Tarihçi ve yazar Murat Bardakçı bu kitapla İttihad ve Terakki liderlerinin özel arşivlerindeki yayınlanmamış belgeler ile Atatürk ve İnönü dönemlerinde Ermeni gayrimenkulleri konusunda alınmış bazı kararları irdeliyor.
Kitapla ilgili daha fazla bilgi ve sipariş şartları için bu linkten yararlanabilirsiniz
KİTABIN KÜNYESİ:
Kitabın Yazarı: Murat Bardakçı
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
Kategorisi: Türk Tarihi, Biyografiler, Otobiyografiler Türk Tarihi, Modern Türkiye ve Atatürk
Türk Tarihi, Osmanlı Tarihi > () İttihat ve Terakki
Baskı tarihi: Nisan , funduszeue.infoı
Boyut: 16 X 23 cm.
Sayfa sayısı: s, 94 resim sayfa
Dili: Türkçe
ISBN No:
KAYNAK: HABER7
Yazar:Murat Bardakçı
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
İttihad ve Terakki liderlerinin özel arşivlerindeki yayınlanmamış belgeler ile Atatürk ve İnönü dönemlerinde Ermeni gayrimenkulleri konusunda alınmış bazı kararlar.
Kitap genellikle maliye nazırı Cevdet Bey'in hususen de pek çok ittihatçının mektuplarından oluşan bir kitap. Kitapta sadece mektup var. Mektuplar 'lu yıllardan 'lerin başına kadar geçen hadiselere çok yakından bakabilmemizi sağlıyor. Tabi mektupların dili ağır anlamak biraz zor. (funduszeue.infoin Altun)
Hiçbir araştırmaya dayanmayan, masa başında sırf söylemiş olmak için sarfedilen sözlerin ideolojik maksatlarla ortaya atılan bazı iddiaların doğru olmadığını belgeli şekilde bu kitapta gösterilmiştir. Ermeni meselesi tartışmalarını takip edenlerin malûmudur: Son senelerde ortaya Mustafa Kemal Paşa’nın tehcire karşı olduğu, tehcir kararını veren ve uygulayan İttihadçılar’dan nefret ettiği, bu işe karışmış kimseleri devlette görevlendirmediği, tehcire uğrayan Ermeniler’i mağdur olarak gördüğü ve tehcirin sorumlulukları hakkında ağır ifadeler kullandığı yolunda birtakım iddialar atıldı, hattâ Paşa’nın ağzından hiçbir zaman verilmemiş ve yayınlanmamış hayalî mülâkatlar bile uyduruldu. Bunlara cevap niyetine, kitapta da yer alan Mustafa Kemal’in Adana’da, Türk Ocağı binasının önünde ki konuşmalarını belgelerle göstermiştir. İttihadçı’nın Sandığı aslında bir yıkılış ve hüznün hikâyesidir. Kitapta yer alan mektuplardan bazıları imparatorluğun son devrine damgasını vurmuş kişilere iktidarda bulundukları dönemde menfaat maksadıyla ne şekilde ve ne maksatlarla yaklaşıldığını göstermesinin yanısıra, lider kadronun savaş sonrasındaki faaliyetlerini, temaslarını ve hattâ uğradıkları şaşkınlıkları da gösterilmiştir. (ATSIZ)
Dr nazımın mektupları ve kullandığı Türkçe hayran olmamak mümkün değil çöküşün son raddesinde iyi niyetli ama yanlış hamlelerin kurbanı koskoca bir cihan imparatorluğunun çöküşü ibretlik okuyun derim (Doğan Günorta)
Murat Bardakçı - İttihadçı'nın Sandığı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İttihadçı'nın Sandığı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Murat Gökhan Bardakçı, yılında İstanbul'da doğdu, ekonomi öğrenimi gördü.
Musikiye Dr. Selahattin Tanur'la tanbur ve eser meşkederek başlayan Murat Bardakçı, Tanur'dan "icazet" aldı, Ekrem Karadeniz'le teori, teori tarihi ve ses sistemi üzerine çalıştı, Fahire Fersan ve Vecdi Seyhun'dan yararlandı, ilgi alanını daha sonra musiki tarihine yöneltti. Abdülbaki Gölpınarlı'dan şarkiyat kaynakları ve metodolojisi alanlarında büyük ölçüde faydalandı, bu arada Türk ve İslam Müziği'nin tarihiyle ilgili kitap, belge, fotoğraf, film ve ses kaydı gibi arşiv malzemesi topladı, geniş bir nota kolleksiyonu oluşturdu.
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. funduszeue.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.
Murat Bardakçı'nın ‘İttihatçı’nın Sandığı’ kitabının ilk bölümünde yer alan 19 belgeye isteyen herkes Ankara’daki Cumhuriyet arşivlerine giderek yarım saat içinde rahatlıkla ulaşabilir. Bu belgeler, Ermenilerin mallarının onları imha eden faillerine nasıl pervasızca dağıtıldığının ve bu mallara devlet eliyle nasıl el konulduğunun itirafnamesidir.
ÜMİT KURT
[email protected]
’te sürgün ve imha edilen Ermenilerin taşınır ve taşınmaz mallarına ‘hukuk’un bütün araçları kullanılarak önce İttihat ve Terakki (İT) iktidarının yayımladığı, daha sonra da Cumhuriyet dönemindeki hükümetlerin miras aldığı ‘Emval-i Metruke Kanunları’ ile nasıl el konulduğunu ve dağıtıldığını Taner Akçam ile birlikte kaleme aldığımız ‘Kanunların Ruhu: Emval-i Metruke Kanunlarında Soykırımın İzini Sürmek’ başlıklı çalışmada tafsilatıyla ortaya koymuştuk. Emvali Metruke Kanunları çerçevesinde çıkartılan bütün kanunlarda söz konusu mal ve mülklerin Ermenilere ait olduğu ve bunların en azından değerlerinin kendilerine teslim edileceği belirtilmesine rağmen türlü yollarla buna engel olundu ve Ermenilerin maddi temelleri de ortadan kaldırılmak suretiyle fiziksel imhaları tamamlandı. Bu kanunlar ‘sayesinde’ Ermeniler âdeta varlık durumunda yokluk durumuna düşürüldüler.
Lozan’da verilen söz
Ermenilere ait olduğu bilinen bu mallar ‘emval-i metruk’ addedilip Balkanlar’dan ve Kafkaslar’dan gelen muhacirler başta olmak üzere; yerel eşraf ve mütegallibeye, İT döneminde birçok devlet kuruluşuna, orduya ve Cumhuriyet rejimi dönemlerinde de yine devletin ve hükümetin hizmetinde bulunan resmi çeşitli kuruluşlara ve kişilere Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından dağıtıldı. Lozan’da Ermenilerin mallarını iade edeceği sözünü veren yeni cumhuriyet vatandaşlık ve pasaport kanunları gibi araçları kullanarak Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı vatandaşı Ermenileri Türkiye’ye sokmayarak onların mallarına Emval-i Metruke Kanunları ile el koyduktan sonra, bu malları açık artırmayla sattı ve buradan gelen gelirleri ’de bütçeye irat olarak kaydetti. Yine aynı tarihte hem İT, hem de kendi döneminde dağıttığı taşınmaz Ermeni mallarını kullananlara tapular dağıttı.
Söz konusu devasa mal ve mülkten ve bunun gaspından pek tabii Ermenilerin tehciri ve imhası sürecinde doğrudan ve aktif görev alan bir kısmı İT Umum-i Merkezi üyesi de olan birçok İttihatçı memur ve görevli de faydalandı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İT’nin memleketi terk etmemiş olan çok sayıda mensubu, tehcir sırasında işlediği suçlardan dolayı İstanbul’da kurulan divan-ı harplerde yargılandılar. İT’nin savaştan hemen sonra Türkiye’yi terk ederek Avrupa’ya kaçan önemli isimleri Talat, Said Halim ve Cemal Paşa, Dr. Bahaeddin Şakir ile Cemal Azmi Beyler, Ermeniler tarafından girişilen ve ismi ‘Nemesis’ olan bir operasyon ile Haziranı ile Temmuzu arasında öldürüldüler.
İstanbul’daki yargılamalar sonucu ise Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıfı Vekili Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ile Erzincanlı otelci ve Erzincan Jandarma Dairesi Yazıcısı Hafız Abdullah Avni idam edildiler. Ancak işin ilginç tarafı, söz konusu bu kişiler daha sonra TBMM tarafından Haziran ’da çıkartılan özel bir kanunla ‘milli kahraman’ ilan edilip ailelerine Ermenilerden kalan ‘emval-i metruke’den muhtelif mallar verildi ve maaş bağlandı.
adet belge
Biliyorum uzun bir girizgâh oldu. Gelelim bu uzun girişin muradı olan kitaba. Murat Bardakçı, ‘Talat Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi’nden 6 yıl sonra yine nedense sadece kendisinin ulaşabilme ehliyeti olduğu İttihatçı liderlerin özel arşivlerine girerek yayımladığı ve içinde son derece önemli belgelerin, yazışmaların olduğu ‘İttihatçı’nın Sandığı’ kitabını yayımladı. İş Bankası Yayınları’ndan çıkan kitabında Bardakçı, aynı zamanda yukarıda belirttiğimiz Meclis kararıyla ‘milli şehit’ ilan edilen İttihatçı görevli ve memurlara tahsis edilen Ermeni mallarıyla ilgili Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri’nde bulunan 19 adet belgeyi de yayımlandı. Arşiv evrakının ardından bir kısmı Bardakçı’nın özel arşivinde bulunan, bazılarını da İttihatçı ailelerden temin ettiği belge olmak üzere toplamda adet belgeden müteşekkil bir kitaptan bahsediyoruz.
Kitabın ikinci bölümünde yer alan yazışmaların ileriki dönemde son derece önemli çalışmalara kapı aralayacağı kanaatindeyim. İkinci bölümde yer alan İttihatçı Maliye Nazırı Cavid Bey’in evrakı—burada bilhassa Halide Edip ile Cavid Bey arasında geçen mektuplaşmaların olduğu bölümler özellikle Edip’in Ayn Tura Yetimhanesi’ndeki faaliyetlerini merak edenler için bir hayli ilginç bilgiler içeriyor (s. )—bunun yanı sıra Kürt Şerif Paşa’nın mektupları, Bahriye Nazırı Cemal Paşa ve İzmir Valisi Rahmi Bey’in evrakı, İT’nin genel sekreterlerinden Midhat Şükrü’nün Malta mektupları ve yine İttihat ve Terakki mensuplarına ait çarpıcı bir resim albümü kitapta yer alan önemli belgelerden.
'Bardakçı çok önemli bir noktaya vurgu yapmaktadır. Mustafa Kemal’in tehcire karşı olmadığını, bu işe karışmış kişileri devlette görevlendirdiğini, tehcire uğrayan Ermenileri mağdur olarak görmediğini bu belgelere dayanarak kanıtlıyor.' |
Yazarın cevabı
Şimdi gelelim kitabın esbabı-ı mucizesine: Kitabının girişinde Murat Bardakçı kendisine devamlı olarak yöneltilen ‘Tarihçilik sadece belge yayıncılığından ibaret değildir, yayımlanan belgenin yorumlanmasını da gerektirir’ gibi son derece haklı ve yerinde olan eleştiriye cevabı oldukça manidar. Bardakçı’ya göre bu eleştiriyi yapan kişiler kendisinin tehciri olarak tanımladığı olayın mimarlarının evrakına ulaşmamaları bir tarafa, bu evrakın mevcudiyetinden bile haberdar bulunmadığından ve bunlara kendisinin ulaşmasından dolayı kendisine yönelik bir hasislik olduğu kanaatinde.
Evet, doğrudur yüzyılın sonu ve yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün kaderini belirleyen kararları alan ve yüzyılın modern anlamda ilk büyük soykırımının ve yerinden etmenin mimarı olan kişi ve kişilerin evrakına ulaşmak, en azından meseleyi bu şekilde bir imha olarak mülahaza edenler için Sayın Bardakçı da takdir ederler ki pek kolay olmasa gerek. Hem kendi televizyon programı hem de katıldığı diğer platformlarda defaatle İttihatçı olduğunu ve İttihatçılığa olan hayranlığını ifade etmekten imtina etmeyen birisinin birtakım yakın ilişkilerini de kullanarak bu türden hayati derecede önemli özel arşiv ve yazışmalara ulaşabilmesi kanımca anlaşılır bir durum. Burada tarihçi açısından önemli olan söz konusu birincil el bu belgelerin dönemin tarihsel bağlamı çerçevesinde nasıl bir değerlendirmeye tâbi tutulduğudur. Yoksa gidelim bütün sahafçıları gezelim ve o döneme ait ne var ne yoksa bulup biz de ‘şunun sandığı’ ‘bunun dolabı’ diye yayımlayalım. İşin özü ve bam teli bu belgelerin ve yazışmaların hangi tarihsel koşullar altında ve ne gibi olaylar cereyan ediyorken tutulduğudur. Ne yazık ki Bardakçı’nın bunun gibi tarihçiliğin olmazsa olmazı olan unsurlarla pek hemhal olma gibi bir niyeti ve çabası yok.
Halide Edip’in mektubu
Bir örnek vermek gerekirse, kitabın Maliye Nazırı Cavid Bey ile Halide Edip arasında geçen yazışmaların yer aldığı bölümde Beyrut’tan gönderdiği bir mektubunda Halide Edip, Cavid Bey’e şunları yazmakta ‘…Bilhassa Ermeniler, Cemal Paşa’nın aziz başına Allah’la beraber yemin eden sırf burada yaşamak hakkını bulan bir sürü bedbaht Ermeni var… Çöllerde ot yiyerek karınları şiştikten sonra kimi anasını, kimi babasını, birçokları da çocuklarını kaybettikten sonra buraya düşmüşler… Çocuklarıyla, kadınlarıyla ayrıca meşgul oluyorum. Küçüklerine bir sınıf açtık, okutuyoruz… Bahçede bir facia daha var! Oğlunu yanında öldürülürlerken birdenbire dilini kaybeden bir bedbaht, öteki oğlunu ve ailesini nereye attıklarını bilemiyor. Ayakları çıplak, gözleri elem içinde, mütemadiyen işaretle felaketini haykırıyor. Bazen geceleri çocuğu ölen bir kadın gibi, başı elleri içinde döğünüyor, döğünüyor…’ (s. ).
Halide Edip’in Cavid Bey’e yazdığı bu mektupta bahsettiği, tehcir ve soykırım sırasında yetim kalan Ermeni çocukları ve dul kalan Ermeni kadınlarıdır. Esasında Halide Edip, Beyrut’taki Ayn Tura yetimhanesi’ndeki faaliyetlerinden bahsettiği bu mektubunda bize Ermeni Soykırımı’ndan bir kesit sunar. Bu türden hayati derecede önem taşıyan yazışmalar ancak böyle bir tarihsel okumayla ele alındığında anlam kazanmaktadır. Murat Bardakçı’nın kitabında göremediğimiz ve daha da göremeyeceğiz nokta budur.
Gelelim kitabın ilk bölümünde Meclis kararıyla ‘milli şehit’ ilan edip Ermenilerden kalan mal ve mülklerin dağıtıldığı İttihatçılarla ilgili olarak çıkartılan kararlara. Öncelikle şunu söyleyeyim: ilk bölümde, yazarın Osmanlıcasından tercüme edip yayımladığı 19 belgeye isteyen herkes Ankara’daki Cumhuriyet arşivlerine giderek yarım saat içinde rahatlıkla ulaşabilir. Bu belgeler Ermenilerin özellikle gayrimenkul mallarının, onları imha eden faillerine nasıl pervasızca dağıtıldığının ve Ermeni mallarına devlet eliyle ve onun hukuki mekanizmalarıyla nasıl el konulduğunun âdeta bir itirafnamesidir. Bu belgelerin işaret ettiği ve Bardakçı’nın da esasında Mustafa Kemal özelinde altını çizdiği bir diğer çarpıcı nokta, Ermenilere ait mal ve mülk transferinin ve gaspının İT’den Cumhuriyet rejimine nasıl intikal ettiğinin ve bu minvalde aynı zihniyetin devamlılığı ve sürekliliğidir. Zira, Cumhuriyet rejimi kurulduğu andan itibaren İT’nin inşa ettiği Emval-i Metruke Kanunlarını aynen benimsemiş, bu sürekliliği sağlamak ve malların Ermenilerin ellerine geçmemesini önlemek adına adeta bir ipek böceğinin kozasını örmesi inceliğinde çıkardığı yasalarla bu süreci iyiden iyiye konsolide etmiştir.
Devlette süreklilik
Dolayısıyla Bardakçı aslında haklı olarak son derece önemli bir noktaya vurgu yapmaktadır. Mustafa Kemal’in tehcire karşı olmadığını, tehcir kararını veren ve uygulayan İttihatçılardan nefret etmediğini, bu işe karışmış kişileri devlette görevlendirdiğini, tehcire uğrayan Ermenileri mağdur olarak görmediğini ve tehcirin sorumluları hakkında ağır ifadeler kullanmadığını bu belgelere dayanarak kanıtladığını ileri sürmektedir. Bu bağlamda Bardakçı’ya hakkını vermek gerekir, zira Ermeni tehciri ve soykırımı sırasında tehcir ile ilgili birimlerde görevli olan çok sayıda bürokrat, M. Kemal’in cumhurbaşkanlığı yıllarında devlette kilit görevler üstlenmiştir. Bu anlamda devlette süreklilik esası benimsenmiştir.
Murat Bardakçı tarafından bir yıkılışın ve hüznün hikâyesi olarak tasvir edilen ‘İttihadçı’nın Sandığı’, aslında söz konusu sandıktan ‘pörtleyen’ bir itirafname niteliğindedir. Bu kitapta yer alan belgeler, Ermenilerin başlarına gelen yıkım ve talanın ikrarıdır. Madem yazarı sadece belgeleri yayımlamakla yetindi, o vakit böyle yorumlamak da bize kalsın
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası