kafatası şekilleri ve ırklar / Kafatası ölçümü - Vikipedi

Kafatası Şekilleri Ve Irklar

kafatası şekilleri ve ırklar

kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız[değiştir

Kafatası ölçümü, kafatası kemiklerinin uzunluklarının ölçümüne dayanan teknik.

İnsan kafatası ve yılında kullanılan ölçüm aleti
Şempanzeler ile siyahi insanlar arasında ilişki olduğunu iddia eden çizim. Josiah Clark Nott ve George Gliddon: Types of Mankind,

Yirminci yüzyıl başlarında antropologlar tarafından insan popülasyonlarını kategorilendirmek için başvurulan en yaygın yöntemden biriydi. Amerikalı antropolog Carleton Stevens Coon tarafından 'lı yıllara kadar kafatası indeksi insanları kategorilendirmek için kullanılmıştır. Sadece Amerika'da beyaz ırktan olanlar Coon'un kitabında yer verdiği şekilde Kafkas ırkından diye adlandırılmaktadır.[1]

Kafatası ölçümü, yüzyılın ortasına kadar bilimsel ırkçılıkta, ırkların karakteristiklerinin tasnifinde kullanılmıştır. Bu ölçüm, ve yüzyıllarda Avrupalı ari ırk ve üstün ırk ideolojilerine temel oluşturmuştur.[kaynak belirtilmeli]

Kafatası endeksi

Ana madde: Kafatası göstergesi

Samuel George Morton'un tarihli çizimi "Bir siyahi kafatası, Bir Kafkas (beyaz ırk) kafatası, bir Moğol(Turani) kafatası"

Kafatası endeksi, kafanın azami genişliğinin azami uzunluğuna bölümünün ile çarpılmasıyla hesaplanır (yatay düzlemde veya önden arkaya doğru). Hesaplanan gösterge 75'den küçük ise kafatası, üstten bakıldığında uzun ve düz demektir. Bu tip kafatasları dolikosefal olarak adlandırılır ve tipik Avustralya yerlileri Aborjinler ve Güney Afrika yerlileri bu sınıfa girer. Endeks 75 ile 80 arasında ise kafatası neredeyse ovaldir (yuvarlak). Bu tip kafataslarına mezosefal denir ve tipik Avrupalı ve Çinlilerde görülür. 80 ve üzeri endekse sahip kafatasları geniş ve kısadır ve brakisefal olarak adlandırılır. Bu sınıftaki kafatasları daha çok Türkler, Moğollar ve Andaman ve Nikobar adaları yerlilerinde görülür.[2]

Yirminci yüzyılın başlarında insan popülasyonlarını kategorileştirmek için yaygın olarak kullanılmıştır. Amerikalı antropolojist Carleton Stevens Coon, fiziksel antropoloji araştırmalarında, insan popülasyonlarının sınıflandırılması için 'lı yıllara kadar kafatası endeksi yöntemine de başvurmuştur.

Günümüzde kafatası endeksi, insan popülasyonlarının tasnifinde kullanılan yöntemler arasında değildir. Bu yöntem sadece bireylerin görünümlerinin tanımlanmasında ve Fetüs'ün yaşının belirlenmesinde kanuni haller ve gebelik ile ilgili sebeplerde başvurulmaktadır.

Hayvanların tasnifinde özellikle kedi ve köpeklerin sınıflandırılmasında kafatası endeksi kullanılır.

Sadece kafatası eni ve boyunun oranına dayanan kafatası indeksi yöntemi yerine modern tıpta kapsamlı yüz ve kafa iskeleti yapısı ölçümüne dayanan ve paleoantropolojide, fiziksel antropolojide kullanılan ve adli tıpın başvurduğu kafatası ölçüm bilimi olan antropometri kabul gören bir tekniktir. Kafatası antropometrisinde, kafatası bulunan ölülerin ve hatta fosillerin plastik yöntemler ile yüzlerinin hayattaykenki görünüşlerinin yeniden oluşturulmasında yararlanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]

Primatkafataslarının belirlenmesi

Antropolojide

Pieter Camper canlıların yüz açılarının ölçüm değerleri ile zekaları arasında bir ilinti bulunacağını keşfettiğini açıkladı. Bu tekniğe göre Camper, antik heykeller bu açının 90° iken siyahi insanlarda 70° orangutanlarda ise 58° olduğunu hesapladı. Bu bulguya dayanarak tarihi süreç içinde insanoğlunun hiyerarşik tekamülünü işaret ettiğini iddia etti. Daha sonra bu konuda Étienne Geoffroy Saint-Hilaire () ve Paul Broca () tarafından bilimsel yayınlar yapıldı.

Fiziksel antropolojide paleoantropologlar tarafından fosillerin kafatası ölçüleri ve kafatası hacimleri canlının sınıflandırılmasında kullanılır.

İnsan nüfuslarının sınıflanması

yüzyıl ortasından yüzyıl başına kadar antropolojide kafatası ölçümünü insan ırklarının sınıflanması için temel ölçüt olarak ortaya atan hipotezler ortaya çıkmıştır. Ancak bu hipotezlerin basitleştiriciliği günümüzde kabul edilmektedir.

  • Brakisefal: Örneğin brakisefallik Türk kökenli halkların çoğunlukla paylaştığı bir özelliktir, ancak bu özellik İsviçreliler, BavyeralıAlmanlar (Hunların dağılması sırasında 5 çadır hunlu bavyerraya yerleşti.)
  • , Fransa'nın orta bölümünde yaşayan topluluklar, Boşnaklar ve Gürcüler ve kafatasının arkası düz olan şekliyle de Ermeniler[3] tarafından da Brakesefal kafatası şekli paylaşılmaktadır.
  • Dolikosefal: Sarışın, mavi gözlü, ak tenli İsveçliler ise "dolikosefal"dir; ancak Afrika zencilerinin hemen hepsi dolikosefal gibi görünmelerine rağmen index farklıdır.

Ancak kafatası endeksine dayalı bir sınıflandırması insan ırklarının belirlenmesi için temel oluşturamaz. Buna ek olarak, dünya halklarının tarihsel süreç boyunca birbirleriyle karışarak gelişmesinden dolayı, insanlığın ırklara ayrılması (ve buna bağlı olarak ırk tasnifinin nesnel ölçütlere bağlanması) çabası bilimsel temellere oturmamaktadır.

Türkiye'de

Amerikalı ekonomist ve ırkçı William Zebina Ripley'in tarihli Avrupa'daki Irklarkitabında yer verdiği şema

Irk kavramı ve tarifi bugüne kadar birçok tartışmalara ve birbirine zıt fikirlere konu olmuştur. Bazı yazarlar ırkları dillere veyahut renklere göre tasnif etmişlerdir. Hâlbuki değişik ırkların karışmasıyla oluşan bazı kavimlerin ortak dilleri olduğu gibi, aynı ırka mensup olan bazı kavimler de başka dilleri konuşmaktadırlar Avrupa alimlerinin insanlık ve insan ırkları hakkında verdikleri bilgiler hep kendi bakış açılarındandır. Bu insan karışımlarının terkiplerini layıkıyla tanımak güçtür. Bununla beraber, incelenmeleri kolay olsun diye genellikle bu insan cemiyetlerini, anatomik benzerlikleri açısından ırklara ayırırlar.

Tarihtenevelki Zamanlar ve Eski Zamanlar, Tarih I, Maarif Vekaleti, Millî Talim ve Terbiye Dairesi

Nazan Maksudyan, yılları arasında yayınlanan Türk Antropoloji Mecmuasının analizini yapmış ve "Türklerin brakisefal Alpin ırkının mükemmel temsilcileri olduğunu göstererek, Türklerin kadimliğini ve tarih boyunca sürmüş ebedi üstünlüğünü kanıtlamaktır." olduğu tezini ortaya koymuştur. Maksudyan'a göre yeni bir tarih yorumu ortaya koyma çabasındakiler Türklerin ırk özellikleri tarif ederken başvurdukları önemli özelliklerden biri brakisefal kafa tipi idi.[4] Birinci Türk Tarih Kongresinde Afet İnan başta olmak üzere katılımcılar sarı ırkla Türklerin bağ olmadığını ve Türklerin Orta Asya'da yaşayan tek ırk olduğunu vurguladılar.[4] Bu şekilde dünya üzerindeki halkların büyük bir kısmının brakisefal olduğu gözlemlenmiş.

Bu dönemde yayınlanan ve yılları arasında okutulan tarih dersi kitabında, batılı alimlerin her ne kadar tutarlı olmasa da kafatası ölçümü vb. antropolojik bulgulara dayanarak insanları ırklara ayırdıklarına yer verilmiştir.[5]

Atatürk'ün mânevî kızı Afet (sonraki Prof. Dr. Afet İnan) İsviçreliantropolog profesör Eugène Pittard öğretmenliğinde Cenevre'de doktorasını yaparken, Türklerin vücut (antropolojik) ölçülerinin iyi araştırılmamış olduğunu, tezi için lüzumunu belirtip yardım istemiştir. Atatürk de "Sıhhiye Vekâleti"nden (Sağlık Bakanlığına) Anadolu'da iki kerede ve Türk'ün ölçülerinin alınmasını istemiştir. Bu şekilde toplanan verilerden yola çıkan tez, 'da Cenevre'de Fransızca olarak yayınlanmıştır: Recherches sur les caractères anthropologiques des populations de la Turquie (Türkiye Nüfusunun Antropolojik Özellikleri Üzerine araştırmalar), Genève, Kitapta Türklerin yalnız kafatası ölçüleri üzerine değil, boy ortalamaları, cilt-göz-saç renkleri ve göz kapağı çekikliği gibi yirmi kadar fiziksel antropolojik özellikleri üzerine çalışmalara dair bilgiler yayınlandı.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^The Races of Europe, The White Race and the New World, Carleton Stevens Coon,
  2. ^ (İngilizce). Encyclopædia Britannica. 2 Nisan tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Eylül
  3. ^Zeynep ALTINTAS. " yılına kadar Osmanlı arşiv belgelerine göre Ermeni sorununun ortaya çıkışında İngiltere'nin rolü" (Pdf). Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
  4. ^abMaksudyan, Nazan, Türklüğü Ölçmek: Bilimkurgusal Antropoloji ve Türk Milliyetçiliğinin Irkçı Çehresi , İstanbul, Metis, , ISBN X, s.
  5. ^Türk Tarih Tetkik Cemiyeti, Tarih I Tarihtenevelki Zamanlar ve Eski Zamanlar, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ekim (İlk baskısı: 'de Devlet Matbaası tarafından yayımlanmıştır).

Dış bağlantılar

Ayrıca bakınız

TÜRKÇÜLÜK VE KAFATASÇILIK TARTIŞMALARI

 

Bu yazımı yazarken bir hafta sonra (12 Ekim’de) 88 yaşıma basacağım. Ve bunca yıldır üç dilde (Türkçe, Fransızca, İngilizce) sayısını unuttuğum makale, dizi, araştırma ve 43 kitap yazdım.

Bunların bir kısmında “Türk kimdir?”, “Türklük nedir?”, “Millet nasıl tanımlanır?” soruları üzerinde ısrarla durdum, kafatasçılık, pergelle milliyet tayini konuları üzerinde görüşlerimi açık seçik belirtmeye çalıştım. Sadece kitaplarımdan örnek vereyim: ’ta yayınlanan “Türkçülüğe Giriş”, sayfa ; “Le Racisme est–il Justifiè?” (, dizi); ve “Yükselen Milliyetçilik” (sayfa 66–78, –), ve “Biz Kimiz?” (sayfa 50–57).

Ama demek iyi anlatma yeteneğim yokmuş ki bütün bu gayretlerime ve açıklamalarıma rağmen hâlâ birileri çıkıyor, beni aksi iddiaların sahipleri arasında gösteriyor. Kimbilir belki bu da değil; ters takdim yapışları oyunun bir parçası; gerçeği bal gibi biliyor, mahsus çarpıtıyorlar.

Meselâ geçenlerde Hürriyet gazetesinde tam sayfa iftiralar atan, beni de “ırkçı–kafatasçı” ilân eden kendisi, herkesi Yahudi olmakla damgalayan “sapık–ırkçı” Soner Yalçın, o da bunlardan biri.

*     *     *

Aidiyet” ve “kafatası ölçüsü” konuları aslında biraz karışık: Siyasetin “uydur uydur geç” basitliği yok,esas sosyal bilimlerin (sosyolojinin) alanı.

Bu konuya tekrar girerken, yazılarımda ve konferanslarımda ısrarla belirttiğim görüşümü hemen bir kere daha mümkün olduğu kadar özet olarak açıklayayım:

Türklük”, kafatası ölçmekle belirlenemez.

Eğer kişilerden (bir toplumun içindeki fertlerden) sözediyorsak, “Ben Türküm” demesi (fakat bunu inanarak söylemesi) aranacak tek kıstastır, tek ölçüdür. Ama sözde olduğu kadar özde de öyle midir, dikkatli olmak gerekir. Kafatasının “dolikosefal” olması, anadilinin Türkçe olmaması, Hıristiyan veya Musevî dininden olması, Türkiye’nin dışında yaşıyor olması Türklük aidiyetini değiştirmez. Tekrar ediyorum, takiyye yapmadan ait olma duygusu yeterlidir.

*     *     *

 

Ama mesele burada bitmiyor.

Toplumların ve millet–devletlerin kimlik ölçüsü fertlerinki gibi kısa değildir.

İster toprak altından arkeolojik kazıyla çıkarılmış bir yerleşimin halkı olsun, ister şu an yaşayan bir toplum olsun, onların kimlik tespiti için 5–6 özellik aranır. ÇOĞUNLUĞUN konuştuğu dil nedir? (örnek bizsek “TÜRKÇE”), dini nedir? (bizsek “MÜSLÜMAN”), yaşadığı coğrafya? (“KÜÇÜK ASYA, KAFKASLAR ve AVRASYA–ORTA ASYA”), tarihi nedir? (malûm “TÜRK TARİHİ”), kültürü nedir? (ASYA, MÜSLÜMAN dünyası, kısmen de BATI) ve Irk tipi? (kafatası, göz rengi ve şekli, saç ve cilt rengi, boy ortalaması).

Soru: Acaba daha az “kıstas” (ölçü) milliyet tanımlamasına yetmez mi?

Deneyelim: Sade Müslüman olmak yetmez. Araplar da Pakistanlılar da şu mahut Malezyalılar da Müslüman. Onlara “Türk” diyebilir miyiz? Hıristiyan olmak da öyle: Almanlar da Amerikalılar da bu dinden ama birbirlerinden ayrı millettirler.

Coğrafya da yetmez: Amerika kıtasından ABD’liler de Kanadalılar da Meksikalılar da Arjantinliler de yaşıyor.

Orta Asya’da Türkler de Afganlılar da Tacikistanlılar da yaşıyor ve Kafkaslarda bin bir farklı “millet”; “O topraklarda yaşayanlar Türklerdir” damgasını vuramayız.

Tarih bile öyle: Osmanlı tarihini Türkler de Bulgarlar da Sırplar da Suriyeliler de Libyalılar da paylaşıyor.

Kafatası ölçüsü? Yetmez: İsviçreliler de, Güney Almanyalılar da (Bavyeralılar), Fransa’nın orta bölgesindeki halk da Türkler gibi brakisefal (yuvarlak) kafataslıdır ama Türk diyemeyiz onlara. Almanlar da dolikosefal (uzun) kafataslıdır, zenciler de: aynı soydandırlar diyebiliyor muyuz?

Sonuç: bir tek kıstas–hatta iki üç tanesi bile–bir toplumun milliyetini tayine yetmez. Şimdi bir toplumun çoğunluğu hem Türkçe konuşuyorsa, hem dini İslamsa, hem Türkiye–Azerbaycan–Avrasya ve Orta Asya topraklarında yaşıyorsa, hem tarihi Türk tarihine bağlanıyorsa, çoğunluğun vücut yapısı beyaz–buğday benizli, kafatası yuvarlak, orta boylu, siyah–kahverenkli saçlı, göz kapakları kâh hafif çekikli, kâh düz, göz rengi elâ kahverengi ise bütün bu özellikleri taşıyan bir tek millet vardır. O da Türklerdir. 5–6 özellik onun için aranır.

Gene bir soru: Bir toplumun çoğunluğu gibi olmayan fertler–vatandaşlar–ne olacak? Demin gördük, ama tekrar edeyim: meselâ Türkçe bilmiyorsa, sarışın mavi gözlü ve dolikosefalsa, Almanya’da doğmuş ve orada yaşıyorsa?

Bu soru yersiz, çünkü kişinin kimliğiyle toplum kimliği karıştırılmış oluyor. O kişi samimiyetle kendini “Türk” hissediyorsa, “Aidiyet” kıstası gereğince o Türktür.

O toplum içinde çoğunluğa benzemeyenler olabilir, çünkü toplumları tarih oluşturmuştur. Vücut (kafatası dahil) özellikleri farklı olanlar eski bir karışmanın izini genetik bir tesadüfle taşıyor olabilirler, hatta çocukları kendilerine değil, toplumun çoğunluk halkına benzer olarak doğabilir. Genetik piyango!

*     *     *

Kafatası ölçümü, görüldüğü gibi, kişilerin milliyetini tayinde kullanılmaz, kullanılmamalıdır. ’larda Paris’te Sorbonne Üniversitesinde Antropoloji öğrenimi görürken, “Antropometri” pergelini de Türkiye dönüşümde yanıma almıştım. Soner Yalçın, yazısında olayı budamış: Nihal Atsız, kafatasının ölçülmesini istediğinde ona yukarıda yazdığım gerçekleri anlattıktan sonra ölçmüştüm (geçen yıl Hürriyet’te Sefa Kaplan’ın yazısında da belirtmiştim). Ve Atsız’la, ölçümü sınırda (81–83) çıktığı için de bozuşmadık. Uydurma hikâyeler.

Yazımı, “kafatasçı ve ırkçılık” konusuna ait birkaç açıklamayla kapatacağım.

Irklara ilgi bir bilim konusu da olabilir, siyaset ve ideoloji sapıklığı da.

Hitler, “Aryen ırkçılığı” adı altında Yahudilere soykırımı uygulamış, başka milletleri de ırk farkları yüzünden düşman görmüştü.

ve ’da babamla birlikte Avrupa’da seyahat ederken (harita mühendisi babam Fotorametri kongresine davetliydi), Faşist–Nazi vahşetinin her türlüsüne, çok genç yaşıma rağmen tanık olmuş, İstanbul’da yayınladığımız “Ergenekon” dergisinin her sayısında, “Faşizm Tehlikedir” başlıklı yazılar yazmıştım (İnönü, Almanya’yla dostluğu bozuyor gerekçesiyle dergimizi kapattı).,

Bu yolda yazılara devam ettim.

Fakat Sorbonne’da okurken, ırk gerçeğinin tarih bakımından önemini de iyice farkettim (zaten daha lise son sınıftayken Atatürk’ün elinde o meşhur pergeller, kafatasları ölçtüğünü duymuştum. Tarih Kurultaylarında kafatası uzmanı antropolog Prof. Pittard’ı davet edip konuşturduğuna da bizzat şahit olmuştum). Okuldaki tarih ders kitaplarımız da Türklerin brakisefalliği konusuyla doluydu. O kitaplar hâlâ kitaplığımda.

Antropoloji dersleri, kazılarla çıkarılan iskeletlerin kafatası ölçülerini alıyordu; yaşayan halkları da ve çoğunluk esasına göre, özellikler meyanında belirtiyordu. Tarih çalışmaları için bu özellik önemliydi. Çoğu kere bir uygarlığın yazısı deşifre edilemiyor, topraktan çıkarılan fosillerle (ve tabii kafatası, bazen heykel ve büstler de ölçülerek) hangi topluma ait oldukları veya olmadıkları anlaşılabiliyordu.

Atatürk buna o kadar önem vermişti ki manevî evlâdı Prof. Afet Hanım İsviçre’de antropoloji doktorasına çalışırken, Türklerin antropoloji ölçümleri tam yapılmamış diye yardım istemiş, Atatürk de Sıhhiye (Sağlık) bakanlığını görevlendirmiş, Anadolulu, sonra da ona yakın sayıda kadınların kafatası vesair ölçümleri alınmıştı. Bunlar yayınlandı.

Unutmayalım ki Antropoloji ve kafatası ölçümü dersleri halen–Türkiye dâhil–dünyada hemen hemen her üniversitede okutuluyor. Pergel de derslerde kullanılarak!

Irkçılık konusunun kafatası ölçümüne dayalı şeklini hiç duymadım. Hitlerinki sarışınlığa ve mavi göze dayanıyor, zararlı siyasî uygulamalara kalkışılıyordu.

Irk konusunun bir de ciddî, barışçı şekli var. Meselâ ben, her ırkın vücut ve psikolojik yapısının–farklılıklarıyla–değerli olduğna inanıyorum.

O kadar aşağılanan Zenciler bence sanatta, sporda eşi az olan yeteneklere sahipler. Yahudiler de Almanlar da. Ve tabii biz Türkler de. Allah’tan DNA/Genetik bilimi çıktı da artık bunlar “ırk” kelimesi kullanılmadan yazılabiliyor, konuşulabiliyor.

Ama iki “Kemal”imiz–Namık Kemal’le Mustafa Kemal–doğuşla gelen özelliklerimize daha önceden işaret etmişlerdi: Ailece akrabalığım olan Namık Kemal, bir şiirinde:

Fıtrat (karakter) değişir sanma, bu KAN yine o KANDIR” demişti.

Elini öptüğüm Mustafa Kemal Atatürk’te Gençliğe Hitabında aynı uyarıda bulunmuştu:

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil KANDA mevcuttur.

 

                                                                                                                                            

                                                                                                 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir