has ne demek tdk / Türk Dil Kurumu – Dilimiz Kimliğimizdir

Has Ne Demek Tdk

has ne demek tdk

“Eski Türkçe” denildiğinde akla ilk gelen şüphesiz ki, Osmanlı Türkçesi olur. Ancak bu tabir oldukça yanlıştır. Bu tabirin yanlış olmasına karşın konumuzun kıyısından uzaklaşmamak adına şimdilik o konuya girmeyeceğiz&#;

Yazımızda, eskide kalan sözcüklerin listesiyle karşılaşacaksınız. Sizi, bir kısmına, daha çok Sezen Aksu ve Sıla Gençoğlu gibi isimlere ait şarkı sözlerinde denk geldiğimiz bu sözcükler ile baş başa bırakıyoruz.

Bununla birlikte, kullandığımız dili etkili ve doğru kullanmanın son derece önemli olduğunu hatırlatalıfunduszeue.info nedenle, göz atmak isteyebileceğinizi düşündüğümüz yanlış kullanılan kelimeler listemizi de bırakmış olalım ve ardından konumuza devam edelim.

1. Mamafih

Eski Türkçe

“Bununla birlikte” anlamını taşıyan bu sözcük, Osmanlıca olan pek çok sözcük gibi Arapça kökene sahip. Ve ayrıca “durum böyleyken, buna rağmen” gibi anlamları da barındıran sözcük için şöyle bir cümle içi kullanım örneği sunabiliriz;

“…Mamafih, ilerlemekten vazgeçmeyi hiç düşünmedi.”

2. Vâkıf

Eski Türkçe

Gündelik hayatta daha çok “Konuya vâkıfım.” tümcesindeki kullanımıyla karşımıza çıkan sözcük, “bilgisi olan” anlamı içeriyor.

3. Münferit

Eski Türkçe

Türk Dil Kurumu, web sitesinde yayımladığı elektronik sözlüğünde, sözcüğün anlamı olarak şu açıklamada bulunuyor: “Tek, ayrı veya kendi başına olan”.

Kurumun verdiği örnek ise Cemil Meriç’e ait: &#;Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi.&#;

4. Mütevellit

Eski Türkçe

İçinde yer aldığı cümleye “-den dolayı” anlamı katan sözcük, Arapça kökene mensup. Ayrıca örnek için; “Haybeden kaybettik, heybeden çıkar sandık. Hatıradan mütevellit, kaldıramadık o hesabı… “ şarkı sözlerini hatırlayabilirsiniz.

5. Mütehassis

Eski Türkçe

“Mütehassıs” sözcüğüyle sıkça karıştırılan mütehassis, “duygulanmış, duygulanan, duygulu” anlamlarına geliyor. Bu arada hazır yeri gelmişken, bu sözcüğün karıştırıldığı mütehassızın anlamı ise “uzmanlık”tır.

O halde şimdi de mütehassise örnek sunalım:“Gösterdiğiniz alicenap tavırlar karşısında pek bir mütehassis oldum efendim.”

6. Muzır

“Muzır” sözcüğü, “yayın” anlamına gelen neşriyat ile birlikte anılır. Çünkü bir dönem nice trajikomik repliklerin türemesine sebep olan “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” denilen bir kanun vardı ve bu kanuna dayandığı iddia eden bir heyetin üyeleri istedikleri her türlü yayını durdurabiliyorlardı. Buradan da anlaşılabileceği gibi muzır sözcüğünün anlamı “zararlı” demektir. Örnek verelim hemen;

“Kıymetli bir yazarın, çok başarılı bir eseri hakkında soruşturma başlatıldığı ve “muzır neşriyat” olduğuna karar verildiği ilan edildi. (Özlem Gökbel)

7. Alicenap

Eski Türkçe

En yalın haliyle “cömert” anlamını veren bu sözcük, “onurlu, şerefli” olarak da anlam kazanıyor. Ama günümüzde yer yer mecazen kullanılmak üzere; &#;pinti, cimri vb.&#; özellikler gösteren kişiler için de kullanıldığı görülüyor. Yani iğneleme amaçlı kullanıldığı da oluyor.

8. Berceste

Eski Türkçe

Farsça kökene sahip olan bu sözcük; “güzel, latif, seçilmiş, değerli” ve benzerleri anlamlar taşıyor.

Ayrıca bir kadın ismi olarak (günümüzde daha çok mekanların tercih ettiği bir isim olsa da) kullanılabilen berceste sözcüğü, edebiyatta; “ince anlamlı, latif, güzel, kolayca hatırlanan, sanat değeri yüksek dizeler için de kullanılıyor.

9. Beyhude

“Yararı olmayan, anlamdan yoksun” ile “boşuna uğraşları ve sözleri” tanımlamak için kullanılan sözcük Farsça kökene sahip. Tümce içindeki örnek kullanımı ise;

“O işe yaramaz adamı kurtarmak için gösterdiği tüm çaba beyhudeydi.”

Müteşekkir

Eski Türkçe

Sözcük, “teşekkür etme durumunda olan” kişiyi işaret eder. Örneğin;

“Alakadar olmanıza müteşekkirim hanımefendi.”

Namütenahi

Sözcüğün sıfat niteliği söz konusudur. Arapça “mütenahi” köklerinden türetilen sözcük; “sonsuz, ucu bucağı ve nihayeti olmayan” demektir.

Sözcüğün başında yer alan ilk iki harf Arapça olumsuzluk eki. Dolayısıyla bu sözcüğün “mütenahi” halinin anlamı, “sonu olan”dır.

Sözcüğü cümle içinde kullanmamız gerekirse;

“Onu düşündüğüm her an, namütenahi bir fezada süzüldüğümü hissediyorum.”

Beynelmilel

Eski Türkçe

 Beynelmilel sözcüğü “uluslararası” demenin eski söylenişiydi. Örnek isterseniz, alt satırı okuyabilirsiniz.;

“Atatürk’ün hayalindeki ülke, beynelmilel kültürü benimseyen bir Türkiye. (İlber Ortaylı)

Canhıraş

Eski Türkçe

Bir sıfat olan canhıraş sözcüğü, “acı acı” ikilemesinde görüldüğü gibi ayrıca; “yürek paralayan” ve “tüyler ürpertecek kadar korkunç” olanı anlatmak için kullanıyor. Farsça kökenli olan bu sözcük, hüzün hissi yaratacak durumların dile dökülmesinde yardımcı oluyor.

Sözcüğün kullanımına örnek vermek gerekirse;

“Yavru geyiğin, dişlerini, boğazına geçirmiş kaplana canhıraş çığlıkları unutulur gibi değil”

Dilhun

Eski Türkçe

İçi kan ağlayan, başka bir deyişle çok kederli ve üzüntülü kimseleri tanımlamak için kullanılan bu sözcük için Tevfik Fikret’e kulak verebiliriz:

“Ne zaman kıbleye dönsem dilhun / Seni bir mahfede pûyan görürüm” (Tevfik Fikret).

Ehvenişer

Eski Türkçe

Her anlamda pek çok kötü seçeneğin arasında tercih yapmak zorunda kalabiliyoruz. İşte bu sözcük de tam olarak o anlamı karşılıyor; kötü seçenekler arasındaki en iyi olanı/gözükeni seçmek”

“Bu parti, bana ehvenişer gözüktüğü için oyumu alabiliyor.”

Müstehcen

Eski Türkçe

“Edeb yahu!” söylemlerine temel olabilecek gücü içinde barındıran müstehcen sözcüğü, “açık seçik” anlamını taşıyor.

Örneğin;

“Kitap, müstehcen kısımlar bulundurduğu gerekçesiyle yasaklanmış.”

Meyus

Üzgün olmayı, karamsarlığı ve umutsuzluğu vurgulayan bir sözcük olan “meyus”, Arapça kökene mensup.

“Bizi bu meyus hal ve tavırlar bitiriyor açıkçası. Çünkü geleceğin güzelliklerini görmekten alıkoyuyoruz kendimizi.”

Girift

Aynı zamanda bir çalgı ismi de olan girift sözcüğünün açıklaması için; “karmaşık, çapraşık, karışık” anlamlarını sıralayabiliriz. Farsça kökene sahip bu sözcük için bir de örnek verelim:

“Öyle girift bir sorunla karşı karşıyayım ki, işin içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum.”

Haddizâtında

Eski Türkçe

Sözcük, “aslında” veya “esasında” anlamlarını içeriyor. Malum, “had” “sınır” anlamını muhteva ediyor. Sözcüğü meydana getiren diğer sözcük ise “zat”. Bu sözcük de bilindiği üzere, kişilik ve öz anlamlarını koruyan bir sözcük. Dolayısıyla herhangi bir konu hakkında yapılan açıklamanın önceki cümlelerden ayrılması sağlandığı gibi kişinin kendi görüşlerinin dile getirilmesi mümkün olur. Ve bu sayede yeni bir açıklama yapılacağı da anlaşılır.

Örneğin;

“Haddizatında pek de önemli bir ihale değildi.”

Safderun

Sözcüğümüz, “saf, temiz kalpli ve kolayca aldatılabilen” anlamlarını karşılıyor. Hem Arapça hem de Farsça kökene sahip olan bu sözcük, günümüzde pek kullanılmasa da uzun uzun yıllar önce yaşamış olanların dilinden düşmeyen bir sözcükmüş.

Sözcüğümüz için örnek vermemiz gerekirse;

“Yazık çocuğa; önüne gelen tarafından kandırılıyor. Yahu bir insan bu kadar safderun olur mu?”

Feriştah

Eski Türkçe

Kurduğu fantezilerle hatırladığımız ve Mükremin Çıtır’a olan takıntısıyla unutamadığımız Feriştah Yenge&#; Bir Demet Tiyatro&#;nun ateşli karakterine isim olan bu sözcüğün anlamı ise “bir işi yapan en iyi kişi”, yani “işin ehli” ve “alanında profesyonel” şeklinde açıklanabilir.

“Feriştahınız gelsin; yine de benden zırnık alamazsınız.”

Sirayet

Herhangi bir etkinin yayılmasını, dağılmasını açıklamak için kullanılan sözcüğün kökeni Arapça. Tıp dilinde metastaz sürecini ifade ettiği gibi bulaşma eylemini de anlatıyor.

Cümle içindeki halini örneklendirelim;

“Söz konusu düşünce, toplumun her katmanına sirayet etmişti.”

Vaveyla

Eski Türkçe

Herhangi bir olay karşısında vuku bulan şaşkınlık ya da acının sebep olduğu çığlıklara vaveyla deniliyor. Tahmin edileceği üzere, sözcüğün kökeni Arapça.  

Örneğin;

“Onun öldüğünü duyar duymaz vaveylalarıyla tüm köyü inletti”

Munis

Dedelerimizden veya ninelerimizden duyduğumuzu hatırladığımız bu sözcük, olumlu bir anlama karşılık geliyor. Arapça kökene sahip sözcük, özetle, “cana yakın” demek. Bununla birlikte; “sevimli, sıcakkanlı, uysal ve uyumlu” gibi anlamlar da içeriyor.

 “Munis tavırlarıyla dikkat çeken bu kıza beslediğim merak, beni, günden güne ona yaklaştırıyordu.”

Fevkalbeşer

“İnsan” anlamına gelen “beşer” sözcüğü ile türetilen fevkalbeşer, “insanüstü” anlamını doğuruyor.

“Fevkaladenin fevkinde” sözünü hatırladınız mı? İşte oradaki “fevk” fevkalbeşer”i tamamlayan diğer sözcük oluyor.

Sözcüğün cümle için nasıl kullanılabileceğine dair bir misal verebiliriz;

“Fevkalbeşer bir çalışmanın sonucunda, bu kadar düşük bir not almamalıydık.&#;

Mukadderat

Gündelik hayatımızdaki kullanım sıklığıyla tanışıklığımızı bir hayli ilerlettiğimiz bu sözcük bilin bakalım hangi dile mensup? Evet, aynen öyle; Arapça.

“Takdir” sözcüğünden meydana getirilen bu sözcük, “kaçınılmaz durumları” ifade etmek için kullanılıyor.

 “Ben mukedderat falan anlamam, kendi kaderimi kendim çizerim.”

Sarfınazar

Dilimizdeki karşılığı; “saymama, dikkate almama, vazgeçme” olarak açıklanabilecek bu sözcük Arapça kökenli. Daha detaylı bilgi vermek gerekirse; şayet, kendinden önce gelen sözcük “-den” ekiyle sonlanıyorsa, bulunduğu cümleye; “hesaba katılmasa da, sayılmasa da, göz ardı edilse de” gibi anlamlar yüklemektedir.  Ve bu anlamları içeren sözcüğümüz de, &#;sarfınazar&#;dır.

“Gidişatı görüyor ama sarfınazar tavırlarla bildiğini okumayı sürdürüyordu.

Hissikablelvuku

Sırada benim en sevdiğim ve listemizde mutlaka olması gereken bir kelime var. Çünkü son zamanlarda yapılan televizyon dizilerinde bu kelimeye çok rastlıyoruz. Türkçemize Arapçadan girmiş olan hissikablelvuku, önsezi demektir. Olacakları önceden hissetmek, tahmin etmek ve içine doğmak gibi anlamlara gelir. Günümüzde bu kelimeye benzer olarak altıncı his ifadesi kullanılmaktadır. Peyami Safa şu dizelerinde hissikablelvuku kelimesine yer vermiştir.

“Mustafa Kemal, inanamayacağımız ölçüdeki bir hissikablelvuku ile emirlerini verdi ve haklı olduğunu gösterdi.”

Pâyidar

Payidar sözcüğünün de kökeni Farsça. Anlamı ise “ölümsüz” sonsuza kadar yaşayacak olan, kalıcı ve devamlı anlamlarına gelir. Genelde bir kişi tarafından yapılan cami, okul, yardım vakfı için bu kelimeyi kullanırız. Pâyidar kelimesiyle cümleye, yapılan iyiliğin sonsuza kadar yaşayacağı anlamı katılmaktadır. Türk edebiyatının usta kalemi Yaşar Kemal, yılında yazdığı İnce Memed kitabında pâyidar kelimesini şu cümle içerisinde kullanmıştır:

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

Tahayyül

Kökeni hayal sözcüğüne dayanan tahayyül, bu anlamı dışında; “imgeleme, zihinde canlandırma, gözünün önüne getirme” anlamlarını karşılıyor. Bununla birlikte sözcüğümüzün etimolojik kökeninin Arapça olduğunu söyleyelim.

Örneğin;

“O kadar güzel bir iş yaptınız ki, böylesine bir sonucu tahayyül edememiştim.”

Tumturak

Tumturak sözcüğü; “ihtişam, gösteriş, debdebe, görkem” gibi sözcüklerin yerine kullanılabilecek bir sözcük. Bu kelime ile ilgili olarak birtakım kaynaklar sözcüğün Arapça kökene sahip olduğunu söylese de diğer bazı kaynaklar ise Farsça iddiasını öne sürüyor.

Bu kelimenin cümle içindeki kullanımı ise şu şekilde olabilir:

“Tumturaklı kutlamalar ve bağrışmalar hiç bana göre değil”

Müşkülpesent

“Detaycı, zor beğenen, titiz” gibi karşılıklarla anlamlandırılabilecek müşkülpesent sözcüğünü, sürekli bahane uyduranlar için kullanıldığını biliyoruz.

Sözcüğümüz Arapça ve Farsça kökene sahip bir şekilde türetilmiş.

 “Müşkülpesent yapısı yüzünden iletişim sorunu yaşıyor fakat buna rağmen bu huyundan vazgeçmiyor.”

Lâyetezelzel

“Sarsılmaz” ve “güvenilir” anlamlarını karşılayan sözcüğümüzün kökeni Arapça.

 “Türk Silahlı Kuvvetlerinin lâyetezelzel yapısı, onun caydırıcı yanlarından birini teşkil ediyor.”

Efsunkâr

Sözcüğünün kökeni olan “efsun”, “büyülü” anlamına karşılık geliyor. Bu hali ise “karşı konulamaz derecde etkileyici” olduğuna vurgu yapıyor. Yani, başka bir deyişle Scarlett Johansson&#;u düşünebilirsiniz&#;

Sözcüğün, cümle içindeki kullanımına örnek olarak;

“Onun efsunkar güzelliği karşısında hiçbirimiz bu öneriyi reddetmeyi düşünemedik

Perdebîrun

Farsça kökenli bir sözcük olan perdebîrun; “açık saçık konuşan, utanması olmayan, edep yoksunu, terbiyeden nasibini almamış” kişiler için kullanılabiliyor.

“Bu perdebîrun hareketlerinin başına bela açacağı konusunda seni son kez uyarıyorum.”

Feveran

Arapça kökenli olan bu sözcüğümüz ise “kaynama, coşma, fışkırma” anlamlarını içeriyor. Mecaz anlamıyla, fevri davranış sergilemesi beklenen kimseler için kullanılması yerinde olan bir sözcük. TDK, bu sözcüğü örneklemek için şu cümleyi öneriyor;

 “&#;Sabırlı olmak, parlamamak, duygusal feveranlardan uzak kalmak hassası da bizde çok eksik.&#; (Haldun Taner)

Mutabık

Polis telsizlerinde ve askeri iletişimde sıklıkla rastladığımız sözcüğün anlamı; “uzlaşma, anlaşma” olarak açıklanabiliyor. Arapça kökenli olan bu sözcüğün örnek kullanımı şu şekilde yapılabilir;

“Şüpheli şahıs malum adresten çıktı, mutabıkız.”

Şikemperver

Şikemperver sözcüğü sıfattır. Ve bu bağlamda; “boğazına düşkün, yemek yemeyi seven, yemek yerken zevk alan” kimseler için biçilmiş kaftan olduğunu ifade edebiliriz.

“Aldığı kiloların şikemperver yapısıyla alakalı olduğunu kabul etmesi de güzel bir başlangıç oldu.”

Âmiyâne

Söylenişte de yazım sırasında da karıştırılan âmiyane sözcüğünün kökeni hem Arapça hem de Farsça olarak açıklanıyor. Anlamına gelirsek; “basit, sıradan, bayağı” anlamlarının yanı sıra “alelade” sözcüğü yerine de kullanılabiliyor.  Ayrıca; “kabaca, kibarca” anlamları da sözcüğün ifade ettikleri arasında yer alıyor.

 “Âmiyane tabirle söylüyorum ki, bu iş tam anlamıyla safsata”

Lafügüzaf

Eski Türkçe

Sosyal medyada, siyasi arenada ya da dost meclislerinde dahi pek çok kişi için kullanabileceğimiz bu sözcüğün anlamı “boş söz”dür. Farsça kökene sahip olan kelimemiz için bir de örnek verelim;

“Bu tehditler hep lafügüzaf! Havlayan köpek ısırmaz.”

Lalettayin

Eski Türkçe

Sıfat olan “lalettayin”, Arapça kökenli ve “herhangi bir” ya da “sıradan” anlamlarını karşılıyor. Örnek vermek gerekirse;

“Lalettayin bir mart gününün lalettayin bir pazartesi&#;&#; (Sait Faik Abasıyanık)

Tufeylî

Kendi emeğini kullanmaktan imtina edenlerin sıfatını ortaya koyan tufeyli sözcüğünün anlamı; “asalak”tır. Haliyle; “başkasının sırtından yaşamlarını sürdüren kimseler&#; için kullanılıyor. Ancak bununla birlikte; “salaş, virane, yıkık” anlamlarına da sahip bir sözcük tufeyli.

“Adam bu zamana kadar hiç kendi emeğiyle yükselmenin tadını almamış ki. Onun tufeyli bir kişiliği olduğu aşikar.

Babayani

Eski Türkçe

Anlaşılacağı üzere sözcüğün kökeninde “baba” mevcut. Farsça menşeli sözcüğümüz; “dış görünüşe, gösterişe önem vermeyen, görmüş geçirmiş, hoşgörülü, babacan” kişiler için kullanılan eski bir kelime. Cümle içindeki örneği şu şekilde olabilir;

 “Senin gibi babayani biri için isnat edilenler benim bile yüreğimi parçalıyor.”

Perestiş

Farsça kökenli bu sözcüğün dilimizdeki karşılığı; “taparcasına, delicesine sevmek”tir.

“Ben ona zamanında perestij bir duygu beslemiştim.”

Merdümgiriz

Farsça kökenli olan kelime birleşik sıfat özelliği taşıyor ve “alabalığı sevmeyen, insanlardan kaçan, kendini toplumdan izole eden” kişiler için kullanılan ön ad. Günümüzde yalnızlığı önemseyen herkes için kullanılabilir. Örneğin;

“Bugünlerde sahteliğe tahammül edemeyen herkesin kaçış noktası oluyor merdümgiriz haller.”

Meymenet

Bizden önceki neslin de bol bol kullandığı “meymenetsiz” sözcüğünü hatırlarsınız…

Sözcüğün anlamı ise “bereket”tir aslında. Ama bununla birlikte; “kutluluk, uğurluluk” anlamlarını da içeren bu sözcük Arapça kökenli. Aynı zamanda, ”uğursuzluk” anlamını taşıyan “nuhuset” kelimesinin karşıt anlamlısıdır. Dolayısıyla, olumsuzluk hal ekini aldığında da, sözcüğün neden suratsız kimseler için kullanıldığı anlaşılabiliyor. Örnek verelim;

“Meymenetsiz herif! Neye elini atsa hayırsız olayların habercisi oluyor.”

Tevekkeli

Zarf olarak kullanılan tevekkeli sözcüğü; “boşuna, boş yere, sebepsiz, mesnetsiz, gelişigüzel” anlamları içeriyor.  Ve kulağımızda güzel bir tınıya sebep olan bu sözcüğün kökeni Arapça.

“Bu arada; onun o sinsi gülüşü de tevekkeli değilmiş demek ki.”

Pestenkerani

Kökeni Farsça olan pestenkerani sözcüğü, bizlere, “önemsiz, değersiz” ve “saçma” anlamlarını veriyor .Farsça kökenli olan kelime; önemsiz, değersiz, saçma ve uydurma söz gibi anlamları karşılamaktadır. Genellikle küçümseme anlamında kullanılıyor. Bir konuşmanın veya cümlenin ne kadar boş ve önemsiz olduğunu anlatır. Peyami Safa dizelerinde pestenkerani kelimesine şöyle yer verir;

“Pestenkerani bir detaya takılmışsın. Halbuki bunu yapmamalısın.”

Velhasıl

”Sözün kısası” anlamıyla, yani “özetleme” manasıyla, sözcüğün etimolojik kökeni keza Arapça. &#;Velhasılıkelam&#; şeklinde tamlama hali de mevcuttur. Öte yandan örnek vermemiz gerekirse;

“Velhasıl, bu konuyu burada noktalayalım. Yoksa tatsızlık çıkacak.”

Zahir

Zarf olarak kullanıldığında; “kuşkusuz, şüphesiz”, isim olarak kullanıldığında “dış görünüş” ve sıfat olarak kullanıldığında “açık ve/veya belli” anlamlarına gelen bir sözcüğü okumaktasınız.

Örnek verelim mi?

“Onun karşıma çıkışından zahirdi, ömrümce sevdalım kalacağı.”

Zevahir

Zahir sözcüğünden türeyen zevahir, “dış görünüm” gibi bir anlam içeriyor. Mecaz anlamda ise “durumu toparlamak” anlamını taşıyor. Örneğin,

“Sizin ağzınız, burnunuz dağılmış. Hemen zevahiri toplayın da, adamların karşısına öyle çıkalım.”

Zeyrek

Sözcüğümüz, Farsça kökenli ve  “uyanık, akıllı, güçlü, anlayışlı, zeki” gibi birden fazla anlam barındırıyor.

İşinde uzman olanları tanımlamak için söylenegelen bu sözcüğün cümle içindeki örnek kullanımı ise şu şekilde olabilir:

 “Zeyrek olduğunu göstermeyi başarabilen kadınlardan çok hoşlanıyorum.”

Zinhar

“Zinhar, zinhar deme” cümlesindeki teşbihten de anlaşılabileceği gibi “asla” anlamı içeren bu sözcük, daha çok &#;Muhteşem Yüzyıl&#; isimli dizideki bol kullanımıyla hatırlanacaktır.

Farsça kökene sahip olan bu sözcük ile ilgili örnek vermemiz yerinde olur;

&#;Zinhar kıyamam ben sana&#;&#;

Kaynak: 6

Nas ne demek? TDK'ya göre Nas ne anlama geliyor? Nas nedir?

Nasıl nedir? Nas ne demek? Nas ne anlama geliyor? Nas'ın anlamı ve detaylar haberimizde

TDK'YA GÖRE NAS NE DEMEK?

Türk Dil Kurumu'na göre nas kelimesi "Açıklık, açık ve kesin yargı." ve "Dogma." anlamlarına gelmektedir.

Nas ne demek? TDK'ya göre Nas ne anlama geliyor? Nas nedir?

Tdk nas 1. anlamı : Açıklık, açık ve kesin yargı.

TDK nas 2. anlamı (felsefe) : Dogma.

NAS NEDİR?

Sözlükte "sözü sahibine kadar götürmek, bir şeyi açığa çıkarıp daha görünür hale getirmek için yukarı kaldırmak, bir şeyin son sınırına ulaşmak" gibi anlamlara gelen nas kelimesi İslâm ilimlerinde yaygın olarak iki anlamda terimleşmiştir. Bunlardan ilk akla geleni genel kullanımıdır ki Allah'ın ve Hz. Peygamber'in sözünü ifade eder. İkincisi fıkıh usulünde açıklık bakımından yapılan lafız ayırımında kullanılan anlamıdır.

1. Allah'ın ve Peygamber'in Sözü Anlamında Nas. İslâm ilimlerinde nas (çoğulu nusûs) denilince genellikle Kur'an ve Sünnet'in lafızları kastedilir. Kaynaklar sıralamasıyla ilgili anlatımlarda Kitap ve Sünnet yerine kısaca "nusûs" dendiği de olur. Nassın bu anlamdaki kullanımında âm-has, mutlak-mukayyet olması veya delâletinin zannîliği-kat'îliği gibi hususlar söz konusu edilmeksizin dildeki bütün özellikleriyle lafız kastedilir. Günümüze ulaşan erken dönem fıkıh literatürü içinde Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'nin eserlerinde de rastlanan bu kelimenin Şâfiî'nin eserlerinde sık sık geçtiği, hatta daha sonra belirgin hale gelecek teknik mânadaki nassı çağrıştıran kullanımlarının bulunduğu görülür (er-Risâle, s. 91, ).

Bu anlamıyla nas vahyin metinsel verisi olduğundan teşrîin ve dinî bilginin temelini oluşturur; karşıtı genel olarak "ictihad"dır. İctihad, istidlâl ve kıyas gibi kavramlarla karşıt olarak zikredildiğinde nas Allah ve Peygamber'in sözünü, bu kavramlar da nasların akıl yoluyla açılımını anlatır. Mecelle'de, "Mevrid-i nasta ictihada mesağ yoktur" (md. 14) şeklinde ifadesini bulan genel anlayış da aklın nas karşısındaki pozisyonunu ve ictihadın alanını belirler. Nassın bulunduğu konularda ictihadın câiz olmayışı, nasların büsbütün ictihada kapalı olduğu değil nassın düzenlediği hususun nassa aykırı olacak bir şekilde alternatif bir düzenlemeye tâbi tutulmasının mümkün olmadığı anlamına gelir. Nitekim hemen bütün ictihadlar nas üzerinden yürütülür ve naslarla bağlantılıdır. Sünnî siyaset teorisinde imamın / halifenin seçimi nasla olmayıp ümmetin ictihadına bırakılmış bir mesele iken İsnâaşerî ve İsmâilî Şiî anlayışlarında imam nasla tayin edilir. Bu bağlamda nas terimi, Hz. Peygamber'in imam olacak kişiyi açıkça belirtmesini ve ondan sonraki imamların da kendilerinden sonrakini tayin etmesini ifade etmektedir.

2. Lafız Ayırımındaki Anlamıyla Nas. Hanefî usulcülerinin açıklık bakımından yaptıkları "zâhir, nas, müfesser ve muhkem" şeklindeki ayırım içinde nas terimi, mânasına açık bir şekilde delâlet eden ve kendisinden çıkarılan hüküm sözün asıl sevk sebebini teşkil eden, bununla birlikte te'vil, tahsis ve -vahiy süresi içinde- neshe kapalı bulunmayan lafzı ifade eder. Bu tasnifte nas açıklık yönünden müfesser ve muhkemden sonra, zâhirden önce gelir. İlk dönem Hanefî usulcülerinin tariflerindeki ortak noktayı şöyle ifade etmek mümkündür: Nas, sözün bağlamından anlaşılan bir karîne yardımıyla zâhire nisbetle daha fazla açıklık taşır ve bu durum lafzın sîgasından değil bizzat konuşandan kaynaklanır. Bunu açıklamak üzere Hanefî usul kitaplarında yaygın olarak verilen bir örnek Bakara sûresinin âyetinde geçen, "Allah alım satımı helâl, ribâyı haram kıldı" ifadesidir. Bu sözden alım satımın helâlliği ve faizin haramlığı açık biçimde anlaşılmaktadır, yani usul terimiyle zâhirdir. Fakat söz bu anlamı bildirmek üzere sevkedilmiş değildir, çünkü bu hükümler daha önceki âyetlerle bildirilmiştir. Sözün asıl sevk amacı, inkârcıların alım satımın da ribâ gibi sayıldığı iddiasını reddetmek ve bunların farklı şeyler olduğunu vurgulamaktır. Şu halde ifade alım satımla ribânın aynı şeyler olmadığı hususunda nastır. V. (XI.) yüzyılın sonlarına kadar zâhirin tanımında sözün sevk sebebi olmama şartı aranmazken bazı müteahhirîn Hanefî usulcüleri nas ve zâhiri ayırt etmek için bu şartı koşmaya başlamıştır (diğer bazı meselelerle birlikte bu konudaki tartışmalar için bk. M. Edîb Sâlih, I, ).

Nassın hükmü te'vil, tahsis veya neshi hakkında delil bulunmadıkça gereğince amel etmektir. Bu yönüyle zâhir gibi olmakla birlikte açıklık düzeyi bakımından ondan daha üstün olduğu için teâruz halinde nassın anlamına öncelik verilir. Meselâ çocuğun emzirilme süresiyle ilgili âyetlerden birinde, "Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirir" (el-Bakara 2/), diğerinde, "Çocuğun karında taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır" (el-Ahkaf 46/15) denmiştir. Birinci âyet, doğrudan ve özellikle emzirme süresini beyan için geldiğinden o konuda nastır. İkinci âyet ise emzirme süresi konusunda nas değil zâhirdir. Çünkü âyetin asıl sevkediliş amacı annenin çocuk üzerindeki hakkını bildirmektir.

Mütekellimîn metoduna göre yazılmış usul eserlerinde ise açık lafızlar genellikle zâhir ve nas şeklinde ikiye ayrılır; te'vile açık olmayanlar nas (veya mübeyyen), açık olanlar zâhir diye isimlendirilir (Gazzâlî, I, , ). Buna göre cumhurun terminolojisinde zâhir Hanefîler'deki zâhir ve nassa, nas da Hanefîler'deki müfessere tekabül etmektedir. Özellikle Fahreddin er-Râzî'den itibaren bir kısım usulcü tarafından muhkemin nas ve zâhiri kapsayan bir terim olarak kullanıldığı dikkate alındığında cumhurun müteahhirînine göre muhkemin Hanefîler'deki zâhir, nas ve müfesseri içine alan geniş kapsamlı bir terim olduğu söylenebilir.

Öte yandan Gazzâlî nas kavramının âlimler arasındaki üç farklı kullanımını şöyle açıklar: 1. Zâhir lafız anlamında. Zâhirin nas olarak adlandırılması Şâfiî'nin kullanımı olup kelimenin sözlük anlamına uygundur. Buna göre nassın tanımı zâhirin tanımı gibi olup "kendisinden, kesin olmaksızın zannı galiple bir mâna anlaşılan lafız" demektir. 2. Uzaktan yakından başka ihtimale açık olmayan lafız anlamında. En yaygın ve en tutarlı olanı budur. Meselâ "beş" lafzı böyledir; ne dörde ne altıya ne de başka bir sayıya ihtimali vardır. 3. Herhangi bir delilin desteklediği makbul bir ihtimalin söz konusu olmadığı lafız anlamında. Delilin desteklemediği ihtimal ise lafzı nas olmaktan çıkarmaz (a.g.e., I, ; Karâfî'nin benzer gruplandırması için bk. Şer?u Ten?i?i'l-fu?ûl, s. 36).

Mütekellimîn metodunu benimseyen birçok usulcü tarafından nassa örnek olarak has lafızların (sayı isimleri, özel isimler, tür ve cins isimleri) seçilmesi nas için özel sîga arama gayretinden kaynaklanır. Şâriin kastının bilinmesiyle ilgili olarak nas lafızda ilâve bir karîneye ihtiyaç olmaksızın dili bilmenin maksadı bilmeye yeterli olacağını, nas değil ihtimalli bir lafız söz konusuysa bazı hâricî karînelere ihtiyaç duyulacağını öne sürmelerinin sebebi de budur. Hanefîler ise nassı has lafıza indirgemenin yanlışlığına dikkat çekerek nassın özel bir sîgası olmadığını, lafzın nas olmasının sözü söyleyenin kastına bağlı olduğunu, bu yüzden has lafızlar gibi âm lafızların da nas haline gelebileceğini kabul etmişlerdir.

TDKGündemYaşamHaberler

Has Ne Demek? Has Kelimesinin TDK Sözlük Anlamı Nedir?

Has Ne Demek? Has Kelimesinin Güncel TDK Sözlük Anlamı Ne Demektir?

Cevap: Özgü
Kat&#x;ş&#x;ks&#x;z, En &#x;yi Cinsten, Saf
Hükümdara Özgü Olan
&#x;yi Nitelikleri Kendinde Toplam&#x;ş Olan (Kimse)
Başmakl&#x;k

Has Kelimesi Nasıl Yazılır? Has Kelimesinin Doğru Yazımı Nedir?

Cevap: Has

Has kelimesi ile Google aramalarda en çok sorulan sorular şunlardır: Has ne demek? Has kelimesi nasıl yazılır? Has kökeni nedir? Has kelimesinin cümle içerisinde kullanımı



nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası