'bilinçli' intiharından dolayı 'unutturulmuş' beşir fuad, osmanlı'da denemenin, yazınsal eleştirinin, eleştirel biyografinin ilk ürünlerini veren, yine ilk materyalist unvanını taşıyan kişidir. 1852 yılında dünyaya geldi. fransızca, ingilizce ve almanca bilen fuad, ömrünün son üç yılına sıkıştırdığı yazı hayatında, çevirileriyle birlikte 200'e yakın yazı ve 16 kitap yayınlamıştı.
intiharını iki yıl önceden kendisi duyurmuştu. ahmed mithad efendi'ye yazdığı mektupta, intihar edeceğini ve bedenini derslerde kullanmaları için mekteb-i tıbbiye’ye bırakacağını yazdı:
"mekatib-i tıbbiyye'nin teşhir etmek için senevi beş altı cenazeye ancak nail olabildikleri ve bu miktarın mükemmel teşrih öğrenmeye adem-i kifayesi malumdur. hayatımda fenne hizmet eylediğim gibi, cenazemin de öyle hadim olmasını arzu eylediğimden, cenazemi teşrih olunmak üzere teberruan mekteb-i tıbbiyye'ye terk eyledim. ümid ederimki, veresem şu arzuma mani olmazlar.
intiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim.
kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek
muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!
şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider." 24 kanun-ı sani sene 302, beşir fuad.
beşir fuad, 6 şubat 1887' de, cağaloğlu yokuşu'nda kitapçı arakel' in dükkanı karşısındaki 12 numaralı evinde gece geç vakit bileklerini kestiğinde 35 yaşındaydı. bileklerindeki kesik atardamarına klorit kokain şırınga ederek intihar etti. ölürken izlenimlerini kanıyla bir kağıda yazıyordu:
"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.
canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna size anlatmağa mecbur olmadığım bazı esbabdan dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. kendi kendimi öldürdüm. benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak familyam azası hakkında bi-lüzum tahkikata girişip de onları iz'ac etmeyiniz. şu itirafnamem intiharın vukusunu müsbittir. sizin vazifeniz kağıdı alıp bir jurnal ile makama takdim etmekten ibarettir.
vücudumu teşhir olunmak üzere mekteb-i tıbbiyye'ye teberrüan bahşettim. cenaze oraya naklolunmalıdır. beşir fuad" 5 şubat 1887
gelen doktora söylediği söz: "zahmet etmeyin, beş dakikalık ömrüm kaldı" oldu.
kaynak: izinsizgosteri.net
Ailesi hakkında fazla bilgi yoktur. Bilinen en eski aile üyesi, baba tarafından akrabası olan Abdülhamid'in başmabeyncisi Gürcü asıllı Hamdi Mahmud Paşa'dır. Babası Hurşit Paşa Adana'da mutasarrıflık yapmıştır. Annesi hakkındaki tek bilgi ise 1886 Mart'ında "délire de persécution"dan (hezeyan-ı tazallümî) öldüğüdür.
Maddi açıdan varlıklı bir ailesi olan Beşir Fuad öğrenimine Fatih Rüştiyesi'nde başlar. Ailesinin Suriye'ye geçmesiyle öğrenimini buradaki Cizvit okulunda sürdürür. 1867-1870 yılları arasında İstanbul'da Askeri İdadî'de okur. 1871'de girdiği Mekteb-i Harbiye'yi bitirince yaver olarak Abdülaziz'in sarayında görev yapmaya başlar. 1875-1876 Sırp savaşlarına katılır. Yaverliği 1876 yılına kadar süren Beşir Fuad gönüllü olarak 1877-1878 Rus savaşı ve Girit isyanlarında da görev yapar. Beş yıl kadar Girit'te kalır. Bu süre zarfında Almanca ve İngilizce öğrenir. İstanbul'a döner ve 1881-1884 yılları arasında kolağası olarak çeşitli görevlerle askerlik sahasında çalışmayı sürdürür.
1884 Beşir Fuad'ın yazı hayatında önemli bir tarihtir. Bilinen ilk yazısı 1883 tarihini taşımakla birlikte Beşir Fuad'ın asıl yoğun yazı hayatı 1884'te başlar; çeviri kitaplar yayımlar, çeşitli dergilerde fen konularında yazılar yazar ve iki dergi çıkarır. Bunların ilki karışık bir kadroyla kurulan ve daha dördüncü sayısında yazarlar arasındaki görüş farkları yüzünden kapanan Hâver, diğeri daha uyumlu bir kadro ile fen ağırlıklı olarak yayımlanan Güneş'tir. Ancak bu da 12. sayısında maddi sorunlar yüzünden kapatılır.
Bu yoğun yazı hayatı yüzünden 1884'te askerlikten ayrılan Beşir Fuad aynı yıl Ceride-i Havadis gazetesinin başyazarı olur. Gazetenin birbuçuk ay sonra bir ihbar yüzünden kapatılması üzerine dönemin önde gelen gazetelerinden Tercüman-ı Hakikat ve Saadet'te yazmayı sürdürür.
Beşir Fuad'ın 1883-1884 yılları arasındaki ilk yazıları çeviri ağırlıklıdır. Zamanla telif yazıları öne geçmeye başlar. Bu yazılar felsefe, fen, fizyoloji ve askerlik konularında yoğunlaşır. Dil, özellikle yabancı dillerin öğretimi de Beşir Fuad'ın çeviri kitap ve makalelerinde sık sık ele aldığı konulardandır. Bunun yanı sıra çok sevdiği tiyatro üzerine değerlendirme yazıları da kaleme alır. 1885'te Victor Hugo'nun yayımlanmasıyla girdiği polemiklerde dönemin çeşitli edebiyat meselelerini, iki yıl sonra çıkan Voltaire biyografisinde ise daha ziyade dinî ve felsefî konuları tartışan Beşir Fuad, intihar edeceği tarihe kadar yoğun bir yazı hayatının içindedir.
Düşünce hayatına geçtikten sonra bilime ve felsefeye ilgi duymuş, gazetelerde bilimsel, felsefî ve askeri yazılar yayınlamıştır.
Romantik Osmanlı şairlerini eleştirerek artık bilime ters düşen şiir yazma döneminin kapandığını savunmuş, ve bu konuda Menemenlizade Tahir ile şiddetli bir tartışmaya girişmiştir. Namık Kemal'i dahi hafife alarak yazdığı yazıları nedeniyle Osmanlı basınında fazla destek bulamadıysa da Ahmet Mithat Efendi tarafından savunulmuştur.
Kendi ifadesine göre annesi gibi sinir hastalığı sonucu ölmek istemediği için bileklerini keserek (35 yaşında) intihar etmiştir. Ancak ölüm sırasında hissedilenleri bilimsel bir gözlem olarak kaydetmeyi de amaçlamış, arkasında birkaç satırlık bir tasvir bırakmıştır. Bu metin ve intiharıyla ilgili mektupları Ahmet Mithat Efendi Beşir Fuad isimli eserinde yayınlamıştır. Cesedini kadavra olarak Tıbbiye'ye bağışladıysa da bu isteği yerine getirilmemiştir.
Hakkında en önemli incelemeyi Prof. Dr. Orhan Okay yaptı: Beşir Fuat, Hareket Yayınları
Basılmış on beş kitabı ve iki yüzden fazla makalesi olan Beşir Fuad'ın kitapları yayın tarihi sırasıyla şunlardır:
(Kaynak: Orhan Okay, İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuad, İstanbul 1969). Bütün yazıları YKY'den çıktı.
Adını hiç duydunuz mu bilmiyorum ama Beşir Fuad Bey gerek hayatı gerek fikirleri gerekse ölüm şekli yani intiharı ile tarihimizin en ilginç kişiliklerinden biriydi.
Gürcü asıllı bir ailenin evladı olarak 1852 yılında dünyaya geldi. eğitim yıllarında başarılı bir öğrencilik geçiren Fuad Fransızcaya neredeyse ana dili kadar hakimdi. 1873 yılında, eğitim hayatı bittikten sonra 3 yıl boyunca Sultan Abdülaziz'in yaverliğini yapan Fuad, 1876 yılında Osmanlı-Sırp Savaşı için gönüllü olarak orduya katıldı.
Bir süre orduda görev aldıktan sonra Girit'te birkaç yıl kaldı. Çok iyi bildiği Fransızcanın yanına İngilizce ve Almancayı ekledi.
1884 yılında ise kendini çok meraklı olduğu yazı ve yayın hayatına verdi. Gazetelerde bilimsel, felsefî ve askeri yazılar, tiyatro değerlendirme yazıları, dil öğrenimi hakkında yazılar, çeviri kitaplar yayımladı. Üç yıllık çalışması sonunda 16 kitap 200 makale yayımlayan Beşir Fuad, Osmanlı aydınlarına Emile Zola, Alphonse Daudet, Charles Dickens, Flaubert, Auguste Comte, Karl Georg Büchner, Herbert Spencer, Jean le Rond d'Alembert, Julien Offray de La Mettrie, Diderot, Claude Bernard, Gabriel Tarde gibi Batılı düşünür ve yazarları kitapları ve yazılarıyla tanıttı.
Bu kadar "dolu" bir adam olmasına rağmen onu konu edinmemizin ağzınızı açık bırakacak bambaşka bir sebebi var...
Fuad'ın en önemli özelliği tarihimizin ilk materyalist fikir adamı olarak kitaplara geçmesi şüphesiz.
Şöyle ki; dönemin romantizm akımından etkilenmiş birçok ünlü simasının aksine *f**elsefeye olan eğilimi, pozitivist bakış açısı ve maddeci tavrı* yüzünden Namık Kemal, Menemenlizade Tahir gibi dönemin önde gelen isimleri ile birçok kez polemiğe girmiş, onların tutumlarını eleştirmişti...
Onu ölüme götüren yol ise 1885 yılında, 1,5 yaşındaki oğlunu kızılcık hastalığından kaybetmesi ile başlamıştı. Oğlundan 1 sene sonra annesi de paranoya sebebi ile hayatını kaybedince Fuad iyice yıkıldı ve dünya tarihindeki kan donduran fakat en ilginç intiharlardan birini gerçekleştirdi.
Oğlu ve annesini kaybettikten 1 sene sonra maddi olarak da zor duruma düşen Fuad kafasında uzun süredir planladığı intiharı için nihai kararı verdi.
5 Şubat 1887'de, Cağaoloğlu Yokuşu'nun hemen yanındaki evde bileklerini kesti ve ölümü beklemeye başladı. Aklındaki fikir açıktı; ölümün nasıl geldiğini, ne hissettirdiğini kaleme almak. Hem de bizzat tecrübe ederek...
Ölümün bilimsel gözlemini kısa bir tasvirle (ve kimi kaynaklara göre kendi kanı ile) kaleme alan Fuad hayatına son verdikten sonra yazdığı metin Ahmet Mithat Efendi'nin Beşir Fuad isimli eserinde yayınlandı.
İntihar fikrini ilk olarak kısa bir mektupla en yakın arkadaşı Ahmet Mithat Efendi'ye söyleyen Fuad mektupta yapacaklarını açık bir dil ile anlatmıştı;
"İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim.
Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek
muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!"Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
Ahmet Mithat Efendi'nin eserinde, Fuad'ın son anlarında yazdığı ÖLÜM tasviri ise şöyleydi;
"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."
Bu materyalist fikir adamının intiharı sonrasında da gizemli ve garip bir intihar salgını başladı İstanbul'da.
Hatta o kadar çok intihar oldu ki, diğer insanlar bu psikolojik salgından etkilenmesin diye gazetelere intihar haberi yapmak yasaklandı.
Beşir Fuad cesedini kadavra olarak tıbbiye'ye bağışladı lakin bu isteği yerine getirilmedi. Cenazesi Eyüp Mezarlığına gömüldü fakat bir süre sonra mezarı kayboldu...
ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ