atatürk ün çağdaşlaşmaya verdiği önem / Atatürk Devrimi Bir Çağdaşlaşma Modeli - Vikipedi

Atatürk Ün Çağdaşlaşmaya Verdiği Önem

atatürk ün çağdaşlaşmaya verdiği önem

Bağımsızlaşma özlemi ve bu doğrultudaki girişimler yüzyılın en belirgin özelliklerden biri olmuş ve yüzyılda da etkisini sürdüren bir olgudur. Bağımsızlaşma olgusunun en önemli bir esin kaynağı ve örnek olayı Anadolu Türklerinin Batılı sömürgeci devletlere karşı verdiği ulusal bağımsızlık savaşı ve bu savaşın utkuyla bitmesi sonucu gerçekleştirilen Atatürk Devrimi’dir. Nasıl Fransız devrimi ulusçuluk duygusunun kıta Avrupa’sında, Balkanlar’da yayılmasına yol açmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altındaki Balkanlı ulusları bağımsızlığa itmişse, Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı, Atatürk’ün Devrim Modeli de kendinden sonraki sömürgelikten kurtulma, bağımsız olma savaşımlarında, özellikle gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkili olmuştur. Öncelikle belirtmekte isterim ki Atatürk’ün Devrim Modeli Kapitalist ve Marksist Modeller arasında bir üçüncü kalkınma-çağdaşlaşma modelidir. Bunun böyle olduğunu ünlü Fransız anayasa hukukçusu Maurice Duverger gibi önemli yabancı düşünürler de öne sürmektedirler. Atatürk’ün Devrim Modeli gelişmekte olan ülkelere esin kaynağı olmuştur. Çünkü Atatürk’ün Devrim Modeli’nin başlıca özelliği “ulusal” oluşudur. Bu Model, ülkenin tarihsel, ekonomik, siyasal ve toplumsal birikimi doğrultusunda oluşturulmuştur. Atatürk Devrim Modeli’nin başarı şansı, bir ülkeye uygulanmak istenen, bir ülkenin kabullenmeye zorlandığı yapay modellerden çok daha fazladır. Çünkü Atatürk’ün Devrim Modeli bir ülkenin “gerçekleri” doğrultusunda oluşturulmuştur. Türk Devrimi’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devrimini şöyle tanımlamaktadır: Türk Devrimi nedir? Bu devrim, sözcüğün ilk anda akla getirdiği ihtilal anlamından başka, ondan daha geniş bir değişmeyi içermektedir. Bugünkü devletimiz çağlardan beri gelen eski biçimleri ortadan kaldıran en gelişmiş biçimdedir. Ulusun, varlığını sürdürmesi için bireyleri arasında düşündüğü ortak bağlardan, çağlardan beri gelen biçim niteliğini değiştirmiş, yani ulus, dinsel, mezhepsel bağlantı yerine Türk ulusallığı, ulusçuluk, ulusal kimlik bilinci bağıyla bireylerini toplamıştır. Ulus, uluslararası genel savaşım alanında yaşamın ve gücün nedeni olarak bilim ve aracın ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini kanıtlanmış bir gerçek olarak ilke kabul etmiştir. Ulus, bu değişiklikler ve devrimin doğal ve zorunlu gereği olarak genel yönetimin ve tüm yasalarının ancak dünyasal gereksinmelerden esinlenen ve gereksinmelerin değişmesi ve gelişmesiyle sürekli değişme ve gelişmesi gereken dünyasal bir yaşam yönetimi olarak kabul etmiştir. Yapılan ve yapılmakta olan devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve tüm anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. Devrimin temel ilkesi budur. Görülüyor ki, Atatürk’ün Devrimi, toplum ve devlet yönetiminde dinsel kuralları, bu kurallardan kaynaklanan yasaları, düzenlemeleri, bunların oluşturduğu düzeni itmiş, ortadan kaldırmıştır. Bunların yerine Batı’da gelişen pozitif düşünceyi; bilime, insan usuna dayalı yaşam biçimini koymayı, bunun gereği olan düzeni kurmayı ve devlet ve toplum yapısını bu doğrultuda gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Atatürk’ün Devrimi, ulusun bireyleri arasında ortak bağ olarak ulus olmayı, ulusallığı, ulusçuluğun gereklerini yerine getirmeyi öngörmektedir. Ancak dünyasal gereksinmeler doğrultusunda bu gereksinmelerden esinlenmeyi; gereksinmelerin değişmesi ve gelişmesiyle de ortaya çıkan istekler doğrultusunda yeni değişme ve gelişmelere yönelmeyi, yaşanılan çağın gerisinde kalmamayı Devrimin gereği saymaktadır. Bu yönüyle Atatürk’ün Devrimi ulusal bir devrimdir ve laik, pozitif düşünceye dayalı olarak da bilimsel, usçu niteliktedir. Atatürk’ün Devriminin büyük özelliği doğmacı olmayışı, kalıplaşmayı yadsıması; toplum ve devlet yaşamını her zaman ve her çağda doğru, geçerli sayılan kurallar ve yasalarla sınırlandırmak isteyen ideolojileri benimsememesidir. Ancak yeniliğe ve değişime açıklığına karşın Atatürk’ün Devrim Modeli’nin ve Atatürkçü düşünce sisteminin ödün vermediği, ödün vermeyeceği iki temel özelliği vardır. Bu iki temel özelliği “iki kırmızı çizgi” olarak da tanımlayabilir ve bunları şöyle açıklayabiliriz: Atatürk’ün Devrim Modeli, ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünden ve yönetim biçiminin, rejimin, siyasal otoritenin laik bir temele oturması gereğinden ödün vermez. Atatürk’ün Devriminin en büyük özelliği bir ulusal kurtuluş eylemi olarak başlaması, bu savaşın siyasal, askeri alanda başarıyla sonuçlanmasından sonra çağdaşlaşmayı amaç edinerek köklü değişmelere, toplumu bütünüyle değiştirecek gelişmelere yönlenmesidir. Atatürk’ün Devrim Modeli sömürülen, ezilen bir sınıfın ihtilaliyle gerçekleştirilen, ihtilal sonrasında o sınıfın egemenliğine dayalı bir yönetime olanak sağlayan bir devrim modeli değildir. Atatürk’ün Devrim Modeli sömürülen, ezilen, yok edilmek istenen bir ulusun, sömürgeci, yayılmacı devletlere olduğu kadar toplumun geri kalmışlığında baş sorumlu Osmanlı yönetimine, yöneticilerine karşı geliştirilmiş olmasıdır. Atatürk’ün Devrimini kendisinden öncekilerden ayıran özellik bu Devrimin ulusal boyutlarda başlaması, tüm ulusu kapsamasıdır. Atatürk’ün Devrim Modeli’nin ulusallığı yanında evrensel yönleri de vardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında ve sonraki dönemlerde sömürgeci, yayılmacı, güçlü devletler Asya’nın, Afrika’nın, Güney Amerika’nın çeşitli renkten ve soydan uluslarını sömürmekte, bu ülkelerin halklarını bağımsızlıktan yoksun bırakmaktadırlar. Devrimin önderi Mustafa Kemal’in dilinde bunlar mazlum ülkeler, mazlum uluslardır. Atatürk’ün Devrimi onlar için de esin kaynağı olacak, ulusal bağımsızlık, ulusal kurtuluş savaşları Türk Devrimini izleyen yıllarda ve günümüzde birbirini izleyecektir. Atatürk Devrim Modeli’nin bir başka evrensel boyutu da vardır. Atatürk sık sık “çağdaş uygarlıktan”, insanlığın “ortak değerlerinden” söz etmiştir. Atatürk’ün Devrim Modeli’nin amacı çağdaş, uygar bir Türk toplumu, çağdaş, uygar bir Türk devleti yaratarak, Türklerin dünya uygarlığına katkılarını çoğaltmaktır. Avusturya’nın ’lu yıllarda Türkiye’ye gönderdiği bir diplomatı, August Ritter von Kral, Atatürk Devrimi için şöyle diyor: “Bu Devrim halkın düşünce sistemini, değerlerini, davranış biçimlerini tümüyle değiştirdi. Türk insanına yeni bir görüş, yepyeni bir Weltanschaung getirdi ve tüm bunları kısa bir sürede gerçekleştirdi. Atatürk’ün Devrim Modeli gelişmekte olan ülkelere esin kaynağı olmakla beraber, bu Devrim Modeli nitelikleri ve amacı yönlerinden Batı’nın gelişme, çağdaşlaşma modeline benzemektedir. Orta Çağ zihniyeti ve feodal dünyadan uzaklaşma, ulus-devlet’e yönelme ve siyasal rejimi demokratikleştirme çabaları ve sonraları sosyal devlete yönelme girişimleri ana hatlarıyla Batı’nın gelişme, çağdaşlaşma evrimini özetler. Aynı süreci, aynı ana hatları Atatürk’ün Devrim Modeli’nde görmek olanaklıdır. Ulus-devlet’i kurmak, onu geliştirmek, çağdaşlaştırmak, demokratikleştirmek süreci Atatürk Devrimi’nde de yaşanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsi öncelikle bağımsızlaşmaya ve ekonomik kalkınmaya önem vermektedirler. Siyasal özgürlükler, rejimin niteliği şu aşamada onların programlarında çok önemli bir yer tutmamaktadır. Oysa Türk tarihinde siyasal özgürlükleri sağlama doğrultusunda eskiye uzanan bir uğraş vardır. Nasıl ki Batı’da siyasal özgürlükleri sağlamak uğraşı sosyal devlet anlayışından önce gelmişse, aynı durumu Türk tarihinde de gözlemleyebiliriz. Yüzyılda gelişen Jön Türk hareketi, anayasa rejiminin gerçekleşmesini, rejimin demokratikleşmesini Osmanlı İmparatorluğunu kurtaracak en önemli reform olarak görmüştür. Atatürk’ün Devrimi de yalnızca kalkınmayı değil, açık rejimi, özgür insanı amaçlamıştır. Ünlü İngiliz düşünürü Barbara Ward Mustafa Kemal Atatürk’ün “Batılılaşma” ve “Modernleşme” terimlerini hangi anlamda kullandığını değerlendirirken şunları söylüyor: “Mustafa Kemal bu terimleri Batı’nın Aydınlanma Döneminde, Aydınlanma Felsefesindeki içerikte kullanıyordu. O inanıyordu ki, us ve bilimsel metot yoluyla insanlık için sürekli ilerleme, gelişme olanakları yaratılabilinir. Bilim ve endüstrileşme yolu ile Batı ilerlemenin, gelişmenin gerçek anahtarını bulmuştu. Ve Türkler de bundan yararlanarak, ulusal yaşamın her yönüne rasyonel ve bilimsel metotları uygulayarak ilerleme yolunu açabilirlerdi. Mustafa Kemal inanıyordu ki rasyonel olmayan düşünce biçimi, bilimsel gerçeklerden uzak olan görüşler ilerlemenin düşmanlarıdır.” Barbara Ward’un yukarıda değindiğimiz görüşleri, Atatürk’ün Devrimi olarak tanımladığımız tarihsel olgunun bugün için de geçerliliğini koruyan temel niteliklerine işaret etmektedir. O da şudur: toplumda ve devlet yönetiminde, bireyin davranışında aklın ve bilimin egemenliği ve rejimin laik bir temele oturması. Batı, bu olguyu dört yüz yıllık bir süreçte gerçekleştirebilmiştir. Atatürk Devrimi bu olguyu çok kısa bir süreçte, bir kuşak içerisinde gerçekleştirmeyi amaçladı. İşin zor yönü de buydu. Sürecin kısalığına karşın, Atatürk’ün Devrim Modeli, devleti laik bir temele oturtmayı başardı. Müslüman ülkeler arasında ilk laik devleti kurdu. Atatürk’ün Devrim Modeli’nin amacı ve özü Osmanlı düzeltim (ıslahat) hareketlerinden farklıdır: Atatürk Devrim atılımları geleneksel, devrini tamamlamış bir imparatorluğu yaşatmak değil, ulus-devleti kurmak ve çağdaşlaştırmak çabalarıdır. Atatürk Devrimi’nin amacı Türk devletinin, Türk toplumunun tüm çağdaşlaşmasıdır. Osmanlı düzeltim hareketleri ise tüm çağdaşlaşmayı amaç edinmemişlerdi. Ayrıca, Osmanlı düzeltim hareketleri Osmanlılık, İslamcılık, ulusçuluk gibi birbiriyle çelişkili durumda olan kavram ve görüşlerin etkilerini taşıyorlar ve bu çelişkiler nedeniyle de güçlerini yitiriyorlardı. Oysa Atatürkçülük bu çelişkilerden uzaktır; bağlılığı ulusal Türk devleti’nedir; amacı ise bu devletin tümüyle çağdaşlaşmasıdır. Atatürkçülük bir yurt kurtarma eyleminden kaynaklanmıştır. Gelişimi ise iç yapının sorunlarını çözmek, dış ilişkilere yön vermek; düşün, değerler sistemi ve yaşamda kökten değişiklikler yapmak doğrultusunda olmuştur. Karar alma sürecinde geleneksel değil, çağdaş ölçütler yer almıştır. Usçuluk, ulusallık, laiklik Atatürkçü düşünce sisteminin başlıca özelliklerini oluşturmuştur. Batı’nın olguculuk (pozitivizm) ve dayanışmacılık (solidarizm) düşün akımları Atatürkçü düşünce sistemini etkilemişlerdir. Öte yandan, Atatürk ulusların, toplumların, bireylerin bağımsızlığını, özgürlüğünü; insan, toplum ve devlet yaşamının ayrılmaz, vazgeçilmez, tartışılmaz ana öğesi saymıştır. Bu ana öğenin işlerliğe kavuşturulması için yeni bir ulusal model oluşturulmak istenmiştir. Oluşturulmak istenen bu modelde, bu kalkınma, gelişme, çağdaşlaşma biçiminde ulusal çıkar, toplum yararı, birey ve sınıf yararlarının, egemenliklerinin üstünde tutulmuştur. Bu yönüyle Batı’nın anamalcı kalkınma modelini bütünüyle almamış, ama bütünüyle de yadsımamıştır. Yine bu yönüyle Sovyet Rusya’daki toplumcu modeli benimsememiş; ancak, az gelişmişlikten kurtulmak için toplumcu ideolojinin kalkınmada devlete ağırlık veren yönlendirmelerinden esinlenmiştir. Geliştirilen ulusal model hem Türkiye ve hem de öbür mazlum ülkeler ve toplumlar için yeni bir kalkınma, çağdaşlaşma yöntemidir. Atatürk’ün Devrim Modeli’nin amacı Türk ulusunu kapalı bir toplum yaratmadan, bağımsız olarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmaktır. Bu amaca ulaşmak için us’u, bilimi egemen kılan laik, halkçı, devrimci, özgürlükçü, ulusçu bir toplum ve devlet yönetimi öngörülmüştür. Atatürkçülük ise tüm çağdaşlaşmaya, uluslaşmaya bağlılığın düşünce sistemidir. Atatürkçülük ulusal Türk devletinin düşünce sistemidir. Atatürk’ün Devrim atılımları ise çağdaşlaşmayı, uluslaşmayı gerçekleştiren ve gerçekleştirecek uygulamalardır. Günümüzde uygulaması nasıl olursa olsun çağdaşlaşmak-kalkınmak istemeyen hemen hiçbir ülke yoktur. Yeni kurulan, ya da yeni kurulmuş olan devletlerin siyasal seçkinleri, kendi ülkelerinin de çağdaş toplumun şu özelliklerine kavuşmasını isterler: dinamizm, değişme, sanayileşme, bağımsızlık, etkenlik, güçlülük ve ulusal birlik. Başka ülkelerin başarılarından yararlanarak, esinlenerek eski toplumları değiştirmek, yenileştirmek özlemi dünyanın her köşesine yayılmış ve çağdaşlaşma devrimi başlamıştır. Çağdaşlaşmak, çağdaş olmak, devlet için, ulus için bütünleyici bir kavramdır. Konunun tek bir yönüne, siyasal, ekonomik, örgütsel, kurumsal, tinsel, eğitim ve benzer yönlerinden birine ağırlık vererek, bu öğeden gelen sorunları çözerek çağdaş olmak olanaksızdır. Kuşkusuz tüm sorunları bir anda, birlikte çözmenin de çaresi bulunamamıştır. Toplumsal, ulusal yarar doğrultusunda, öncelikler sıralaması içinde, toplumsal koşulları da dikkate alarak bir uygulamaya gitmek en ussal yöntemdir. Her gelişmemiş, çağdaşlaşma amacındaki ülke kendi koşullarına göre bir yöntem benimseyecek, onu uygulamaya çalışacaktır. İşte Atatürk’ün Devrim Modeli, ülke koşullarına dayanan böyle bir ulusal kalkınma-çağdaşlaşma modelidir. Gelişmekte olan ülkelerin de benimsediği kalkınma-çağdaşlaşma modelleri, özde Atatürk’ün Devrim Modeli’nin, bu ulusal koşullara göre Devrim Modeli oluşturma ilke ve özelliklerini taşımaktadır. Her sistemin, her değişme modelinin bir amacı vardır. Atatürk’ün Devrim Modeli de bir amaca yönelik olarak oluşturulmuştur. Modelin birinci amacı çağdaşlaşmaktır. İkinci amacı ise kalkınmaktır. Bu iki amacın gerçekleştirilmesiyle çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılacaktır. Gerçekte çağdaşlaşmak, kalkınmayı da içeren bir kavramdır. Ancak dünyanın kapalı yönetimlerindeki bazı uygulamalar çağdaşlaşma ve kalkınmayı ayrı ayrı ele alarak yorumlamayı zorunlu kılmaktadır. Çağdaş demokratik toplumun temel amacı insanı her alanda özgürlüğe kavuşturmaktır. Özgür insan yalnızca ekonomik, sosyal güvenliğe, eğitim olanaklarına, özdeksel gönence kavuşmuş insan değildir. İnsanın aynı zamanda siyasal özgürlüklere, siyasal seçenekler arasında seçim yapma hakkının da olması gerekir. Bu nedenle çağdaşlaşma yalnızca ekonomik kalkınma, gelişme olarak görülemez. Kalkınmış, ekonomisi güçlenmiş çağdaş toplumun birçok gereğini gerçekleştirmiş ülkeler, kapalı yönetim biçimleri seçmişse, bu ülkelerin insanı siyasi özgürlüklerden, seçenekler arasında seçim yapma hakkından yoksundur; onun için de özgür insan değildir. Bu nedenlerden ötürü bu toplumlar kalkınmış; ancak, çağdaşlaşamamıştır. Kısacası, ekonomik-teknolojik alanda kalkınmış olmak çağdaş olabilmenin önemli; ancak tek başına yeterli bir ön koşulu değildir. Çağdaş olabilmenin önemli bir koşulu da rejimin, siyasal yönetim biçiminin demokrasi ve cumhuriyet değerlerini benimseyip, uyguladığı bir ortamda sağlanır. Çağdaş bir devlet, çağdaş bir toplum ekonomik-teknolojik kalkınmayı gerçekleştirmiş olmasının yanı sıra siyasal yönetim biçimini, rejimini laik bir temele oturtmayı başarmış, ulusal kimlik bilincine ulaşmış ve siyasada akılcı, özgürlükçü kıstasların yer aldığı bir düzene kavuşmuştur. Çağdaşlaşma olgusu hem devletin ve hem de toplumun geniş çapta dinamikleşmesini öngörür. Çağdaşlaşma yalnızca sanayileşme değildir. Ayrıca, toplumsal, psikolojik ve siyasal değişmeyi de içerir. Atatürk’ün Devrim Modeli hem çağdaşlaşmayı ve hem de kalkınmayı öngörür. Bunun özünde yatan da bağımsız ulusal bir devlet, çağdaş kalkınmış bir toplum ve bu toplum içinde özgür bir insan’dır. Tüm Devrim atılımları bu amaca yöneliktir. Atatürk tüm sınıfları, tüm ulusu içine alan, kavrayan, kucaklayan bir kurtuluş, bağımsızlık eylemi oluşturmuştur. Gerçekten de işgal altındaki bir ülkenin kurtuluşu için başka bir yol da yoktur. Tarihin hiçbir döneminde işgal altında, yok olma durumuna düşmüş ya da düşürülmüş bir ulusun tek bir sınıfın savaşımıyla kurtulduğu, bağımsızlığını sağladığı görülmemiştir. Atatürk döneminde tek parti sistemi çağdaşlaşma, toplumun siyasallaştırılması süreci içinde bir geçiş, bir ara sistemdir. Dinsel temele dayalı Halife-Sultan’lı koyu bir baskı yönetiminden özgürlükçü demokratik bir yönetime geçiş için, kuşkusuz bir ara dönem geçirilmesi en ussal yöntemdir. Bu konuda, örneğin, İngiliz siyaset bilimcisi C.H. Dodd: “Türkler, ’da ortam elverişli değilken çok partili yaşama girselerdi, hiç değil bir deneme olurdu diyenlere, denenmişi ancak deliler denemeye kalkışır” demektedir. Unutmamak gerekir ki, siyasal parti geleneksel toplumun değil, çağdaş toplumun ürünüdür. Siyasal çağdaşlaşmanın temel bir koşulu, dinsel, geleneksel, ailesel ve budunsal otoritelerin yerine laik, ulusal ve tek bir otoritenin olmasıdır. Atatürk’ün Devrim Modeli bunu gerçekleştirmiştir. Kuşkusuz, çağdaşlaşmayı hızlandıran, ona anlam kazandıran yalnızca otorite biçiminin değişmesi, siyasal yönetimin alabilirlik (kapasite) düzeyinin yükselmesi, ekonomik yaşamın daha gönençli (refah) olması gibi geniş (makro) düzeydeki sorunların çözümü değildir. Çağdaşlaşma bir bütündür. Bütünlüğünü minil (mikro) düzeydeki değişmelerden de kazanır. Bireyin davranışının, değer yargılarının, öbür bireylerle, devletle, örgütlerle olan ilişkilerinin biçimi, bireyin toplum içindeki rolü ve bu rolü nasıl algıladığı bireysel düzeyde çağdaşlaşma olgusunun önemli bir parçasıdır. Atatürk’ün Devrim Modeli çağdaşlaşmayı bir bütün olarak gören, o doğrultuda devleti, toplumu eyleme sokan, ilk Türk çağdaşlaşma hareketidir. Bu bütünlük içinde genil ve minil düzeydeki çağdaşlaşma sorunlarıyla ilgilenilmiştir. Kuşkusuz, özellikle ulusçuluk ve laiklik ilkeleri hem genil ve hem de minil alanlardaki sorunlarla ilintilidir. Laikliğin içeriğinde yatan usçuluk; yazgıcılığın (kadercilik) yadsınması bireysel değerleri ve davranış biçimlerini doğrudan doğruya etkilemiştir. Eğitim alanındaki devrim atılımları hem genil ve hem de minil düzeyde Türk çağdaşlaşma eylemini büyük ölçüde biçimlendirmiştir. Atatürk’ün Devrim Modeli sömürgelerdeki bağımsızlaşma eylemlerinden, kurtuluş savaşımlarından farklıdır. Türk toplumu köklü bir devlet geleneğine, devlet olma bilincine sahiptir: devletsiz kalmamış bir toplumdur. Ulusal bağımsızlık savaşı, yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun, devletin başkentiyle birlikte topraklarının büyük bir bölümünün işgal edilmesi, bir bölümünün de yaratılmak istenen uydu devletçikler arasında paylaştırılmak istenmesi üzerine başlamıştır. Topraklar işgal edilmiş, başkent ve yönetimin başı denetim altına alınmış, Osmanlı Meclis’i dağıtılmıştır. Ancak Padişah, Halife-Sultan yıllık devletin geleneksel, dinsel başı olarak hükümeti ile birlikte devletin yöneticisidir. Atatürk’ün ulus-devlet kurmada bir kolaylığı Türk toplumunun köklü devlet geleneğinden gelmiş olmasıdır. Karşılaştığı güçlük ise geleneksel, dinsel, yıllık bir geçmişi olan Halife-Sultan otoritesine karşın Anadolu’da yeni bir otorite oluşturmak zorunda kalmasından doğmuştur. Halife-Sultan’a, onun karşı koyması nedeniyle de ulusal birliği sağlama, yeni bir otorite kurmak kolay olmamıştır. Türk ulusunca, Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Devrim ilk başından beri, tüm Devrim sürecinde ve özellikle Atatürk’ün döneminde dinamizmini yarata, yarata, işlevini, görevini, yetkesini, sorumluluğunu belirleye belirleye büyümüştür. Devrim, bu açıdan ayrıntılı bir biçimde incelendiğinde, araştırıldığında elde edilecek bulgular, uluslaşma, çağdaşlaşma çabasındaki toplumlar için yarar sağlayacak bir modeli, bir uygulamayı ortaya çıkarmaktadır. Atatürk’ün Devrim Modeli, Kapitalist ya da Marksist gelişme Modellerinin kopyası değildir. Atatürk Devrim Modeli’nin oluşumunda bir dış etkiyle, zorlamayla karşılaşılmamıştır. Devrim’i oluşturan, Devrim sürecinde alınan her karar, her uygulama, her düşünce ulusal boyutlarda ele alınmış, ulusal çözümler olarak düşünülmüştür. Bu nitelikleriyle Atatürk’ün Devrim Modeli kendine özgü ulusal bir model olmuştur. Bağımsızlığına yeni kavuşmuş, çağdaşlaşma çabalarına yönelmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, “model kopyacılığından kurtularak yapısal özelliklere göre oluşturulan kalkınma, gelişme yöntemlerinin başarı şanslarının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu başarı şansının yanı sıra, ulusal yöntemler, ulusal modeller dış etkileri, dış karışmacılığı önemli ölçüde önleyici, bağımsızlığı zedeleme olasılıklarını engelleyici bir ortam yaratmaktadır. Kuşkusuz her geri kalmış toplumun devrimci önderleri kendi toplumlarının yapışım özelliklerini; bu yapı ve özellikler içinde nasıl bir model geliştirmek gerektiğini, o modelin uygulanabilirlik ölçüsünü başkalarından, yabancılardan daha iyi bilir, bilmek durumundadır. Çağdaşlaşma çabasındaki gelişmemiş ülkelerin uygulamaları bu doğrultuda olmaktadır. Bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülkelerle ilgili bu saptama ve gözlem Atatürk’ün ulusal model oluşturma ve uygulama girişimini doğrulamaktadır. Çok fakir, çok az eğitilmiş insan gücüyle Atatürk döneminin Türkiyesi bağımsızlığını bugüne göre çok daha etkin bir biçimde korumaktaydı. Bu özelliğini temelde iki olgunun varlığına borçluydu. Birinci olgu sağlıklı, akılcı ve ulusal bir kalkınma-çağdaşlaşma Modeli’nin oluşturulması ve uygulanmasıydı. İkinci olgu ise bu Modeli uygulamakla yükümlü, başta Atatürk olmak üzere, siyasal önderler grubunun üstün nitelikleriydi. Kalkınmayı, çağdaşlaşmayı amaç edinen Atatürk’ün Devrim Modeli özde bir ulusun, tarihsel, kültürel ve toplumsal birikimlerine; bir ülkenin ve o ülke insanının çabasına, özverisine dayanan bir Model’dir. Atatürk’ün Devrim Modeli gerçekçidir, ussaldır ve ulusaldır. Atatürk’ün Devrim Modeli’nin başlıca çağrısı şudur: az gelişmiş bir ülke, gelişme çabasındaki bir ülke “kendi gerçekleri”, kendi tarihsel, kültürel, toplumsal birikimi doğrultusunda kalkınma-çağdaşlaşma Mo­deli üretir ve uygularsa bunu gerçekleştirme olasılığı büyüktür. Aslında şimdilerde uygulandığı özellikleriyle; örneğin, küreselleşme politikaları az gelişmiş ülkeleri tekele alan, onları kontrol eden, onların sağlıklı gelişme olanaklarını zayıflatan politikalardır. Oysa Atatürk’ün çağdaşlaşma-kalkınma Modeli özde ulusa, halka; ulusun, halkın çabasına, ülkenin birikimine, ülkenin özelliklerine dayanır. Bu işi başarmada ülke insanına güvenir, onu onurlandırır. Atatürk’ün Devrim Modeli az gelişmiş ülkeleri boyunduruktan kurtaran, gerçek bağımsızlıklarına kavuşturan ve iç işlerine karışılmasını önleyen bir Model’dir. Onun için bu Model anti-emperyalisttir, insancıldır ve bu Model gerçekten tüm insanlığı sardığı, insanı insan olarak gördüğü, insanı meta olarak görmediği için de evrenseldir. Çağdaşlaşmayı gerçekleştirmek için oluşturulan sağlıklı, ussal bir “Model” tek başına yeterli değildir. Bu Modeli benimseyecek, destekleyecek ve uygulayacak bir siyasal kadroya gereksinim vardır. Bu nedenle çağdaşlaşma-kalkınmanın başarısı bu doğrultuda oluşturulan Model’in özelliklerinin yanı sıra siyasal yönetimin niteliklerine bağlıdır. Siyasal yönetimin ulusal gücün oluşumunda ve çağdaşlaşma-kalkınmanın gerçekleşmesinde azımsanmayacak bir önemi vardır. Temelinde bir ülke halkının moral durumu öncelikle o ülkede hükümet edenlerin kalitesine bağlıdır. Atatürk ve onun önder kadrosunun ulusallığı, dinamizmi, kararlılığı, tutarlılığı ve üstün niteliği ülkede ve dünyada saygınlığın kazanılmasında önemli bir etkendi. Atatürk ve onun ilerici kadrosunun özellikleri çağdaşlaşmayı hızlandıran ve ulusal güce katkı yapan özelliklerdi. İsmet İnönü, Mahmut Esat Bozkurt gibi devlet adamları bu kadronun içinde yer alıyorlardı. Atatürk ve onun ilerici kadrosu var güçleriyle, özde ulusa, kendi gücümüze dayanarak ülkemizi uygarlık yolunda seferber etmiş, siyasal, kültürel, hukuksal devrimler yapmış ve kaynakları harekete geçirerek alt yapı devrimini başlatmıştır. Atatürk Türkiye’si çok az eğitilmiş insan gücüyle Devrim atılımlarını başarmış ve dünyada saygınlık kazanmıştır. Özetle, çağdaşlaşmak-kalkınmak ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için iki temel gereksinim vardır: Çağdaşlaşmak-kalkınmak için seçilen Model’in özellikleri ve bu Modeli uygulamakla yükümlü siyasal yönetimin nitelikleri Atatürk’ün Devrim Modeli ulusal, dinamik bi

Atatürk'ün çağdalaşmaya ve uygurlaşmaya verdigi önem nedir?

Çağdaş uygarlık deyiminden, "bilim ve gücüne inanmayı" anlıyoruz. Gücüne inandığımız bu bilim, yirminci yüzyıl uygarlığını doğuran olumlu bilimdir. Bu bilime karşı olan bütün düşünceler, çağdaş uygarlığa karşı, Atatürk'e karşı, Atatürk'ü sevenlere karşıdır. Atatürk'ü sevmek, olumlu bilime inanmak demektir.

Çağdaş uygarlık deyiminden, "insan haklarına saygı duymayı" anlıyoruz. Çağdaş uygarlık, bütün insanlara eşit haklar tanımaktan, güçlüyle güzsüz ayrılığını ortadan kaldırmaktan doğuştur. İnsanlığı sevmek, insan haklarına saygı duymayı gerektirir. Atatürk'ün Türk toplumundaki sosyal çabası bu yoldadır. Atatürk'ü sevmek, insan haklarına saygı duymak demektir.

Çağdaş uygarlık deyiminden, "çalışmanın değerlendirilmesini" anlıyoruz. İnsan emeğini değerlendiremeyen toplumlar, artık, gerilerde kalma zorundadırlar. "Mutluluk çalışanların hakkıdır." diyen Atatürk bu gerçeğe inanmış bir önderdir. Çağdaş uygarlığı yaratan, gereği gibi değerlendirilen, insan gücüdür, insan emeğidir. Atatürk'ü sevmek demek, çalışmayı değerlendirmek demektir.

Çağdaş uygarlık deyiminden, "ileriye yönelmeyi" anlıyoruz. Geriye yapışanların çağdaş uygarlık içinde yerleri yoktur. Çağdaş uygarlık; ileriye bakan, ileriyi düşünen, ileriye atılan bir yaşama biçimidir, geriyi özleyenler keyiflerince gerileyebilirler; ama ilerleyen bir topluma engel olamazlar. Atatürk'ün evrim anlayışı bu yoldadır, uygarlık anlayışı bu yoldadır. Atatürk'ü sevemek, ileriye yönelmek demektir.

Çağdaş uygarlık deyiminden, "erdemli olamayı" anlıyoruz. Çağdaş uygarlığı yaratan lar erdemlidir. Vicadanlarını satanların, başkalarının zararlarına kendi çıkarları peşinde koşanların, hasetçilerin, yalan söyleyenlerin tek deyimle erdemsizlerin çağdaş uygarlık içinde yeri yoktur. Atatürk'ün hemen bütün söylevleri, demeçleri, konuşmaları, bu erdem anlayışıyla doludur. "Asıl uğraşmaz zorunda bulunduğumuz şey, yüksek erdemde dünya birinciliğini tutmaktır." diyen Atatürk bu yoldadır. Atatürk'ü sevmek erdemli olmak demektir.

İşte bizler Atatürk'ün gerçekten güzel olduğunu resimlerinden bildiğimiz, yüzünü bir kez bile görememiş olan Atatürk çoçukları Atatürk'ü sevmekten bunları anlıyoruz.

"Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp, dünya ile alakasız yaşayamayız Aksine yükselmiş, ilerlemiş, çağdaş bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinede yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur

Atatürk, Türk milletine, çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi, hatta bu düzeyi aşmayı amaç olarak göstermiştir. Çünkü o, Türk toplumunda çağdaşlaşmayı, her şeyden önce bir &#;yaşam davası&#;, bir &#;var olma mücadelesi&#; kabul ediyordu. Atatürk, &#;Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir&#; diyor ve bu hususu &#;Türk milletinin dinamik ideali&#; olarak gösteriyordu. Onun içindir ki Büyük Önder&#;in, hemen bütün konuşmalarında uygarlık ve çağdaşlaşma üzerinde önemle ve ısrarla durduğu görülür.

Çağdaşlaşma -bir genel tanım yapmak gerekirse- her bakımdan içinde bulunduğumuz zamanın gereklerini benimseme, o gereklere uyma, o gerekleri yerine getirme demektir. Bir diğer ifade ile gerek düşünüş biçimi gerekse kurumlar açısından, çağın gerektirdiği yaşam şekline geçme, geçebilme demektir. İleri ülkeler, gösterdikleri siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelerle içinde bulundukları çağın uygarlığını temsil etmek üzere belli bir düzey çizerler. İşte bu düzey &#;çağdaş uygarlık düzeyi&#;dir. Bir ülkenin, bir milletin çağdaş olup olmadığı, yaşadığı zamanın uygarlık düzeyine yakınlığı, bu uygarlık alanına dahil oluşu ile ölçülür. Atatürk&#;ün &#;Memleketler çeşitlidir; fakat uygarlık birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu tek uygarlığa katılması gerekir.&#;32 sözü, bu anlamda kullanılmıştır.

Atatürk, uygarlığı bir milletin devlet yaşamında, fikir yaşamında ve ekonomik yaşamda gösterdiği ilerlemelerin bileşkesi olarak tanımlıyordu. Bu anlamda bir uygarlık anlayışının, &#;kültür&#;le eşdeğer olduğunu, ondan ayrılamayacağını söylüyordu &#;Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız.&#;34 sözünde millî kültür geniş anlamda kullanılıyor, Türk milletinin devlet yaşamında, fikir yaşamında ve ekonomik yaşamda gösterdiği düzey, yani Türk milletinin uygarlığı amaçlanıyordu.

Atatürk&#;e göre, &#;Dünya&#;da her milletin varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, ancak gösterdiği ve göstereceği uygar eserlerle orantılıdır. Uygar eser meydana getirmek yeteneğinden mahrum milletler, özgürlük ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdur.&#;35 O halde &#;Uygarlık yolunda ilerlemek ve başarı kazanmak, yaşamın şartıdır.&#;36

İşte bu gerçekçi düşüncelerin ışığında Kurtuluş Savaşı&#;ndan sonra Türkiye&#;yi kalkındırmak, Türk milletini hakkı olan uygar düzeye ulaştırmak, genç Türkiye Cumhuriyeti&#;nin &#;var olma savaşı&#;nda en önemli konuyu oluşturuyordu. Diğer taraftan büyük askerî zaferleri takiben Lozan&#;da bağımsızlığını onaylatan yeni Türk Devleti&#;ni bütün dünya, çağdaş nitelikleriyle görmek, çağdaş nitelikleriyle benimsemek istiyordu. Kendi içine kapanmış, çağın yeniliklerinden, uygarlığın gereklerinden uzaklaşmış bir Türkiye, şüphesiz ki çağdaş dünya ölçüleri içinde saygı göremez, önem kazanamazdı. Büyük Önder bu gerçeği gördüğü içindir ki: &#;Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çabamız Türkiye&#;de çağdaş, batılı bir hükümet kurmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de batıya yönelmemiş millet hangisidir?&#;37 sözleriyle, çağdaşlaşma özlemini dile getiriyordu.

O halde ne yapılacaktı? Yapılacak iş şu idi: Çağdaş milletler çağdaşlık niteliğini, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılarak ancak bilim ve teknoloji kurallarını kendilerine rehber edinerek kazanmışlardı. O halde, Türk milletine de her alanda yol gösterecek, onu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak tek rehber, bilim ve teknik idi. Bilim ve teknik rehber alınmadıkça, onun kuralları ve yöntemleri benimsenmedikçe hiçbir alanda ilerlemekten söz edilemezdi. Bu bakımdan Atatürk&#;e göre, &#;İlim ve tekniğin dışında kılavuz aramak, dalgınlıktı, bilgisizlikti, doğru yoldan ayrılmaktı.&#;38 İşte Atatürk&#;ün çağdaşlaşma modeli temelde bu esasa dayanır.

Büyük Önder bu konuda düşüncelerini şöyle özetlemektedir: &#;Gözlerimizi kapayıp yalnız yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız. Tam tersine ileri, uygar bir millet olarak uygarlık alanının üzerinde yaşayacağız. Bu yaşam, ancak bilim ve teknikle olur. Bilim ve teknik nerede ise oradan alacağız ve her millet bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için sınır ve koşul yoktur.&#;39 İşte Atatürk&#;ün bize, çağdaşlaşmanın yolunu ve yöntemini gösteren ölmez sözleri&#;

Kurtuluş Savaşı&#;ndan sonra, toplumumuzu ve sosyal durumumuzu göz önünde canlandıran bir tablo çizmek gerekirse, bunun pek de iç açıcı olmadığı görülür. Ama bütün bu güçlüklere rağmen, çağdaş bir toplum yaratmakta Atatürk&#;ün nasıl çalıştığı, nasıl olağanüstü bir çaba harcadığı hepimizin malûmudur.

Atatürk çağdaşlaşma hareketini başlattığı, büyük devrimlerine giriştiği zaman, Türk toplumu -yüzyılların ihmali olarak- batıdan çok gerideydi. &#;lerde yaptığı bir konuşmada bunu, kendisi de söyler: &#;Birbirimizi aldatmayalım! Uygar dünya çok ilerdedir. Buna yetişmek ve o uygarlık alanına girmek zorundayız&#;40 der. Gerçekten, o yıllarda batı uygarlığı ile aramızdaki mesafe büyüktü. Memleket, baştan-sona kadar bakımsız ve harabe idi. Ulaşım imkânları, yol ve araç son derece kısıtlı idi. Özellikle ekonomik yaşamımız, çağdaş ölçülerden çok uzaktı. Ölüm kalım savaşından çıkmış, malî kapitülâsyonları yeni üzerinden atmış bir memlekette ekonomi millî bir atılıma gerek gösteriyordu.

Hukuk düzenimiz şeriat esaslarına, Mecelle&#;ye dayanıyordu. Oysaki günün gereklerine uygun lâik bir hukuk düzeni getirmek, bu amaçla yeni yasalar yapmak ve uygulamak gerekiyordu. Yine bu yıllarda eğitimimiz, kültür yaşamımız esaslı bir devrime gerek gösteriyordu. Geniş kitle okuldan, eğitimden nasibini almıştı. Okuma yazma bilenlerimiz yok denecek kadar azdı. Genç kuşakları yüzyılın gereklerine göre yetiştirebilmek için bilimin ve teknolojinin ışığında, lâik ve millî bir eğitim sistemine gerek vardı.
Çağdaş Türk biliminin temellerini atacak olan üniversitemiz -o zamanki ismiyle Darülfünun- batılı anlamda esaslı bir düzenlemeye gerek gösteriyordu. Darülfünunu doğulu renginden kurtararak modernleştirmek, ona millî ve çağdaş üniversite niteliğini kazandırmak, Türk Devrimi yönünden büyük önem taşıyordu.

Bir diğer sosyal sorun, Türk kadını yüzyıllar süren bir ihmalin sonucu olarak toplum yaşamının dışında bırakılmıştı. Kadın, siyasal hakları şöyle dursun, sosyal ve hukuksal haklarından da mahrumdu. Oysaki uygarlık yolunda yükselme adımlarının, kadın ve erkek, her iki cins tarafından beraber atılması; beraber yol alınması gerekiyordu.

İşte bütün bu eksiklere, bütün bu güçlüklere rağmen Atatürk görmüş ve sezmiştir ki uygarlık savaşında her şeyden önce esas ve önemli olan, çağdaşlaşmayı önleyici düzeni ortadan kaldırmak, yerine, insanca yaşamanın yollarını açan lâik ve demokratik bir toplum düzeni kurmaktır. Bu ise düşünüş biçiminde değişikliği gerektirir. Bu bakımdan Atatürk döneminde Türk toplumunun çeşitli kurum ve kuruluşlarında yapılan her devrim, temelde, düşüncelerde yapılan devrime dayanmaktadır. Atatürk Devrimi, aslında bir &#;düşünce devrimi&#;dir. Diğer bir ifade ile her türlü hurafeden sıyrılarak çağdaş düşünceyi benimseme, akılcı, bilimci ve gerçekçi yoldan yürüme devrimidir.

Atatürk ilke ve devrimleri, Türk çağdaşlaşma hareketinin en önemli unsurunu, bu atılımın itici gücünü oluşturmaktadır. Zira Atatürk ilke ve devrimleri, Türkiye&#;yi çağdaş uygarlık düzeyine en kısa zamanda ulaştırabilmek için aklın ve mantığın çizdiği yolları içermektedir. Atatürk de: &#;Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını her bakımdan çağımıza uygun uygar bir toplum haline getirmektir. Devrimlerimizin temel kuralı budur.&#;41 diyor. Bu nedenledir ki Atatürk&#;ün önderliğinde yapılan söz konusu devrimler, yeni Türk Devleti&#;nin çağdaş şekil almasını, Türk toplumunun her yönüyle uygar nitelik kazanmasını sağlamıştır.

Atatürk devrimleri, birbiriyle bağlantılı bir bütünlük gösterir. Bu bütün içinde tüm devrimlerin kökü, bir düşünüş değişikliğine dayanmaktadır. O değişiklik, her türlü dogmadan kurtularak akılcı bir yolu gerektirmektedir.

Atatürk devrimlerini, tarihimizde kendisinden önce yapılmış devrim hareketlerinden ayıran en önemli fark, bu devrimlerin lâik bir temel üzerine oturtulmuş olmasıdır. Tanzimattan, hatta daha gerilerden Atatürk dönemine kadar uzanan yenileşme çabalan teokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde düşünülüyor, bu düzenle bağlantılı olarak gerçekleştirilmeye çalışılıyordu. Atatürk devrimleri ise kendisine ortam ve temel olarak, lâik devlet ve lâik toplum düzenini ve bu düzenin gerekliliğini kabul etmekle yakın tarihimiz içinde kendisinden önceki devrim hareketlerinden temelde ayrılır.

Atatürk devrimlerini kendisinden önceki devrim hareketlerinden ayıran diğer bir husus da, bu devrimlerin tam bir inançla, kesin kararlılıkla başlatılmış olmasıdır. Bu inanç ve kararlılık, bu yeniliklerin Türk milletinin çağdaşlaşma yolundaki gereksinim ve isteklerine en uygun şekilde cevap vermelerinden kaynaklanmaktadır. Atatürk devrimleri bu nitelikleri nedeniyledir ki sosyal yapımızda kısa zamanda tamamen kök salmışlardır.

İşte akılcı çizgide birbirini tamamlayıcı ilkeler ve devrimler dizisi olan Atatürkçü çağdaşlaşma, siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik yönleriyle bir bütündür. Ancak bu bütünün en büyük özelliği, çağdaşlaşma sürecinde yenilikleri benimserken, millî niteliğini, yani özbenliğini de korumasıdır. Atatürkçü çağdaşlaşma, bizim için batıyı körü körüne taklit, ona körü körüne bir uyum değildir. Burada önemli olan, gerek düşünüş biçimi gerekse kurumlar açısından batılılaşırken, millî özelliği kaybetmemek, hatta daha yerinde bir ifade ile çağdaş yenilikleri millî yapı içinde eritmektir. Atatürk&#;ün: &#;Biz batı uygarlığını bir taklitçilik yapalım, diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi yapımıza uygun bulduğumuz için, dünya uygarlık düzeyi içinde benimsiyoruz.&#;42 sözleri, bu anlamda kullanılmıştır.

Bu bakımdan Atatürk önderliğinde başlatılan Türk çağdaşlaşma hareketi, batı uygarlığına, batı teknolojisine dönüş yanında unutulmuş Türklüğe de bir dönüştü. Zira Türk milleti, tarihin çok eski dönemlerinde büyük uygarlıklar kurmasına, insanlığa büyük hizmetler yapmasına karşın, son yüzyıllarda bazı siyasal ve toplumsal etkenler, engeller sebebiyle -kendi suçu olmaksızın- batıdan geride kalmıştı. Oysaki bir zamanlar batı, Türklerden gerideydi. İşte Türk çağdaşlaşma atılımıyla Türk&#;ün uygar niteliği tekrar harekete getiriliyordu. Nitekim Atatürk, yıl söylevinde &#;Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar yeteneği bundan sonraki gelişmesiyle geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.&#;43 derken, Türk çağdaşlaşma hareketinin bu millî yönünü bütün açıklığıyla dile getiriyordu. Buradan şu sonuca varıyoruz ki Atatürkçü çağdaşlaşma akıl, mantık ve bilim çizgisinde belki her modelden esinlenmiş, ama asıl cevheri, asıl temeli kendi içinden çıkarmış, asıl amacı kendi gereksinim ve isteklerini göz önüne alarak belirlemiştir.

Atatürkçü çağdaşlaşmanın özellikleri arasında bir noktayı daha belirtmekte fayda vardır; o da şudur: Atatürkçü çağdaşlaşmanın temelinde devlet olarak bağımsızlık, millet olarak egemenlik, birey olarak hak ve özgürlükler söz konusudur. Ancak bu nitelikte ve bu ortam içinde bir çağdaşlaşma, insanî açıdan değer ifade eder. Yoksa, bağımsızlıktan ve egemenlikten yoksun mandater çağdaşlaşma, insan hak ve özgürlüklerinden yoksun totaliter çağdaşlaşma, çağdaş bir ilerleme, çağdaş bir yaşam olamaz. Atatürkçü çağdaşlaşmanın en belirgin özelliği, lâik ve demokratik devlet ve toplum düzeni içinde gelişmeye açık yönüdür.

Atatürk&#;ün çağdaşlaşma yöntemi, &#;Az zamanda çok ve büyük işler yapmak&#; esasına dayanır. Atatürkçülük&#;te zaman ölçüsü Büyük Önder&#;in ifadesiyle: &#;Geçmiş yüzyılların uyuşturucu düşünüş biçimine göre değil, yüzyılımızın hız ve hareket kavramına göre&#; ayarlanmıştır. Bu bakımdan, çağdaşlaşma yolunda, atılan her adımı kısa ve yetersiz görmek, her an daha uzun ve daha esaslı adımlarla ileriye yürümek, Atatürkçü çağdaşlaşmanın esasıdır. Yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu kabul eden Atatürkçülük, akılcılığa ve bilime verdiği değer sebebiyledir ki çağdaşlaşma yolunda bugün olduğu gibi yarın da geçerliliğini koruyacaktır. Nitekim Büyük Önder: &#;Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meş&#;ale pozitif bilimdir.&#;44 direktifiyle bize yolumuzu göstermiş bulunmaktadır.

Atatürk&#;ün gösterdiği yolda aşılan ara, gerçekten çok büyüktür. Memleket bir çağdan yeni bir çağa götürülmüştür. Ancak amaca tam ulaşılmamıştır. İdealimiz, Türk milletinin bu aydınlık yolda, Atatürk&#;ün gösterdiği amaca kesinlikle erişmesidir.

 

1 Utkan KOCATÜRK, Atatürk&#;ün Fikir ve Düşünceleri, , s
2  KOCATÜRK, a.g.e., s.
3  KOCATÜRK, a.g.e., s.
4  KOCATÜRK, a.g.e., s.
*  Âyet ya da hadiste -bir iş hakkında- kanıt olarak gösterilen söz.
5  Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s
6  KOCATÜRK, a.g.e., s
7  KOCATÜRK, a.g.e., s
8  KOCATÜRK, a.g.e., s
9  KOCATÜRK, a.g.e., s
10 KOCATÜRK, a.g.e., s
11 KOCATÜRK, a.g.e., s.
12 KILIÇ Ali, Atatürk&#;ün Hususiyetleri, , s.
13 KILIÇ Ali, a.g.e., s. 57
14 KOCATÜRK, a.g.e., s.
15  KOCATÜRK, a.g.e., s.
16 AFETİNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Yayını, , s.
17 KOCATÜRK, a.g.e., s
18  KOCATÜRK, a.g.e., s
19 Uluğ İĞDEMİR, Yılların İçinden, Türk Tarih Kurumu Yayını, , s
20 AFETİNAN, a.g.e., s
21 İĞDEMİR, a.g.e., s
22 KOCATÜRK, a.g.e., s.
23 Atatürk&#;ün Söylev ve Demeçleri III, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, , s
24 KOCATÜRK, a.g.e., s.
25 Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s
26 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vatan Yolunda, Selek Yayınları, , s
27 KOCATÜRK, a.g.e., s.
28 KOCATÜRK, a.g.e., s.
*   Kadere boyun eğme, her şeyi Allah&#;a bırakma.
29 KOCATÜRK, a.g.e., s.
30 KOCATÜRK, a.g.e., s.
*   Osmanlı Devleti&#;nde herhangi bir devlet gelirini toplama görevi verilen kişi.
31 KOCATÜRK, a.g.e., s
32 KOCATÜRK, a.g.e., s
33 AFETİNAN, a.g.e.,  s
34 KOCATÜRK, a.g.e., s
35 KOCATÜRK, a.g.e., s
36 KOCATÜRK, a.g.e., s
37 KOCATÜRK, a.g.e., s
38 KOCATÜRK, a.g.e., s
39 KOCATÜRK, a.g.e., s
40 KOCATÜRK, a.g.e., s
41  KOCATÜRK, a.g.e., s.
42 AFETİNAN, a.g.e., s
43 KOCATÜRK, a.g.e., s
44 KOCATÜRK, a.g.e., s

BU BÖLÜMÜN HAZIRLANMASINDA YARARLANILAN KAYNAKLAR
AFETİNAN: Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Yayını, Ankara ATATÜRK, Kemal: Nutuk, cilt:I-III, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını,
ATATÜRK, Kemal: Atatürk&#;ün Söylev ve Demeçleri I-V, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını,
AYSAN, A. Mustafa: Atatürk&#;ün Ekonomik Görüşü: Devletçilik, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 6,
EROĞLU, Hamza: Atatürkçülük, Olgaç Matbaası,
EROĞLU, Hamza: Türk İnkılâp Tarihi, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayını,
FEYZİOĞLU, Turhan: Atatürk ve Fikir Hayatı, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II, Yükseköğretim Kurulu Yayını, No.5, Ankara
FEYZİOĞLU, Turhan: Akılcı, Bilimci, Gerçekçi Yol: Atatürk Yolu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara
FEYZİOĞLU, Turhan: Atatürk ve Milliyetçilik, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, II. Basım,
FEYZİOĞLU, Turhan: Türk İnkılâbının Temel Taşı: Lâiklik, Atatürk Yolu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını,
GENÇ, Reşat: Türkiye&#;yi Lâikleştiren Yasalar, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını,
GENELKURMAY BAŞKANLIĞI: Atatürkçülük (Atatürkçü Düşünce Sistemi), Üçüncü Kitap, Ankara Gn. Kur. Basımevi,
GİRİTLİ, İsmet: Kemalist Devrim ve İdeolojisi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul
GİRİTLİ, İsmet: Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları, Filiz Kitabevi, GİRİTLİ, İsmet &#; BAYKAL, Hülya: Atatürk ve Atatürkçülük, Der Yayınlan, İstanbul IRMAK, Sadi: Atatürk Devrimleri Tarihi, Yapı ve Kredi Bankası Yayım, IRMAK, Sadi: Atatürk ve Türkiye&#;de Çağdaşlaşma Atılanları, Hisarbank Kültür Yayınlan, İLHAN, Suat: Evrimleşen Türk Devrimi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, KARAL, Enver Ziya: Atatürk ve Devrim, T.C. Ziraat Bankası Kültür Yayınlan,
KAYNAR, Reşat: Atatürk&#;ün Kültür ve Eğitim Anlayışı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 6,
KAYNAR, Reşat: Atatürkçülük, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 5, KILIÇ, Ali: Atatürk&#;ün Hususiyetleri, Sel Yayınları, İstanbul
KİLİ, Suna: Atatürk ve Bilimsel Gerçek, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Atatürk  Konferansı Tebliğleri ( Kasım ), cilt: II, s, İstanbul
KOCATÜRK, Utkan: Türk Toplumunda Çağdaşlaşma Gereği, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 2,
KOCATÜRK, Utkan: Atatürk&#;ün Tarih Tezi: Bir Uygarlık Beşiği Olarak Orta Asya, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 9,
KOCATÜRK, Utkan: Atatürk&#;ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, KURAN, Ercümend: Atatürkçülük Üzerine Denemeler, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara
MUMCU, Ahmet: Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılâp ve Aka Kitabevleri,
MUMCU, Ahmet: Atatürkçülük&#;te Temel İlkeler, İnkılâp ve Aka Kitabevleri Koli. Şti. İstanbul
MUMCU, Ahmet: Atatürk ve Atatürkçülük (Giriş), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II, Yükseköğretim Kurulu Yayını, No:5, Ankara
ÖZBUDUN, Ergun: Atatürk ve Devlet Hayatı, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II, Yükseköğretim Kurulu Yayını, No.5, Ankara
ÖZERDİM, Sami N. : Atatürkçünün Elkitabı, Türk Dil Kurumu Yayını, SİNANOĞLU, Suat: Türk Hümanizmi, Türk Tarih Kurumu Yayım,
ÜLKEN, Yüksel: Atatürk ve İktisat (İktisadî Düşüncesi ve İktisat Politikası), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II, Yükseköğretim Kurulu Yayını, No.5,

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.