dokunma arkadaş bugün tek kalayım / TBMM Tutanak Müdürlüðü

Dokunma Arkadaş Bugün Tek Kalayım

dokunma arkadaş bugün tek kalayım

11 Ocak Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 11 Ocak Türkiye Sağlıkçılar Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’a aittir.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlıkçılar Günü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu olarak devletine sadık, Türk milletine sadakatle, özveriyle hizmet eden tüm sağlıkçıları tebrik ediyoruz, tüm sağlıkçılara minnetlerimizi belirtmek istiyorum ve Sağlıkçılar Günü’nü kutluyorum.

Türkiye’de 39 farklı sağlık mesleği, 1 milyona yakın sağlık personeli, çeşitli sağlık kuruluşlarında sağlık hizmeti vermeye çalışmaktadır. Aralarında ciddi farklılıklar, statü farklılıkları, pozisyon farklılıkları, ücret farklılıkları vardır. Bu nedenle biz bu farklılıkların kalkmasını bekliyoruz. Özellikle örneğin Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir hemşire 6 farklı pozisyonda çalışmaktadır ve bu 6 farklı pozisyonda çalışanların özlük hakları birbirinden farklıdır.

Sağlık hizmeti bir kamu hizmetidir ve kamu hizmetinde esas, devlet memurluğudur. Bunun için sağlık kuruluşlarında vekil sağlık personeli, sözleşmeli sağlık personeli veya kamu dışı sağlık personeli gibi ayrımların kalkmasını, tüm sağlık personelinin devlet memuru statüsünde sağlık hizmeti vermesini bekliyoruz ve bunun doğru olduğunu belirtmek istiyoruz. Sağlık personeli arasında çok ciddi ücret farklılıkları vardır. Özellikle kamuda sağlık personelinin ücreti ek ödemeyle belirlenmektedir fakat ek ödemeden yararlanamayan ya da az miktarda yararlanan sağlık personelinin özellikle hemşirelerin, ebelerin, sağlık memurlarının, sağlık teknisyen ve teknikerlerinin durumları mutlaka iyileştirilmelidir. Ya ek ödemeden daha fazla yararlanmaları sağlanmalı ya da maaşlarında yapılan bir iyileştirmeyle sağlık personelinin ücretinde bir iyileştirme yapılmalıdır.

Tüm sağlık personelinde aslında ücret farklılıkları her yerde görülmektedir. Kamu dışı sağlık personeli veya kamuda Sağlık Bakanlığı dışında çalışanlar arasında da çok ciddi farklılıklar vardır. Aynı şekilde, kamuda hastanede çalışan sağlık personeliyle hastane dışında çalışan veya başka kamu kuruluşlarında çalışan sağlık personeli arasında da ücret farklılıkları vardır. Bu farklılıkların giderilmesi en uygun yöntem olacaktır.

Bunun dışında, sağlık personelinde ciddi bir fazlalık vardır. Hekim dışında hatta eczacılar ve diş hekimleri de dâhil olmak üzere tüm sağlık mesleklerinde fazlalık vardır, bu kaynak israfı demektir. Onun için YÖK'ün özellikle kontenjan düzenlemesi yaparken bunu dikkate alması gerekir. Şu an bine yakın sağlık personeli iş arayışı içerisindedir ve bu tabii ki kaynağın doğru kullanılmaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu kontenjan ayarlamasıyla bu sorun çözülmelidir. Bir taraftan da Sağlık Bakanlığının kamuda ciddi bir alım yapmasına da ihtiyaç vardır. Özellikle birinci basamak kuruluşları ve aile hekimliğini dikkate alarak, bunun dışında da özellikle ilçe hastanelerini destekleyerek sağlık personeli alınması ilçe hastanelerinin daha iyi çalışmasını sağlayacaktır. Bu konuyu da önemsiyoruz.

Bir diğer taraftan da sağlık personeli arasında yeni yeni sağlık personeli unvanları ortaya çıkmaktadır. Sağlık Meslekleri Kanunu eski bir kanundur, bu kanun içerisinde birçok sağlık mesleği tanımlanmamıştır ya da görevleri tanımlanmamıştır. Onun için YÖK ve Sağlık Bakanlığının bir araya gelerek sağlık mesleklerinde yeni bir düzenleme yapması, yeni bir tanımlama yapması da çok doğru olacaktır çünkü birçok meslek tanımlanmamış meslektir, diplomalıdır fakat Sağlık Bakanlığının standart kadrosunda cetvellerde yer almamaktadır. Bunun baştan düzenlenmesi, hem tanımlanmamış sağlık mesleklerinin tanımlanmış olması hem de görev tanımlarının yeniden yapılması sağlık hizmetlerinin sunumu açısından çok yerinde ve yararlı bir uygulama olacaktır. Bunun da acilen yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SEFER AYCAN (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz tüm sağlık personeline çalışmalarında başarılar diliyoruz, onlara minnettarız ve buradan açıkça belirtmek istiyoruz ki sağlık personelinin ücreti veya özlük haklarıyla ilgili yapılacak her türlü düzenlemeyi açıktan destekleme taraftarıyız ve bunu da tebliğ ediyoruz, belirtiyoruz.

Tüm sağlık personelini bir kez daha minnetle, saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Edirne’nin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan iki yıl Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehrin bugün sorunlarından bahsedeceğim.

Bu şehir, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet’in de doğduğu bir şehir. Kimse sağlık tedavisi vermezken akıl hastalarını daha ’lü yıllarda müzikle tedavi eden bir şehre sahibiz, Edirne Darüşşifasına sahibiz. Selimiye’ye, dünyanın, UNESCO’nun kültür mirasına sahip olan şehirlerinden biriyiz. Köprüleri, camileri, tarihî eserleriyle şehirlerin sultanı, sultanların şehri Edirne kısacası bir tarih kenti. Aynı zamanda, bu tarihî kenti keşfetmek, Karaağaç’taki cumhuriyetimizin tapusu olan Lozan Anıtı’nı görmek ve ciğer yemek için misafirlerimizi de bekliyoruz; bir turizm kenti.

 Bu tarih ve turizmi yaşamamızı sağlayan da ülkemizin kurucusu, mavi gözlü dev adam yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu topraklara en yakın olan serhat şehrimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Arda, Tunca, Meriç ve Ergene’ye sahip olan bir su kenti ama bu sulara gem vuramamış, Suakacağı, Çömlekköy gibi barajları yapamamış. Ergene vahşice sanayiye teslim edilmiş ve kirletilmiş bir Ergene’ye sahibiz. Dünyanın da kendi kendini temizleyebilen, ender körfezlerinden biri olan Saros Körfezi’ne sahibiz ancak vahşice saldırılara uğruyor Saros Körfezi. Yayla Sahili’nde yapın dediğimiz dalgakıranları bir türlü yapmıyorsunuz; projesi hazır. Vakıf Sahili’ni TÜGVA’ya verdiniz. Gökçetepe Sahili’ni TÜRGEV’e verdiniz, şimdi de Danişment Sahili’ne saldırmaya çalışıyorsunuz. Bu sahillere gidebilmek için de yıllarca can veriyoruz. Keşan-Enez kara yolunu bir türlü tamamlamıyorsunuz; ’de sözde bitecekti ama hiçbir çalışma yok.

Edirne aynı zamanda üretici bir kent; ayçiçeği üretiyor, buğday üretiyor, çeltik üretiyor, temel gıda maddelerini üretiyor ama çiftçisi borçlu, çocuklarını da gurbete kaptırmış; Çorlu’ya, Çerkezköy'e İstanbul’a kaptırmış, göç var. Sadece bu ürünlerde bile kendi kendine yeterli olabilsek yılda 3 milyar dolar ülkemizde kalacak ve bundan aslan payını da Edirne alacak. Pirinçte Türkiye’nin yüzde 50’sini Edirne üretiyor ama bakın, bu pirinci Edirne Uzunköprü’den aldım; üretici bir bölge. Ne yazıyor arkasında? “Yunanistan'da üretilmiştir.”

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yazıklar olsun!

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Ya arkadaş, tereciye tere satılır mı? Edirneli üretiyor, para kazanamıyor, biz Yunan çiftçisine milyonlarca dolar para ödüyoruz; yazıktır günahtır! (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bu ayıp da bu iktidara yeter!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bence de.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Evet. Bu, bütün ilçelerde var ve Toprak Mahsulleri Ofisi satıyor yani siz kurdunuz, zarar eden Tarım Kredi marketlerinde yani sizin kurduğunuz Tarım Kredi marketlerinde satılıyor.

Edirne’ye Bulgarlar kimlikle geliyor. Bizim orada akrabalarımız var, vize almak için kuyruğa giriyoruz. lira para veriyoruz, vize alabilirse Edirneliler Bulgaristan’a gidebiliyorlar. ’de 50 kuruş verip 1 leva alabiliyorduk, sayenizde, ’da 1 lirayla 1 leva eşit oldu, şimdi 1 leva alabilmek için yani Bulgar parası alabilmek için 10 lira para ödediğimiz bir şehir hâline getirdiniz Edirne’yi.

Bir zamanlar eğitimde ilk 3’e giren bir şehirdi Edirne, şimdi 40’ıncı sıralarda. İki yüz yıla yaklaşan Edirne Lisesini bile bir ara maalesef niteliksiz okullar sınıfına aldınız, bereket, bu yanlıştan döndünüz.

Tıp fakültemizin köklü bir geçmişi var, bir de ciddi bir personeli vardı ama şu anda doktorların çoğu gitti, hastalar randevu alamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Bütün ilçelerimizde güzel güzel devlet hastaneleri yaptınız, müteahhitlere para kazandırdınız ama içinde doktor yok, hemşire yok, hasta bakıcı yok, hastalar da sırada.

Her tarafı tarım topraklarıyla kaplanmasına rağmen, sanayileşmek isteyen, bunu da OSB’ler aracılığıyla yani organize sanayi bölgeler aracılığıyla gerçekleştirmek isteyen bir kenttir Edirne. Ama Edirne’deki OSB’nin yolu köylerden geçiyor, doğru dürüst bir yol yapmadınız, para ayırmadınız.

Kısacası “tarih” var, “turizm” var, “tarım” var; 3 “T” var ama 4’üncü “T”, Edirne’yi bozuyor, siz bozuyorsunuz; “tahribat” yapıyorsunuz Edirne’ye, AKP’li yıllarda bu “tahribat” daha da arttı. İnşallah, dört ay sonra iktidardan düştüğünüzde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıyla sadece Edirne değil tüm Türkiye kalkınacak diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – AKP, Edirne’yi unutmuş.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Kilis’in tarihî ve kültürel mirası hakkında söz isteyen Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal’a ait.

Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

 

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilis’in tarihî ve kültür mirasıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kilis, bereketli coğrafyalara, renkli ve zengin kültürlere beşiklik etmiş ve tarih boyunca ticari hayatı, mimarisi, edebiyatı, mantık ve felsefe ilmi, kültür ve sanatı en üst seviyede yaşamış, sıcak iklimi ve yerleşmeye müsait coğrafyasıyla onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır; Birinci Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin ve Fransızların işgali altına girmiş, aylarca süren destansı mücadelesi neticesinde 7 Aralık günü tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur.

İslam’la şereflenmesi Hazreti Ömer dönemine uzanan ve köklü bir medeniyetin vârisi olan Kilis, dünyanın gözü önünde, on yılı aşkın süredir devam eden insanlık krizinde ülkesinin yüklendiği tarihsel sorumluluktan payına düşeni fazlasıyla sırtlanarak katıksız bir insani ve vicdani duruş sergilemiş, âdeta insanlığın onurunu kurtarma mücadelesi vermiştir.

Tarih boyunca beşiklik ettiği birikimini ve çeşitliliğini bağrında barındıran Kilis, birçok tarihî değere ve kültürel mirasa da ev sahipliği yapmaktadır. Tarihî camiler, sahabe türbeleri, hanlar, hamamlar, çeşmeler, tarihî taş yapılar, bölgenin binlerce yıllık tarihine ışık tutan Oylum Höyük, Mozaikli Bazilika, Ravanda Kalesi, Nekrobol, restorasyonu tamamlanmış havra ve burada sayamayacağım birçok zenginliğiyle Kilis, kültür ve inanç turizminin önemli merkezlerinden biri olma yolunda devam etmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bunun yanında, binlerce yıl ev sahipliği yaptığı ve ilişki kurduğu farklı uygarlıkların mutfak kültürünü kendi toprağının bereketi ve nimetleriyle harmanlayan Kilis’in gastronomisi de kültürel bir miras statüsündedir. ’den fazla yemek ve tatlı çeşidi bulunan Kilis, gelen ziyaretçilerine eşsiz lezzetler sunmaya devam etmektedir.

Kilis halkı, 3 Kasım ’de tüm Türkiye’de olduğu gibi Kilis’te de AK PARTİ’ye büyük destek vererek makûs tarihini ters yüz etmiş, o günden bu tarafa tarımda, sanayide, ulaşımda, sağlıkta, sosyal alanda, kültürel varlıkların canlandırılmasında çok önemli mesafeler katederek hak ettiği hedefe adım adım yaklaşmanın gayreti ve çabası içerisinde olmuştur.

Sanayide, Hükûmetimizin çıkarmış olduğu teşvikler neticesinde, bugün, mevcut organize sanayi bölgemizde binlerce gencimizin istihdam edilmesi sağlanmıştır. Yine, Kilis Polateli Şahinbey Organize Sanayi Bölgemizde arsa tahsisleri yapılmıştır, altyapı çalışmaları hızla devam etmektedir ve tamamı bittiğinde uzun vadede 75 bin insanın çalışabileceği bir yer konumuna gelecektir. Bu da hem Kilis’in hem bölgenin ekonomisine ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Tarım alanı olarak kullanılan arazilerimizin toplam 10 binlerce dekarını yaptığımız baraj ve göletlerle suyla buluşturduk ve çiftçilerimizin ekonomisine ciddi katkılar sağladık. Başlıca tarım ürünlerimiz zeytin, üzüm, biber ve diğer tahıl ürünleridir ama özellikle de zeytinyağımız, horoz karası siyah üzümümüz, pul biberimiz ve dolmalık biberimiz ilimizin ve ülkemizin katma değeri olan, parlayan yıldızları arasındadır.

Her bir Kilisli hemşehrimizin yaşam konforunu artırmak için belediyemiz ve özel idaremiz büyük bir gayretle çalışmalarına devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yirmi yıldır, halkımızdan aldığımız emanetin bilinci ve sorumluluğuyla memleketimize hizmet etmeye gayret gösteriyoruz. Dün hayal ettiğimiz yatırımların bugün bitmiş şekilde halkımızın hizmetinde olmasının mutluluğunu, bahtiyarlığını hep beraber yaşıyoruz. Merhum Alaeddin Yavaşca’nın şu sözleriyle konuşmamı bitirmek istiyorum: “Kilis’in insanı misafirperverdir, cömerttir hem de efece merttir.”

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dal, ben de Kilis’in havasını ve tavasını ilave edeyim efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özkan…

 

 

 

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yüz Yüze Türkiye Esnaf Buluşması” programında verdiği müjdeler esnafımızda mutluluk etkisi yaratmıştır. Bu bağlamda, esnaf destek paketini 50 milyar TL ilaveyle milyar TL’ye çıkardık. Halkbank Paraf, Troy, Esnaf kredi kartı limitini bin liradan bin liraya çıkardık, ayrıca esnafımıza üç ay ödemesiz toplam on iki ay vadeli yüzde 9,75 gibi düşük faiz ve taksitlendirme fırsatı verildi. Esnaflıktan gelen bir milletvekili olarak, verilen müjdelerden dolayı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

 

 

 

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, Yusuf Kerim 6 yaşında bir yavrumuz ve kanser tedavisi görüyor. Annesinin ilgi ve şefkatine ihtiyaç duyduğu bu en kritik zamanda annesi cezaevinde, kendisiyse hastanede tedavi altındadır. Yusuf Kerim'in hastalığının daha fazla ilerlememesi ve inşallah en kısa zamanda iyileşebilmesi için annesine kavuşması sağlamalıdır. Annenin cezası ertelenmeli, zira her ne suretle olursa olsun 6 yaşındaki masum bir çocuğun cezalandırılması asla kabul edilemez. Şunu unutmayalım ki kerim devlet anlayışımızın temelinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışı ve esası vardır. İnsanlığın, adaletin ve kerim devlet anlayışının gereği Yusuf Kerim’i annesine kavuşturmak olmalıdır. “Ben annemi istiyorum.” diyen Yusuf Kerim’in bu çağrılarına daha fazla kulak tıkamayalım.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

 

 

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bursa'da sıcak su bölgesi olarak bilinen, adındanda anlaşılacağı üzere termal bölgesi olan dönümlük araziye turizm tesisleri, sağlık tesisleri, spor tesisleri yapılması planlanıyordu fakat şimdi ticaret ve konut alanına dönüştürülüp TOKİ marifetiyle yine betona dönüştürülecek, Bursa’nın bu merkezi de yok edilecek. Bursa’nın geleceği açısından bu karar asla kabul edilemez. Bursa’nın termal şehir kimliğini yok edecek, yine şehri betona, havasızlığa gömecek bu projeyi turizmciler de kabul etmiyorlar.

Uludağ’ı turizm bahanesiyle yok etmek isteyen, betona çevirmek isteyenlere sesleniyorum. Gerçekten niyetiniz turizmse bu alanı değerlendirebilirsiniz.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Barut…

 

 

 

AYHAN BARUT (Adana) – Halkımız, AKP’nin neden olduğu ekonomik yangının içinde can çekişiyor; yoksulluk, açlık, sefalet diz boyu. Bu topraklarda yoksulun ekmeği bile 5 lira. Bir simit, bir peynir alamaz hâle getirdiler insanlarımızı. İktidarın pembe boyacısı işsiz sayısını 3 milyon bin kişi olarak açıkladı. İşsizlik oranı yüzde 10,2 seviyesinde. Biliyoruz ki bu aldatmacalı rakamlar gerçeği gizleyemez.

Emeklimizin en düşük maaşı asgari ücretle aynı, lira olmalıyken sadece lirayı lütuf olarak gösterenler, sunanlar yaşanan kara tablonun sorumlusudur. Bu kara düzen bitsin artık. Bütün ücretler en az asgari ücret oranında artırılmalıdır, en düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine getirilmelidir. Halkın alım gücü sürekli düşerken işsizlik rekorlarını seyretmeyin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kasap…

 

 

 

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – AK PARTİ’nin yersiz, plansız politikaları sonucu hakir görülen, “Giderlerse gitsinler.” denilen, dövülen, öldürülen, işsiz kalan, yoksulluk sınırında yaşayan tüm sağlıkçıların gününü yine de kutluyorum bu şartlara rağmen.

AK PARTİ devrisaadetinde ülkemiz ekonomisi yıllar içinde büyüdü ama her büyüme, gelişme anlamına gelmez. Bu büyüme refah artışına yansımadı; gelir hep düştü, orta sınıf kalmadı, milyonların sadece asgari ücret gibi bir gelirleri var; eğitim, sağlık, adalet, insan hakları, özgürlük, demokrasi, basın özgürlüğü, hepsi yerlerde sürünüyor; gençlerin hayallerini çaldınız, umutlarını çaldınız. Bakın, bugün Türkiye’de ne yeni bir ev ne yeni bir araba sahibi olamazsınız, kiranızı ödeyemezsiniz, ailenizle bir haftalığına bir yere tatile gidemezsiniz, yurt dışı tatili zaten imkânsız, yeni bir eşya alamazsınız, sağlıklı ve yeterli beslenemezsiniz. Türkiye bu hâle getirdiniz; siz gidiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

 

 

 

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesine ait 23 hava kalitesi ölçme istasyonuna göre ’de İzmir’de özellikle partikül madde (PM10) değerleri sınır değerleri üzerinde seyrediyor. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi raporuna göre de Aliağa, Alsancak, Bornova, Çiğli, Gaziemir, Karabağlar, Karaburun, Karşıyaka, Menemen, Ödemiş ve Torbalı ilçeleri normalin üzerinde risk altında. Bu durum alarm durumudur. Başta Bakanlık ve Belediye olmak üzere bilim insanlarıyla birlikte önlemler hızlıca alınmalı, halkın ve doğanın sağlığı korunmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

 

 

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

AK PARTİ yılında kurulmuş, yılının 3 Kasımında milletimizle buluşmuş, iktidarında 21’inci yılında yapılan tüm seçim ve referandumları kazanmış, halkımız ak siyasilerle, ak siyasetle ve dünya lideriyle bütünleşmiştir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kara siyaset.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Gerilim ve çatışmayla toplumun zaaf alanları üzerindeki siyaset geleneği milletimiz tarafından tasfiye edilmiş, 3 Kasım ’den sonra siyasetin aktörü millet olmuştur. Adalet ve kalkınmayı temel misyon olarak kabul ettik, hakikatin tamamen bizim tekelimizde olmadığını kabul ettik fakat bütün gücümüzle hakikate hizmet ettik. Sonuç yirmi bir yılda 15 seçim ve referandumda bu millet Recep Tayyip Erdoğan dedi. Bugün itibariyle 11 milyon bin vatandaşımız AK PARTİ'nin kayıtlı üyesi olmuştur. Korkmak hakkınız muhalefet, 16’ncı seçim, seçimleri de sonunuz olacaktır. Komple tasfiyeye hazır olun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bülbül…

 

 

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - AKP iktidarının çiftçiden yana olmayan ithal tarım politikaları yüzünden vatandaş artık et yiyemiyor; süt inekleri kesime gidiyor. Yılbaşından itibaren kırmızı ete tam 3 kez zam geldi. Aydın'da kasapların iki ay önce kilosunu 90 liraya aldığı karkas etin fiyatı lira oldu, yapılan bu artış da doğrudan tüketiciye yansıdı. Kasaplar kırmızı ete önümüzdeki günlerde tekrar zam geleceği uyarısını yapıyor. Kuşbaşı etin kilosu liraya, kıymanın liraya, dana antrikotun liraya, kuzu pirzolanın fiyatı ise liraya dayandı.

Buradan tekrar uyarıyorum: İthal etle fiyatlardaki ateşi söndürebilirsiniz ama bu, sadece geçici olacaktır. Bakın, üretici, maliyetlerden dolayı süt ineklerini kesime gönderiyor. Raflardaki süt fiyatı 25 lira olmuş durumda. Hayvancılığa destek verilmesi gerek. Hayvancılıkla ilgilenen vatandaşlarımızın maliyetlerinin yani girdi fiyatlarının düşürülmesi gerek. CHP iktidarında üreticiler desteklenecek. Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği millî gelirin en az yüzde 1’i destekleme primi

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuncer…

 

 

 

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Sayın Başkan, Amasya merkez ve ilçelerinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün maliki olduğu ve Amasyalı esnaflarımızın da kiracı olduğu yüzlerce iş yeri bulunmaktadır. Vakıflar Bölge Müdürlüğü   yılı kira artışları için esnaflarımıza SMS yoluyla ve yazılı olarak ihbarnameler göndermekte ve bu ihbarnamelerde kira artış oranının TÜİK tarafından açıklanan kira artış oranı kadar yapılacağını belirtmektedir; bu oran ise yaklaşık yüzde 72’dir. Ekonomik krizle boğuşan, siftah yapamayan ve sattığını aynı paraya yerine koyamayan esnaflarımıza bir darbe de Vakıflar Bölge Müdürlüğü vurmaktadır. Zaten yüksek kiralar ödeyen esnafımıza “Kiranı yüzde 72 artır.” demek “Ticareti terk et.” demekle eş değerdir. Sayın Vakıflar Bölge Müdürü, Amasyalı esnaflarımızın feryatlarına kulak ver ve kira artışını sembolik bir rakam olarak belirle.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Fikret Şahin…

 

 

 

 

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

11 Ocak Türkiye Sağlıkçılar Günü’nü kutluyor, büyük fedakârlıklarla sağlık hizmeti sunan başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Bu anlamlı günde Sağlık Bakanlığının da sağlıkçılarımıza hak ettiği değeri vermesini bekliyoruz. Zira Sağlık Bakanlığının 6 Ekim ve 7 Ocak tarihlerinde yayınladığı yönetmelik değişikliğiyle hekimlerimizin serbest çalışma hakkı, mesleki özgürlükleri engellenmiş, hastaların hekim seçme hakkı yasaklanmıştır. Kamu yararı bulunmayan bu yönetmelik zincir hastanelerin isteği üzerine düzenlenmiş olup dünyada hiçbir örneği yoktur. Hekimlerimiz bu yasakçı yönetmeliğin tamamen iptalini talep etmekte, Bakanlığın seslerini duymasını istemektedirler.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

 

 

 

 

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde geliştirilen projeler sayesinde savunma sanayisi yükselen Türkiye’nin yıldızı hâline geldi. ’te geçmişte başlayan projeler tamamlanacak, bir yandan da yeni sistemler güvenlik güçlerine teslim edilecek ve ihtiyaçlara göre yeni projelere start verilecek. Dünyanın ilk SİHA gemisi olacak Anadolu hizmete alınacak, Millî Muharip Uçak’ımızı hangardan çıkarıp tüm dünyaya göstereceğiz, Hürjet ilk uçuşunu yapacak, Bayraktar KIZILELMA’nın  çeşitli uçuş manevra testleri ve mühimmat entegrasyonları yapılacak, Anadolu gemisine konuşlandırılacak Bayraktar TB3 SİHA ilk uçuşunu yapacak. Özgün helikopterimiz GÖKBEY’in ilk teslimatları Jandarma Genel Komutanlığına yapılacak, İMECE yer gözlem uydusu uzaya fırlatılacak. savunmada Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcı olacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur

 

 

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

bin nüfuslu Defne ilçemizin devlet hastanesi ihtiyacını gidermek için uzun süredir mücadele ediyorum. Sağlık Bakanlığımızın hassasiyetiyle Defne’ye devlet hastanesi yapımı kararı alındı, ödenek ayrıldı, teşekkür ediyorum. Koçören Mahallesi’nde 68 dönümlük bir arsada karar kılındı, arsa tahsisi yapıldı, proje aşamasına geçildi. Tam bu noktada sırf yerel yönetim zora girsin diye birtakım gereksiz tartışmalar başlatıldı. O gün, bir hastane olmayacak arsalar gündeme getirildi, konuya ilişkin Sağlık Bakanıyla görüşüp daha sonra da soru önergesi verdim, Bakanlıktan da cevap geldi. Gelen cevaba göre “ yataklı Defne Devlet Hastanesi Koçören’de bulunan 68 dönümlük arazi üzerinde yapılacaktır.” Böylece Defne Devlet Hastanesi arazisi tartışmaya kapanmıştır, tüm Defneli hemşehrilerime hayırlı uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakır

 

 

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde başlatılan millî teknoloji hamlesi elhamdülillah meyvelerini vermeye başladı. Yıllardır “Yapamazsınız, başaramazsınız.” diyenlere inat geldiğimiz nokta tüm dünyada yakından ve takdirle takip ediliyor. Türkiye Yüzyılı için emin ve kararlı adımlarla ilerlemeye ve aziz milletimize hizmetkâr olmaya devam edeceğiz.

Cumhuriyetimizin ilanının 99’uncu yıl dönümünde banttan inen millî otomobilimiz TOGG’un gururunu milletçe yaşadık. Muharip insansız savaş uçağımız KIZILELMA gökyüzümüzle buluştu. TUSAŞ tarafından üretilen millî muharip savaş uçağımız da inşallah en kısa sürede gökyüzüyle buluşarak vatan müdafaasında yerini alacak. Çeşme açılışını önemli bir yatırım, video konferansını yüksek teknoloji zannedenlere inat yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erbay…

 

 

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık emekçilerimiz, yurttaşlarımızın sağlığı için canla başla çalışmakta, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde fedakârca görev yapmaktadırlar. Bu zor şartlar altında çalışan tüm sağlık emekçilerinin 11 Ocak Sağlıkçılar Günü’nü kutluyorum.

Sağlık çalışanlarının büyük sorunları bulunmaktadır; iş yükleri her geçen gün artmakta, şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu olumsuzluklara rağmen, özveriyle görevlerini yürüten sağlık çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan aile sağlığı çalışanlarının da önemli sorunları bulunmaktadır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne göre aile sağlığı çalışanlarına teşvik ve destek ödemesi yapılmaktadır. Ancak motivasyonlarının sürdürülmesi için yapılan ödemelerde adaletsizlikler vardır. Aile sağlığı çalışanları gerekli hak edişlerini alamıyorlar. Bu durum iş barışını ve çalışma motivasyonunu bozuyor. Aile sağlığı çalışanları destek ve teşvik ödemesinde yaşanan adaletsizliğin giderilmesini, destek primlerinin adil bir şekilde dağıtılmasını talep ediyorlar.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

 

 

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, gerek TYP gerekse sözleşmeli olarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan özel güvenlik görevlisi ve temizlik görevlisi çalışanlarımızın, işçilerimizin geçici süreli olmasından dolayı mağduriyetleri bulunmaktadır. Bu anlamda tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan özel güvenlik ve temizlik görevlilerimizin hiçbir şart aranmadan devlet kadrosuna alınarak hizmetlerin devamını sağlayabilmeliyiz.

Bir önemli husus da özel güvenlik görevlilerinden yılda bir alınan, yaklaşık 3 bin TL’yi bulan sertifika harcının kaldırılmasıyla önemli bir maddi yükün altından işçimiz kurtulmuş olacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bu talepleri dikkate alarak kadro çalışmalarını tamamlayıp Genel Kurula getirmesini istirham ediyor, bu vesileyle ayrıca, 11 Ocak Sağlıkçılar Günü’nü de kutluyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

 

 

 

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mersin’in tarihiyle, doğasıyla, turizmiyle müstesna ilçelerinden Anamur’da bin yedi yüz yıllık Anamur Mamure Kalesi ve sahildeki Pullu Tabiat Parkı arasındaki hektarlık bir alana, birinci derece sit alanı olmasına rağmen jeotermal arama ruhsatı verilmiş ve ocak ayının başında da maalesef “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmıştır.

Ben buradan bütün yetkililere sesleniyorum: Doğası, turizmi, tarımıyla Türkiye’nin en güzel ilçelerinden biri olan Anamur’a dokunmayın, tarihimize, doğamıza ihanet etmeyin. Bu işin peşini de bırakmayacağız. Ve şunu söylüyorum: Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

 

 

 

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Eğitimde, sağlıkta, teknolojide, ulaşımda, istihdamda olduğu gibi yükseköğrenimde de bizden önce yapılanları 5’e, 10’a, 15’e katladık. Üniversite sayımızı 76’dan ’e yükselttik. Yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi binden bine ulaştırdık. Yurtlarımızda kalan öğrencilerimize yapılan beslenme yardımını liraya yükselttik. döneminde yurt ücretlerine zam yapmayarak öğrencilerimizin geçen yılki fiyatla barınabilmelerini sağladık. Bursları, lisans öğrencileri için ; yüksek lisans öğrencileri için , doktora öğrencileri için liraya çıkarttık. 3,3 milyon öğrencimizi 27 milyar liralık bir maddi külfetten kurtardık. Muhalefetin kuru gürültüsü, içi boş sloganları ve vaatlerine aldırış etmeyecek, gençlerimizden aldığımız destekle birlikte seçimlerinde onlar için çalışmaya, hayallerini gerçeğe dönüştürebileceğimiz daha iyi imkânlar sunmaya devam edeceğiz inşallah.

BAŞKAN – Sayın Şevkin

 

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ey Hükûmet, ey iktidar vekilleri; ilk yarıyıl zammı olarak işçi, esnaf emeklilerine, memur ve sözleşmeli personele, memur emeklilerine yüzde 30 oranında zam öngörüyorsunuz. Yahu, halktan bu kadar mı koptunuz? Pazara hiç mi çıkmıyorsunuz? Biraz sırça köşklerinizden çıkın. Her şeyin fiyatının 5 katına çıktığı, sizin pembe boyacınız TÜİK'in bile enflasyonu yüzde 65 olarak saptadığı bu dönemde en düşük emekli maaşı TL. Siz Sayın Cumhurbaşkanı bunu açıklarken ayakta alkışlıyorsunuz. Yahu, Allah'tan korkun; açlık sınırının bile liraya ulaştığı bu süreçte hemen, derhâl bu yasa teklifini geri çekin, zammı insani bir düzeye çıkarın. Bırakın karıncayı bile incitmemiş milletvekillerimizin dokunulmazlığını kaldırmayı, halka inin biraz lütfen, halka inin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

 

 

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutluyorum. Atanamayan tüm sağlıkçıların bir an önce atamalarının yapılmasını, taşeron sağlıkçıların kadroya alınmasını, sağlık çalışanlarının özlük haklarının emeklerine uygun düzenlenmesini, aile sağlığı hekimlerinin ve çalışanların çalışma koşullarının iyileştirilmesinin sağlanmasını temenni ediyorum. Fizyoterapist bireyin değerlendirilmesini ve tanılamasını hekimlerin yönlendirilmesiyle yapan, tedavi planlayan, uygulayan ve takip eden mesleki yeterliliği olan, dört yıllık lisans programını tamamlamış sağlık profesyonelleridir. 40 bin mezun atama beklemektedir, yeterli alım bir an önce yapılmalıdır, en az 10 bin fizyoterapistin atanması sağlanmalıdır. Yataklı tedavi merkezleri, ayakta teşhis ve tedavi hizmetleri veren sağlık kuruluşları, özel eğitim uygulama okulları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri gibi yerlerde fizyoterapistlerin çalıştırılması olasıdır, onların da atanmaları sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

 

 

 

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, geçen hafta sonu, Kâhta ilçemizde örgütlerimizle birlikte bir dizi ziyaretle saha çalışması yaparak hemşehrilerimizle bir araya geldik, vatandaşlarımızın dertlerini dinledik. Ziyaret ettiğimiz Tütenocak, Akdoğan, Narlıdere, Bağbaşı, Aydınpınar, Narince, Çardak, Hasandiğin, Oluklu, Büyükbağ, Akkavak köylerimizde vatandaşlarımız dertli; zamlar hayat koşullarını çekilmez bir hâle getirmiş durumda. Adıyaman’da içme suyunu kuyulardan sağlayan köylülerimizin mağduriyeti yüksek elektrik faturaları nedeniyle gün geçtikçe katlanıyor, iktidarın duyarsızlığı devam ediyor. En temel insan hakkı olan temiz suya erişim hakkından vatandaşlarımız faydalanamıyor. Buradan iktidara çağrı yapıyor, özellikle içme suyunu sağlayan kuyulardaki abonelerin ücretlerinin düşürülmesi için gerekli yasal çalışmaları yapın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutluyorum.

Bilindiği gibi, bugün, biz burada Genel Kurul çalışması yaparken diğer taraftan bir Karma Komisyon toplandı ve 2 milletvekilimizin dokunulmazlığının kaldırılması hususunda da kanaatim ve inancım odur ki bir karar verecekler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün ve ’üncü maddeleri uyarınca Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda görüşülmektedir. Karma Komisyon gündeminde tam dokunulmazlık dosyası bulunmaktadır. Bunların içinden Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan ve Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır'la ilgili dosyalar cımbızlanarak Karma Komisyona getirilmek isteniyor. Bugüne kadar dosyaların hazırlık komisyonlarına havalesinde Başkanlıkça ya fezlekelerin Komisyona geliş sırasının dikkate alındığı ya da sevk maddelerine göre havale yapıldığı anlaşılmaktadır. Şimdi ne oldu da Anayasası’ndan bugüne kadar gelen teamüller yok sayılır hâle getirildi? Komisyonun asli görevi dosyaların giriş sırasına göre hakkaniyetli bir değerlendirme yapmakken Türkiye Büyük Millet Meclisi uhdesindeki bir komisyonun iktidar partisinin siyasi hesap ve hezeyanlarına alet edilmesini kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Komisyonun uygulamalarının ve bu uygulamalara meşruiyet kazandırma arzularının bir aparatı olmamak adına Karma Komisyon toplantısına katılmayacağımızı, bu sığ siyasi hesapların bir tarafı hâline gelmeyeceğimizi bir kez daha buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine hem de kamuoyuna duyuruyoruz.

Açıkça ifade ediyoruz ki ilgili Meclis komisyonu kendi gündemine dahi sahip çıkamamaktadır, komisyon kendi gündemine hâkim değildir. Komisyonun gündemi, AK PARTİ iktidarının gündeminden ibarettir. Kaldı ki Karma Komisyonu oluşturan komisyonların gündemi yoğun olmadığı dönemlerde bile düzenli olarak çalıştırılmadığı bilinmektedir. Karma Komisyon, kamuoyunun gündemine gelen bir iki konu haricinde hiç toplanmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu nedenle kamuoyunda sıklıkla da eleştirilmektedir. Şunun altını çizmek istiyorum: Dokunulmazlık kurumu kamu düzenine dayanan bir haktır. Dolayısıyla İç Tüzük, dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi durumunda bile yeterli bir sebep olarak görmemektedir. Kamu düzeni üzerinden tanımlanan bu süreç siyasi kaygılar taşımadan sürdürülmeli, dokunulmazlık dosyaları gündelik siyasetin konusu yapılmamalı, hukuk dışı alana taşınmamalıdır. Sayın Lütfü Türkkan hakkındaki fezlekenin komisyona havalesinden on dört ay geçtikten sonra adeta cımbızla çekilerek gündeme alınması her şeyden önce Karma Komisyonun siyasi maksatla hareket ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Karma Komisyonun bu gündemi, muhalefeti sindirme çabasının bir sonucu olarak tarihteki yerini alacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne parlamento ne de onun uhdesinde çalışan komisyon yüce Türk milletinin dışında hiçbir kuvvetin, vesayetin, iktidarın ve onun iktidar hesaplarının talimat görevlisi değildir. Millet egemenliğini kullanan bu Meclis, egemenliğini kullanırken şeffaf olmak mecburiyetindedir. Yaptığı her işi milletin yararına ve milletin gözü önünde yapmalıdır. Şimdi, biliyorum ki oradan bir karar çıkacak. Diler ve umarım ki uyarılarımızı dikkate alır ve dikkatli bir karar verirsiniz. Aksi takdirde siyaseten istifade etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyacağınız bu dokunulmazlık kaldırma hedefinin size hiçbir şey kazandırmayacağını da göreceksiniz, aynı zamanda da yaptığınız bu işin altında kalacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Seçimlere çok az kaldı. Bu Meclisin çalışma düzenine zarar verecek uygulamalardan hassaten istirham ediyorum vazgeçiniz. Bize geliyorsunuz, anayasal düzenlemeler yapacağımızdan bahsediyorsunuz, bu Meclisle birlikte uyum içerisinde kanun çıkarma arzunuzu ifade ediyorsunuz. Anayasal düzenleme yapmaktan bahsederken onun uzlaşmayla yapılacağını, uyum içerisinde kanun çıkarmanın yine uzlaşmayla gerçekleşeceğini görmüyor musunuz? Siyasi gerekçelerle, siyasi saiklerle Türkiye'nin gündemine taşıyacağınız bu dokunulmazlık dosyalarından siyaseten yararlanacağınızı var sayıyorsunuz ya bugünden, ben o kararınızı gözden geçirmenizi bir kere daha söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakınız, bizi tartışma konusu yapmaya çalışırken üzülerek ifade ediyorum iktidar partisi ve yürütmedeki bazı organlar tartışma konusu olacaktır ve bu yükün altında da siz kalacaksınız. Ben, her zaman olduğu gibi uyarımı yapmış olayım, hepinizi hukuka, adalete davet etmiş olayım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, size de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç.

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, biliyorsunuz, Halkların Demokratik Partisi hakkında bir kapatma davası sürüyor Anayasa Mahkemesinde; prosedür devam ediyor, o konuda konuşmaya devam edeceğiz fakat ben bugün meselenin başka bir yanına değineceğim. Dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesinde sözlü mütalaasını verdikten sonra Anayasa Mahkemesinin önünde basın toplantısı yaptı; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Kim bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı? yılı Mart ayında Anayasa Mahkemesine sunduğu kapatma davasına ilişkin iddianamesi geri gönderilen, Anayasa Mahkemesi tarafından “mesnetsizdir” diye geri gönderilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından söz ediyoruz. Aslında biraz utanıp istifa etmesi gerekirdi ama etmedi, devam etti, sonra yılının Haziran ayında bir iddianame daha hazırladı; birincisinin devamı, benzeri bir iddianame hazırladı ama Anayasa Mahkemesine iktidar tarafından o kadar ağır bir siyasi baskı yapıldı ki Anayasa Mahkemesi o iddianameyi kabul etmek durumunda kaldı. İşte, bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dün Anayasa Mahkemesinin önünde basın açıklaması yapıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görevi mi basın açıklaması yapmak? Değil ama yapıyor ve basın açıklamasında âdeta Süleyman Soylu gibi konuşuyor, Süleyman Soylu; dili, üslubu aynı, aynı dil ve üslup. Sanki grup toplantısı yapıyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Ya, ona öneriyoruz, bak, üstündeki cübbeyi çıkar, gel karşımıza siyaset tartışalım. Öyle üstüne cübbe giyip kapatma davası açıp yargıdaki vesayeti, siyaseti dizayn etmek için kullanarak olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yargıda kurulmuş olan vesayeti kullanarak siyaseti dizayn etme çabasıyla olmaz o iş, olmaz. Giyeceksin siyasetçi elbisesini, geleceksin karşımıza tartışacağız seninle, o günleri de göreceğiz, biliyoruz.

Şimdi, bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kime benziyor biliyor musunuz? model Vural Savaş. Adalet ve Kalkınma Partisine kapatma davası açılmış olan zamandaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş bugün işte sizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kılığında Bekir Şahin olarak karşımıza çıkıyor, sizin Vural Savaş’ınız bu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Vural Savaşı'dır esas itibarıyla, bunu tarih yazıyor ve mazlum bir halka, Kürt halkına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının nasıl düşmanlık yaptığını tarih yazacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tekrar söyleyeyim, mazlum bir halka, Kürt halkına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın nasıl bir düşmanlık yaptığını da tarih yazacak. Gülüyor dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı basın toplantısını yaparken, niye? Görevini yerine getirmiş, mükâfatını bekliyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu iktidardan, son gülen iyi güler Sayın Başsavcı, son gülen iyi güler. Sizi tarih yazacak kara harflerle, utançla yazacak ama HDP’yi tarih yazacak altın harflerle; demokrasi, adalet, özgürlük ve barış mücadelesinde altın harflerle yazacak HDP’yi; bunu da söyleyelim.

Şimdi, biz biliyoruz bu HDP’ye düşmanlık yapan, Kürt’e düşmanlık yapan savcıları, yargıçları, bürokratları ve siyasetçileri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Hangi suçu işledilerse, hangi suçun içindelerse en çok HDP’ye ve Kürt halkına düşmanlık yapıp gürültü çıkartıyorsunuz. Sizleri biliyoruz; bürokratını, siyasetçisini, yargıcını, savcısını. Bakın, size bir tavsiyemiz olsun Sayın Başsavcı: Yargıtaydaki FETÖ borsasını araştırın, torbacı ve uyuşturucu baronları borsasını araştırın; bir şey yapmak istiyorsanız tarihe onurlu bir şekilde geçmek için bunları araştırın. O yüzden, bir kez daha hatırlatıyoruz: Bu yapılan işler karşısında biz mücadelemizden, hukuk mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve sizin hukuksuz yere, tamamen siyasi emellerle HDP’yi demokratik siyaset alanından tasfiye etme çabalarınız karşısında asla dik duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Biz ne Yargıtay cumhuriyet başsavcıları gördük ve atlattık, sizi de atlatacağız; bundan emin olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel konuşacak.

Buyurunuz Sayın Özel.

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ağır bir gündemimiz var. Bu ağır gündem konularına geçmeden önce hepimizin aslında üzerinde ortaklaşabileceği bir talep var Parlamentodan, bunu dile getirmeyi bir borç biliyorum.

Organize Sanayi Bölgesi  Eğitim Kurumları Derneği  bir talep iletiyor. Bu bölgelerde açılan okulların, ülkenin kalkınmışlığı ve mesleki okullaşmanın artması konusundaki katkıları hepimizin malumu. Bu kurumlara devlet bir destek veriyor. Bu kurumlar nasıl öğrenci yetiştiriyor dersek, benim çok beğendiğim bir tanımlamayla, hani hep “ara eleman” diyoruz ya, bu kurumlar aranan eleman yetiştiriyor; sanayinin ihtiyaç duyduğu, aradığı elemanı sanayiyle birlikte yetiştiriyorlar. Buna devlet desteği var, olması doğal ve doğru ancak yılında devlet desteğinin asgari ücrete oranı 6,42’yken bu yıl 1,11’e düşmüş yani 6 kat gerilemiş. Diyorlar ki bu konuda: “Şubat, haziran ödenekleri için seyyanen liralık bir ek ödeme olursa ancak öğretmenlerin maaşları ödenebilir, bu okullar gerçekten o aranan elemanları yetiştirme noktasındaki gayretlerini sürdürüp başarılarını devam ettirebilirler.” Bu konuyu tüm grupların bilgisine sunuyorum. Tahmin ediyorum, bu başvuru tüm gruplara ulaştı ya da ulaşacaktır mutlaka.

Sayın Başkanım, burada gerçekten çok rahatsız edici, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı öncesinde ve başlarında dile çok getirdiği hatta  buraların üzerinden toplum desteği de sağladığı hususlar, iktidarlarının son aylarında aynen, hatta misliyle yaşanmaya başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin, Meclisin 3’üncü grubu Halkların Demokratik Partisine açılan kapatma davası konusunda bizim tutumumuz belli. Geçtiğimiz günlerde verilen kararın Anayasa’ya uygunsuzluğunu da eleştiriyoruz. Bir seçim senesinde demokratik siyasete ne yapmaya çalıştığının da farkındayız, bunu da eleştiriyoruz. Ama dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in Anayasa Mahkemesi önünde bir basın toplantısı düzenleyerek ki teknik bir basın toplantısı olsa olabilir zaten yazılı yapması lazım onu da ama “Şu şu aşamadayız.” dese neyse, gülerek, espriler yaparak, alay ederek vücut diliyle âdeta bir siyasi gibi davranmasını doğru bulmuyoruz yani bu jüristokrasiye Adalet ve Kalkınma Partisi bel bağladıysa vay hâline!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu yargısal aktivizme ihtiyacı varsa AK PARTİ’nin bu, en başta Ömer Çelik’e, sonra mevkidaşlarıma hakarettir. AK PARTİ'nin tezlerini savunacaksa, birilerinin gönlünü yapacaksa bunun için üzerindeki cübbeyi çıkarıp siyasete gelmesi lazım.

Bir başka mevzu, askerî vesayet; askerin siyasete ve kamuoyuna, seçmene istikamet dayatması. Bu, bir tek iktidara yapıldığı zaman mı darbedir, iktidara yapıldığında mı vesayettir? Gitmekte olan bir iktidara alkışlarla destek verip gelmekte olan yeni yürütmeye veya onu seçecek millete, halka “Bunlara oy verirseniz biz karşısındayız; bak, biz kimi alkışlıyoruz.” demek vesayet değil midir? Siyasete istikamet dayatmak değil midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Millete muhtıra değil midir? Halka gözdağı değil midir? Buna hiçbir şey demeyecek mi Adalet ve Kalkınma Partisi? Biden çıkmış, altı ay önce bir laf etmiş: “Muhalefeti destekleriz.” Cürmü kadar yer yakar, şöyle göstereyim; ondan sonra kendileri bir şey dememiş, “Vay, altı aydır muhalefet buna susuyor.”

E, günlerdir buna susuyorsunuz; yürütmenin başı olarak bir partinin genel başkanı -atıyorum- “Fırtına obüsleri yaptık.” “Askerin durumunu iyileştireceğim, savunmada şunu yapacağım.” dese asker de gidip alkışlasa, ona bir şey diyen yok. Ya, ana muhalefet liderinin yurt dışı temaslarını alaycı bir dille eleştirirken avuçları patlıyor beylerin. Herkes haddini, sınırını, hududunu bilecek! Askerî vesayete karşı mağduriyet anlata anlata geleceksiniz, gelişinize bakmazlar gidişinize bakarlar demokrasi terazisine çıkacaksanız, kantarına çıkacaksanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna mı kaldınız? Kuvvet komutanlarının alkışına mı kaldınız? Valisi yetmedi, kaymakamı yetmedi, emniyet müdürü yetmedi, mesajlarla davet verdiğiniz devlet memurları yetmedi, kuvvet komutanlarının alkışına mı kaldınız ya? Erdemliler hareketinin geldiği yere bak, savrulduğu yere bak!

Son hususumuz da şu Sayın Başkanım: Ek binada, şeklen de Parlamentoya benzemeyen, AKP’nin AVM tarzı inşa ettiği o ek binada bu Meclis teamüllerine aykırı şekilde milletvekilinin dosyası varken dokunulmazlık dosyasından 2’sini cımbızlayıp siyasi mühendislik yapıyorlar; her şey suç, bazı suçlar daha suç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hukuk devletlerinde buna parlamento karar veriyor, ceza kanunu yapıyor. Biz de bir TCK yapmışız -beğenin beğenmeyin, eleştirin eleştirmeyin- suçların içinde kademeli artan cezalar var. Bekleyenlere bakın, iktidarınızda bekletilen dosyalara bakın; irtikaplar, rüşvetler, adam kayırmalar, onlar bunlar beklesin, hele hele son dönem bazı en ağır cezalık suçlara daha iddianame bile düzenlenemesin, ondan sonra “Şikâyete bağlı, yatarı olmayan bir suçtan dokunulmazlık kaldıracağım.” veya “Mahkeme bastı.” diye… Gitmiş oturmuş, kararı dinlemiş, dinlemiş, 3’üncü kez bilirkişi raporu; 3 bilirkişi raporu da Yalova Belediye Başkanımızı haklı görüyor. 1’inciden sonra 2’yi istiyor; 1’inci bilirkişiye suç duyurusu, 2’nciye gözdağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2’inci de haklı görüyor, bilirkişiye suç duyurusu. 3’üncü, 3’üncü de haklı görüyor; yine göreve iade etmiyor, niye? Çünkü rozetini beyefendi taktı AK PARTİ grup toplantısında Yalova’nın sözde belediye başkanına. Seçilmiş belediye başkanını 3 bilirkişi raporuna rağmen verme, ona isyan edip “Bu kadar da olmaz, çıkalım arkadaşlar.” diyene orada bir hâkim bir laf etmiş, o da diyor ki: “Ayıp ediyorsun, yazık ediyorsun, yazıklar olsun!” “Mahkeme basmış”mış, karardan sonra ya, karardan sonra! Karardan önce olsa sen böyle karar verirsen anlarım, terk ederken tepki; buraya mı düştünüz, bunlara mı ihtiyacınız var? Bu noktada mıyız? Şimdi, bu arkadaşlarımız orada, olacak iş değil.

Sayın Başkan, anlayışınıza sığınarak, son sözüm şu: Bakın, hakikaten içimiz yanıyor, çıldırmak üzereyiz ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şöyle bir şey olabilir mi? Orada AK PARTİ ve siyasi ittifak ortağı yani iktidar bloğu var; baş başalar, el eleler, yan yanalar; yapayalnızlar. Sayın Başkanım, demokrasilerde…

İktidar her rejimde var, her türlü zorba rejimde var; rejimi demokrasi yapan muhalefetin varlığıdır. Bakın, orada bir başınıza kaldınız, bir muhalefet milletvekili yok. İktidarlar meşruiyetlerini muhalefetin varlığından alırlar. Yarın burada da bir başınıza kalırsınız. Ne diyeceğiz dünyaya? Muhalefetin olmadığı bir yerde muhalefet milletvekillerini yargılayan, dokunulmazlığını kaldıran… Bunun için mi geldiniz buraya? Böyle mi geldiniz, böyle gidiyorsunuz? Böyle geldiniz, böyle mi gidiyorsunuz? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ayıptır, yazıktır, günahtır!

Hakikaten her aşamasında muhalifiz ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …şu gidişinizi hiç yakıştıramadım Türkiye’ye.

Sağ olun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin.

Buyurunuz Sayın Zengin.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evveliyatla, tabii, dün Genel Kurul kapandığı için yapmamız gereken işleri yapamadığımız için üzgünüm yani “Genel Kurul kapansın.” diye hassaten gayret sarf etmeyi de demokrasi anlayışınız içerisinde nereye oturttuğunuzu da bilemiyorum.

Ben de tabii Sayın Müsavat Dervişoğlu gibi 11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum. Çokça ağır ithamlar var. Önce ben de bu hafta içinde olan birkaç şeyden bahsederek genel anlamda bir cevap vermeyi tercih ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz yaklaşık iki ay kadar evvel bizler, AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımızla 5 siyasi parti grubunu yani Mecliste grubu olan siyasi partileri ziyaret ederek, içinde 2 madde olan ama en önemlisi de başörtüsü yasaklarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanının hassaten ifade ettiği ve devamında da bir kanun teklifiyle Türkiye gündemine gelen aslında olmayan yasaklarla alakalı açılan bu gündeme dair bizim bir Anayasa teklifi çalışmamız olacağını diğer siyasi parti gruplarından mevkidaşlarımızla paylaştık. O gün yaptığımız görüşmelerde de bu görüşmelerin devamı olacağını ifade ettik, teklifimizden sonra. Nihayetinde biz kendi teklifimizi verdik, kamuoyuna açıklamış olduk; 2 maddelik bir teklif. Ben bu hafta içerisinde kendilerini, siyasi parti gruplarındaki mevkidaş arkadaşlarımı aradım ve bir randevu talebimiz oldu. Şimdi, bu talep karşısında gelişen tavırdan yola çıkarak şunu söylemek istiyorum: Evet, haklısınız bir ülkede demokrasinin varlığı iktidar ile muhalefetin varlığıyla teşkil eder fakat bu varlığın oluşması vatandaşın verdiği reylerle olur. Eğer biz şu an buradaysak aslında milletimiz iktidar, muhalefet bizlere bir tahsilat, bir paylaşım o sebeple buradayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Milletin verdiği iradeyi burada kullanmak gerekir. Yani bu manada Türkiye'de demokrasinin işleyişiyle ilgili hiç kimsenin bir itirazı yok herhâlde, herkes burada ama burada Komisyona gelmemeyi tercih etmek işte o sizin kararınız. Bunu şuraya bağlayacağım: Yani bu hafta yaptığımız konuşmalarda bizim daha evvel yaptığımız bir gündem, daha evvel yaptığımız konuşma uzlaşı üzerinde olduğumuzu düşünüyorum. En azından bir araya gelebilmek, birlikte konuşabilmek, aynı masa, aynı oda içerisinde birbirimize itirazlarımızı nasıl Genel Kurulda birbirimizin yüzüne söylüyoruz. Bu randevu talebi neticesinde gördüğümüz şeyler, hayır cevabının sebepleri: Bir tarafta Anayasa Mahkemesi kararı, bir tarafta bugün Karma Komisyonda görüşülmekte olan çalışma gösterilerek “Hayır.” cevabını işittik. Biz bugün MHP Grubuyla bir araya geldik daha evvelden planladığımız gibi ve önümüzdeki hafta Perşembe günü Anayasa Komisyonuna biz kendi anayasa teklifimizi getireceğiz ve bu süreci devam ettireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Başkanım, yapılan konuşmalara baktığım zaman hacmini aşan bir iddia görüyorum, bu iddia sürekli tekrar ediliyor: “Gitmekte olan.” “Gelmekte olan.” Ya, bunun bu kadar büyük söylenmesini biraz tuhaf karşılıyorum çünkü buna sizler karar vermeyeceksiniz, biz de karar vermeyeceğiz. Biz burada kendi tezlerimizi, kendi fikriyatımızı anlatıyoruz. Kimin geleceğine, kimin gideceğine millet karar verecek. Daha evvel eğer böyle kelimelerle olsaydı, yıllardır bunlar söyleniyor Türkiye kamuoyunda ama tüm bunlara rağmen AK PARTİ bütün gücüyle burada, yapılan bütün anketlerde tablo ortada; biz burada olmaya devam edeceğiz ve Türkiye’de eğer bugün yargı erkinde bir ayrışma varsa, eğer Türkiye’de askerî vesayet, yargı vesayeti sonlanmışsa buradan soruyorum: Bunu kim yaptı? Bunu kim yaptı? Neredeydiniz sizler?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Neredeydiniz? “Asker nerede? Yargı bürokrasisi nerede?” diye sizler çağrılar yapıyordunuz. Türkiye’de yargı ve askerî bürokrasinin vesayetini sonlandıran AK PARTİ’dir, Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlayınca vesayet olmuyor mu yani?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç alkışla ilgisi yok.

Sizler, değerli arkadaşlarım, oralardan artık güç gelmeyeceğini gördükten sonra, sivil siyasette vatandaşın kıymetini anladıktan sonra kendi tezlerinizi, kendi dilinizi değiştirdiniz. O yüzden AK PARTİ'ye teşekkür etmeniz lazım vatandaşla olan temasınızı arttırdığı için. Bizim neye ihtiyacımız var? Vallahi, bizim vatandaşa kendimizi anlatmaktan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Biz bugüne kadar meselelerimizi, yaptığımız işleri onlara anlattık; bugün de böyle yani kim, neyi, niçin kabul ediyor, niçin reddediyor? Ya, mevcut bir Anayasa’yı Türkiye'nin temel meselesiyle alakalı bir konuda sözleşiyorsunuz, kafanıza en azından bir zemin oluşturuyorsunuz, daha sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …siyasetin akışı içerisinde ortaya çıkan bir sebepten dolayı farklı bir takvim var; bu ikisini aynı teraziye koyup tartıyorsunuz. Her şeyi aynı teraziye koyamayız. Şu konuda aslında Müsavat Bey’e katılıyorum: Genel Kurulun bir ortak aklının olması çok önemli demokrasinin gelişmesi açısından. O yüzden kendi gündemimizi, bu manada daha üstte önemsediğimiz konuları hâlâ konuşmaya, burada nasıl konuşuyorsak, hâlâ aynı masalarda oturarak fikirlerimizi söylemeye ihtiyacımız var; bunlardan imtina etmememiz lazım.

Şimdi, gelelim yapılan işlere, neden bu dosyalar? Şimdi, bu konularla ilgili olarak bakıyorum, bir şey var yani yapılan işleri aşağıya doğru çekme hâli gözlemliyorum. Bir tarafta bakıyorsunuz, bir şehit ailesiyle alakalı çok nahoş sözler. Diğer tarafta da özellikle kendisi de hukukun içinden gelen bir insanın… Soruyorum yani Sayın Başkan, bulunduğumuz yerde bir arkadaşımız size hakaret etse bu, kabul edilebilir bir şey midir yani?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Dokunulmazlığını mı kaldıracaksınız?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye lütfen, rica ediyorum.

Mahkemenin vermiş olduğu kararı beğenmemek en tabii haktır. Yerel mahkemeye itiraz edersiniz, buna karşı tezlerinizi ortaya koyarsınız, bir üst merciye itiraz edersiniz ama mahkeme başkanına hakaret etmezsiniz, tehdit etmezsiniz; hele bir hukuk camiasının mensubuysanız, yargı erkinin içinde görev almış bir insansanız bunu asla yapmazsınız. Burada ben hep şuna inanıyorum: Hiçbir erk -yasama, yürütme, yargı- bir diğerinin yükünü artırmamalıdır, yargı erki de yasamanın ve yürütmenin yükünü artırmamalıdır; herkes kendi işini hacmince yerine getirmelidir. Bu manada, bugün de Meclisimizin burada olduğu gibi, Karma Komisyonda yaptığı şey de yapması gerekeni, kendi görevini ifa etmektir. Arkadaşlarımızı başka bir şeyle itham etmeyi de büyük bir haksızlık olarak görüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım ama sınırlı olacak.

Buyurunuz Sayın Oluç.

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, sayın vekiller.

Şimdi iki noktaya çok kısa değineceğim Sayın Zengin. Birincisi, bizi kastederek söylediğiniz için ona çok kısa cevap vereceğim. Bu Anayasa teklifi konusunda randevu verilmemesi meselesi. Çok açık söyledik, bakın, mesele Anayasa’yla ilgili bir mesele, biliyoruz. Başörtüsüyle ilgili hiçbir sorunumuz yok, bunu defalarca söyledik. ’ten beri bizim başörtülü milletvekillerimiz var ayrıca partimizde başörtülü yöneticilerimiz en eskiden beri var. Burada bir sorunumuz yok ama sorun şu: Şimdi, Anayasa Mahkemesi Anayasa'yı çiğneyerek ve sizin iktidarınızın baskısıyla hazine yardımımızı bloke ediyor, Anayasa Mahkemesi yapıyor bunu. Biz Anayasa’yla ilgili bir tartışmayı samimi bulamayız, kusura bakmayın. Siz eğer Anayasa Mahkemesine:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Ya, seçim yılına girdik, Anayasa Mahkemesinin aldığı bu bloke kararı talihsizdir.” deseydiniz iktidar olarak, gerçekten samimi bir duruş göstermiş olurdunuz ama siz baskı kurdunuz zaten bu karar çıksın diye. Dolayısıyla, o durumda biz bir samimiyet bulamadığımız için, Anayasa tartışması yapmayı da gerçekten kendimize yediremiyoruz, bunu söyleyelim. Meselemiz başörtüsü değil, tekrar vurguluyorum.

İkincisi “Yargı vesayeti sonlandırıldı.” dediniz, yapmayın Allah aşkına. Yürütme yargı üzerinde tam bir vesayet oluşturdu, bağımlı ve taraflı bir yargı oluşturdu. Yürütmenin verdiği direktifler konusunda yargı adım atıyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben genele konuşuyorum Sayın Başkanım, cevap hakkı değil bence, genele konuştum ben.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakın, yürütme açısından söylüyorum, son bir örnek vereyim size Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum hukuk alanında değil mi, Mehmet Uçum daha iki gün önce….

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Oluç, bakın, benim o zaman sizin söylediğiniz her şeye cevap vermem lazım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – “Vesayet yok.” diyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben size sataşmıyorum, bir şey yapmıyorum; bunu ben kamuoyuna söylüyorum, siz buna cevap verdiğinizde başka bir yere gidiyor.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Efendim, haklısınız ama ben de bir cümleyle söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum mikrofonunuzu.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizi ilgilendirdiği için siz de cevap verin buna.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama ben size bir cevap vermedim bakın, ben kendi durumumu izah ediyorum, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama ben “Yargı vesayeti var.”   dedim ilk konuşmamda. Siz de dediniz ki “Biz yargı vesayetini kaldırdık.” Yani ben yalan mı söylüyorum?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – E, ben mi yalan söylüyorum?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – E, tamam, ikimiz de söylemiyoruz, onun için ben de pozisyonumu söylüyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle mi o zaman, ne demek ya? Ben size cevap vermiyorum Sayın Oluç, ben kamuoyuna söylüyorum. Lütfen, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama tamam da beni o zaman doğru olmayan bir şeyi söylemekle itham ediyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman siz de beni itham ediyorsunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ben de diyorum ki bir cümle söyleyeceğim Özlem Hanım, fazla uzatmayacağım müsaade ederseniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Değil mi yani bu ülkede yargı daha evvel nasıldı hatırlar mısınız?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mehmet Uçum Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı iki gün önce demeç verdi ve diyor ki: “HDP kapatılmalıdır.” Ya, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı yürütmenin içinde bir unsur “HDP kapatılmalıdır.” diyorsa yargı vesayetinin âlâsıdır, Anayasa Mahkemesine baskıdır, Anayasa maddesine yol göstermektedir. Daha ne diyelim size ya, daha ne diyelim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, buradan söz alabileceğim umarım, Özgür Bey de söylesin de madem.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıllık Parlamento deneyiminde, geçmişinde, geleneğinde hep kim randevu isterse görüşmek var. Geçen seferde, daha önce istediklerinizde de hep görüştük ama şimdi şöyle bir şey var… 3 grup da görüştü sizinle geçen sefer. Şahsınıza demediğimi bugün basın toplantısında dedim ama görüşmeye gelirken “merhaba” ne demek? “Mir heba” demek “Okları attım, silahım yok.” demek.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yok zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “El sıkışmak” demek. Siz çıplak bir elle gelmek yerine, bir gönül selamı vermek yerine saraydan alınan kararla sizin partiniz bize balta çekti; savaş baltaları gömülmeden müzakere masası kurulmaz. Siz balta çektiniz bize ve bakın, sade bize değil eş zamanlı İYİ Partiye, CHP’ye, HDP’ye de Anayasa Mahkemesinin o umulmadık ve saçma sapan kararıyla. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin niyetiniz başka.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz diyorsunuz ya… Siz Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okurken türban eylemlerinde, Ege Üniversitesinde boy gösteren, hatta aynı eylemde Grup Yorum var diye sizin partiniz bulmuş resmi bana diyor ki: “DHKP-C’li bu.” Biz türban eyleminde boy gösteriyoruz, destek veriyoruz solcu öğrenciler olarak. Yanımızda Grup Yorum varmış diye beni DHKP-C’li ilan ettiler, Grup Yorumunda DHKP-C’li olduğu yok da sizin troller o resimle bana saldırıyor. Ben laboratuvar boşalttırıyorum arkadaşlarımın eğitim hakkı için. Bize diyor ki: Siz, o, bu. Biz sizden şunu duymak isteriz: Askerî vesayet muhalefete, muhalefet lideriyle bir partinin Genel Başkanı polemik yaparken vücut dili ile alkışla bize, sivil siyasete müdahale ediyor. “Kınıyorum.” demenizi bekliyorum, “Hadsizler!” demenizi bekliyorum, “İşini yapsınlar.” demenizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Bitirelim efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bunlar tekrar oluyor artık, tamam, anladık. Bir kere de anlayabiliyor insanlar yani.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Siyaset yapacaklarsa üniformalarını çıkarsınlar, AK PARTİ’ye gelsinler, başvurularını bekliyoruz.” demenizi bekliyorum. Bizim pozisyonumuz son derece nettir ve bizim arkadaşımızın, olmadığınız bir ortamda, mahkemede, yıllarca takip ettiği mahkemenin 3’üncü bilirkişi raporunu da hiçe saymasından sonraki kendi isyanı ve terk ederkenki tepkisi bitmiş mahkemeye, kararı açıklamış mahkemeye.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tekrar ediyorsunuz aynı şeyleri. Sayın Başkan, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz bunu “Mahkeme basmak.” diye gösterirseniz o zaman kusura bakmayın ama o davranıştan sonra grup kuracak milletvekiliniz kalmaz, eğer o dosyalar sizin eleğinizden geçirilirse.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, bitiriyorsunuz bu tartışmayı efendim.

 

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Evet, onu yapmaya çalışacağım.

Öncelikle, şu randevu talebi işini konuşalım. Randevuya, benim talebinize nasıl yaklaştığımı gayet iyi biliyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Gayet iyi biliyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Konuya da nasıl yaklaştığımı gayet iyi biliyorsunuz. Benim bu konuyla alakalı hassasiyetlerimin bulunduğunu da biliyorsunuz yani bunun üzerinden spekülasyon yapmaya gerek yok. Biz randevu talebinin takvimiyle alakalı olarak itirazımızı bildirdik size. Dedik ki: Bir taraftan karma komisyonda dokunulmazlığın kaldırılmasını konuşacaklar, bir diğer taraftan da biz sizle Anayasa konusundaki görüşlerimizi paylaşacağız; bu takvim uygun değil dedik. Şimdi diyorsunuz ki: “Görüşmek istiyoruz, işte, muhalefet randevu vermiyor.” Bir daha talep edin efendim, siyaset yapıyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ona biz bakalım artık.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Diplomasi masası, o da sizin bileceğiniz iş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz o talepte bulunun, biz de yetkili organlarımızla düşünelim yani çoğunluk var diye neredeyse burnunuz düşse yerden almayacaksınız, böyle uzlaşma zemini oluşmaz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle şey olur mu Müsavat bey, yapmayın, rica ederiz, çok ayıp oluyor hakikaten yani.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Protez burun kullanmıyoruz ki biz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim, bir dakika, bir dakika.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pinokyo, Pinokyo; onu diyor, protezse Pinokyo’sun, ondan. 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Pinokyo tartışmasını yaptık daha önce.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ya, ne kadar güzel konuşuyoruz kendi aramızda hem de tartışmayı bitirmeye uğraşıyoruz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bizi de alın aranıza.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, Anayasa uzlaşmayla çıkar, kanun da Meclisin uyumlu çalışmasıyla çıkar. İşte, dün olmadı kapandı, konudan ne kadar rahatsız olduğunuzu  ifade ettiniz. Biz size demiyoruz…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)- Ama sebebini söylüyoruz, insanlar maaşlarını almasın mı Müsavat Bey?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)- Tamam, bunlar olacak. Bakın, işte oraya taşımayın, o zaman ben de size “Bizden randevu talep ettiğiniz gün 2 partinin milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırma hususunu karma komisyonda görüşüyorsunuz, randevu talebinize ret cevabı vermemizi mi istiyorsunuz?” diye de sorabilirim. Yani takvim bu kadar karıştırılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim bir de karşılıklı da konuşabiliriz Özlem Hanım.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: Neye itirazınız? İtirazımız şunadır, diyoruz ki: Meclis, gündemine hâkimdir; Komisyon da gündemine hâkimdir ama siz hem Meclisin hem Komisyonun gündemine hâkim olmaya çalışıyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak.

Şimdi, ifadede bulundunuz, işte “Şehit ailesine hakaret…” Efendim, bir kere tartışılacak. Şehitlik üzerinden bir tartışma yapılmasını da son derece yersiz ve mahzurlu bulurum ben yani bunlar bizim el üstünde tutmamız icap eden müesseseler inancımız gereği ama şimdi işte “şehit ailesi” diyeceksiniz, ben adım gibi biliyorum ki birileri de çıkacak onun şehit ailesi olmadığını söyleyecek. Bu konuyla alakalı elimizde veriler var ve şehitlik üzerinden tartışılmasın istiyoruz. Şeyden bahsediyoruz… Mesela yani şehitlerle ilgili -benim “gaf” olarak nitelendirdiğim- Cumhurbaşkanınızın da ağzından çıkan ifadeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, tamamlayınız efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitireceğim efendim.

Arkasına, diyorsunuz ki: “Mahkemenin tehdit durumu söz konusu.” Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Genel Başkanının tehdit etmediği adam kalmadı ki bizim Genel Başkanımızı da tehdit etti.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Rica ediyorum yapmayın ya. Şu konuşmaları ben tehdit diye sayabilirim yani.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsaade buyurun, bakın, ben diyorum ki: Bir laf söylerken arkasından tartışma gelmesin; kapatmak için söylüyorum. Hepimiz siyaset yapıyoruz, mikrofon önümüze geldiğinde ağzımızdan bizi sonradan özür dilemek mecburiyetinde bırakan kelamlar da çıkmıştır; ben bu yüce Meclisten de zamanı gelmiştir özür dilemeyi becermişimdir.

Şimdi, ne olduğu belli oldu, Lütfü Bey’in meselesi bu Mecliste tartışıldı, bundan siyaseten nemalanılmayacağı da görüldü. Şimdi, size şunu mu diyelim; getireceksiniz bu dokunulmazlığı, ben de diyeceğim ki: Şerefli Türk polisine “şerefsiz” diyen milletvekiliniz nerede? Ne cevap vereceksiniz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani bu tartışmaları…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, teşekkür ediyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

Bu tartışmaları yerinde bırakalım, siyaseten istifade edilebilecek argümanlara dönüştürmeye çalışmayalım. Bu Meclise kürsüye her çıkan “yüce Meclis” diyor, bu Meclisin mehabetinden bahsediyor. Allah rızası için ya, uzlaşamayacağımız bir konu yok, anlaşamayacağımız bir konu yok. Biz muhalefetiz, biz varsak demokrasi var; o zaman, bu vasattan müştereken yararlanmaya gayret sarf edelim diyorum.

Ayrıca, hassaten, konuşmamın başında da söyledim. Ya, bu karma komisyondaki üyelerinize de söyleyin şu Meclisin uyumuna zarar verecek, seçim öncesi tartışma çıkarabilecek, hepimizi milletvekili sıfatıyla zor durumda bırakacak adımları atmaktan vazgeçin diyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum, size de müsamahanız için tekrar teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurunuz efendim.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, doğrusu konuşmamı yaparken çok itinalı davrandığımı düşünüyorum, yapmamız gereken bir kanun var. Zaten dün Genel Kurul kapandı, kapandığı için emeklilerimizin maaş almaları neredeyse imkânsız hâle geldi, bu zamlı maaşı. O yüzden “Biz bu işi yapalım.” diye uzatmak istemiyorum, hiçbir arkadaşıma da sataşmak istemedim açıkçası.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bugün yarın çıkarırız efendim, rahat olun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Fakat şunu söylemek istiyorum: Bakın, ben, konuşmamı yaparken… Müsavat Bey burada, Saruhan Bey burada, Özgür Bey burada; biz, son derece iyi anlaşıyoruz, medeni, çok güzel konuşmalar yaptık. Ben, arkadaşlarımla şahsen bir sorun yaşamıyorum. Zaten biz kendi aramızda bunları konuşurken de kendilerinin başörtüsüyle alakalı bir meselesi olmadığını da ben biliyorum. İlk defa duyuyorum, Özgür Bey de eylemlere katılmış, ben teşekkür ederim. Ümit ediyorum, kendisinin diğer arkadaşları da gençliklerine dair “Ben de oradaydım.” “Ben de engel olmamıştım.” demişlerdir, diyorlardır içlerinden ama öyleyse merak ediyorum, bu yasakları kimler uyguluyordu? Yani “Ben yapmadım, ben yapmadım, ben yapmadım” Kim yaptı, ben merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlayanlar!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani kim yaptı bu kadar sene?

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani cevabınızı bilemiyorum, sakil buluyorum. “Sizi alkışlayanlar.” değil, bizi iktidara getirenler bunun cevabını biliyorlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlıyorlar şimdi işte.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben şunu söylüyorum: Bakın, Müsavat Bey, buradaki bu konuyu açma sebebim… Sizlerin başörtüsüne dair itirazınız olmadığını ben biliyorum ve ben inanıyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu, ’ün üzerinde bir oyla çıkacak zaten. Buradaki mesele, biz neyi tartışırsak tartışalım Türkiye kamuoyu için önemli olan konularda biz birbirimizi ziyaret edebiliriz, birbirimizle konuşabiliriz ve şarta bağlı iş yapmadan da Türkiye kamuoyunda iyi işler ortaya çıkarabiliriz. Rahatsızlıklarımız olsa bile bunu yapabiliriz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Randevu talebinizi bekliyoruz efendim İYİ Parti olarak.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben bunun altını çiziyorum, bunu artık ifade ediyorum. İşte, ya Allah bismillah bakalım, ne çıkarsa artık bundan sonra.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, izninizle efendim, gündeme geçiyoruz.

 

 

 

BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/) esas numaralı Kanun Teklifi, Kayseri Milletvekili Çetin Arık tarafından geri alınmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Madagaskar Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, beraberindeki dostluk grup üyelerinden oluşan bir heyetle Ocak tarihleri arasında resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Madagaskar Parlamentosu tarafından davet edilmiştir. Söz konusu davete icabet hususu sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                            Mustafa Şentop

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                      Başkanı

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı noktada yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

 

III. - Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var, onu aktardım. Tutanağa da geçti efendim “Yoklama talebimiz var.” dedim.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  – Geçti, geçti, “Kabul edenler…” dedi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Kabul edenler…” dedi, ondan sonra…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var, tutanağa da geçti efendim.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Aynı noktada yoklama talebimiz var.” dedim, tutanağa da geçti.

BAŞKAN – Sayın Özel, oylamaya geçince ben size döndüm efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylamaya geçildi, Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var, oylama sırasında, şimdi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Oylamaya geçtik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapacak bir şey yok, tutanakta var, tutanakta var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylamaya geçtik Sayın Başkan, oylamaya geçtik.

BAŞKAN – Bir sonrakinde olsun mu efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, grubu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir oylama daha var.

BAYRAM ÖZÇELİK (Budur) – Evet, bir sonra, bir sonra.

BAŞKAN – Oylamaya başladık, Sayın Özel, bir sonrakinde efendim. (AK PARTİ sıralarından “Geç kaldılar.” sesleri)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ayakta durun, ayakta.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, grubu otur kaldır, doğru bulmuyorum.

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, oylama başlamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Benim talebim var yani niye otursunlar?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkan, biz de ellerimizi kaldırdık, ne olacak şimdi?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ayakta durun, ayakta.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylama başlamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Hayır, tutanakta var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylama başladı Sayın Başkan. 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Grup ayakta.

BAŞKAN – Peki.

 

 

III. - Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gürer, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Antmen, Sayın Tanal, Sayın Şeker, Sayın Gündoğdu, Sayın Zeybek, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Kılıç, Sayın Aygun, Sayın Şahin, Sayın Özkan, Sayın Hancıoğlu, Sayın Ünlü, Sayın Ceylan, Sayın Şahin, Sayın Kayan, Sayın Göker.

 

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati TIĞLI (Giresun)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

 

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler Kabul etmeyenler Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

 

 

 

6/1/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Singapur Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök’ün beraberinde dostluk grubu üyelerinden oluşan bir heyetle Ocak tarihleri arasında Singapur’a resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Singapur Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                            Mustafa Şentop

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler Kabul etmeyenler Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

 

 

 

6/1/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Almanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, İstanbul Milletvekili Sayın Akif Çağatay Kılıç’ın beraberinde dostluk grubu üyelerinden oluşan bir heyetle Ocak tarihleri arasında Almanya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Almanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                           Mustafa Şentop

                                                             Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

                                                                                           11/01/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/ Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                          Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                       İzmir

                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından “Kuraklığın tarımsal etkilerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla 04/01/ tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 11/01/ Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, dünya üzerinde giderek artan iklim krizinin olumsuz etkileri ülkemizde de artarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Türkiye raporuna göre, Orta Anadolu’da yer altı sularının çekilmesiyle ve toprağın çökmesiyle oluşan obruklar uzun dönem kuraklıklarının emarelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.

Özellikle memleketim olan Konya’da Karapınar bölgemizde geçen yıl sonu itibarıyla obruk sayısı ’ü aşmıştır, Konya genelinde ise farklı yerlerde oluşan irili ufaklı obruk sayısı ’ü bulmuştur. Oluşan bu obruklar bölgede hem tarımda hem de yerleşim alanlarında tehlike arz etmektedir. Obruklar yaygın olarak Konya’da görülmekle beraber, Sivas, Batman, Çankırı, Eskişehir, Diyarbakır, Manisa ve Afyon gibi illerimizde de görülmeye başlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalara göre Konya havzası, Büyük Menderes ve Kızılırmak havzaları kuraklık sinyali veriyor. Bu havzalardaki yüzey sularının yılında yüzde 20’si, yılında yüzde 35’i ve yılında yüzde 50’si kaybolacaktır. Buna karşılık sıcaklığın artmasıyla bitkilerde buharlaşma yoluyla meydana gelen su kaybı yılında yüzde 10 ve yılında yüzde 54 oranında azalacaktır, sulama suyu ihtiyacı da buna paralel olarak maalesef eksilecektir.

Göllerimiz kuruyor, yer altı su kaynaklarımız azalıyor; ülkemizi yönetenler maalesef bu hususlarda hiçbir tedbir almıyor. Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü son yirmi yılda kilometrekare küçülmüştür, ortalama su derinliği 26 metreden 5,5 metreye düşmüştür yani Beyşehir Gölü’nün beşte 1’i yok olmuştur. Burada defalarca ifade ettim, Beyşehir Gölü’müz kuruyor, kirleniyor diye ancak sesimizi kimseye duyuramadık. Diğer taraftan, Göller Bölgesi’ndeki pek çok göl kurumuştur. Akşehir ve Meke Gölü kuruyan göllerimizin başındadır. Konya Ovası’nın en büyük sorununun su olduğunu defalarca bu kürsüden dile getirdim. Bize Kanal İstanbul değil “Kanal Konya” “Kanal KOP” projesi gerekir diye ısrarla söyledim, dış havzalardan Konya bölgemize su taşınması gerektiğini ifade ettim.

Türkiye, su stresi yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenle, ülkemizin su kaynaklarının doğru kullanılması son derece önemlidir. İsraf etmeden, tatlı su kaynaklarımızı koruyarak bir damla suyumuzu dahi denizlere akıtmamamız lazım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, tarımsal aktiviteler büyük ölçüde iklime dayanmaktadır. Yükselen sıcaklıklar ve yağış rejiminin değişmesi tarımsal ürünleri doğrudan etkilemektedir. Bu durum, tarımsal alanlarının sulanması için kullanılan sulara erişimi de etkilemektedir.

Ülkemiz iklim krizinden bağımsız olarak bir de kuraklık sorunu yaşamaktadır. Kuraklığın tarım ürünleri üzerindeki doğrudan etkileri yağmur suyuna bağımlı ve sulama sistemleriyle yapılan tarım ürünlerinin miktar ve kalitesinin düşmesine de sebep olmaktadır. Bütün bu etkiler göz önünde bulundurulduğunda, iklim değişikliği, tarımı, gıda üretimini ve gıda kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye'de geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesi’nde yaşanan yoğun kuraklık tarımsal üretimi önemli ölçüde azaltmış, olumsuz yönde etkilemiştir. yılında -şu ana kadar maalesef görünen o ki- Türkiye'miz yine kuraklık sorunuyla yüz yüze kalacaktır. Özellikle hububat üretimi açısından yağışların ciddi oranda azalması endişe vericidir. Yeterli hububat üretilmemesi demek, gıda güvenliği açısından ciddi bir tehlike arz etmektedir. Bununla birlikte gelecek yıllarda Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere iklim değişikliğinden olumsuz etkilenileceği uzmanlarca ifade edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi, kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, Dünya Tarım Örgütü (FAO), iklim değişikliği senaryolarından hareketle alınabilecek önlemlerin bazılarını şöyle sıralamaktadır: Tarımsal kuraklıklar için afet analizlerinin daha güvenilir verilerden elde edilebilecek şekilde yapılması; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliğinin iklim değişikliğinin etkilerine karşı korunması; tarımda kullanılacak olan su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde planlanması; kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu nedenle, tarımı olumsuz etkileyen kuraklığın sebepleri nedeniyle vermiş olduğumuz İYİ Parti Grubumuzun önergesine desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu selamlıyorum.

Burada temel sorun, benim gördüğüm kadarıyla, insanın, insanlığın doğadan istediğiyle doğanın verebileceği arasındaki çelişki, üretimin daha fazla artması, büyümenin -hani AKP’de çok seviyor bu lafı- daha da fazla artabilmesi için doğa, doğal varlıklar -biz “varlık” diyoruz, “kaynak” demiyoruz- inanılmaz bir hızla talan ediliyor; dünyanın genelinde böyle.

Mesela, bir yıl içerisinde kullanılması gereken doğal varlıklar, geçen sene yani ’nin sonunda değil, geçen sene haziran ayı gibi sona ermişti. Normal koşullarda ondan sonrası kullanılmaması gerekiyordu fakat bu daha fazla kâr elde etme hırsı, daha fazla servet biriktirme hırsı sonucunda doğal varlıklar sürekli azalıyor. Yirmi bir yıllık AKP iktidarı, Türkiye’de bu işin şahikası oldu.

Şimdi kuraklık meselesinden bahsediyoruz ama mesela, niye bizim bir su politikamız yok; bundan bahsetmiyoruz. Mesele yalnızca su miktarının azalması değil, aynı zamanda kullanılabilir su varlıklarının da yok edilmesidir. Bunu niye söylüyorum? Çünkü tatlı su kaynaklarının çok büyük bir kısmı kimyasal kirlenmeyle karşı karşıya. Çok somut örnek yani az önce vekilimiz Konya’dan bahsetti, ben de Trakya’dan bahsedeyim. Örneğin, Trakya’da Ergene havzası boyunca sıralanmış olan 2 bine yakın sanayi tesisi -bunun içerisinde boya var, tekstil var, şu var, bu var, metal var- yer altı kaynaklarından yani akiferlerden çekmiş olduğu temiz suyu kirleterek dereye basıyor. Bunun sonucunda olağanüstü bir su kirliliği -tabii, debi inanılmaz artıyor- almış başını gidiyor ve bunun derin deşarj sayesinde de şu anda Marmara’ya verildiğini ve Marmara’daki su kalitesini de inanılmaz bir biçimde olumsuz etkilediğini hepimiz biliyoruz yani mesele, bir taraftan su miktarının mutlak olarak azalması, diğer taraftan da nitelik olarak su kalitesinin ortadan kalkması.

Şimdi, şöyle bakıldığında, birinci planda, en fazla su kullanan sektör tarım, ardından sanayi geliyor ama Tarım Bakanı buraya geldiğinde her sene anlatıyor olmasına rağmen ürün desenine göre bir sulama politikası ne yazık ki hâlâ Türkiye’de egemen kılınmadı. Bakın, bazı yerlerde yapılıyor, yapılmıyor demiyorum ama genel olarak, özellikle kuraklığın çok fazla etkisi altına aldığı mesela Diyarbakır, Urfa, Antep hattında, oradan Orta Anadolu’ya kadar olan alanda bu konuda sorun çözücü hiçbir çalışma ne yazık ki yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – İkincisi, ha bire “Günde 1 defa duş almayın, üç günde 1 duş alın.” “Arabanızı yıkamayın, silin.” falan deniliyor da iyi de kardeşim yani sermayenin kullanmış olduğu mesela, kendi seçim bölgemde kurulacak polipropilen tesisinin ne kadar olağanüstü akiferi yok edeceğini kimse söylemiyor. Dolayısıyla bir su politikasına, bu su politikasının mutlaka ama mutlaka ekolojiyle uyumlu biçimde sürdürülmesine yani suyun yalnızca bizim ihtiyacımız değil, böceğin, tosbağanın, kurbağanın, balığın, yılanın, hepsinin ihtiyacı olduğunu gören bir yerden bir su politikasına ihtiyaç var. Bu sebeple, biz bu önergeyi destekliyoruz ama iktidarın artık son günlerinin yaklaştığı dönemde de böyle bir perspektifinin olmadığını hepimiz biliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, demokrasi bizim kırmızı çizgimizdir. Demokrasiyi koruyacak ve güçlendirecek olan yüce Meclistir ama AKP, iktidarını kaybettiğini gördükçe baskıyla iktidarda kalacağını sanıyor; siyasi partilere yasak getirmeye, milletvekillerine yasak getirmeye çalışarak iktidarda kalacağını düşünüyor. AKP, hukuku, yargı sistemini, devletimizin tüm kurumlarını, hatta yüce Meclisimizi baskı altına almaya çalışıyor; yüce Meclisimizin tarafsız olması gereken Meclis Başkanını da buna alet ediyor. Mecliste ’ün üzerinde dokunulmazlık dosyası raflarda beklerken Meclis Başkanı, tek adamın talimatıyla Milletvekilimiz Ali Mahir Başarır’ın ve İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlık dosyasını Meclis gündemine getiriyor. Bu, keyfî bir uygulamadır, seçime giderken muhalefeti baskı altına alma çabasıdır. Asla bizi susturamazsınız, demokrasi gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, iklim krizini, afetleri, kuraklığı konuşuyoruz. İklim krizi nedeniyle her yıl daha fazla afete maruz kalıyoruz. Kuraklık da iklim krizi sebebiyle etkisini her geçen gün daha da artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yağışlar mevsim normallerine göre çok düşük seviyede kalmış durumda. Özellikle bu yıl da bunu çok ağır bir biçimde hissediyoruz, özellikle hububatta rekoltenin çok düşük olacağını tahmin ediyoruz. Hububat tarımı yapan çiftçilerimiz kışın ortasında, ocak ayında yağış olmadığı için tarlalarını suladıklarını söylüyorlar, sulama imkânı olmayan çiftçilerimiz ise “Allah’ın rahmetine kaldık.” diyerek bu yıl üründen vazgeçtiklerini belirtiyorlar.

Değerli arkadaşlar, Türkiye su zengini bir ülke değil, kuraklıkla ilgili yapmamız gerekenler var. Yaşanan iklim kriziyle birlikte, su kaynaklarımız tehdit altına girdi. Buradan çok uzağa gitmeye gerek yok, Konya’ya gittiğinizde, çekilen yer altı suları nedeniyle oluşan obruklara denk gelirsiniz. Biliyoruz ki bunun sebebi vahşi sulama ve yer altı sularının çekilmesidir.

Değerli arkadaşlar, artık bir planlama yapmak zorundayız. Kuraklığa dayanıklı çeşitleri geliştirmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gökçel.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretimini azaltmamız, yeni çeşitler oluşturmamız gerekiyor; sulama yatırımlarının hızla hayata geçirilebilmesi gerekiyor. Havza bazlı üretici modeline geçmek zorundayız.

Biz iktidarımızda havza bazlı desteklerle, gölet, baraj ve sulama sistemleri yatırımlarıyla planlı bir tarım yapacağız. İktidarımızda tüm çiftçilerimize rahat nefes aldıracağız.

Değerli arkadaşlar, özellikle seçim bölgem olan Mersin'de yılında hizmete girip çiftçilerimize sulama ve içme suyuyla ilgili destek olacak olan Pamukluk Barajı hâlâ tamamlanamadı, hâlâ isale hatları kurulamadı, çiftçilerimiz çok yüksek fiyatla ve kuraklıkla karşı karşıya kalan… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gökçel.

Anlayışınız için teşekkürler.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Ben teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Selman Oğuzhan Eser.

Buyurunuz Sayın Eser. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun kuraklığın araştırılmasıyla ilgili verdiği öneri üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirteyim: Öneriyle aynı konuda çalışma yapmak için, Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışmalarını tamamlayıp Meclis Başkanlığına raporunu teslim etmiştir. yılında çalışma yapan Komisyonda her parti grubundan milletvekili vardı.

Değerli milletvekilleri, çok boyutlu küresel bir meselenin araştırılması konusunda DSİ'nin yatırımlarından başlamanın çok dar bir bakış anlayışı olduğunu belirtmeliyim. Neredeyse her ay yeni baraj ve gölet açılışları yapılırken, bu konuda, iklim değişikliği gibi dünya meselesinde DSİ yatırımları üzerinden hükûmeti yetersiz bulmak büyük haksızlık olacaktır. Yirmi yılda yüzlerce baraj ve gölet inşa eden, vahşi sulamadan, basınçlı borulu sulama tesislerini yüzde 30’un üzerine çıkaran DSİ, kısa zamanda tamamlanacak projelerle yüzde 50 seviyesine ulaştıracaktır. Bunun yanında, mevcut sistemlerin bakım ve onarımları da devam etmektedir. On dört yılda yani geçtiğimiz on dört yılda sulama tesisinin bakım ve onarımı yapılmıştır.

DSİ tarafından yapılan yatırımları burada tek tek anlatmamız zaten mümkün değil ama yine de birkaçından bahsedeyim: DSİ yirmi yılda yaklaşık milyar liralık yatırım yaptı, bu kapsamda son yirmi yılda baraj, gölet ve bent, yer altı depolama tesisi yapıldı; burada daha devamı da, var tek tek sayabiliriz, sulama tesisi, toplulaştırma projesi yani burada değerli milletvekillerimiz sahayı gezerken yapılan yatırımları görüp gurur duyuyorlardır umarım.

Değerli milletvekilleri, Tarım ve Orman Bakanlığının büyük bir gayretle yürüttüğü, çölleşme ve erozyona karşı yaptığı çalışmaları, toprak ıslahı ve ağaçlandırmayla ilgili çalışmaları da buradan hatırlatmak isterim. Asıl büyük çalışmayı, ismiyle müsemma İklim Değişikliği Bakanlığımız, ulusal ve uluslararası alanda yapmaktadır, Sayın Bakanımız da bu konuya çok büyük hassasiyet göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda dünyaya ilan ettiği net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda gereken yapısal dönüşümün hazırlıkları da devam ediyor.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SELMAN OĞUZHAN ESER (Devamla) - Öneri verilecekse içeriğinin doldurulması gerekir. Kurum yatırımlarının yetersizliğinden bahisle yola çıkılarak uluslararası meselenin araştırılması da mümkün değildir. “Ya”yı “ya da” yapan, “ve”yi “veya” yapan bu ve benzer tekliflerle yasama faaliyetlerine katılmanın ne bizlere ne de memlekete hayrı vardır. Keşke diyorum PKK ve türevi terör örgütleri olmasaydı, bunlara destek verenler, destek verenlere ortaklık edenler olmasaydı da savunma sanayisinden biraz biraz kısıp Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün bütçesine ekleseydik.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler Kabul etmeyenler Kabul edilmemiştir.

Sayın Gündoğdu

 

 

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –  Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Esnaf ve sanatkârlarımızın son iki yılda pandemiden dolayı uzun süre iş yerleri kapalı kalmış, daha sonra ise salgının etkileri, fahiş zamlar ve yüksek enflasyon nedeniyle iş yoğunluğu ve iş hacmi daralmıştır. Bu nedenle esnafımız kirasını, vergilerini, BAĞ-KUR, SSK primlerini ve borçlarını ödeyemez hâle gelmiş, yapılan tüm destekler ise yetersiz kalmıştır. Ekonomik kriz, saatlik zamlar, yükselen enflasyon ve maliyet artışları vatandaşı olduğu gibi esnafı da uçurumun kenarına itmiştir. İktidar ekonominin belkemiği esnaf ve sanatkârlarımızı içine düştüğü buhrandan kurtarmak için hangi ek tedbirleri almıştır? Kira artış oranlarına konutlarda  olduğu gibi yüzde 25 sınırlaması getirmeyi düşünüyor mu? Verilecek olan kredinin önceki gibi faizi yüzde 4’e indirilecek mi?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık

 

 

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Ağustos tarihinde Ulaştırma Bakanına 10 soruda Urfalıya  eziyet olan PTT kuyruklarını sormuştum. Sayın Bakan, sorularımın sadece 2’sine yanıt vermiş, verdiği yanıtta sadece 41 kelime kullanmış, anlamsız bir cevap vermiş. Soruyorum: Başkanlık sistemini savunurken dile getirdiğiniz güçlü Meclis nerede? Milletin vekilinin soru önergesine 41 sözcükle mi yanıt verilir? 10 sorunun sadece 2’sine mi yanıt verilir? Şanlıurfa’nın PTT kuyruklarına 41 sözcükle mi çözüm olunur? Böyle sisteme 41 kere yazıklar olsun, yazıklar olsun!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

 

 

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ev kirası, doğal gaz, elektrik, telefon, ısınma giderleri göz önüne alındığında en düşük emekli maaşı olan TL’nin yetersiz olduğu açıktır. Emekliler kendilerini bir köşeye itilmiş hissediyorlar. Bu miktar, emekliye yaşam değil sefalet ücretidir. Emekliler bu oranın kesinlikle kabul edilmeyeceğini belirterek en düşük emekli maaşının asgari ücrete yani TL’ye yükseltilmesini talep ediyorlar. Ayrıca ’den önce en düşük emekli aylığının asgari ücretin yüzde 35 fazlası olduğunu anımsatarak bugünkü hesaba göre ücretin TL olması gerektiğini belirtiyorlar. İktidara sesleniyorum: Bu öneriyi kabul etmiyorsanız, emekli maaşlarına yüzde 30’a ilaveten yüzde 15 zam yaparak 14 milyon emekliyi sefaletten kurtarın. Ayrıca bayram ikramiyelerini TL’ye yükselterek emeklileri rahatlatın diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

 

 

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, ülkemizde 3 milyon öğrenci KYK kredisi kullandı ya da kullanmakta; hepsi de ödeme güçlüğü içinde. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrıları sonrası iktidar çıktı “Milyonlarca gencin KYK borç faizlerini siliyoruz.” dedi. Meclisten yasa geçirdik, gençler sadece anaparayı ödeyecekti ama işte, Eskişehir’de, ülkenin dört bir yanında vergi dairelerine giden gençlerimiz şok yaşıyor. Bırakın faizin silinmesini, yeni yeni borçlar çıkarılmış, toplam borçları katlanmış. İşte, elimde belgesi, 8 bin liralık borç 9 bin lira olmuş, 7 binlik borç 12 bin lira olmuş, 15 binlik borç 20 bin lira olmuş. “Sildik.” dediğiniz faiz, olmuş gecikme zammı. Böyle rezalet olabilir mi! Üniversitelerden mezun milyonlarca gencimiz zaten işsiz, binlercesine bu borçlar nedeniyle haciz gitti. Umutlarını yok ettiğiniz gençlere şimdi bir de yalan söylüyorsunuz ama milyonlarca gencimize sözümüz olsun: İktidarımızda faizmiş, gecikme zammıymış oyunları son bulacak; gençlerimizi işsiz bırakan, okumak için kredi aldı diye haciz gönderen, onların geleceğini çalan bu ahlaksız, vicdansız düzene son vereceğiz.

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

 

11/1/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/ Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                       Hakkı Saruhan Oluç

                                                                              İstanbul

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Ocak tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, demokratik siyasetin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan grup numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 11/1/ Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye demokrasisi sivil, askerî veya bürokratik vesayet odaklarının yoğun müdahaleleriyle karşı karşıya kaldı, geçmişten beri, öteden beri bunu herkes biliyor. Şimdi, bu vesayete, bu vesayet rejimine aslında yenileri eklendi, bunlardan bir tanesinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olduğunu düşünüyoruz. Nedeni de yürütme erkinde aşırı derecede güç tahkimine ve otoriterleşmeye yol açmış olması, ayrıca, partimize yönelik, demokratik siyasete yönelik saldırıların arka arkaya sıralanması ne demek istediğimizi çok daha iyi açıklar. Bu biçimde yapılan saldırılarla aslında sadece demokratik siyasete, siyasi partilere müdahale edilmedi, yurttaşların seçme ve seçilme hakkına da doğrudan müdahale edilmiş oldu. HDP'ye açılan kapatma davası, Kobani kumpas davasında hakkında dava açılan kişilerin ifadesi alınmadan savcıdan mütalaa istenmesi ve ivedi bir şekilde karar verilmeye çalışılması, bileşenlerimizden Demokratik Bölgeler Partisine yönelik operasyon, neredeyse her il binasının basılması, eş genel başkanının gözaltına alınarak tutuklanması, ardından hazine yardımına el konulması -fiili olarak değil, Anayasa Mahkemesi kararıyla- veya Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının bir kararla, tartışmalı bir kararla bir biçimde hükümlü hâle getirilerek adaylığının kesilmeye çalışılması gibi pek çok örnek demokrasiye nasıl müdahale edildiğini, demokratik siyasete nasıl müdahale edildiğini gösteriyor.

Şimdi, ben en son kararla ilgili, Anayasa Mahkemesinin HDP'nin hazine yardımının yatırılacağı hesaplarına bloke koymasıyla ilgili birkaç şeyi söylemek istiyorum. Bakın, bu kararı Anayasa Mahkemesi verdi ve bir siyasi partinin yürüttüğü kampanya üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesine başvurdu ve Anayasa Mahkemesi de hazine yardımının yatırılacağı hesaba bloke konulması kararı aldı. Konu parayla ilgili, HDP'nin hazine yardımıyla ilgili. Siyasi partilerin hesaplarını kim denetliyor? Anayasa Mahkemesi denetliyor. Peki, bunu kime yaptırıyor? Sayıştaya yaptırıyor. Yani siyasi partilerin hesabına giren her kuruşu, yapılan her harcamayı en iyi bilen makam Anayasa Mahkemesi.

Bakın, elimde Anayasa Mahkemesi kararları var, Anayasa Mahkemesi HDP’nin yılı hesaplarına ilişkin diyor ki: “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” HDP’nin yılı kesin hesabını incelemiş Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararı “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” diyor. HDP’nin yılı kesin hesabının incelenmesi Kasım ’de açıklanmış, Resmî Gazete’de ’in sonunda yayımlanmış ve “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” diyor, Anayasa Mahkemesi söylüyor bunu. Anayasa Mahkemesi yılı kesin hesabımızı incelemiş ve Siyasi Partiler Yasası’na uygun bulmuş. Ne zaman söylemiş bunu? 21 Mayıs ’de söylemiş. Anayasa Mahkemesi yılı kesin hesabımızı incelemiş ve Anayasa’ya uygun bulmuş, ne zaman söylemiş? Ocak ’de söylemiş. Bütün hesaplarımızı en ince ayrıntısına kadar inceleyen Anayasa Mahkemesi bugün HDP’nin hesaplarına bloke konulması kararı alabiliyor. Neden? Çünkü bu bir yargı kararı değil, bu bir siyasi operasyon; eşitsiz bir seçim yarışı yaşamamız için bir siyasi partinin hatta -1,5 siyasi parti de demeyeyim- iki siyasi partinin, iki ortağın yürüttüğü bir kampanya. Buna karşı çıkılmasına, bunun eleştirilmesine bile tahammül edemiyor ülkenin güvenlik aygıtının başındaki İçişleri Bakanı, “Nasıl Anayasa Mahkemesinin kararını eleştirebilirsiniz?” diyor.

Ben Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir şey söyleyeceğim, bu benim bildiğim bir bilgi, kanıtlayamam. Eğer inkâr ederlerse, “Doğru değil.” derlerse kabul edeceğim. Bakın, kaç yıldır Adalet ve Kalkınma Partili cumhurbaşkanları bu ülkeyi yönetiyor? On beş yılı aşkın bir süredir, on beş yılı aşkın bir süredir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamı, bugün görev yapan 15 tane Anayasa Mahkemesi üyesinin tamamı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde atandı; Cumhurbaşkanı tarafından atanmış 15 kişiden bahsediyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa Mahkemesi üyesi atarken elbette formasyonuna bakıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Fakat iki önemli göstergeye bakıyordu; Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımın hepsi biliyor bunu, iki şeye bakıyordu. Bir: Anayasa Mahkemesi üyesi olarak görevlendirilecek kişiler siyasi parti kapatma davalarına nasıl bakıyor? İki: Başörtüsü meselesine nasıl bakıyor? Neden? Çünkü siyasi partilerin kapatılması meselesinin ne kadar can alıcı bir sorun olduğunu kendileri de biliyordu. Tek başına iktidar oldukları dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açılmıştı ama Adalet ve Kalkınma Partisi bütün bunları unutmuş gibi gözüküyor. Geçmiş dönemde kendisi hakkında kapatma davası açıldığında, hazine yardımına bloke konulduğunda bunu demokratik değerlere aykırı bulan Adalet ve Kalkınma Partisi bugün Türkiye'nin 3’üncü büyük siyasi partisi, Mecliste grubu bulunan 3’üncü siyasi partisi hakkında kapatma davası açılmasını destekliyor, hazine yardımına bloke konulmasını da destekliyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tiryaki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök…

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Verilen önerge, siyasetin önündeki engellerin kaldırılmasına dönük. Tabii, bu konuda yapılması gereken bir samimiyet testi var değerli arkadaşlarım. Özellikle iktidar partisinin kendi başına geldiği zaman şiddetle eleştirdiği ve karşı çıktığı konular bir başka zamanda, bir başka parti için söz konusu olunca göstereceği refleks çok önem kazanıyor ama bu refleksi göremiyoruz. Şimdi, yapılması gereken hususun en birinci unsurlarından bir tanesi samimiyet testi. Samimi olacağız. Kendi başımıza geldiği zaman ne yapıyoruz, bir başkasının başına geldiği zaman ne yapıyoruz? Bunları yaparken ayrıca, dünyadaki uygulamalara ve insan hakları hukukunun siyasi partilerle ilgili içtihatlarına da bir bakmamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler, Amerikan Devletleri Örgütü ve Afrika Birliği  Örgütüne göre, siyasi partilerin kapatılması kabul edilebilir bir önlem değildir. Bakın, Afrika'da dahi siyasi partilerin kapatılması kesinlikle öngörülen bir sistem değildir. Bu kuruluşlara göre, siyasi parti özgürlüğü ortadan kaldırıldığında sadece siyasi parti kapatılmıyor, örgütlenme özgürlüğü yok ediliyor, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, seçme seçilme hakkı, kendi ülkesinin yönetimine katılma hakkı da engelleniyor; çok daha geniş bir alana yayılıyor bu alan. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine ve diğer örgütlere göre, siyasal parti özgürlüğü katılımcı bir demokratik yönetim modeli için zorunludur. Yapılması gereken şu: Türkiye'de 12 Eylülden sonra 14 siyasi parti kapatıldı, 14’ü de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu, 2’si sonradan vazgeçti başvurudan, 11’i hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'deki ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlaline karar verdi. Şimdi bu örnekler elimizdeyken ve önümüzdeyken Venedik Komisyonu Türkiye'nin istisna olarak dar yorumlaması gereken siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili bir hükmü artık gelenek hâline getirdiğini ve esas hâline getirdiğini ve dünyadaki tek ülke olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla yapılması gereken şudur değerli milletvekilleri: Siyasi partilerin kapatılması demokrasilerin ve özgürlüklerin korunmasında birincil ve tek yöntem değildir. Demokrasi ve özgürlükleri korumak isterken yola çıkarsanız bir bakarsınız ki demokrasi ve özgürlükleri yok edersiniz. Daha doğrusu, siyasi partilerin yargı organı kararıyla kapatılması pratiği Türkiye'de bir kısır döngüye dönüşmüştür. Kapatılan siyasi parti ertesi gün bir başka parti adı altında zaten kurulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi yapılması gereken bir kere samimi olmak. Kendi başımıza geldiğinde nasıl davranıyorsak bir başka parti için de aynı şekilde davranmak bir samimiyet testi olarak ortada durmaktadır. Ayrıca, yapılması gereken insan hakları alanında siyasi partilerle ilgili, dünyadaki örgütlerin vermiş oldukları içtihat kararlarının Türkiye'de uygulanmasını temin etmektedir. O da nedir? Birleşmiş Milletler de olsun, Afrika örgütlerinde olsun, Amerika örgütlerinde olsun, orada kabul edilen ilkeyi kabul etmektir, siyasi partilerin kapatılmasına cevaz vermemektir. Türkiye eğer dünyayla ilgili bir standart yakalayacaksa bu standartları içine sindirebilirse, uygulayabilirse başarılı olur. Aksi takdirde, demokrasimiz her zaman sorgulanır ve hukukun üstünlüğü endeksinde en son sıralarda yer alırız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) –Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grup önerisi üzerine grubumuz adına söz aldım.

Grup önerisinin gerekçesine ve içeriğine baktım, aslında ilk okuduğumda, seçmenlerin oy kullanmasının önündeki bir engelden bahsediliyor zannettim ama aslında konunun esası, herhâlde Halkların Demokratik Partisine açılmış kapatma davasına bağlanmış; siyasi bir saikle yapıldığı iddiasıyla. Dolayısıyla, biraz onun üzerinden değerlendirme yapmak lazım. Şöyle ki: Halkların Demokratik Partisine, HDP'ye açılan kapatma davası, HDP'nin terör örgütleriyle bağlantısına dayalı bir iddia üzerine, savcılığın iddiası üzerine açılmış bir dava ve o davada verilmiş tedbir kararı da aslında, vekilimin iddia ettiğinin aksine, hesaplarına bloke konulması tedbiri paranın kötüye kullanılmasıyla ilgili bir konu değil. O yüzden, geçmiş hesapları söylemenize gerek yok, Anayasa Mahkemesinin karar verme biçimlerinden bir tanesi yani ya temelli kapatma kararı verecek ya da hazine yardımının kısmen ya da tamamen kesilmesi kararı verecek. Dolayısıyla, hesapların kullanılma yöntemiyle ilgili bir tedbir kararı değil ama nihai olarak, davanın açılmış olmasının sebebi, HDP'nin terör örgütleriyle bağlantısının olması, HDP yöneticilerinin terör örgütleriyle irtibatlı olması veya terörü desteklemesi. Bununla ilgili birçok delil ve örnek var orada ama ben bir tanesini söyleyeyim size: Ekim olaylarında, Selahattin Demirtaş'ın gidip Avrupa'da kendi lehlerine kamuoyu yapmaktan vazgeçmesine sebep olan bir olay var; PKK'nın sözde sorumlusu Sabri Ok onu arıyor, diyor ki: “Siz gitmeyin, burada öz yönetim ilan edin, eylem başlatın.” ve Selahattin Demirtaş gitmekten vazgeçip orada…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira, iftira!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Ben mahkeme iddianamesinde ileri sürülen şeyleri söylüyorum burada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bir de baksaydın.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Ama şunu bilmenizi istiyorum: Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili konuşmacı da söyledi ama dünyada terör örgütleriyle irtibatlı olan siyasi partilerin kapatılmasının doğru bulunduğu olaylar da var. Herri Batasuna olayını biliyorsunuz İspanya'da, sadece terörizmi kınamadığı için bu kapatılmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 10’uncu maddeyle kapatılmasını doğru bulmuş.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – 18 gerekçeden 1 tanesi o, onu söylemiyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – “Bağı olabilir.” diyorsun yani.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yani terör örgütlerini kınamamayı terör örgütlerine destek olarak değerlendirmiş, onunla HDP’nin kapatma davasını muhakkak Anayasa Mahkemesi hâkimleri doğru ve hukuki bir şekilde değerlendireceklerdir. Dolayısıyla burada siyasete atfedilecek, seçmenin iradesine atfedilecek, seçmenin iradesinin baltalandığını iddia edeceğimiz veya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine atfedeceğimiz bir kusur yok. Aksine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çok hızlı karar alma, doğru karar alma mekanizmasıyla Türkiye’nin en zor günlerinde nasıl hızlı karar alınır ve başarılı sonuçlar ortaya konulur; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bunu açıkça göstermiştir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – HDP’li belediyeye kayyum atadınız, iradenin gasbı değil midir o?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Elâzığ'daki depremde, Karadeniz'deki sel felaketinde, Ege’deki yangında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve onun bakanlarının hızlı karar alma ve uygulama mekanizması buralardaki hasarların en aza indirilmesi ve meydana gelen hasarların da kısa sürede onarılmasıyla ilgili çok ciddi adımlar atmıştır. Biz bunu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin başarılı, hızlı ve dinamik karar alma mekanizmasına bağlayabiliriz. Bunun dışında sisteme ve Cumhurbaşkanımıza atfettiğiniz hiçbir kusuru kabul etmiyoruz ve bu araştırma önergesine de “Hayır” oyu vereceğimizi bildiriyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında asılsız iftiralarda bulundu. Cevap hakkını Sayın Tiryaki’ye vermenizi rica ediyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Mahkeme zaptını okudu.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tiryaki.

 

 

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Başkan.

HDP hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili yüzlerce röportaj yaptım. Bana her sorana şunu söyledim, dedim ki: Adalet ve Kalkınma Partili hiç kimse, ne Genel Başkanı ne MYK üyeleri ne Grup Başkan Vekilleri ne milletvekilleri, hiçbir yöneticisi bu davayı savunan bir konuşma yapmamıştır. Bütün röportajlarıma bakabilirsiniz; Numan Kurtulmuş’tan Grup Başkan Vekillerine kadar. Bir kişi yaptı, onun da ben Adalet ve Kalkınma Partisini temsil ettiğini düşünmüyorum; Süleyman Soylu. Onun dışında hiçbir Adalet ve Kalkınma Partili bu davayı savunmadı. İlk kez, bir milletvekili, AKP adına söz kuran bir vekil bu davayı savunuyor, bunun altında kalırsınız. En azından şimdiye kadar AKP bu dava konusunda sessiz kalmıştı. Anlaşılıyor ki AKP artık sessiz kalmayacak, bu davanın arkasında olduğunu söylüyor; birincisi bu.

Heri Batasuna meselesine gelince, bence bu geleneği savunan hiçbir Adalet ve Kalkınma Partili Heri Batasuna kararından söz etmemeli. Heri Batasuna kararı emsal alınarak Refah Partisinin kapatılmasıyla ilgili dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi reddetmişti ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi HDP'nin geleneğini temsil ettiği bütün partiler hakkında ihlal kararı verdi. Yerinizde olsam bir daha Heri Batasuna kararına da atıfta bulunmam.

Sevgili Selahattin Demirtaş'a gelince, bu dosyanın her satırını tartışmaya hazırız -savunma ekibinin içerisinde yer aldım- her satırını tartışmaya hazırız. Arka arkaya iddiaları sıralamış, arka arkaya vekillerimiz, yöneticilerimiz hakkındaki ceza iddialarını sıralamış, HDP’ye yönelik tek bir tane suçlama olmayan bir kapatma davasından söz ediyoruz. Siz de aynısını yapıyorsunuz savcının yaptığı gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum, bir dakika rica ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz. Sataşmadan olduğu için efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Siz de Selahattin Demirtaş’la ilgili aynı şeyi yaptınız. HDP’yle ilgili suçlama yok, vekillerimiz ve başkanlarımızla ilgili suçlama var. Ayrıca o iddia da gerçeği yansıtmıyor. Baştan sona yalan. Ne Sabri Ok görüşmesi var ne onunla görüştükten sonra buraya gelmesi var ne Ekimle ilgili bu iddiaların da hiç biri gerçeği yansıtmıyor. Bir kez daha savcı gibi iftira atmış oldunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftiracısınız, iftiracı!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin…

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir cümleyi ifade etmek istiyorum şimdi sayın hatibin ifadesine binaen.

Bir defa, ilkesel olarak biz AK PARTİ olarak ilkesel anlamda parti kapatmaya karşıyız, bugün değil, başından itibaren karşıyız. Bunu daha evvel çok defa söyledik, daha evvel bizim anayasa değişikliği teklifimizde bu vardı. Bu ilkesel bir yaklaşımdır. Bu konuya dair olan süreçte de yargısal süreç başladıktan sonra biz kararın verilmesini yargıya bırakıyoruz. Doğrusu buradan yapılan tespitin o anlamda böyle okunması lazım, kamuoyu böyle okumalı. İlkesel olarak kararımız çok net ama nihayetinde bu konuya dair dava açmaya karar verecekse savcı karar verecektir. (HDP sıralarından “Tabii, tabii” sesleri, gürültüler)  Mahkeme bu konuyla ilgili kararını kendisi verecektir.

Şimdi, söz aldığım için söyleme ihtiyacı duyuyorum, daha evvel hatip konuşmasında bir iddia ortaya attı dedi ki: “İspat edemem.” ki bence hukukçuyu ve iyi de bir hukukçu bu manada yani bir hukukçu iddiasını söylüyorsa ispatında kendisi de taşımalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Siyasetçiyiz, siyasetçi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – En azından kamuoyunu ikna etmelidir. Dedi ki: “Belirlenen, seçilen üyelerle ilgili olarak 2 temel kriter var.” Başörtüsü ve kapatma davasına dair tavrı üzerine bir kriter olduğunu söyledi, bu külliyen yalandır, şiddetle reddediyorum, böyle bir şey olamaz. Sorulsun, hiçbir hâkim, bir tek hâkim böyle bir şey duymamıştır, bu iddiaya, bu kanaate nereden varıldığını da anlamak mümkün değildir, tamamen zan üzerine yapılan bir konuşmadır ve kamuoyunu yanıltmaktır.

Söz aldığım için ayrıca bunu da ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Başkanım, “İftira atıyorsunuz.” diye şahsıma…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira atıyorsun tabii, iftira atıyorsun.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hadi oradan! İftira sizin işiniz ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira atıyorsun, koy bir delil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var? İddianameyi okudu kardeşim, ne diyorsun? İddianameyi okudu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Salla gitsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir.

 

 

 

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Şimdi, bugüne kadar burada konuşurken önüme gelen konularda hep hukuki değerlendirme yapmaya çalıştım. Çünkü ben de avukatlık yapıyorum, hukuk mesleğini icra ediyorum, burada da doğal olarak önüme gelen dosyadaki bilgilere baktım, ve o bilgilerle söyledim. Siz de şunu çok iyi bilirsiniz: Konuşmayı yapan hatip de hukukçu, iddianame şudur: Makul şüphe varsa iddianame düzenlenir. Dolayısıyla ben o makul şüphenin delillerinden bir tanesinden bahsettim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Nerede delil? Hani delil?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – AKP hakkında da var. AKP hakkında da vardı Ahmet Bey, hatırlıyorsun değil mi?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bunu bir iftira olarak değerlendirirseniz bunu bir iftira olarak değerlendirirseniz bu konuyu anlamadığınızı gösterir.

İkincisi de şu: Ben bunu söylerken “HDP kapatılsın.” ya da “Kapatılmasın.” demedim, süreci anlattım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Savundunuz.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Tedbir konulmasının sebebini anlattım, dava açılmasının sebebini anlattım, bununla ilgili delillerden bahsettim, kapatılması ya da kapatılmamasıyla ilgili bir fikir beyan etmedim, sadece hukuki bir değerlendirme yaptım, bence siz bunu çok iyi anladınız ama siz bunu anlamanıza rağmen bunun aksine bir şey ortaya koydunuz, iddia ettiniz çünkü yeni bir mecra açmak istiyorsunuz. Diyorsunuz ki: “HDP’ye karşı hiçbir şey söylenmedi, delillerde kişilerden bahsediliyor.” Zaten tüzel kişi cezaevine atılacak değil onun içerisinde eylem yapan kişilerle değerlendirme zaten, iddianameler de öyle. Dolayısıyla, bizim yaptığımız şey sadece dosyanın işleyişi hakkında hukuki bilgimiz ve dosyadaki bilgilerle değerlendirme yapmaktı. Tarafımıza “iftiracıdır” diye bir isnatta bulunmak bence ölçüsüz oldu, bunu düzeltmenizi talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tiryaki…

 

 

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Özlem Hanım beni yalancılıkla suçladı, ben konuşmamda dikkatle cümleleri seçtim, dedim ki: Ben bunu biliyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kimseye “yalancı” demedim, nereden çıktı? Sayın Başkan, lütfen. Ne münasebet, ben kimseye “yalancı” demem, olamaz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ben ne söylediğimi biliyorum, söylediğim şey şu: Adalet ve Kalkınma Partisi açısından da Adalet ve Kalkınma Partili cumhurbaşkanları açısından da önemli referanslardı bunlar. Ayrıca hukuk formasyonları elbette göz önünde bulundurulmuştur dedim. Fakat bunlar önemli referanslardı şimdi bu referansları unutmuş gözüküyorlar. Üstelik Anayasa Mahkemesi üyeleri de bundan uzaklaşmış gözüküyorlar, bu son verdikleri karar bu anlama geliyor.

Şimdi, Ahmet Bey’e gelince arka arkaya o iddiaları tekrar edeceksiniz, buradan bu kürsüden Genel Başkanımızı, Eş Genel Başkanımızı örgütten talimat almakla suçlayacaksınız sonra diyeceksiniz ki: “Ben hukukçu olarak bir değerlendirme yapıyorum.” Öyle mi? Kimse bizim aklımızla falan alay etmesin. Herkesi gayet iyi dinliyoruz, ne söylemek istediğinizi de anlıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İddianameyi okuyor, itham etmiyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zengin.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben bu “yalancı” kelimesinden nefret eden insanlardanım, ben hiç kimseye “yalancı” demedim, size de söylemiyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Kayıtlar orada.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç yok, yalancı falan yok ortada.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanaklara bakın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Buyurun bakın “yalancı” demiyorum size.

Ben şunu ifade ediyorum Değerli Başkanım: Yani sonuç olarak biz burada… İlkesel bir şeyden bahsetmek başka bir şey, bir konu yargıya intikal ettikten sonra yargının kendi özgür iradesiyle…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – “Bağımsız yargı” değil mi?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben öyle inanıyorum, inanmıyorsanız siz bilirsiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tabii, tabii (!)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …bağımsız yargının karar vermesini beklemek başka bir şey; biz bunu yapıyoruz. O yüzden, burada sesinizi yükselterek, hakaret ederek bir yere varmak da mümkün değil. Hele söylemediğimiz sözleri de lütfen bize hiç yüklemeyiniz.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hakaret etmedik. Kime hakaret ettik?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanağa bakın.

 

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Aygun…

 

 

 

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Çorlu tren katliamı, tarih 8 Temmuz ; bugün 11 Ocak , Çorlu tren katliamının üzerinden tam gün geçti ama aileler hâlâ adalet arayışı sürdürüyorlar. 8 Temmuz ’de sadece tren değil, adalet de raylara çarpmıştır. 25 canımızı verdik, vatandaşımız yaralandı. Ne yazık ki bu büyüklükteki bir kazada birinci derece sorumlu olan Devlet Demiryollarının üst yönetimi yargılanmıyor. Bugün tam 12’nci duruşma, Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinden istenilen sonuçlar hâlâ ortaya çıkmadı. Aileler feryat ediyor, bugün yine adalet için yürüyüş yaptılar. Oysaki çocuklarını, annelerini, babalarını ve yakınlarını kaybeden aileler, sadece adaletin tecelli etmesini, sorumluların yargılanmasını istiyorlar. Çorlu tren kazasının araştırılması için 2 önerge verdim ama maalesef hiçbiri gündeme alınmadı çünkü AK PARTİ iktidarı, konunun tartışılmasını dahi istememekte, konuyu kapatmak için mücadele etmektedir. Biz vazgeçmiyoruz, adalet gelene kadar mağdur ailelerle birlikte mücadele edeceğiz, haklarını arayacağız.

BAŞKAN – Sayın Özer…

 

 

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çevre Bakanlığı, kamu kurumu olarak işini yapamadığı için Çevre Ajansı adında paralel ve özel bir yapı kuran AKP, şimdi de Kültür Bakanlığı kültürel mirasımıza sahip çıkmadığı için bir arkeoloji vakfı kurmak istiyormuş. Bu vakıf, kültür varlıklarımızı yönetecek, denetleyecek ve restore edecekmiş. Vakfın merkezi de Ankara'da değil, Gaziantep’te olacakmış çünkü kanunla bir enstitü kurularak araştırma, inceleme, çalışma, yayın çıkarma gibi faaliyetler gerçekleştirecekmiş ve tam böyle bir enstitü Gaziantep’te zaten faaliyetteymiş yani meğer enstitü çoktan kurulmuş. Beş yıl sonra bugün yasal dayanağa kavuşturmaya koyulmuşlar. Soruyoruz: Sayın Millî Eğitim Bakanı, kanunen bir enstitünün size bağlı olarak YÖK bünyesinde kurulması gerekmiyor mu? Öyleyse neredesiniz? Sayın Kültür ve Turizm Bakanı, yetkilerinizin neredeyse tamamını vakfa devredecekseniz siz hangi sebeple o makamda oturmaya devam ediyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Sümer…

 

 

 

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.



Çok sevdim suç benim sözleri

Dokunma arkadaş bu gün tek kalayım
Açma gönül yaramı kurbanın olayım
Gözlerin bulut mu yağmurmu kuruttu
Sevgiler yalanmış gitti de unuttu
Sevgiler yalanmış gitti de unuttu

Çok sevdim, suç benim vefasızmış bilmedim
Öyle bir vurdu ki yaşamam zor benim
Çok sevdim, suç benim vefasızmış bilmedim
Öyle bir vurdu ki yaşamam zor benim
Zor zor yaşamam zor benim
Yaralı gönlümün sebebi yâr benim

Her şeye darıldım gül gibi kırıldım
Bir resim bıraktın her gece sarıldım
Gözlerin bulut mu yağmur mu kuruttu
Sevgiler yalanmış gitti de unuttu
Sevgiler yalanmış gitti de unuttu

Çok sevdim, suç benim vefasızmış bilmedim
Öyle bir vurdu ki yaşamam zor benim
Çok sevdim, suç benim vefasızmış bilmedim
Öyle bir vurdu ki yaşamam zor benim
Zor zor yaşamam zor benim
Yaralı gönlümün sebebi yâr benim

Söz-Müzik : Yunus Taşkın

Son Güncellenme:

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Aşık Edici Sözler, herkesin hoşlandığı kişilere gönderebilmek için bir dönem mutlaka araştırdığı sözler arasında yer almaktadır. Özellikle sevdiği kıza ve sevdiği erkeğe göndereceği mesajların ve söyleyeceği sözlerin etkileyici olmasını isteyen kişiler, aşık edici sözleri kullanmak ister. Siz de sizin için hazırladığımız içerikte bulunan aşık edici sözleri nerelerde kullanabileceğinizi merak ediyor musunuz? Sevdiğiniz kız ya da sevdiğiniz erkeği etkilemek için hangi aşık edici sözleri tercih etmeniz gerekir? En güzel ve etkileyici aşık edici sözleri sizler için derledik.

1/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
2/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
3/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
4/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
5/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
6/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
7/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
8/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
9/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
10/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
11/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
12/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
13/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
14/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
15/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
16/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
17/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
18/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
19/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
20/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
21/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
22/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
23/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
24/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
25/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
26/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
27/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
28/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
29/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
30/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
31/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
32/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
33/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
34/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
35/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
36/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
37/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
38/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
39/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
40/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
41/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
42/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
43/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
44/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
45/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
46/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
47/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
48/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
49/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler
50/50Aşık Edici Sözler Sevdiğiniz Kızı Ya Da Erkeği Etkilemek İçin En Güzel Sözler

Rafet El Roman Özledim Mp3 İndir, Özledim Müzik İndir Dinle

Özledim
 
Rafet El Roman - Özledim

Sanatçı

: Rafet El Roman

Albüm

: Özledim ()

Şarkı

: Özledim

Boyut

: MB

İndirme

: Toplam İndirme

Tarihinde eklendi, Toplam İndirme

Mp3 indirmek için tıklayın

Sanatçı'nın En Çok İndirilen Mp3leri

Kullanıcı Yorumları (Rafet El Roman - Özledim )

Özledim Şarkı Sözü

Özledim İçin şarkı sözü eklenmemiş. Özledim Şarkı sözlerini biliyorsanız bize gönderebilirsiniz.

Özledim Anahtar Kelimeler

Rafet El Roman Özledim Mp3 İndir Dinle , Rafet El Roman Özledim Şarkı Sözleri , Rafet El Roman Albümleri , Rafet El Roman Özledim Cep Telefonuna Mp3 İndir,Özledim bedava mp3 indir ,Özledim cepten ücretsiz indir

Sanatçı'nın Son Eklenen Mp3leri

Şuan Dinlenen Mp3'ler

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası