tahrimen ne demek / Mekruh nedir: Tahrimen mekruh, tenzihen mekruh ne demek?

Tahrimen Ne Demek

tahrimen ne demek

Sual: Mekruhların hepsi aynı derece günah mıdır?
CEVAP
Mekruh ikiye ayrılır: Tahrimen mekruh, tenzihen mekruh.
Tahrimen mekruh: Vacibin terkidir. Harama yakın olan mekruhtur. Bunları kasıtla işleyen günahkâr olur. Cehennem azabına layık olur. Namazda vacipleri özürsüz terk ederek tahrimen mekruh işleyenin, o namazı iade etmesi vaciptir. İmam-ı Muhammed, tahrimen mekruh haram demektir buyurdu. İmam-ı a’zam ile imam-ı Ebu Yusuf ise, harama yakındır dedi. Tahrimen mekruh işlemek, küçük günah olur. Küçük günaha devam edenin adaleti gider fâsık olur.

Tenzihen mekruh: Mubah, yani helal olan işlerine yakın olan, yahut, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Gayri müekked sünnetleri veya müstehapları yapmamak gibi. Mekruh tek başına kullanınca tahrimen mekruh anlaşılır.

Tahrimen mekruhlardan bazıları:
Akşam namazından önce nafile kılmak. Alınan kaporayı izinsiz kullanmak. Altın ve gümüş kap ile yiyip içmek ve kullanmak. Ana babayı ve kadın kocasını adı ile çağırmak. Balık hariç, deniz hayvanlarını, deniz haşaratını yemek. Birkaç kişinin, aynı yerde, yüksek sesle Kur’an okumaları.

Cami resmi bulunan seccadeyi yere sermek. Camide yüksek sesle konuşmak, nutuk söylemek, kavga etmek, dünya kelamı ile meşgul olmak. Camiye veya eve kapanıp hep ibadet etmek ve yiyip içip, evlenmek, gezmek gibi eğlenceleri terk etmek. Canlı resmi olan elbise ile namaz kılmak. Farz kılmaya az bir zaman varken sünnete başlamak. Sabahın sünneti hariç.

Cenazeyi görünce, olduğu yerde ona karşı dikilip beklemek. Fâsıkın ezan okuması ve imam olması. Oturarak ezan okumak. Fuhuş söz söylemek. Hristiyan ve Yahudi kadın ile evlenmek. Hutbe ile namaz arasında hatibin dünya işlerinden söylemesi. (Mesela kaybolan şemsiyemi bulan getirsin) demek gibi.

Başına mendil sarıp, tepesi açık namaz kılmak. İkinci rekatta, ilk okuduğu âyetten öncekini okumak veya ikinci rekatta birinciden üç âyet uzun okumak. Unutarak okursa, mekruh olmaz. İkinci rekatta birincide okuduğu âyeti tekrar okumak tenzihen mekruhtur. İmam olanın, kıraati ve tesbihleri sünnetten fazla okuması. İmamdan önce rükuya veya secdeye gitmek yahut önce kalkmak. İmamın arkasında Fatiha okumak. İpekle veya çalınmış elbise ile namaz kılmak.

Kadının özürsüz saçını kazıması. Erkeklere benzetmemek şartı ile kulaklara kadar kısaltması caizdir. Kadınların birbiriyle öpüşmesi veya cenazeye gitmeleri. Kendisi muhtaç iken sadaka vermek. Kibir, gösteriş için mendil kullanmak. İhtiyaç için, mesela ter veya burun silmek için caizdir.

Kıbleye karşı ayaklarını veya bir ayağını uzatmak. Özür ile veya yanlışlıkla uzatmak mekruh olmaz. Koltuk ve kasık kıllarını tıraş etmeyi kırk günden fazla geciktirmek. Namaz vakti daraldığı zaman sünnet kılmak. Namazda müekked sünneti terk. Müekked olmayan sünneti terk, tenzihen mekruh olur. Sünnetleri özürsüz kılmamakta ısrar etmek, küçük günah olur. Sünnete önem vermeyen ise kâfir olur.

Özürsüz nafile orucu bozmak, bozulan nafile orucu kaza etmemek. Ramazan olup olmadığı şüpheli olan günde, Ramazan orucu tutmak. Yatsıyı gecenin yarısından sonraya, ikindiyi akşama yakın vakte kadar geciktirmek. Tavla, satranç gibi oyunları oynamak. Devamlı veya kumar ile yapılırsa haram olur.

Zemzem suyu ile, yaprak ile, kağıt ile taharetlenmek. Tuvalette kıbleye önünü ve arkasını dönmek. Unutulursa veya başka özür varsa, mekruh olmaz. Zekâtı farz olduktan sonra vermeyip geciktirmek.

Sual: Tam İlmihal’de, (Midye yemek haramdır, akşam namazını yıldızlar çoğalıncaya kadar geciktirmek haramdır, ikindiyi, güneş batmasına bir mızrak boyu yaklaşıncaya kadar geciktirmek haramdır) gibi ifadeler geçmektedir. Bazı kitaplarda ise tahrimen mekruh deniyor. Bunun sebebi nedir?
CEVAP
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Bahr-ür raık kitabında, tahrimen mekruha haram demenin sahih olduğu beyan edilmiştir. İmam-ı Muhammed'e göre tahrimen mekruh haramdır. Şeyhayn'a göre ise harama yakındır. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Devamlı mekruh olan şeyleri yapmak, küçük günaha devam etmek, ısrar ve inat etmek mi olur?
Cevap:
Tahrimen mekruh olan şeyi her zaman yapan kimse âdil değildir. İbni Âbidîn hazretleri, Redd-ül-muhtâr kitabında, İbni Nüceym hazretlerinden alarak buyuruyor ki:
“Tahrimen mekruh işlemek küçük günahtır. Küçük günaha devam etmek, adaleti giderir.”

Mekruh Nedir, Ne Anlama Gelir?

-->

"Kerh" ve "kürh"ün aynı mânaya geldiğini söyleyenlerin yanı sıra bunlar arasında farklılığın bulunduğunu belirten dilciler de vardır. Kerh, insanın dıştan gelen baskı sonucunda katlanmak zorunda kaldığı meşakkati, kürh ise kendi iradesiyle katlandığı hoş olmayan bir durumu ifade eder. Bu da tabiatı itibariyle hoşlanmadığı ve akıl yahut dinin hükmü açısından tasvip etmediği hususlar olmak üzere iki türlüdür. Dolayısıyla bir kimsenin aynı şey için, "Bunu istiyorum, fakat kerih görüyorum" dediğinde, "Mizaç olarak onu istiyorum, ancak aklî veya şer'î bakımdan hoş görmüyorum" anlamını ya da bunun aksini kastetmesi mümkündür. Aynı kökten türeyen kerîh "çirkin görülmüş, hoşa gitmeyen şey", ikrâh da "bir kimseyi istemediği ve hoşlanmadığı bir fiili yapmaya zorlamak" anlamına gelir. Usûl-i fıkıh terimi olarak mekruh genellikle "şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiil" şeklinde tarif edilir. Ayrıca fürû-i fıkıh kitaplarında bazı haram, mekruh ve helâl fiillerin ele alındığı bölümlere "kitâbü'l-kerâhiyye ve'l-istiḥsân" adı verilir.

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadislerde kerh kökünden türemiş kelimelerin sözlük anlamlarında sıkça kullanıldığı görülmektedir (Wensinck, el-Muʿcem, "krh" md.; M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "krh" md.). Mekruh ise sadece, "Bütün bu sayılanların kötü olanları rabbinin nezdinde çirkindir" meâlindeki âyette geçer (el-İsrâ 17/38). Bundan önceki âyetlerde Allah katında hoşa gitmeyen ve çirkin görülen davranışlar geçim endişesiyle çocukları öldürmek, zinaya yaklaşmak, haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın saygın kıldığı cana kıymak, yetimin malını haksız yere yemek, ölçüye ve tartıya riayet etmemek, hakkında bilgi sahibi olunmayan şeyin ardına düşmek, yeryüzünde böbürlenerek yürümek şeklinde sayılmıştır (el-İsrâ 17/).

İlk dönem İslâm âlimlerinden bazılarının bir davranışın dinî hükmünü belirtirken kullandıkları, "Bu mekruhtur; bunu çirkin görürüm" şeklindeki ifadelerde mekruh kelimesinin ve aynı kökten türeyen fiillerin yerleşik fıkıh usulü terminolojisinde kısmen haram, kısmen de mekruh terimleriyle belirtilen durumları karşıladığı görülür. Fıkıh usulünde "teklifî hüküm" başlığı altında şâriin mükelleften bir işi yapıp yapmamasını istemesi veya onu serbest bırakması beş ana ihtimale göre ele alınır. Kesin ve bağlayıcı tarzda yapılmasını istedikleri vâcip (farz), kesin ve bağlayıcı olmaksızın yapılmasını istedikleri mendup, kesin ve bağlayıcı tarzda yapılmamasını istedikleri haram, kesin ve bağlayıcı olmaksızın yapılmamasını istedikleri mekruh ve serbest bıraktıkları mubah terimiyle ifade edilir. Şâfiî mezhebine mensup usulcülerce (mütekellimîn) şâriin mükelleflerin fiillerine ilişkin hitabı, Hanefî usulcülerince (fukaha) bu hitabın sonucu hüküm olarak nitelendirildiğinden birinci gruptakilere göre şâriin bir fiilin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istemesi (mekruh kılması), ikinci gruptakilere göre böyle bir hitabın sonucu (o fiilin mekruh olması) hükümdür; fakat Arapça'da her iki anlamı belirtmek üzere "kerâhe" kelimesi kullanılır. Buna karşılık meselâ haramda fiilin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda isteyen hitap "tahrîm", bu hitabın sonucu ise "hurmet" olarak adlandırılır (bk. EF'ÂL-i MÜKELLEFÎN; HÜKÜM).

Mekruh lafzının fakihler arasında farklı mânalarda kullanıldığını belirten Gazzâlî bunları şöyle açıklar: 1. "Haram kılınan (mahzûr)" anlamında. İmam Şâfiî çok defa, "Bunu kerih görüyorum" derken haramlığı kastetmiştir. 2. "Tenzîhen yasaklanan" anlamında. Bu mânada mekruh, yapılmasına ceza verilmese de bir fiilin terkedilmesinin işlenmesinden daha iyi olduğunu belirten bir kavramdır. 3. "Yasaklanmış olmasa da en uygun olanın terkedilmesi (terkü'l-evlâ)" anlamında. Meselâ kuşluk namazının kılınmamasının mekruh sayılması bu hususta bir yasaklama bulunmasından dolayı değil faziletinin büyüklüğü sebebiyledir. 4. "Haram kılındığında şüphe ve tereddüt bulunan" anlamında. Meselâ yırtıcı hayvanların etini yemek böyledir. Ancak bu anlamdaki mekruhlar ictihada açıktır. Eğer bir müctehidin ictihadı kendisini söz konusu fiilin haram olduğu sonucuna götürürse bu onun açısından haram iken ictihadı helâl olduğu sonucuna ulaştıran müctehid açısından helâl sayılır ve artık bunu mekruh addetmenin anlamı kalmaz. Fakat karşı görüş sahibinin bu kanaati müctehidin kalbinde haramlık şüphesi meydana getirdiği takdirde kendi galip zannı helâllik yönünde olsa bile bu fiil için kerâhet kelimesinin kullanılmasında sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber, "Günah kalbin rahatsızlık duymasıdır" (Müttakī el-Hindî, III, 44) buyurmuştur (el-Müstaṣfâ, I, ). Gazzâlî'nin mekruhun anlamıyla ilgili bu açıklamaları Fahreddin er-Râzî, Seyfeddin el-Âmidî, İbnü'l-Hâcib, Zerkeşî ve Şevkânî gibi usulcüler tarafından benzer ifadelerle nakledilmiştir. Fıkıh usulünde genellikle mekruh terimiyle kastedilen, Gazzâlî'nin saydığı anlamlardan ikincisi yani tenzîhen yasaklananlardır. Bu da dinen kesin bir yasağa konu olmayıp ilgili delillerden terkedilmesinin işlenmesinden daha iyi olduğu anlaşılan durumları belirtmektedir. Zerkeşî "terkü'l-evlâ" (hilâfü'l-evlâ) adı verilen durumların usulcülerce ihmal edildiğini ve fakihlerce ele alındığını, fakat çoğunluğun kerâhet ile ibâha arasında yer alan bu durumların mekruh olarak nitelenmesine karşı çıktığını belirttikten sonra esasen bunun da -sünnetin derecelendirilmesindeki gibi- mekruhun kısımlarından sayılması gerektiğini, aksi halde yerleşik beşli teklifî hüküm ayırımının bozulacağını söyler. Usul eserlerinde mekruhun mahiyetini belirlemeye yönelik incelemeler daha çok bunun yasaklanmış bir fiil sayılıp sayılmayacağı, onu işlemenin mâsiyet ve günah olup olmadığı ve bu tür fiillerin kabih olarak nitelenip nitelenemeyeceği tartışmaları üzerinden yürütülmekte, bunun simetriği kabul edilen mendup teriminin incelenmesi esnasında belirtilen görüş ve gerekçelere atıf yapılmaktadır. Mu'tezile âlimleri ise mekruhu "terkedilmesinde herhangi bir maslahat bulunan fiil" şeklinde tanımlamışlardır (Tehânevî, II, ; Zerkeşî, I, ).

Şâriin bir fiilin yapılmamasını kesin olarak yasaklamaksızın istemesi değişik şekillerde olabilir; bunların başlıcaları şunlardır: 1. Kesin yasak anlamına gelmeyecek bir bağlamda "kerâhe" lafzını kullanması. Meselâ Hz. Peygamber'in, "Allah analara saygısızlık göstermeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, -ödenmesi gereken hakkı- önlemeyi ve -hak edilmeyen şeyi- istemeyi haram kılmıştır. Onun bunun dediklerini aktararak vakit geçirmeyi, çok soru sormayı ve malı boşa harcamayı da sizin için mekruh görmüştür" (farklı lafızlarla bk. Dârimî, "Riḳāḳ", 38; Buhârî, "Zekât", 53, "Riḳāḳ", 22; Müslim, "Aḳżıye", 10, 13, 14) meâlindeki hadisinin son cümlesinde "kerâhe" kökünden türemiş bir fiil kullanılmıştır. 2. Yasaklayıcı bir sîga kullanmakla beraber bunun haramlığı değil mekruhluğu ifade ettiğini gösteren başka bir delil (karîne) bulunması. Meselâ, "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın" (el-Cum'a 62/9) meâlindeki âyette geçen "alışverişi bırakın" emri aslında "alışveriş yapmayın" mânasına gelen, yani cuma namazı sırasında bu işi yasaklayan bir ifadedir. Ancak başka deliller ve bağlam, bu yasağın bizzat alım satımın kötü görülmesi sebebine değil mükellefi cuma namazının edasından alıkoyması gerekçesine bağlı olduğunu göstermektedir. 3. Bir fiilin yapılmamasını özendirici ifade kullanması. Meselâ, "Mehrin (veya nikâhın) en iyisi kolay olanıdır" (Ebû Dâvûd, "Nikâḥ", 31) meâlindeki hadiste mehirde kolaylaştırma yolunun özendirilmesi zıt anlamıyla mehir miktarında aşırıya gitmenin mekruh olduğunu göstermektedir.

Mekruh bir fiilin işlenmesi fakihlerin çoğunluğuna göre cezayı gerektirmez, fakat kınanan (müslümana yakışmayan) bir davranış sayılır; bu tür fiilleri Allah rızâsı için terkeden kimse övgüye lâyık olur ve sevabı hak eder. Hanefî fakihleri ise mekruhu "tahrîmen" ve "tenzîhen" kısımlarına ayırıp hükmünü de buna göre belirlemeye çalışmışlardır. Tahrîmen mekruh şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği, ancak bu talebin haber-i vâhid gibi zannî bir delille sabit olduğu durumları ifade eder. Bu tür mekruh harama yakın ve vâcibin simetriği kabul edildiğinden işlenmesinin vâcibin terkinde olduğu gibi cezayı gerektireceği belirtilir. Tahrîmen mekruha, başkalarının devam etmekte olan akid müzakeresine katılıp yeni bir teklif yapmak, başkasının evlenme teklifi üzerine evlenme teklifinde bulunmak fiilleri örnek verilebilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle davranışlardan sakınmayı kesin ve bağlayıcı tarzda istemiştir (farklı lafızlarla bk. Buhârî, "Nikâḥ", 46; Müslim, "Büyûʿ", 8, "Nikâḥ", 38, ). Ancak bu talep zannî bir delil olan haber-i vâhidle sabit olduğu için fiil haram değil tahrîmen mekruh sayılmıştır. Tenzîhen mekruh ise şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir; helâle yakın sayıldığından bu fiili işlemek cezayı gerektirmezse de kınanır. Allah rızâsı için onu terkeden kişi sevabı hak eder. Bu tür mekruha camiye gidecek kimsenin çiğ soğan ve sarımsak gibi ağır kokan şeyler yemesi örnek verilebilir. Zira Resûl-i Ekrem'in ilgili ikazından (Buhârî, "Eẕân", ; Ebû Dâvûd, "Eṭʿime", 41) böyle bir sonuç çıkarılmıştır (et-Taʿrîfât, "Mekrûh" md.; Tehânevî, II, ; Teftâzânî, II, ; İbnü'l-Hümâm, II, 80).

Fakihlerin çoğunluğu, konuya ilişkin şer'î delilin kat'îlik ve zannîlik durumunu değil fiili terketme talebinin kesinlik ve bağlayıcılık özelliğini dikkate aldığından kesin ve bağlayıcı tarzda yasaklanan fiile haram, böyle olmaksızın yasaklanana ise mekruh adını vermiştir. Dolayısıyla her olaya ilişkin delillerin değerlendirilmesi neticesinde farklı somut sonuçlara ulaşılabilmesi bir yana Hanefîler'in terminolojisindeki tahrîmen mekruh cumhur tarafından haram kapsamında mütalaa edilmekte, tenzîhen mekruh ise cumhurun mekruh dediğine karşılık gelmektedir. Bu anlayışın bir uzantısı olarak Hanefîler'e göre vâcip zannî delille sübût bulduğundan bunun terki de tahrîmen mekruh kapsamında değerlendirilmiştir. Öte yandan bu ayırım delilin kat'îliği-zannîliği ölçüsüne dayalı olduğu için haramı inkâr küfrü gerektirdiği halde tahrîmen mekruhu inkâr böyle bir itikadî sonuca yol açmaz. Hanefî imamlarından Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'den, bütün mekruhların (mutlak zikredildiğinde mekruh kelimesinin) haramı belirttiği ve tahrîmen mekruhun harama yakınlığı değil zannî delille sabit haramlığı ifade ettiği nakledilir. Bu nakillerden onunla Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf arasında bu konuda köklü bir görüş ayrılığının bulunduğu izlenimi edinilirse de İbnü'l-Hümâm, Şeybânî'nin asıl maksadının tahrîmen mekruhu inkârın küfrü gerektirmeyeceğini vurgulamak olduğunu ve bu imamlar arasında esasa ilişkin görüş ayrılığı bulunmadığını ileri sürmektedir (krş. Üsrûşenî, sy. 3 [], s. ; Sadrüşşerîa, II, ; İbnü'l-Hümâm, II, 80; Bihârî, I, 85; İbn Âbidîn, I, ).

Şâtıbî, tek tek ele alındığında mekruh sayılan fiillerin devamlı işlenmesinin âdet haline getirilmesi durumunda konuya küllî bir bakış yapılması ve bunun memnû kapsamında düşünülmesi gerektiğini savunur. Yine mekruhla haram arasında -mendupla vâcip arasındaki gibi- bir hazırlama ve hatırlatma ilişkisi bulunduğunu, yani mekruhtan kaçınma gayreti gösteren kişinin öncellikle haramdan uzak durma çabası içinde olacağını vurgular. Diğer taraftan mekruhların mekruh olarak yerleşebilmesi için gerek haramlarla gerekse mubahlarla denk tutulmaması gerektiğine dikkat çeker; birinci tutumun zamanla bunların haramlığı, ikinci tutumun da mubahlığı yönünde bir inancın doğmasına yol açabileceğini belirtir (el-Muvâfaḳāt, I, , ; IV, ). Müctehid imamların "tahrîm" lafzından çekindikleri için zaman zaman "kerâhet" (mekruh) kavramını "haram" anlamında kullandıklarını hatırlatan İbn Kayyim el-Cevziyye de bu noktayı dikkatten kaçıran bazı mezhep mensuplarının belirtilen durumları haram değil mekruh olarak nitelemeleri sonucunda o hususlarda tenzihî bir kerâhetin, hatta terk-i evlânın söz konusu olduğu kanaatinin yaygınlaştığını, böylece dine ve müctehidlere karşı büyük bir yanlışlığın yapıldığını ifade eder (İʿlâmü'l-muvaḳḳıʿîn, I, ).

Sırf dinî sebeplerin yanında dünyevî bir maslahat sebebiyle de (kerâhe irşâdiyye) şâri' tarafından bazı fiillerin mekruh sayıldığı (Zerkeşî, I, ) göz önüne alındığında bütün ibadet ve muâmelât bahislerinde mükellef tarafından işlenmesi hoş karşılanmayan birtakım davranışların söz konusu olabileceği tabiidir. Bu tür davranışlar genellikle fürû-i fıkıh kitaplarında her bir ana konu içerisinde incelenir. Namaz kılınması mekruh olan vakitler, namazın mekruhları, orucun mekruhları gibi. Ayrıca yeme içme, giyim kuşam, temizlik, kadın-erkek ve karı- koca ilişkileri, alım satım gibi konularda dünyevî herhangi bir maslahat sebebiyle mekruh sayılan bazı davranışlar fıkıh ve ilmihal kitaplarının "kerâhiye ve istihsan" bölümleriyle ahlâk ve âdâb kitaplarında müstakil olarak ele alınır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

kaynağı değiştir]

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası