ibret verici kısa hikayeler / ders verici masallar ile ilgili çocuk masallarını hikâyelerini okuyun.

Ibret Verici Kısa Hikayeler

ibret verici kısa hikayeler

Birinci ve de en önemli ders.

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyiogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi:

"Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adi nedir?"

Bu herhalde bir çeşit saka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saclı bir kadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama adini nereden bilecektim ki! Son soruyu yanıtsız bırakıp kâğıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu.

"Tabii dahil" dedi, hocamız.

"İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve `Merhaba' demeniz gerekse bile."

Bu dersi hayatim boyunca unutmadım. O hademenin adini da. Dorothy idi.

İkinci önemli ders: Yağmurda otostop!

Bir gece vakit gece yarisina doğru Alama otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. Gecen her arabaya el sallıyordu.

Yanında durdum. 60'li yıllarda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama'da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar oturdum. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi. Verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı.

Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar.

Bir de not ekliydi, armağanda.

"Gecen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının bas ucuna zamanında ulaşmayı basardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Allah bana yârdim eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yârdim eden herkesi kutsasın! En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole.

Üçüncü önemli ders: Size hizmet edenleri hep hatırlayın.

Bir pastanın uç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yasında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu. Çocuk sordu:

"Çikolatalı pasta kaç para?"

"50 cent!.."

Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:

"Peki dondurma ne kadar."

"35 çent"

dedi garson kız sabırsızlıkla.

Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek basına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki. Çocuk parasını bir daha saydı ve

"Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi.

 Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaslar temizleyecekti. Bos dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 çent duruyordu.

Dördüncü önemli ders: Yolumuzdaki engeller.

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir koylu çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.

"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.

Koylu, buğun dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.

"Her engel, yasam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."

Besinci önemli ders: Önemli olan vermektir.

 Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yasam sansı beş yasındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan ayni hastalıktan mucizevî şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu.

Doktor durumu beş yasındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi. Kan nakli ilerken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu.

Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu:

"Hemen mi öleceğim?"

Küçük doktoru yanlış anlamış, ablasına vurundaki bütün kani verip, öleceğini sanmıştı

anlamlı bir mesaj içeren insanın ders çıkardığı hikayelerdir.

Hintli yasli bir usta, ciraginin surekli herseyden
> sikayet etmesinden bikmistir. Bir gun ciragini tuz almaya
> gonderir.
> Hayatindaki herseyden mutsuz olan cirak dondugunde,
> yasli usta ona, bir avuctuzu,bir bardak suya atip icmesini soyler.
> Cirak, yasli adaminsoyledigini yapar ama icer icmez agzindakileri
> tukurmeye baslar.
> Tadi nasil? diye soran yasli adama ofkeyle aci diye
> cevap verir.
> Usta kikirdeyerek ciragini kolundan tutar ve disari
> cikarir. Sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve
> ciragina bu kez debir avuc tuzu gole atip, golden su icmesini soyler.
> Soyleneni yapan cirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla
> silerken, usta ayni soruyu sorar:Tadi nasil?
> Ferahlatici diye cevap verir genc cirak. Tuzun tadini
> aldin mi?diye sorar yasli adam,
> Hayir diye cevaplar ciragi. Bunun uzerine yasli adam,
> suyun yanina diz cokmus olan ciraginin yanina oturur ve
> soyle der:
>
> Yasamdaki acilar tuz gibidir, ne azdir, ne de cok.
> Acinin miktari hep aynidir. Ancak bu acinin siddeti, neyin icine
> konulduguna baglidir.. Acin oldugunda yapman gereken tek sey aci
> veren seyle ilgili hislerini genisletmektir. Onun icin
> sen de artik bardak olmayi birak, göl olmaya calis

bir göçmen kuş, güneye doğru uçuyormuş sürüsünden ayrı. küçük kanatları fazla dayanamamış soğuğa ve düşüvermiş bir tarlanın ortasına. oradan geçen bir inek, zavallı kuşun üstüne dışkılamış. göçmen kuş dışkının sıcaklığıyla kendine gelmiş, neşe içinde ötmeye başlamış. onun sesini duyan bir kedi, kuşu dışkılardan bir güzel temizlemiş ardından da midesine indirmiş. bu hikayeden çıkarılacak dersler varmış. size her pislik atan size kötülük etmiş demek değildir, sizi pislikten her kurtaran da size iyilik etmiş demek değildir gibi. ama bence ana tema şudur: pisliğin içinde bile olsan, ne var ki mutluysan, sesini çıkarma..

Kavanozdaki hayat

Profesör, felsefe dersinde büyükçe bir kavanozu masanın üstüne koymuş ve içerisini tenis topları ile doldurmuş. Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.

Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade etmişler. Bu sefer çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza dökmüş, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmuş.

Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sormuş profesör. Öğrenciler :Evet doldu demişler."

Profesör bu kez kumu yavaşça kavanoza dökmüş. Kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurmuş. Tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.

Öğrenciler de koro halinde "Evet, bu kez gerçekten doldu" demişler. Gülümsemiş profesör ve masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi kavanoza boşaltmış. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurmuş.

Profesör "Eveeet" diyerek: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız vs. Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olanlar; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerli. Vaktimizi ve enerjimizi ufak tefek şeylere harcar, israf edersek, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinize ilgi gösterin. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kavanoza öncelikle tenis toplarını yerleştirin. Hayatınızdaki incelikleri sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur!" demiş. Bu arada bir öğrenci parmağını kaldırmış ve sormuş: "Peki, o iki fincan kahve nedir hocam?" Profesör bilge tavırlarıyla eklemiş: &#;Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vakti ayırın!"

--spoiler--
geçmiş zaman, hiç geçinemeyen bir baba ve oğlu varmış. baba , oğlunu

" sen adam olamazsın"

diyerek devamlı ikaz edermiş. gel zaman git zaman oğlan, ülkenin veziri olmuş. genç vezir, adamlarına babasını yanına getirmeleri için emir vermiş. yaşlı baba , yaka paça vezir oğlunun huzuruna çıkarılmış. kendisi ile gurur duyan vezir,

"bak baba gördün mü beğenmediğin oğlun vezir oldu"

demiş. baba oğluna şöyle bir bakmış ve demiş ki ;

"oğlum, ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim".
--spoiler--

Patates bahçesi

Nebraskada yaşlı bir adam yaşıyordu. Patates ekmek için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, fakat bu o yaştaki biri için çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve durumunu anlattı:

Sevgili David,

Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.

Sevgiler, Baban.

Yaşlı adam birkaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı:

Babacığım, sakın bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm!

Sevgiler, David

Ertesi gün sabaha karşı FBI ve yerel polis çıka geldi ve tüm sahayı kazdı ama herhengi bir cesede rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı.

Babacığım, Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.

Sevgiler, David.

*****
can atakli

Dostlarından biri, Fransız kralı Lui' ye, Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder. Kral, alaylı alaylı gülerek; Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlanda da aynı illet vardı; fakat o hastalıktan mucizevî şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı!" dedi. Kollarınan serum takılıp birinden öbürüne kan nakli yapılmaya başlandı. Kan nakli ilerlerken, çocuk, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu. Bir an geldi, gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: "Doktor amca, hemen mi öleceğim?" Böyle bir soru doktoru şaşırtmış, ablasını da ağlatmıştı. Meğer minik yavru, doktoru yanlış anlamış, ablasına vücudundaki bütün kanları verip, öleceğini sanmıştı. Meğer o, ablası yaşasın diye, kendi ölümünü göze almıştı; bütün kanını vermeye evet demişti, yeter ki ablası canlı kalsın, ölmesin.

Yeni evli bir cift vardi. Evliliklerinin daha ilk aylarinda, bu isin hic de
hayal ettikleri gibi olmadigini anlayivermislerdi. Aslinda birbirlerini sevmiyor degillerdi. Son zamanlarda o kadar sik olmasa da, evlenmeden önce sik sik birbirlerini cok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüslerdi. Ama simdilerde,
kücük bir soz, ufak bir hadise aralarinda orta capli bir kavganin cikmasina
yetiyordu. Bir aksam oturup, iliskilerini gozden gecirmeye karar verdiler. Her
ikisi de, bosanmayi istememekle beraber, islerin böyle gitmeyeceginin
farkindaydilar. Erkek, "Aklima bir fikir geldi" dedi. "Bahceye bir agac dikelim
ve eger bu agac uc ay icinde kurursa bosanalim. Kurumaz da buyurse bunu bir daha
aklimizdan gecirmeyelim. Bu süre içinde de ayri ayri odalarda kalalim." Bu ilginc fikir haniminin da hosuna gitti. Ertesi gun gidip bir meyve fidani aldilar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay gecti. Bir gece bahcede karsilastilar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardi

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder.

Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama

Bir gün Avrupanın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo belliki oldukça pahalıdır.

Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile o mağazaya gider. Şanslıdır tablo hala satılmamıştır .içeri girer ve tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum. Tüm paramda bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve resmi satar.

Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.

Mağazada adamın arkadaşlarıda vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar.

-Sen ne yaptın o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar cüzi bir rakama sattın?

Adam cevap verir:

-Evet ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim. Ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim.

Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve
mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam,
iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki
en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş,
yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından
kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam
anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir
mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.

Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri
bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten
sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma.
Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve
şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.

Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen
annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da
kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk
konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam
sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister.
Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak.
Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım,
böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık.
Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene
ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat
kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp
taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.

Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu,
her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra,
büyük ustanın karşısına çıkmış.
Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,
genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun,
bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği
gururla elini uzatmış, avucunu açmış.

"işte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım,
şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap
vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da
aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın."
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini
kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.

Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış,
mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana
böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra
söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken,
yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış.
Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp
çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı
biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
"BU TAŞ, YEŞiM TAŞI DEĞiL USTA!".

Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda, genç bir kadın uçağına binmek üzere bekliyordu.
Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek için bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı.
Dinlenmek ve kitabını okumak için VIP salonunda bir koltuğa yerleşti.
Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu; dergisini açıp okumaya başladı.
Genç kadın ilk kurabiyesini aldı. Adam da bir tane aldı. Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve:
Sinir birşey! Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı onu yumruklardım diye düşündü.
Bayan bir kurabiye alıyor, adam da bir tane alıyordu. Çıldıracak gibiydi bayan ama olay çıkarmak istemiyordu.
Nihayet son kurabiye kalınca kadın 'Bu küstah adam şimdi ne yapacak' diye düşündü.
Adam son kurabiyeyi aldı; onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi
Aaaa! Bu kadarı da fazla! Çok öfkelenmişti şimdi! Kadın sinir içinde kitabını ve diğer şeylerini alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi.
Uçaktaki koltuğuna oturdu. Gözlüğünü almak için çantasını açtı. Ne görsün? Kurabiye paketi açılmamış olarak orada duruyordu.
Çok utandı. Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı. Kurabiyelerinin paketini açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.
Adam kendi kurabiyelerini, hiç sinirlenmeden, yüksünmeden kadınla paylaşmıştı,
Kadın kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti. Ve şimdi bu durumu açıklama şansı yoktu. Özür dileme olanağı da kalmamıştı.
Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır.

Taş atıldıktan sonra!

Söz ağızdan çıktıktan sonra!

Fırsat kaçtıktan sonra!

Zaman geçtikten sonra!

Pers Sultanı iki Adamı Ölüme Mahkum Etmiş. Sultanın Atını Nekadar Sevdiğini Bilen Mahkumlardan Biri Hayatını Bağışlarsa Bir Yıl içinde Ata Uçma Öğretebileceğini Söylemiş.
Kendini Dünyadaki Tek Uçan Ata Binerken Hayal Eden Sultan Bunu Kabul Etmiş.
Diğer Mahkum inanmayan Gözlerle Arkadaşına Bakmış Ve;
-Atların Uçamadığını Biliyosun, Nasıl Olupta Böyle Delice Bir Fikir ile Çıkabildin Ortaya, Yalnızca Kaçınılmazı Geciktiriyosun Okadar Demiş.
-Tek Değil, Demiş Birinci Mahkum.. Kendime Dört Özgürlük Şansı Veriyorum.
Birincisi: Sultan Bu Yıl içinde Ölebilir.
ikincisi: Ben Ölebilirim.
Üçüncüsü: At Ölebilir.
Dördüncüsü: Belki Ata Uçmayı Öğretebilirim.

(bkz: beşinci boyut)
(bkz: kalp gözü) günde iki kere izle dersin kralını al. *

> usta kikirdeyerek ciragini kolundan tutar ve disari
> cikarir. sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve

şu kısmı okuduktan sonra dedim usta heralde niyeti bozdu ve çırağa kayacak.

İbretlik Hikayeler

İbretlik hikayeler oku bölümümüzde sizler için; ibretlik dini hikayeler, yaşanmiş ibretlik hikayeler, ağlatan ibretlik hikayeler ve bunların yanı sıra ibretlik kısa hikayeler, peygamberlerin hayatindan ibretlik hikayeler,

  • Yaşanmış Hikayeler

    BELEDİYENİN BAŞKANI

    BELEDİYENİN BAŞKANI (Yaşanmış Hikayeler) Engelliler haftası için Hazırlanan, yaşanmış hikayeler&#;Belediye Başkanı&#; isimli öykü, gerçek hayattan ilham alınan bir ibretlik hikayeyi...

    Devamını Oku

  • ibretlik dini aşk hikayeleri

    Gülsuyu

    Gülsuyu &#; İbretlik Dini Aşk Hikayeleri &#;Gülsuyu&#; isimli bu ibretlik dini aşk hikayeleri, imanın rehberliğinde yaşanan bir aşkın ne kadar...

    Devamını Oku

  • evlilik hikayeleri

    BOŞANMAKTAN VAZGEÇİREN SÖZ

    BOŞANMAKTAN VAZGEÇİREN SÖZ (İbretlik Evlilik Hikayeleri) İbretlik Evlilik hikayeleri; &#;Boşanma kararı almak, hayatınızda verebileceğiniz en zor kararlardan biridir. Ancak, bazen...

    Devamını Oku

  • ibretlik dini hikayeler

    BURADAN SU İÇMEK MÜSLÜMANA YASAK

    Buradan Su İçmek Müslümana Yasak (İbretlik Dini Hikayeler) İbretlik Dini hikayeler in insan hayatına kattığı önem tartışılmaz. İnsanların yaşadıkları tecrübelerden...

    Devamını Oku

  • EVLİLİK HİKAYESİ

    VEFAKAR ANNEM / ÇÖP TENEKESİ

    VEFAKAR ANNEM / ÇÖP TENEKESİ  (İbretlik Evlilik Hikayesi) İbretlik Evlilik hikayesi; &#;Evliliklerde yaşanan zorluklar her zaman kaçınılmazdır, ancak ailenin birlikte...

    Devamını Oku

  • iman dersi

    KÖLENİN VERDİĞİ İMAN DERSİ

    Kölenin Verdiği İman Dersi &#; İbretlik Dini Hikayeler  İbretlik dini hikayeler; İman ve ibadetlerimiz, hayatımızın merkezinde yer alır. Kimi zaman...

    Devamını Oku

  • ibretlik hikayeler

    Sarı Öküzün Hikayesi

    Sarı Öküzün Hikayesi Sarı öküzün hikayesi, hayatın her alanında geçerli olan bir gerçeği anlatıyor: taviz vermeye başlarsanız, sonunda elinizde hiçbir...

    Devamını Oku

  • büyüklere masallar

    SARI ÖKÜZÜN HİKAYESİ

    &#;SUÇ HEP O SARI ÖKÜZ&#;DE&#;&#; / Sarı Öküzün Hikayesi Sarı öküzün hikayesi ni bilirmisiniz, hani sonu &#;Sarı Öküz&#;ü verdiğimiz gün...

    Devamını Oku

  • ibretlik kıssalar

    ŞEYTANIN SUÇU

    Ben Sadece İpi Gevşettim (ibretlik kıssalar) İbretlik kıssalar hikayemizde, biraz eğlenceli, düşündüren harika bir ibretlik hikaye, doğrusu şeytan ile ilgili...

    Devamını Oku

  • en güzel dua

    HAMAL (İbretlik Kıssalar)

    HAMAL (İbretlik Kıssalar) İbretlik kıssalar insanlara ders veren , düşünmelerini sağlayan birer hayat hikayeleridir, kısa hikayemizde hamallık yapan bir adamın...

    Devamını Oku

  • annemi özledim

    ANNEMİ ÖZLEDİM

    Annemi özledim (Yaşanmış gerçek hikayeler) Yaşanmış gerçek hikayeler insanların ibretlik hayatları , bizleri kah hüzünlendiriyor kah sevindiriyor, şimdi okuyacağınız yaşanmış...

    Devamını Oku

  • tıkandı baba kıssası

    Tıkandı Baba Kıssası

    Sultan Mahmut ve Tıkandı Baba Kıssası Tıkandı baba kıssası , ibretlik kıssalar dandır, sultan mahmudun en son söylediği söz &#;VERMEYİNCE...

    Devamını Oku

  • cumhurriyetin ilk kadın hakimi

    Cumhurriyetin İlk Kadın Hakimi &#;ADALET YILMAZ &#;

    Cumhurriyetin İlk Kadın Hakimi &#;ADALET YILMAZ &#; Atatürk&#;ün yaktığı meşale, Ömrünün sonuna kadar tuttuğu söz, Cumhuriyet Tarihimizin İlk Kadın Hakimlerinden,...

    Devamını Oku

  • ibretlik kıssalar

    KUYRUK ACISI

    KUYRUK ACISI (Yaşanmiş ibretlik kıssalar) İbretlik kıssalar dan bir Hikaye sunmak istiyorum , kuyruk acısı bir çok şey anlatır hikaye...

    Devamını Oku

  • ibretlik hikayeler

    PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR

    BİR YAHUDİ HİKAYESİ / İbretlik Hikayeler İbretlik hikayeler insanlara düşünme fırsatı verir. Hikayemiz, hüzünlü ibretlik bir hikayedir, ibretlik hikayemizi sonuna...

    Devamını Oku

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası