 

Atatürk, ağaçsız yurt topraklarından üzüntü duyardı. Aşağıda onun ağacı nasıl sevdiğini belirten bir yazı okuyacaksınız.  .

 

Atatürk tabiatı ve ağacı çok severdi. Ankara'daki Orman Çiftliğini boz topraktan ormanlık haline soktu. Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım kollardı. Akköprü tarafından Çiftlik'e giden yolun etrafındaki boş topraklar meyvelik olmuştu. Bir gün bu meyvelikten geçerken birdenbire şoförüne:

 

- Dur dedi.

 

Arabadan inerek orada bulunanlara:

 

- Burada bir iğde ağacı vardı, ne oldu? diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu. Atatürk'ün biraz önceki neşesi kalmamıştı. Çünkü Çiftlik'in ilk çorak günlerinin yeşilliği sökülüp atılmıştı. Yol boyunca hep iğde ağacını aradı.

 

- iğde, yaşlı ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşıyordu. Baharda güzel kokular veriyordu, diye sızlandı.

 

Atatürk, İstanbul’daki büyük ağaçtan gördükçe:

 

- Bunlar da güzel ama, ben (bilgi funduszeue.info) yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, derdi.

 

Vatanı yeşil ve bayındır görmek için çok çalıştı. Yalova'yı, Florya'yı o değerlendirmişti. Bursa'yı bir kaplıca şehri yapmak için uğraşıp durmuştu. Planlı Ankara onun fikri idi.

 

Çankaya'daki bahçesini yapan memur şu fıkrayı anlatmıştı.

 

Bahçeyi dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk'ün geçeceği yolu kapıyordu. Ağacın bir yanı havuz, bir yanı dik bir yokuştu. Atatürk ağaca yaslanarak güçlükle karşı tarafa geçti. Atıldım,

 

- Emrederseniz hemen keseyim, efendim, dedim.

 

Yüzüme baktı:

 

- Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin? dedi.

 

Falih Rıfkı ATAY

 







“ORMAN HAFTASI İLE İLGİLİ TÜM BELGELER

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası