kuran türkçe meali elmalı hamdi pdf / Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (–) - Atatürk Ansiklopedisi

Kuran Türkçe Meali Elmalı Hamdi Pdf

kuran türkçe meali elmalı hamdi pdf

Elmalılı Tefsiri

Bu uygulama hakkında

*** ELMALILI HAMDİ YAZIR TEFSİRİ Hak Dini Kur'an Dili ***

Tefsir hususunda merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Efendi'nin bu güzide eserinde şu hususlar anlatılmıştır.

1- Kur'an-ı Kerim'in sonsuz nuruna işaret edilmiş, tercemelerin mahiyeti, tesfir ve te'vilin farkı gösterilmiştir.
2- Ayet-i kerimlerin tefsirleri sadelik içinde yapılmış, ayetlerin esbab-ı nüzulü yazılmış, aralarındaki münasebet mükemmel bir şekilde gösterilmiştir.
3- Bu eserde, Müslümanlara fazilet ve terraki yolları gösterilmiş, müsteşriklerin İslam hakkındaki hezeyanlarına ilmi cevaplar verilmiştir.
4- Bu tefsiri hazırlarken birçok tefsirin yanındaki en ziyade Fahreddin Razı, Ebu Hayyan, Kazı Beyzavi ve Ebbussuud tefsirlerinden faydanılmıştır.

Uygulama Özellikleri

+ sure tamamı türkçe

+ Son kaldığım yer özelliği

+ İnternet kullanımını gerektirmez

+ Sade ve hoş bir tasarım

Güncellenme tarihi

5 Kas

Elmalılı M. Hamdi Yazır, Türk fikir ve ilim hayatının müstesna kişilerindendir. yılında Antalya’nın Elmalı kazasında doğdu. Babası Numan Efendi, aslen Burdur’un Gölhisar kazası Yazır köyü halkındandır. Numan Efendi, küçük yaşta Yazır köyünden çıkıp Elmalı’ya gelmiş, orada okumuş ve “Şer’iye Mahkemesi” başkâtibi olmuştur. Hamdi Efendi’nin annesi, Elmalı âlimlerinden Mehmet Efendi’nin kızı Fatma Hanım’dır. İlkokulu ve bugünkü ortaokula denk sayılan Rüşdiye’yi Elmalı’da bitiren Hamdi Efendi, yılında, dayısı hoca Mustafa Sarılar ile birlikte İstanbul’a gelmiş ve devrinin âlimlerinden Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den ders almıştır. İstanbul’daki diğer tanınmış hocaların da derslerine devam ettikten sonra, yılında “Bayezit dersiâmı” olarak icazet almıştır. ’de Antalya Mebusu olmuş ve II. Meşrutiyet’in bu ilk meclisinde, özellikle “Kanun-i Esâsi”sinin değiştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Kız kardeşini arkadaşı ile evlendirir; aynı yıl, 6 ay sonra da arkadaşının ölen ablasının kızı ile evlenir. Planları, eşleri ve çocukları ile büyük bir evde yaşamaktır. Medrese eğitimi sırasında Arapça ve Batı eğitiminin önemini kavrayarak Fransızca da öğrenmiştir. İttihat ve Terakki yöneticilerinin sıkıntı duyacakları bir dönemde yayımlanan dini konulu süreli yayınlardan Sebil-ür Reşad, Beyanü’l-Hak ve Ceride-i İlmiye’de 70’in üzerinde makalesi yayımlanmıştır. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın, makaleleri incelendiğinde geniş İslami ve felsefi kültür, araştırma yeteneği, içinde yaşadığı toplumun güncel konularıyla olan yakın ilgisi dikkat çekicidir.   yılında Mülkiye Mektebinde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta “Fıkıh” dersleri vermiştir. Cumhuriyetin ilanı sırasında Mütehassısîn Medresesi’nde mantık müderrisi idi. İki yıl süre ile Sultan Mehmed Reşad’ın huzurunda verilen derslerde ders muhatabı olarak bulundu. Şer-i Mahkemelerin Adliyeye bağlanması üzerine bir İslam Akademisi hüviyetinde Bab-ı Meşihatta kurulan Dar’l-Hikmet’l-İslamiye’nin azalığına 4 Ağustos ’de atanmış, 2 Nisan ’da da başkanlığına getirilmiştir. Teklif üzerine I. Ferid Kabinesinde Evkaf-ı Hümayun Nazırlığına getirilmiş, 4 Mayıs–30 Eylül arasında Paşa’nın istifasına kadar görevde kalmıştır. 15 Eylül ’da Heyet-i Ayan azalığına getirilmiştir. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi Müderrisliği’ne getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanında Mütehassısîn Mektebinde mantık müderrisi idi. İnkılaptan sonra Ankara’ya celb ile yapılan mahkeme sonunda idamla yargılandı. Suçu, Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükûme­ti’nin faaliyetlerine karşı olan Ferit Paşa kabinesinde bakan olmaktı. Savunmasını kendi yaptı ve yargılama sonunda “siyasi şaibelerden beri, nezih bir sima-yı ilm ü irfan olduğu” anlaşıldı ve 40 günlük tutukluluk sona ererek İstanbul’a döndü. Medreseler kaldırılınca evinde inzivaya çekilmiş, ilmî tetkik ve araştırmalarına devam etmiştir. Yirmi yıl kadar devam eden bu yalnızlık devresi, “Hak Dini Kur’an Dili” adındaki Türkçe tefsiri hazırlamasına imkân vermiştir. Tefsire başlamadan önce Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa’nın teşviki ile “Büyük İslam Hukuku Kâmusu” ile meşgul bulunuyordu. Bu eserle birkaç yıl meşgul olduktan sonra yarım bırakmış ve tefsiri yazmaya başlamıştır. Âyan üyeliğinin son yıllarında, fıkıh okuttuğu dönemde Batının hukuk esaslarını tanımak için Fransızca eserleri okumaya başlamıştır. ’de Fransızca’dan tercümeye başladığı Paul Janet ve Gabriel Sealles’in “Histoire de la Philosophie” adlı “felsefe tarihi” kitabını tamamlayarak ilave ettiği önemli bir dibace (ön söz) ve diğer haşiyelerle birlikte “Metalib ve Mezahib” (Sorunlar ve Felsefe Okulları) adıyla ’te bastırmıştır. Hamdi Efendi, ayrıca devrinin güzel sanatlarından olan hat ve musiki ile de ilgilenmiştir. Özellikle “Nesih” ve “Sülüs” yazılarda iyi bir hattat idi. Aynı zamanda hâfız olduğu için alaturka musikinin çeşitli makamlarıyla ciddi bir şekilde meşgul olmuştur. Tezhip ve cilt gibi geleneksel sanatlarda da behresi vardı. Tırnakla yazı yazar ve süsleme yapardı. Türkçe, Arapça, Farsça şiirler de yazmıştır. Hamdi Yazır bir Meşrutiyet mütefekkiri olarak gerek Cumhuriyet’ten önce gerekse Cumhuriyet döneminde dinî, hukuki, sosyal ve felsefi konular üzerinde düşünmüş ve bunların bir kısmına çözümler getirmiştir. Hamdi Efendi’ye göre dindar, yenilikçidir. Ancak yenilik hiçbir zaman devamlılığı ortadan kaldırmamalıdır. Hamdi Efendi sadece bir teorisyen değil, fikir ve inançları uğrunda fiilen mücadele eden bir mücahittir. Dersleri ve tercüme eserlerini Beyanu’l-Hak, Sırat-ı Müstakim ve Sebil-ür Reşad dergilerindeki yazıları tamamlar. Atatürk’ün Elmalılı’ya yazdırdığı tefsir günümüzde de önde gelen İslam âlimleri tarafından da hâlâ en güvenilir tefsir olarak kabul edilmektedir. Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığına verdiği talimatı üzerine yazdırıldı. ’te Diyanet İşleri Riyaseti Kur’an’ı çağın icaplarına göre yeniden tefsir edebilecek birine görev vermek istemiştir. Bu görev, Atatürk’ün talimatı üzerine Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a verildi. Atatürk, Şeyh Sait Ayaklanması’nın bastırıldığı, çağdaşlaşma ve modernleşme adına yapılan inkılaplara yönelik itirazların arttığı bir dönemde İslamiyet’in temel kaynağı olan Kur’an‘ın yeniden yorumlanmasını istedi. Atatürk yedi madde ile nasıl bir tefsir istediğini ortaya koydu. Bu yedi madde daha sonra Diyanet İşleri Riyaseti ile Elmalılı Hamdi Yazır arasında imzalanan protokole kondu. Atatürk, Diyanet’e gönderdiği yazıda özellikle iki maddenin üzerinde duruyordu. Yeni tefsir ‘Ehli Sünnet’ itikadına ve ‘Hanefi’ mezhebinin görüşlerine göre hazırlanacaktı. Diğer bir isteği de ‘ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetlerin genişçe izah edilmesi’ idi. Atatürk, hüküm içeren ayetlerin de Türk-İslam geleneği göz önünde bulundurularak yorumlanmasını arzu ediyordu. yılında Mehmet Akif Ersoy tercüme ile, Elmalılı Hamdi Efendi de yazmakla görevlendirilir. ’er lira ücret alacaklardı. 12 yıl süren çalışmalar, Mehmet Akif’in işi bırakması ile Hamdi Yazır’a kalır ve ’te geçirdiği kalp krizine rağmen tefsir çalışmasını yılında tamamlar. Daha sonra ailesi tarafından bu tefsir yeniden bastırılır. Bu yeni baskıda, birkaç makalesi, Anglikan Kilisesine Şeyhülislamlığın cevabı olarak hazırlanan Hz. Muhammed’in Dini başlıklı yazısı da eklenir. Diyanet İşleri Başkanlığının isteğiyle Arapça bir çeviri ile meşgulken bunu tamamlayamaz. Hamdi Efendi, 27 Mayıs ’de İstanbul Erenköy’de vefat etmiştir. Minyon bir vücuda sahip, ahlak timsali bir kişi idi. Hocası ile aynı ada sahip olduğundan kendine “Küçük Hamdi Efendi” denmiştir. Biyoloji, tıp, fizik, kimya, matematik ve felsefe konuların çok okuyan bir ilim adamı olarak da tanınmıştır.

Eserleri: 1. Hak Dini Kur’an Dili, son cildi fihrist olmak üzere 9 cilt ve toplam sayfadır. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden sağlanan tahsisat ile 12 senede tamamlanmış ve –39 yılları arasında İstanbul’da on bin adet basılmıştır. İki bin takım müellife verilmiş kalanı da dağıtılmıştır. İkinci baskısı yine İstanbul’da aynı kurum tarafından ofset tekniği ile ’da, üçüncü baskısı ise sayfa üstlerine sure adı, cüz ve ayet numaraları eklenerek bir yayınevi tarafından ’de İstanbul’da basılmıştır. Bu eseri kardeşi Hattat Mahmud Yazır tarafından on iki yıl zarfında nesih, ta’lik ve rik’a ile üç nüsha olarak kaleme alınmış, bir nüsha da Hamdi Topbaş adına yazılmıştır. 2. İrşadü’l-Ahlaf fi Ahkami’l-Evkaf, İstanbul , (Mülkiye Mektebinde okuttu derslerin bir kısmını oluşturur.) 3. Metalib ve Mezahib, İstanbul , Paris Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim üyeleri Paul Janet ve Gabriel Sealles’in ’de yayımladıkları “Histoire de la Philosophie” adlı “felsefe tarihi” eserinden dipnotlar eklenerek tercüme edilmiştir. 4. Mantık-ı İstintaci ve İstikrai, İngiliz filozofu Alexandre Bain’in “Logigue Deductive et Inductive” adı ile Fransızcaya çevrilmiş eserinden yapılan tercümedir. Süleymaniye Medresesinde ders notu olarak verilmiş ama basılmamıştır. 5. Kamus-ı Fıkıh (Yarısına yakın kısmı tamamlanmışken Fatih yangınında yok olmuştur.) 6. Hz. Muhammed’in Dini, İstanbul, tarihsiz. 7. Huccetullahi’l-Baliğa Tercemesi, Diyanet İşleri Başkanlığının isteği ile başladığı bu tercüme vefatı nedeniyle tamamlanamamıştır. 8. Usul-i Fıkh’a ait eseri. 9. Tamamı bir arada yayımlanmamış olmakla birlikte bir divançe oluşturacak kadar şiirleri. Meşrutiyetin ilk yıllarında Beyanü’l-Hak, sonraları Sırat-ı Müstakıyım ve Sebil-ür Reşad’da yayımlanmış 70’in üzerinde makalesi. Tefsirindeki mealler bir heyet tarafından gözden geçirilerek müstakil bir eser şeklinde ayrıca yayımlanmıştır.

Berna TÜRKDOĞAN UYSAL

KAYNAKÇA

Cumhuriyet Arşivi, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı Kur’an-ı Kerim tefsiri üzerine tarihli mukavelename.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Sempozyumu, Eylül , Elmalı-Antalya, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara

“Fatma Paksüt Dayısı Hamdi Yazır’ı Anlatıyor”, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Sempozyumu, Ankara

25/06/ tarihinde funduszeue.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

Fakat kör olan gözler değil,sînelerindeki kalplerdir.. °Hac 47
  • ) Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.
  • "Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir."
  • "Allah'tan başka sığınacak kimse bulamazsın." ( Kehf sûresi 27 )
  • Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım (felak süresi funduszeue.info)
  • 57) Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi.
  • Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennette konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.
  • Bana Allah yeter.
  • Kuran-ı Kerim Türkçe Meali İncelemesi - Şahsi Yorumlar

    SPOILER SPOILER Kitap içeriği hakkında bilgi içerir. Allah’ın indirdiği bir kitapta, kutsal bir kitabın incelemesinde “spoiler” da olur mu diyeceksin biliyorum, ama olur. Nasıl mı olur? Bakalım nasıl olurmuş. Okumadın ki sen bu kitabı, hem de hiç okumadın, onun için çok güzel olur “spoiler”, hatta en rahatsız edeninden. Sana sorsalar en başta Kur’an’dan hesaba çekileceğim dersin ama buna rağmen yine de okumazsın. Okusan da anlamadan Arapça olarak okursun veya ezberden okuyup boğazından farklı farklı tonlamalar çıkartarak, nağme vere vere okursun, anlamak istemezsin içindekini. Ne gerek var ki anlamaya değil mi, Allah anlasın ya yeter sonuçta(!) Hâlbuki böyle yaparak Allah’ın dediğinin aynısını geri olarak söylediğini de düşünmezsin. Din adına bir şeyler yapmak istediğinde de sana biri gelip Kur’an’dan ayet ile cevap verirse de umursamazsın o ayeti, aynı Hicr Suresi ayetteki gibi; çünkü inandığın, büyüklerinden gördüklerin doğrudur senin için. Bu ayetleri anlayamayacağını ileri sürersin, dua ayetler yeterlidir çünkü senin için. Arapça okumak tabii ki önemlidir Kur’an’ı ama senin anlaman gerektiği kadar önemli değildir. Bak mesela sana bir örnek vereyim: Senin bir yakının sana mesaj/mektup gönderse hemen açıp okumak istersin haklı olarak. Açtın ve baktın ki bu mesaj farklı bir dilde, hadi olsun Arapça bu mesaj/mektup. Hemen Arapça bilen birine gider ve sana diline çevirmesini istersin. Haklısın, seviyorsun çünkü onu ve sana çok yakın ve öğrenmek anlamak istersin, ama en çok sevdiğim dediğin Allah’ın mesajını anlamak için uğraşamazsın, bırak yakınlığı boş ver şimdi, sana Kaf Suresi ayette yazdığı gibi şah damarından daha yakın olan Allah’ın mesajını anlamak dahi istemezsin. Tamam o zaman anlaştık seninle, okumak istiyorsun Kur’an’ı ama bu sefer de Türkçe okumak istediğin için etrafındakilerden tepki alıyorsun. Ne diyorlar mesela sana “Kur’an Arapça indirildi ve Arapça okunmalı” mı diyorlar? Bunu derler tabii başka ne diyebilirler ki! O zaman gel onlara Kur’an’dan “spoiler” verelim, Allah’ın İbrahim Suresi’nde “Onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin dili ile gönderdik” diye buyurduğu 4. ayetiyle cevap verelim. Yetmedi mi bu cevap onlara, o zaman Fussilet Suresi 3. ayetten “Bilen bir toplum için ayetleri açıklanmış, Arapça okunan bir kitaptır.” dan cevap verelim. Verdik birçok “spoiler”ı, az da olsa sustular; ama bu sefer sen Kur’an’ı anlayamazsın diyecekler, anlamak için farklı şekilde bilgilerin olması lazım diyecekler. Durdun birkaç saniye, düşünüyorsun “Allah Allah” deyip içinden, şaşkınlığını belli ediyorsun, “Allah bizlere, yarattığı kullarına anlayamayacakları bir kitap mı gönderdi” diye devam ediyorsun düşünmeye. Zumer Suresi 3. ayette “Dikkat ediniz saf din Allah’a aittir” diye yazmasına rağmen bu nasıl olur diye düşünüyorsun, hatta “Allah kendi kitabı için beni başka kaynaklara mı yönlendiriyor diye de” düşünüyorsun, ama boş verelim biz bunları, bunlar kendi düşüncelerimiz bizim. Bakalım Kur’an’da Allah bu durum için neler diyor. Birkaç “spoiler” daha verelim ama bu sefer de fazla verelim biraz. Örneğin: Kamer Suresi 17, Hud Suresi 1, Yusuf Suresi 1, Kehf Suresi 1, Nur Suresi 1, Şuara Suresi 2, Neml Suresi , Kasas Suresi 2. Sanırım bu kadar “spoiler” yeterlidir onlara. Acaba fark ettiler mi genel olarak hep surelerin başlangıcından örnekler verdik. Başladın okumaya ama Muzzemmil Suresi 4. ayette de yazdığı gibi ağır ağır okuyorsun, yani anlamaya çalışarak, tabir-i caizse çember yöntemi ile okuyup ayetlerin açıklamasını farklı ayetlerden alıyorsun. Bu kısımlarda işte dikkatini bir şeyler çekiyor. İçinde borçtan kurtulma duasının olmadığını görüyorsun, ne sevdiğinle evlenme duası ne de zengin olma duasının da olmadığını görüyorsun. Doğru yolu bulma haricinde ve Allah’ı anma haricinde bakıyorsun dualar da yok içinde. Burada araya girip sana bir şey anlatmak istiyorum. Yakınımda bir karı-koca vardı, çok da değerli insanlardı. Bunlar her Ramazan ayında Kur’an’ı Arapça okuyarak bitirirlermiş. Sonra kafalarına esmiş ve demişler ki hadi bu sefer de Türkçe okuyalım demişler ve başlamışlar okumaya. Birkaç sayfa okuduktan sonra kadın kocasına demiş ki “Ne olur beni durdur imanım bozuluyor.” Çünkü din diye gördüğü, uyguladığı hiçbir şeyin Kur’an’da olmadığını hatta çoğularının da aksinin olduğunu görmüş, ya korkuyor gerçekten böyle diyor ya da sağlam bir ironi yapıyor. Evet, okuyorsun ve içinde dualar olmadığını görüyorsun, bazı tarihi olaylardan bahsettiğini okuyorsun. Kadınların din adamların söylediği gibi geri planda kalmadığını görüyorsun, erkeklerin ise kadınlardan fiziksel gücün haricinde bir üstünlükleri olmadığını da görüyorsun. Kadın mesela dışarıda veya yabancı erkeklerin yanında gülemez derler ama Hud Suresi ayette İbrahim Peygamber’in hanımın başka erkeklerin yanında güldüğünü görüyorsun ama gülmeye en ufak bir eleştiri olmayıp aksine müjde aldığını da okuyorsun. Yasak meyve konusunda ise hep Havva’yı suçlarlar diye biliyordun ama bir bakıyorsun Taha Suresi ayette Allah değil Havva’ya tabir-i caizse Adem’e yükleniyor. Merakın gittikçe daha çok artıyor, mesela Hz. Muhammed’i insan üstü bir peygamber olarak tanırken artık insan üstü değil üstün “insan” olarak tanıyorsun. Hadis kitaplarında bile geçmeyen “levlake” hadisi var ya hani “sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” diye işte buna zıt bir peygamber okuyorsun. Bakıyorsun Tekvir Suresi ayete Allah Hz. Muhammed için “arkadaşınız” diyor, sonra bakıyorsun Furkan Suresi 7. ayette Peygamber’in yemek yediğini ve çarşılara gidip alışveriş yaptığını okuyorsun ama yok hâlâ insandan üstün diyorlar ve bu sefer de Fussilet Suresi 6. ayeti okuyorsun ve “De ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım” ile doğru sonuca ulaşıyorsun. Ama yok bu sefer de “ismet” diye bir şeyler çıkartıp peygamberler günah işlemez diyorlar, hak veriyorsun onlara evet işlemez diyorsun ama bu sefer de karşına “Allah seni affetsin” diye başlayan Tövbe Suresi ayet çıkıyor, okumaya devam ediyorsun ve Nisa Suresi ile ayette Allah’ın Peygamber’e “Sakın hainlerden olma” dediğini okuyorsun, devamında da “Allah’tan af dile” kısmını okuyorsun ve onların bu dediklerini de kabul etmiyorsun. Okudukça da Tahrim Suresi 1, İsra Suresi , Muhammed Suresi 19, Fetih Suresi ayetlerinin bu konuyu desteklediğini fark ediyorsun. Unutmadan söyleyeyim, ilerleyen zamanlarda şunu da öğreneceksin ki yukarıda bahsi geçen “levlake” hadisini İncil’de Pavlus’un yazdığı Koloselilere Mektup kısmında okuyacaksın ve İslam’ın içine nasıl girdiğini de öğreneceksin. Önceden dua ediyordun “Allah’ım bizi Peygamber’in şefaatine nasip eyle” diye. İşte maalesef o zamanlar bazı şeyleri düşünmüyordun. Hesap gününde Allah’tan değil de Peygamber’den şefaat isteyerek dua ediyordun, hâlbuki Fatiha Suresi’ni her gün okurken 4. ayette “maliki yevmiddin” derken “O, din gününün sahidibir” dediğini bilmiyordun. Kur’an okumaya devam ettikçe de Zumer Suresi ayet, İnfitar Suresi ’u okuyacak ve şefaatin yalnızca Allah’ta olduğunu görecek ve öğreneceksin. Bunlar da şaşırtacak seni. Maide Suresi ayet ama seni bu kısımda rahatlatacak, etrafındakilerin hangi yanlışta olduğunu göreceksin ama bu sefer de susmak razı etmeyecek seni ve konuşmak ise çare de olmayacak sana. Mucizeler okuyordun birçok kitapta, birçok kişiden Ay'ın yarılmasından kafası kesilmiş bir çocuğun diriltilmesine kadar birçok mucizeler okudun ve duydun da. Bu sefer ise Rad Suresi 38'i okudun ve düşünmeye başladın, Hicr Suresi 7 ve 8 ile daha da çok düşünmeye başladın ve İsra Suresi 90 ile ayetler ise sende büyük bir etki yarattı ama yine de için rahat değil bu kadar çok mucizeler duydun bu zamana kadar bunlardan biri gerçek olmalı diyorsun, Peygamber'in Kur'an haricinde mucizesinin olmadığını bilmek seni rahatsız ediyor. Rad Suresi 7. ayeti ve En'am Suresi ayeti okuyorsun ("Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma.") ve mucizenin gelmediğini tamamen öğreniyorsun, hatta Peygamber'in mucize gelmedi diye üzüldüğünü, üzülmekle beraber istediğini Allah'ın ise O'na gücün yeterse yap dediğini okuyorsun ve O'na cahillerden olmadı dediğini de okuyup bu konuda da doğruya ulaştığın için hem sevinip hem de düşüncelere giriyorsun. Evliyâ adı altında bazı kişilerin yüceltildiğine sürekli şahit oldun, sen de inanıyordun ki evliyâ diye bir şey vardı ve onlar yüceltilmiyor aksine yücelerdi ama A’raf Suresi 2 ile 3. ayeti okuduğunda da Allah’ın kendisini bırakıp insanların kendilerine evliyâ bulmasına, aralarına evliyâ sokmalarına karşı çıktığını göreceksin ama burada merak edecek ve bu kelimenin manasına bakacaksın. Veli kelimesinin çoğulu olup Allah’a dost manasına geldiğini öğreneceksin yani anlayacaksın ki Allah’a düşman olmayan herkes ve kurallarına uyan herkes artık senin için de evliyâ olacak. Bundan sonra da uçan, kaçan, seslendiğinde sana yetişen, Turkcell şebekesi gibi mükemmel çekim gücüne sahip olduğu iddia edilen kişilerin aldatmacadan başka bir şey olmadığını da öğreneceksin. Maun Suresi’ni okuduktan sonra ise dinde namazın öncelik değil yardımın ve iyiliğin öncelik olduğunu öğreneceksin. Bakara Suresi ayet de destekleyecek bu görüşünü. Bu sefer de niye hep sorgunun namaz üzerinden yapıldığını düşüneceksin, çünkü “Vay o namaz kılanların haline ki yetimi doyurmadılar” kısmı çok düşündürecek seni. Namaz kelimesini detaylıca araştıracak ve namaz kelimesinin Arapça değil Farsça bir kelime olduğunu öğreneceksin ve fark edeceksin ki namaz kelimesini Kur’an’da da geçmiyor diyeceksin. Geçen kelimenin ise aynı anlamda kılınan namaz ile beraber birçok kelimelere eşit olduğunu da göreceksin. Daha birçok şeyi daha öğreneceksin. Sırat köprüsünün olmadığını, kabir azabının olmadığını, dinde hadislerin değil önceliğin ayetler olduğunu öğreneceksin. Tasavvuf denilen oluşumun ise tamamen İslam dışı olduğunu öğreneceksin. İşte burada, tam da bu zamanda tepkiler alacaksın. Peygamber düşmanı diyecekler sana, peygambersiz din olmaz diyecekler ama anlatamayacaksın kendini, sen konuşacaksın düşüncelerini söyleyeceksin ama her söylediğin söz karşı tarafta ateşe atılan odun etkisi yapacak; çünkü sen hâlâ onların gözünde peygamber düşmanı olacaksın, hâlbuki senin tek yaptığın Peygamber’i tarihte olduğu gibi Kur’an’ın içine almak olacak, hatta onlara Hakka Suresi 40 – ayetlerin arasını okuyacaksın ama onlara yine de yetmeyecek. Susacaksın ama susmanda da gönlün razı olmayacak. Dediğim gibi konuşman ise hiç etki etmeyecek, belki de sadece lütfen düşünerek ve araştırarak Kur’an okuyun diyeceksin. Biliyorum sen okuduktan sonra bunları düşüneceksin ve böyle bir inceleme yazacaksın çünkü düşünen birisin ve önceliğin ayetler olduğunu da biliyorsun. Bunda da ben genelleme yapmıyorum zaten, kimseye hakaret de etmiyorum, inancına dil de uzatmıyorum sadece sana söylüyorum evet sana. (mithrandir21 / Uğur)

    Kuran'ı Kerim Türkçe Meali: Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Evet 6 ayda bitirdim. Tarihte bir yanlışlık yok. Elimdeki baskı "Diyanet İşleri Başkanlığı" tarafından yapılmış. Uygulamada bulamadığım için en yakın gördüğüm baskı üzerinden yaptım alıntılarımı. Mükemmel bir çalışma ile karşılaştığımı ifade edebilirim. Önce "tercüme" ve "meal" kavramlarına açıklık getirilmiş. Sonrasında ise Kuran'ı Kerim'de yer alan her sureye başlamadan önce o surenin isminin ne anlama geldiği, ne zaman ve nerede indirildiği, kaç ayetten oluştuğu ve konu itibariyle neden bahsettiği hakkında bir bir bilgi verilmiş. Sadece meal boyutu düşünülmemiş. Ne kadar hoş değil mi? Sayfa sonlarında dipnotlarla anlatılmak istenen bilgiler desteklenmiş. Açıklayıcı, okurken kendine çeken bir çalışma olmuş. Neden bu kadar uzun sürdüğüne değinecek olursam da, kendimce şöyle bir karar almıştım: Kuran'ı Kerim mealini her yıl bir defa bitirecektim. Amacım sindire sindire bir yıla yaymaktı ama okuma yönünden kısır bir süreç geçirdiğim için ilaç gibi geldi diyebilirim. Şöyle bir ayrım oluyor genelde. Kuran'ı Kerim'i Arapça okuyanlar ile anlama yönünden Türkçesinin okunması gerektiğini söyleyenler Ben her iki gruba da dahilim sanırım. Arapça okurken dilin verdiği ahenkle huzur buluyor, manevi lezzet alıyorum. Türkçe okurken bize gönderilen mesajların içeriğini irdelemek hoşuma gidiyor. Hayatıma kendi adıma çeki düzen vermeye çalışıyorum. (Ne kadar becerebiliyorum orası çok tartışılır.) Her insan okumalı diye düşünüyorum. Katılmalı demiyorum, yanlış anlaşılmasın. İnanan, inanmayan herkes dini ana kaynağından tanımalı yaşayanlardan ziyade. Haddimi aşan cümleler kurmadan incelememe son vermek istiyorum. Kimi yerlerde hayatımda değişiklik kararları aldım, kimi yerlerde tüylerim ürperdi. Ama iyi ki okumuşum. Yine, yine ve yine okuyacağım. (Mikail Balcı)

    Binden fazla kitap okumuş, yüzlerce kitap yorumu yazmış birisi olarak belki de en zor değerlendirme yazım bu olacak. Öyle ya, mensubu olduğum dinin mukaddes kitabını yorumlamak hele de bu eserin müellifinin Allah (cc) olduğunu bilmek bile ürpertiyor insanı. Ara ara, Kur’an meali okurdum. Ama bir meali baştan sona ilk defa okudum. Kur’an tektir ama sanki bizlerin onu yorumlaması, ondan istifade etmesi, onu anlaması çok farklı. Çünkü ben bu meali mesela on sene önce okusam çok daha farklı gözle bakabilirdim. Oysa ki içinde bulunduğum ruh hali bende en fazla adalet, hesap günü ve hak konusunda merak uyandırdı. Nitekim, yapmış olduğum alıntılara baktığımda hemen hepsinin adalet ve haksızlıkla ilgili olduğunu görüyorum. Çünkü ben son birkaç yıldır dünyadaki en önemli konunun "adalet" olduğuna inanıyorum. İmandan hatta ibadetten bile önemli zira adil olmayanın pek çok şeyinin tartışılması gerektiği kanısındayım. Ruh halim pek iyi değil. Yıllardır inandığım, değer verdiğim, uğruna ömrümü tükettiğim pek çok şeyin fos çıktığına şahit oluyorum. Hatta bazen şöyle diyorum; Müslümanların şerrinden Allah’a sığınırım. Elbette dinim olan İslam’la hiçbir meselem yok ama Müslümanların bir kısmı ile ciddi bir meselem var. Dinin siyasallaştırılması, insanların dini duygularının istismar edilmesi, ideolojiler, cemaatler, tarikatlar, muhafazakarlar, sahte kahramanlar, riyakarlar, hayaller, tarih algısı ve daha bir çok şey… Hepsinin koca bir balona döndüğü fikrindeyim. Dine en büyük zararı, dinin mensuplarının verdiğine şahidim. İnsanların dinden soğuması konusunda, onları doğru bulup bulmamak bir yana, onları anlayabildiğimi düşünüyorum. Ben ki Umre'ye gitmiş ama inanılmaz, bir şey sırf bu Umre ziyaretinin de etkisiyle tarifsiz sıkıntılar yaşamış bir adamım. Peki, Kur’an bu konularda neler söylüyordu? Sorun, İslam’da mı insanda mıydı? Bu gözle de okudum meali. Elbette bilmediğim birçok şeyi öğrendim. Bu arada özellikle son bir aydır kafam çok karışıktı. Adına vesvese denilebilecek olan ciddi bir buhranın içindeydim –ki halen daha atabilmiş değilim. Travmatik yıllar geçiriyorum. İşte tam da bu esnada mesela şöyle bir ayet çıktı karşıma; “Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı. Ve ahiret (bundan sonraki hayat), mutlaka senin için, evvelkinden (dünya hayatından) daha hayırlıdır. Ve mutlaka Rabbin yakında sana verecek (ihsan edecek), böylece sen razı olacaksın. Duha ” Bu ayet benim için çok kritikti. Ama daha kritik olanı ise sanırım şu idi, zira tam da bana sesleniyordu Cenab-ı Hak; “İnsanlar içinde kimi de vardır; Allah'a iman ettik der, sonra da Allah uğrunda bir eziyet edildi mi, insanların eliyle olan bu sınamayı Allah'ın azâbı gibi tutar. Celâlim hakkı için rabbından bir yardım gelirse “cidden biz sizinle beraber idik” diyeceklerinde şüphe yoktur, Yoksa Allah bütün insanların içlerindekini en iyi bilecek değil mi? Ankebut / 10” İnsanlara zulmedenler, adaletten şaşanlar ve bunlara ortak olanlara, “ Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, ancak Allah'a ibadet edin. ( Cin – 18 )” ve “Allah adaletli davrananları sever. (Hucurat – 9)” diyen Kur’an, bütün hakkı yenmişlere ise şunu diyordu; “Yoksa o kötülükleri yapıp duran kimseler, kendilerini o iman edip salih ameller yapan kimseler gibi yapacağız, hayat ve memâtlarını müsavi kılacağız mı sandılar? Ne fena hükmediyorlar! (Casiye – 21)1 ve devam ediyor “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez. (Kasas - 37)” Bunları okudukça ahiret gününe daha bir iman ettim. Amentüde iman ettiğimiz Ahiret günü vardı, olmak zorundaydı. Eğer ben birine bir haksızlık yapmışsam bana, ama birleri bana haksızlık yapıyorsa, onlara bu hesap sorulmalıydı. Zaten Enbiya – 47’de, “Biz ise kıyamet günü için terazilere adaleti koruz da hiç bir nefis, zerrece adaletsizliğe uğratılmaz, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getirir koruz, hesap görücü olarak da biz yeteriz.1 buyurmuş Cenab-ı Allah. Ben bir dönem duadan ümidi kesmiştim. Duanın bir işe yaramadığını düşünür olmuştum. Ancak şunu okudum İbrahim Suresi’nde. “ Şüphesiz ki Rabbım duayı işitiyor. 42 - Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ı habersiz sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.” Çok şükür dedim içimden. Çünkü, ey kul hakkı yiyenler, aptal aptal kararlar verip talimat üzerine insanların hayatlarını karartanlar, Allah sizin yaptıklarınızdan haberdar; çok şükür benim yaptıklarımdan ya da yapmadıklarımdan da haberdar! Hele, Bakara ve ’te tamamen kendime pay biçtim. Yaradan buyurmuş ki, “Ey o bütün iman edenler sabr-ü salât ile yardım isteyin, şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. Çaresiz sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve hasılattan eksiklik ile imtihan edeceğiz, müjdele o sabırlıları.” İman ettim, ediyorum, edeceğim. Varsın, iyi ki varsın Allah’ım, çünkü senden başka güvenip, dayanabileceğimiz kimse yok. Senin adını kullanarak kirli politikalar yapanları, insanlara zulmedenleri, hak yiyenleri perişan edeceğini bilmek güzel. Sen el Adl’sin, sen her şeyi bilensin… (Mehmet Y.)

    Kuran-ı Kerim Türkçe Meali PDF indirme linki var mı?

    Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır - Kuran-ı Kerim Türkçe Meali kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kuran-ı Kerim Türkçe Meali PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

    Kitabın Yazarı Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kimdir?

    Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, (d. , Antalya – ö. 27 Mayıs , İstanbul), Türkçe Kur'an tefsirlerinden birini telif etmiş din adamı, tercüman ve hattat. Okan Bayülgen'in öz dedesidir.

    'de Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan Efendi'dir. Numan Efendi daha küçük yaşlardayken Burdur'un Gölhisar kazasının (Yazır Türkmenlerince kurulmuş) Yazır Köyü'nden ayrılarak Elmalı'ya gelmiş, tahsilini orada tamamlamış, Şeriye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Annesi Elmalı alimlerinden Esad Efendi'nin kızı Fatma Hanım'dır.

    Türkçenin yanında Arapça ve Farsça ile şiir yazacak kadar üst seviyede bir bilgiye sahipti. Ancak yazılarında sade bir Türkçe kullanmıştır. Bunların yanı sıra Fransızca da bilmektedir. "El-metalip ve'l-mezahip" adında Fransızcadan tercüme ettiği bir felsefe tarihi kitabı vardır.

    Muhammed Hamdi Yazır, ilk ve ortaokul tahsilini Elmalı'da Rüşdiye Mektebi'nde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan sonra, Arapça okudu ve İslami ilimleri öğrenmek için, dayısı Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 'de İstanbul'a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin Beyazıt Camii'ndeki derslerine devam etti. Oflu Mahmut Kamil Efendi'den fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icâzet aldı.

    Mekteb-i Nuvvab'a girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 'ten itibaren Beyazıt Camii'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi. Bir yandan da Nuvvab'da ve Mülkiye Mektebi'nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin'de fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü. yılında dersiâm oldu. Devrin ünlü hattatları Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi'den hat dersleri aldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe tefsir etmesi için vazifelendirdiği Mehmet Akif Ersoy'dan sonraki ikinci kişidir.

    II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Mebusan'a Antalya mebusu olarak girdi. Şeyhülislam fetvayı vermediği için, 1. Fetva Emini olarak II. Abdülhamit'in tahttan alınması için gereken fetvayı İttihad Terakkicilerin isteği doğrultusunda yazdı. Daha sonra da karşı cephede olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra sırasıyla, Dar-ül Hikmet-ül İslamiye azalığına (Ağustos ), Nisan 'da bu kurumun başkanlığına tayin edildi. Damat Ferit Paşa'nın kabinelerinde Evkaf (Vakıflar) Nazırı olarak vazife yaptı. Eylül 'da Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. İttihat ve Terakki'nin ilim şubesinde vazife yaptı.

    yılında Mülkiye Mektebi'nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye (Şeyhü'l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur.

    Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması (Felsefe) ile de ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, batılı yazarların eserlerini de tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.

    Cumhuriyetin ilanı esnasında Medrese-t-ül Mütehassisin'de mantık dersleri okutuyordu. Damat Ferit Paşa kabinelerindeki görevi dolayısıyla, bu kabinelerin Milli Mücadele aleyhine verdiği kararlarda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle gıyabında idama mahkûm edildiyse de, aynı zamanda yeğeni Emin Paksüt'ün kayınpederi olan Kel Ali'nin başkanlık ettiği Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yapılan muhakemesinden sonra suçsuzluğu tespit edilerek beraat etti.

    Elmalılı Hafız Muhammed Hamdi Yazır, Uzun zaman devam eden kalp yetmezliği rahatsızlığından ötürü Erenköy'de 27 Mayıs 'de vefat etti. Kabri Sahrayı Cedit Mezarlığı'ndadır.

    Beyânül-Hak ve Sebîlürreşad dergilerinde Küçük Hamdi veya Elmalılı Küçük Hamdi mahlası ile makalelerini yayınlanmıştır. Tefsirinde ise Elmalılı Hamdi Yazır imzasıyla eserini yayınlamıştır.

    Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kitapları - Eserleri

    Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Alıntıları - Sözleri

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası