ekolojik ayak izi nasıl azaltılır / Karbon Ayak İzi Nasıl Azaltılır? En Etkili 20 Yöntem | Semtrio

Ekolojik Ayak Izi Nasıl Azaltılır

ekolojik ayak izi nasıl azaltılır

Ekolojik Ayak İzini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir? 9 Yöntem

Ekolojik ayak izi, insan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan çevresel etkinin gösterilmesi için geliştirilmiş bir kavramdır.

İnsan faaliyetleri, enerji ihtiyacından tüketim alışkanlıklarına kadar birçok alanda ekosistem üzerinde önemli etkiler bırakmaktadır. Doğal kaynakların kendini yenileme özelliğine zarar vermemek için bu etkilerin kontrol altında tutulması gerekmektedir.

Büyük bir ekolojik ayak izi, doğada bulunan kaynaklardan çok daha fazlasının tüketildiği anlamına gelir. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), dünyanın kaynakları yenileme hızının tüketim miktarına yetişemediğine dikkat çekiyor.

“Dünya Limit Aşım Günü”, dünyanın doğal kaynaklarının 1 yıllık kapasitesinin dolduğu tarihi belirtiyor. 2021 yılında 29 Temmuz olarak hesaplanan bu gün, doğal kaynakların düzensiz ve yoğun bir şekilde kullanıldığını gösteriyor..

Doğal dengeyi koruma amacıyla ekolojik ayak izini azaltmak için neler yapılabilir sorusunun cevabını bu yazımızda bulabilirsiniz.
İlk önce, bu kavramı ve bileşenlerini daha yakından tanıyalım.

Ekolojik Ayak İzi Nedir?

Ekolojik ayak izi kapsamında, insan faaliyetleri sonucunda tüketilen doğal kaynakların yeniden üretilmesi ve oluşan atıkların yok edilmesi için ne kadar alana ihtiyaç duyulduğu hesaplanır.

Böylece, belirli bir nüfusun sürdürülebilir bir şekilde yaşayabilmesi için gerekli olan doğal alan belirlenmiş olur.

İlk olarak kanadalı çevrebilimci William Rees tarafından ortaya atılan ekolojik ayak izi kavramı, daha sonra Mathis Wackernagel tarafından geliştirilmiştir. Bu ikili, 1996 yılında yayınladıkları “Our Ecological Footprint” isimli kitapla bu kavram üzerinde daha detaylı bir çalışma ortaya koymuştur.

Küresel hektar (kha) birimiyle gösterilen ekolojik ayak izi; tüketim, üretim alanı ve nüfus değişkenleri kullanılarak hesaplanır. Bu sayede, belirli bir nüfusun ihtiyaç duyduğu doğal kaynaklar ve bu kaynakları elde etmek için gereken alan hesaplanmaktadır.

Formülü aşağıdaki gibidir:

Ekolojik Ayak İzi (10.000 m² ha) = Tüketim x Üretim Alanı x Nüfus

Ekolojik etkiyi daha iyi anlayabilmek için biyokapasite (biyolojik kapasite) kavramına da göz atmak gerekmektedir.

Biyokapasite kavramı, belirli bir coğrafya üzerindeki kaynakların yenilenebilirlik ve üretilen atıkların yok edilmesi kapasitesini ifade etmek için kullanılır. Başka bir deyişle, ekosistemin insanların ihtiyaçlarına cevap verebilme yeteneği olarak da tanımlanabilir.

Biyokapasitenin aşılması “Ekolojik Açık” olarak adlandırılmaktadır. Yani, doğal kaynakların yenilenme hızının insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan ihtiyaca yetişememesi durumu.

Ekolojik Açık meydana gelmesi gelecek nesillerin ihtiyaçlarını giderme yeteneklerinin tükenmeye başladığını göstermektedir.

Ekolojik Ayak İzinin Bileşenleri

İnsanların çeşitli ve geniş kapsamlı ihtiyaçları sonucunda doğadan çok yönlü bir şekilde yararlanılmaktadır.
Doğal alanlar ve kaynaklar üretim ve tüketim faaliyetleri kapsamında yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.

WWF’ye göre ekolojik ayak izinin bileşenleri 6 tanedir.

  • Karbon ayak izi
  • Tarım arazisi ayak izi
  • Orman ayak izi
  • Yapılandırılmış alan ayak izi
  • Balıkçılık sahası ayak izi
  • Otlak ayak izi

Bu bileşenlerin herhangi birinde meydana gelecek iyileştirmeler ekolojik ayak izinin azalmasını sağlar.

Örneğin, daha az Co2 emisyonu sonucunda azalan karbon ayak izi ekolojik etkinin de küçülmesine sebep olacaktır.

Ekolojik Ayak İzi Nasıl Azaltılır?

Ekolojik ayak izi, insan faaliyetlerinin doğa üzerindeki yükünü anlamaya yardımcı olmaktadır.

Çevresel etkinin azaltılması, sürdürülebilir bir dünya elde etme yolunda atılan önemli bir adımdır. Bu sayede, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama yeteneği güvence altına alınmaktadır.

İnsan faaliyetleri; enerji ihtiyacı, beslenme, ulaşım, tüketim alışkanlıkları ve atık oluşumu gibi alanlara ayrılmaktadır.

Bu alanlarda ekolojik ayak izini azaltmak için neler yapılabilir belirledik ve en etkili 9 yöntemi sizin için listeledik:

Enerji İhtiyacı

1- Yenilenebilir Enerji Tercih Edilmesi

Fosil yakıt kullanımı, sera gazı emisyonuna sebep olarak çevreye zarar vermektedir. Yükselen sera gazı emisyon seviyesi, karbon ayak izinin artmasına ve ekolojik etkinin büyümesine sebep olmaktadır.

Sınırsız ve yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etmek, doğal kaynakların düzensiz bir şekilde kullanılmasının önüne geçerek çevre kirliliğinin önlenmesini sağlamaktadır. Sürekli gelişen teknolojiler sayesinde yenilenebilir enerjinin üretim maliyeti düşerken verimliliği artmaktadır.

Evlerde kullanıma uygun olan güneş enerjisinin tercih edilmesi yenilenebilir ve temiz bir kaynaktan yararlanılması anlamına gelmektedir. Ayrıca; rüzgâr ve hidroelektrik santralleri gibi daha büyük çaplı projeler ile yüksek kapasitede enerji üretilebilmektedir.

2- Enerji Verimliliği Sağlanması

Bireysel anlamda evlerde ısı ve aydınlanma amaçlı kullanılan elektrik, büyük oranda fosil kaynaklıdır. Fosil yakıt bazlı enerji üretimi yüksek emisyon ve çevre kirliliği ile sonuçlanır.

Bu da demek oluyor ki, daha bilinçli davranışlarla enerji dolaylı emisyonlarda azalma sağlanabilir. Evlerde kullanılmayan elektronik aletleri kapatılabilir ve enerji verimliliği yüksek olan ev aletleri (verimli çamaşır, bulaşık makinası vb.) tercih edilebilir.

Bireysel enerji tüketimine paralel olarak, evlerde yalıtım uygulamaları da enerji verimliliği açısından önemlidir. Herhangi bir alanda enerji ihtiyacının azalması çevresel etkinin de azalması demektir.

Bu kapsamda, enerji tüketiminde sağlanan verimlilik ekolojik ayak izinin azalması ile sonuçlanır.

Beslenme Alışkanlıkları

3- Et Tüketiminin Azaltılması

Birleşmiş Milletler’in Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre, hayvancılık faaliyetlerinin toplam sera gazı emisyonları arasındaki oranı yaklaşık olarak yüzde 15. Bu emisyonlar arasında en yüksek orana sahip olan kategori sığır üretimidir.

Özellikle kırmızı et tüketiminde meydana gelecek azalma bireysel karbon ayak izinin küçülmesine sebep olacaktır.

Sonuç olarak, ekolojik ayak izini azaltmak için beslenme alışkanlıklarını geliştirmek ve çevresel etkisi düşük olan besinleri tercih etmek gerekmektedir.

4- Yerel Ürünlerin Tercih Edilmesi

Bir ürün, üretimden bertaraf aşamasına kadar birçok süreçten geçmektedir. Ürünlerin, yaşam döngüsü olarak tanımlanan bu süreç boyunca çevreye birçok etkisi vardır.

Bu sürece ürünlerin dağıtım ve tüketim aşaması da dahildir.

Yerel ürünler, daha kısa yaşam döngüleri ile doğaya daha az zarar verirler. Bu durum her yerel ürün için geçerli olmayabilir.

Çevresel etkisi şeffaf bir şekilde belgelendirilmiş güvenilir ürünleri tercih etmek ekolojik ayak izinin azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak, üretim zincirinde daha az emisyon meydana gelen ürünleri tercih ederek doğaya olunan yük azaltılabilir.

Ulaşım Faaliyetleri

5- Toplu Taşıma Kullanılması

Bireysel taşıtlar arasında fosil yakıt bazlı araçlar çoğunluktadır. Fosil yakıtların kullanılması sera gazı emisyonuna ve çevre kirliliğine sebep olmaktadır.

Toplu taşımanın tercih edilmesi, bireysel araç kullanımından kaynaklanan sera gazı salımlarını azaltacaktır. Ayrıca, hem bireysel hem de genel anlamda emisyon bazlı çevresel etki azalacaktır.

Sera gazı salımında meydana gelen azalma, ekolojik ayak izininin de azalmasına sebep olacaktır.

6- Direkt Uçuşların Tercih Edilmesi

Hayatımızın önemli bir parçası olan uçuşların çevreye zararlı olduklarını unutmamak gerekir. Pratik ve hızlı bir çözüm sunsalar da, sebep oldukları emisyonlar küresel ısınmaya yol açmaktadır.

Uçuş kaynaklı sera gazı salımlarının toplam CO2 emisyonları arasındaki oranı yüzde 2,5’dir.

Aktarmalı uçuşlar yerine direkt uçuşları tercih ederek uçuş bazlı karbon ayak izini azaltmak mümkün. Yani, ekolojik ayak izini azaltmak için daha az CO2 salımına sebep olan direkt uçuşların tercih edilmesi gerekir.

Tüketim Alışkanlıkları

7- Tek Kullanımlık Plastik Kullanımının Azaltılması

Plastik pipet, tabak, çatal ve kaşık gibi tek kullanımlık plastiklerin büyük bir kısmı geri dönüştürülemez.

Doğada kalıcı bir çöplük oluşturan plastik atıklar, her geçen gün daha büyük bir alan kaplamaktadır.

Kullanıp çöpe atılan plastik ürünler yerine geri dönüşümü mümkün olan malzemelerden yapılan eşyaların tercih edilmesi gerekmektedir.

8- İkinci El Ürün Kullanımının Artması

Her yeni ürün, daha fazla çevresel etki anlamına gelir. Daha bilinçli bir tüketim alışkanlığı benimseyerek çevreye verilen zarar azaltılabilir.

İkinci el ürünleri tercih ederek gereksiz tüketimin önüne geçilebilir. Unutmamak gerekir ki, daha az tüketim, daha az atık demek. Atıkların azaltılması biyolojik kapasitenin aşılmasını önler.

Sonuç olarak, ikinci el ürünlerin kullanımının artması sonucunda ekolojik ayak izinde azalma meydana gelir.

Atık Yönetimi

9- Geri Dönüşümün Yaygınlaşması

Geri dönüşüm, ikinci el kullanım ile benzer doğrultuda bir sonuca yol açar. Tüketilen ürünlerin tekrar değerlendirilmesi, kaynakların daha verimli kullanıldığını göstermektedir.

Başarılı bir atık ve karbon yönetimi ile çevre kirliliği azaltılabilir, üretim ihtiyacının bir kısmı etkin bir şekilde karşılanabilir.

Böylece, insanların ihtiyaçları sonucunda çevreye verilen zarar azaltılabilir.

Ekolojik ayak izi kavramı, insan faaliyetleri sonucu bozulan ekosistem dengelerini hesaplamak ve ekosisteme geri kazandırılması gereken miktarı belirleyebilmek için geliştirilmiş bir yöntemdir. Sanayileşen toplumların üretim ve tüketim faaliyetleri, hızlı ve büyük miktarlarda üretim ve dağıtım anlayışıyla çalışır. Bu anlayış, doğal kaynaklardan sürekli olarak ve belli zamanlarda kontrolsüzce talep etmeyi gerektirmiştir. Ekolojik ayak izi kavramını ortaya atarak ekolojik sürdürülebilirliği ölçen bir doğal kaynak hesaplama aracı oluşturmayı amaçlamışlardır.

Ekolojik ayak izi; doğaya verilen zararı azaltacak, mümkünse yok edecek çözümlerin üretilmesi ve hala üretken olan doğal alanların kapasitelerinin ölçülebilmesi için geliştirilen bir yöntemdir. İnsanların doğa üzerinde yaptıkları baskı ve kullandıkları üretken doğal alan kapasitesi “ayak izi” kavramı ile simgelenmiştir. Kişinin veya toplulukların beslenme alışkanlıkları, ulaşım ve konaklama tercihleri, atık miktarı gibi etkenler doğal denge üzerinde baskı yapmış ve kaynakların tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmamıza neden olmuştur.

 

Karbon Ayak İzi Nedir?

Karbon ayak izi; insanların kullandıkları ürünlerle ve yaptıkları ile çevreye, doğaya verdikleri zarardır. Karbon ayak izi, global ekolojik ayak izinin %60’ını oluşturur. Bu nedenle bilim insanları, ekolojik ayak izini düşürmek için öncelikli olarak karbon ayak izine dikkat çekmektedir. Çeşitli hesaplamalar ve ölçümler ile belirlenen bu zarar kişiden kişiye değişiklik gösteren karbon ayak izi kendi içerisinde 2’ye ayrılmaktadır. Birincil ve ikincil ayak izi olarak ayrılan karbon ayak izi, çevreye verilen zararın anlaşılması noktasında son derece önemlidir. Birincil olan ayak izi gün içerisinde yapılan ulaşımlardan ya da ev de kullanılan cihazlardan kaynaklanmaktadır. İkincil olan ise tüm yaşam döngüsü boyunca doğaya verilen zararı temsil etmektedir.

Nasıl Azaltılır?

Karbon ayak izi azaltılabilir bir durumdur. Kişinin günlük hayatındaki düzeninde yapılan değişiklikler yaparak karbon ayak izinin azaltılmasını sağlayacaktır. Karbon ayak izinin azaltılması noktasında dikkat edilmesi gerekenler arasında ilk olarak kullanılan araçlardır. Gün içerisinde kullanılan kişisel araçlar mümkün olduğunca küçük yani düşük güçlü olmalıdır. Bu sayede çevreye verilen zarar minimum seviyeye indirilecektir. Bunun yanı sıra gün içerisinde kullanılan aracın başkaları ile paylaşılması ya da toplu taşıma kullanmakta karbon ayak izinin azaltılmasına yardımcı olacaktır.

 

Gıda ayak izini azaltmak için şişe/damacana su tüketimi bırakılabilir.

En çok tükettiğimiz sıvı olan suyun şişelenmesinde kullanılan plastiklerde bulunan bisfenol A maddesi vücutta hormon gibi davranır ve vücudun hormon seviyelerini bozar. Özellikle sıcak ortamda bisfenol A maddesine maruziyet artar. Suyun taşınması, depolanması ve tüketiciye sunulması aşamalarında çevreye CO2 yayılır. Damacaların dezenfeksiyonunda kullanılan çeşitli maddeler yine karbon ayak izini artırır. Arıtma suyu kullanmak ve dışarı çıkarken termoslara su doldurmak daha az plastik atık ve temiz çevre açısından karbon ayak izimizi azaltmaya yardım edecektir.

Et üretimi için uygulanan süreçler, gıdaların işlenmeleri, ithal gıdaların ulaşım işlemleri karbon ayak izini artırır.

Sığır ve kümes hayvanları da sera gazı salınımına neden oldukları için, üretimi azaltmak amacıyla daha az kırmızı et tüketebilir, daha çok bitkisel protein kaynaklarına yönelinebilir. Kurubaklagiller, yeni nesil tahıllar ve yağlı tohumlara diyette daha sık yer verilebilir.

Sebze meyveleri mevsiminde tüketmek karbon ayak izini azaltır.

Yöresel beslenmek, ithal ürünleri daha az tercih etmek, pazardan alışveriş yapmak, ihtiyaç kadar satın almak ve tüketmek, atık miktarını minimuma indirmek öneriler arasında sayılabilir.

Suyu daha az harcayacak şekilde yaşamayı öğrenmek karbon ayak izini azaltır.

Dünya’da ormanlık alanlar, doğal su kaynaklarımız her geçen gün daha da azalmaktadır. Kentleşmenin, doğal tarım alanların ve hayvancılığın artması ilk başta iklimi kötü etkilemektedir. Akabinde yeşil alanları ve su kaynaklarını etkilemektedir. Bireysel olarak yapabileceğimiz yeşil alanların artmasında gönüllü olmak ve evlerde su kullanımını azaltmak olabilir. En basit şekilde düşünecek olursak duşta daha az vakit geçirmeye başlamak bile bir adım olabilir.

Ekolojik döngünün bu denli bozulmasının önüne karbon ayak izimizi azaltarak geçebiliriz.

Küresel ısınmanın dünyada yarattığı sonuçlar tabii ki gıdaların çevreye verdiği etkilere dair tartışmalar yarattı. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra doğaya zarar vermeden beslenme ve yaşama konusuna dikkat edilmeli.

Vejetaryen ve Vegan beslenme gıda ayak izini düşürebilir.

Vejetaryen beslenmenin çeşitli türleri vardır. Lakto vejetaryen diyette; hayvansal besinlerden süt ve ürünleri tüketilir. Ova vejetaryen diyette; yumurta tüketilir, et ve süt tüketilmez. Lakto-ova vejetaryen diyet, en sık tercih edilendir. Bu beslenme türünde öldürülmüş hayvan ürünü tüketilmez, süt ve yumurta tüketilir. Pesketaryen diyet, sadece balığın yer aldığı diyetlerdir. Semi-vejetaryen diyette; yumurta, süt ve ürünleri tüketilir; kırmızı et tüketilmez, tavuk ve balığı sınırlı sayıda tüketilir.

Etler arasında tercih yapan vejetaryenler de vardır. Yalnızca kümes hayvanları tüketenlere polo, yalnızca su ürünlerini tüketenlere pekso adı verilir. Vegan diyette ise hiçbir hayvansal ürün yer almaz. Tüm bu beslenme çeşitleri ekolojik ayak izini azaltmaya yardımcıdır. Sağlık yönünden ele almak gerekirse kalp hastalıkları, hipertansiyon, kanser, bazı böbrek ve safra taşı riski azalır. Bu tip diyetlerde protein, omega-3, B12, çinko, kalsiyum, demir ve iyot yetersiz alınabilen besin öğeleri olabiliyor. Yine karbonhidrat, omega-6, posa, karotenoidler, folat, C ve E vitamini, magnezyum yeterli ya da fazla aldıkları besin öğeleri olabilmektedir. İyi bir diyet planıyla eksik kalan besin öğeleri tamamlanabilir, gerektiği durumlarda takviyeler kullanılabilir.

Sağlıklı beslenme ve yaşamanın önemli koşullarından biri de doğaya, hayvanlara ve başka tüm canlılara saygılı beslenmektir.

Sağlıklı beslenmenin temel koşullarından biri de sağlıklı besine ulaşabilmektir. Doğaya verilen zararların katlanarak artmasıyla hava ve toprak kirliliği üst düzeylerde seyretmektedir. Bu da verimliliği etkiler. İleride bırakın sağlıklı bir besin bulmayı herhangi bir besin bulmak için bile doğaya, hayvanlara ve diğer tüm canlılara saygılı beslenme desteklenmelidir.

Minimalist bir yaşam çözüm olabilir.

İnsanoğlunun ihtiyaçlarının bir sınırı yoktur. Ancak kaynaklarımız sınırlıdır. İhtiyaçlarımızı sınırlandırıp daha az eşya ile yaşamayı öğrenmemiz lazım. Doğaya daha az müdahale ederek, doğa ile birlikte daha huzurlu ve mutlu olabileceğimizin farkına varmamız lazım. Daha az çeşit kıyafetimizin olması, toplu taşımayı daha çok kullanmak, daha az su harcamak, daha küçük evlerde yaşamak, porsiyon kontrolü sağlamak, yöresel ürünler tercih etmek ve kısacası minimalist yaşamak karbon ayak izimizi azaltacaktır.

 

Hubert Reeves’in güzel bir sözü ile yazımı noktalamak isterim:

Doğa ile savaş halindeyiz, kazanırsak kaybedeceğiz!

U Green Clean">

Plastik kullanımına dikkat eden markalardan biri olan U Green Clean, atık israfını azaltmayı hedefler. Üretilen tüm temizlik ürünlerinde doğada kolaylıkla çözünebilen maddeler kullanan U Green Clean, çevreyi korumayı amaçlar. Kendi ekolojik ayak izini azaltmaya çalışan markanın tüm ürün ambalajları, geri dönüştürülmüş plastikten üretilir.

Hayatımıza devam etmek için suya ihtiyacımız var ve su kaynakları da sonsuz değildir. Yakın gelecekte, bir su krizinin olacağı öngörülmektedir. Bu krizi önlemek içinse su ayak izimizi azaltmalıyız. Bunun için yapabileceğimiz şeyler arasında daha kısa süreli duş almak, sebze ve meyveleri suyun altında değil de büyük bir kâse içerisinde tek seferde yıkamak, her şeyi elde yıkamak yerine bulaşık makinesini tercih etmek, bulaşıkları makineye sudan geçirmeden yerleştirmek yer alabilir. Yanı sıra, bulaşık makinesini tamamen doldurmadan çalıştırmamak da dikkat edilebilecek noktalardan biridir.

Et tüketimi birçok açıdan çevreye zarar veriyor. Ete gösterilen talep nedeni ile, besicilik ve hayvancılık da artmaktadır. Hayvanların sindirimi küresel çapta sera gazı emisyon artışına ve gübre üretimi ise bu gazların salınımının artmasına neden olur. Yem üretimi için Amazon Ormanları gibi mekanların yok edilmesi ise ayrı bir zarar verici unsurdur. Çevreye daha fazla zarar vermemek için yapabileceklerimiz arasında öncelikle et tüketimini azaltmak gelirken, vejetaryen veya vegan bir yaşam tarzı benimsemek de tercih edilebilir.

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir