yut oyunu / 2 Kişilik Zeka Oyunları, Taş Yutma Oyunu Hexxagon Oyna

Yut Oyunu

yut oyunu

Yutnori Etkinliğindeki Sorunlar Hk.

  • Bugün bence herkesin aklında olan bir şeyi dile getirmek istiyorum.

    Yutnori oyununda dikkatimi çeken bazı olaylar oldu. Madde madde incelemek istiyorum.

    1- Oyuna başlangıç önceliğini ayarlarken, makine ile eşit zar attığımızda neden o önce başlıyor ?

    2- Makinenin ihtiyacı olan hangi zar varsa hepsini tekte atabilirken, biz neden atamıyoruz ?

    3- Oyunda atacağımız zarların rateleri var evet. Ama bu rateler gerçekten çok yanlış düzenlenmiş. Örneğin Ge (2) gelme olasılığının gerçekten %80 üzerinde olduğunu düşünüyorum. Geol (3) %50 civarlarındayken yut, mo, do ve nispeten back-do tahminimce %5den düşük ihtimalle atılabiliyor. (Kişisel görüşümdür.)

    4- Bir olasılık düşünün, biz ge atarak oyun bitirmeye çalışıyoruz. Üstüne bilgisayar biz ne atarsak aynısını atıp oyunu kilide sokuyor. İstediğimiz zarların gelme olasılıkları bu kadar düşükken, bilgisayarın istediğini atabilmesi haksızlık.

    5- Oyunda tamamen soğumamamız için, oyunda bir altın yutnori kupası kazanmamız için yapılmış bir mekanizma olduğunu düşünüyorum.

    6- Biz oyun içinde çok düşük yüzdeyle bir kere mo ve yut atabilirken bilgisayara arka arkaya bu değerleri verip oyunu ona kazandırabiliyor.

    7- Şimdi bazı arkadaşlar çıkıp bana şansa dayalı olduğunu diretecekler. Oyunun şans oyunu olduğunu kabul ediyorum, ancak bence adaletli bir oyun değil bu.

    İsteğime gelecek olursak, bana katılırsınız katılmazsınız sizin seçiminizdir. Kendi zar atma şansımızın yükselmesinden daha fazla istediğim şey, bilgisayarla eşit şartlarda oynamaktır. Düşürülen item düşme oranları, ayarlanan drop oranları vs. katarsak, etkinlik sunucusu dediğimiz sunuculardaki haksızlık açık görünüyor.

    Herkese iyi oyunlar bol şanslar.

    "Hayatta en önemli şey, başkasının beklentilerine uymak değil, kendinle barışmaktır." - Friedrich Nietzsche

  • Luck

  • Haklısınız, Yutnori etkinliğinin belirli zorlukları ve sorunları var ancak biz forum altında tartışıp bir sonuç alana değin zaten etkinlik bitmiş olacak. Hiç değilse yüksek seviye hesabınız varsa Yutnori Gizemi elde etmenizi sağlayan bir etkinlik. 20 defada 1 defa bile altın sandık almanın zaman zaman zor olduğu, neredeyse tamamen şansa dayalı bir etkinlik.

    Okey Koleksiyon Kartı, balıkçılık etkinliği, Altın Kahin Sandığı gibi etkinliklerin hepsinde şans önemli olsa da strateji yaparak bir şeyler elde edebiliyoruz ancak bu etkinlik neredeyse tamamen şans. Zar atıyoruz ne gelirse oynuyoruz, yapılabilecek en önemli taktik pulları üst üste getirmek. Tam üst üste pullar geliyor onda da rakip yiyor pulumuzu.

    funduszeue.info

  • 26 set; 4 gümüş, 22 bronz bazıları şöyle altın böyle gümüş alıyorum diyor tebrik ediyorum kendilerini.

    2 taşı birleştiyorum mesafeyi açmışım uzun yoldan ve 5 gelse falan biteceğim. Başlangıçtan üst üste 4 5 falan atıp gelip taşı kırıyor.

    bir yerde kırdım goal için önümde 2 boşluk var 3 atsam bitecek. Kırdığım taşını 2.sırada birleştirdi back do atıyor ardından ben 1 atıyorum sonra bilgisayar tekrar back do atıp oyunu bitiriyor.

    Oyun başlıyor 3 atıyorum ardından 5 geliyor tekrar oynama hakkında 2 atıp 2 taşı birleştiriyorum 5 atıp gelip taşı kırıyor.
    Oyuna başlama hakkı kazanıyorum 3 atıyorum, 3 atıyor. 2 atıyorum 2 atıyor. 4 atıyorum 1 atıp gelip yine kırıyor.

    Oyunu kazanırsam gümüş, puan üstüyse altın verilmeli. Sadece kaybedersem bronz verilmeli.
    Eşit sayı atıldığında tekrar atılmalı, bilgisayar başlamamalı.

    Çok saçma event olmuş çarımda pelerin var diye her gün 1 saat girip katta kasıp çıkıyorum. lü pelerin 40 45m 10 setten 2 3 gümüş verse anca pelerinin parası çıkıyor :))

  • Kimse taktikten bahsetmesin oyunun %80'i şansa dayalı ve o şansın %70'i bilgisayarda.

  • Bu oyun için tasarlanan yapay zeka, metin2 sorunları için kullanılsaydı her şey daha güzel olabilirdi.

  • Haklısınız, Yutnori etkinliğinin belirli zorlukları ve sorunları var ancak biz forum altında tartışıp bir sonuç alana değin zaten etkinlik bitmiş olacak. Hiç değilse yüksek seviye hesabınız varsa Yutnori Gizemi elde etmenizi sağlayan bir etkinlik. 20 defada 1 defa bile altın sandık almanın zaman zaman zor olduğu, neredeyse tamamen şansa dayalı bir etkinlik.

    Okey Koleksiyon Kartı, balıkçılık etkinliği, Altın Kahin Sandığı gibi etkinliklerin hepsinde şans önemli olsa da strateji yaparak bir şeyler elde edebiliyoruz ancak bu etkinlik neredeyse tamamen şans. Zar atıyoruz ne gelirse oynuyoruz, yapılabilecek en önemli taktik pulları üst üste getirmek. Tam üst üste pullar geliyor onda da rakip yiyor pulumuzu.

    Bu tip olaylara yapay zekada programlama hatası diyorum ben kardeşlik. Bir adet veya iki adet yutnori oyun tahtasında denk gelir bu tip olaylar anlarız şans deriz. Ama yukarıdaki diğer arkadaşların da belirttiği gibi her yutnori oyun tahtasında bilgisayara ayrıcalık tanınıyor. Yutnori gizemine dönüştürme etkinliği desek daha doğru olabilir. Hayır bir şey değil, etkinlik tamamen botlara yarıyor. Sandık piyasasını onlar belirliyor. Büyük vurgunu onlar vuruyor. Bagjanamuda oynayan birisi olarak keşke okey koleksiyon kartı eventi olsaydı da oyundan soğumama sebep olmasaydı. Desteğiniz için ayrıca teşekkür ederim kardeşlik.

    "Hayatta en önemli şey, başkasının beklentilerine uymak değil, kendinle barışmaktır." - Friedrich Nietzsche

  • Zaten hiç sevmediğim bir etkinlikti bu sebepten dolayı, dün baktım birkaç set birikmiş, oynayayım dedim. 3. sette direkt kapattım oyunu oynamadan. 2 taşı üst üste getirdiğim an "şimdi öyle bir zar atacak ki benim taşlarımı kıracak" diyorum ve ne hikmetse tam olarak bu oluyor. Şansa Mo ya da Yut getirsem, ilerlesem, bilgisayar da aynı hamleleri yapıp taşlarımı kırıyor. Diyelim ki 2 taşımı üst üste getirdim, ve bilgisayar benden önde, beni kıramaz. Benim ihtiyacım olan hamle gelmiyor ama bilgisayarın ihtiyacı olan hamle gelip oyun bitiyor. Bunların hiçbiri olmasa, ve oyunu kazansam, bu sefer de puan gümüş almaya yetmiyor. 3 senedir oynuyorum oyunu, şu zamana dek gelen etkinlik süresince sanırım sadece defa altın almışımdır. Öyle bir saçmalık. Dediğiniz gibi, yapay zekanın olağanüstü şansı ve tahmin yeteneği normal düzeylere çekilmeli.

    funduszeue.info

    funduszeue.info

&#;Yut Sesini&#; / &#;Bul Sesini&#;: On İkinci Ev

Salih Usta’nın yönetip Melek Ceylan’ın oynadığı otobiyografik tiyatro oyunu On İkinci Ev prömiyerini 13 Kasım ’de, Moda Sahnesi’nde yaptı. Melek Ceylan ile Moda Sahnesi’nin genel sanat yönetmeni Kemal Aydoğan aracılığıyla tanıştığımda, bir yandan Sefarad Güzergâhları [1] kitabından makaleler çeviriyor, diğer yandan da M. Esra Yıldırım’ın Türkiye’ye getirdiği “rehberli otobiyografi” (ROB) yöntemiyle kendi yaşam hikâyemi yazıyordum. Benim için aile yadigârlarına ve hatıra nesnelerine odaklanma, gerek mesleki gerekse şahsi anlamda tarih anlatılarına yeni bir açıdan yaklaşma dönemiydi. Tüm bunlardan hareketle oyunun iletişim danışmanlığını üstlendim.

 

Yollarımızın farklı açılardan kesiştiği bu oyun, önümüzdeki günlerde KOLİ Art Space’in vitrininde iki gösterim yapmaya hazırlanırken de oyunu 5Harflilerle de buluşturmak istedim. Buyrun sohbete.

 

Öncelikle, oyunun adı nereden geliyor?

 

Melek Ceylan: On İkinci Ev ismi astrolojiden geliyor. Gündelik yaşamda astrolojiyi takip etmesem de doğum haritamda hapishaneleri, hastaneleri, bilinçaltını, kolektif bilinçdışını, çöp evi ve korkuları simgelediği söylenen on ikinci ev vurgusu söz konusuydu. Otobiyografik bir oyun sahneleme fikri aklıma ilk düştüğünde oyunun adı belliydi. Kişisel olarak üzerinde çalıştığım konularla ilgisi vardı. Oyunda kullandığım çeşitli otobiyografik unsurlar bu uğrak noktalarından birer birer geçiyor, diyebilirim.

 

Koli Art Space&#;te.

 

On İkinci Ev’in tanıtım metninde “sesini bulmaya çalışan bir kadının hikâyesi” ifadesi geçiyor. Gerçek anlamda sesin ve mecazi anlamda ses iletkenliğinin oyundaki yeri nedir? Oyunun yaratım süreciyle sesini bulma süreci arasındaki ilişkiyi açar mısın?

 

M.C.: Moda Sahnesi&#;nde sık sık gözüme çarpan o camekân, pandemide ardında oyun yapmak istediğim bir şeye dönüştü. Camekânın varlığı hissettiğim şeyin yani sesimizi duyuramıyor olmanın, bunu ifade edemeyişimizin, bunları yapmanın bir yolunu bulsak bile zaten dinlenememenin somutlaşmış hali gibiydi. Aslında en temelde, bir engel olarak duran camekânı, anlatmak istediklerimi iletecek bir araca dönüştürmeyi hayal ediyordum. Prova sürecinde elimizde bu engel varken nasıl anlatırız sorusunu araştırdık. Ses, söz dışında anlatım araçları bulabilir miyiz? Ve tabii ki beden devreye girdi. Anlatamamak halinin bedende de bir karşılığı var. Bedenin hafızası var. Sadece anlatmak değil bir diyalog da kurulmalıydı. Seyirciyle diyaloga girme çabası bir yandan. Provalarda ekip arkadaşlarımla, oyunda seyircilerle kurulan diyalog. Hem provalarda hem de sahnedeki ve sokaktaki oyunlarda ben de seyircinin sesini duydum. Aramızdaki cam engelini aşmaya, onları anlamaya çalıştım. Sesini arama çabası, aldığımız geri dönüşlerde hep seyircinin ortaklık kurduğu nokta oluyor. Çünkü bu kendini duyurmaya çalışan ses sadece benim sesim değil, hikâye sadece benim hikâyem değil. Herkesin sesi, hikâyesi&#; Oyun oynanmaya devam ettikçe; mekânlar, sokaklar, şehirler değiştikçe diyalog da değişecek, değişiyor. Kapalı bir alanda, bir tiyatro mekânında bulunduğumuzda seyirciyle gerçekleştirdiğimiz karşılaşma başka, sokak başka. Aramıza cam dışında sokağın sesi, insanlar, hiç durmayan bir hayat akışı giriyor. Birbirimizi anlamaya çalışırken normalde de böyle olmaz mı?

 

Oyunu çalıştığımız süreç boyunca elimizde bir hikâye, bir fikir ve birçok soru vardı. Ekip genişledikçe bu soruları hep birlikte sormaya başladık. “Sesi aramak” anlatma çabasına dönüştü ve elimizdeki bütün malzemeleri ortaya döktük. Ekip, bütün bu yaratım süreci boyunca anlatım olanaklarını genişletmeye çalıştı. Herkes kendi sesiyle konuştu ve ortaya bizim sesimiz çıktı diyebiliriz belki.

 

Aynı zamanda prova süreçlerinde mekân olarak Moda Sahnesi’nde olmak bizim için önemliydi. Mekânın hafızası, geçmişi bizim şeffaflık, görünür olmak, saklamamak kavramlarıyla ilişki kurmamızda önemli bir rol üstlendi. Mesela provaya ilk başladığımda tek başıma çalışmalar yaparken, ısınmaları perde kapalı yaptım uzun bir süre. Aslında “yut sesini” meselesinin bedendeki karşılığıydı bu. İzlenilmeye, görülmeye dair duyulan bir korku. Sonra şeffaflık ile kurduğumuz ilişki değiştikçe perdeleri açtım, mekânı araştırmaya başladım. Bu da sesi aramakla ilgiliydi mesela. Özellikle yaşadığımız toplumda duyulmak istemeye gelene kadar sesimizi yutuyoruz, perdelerimizi kapatıyoruz. Sanırım süreçte benim için en önemli değişikliklerden biriydi bu.

 

On İkinci Ev Türkiye’de Rehberli Otobiyografi (ROB) tekniğiyle yaratılan ilk oyun olma niteliği taşıyor. Bu nasıl bir teknik ve oyunun omurgasını oluşturan otobiyografik unsurları nasıl elde ettin?

 

M.C.: Rehberli Otobiyografi, hikâyesini anlatmak isteyen birinin bu işi bir kolaylaştırıcı eşliğinde yapmasını sağlıyor. Normalde kolaylaştırıcı her hafta mesela “Ailem ve Ben” veya “Cinsel Kimliğim ve Ben” gibi çeşitli temalarda hazırlanmış soruları gruba iletiyor, grup da bu sorulardan yola çıkarak yazdıklarını bir araya gelerek teker teker okuyor ve okunan metinler üzerine sohbet diyor. Ben bir grup içinde yer almadım. Biz Mürüvet Esra Yıldırım’la baş başa çalıştık. Beni dinleyen bir grup yoktu, sadece o vardı. Beni dinlerken harıl harıl notlar alıyordu. Uzun uzun sohbet de ediyorduk. Bu sohbetler ve Esra’nın tavsiye ettiği kitaplar kendi hikâyemi Türkiye tarihine yerleştirmemi sağladı. Tüm temalar sonlandığında aldığı notları benimle paylaştı ben de ekibe ilettim. Bu notlar olmasaydı elimizde sadece çeşitli temalara dayanarak yazılmış bir insan hikâyesi olacaktı. Yani sadece bir anlatı olacaktı. Ama Esra benim haftalık temalar için yazdığım yazılardaki alt temaları bulup onları çeşitli kavramlarla açıklamıştı. “Cinsel Kimliğim ve Ben” teması için yazdığım yazıyı dinlerken bu yazıdaki alt temaları bulmuş ve çeşitli kavramlarla analiz etmişti mesela. Bunu her tema için yapmıştı. Yine her tema için okuduğum yazılardaki bazı cümlelerin kilit cümleler olabileceğini belirtmişti. Biz onun benim hikâyemi incelerken kullandığı kavramlardan ve kilit cümle olabilir dediği ifadelerden yola çıkarak hareket ettik. Yani o kavramları veya o kilit cümleleri sahneye performatif şekilde nasıl koyarızı bulduk.

 

Koli Art Space&#;te.

 

Performans dedik. Peki oyunuyönetmek nasıl bir süreçti? Oyunun yaratım sürecinden bahseder misin Salih?

 

Salih Usta: Melek oyun yapmak için bana geldiğinde söylediği gibi, otobiyografik bir hikâye anlatmak istiyordu. Bunun üzerine çalışmaya başladık. Herhangi bir hikâyeyi sahneye taşımak benim için öncelikle biçimle özdeşlik kurma çabasını gerektiriyor. Bu yüzden biçimin nereye gideceği önemliydi. Sahnede söylenenin dışında bir gerçeklik yaratılabilir mi meselesi üzerinden ilerledik. Moda Sahnesi’ne gittiğimizde yine söylediği gibi Melek’in aklında camekânı kullanmak zaten vardı. Anlatma çabası ile camekân arasında cezbedici bir dramaturjik uyuşma söz konusuydu. Melek’in kullanmak istediği bu metafor sayesinde, söylem ile biçimin neredeyse kendiliğinden bütünleşmesine tanıklık ettik. Mekân aslında bize, sen bu oyunu böyle yaratabilirsin, der gibi oldu. Anlatma çabası, söz, beden ve çizim gibi malzemelerin bir araya gelmesiyle oyunun bütünlüğü ortaya çıktı.

 

Oyunu yaratırken, araştırma sürecinde fizikselliğe önem verdik. Fizik çok büyük bir anlam teşkil ediyor. Fiziksel imajlar düşündüklerimizin ötesinde algılara yol açabiliyor. Biz de imajlara hareket alanı açmak üzerine kafa yorduk. Fakat amacımız imajlara dramaturjik birer anlam yüklemek değildi. Aksine, sahnedeki cam-beden ilişkisini veya otobiyografik hikâye anlatımını araştırırken, yöntem olarak imajların bizi bir yolculuğa çıkarmasına izin verdik. Fiziksellikte olduğu kadar, çizimde ve seste de böyle yaptık.

 

Yönetmen olarak tavrım bütün oyunlarımda fizikselliği ve araştırmayı en öne koymaktan yana. Bu araştırma sürecinde de bedenin camla buluşması benim için çok enteresan oldu. Mekân, bedenle olan ilişkiyi sınırlandırmak suretiyle ona başka bir imkân sağlıyor. Provaları sıkıştırmadan projenin kendi kendine sökün etmesine izin vererek işi hazırladık. Melek çok büyük bir sabır gösterdi. Nitekim birçok şeyi deneyip çöpe atma ve çöpe attıklarımıza hayıflanmama becerisini gösterebildiğimizi düşünüyorum. Benim için yaratım sürecini en ilginç kılan yönlerden biri, ilk kez bu kadar lineer çalışmak oldu. Başından sonuna bir metin üzerinden gitmek yerine, malzemeleri art arda koyarak montaj usulüyle ilerledik. Melek’in çocukluğundan bugüne gelene kadarki lineer akışta montajı ilk defa bu oyunda tutturmak yönetmenliğimde benim için de bir yeniliktir diyebilirim.

 

Bedenin camla buluşması üzerinden, bu oyunun performans anlamında getirdiği yenilik hakkında ne söylersin? Oyuncu/anlatıcı olarak Melek seyirciye camın arkasından sesleniyor. Camın getirdiği engeli dönüştürerek oyunda bir malzeme olarak kullanmak çok ilgi çekici. 

 

S.U.: Cam bize vitrin, televizyon, engel, görünürlük ve şeffaflık gibi birçok imaj ve kavram sundu. Kadının ya da belirli dezavantajlı grupların toplumda yükselememesiyle ilgili bir mecaz olan cam tavan benzetmesini oyunda kullandık. Pirelerle ilgili bir araştırma vardır, sıçradığında cam tavan engeline takılan pirelerin cam tavan kalktığında bu engelin hâlâ orada olduğunu varsaydığı ve ondan yükseğe sıçramadığı görülmüştür. Hayattaki karşılığı ise, aklımızda olan engeller ve onları aşamayışımız. Kadınların görünmez engellerle karşılaşması. Söz konusu imaj ve kavramlar yenilikçi okumalara yol açıyor.

 

On İkinci Ev’in performatif bir anlatı olması işi besleyip olgunlaştırıyor. Oyunun gerek mekân tiyatrosu gerek beden tiyatrosu gerekse performans bağlamında çok disiplinli bir yapıdan gelmesi anlatıcı ile oyuncunun bir potada erimesini sağlıyor. Bu disiplinlerin tamamından faydalanan, kimi zaman her birinin ayrıksı olarak görülebildiği kimi zaman ise iç içe geçmiş halde sökün ettiği bir oyunla karşı karşıyayız. Sokakta oynadığımız zaman başka bir anlam kazanıyor bu oyun, sahnede oynadığımız zaman başka. Küff Kolektif’teki gibi seyircinin aşağıdan izlediği oturma düzeninde ikinci katta oynadığımız zaman ise yine başka bir yapıya bürünüyor.

 

Küff Kolektif’te.

 

Hikâye anlatıcılığının bize sunduğu biçimle beraber On İkinci Ev’in anlatma edimine de yeni bir boyut kazandırdığını düşünüyorum. Bu oyuna hikâye anlatıcılığında kullanılan birçok yöntemin bir araya geldiği çağdaş bir versiyon diyebiliriz. Hikâyeyi doğrudan sözel veya bedensel olarak tasvir etmek yerine, imajlarla bütünleştirerek başka bir alana açmayı ve tane tane lineer bir akışa, lineer bir yapıya oturtmayı denedik. Bu tekniklerin birleşimi son gelinen noktada hikâyenin bütününün seyircide bir iz olarak kalmasını sağladı.

 

Melek, oyunda soyunduğun bir yer var, soyunmak senin için gerek sahnede gerek sosyal hayatta ne anlama geliyor? Soyunuşunu izlemenin seyircide küçük bir panik dalgası yarattığına yönelik yorumlar almıştık. Başına kötü bir şey gelmesinden, o anda, oyun esnasında bile tacize uğramandan, fotoğraflarının kötü amaçlar için çekilmesinden tedirginlik duyuyor seyirci. Bizleri bedenin yaralanabilirliğiyle yüz yüze bırakıyorsun. Yaşattığın bu değerli yüzleşmeyle ilgili ne söylemek istersin?

 

M.C.: KOLİ’de oyunu izleyen bir kadın arkadaşım -kendisi de oyuncu- soyunduğum sırada eliyle göğsünü kapattığını söylemişti. Ezberlenmiş bir tepki vermiş yani. Erkek bir izleyici ise o sırada tacize uğrayabileceğimi düşünmüş. En son Kadıköy Emek Tiyatrosunda oynadığımızda soyunduğum ânı bedenimi keşfedişim olarak yorumlayan bir seyirci vardı. Çıplaklık genellikle cinsellikle ilişkilendiriliyor. Bedenlerimiz ahlâk kurallarının denetimi altında. Ben soyunduğum sırada gerek Moda Sahnesi gibi kapalı bir alanda gerekse sokakta bedenimi kendimin bir somut hâli olarak görüyorum. Ellerim, kollarım, bacaklarım, gözlerim, memelerim… Sosyal hayatta ve sahnede sergilediğimiz davranışlar arasında farklar olduğu gerçeğini yadsıyamam ama her durumda birey olarak benim en somut halim bedenim. Otobiyografik bir oyun yaptım ve bunu bedenimden bağımsız düşünmem mümkün değil. Bu fikir aklıma ilk düştüğünden beri şunu söylüyorum kendime: Televizyonda, ekranda ağırlıklı olarak erkek bedeni ve erkek hikâyeleri görüyoruz. Ben sokakta, vitrinde, sahnede, camın arkasında bir bütün olarak bedenimle varım. Ekranlardaki işlerin çoğu yerleşik sisteme ve ataerkiye hizmet ediyor. Buna karşı, salt cinsellikle ilişkilendirilen ne varsa hepsinin karşısında, buradayım. Özgür hissediyorum. Çıplak olmaktan yana tedirgin değilim, çünkü o da benim. Öte yandan, bu rahatlığa erişmiş olmamın uzun uzadıya yaptığımız prova süreciyle de muhakkak ilgisi var. Kendime bu süreçte bunu öğrettim diyebilirim.

 

Koli Art Space&#;te.

 

Son olarak, On İkinci Ev’in takviminde neler var?

 

M.C.: 29 Nisan Cuma ve 7 Mayıs Cumartesi günlerinde sevgili Elçin Acun ve Yasemin Kalaycı’nın kurduğu, Yeldeğirmeni’ndeki kuir sanat alanı KOLİ Art Space’te olacağız. 14 Mayıs Cumartesi günü ise, mekân tiyatrosu niteliğinden ötürü uzun bir keşif sürecinden geçen oyunun bütün provalarına sonuna kadar kapısını açan, prömiyerimizi de yaptığımız Moda Sahnesi’ndeyiz yine. Fahiş elektrik zamlarından dolayı #ödemiyoruz kampanyası başlatan sahnenin elektriği kesildi ve geçenlerde bir oyunumuzu elektriksiz oynadık. “Kamusal tiyatro” statüsü isteyen Moda Sahnesi’ndeki oyunlarımız bizim için bu yanıyla da çok özel. Seyircimizle güçlü bir dayanışma duygusu içinde bir araya geliyoruz.

 

Salih’in belirttiği gibi, oyunu sokakta oynadığımızda iş başka bir boyuta taşınıyor. Kasım ayında KOLİ’de nispeten soğuk havada deneyimlediğimiz, oyuncu olarak benim vitrinde olduğum, seyircinin ise sokaktan içeri doğru izlediği düzenden gelen yüksek etkileşimi bu kez bahar aylarında yaşayacağız. Çok daha cıvıl cıvıl olacaktır. Sokak benim için politik imkânları bakımından son derece önemli, bunu ne kadar vurgulasam az. Sokak gösteriyor ki insanların durup bir şeyi seyretmeye ve üzerine düşünmeye ihtiyacı var. İşten çıkmış eve dönen, bakkala uğrayıp aldığı ekmek ve yoğurt poşetiyle giderken oyunu görüp duraklayan, “Burada bir şey oluyor, bu tiyatro mu,” diye soran insanlara da ulaşmak istiyorum. Hız kesip izleyerek geçen kuryeler, karşı binanın camından çıkıp izleyen çocuklar, kucağında bebeğiyle izleyen anne babalar… Elbette bilet satışımız var, ekipçe hayatta kalmamız gerekiyor fakat gelen geçen herkes izlesin, amacımız bu. Dolayısıyla oyunu bir de sokakta görün derim. Ayrıca Mayıs sonunda gerçekleşecek olan TheatreIST Theatre Showcase Turkey festivalinde yer alacağız, günü henüz belli değil. Onun güzelliği de oyunun İngilizce üst yazıyla uluslararası izleyiciye açılacak olması. Otobiyografik de olsa hikâyeyi evrensel bir bağlamda kurguladığımız için dil engelinin aşılması ve böylece oyunun erişilebilirlik kazanması bana müthiş heyecan verici geliyor.

 

Oyun Künyesi

Yöneten: Salih Usta

Oynayan: Melek Ceylan

Dramaturji: Yaşam Özlem Gülseven

Metin-İçerik Danışmanı: Mürüvet Esra Yıldırım

Hareket Düzeni: Dilan Yoğun

Kostüm Tasarım: Hilal Polat

Işık Tasarımı: Utku Kara

Kondisyon: Selin Aldoğan

Asistanlar: Burcu Kaya, Sevda Yeliz Nar, Tutku Aksu

İletişim Danışmanı: Zeynep Nur Ayanoğlu

Oyun Fotoğrafları: Orçun Kaya

Afiş Tasarım: Müjde Başkale

Süre: Tek Perde 70’

 

Fotoğraflar: Büşra Yeşilay

 

 

 

[1]Sefarad Güzergâhları: Arşivler, Nesneler ve ABD’de Osmanlı Yahudilerinin Tarihi, der. Kerem Tınaz ve Oscar Aguirre-Mandujano, çev. Zeynep Nur Ayanoğlu ve Nazım Dikbaş, Koç Üniversitesi Yayınları, Nisan , İstanbul.

 

 

GEEKBEAR YUTNORI Masa Oyunu - Kore Masa Oyunu YUNNORI- Yutlu Geleneksel Kore Halk Oyunu - Ahşap Çubuklu Geleneksel Kore Aile Oyunu - Kore YUT Nori Oyunu

GEEKBEAR YUTNORI SETÄ° ile YUTNORI OYNA

■ ÖZELLİKLER

  • 1 set YUTNORI GAME İÇERİĞİ
    - 4 Ahşap Çubuk (1,8 cm genişlik x 15,0 cm yükseklik)

- 8 takım atı (0,6 çap)

- 1 Harita (25,7 cm genişlik x 25,7 cm yükseklik)

  • % ahşaptan yapılmıştır, özel kaplamalı kağıt yapraklar
  • GÜNEY KORE'de üretilmiştir

■ Ne zaman ve nerede oynayacak?

2'den fazla kişinin toplandığı her zaman ve her yerde

(Tatiller, özel gün veya aile günleri, örneğin Yeni Yıl, Noel, Şükran Günü, Paskalya, Anneler Günü, Babalar Günü, Bağımsızlık Günü, Siber Pazartesi, Ay Yeni Yılı Günü, Çin Yeni Yılı Günü veya Kore Yeni Yılı Günü)

■ NASIL OYNANIR

① 2 takım oluşturun

② Her takımın içinde YUT atma şansı vardır.

(Bir ekibin her üyesinin YUT atma şansı vardır)

③ Her takım, atışın sonuçlarına göre takım atını hareket ettirir.

(Her at başlangıç noktasından itibaren başlar).

④ Her takımın atları aynı yerdeyse sonraki ekip eski takımın atlarını uzaklaştırabilir, böylece atların başlangıç noktasından itibaren yeniden başlaması gerekir.

⑤ Bir takım tüm atları başlangıç noktasında geri geldiğinde bu takım kazanır.

İPUÇLARI

① Bir ekibin iki veya daha fazla atı aynı yerde bulunduğunda, geri döner ve birlikte hareket ederler.

② Bir at kısa kesim noktasında bulunduğunda, okları takip ederek başlangıç noktasına en hızlı şekilde hareket edebilir.

Haluk Bilginer ve Oyun Atölyesi&#;nden &#;Cübbeli&#; yorumu: Öp beni, yut beni, yala beni, şap beni

Cübbeli Ahmet Hoca olarak Bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün bir vaaz&#;nda müzik dinleyenleri ele&#;tirdi&#;i videosu sosyal medyada TT oldu. Usta oyuncu Haluk Bilginer ve Oyun Atölyesi', Cübbeli'nin remixini yapt&#;, sosyal medya salland&#;: Öp beni, yut beni, yala beni, &#;ap beni, &#;up beni

'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün sanatç&#;larla ilgili yapt&#;&#;&#; yorum sosyal medyada gündem oldu. Cübbeli Ahmet Hoca'n&#;n "manyak manyak i&#;ler" ele&#;tirisi yapt&#;&#;&#; videosu alt&#;na dö&#;enen müzikle dün gün boyu sosyal medyada doland&#;.

kapak_

Haluk Bilginer'in Oyun Atölyesi de bu ak&#;ma kay&#;ts&#;z kalamad&#;. Haluk Bilginer ve ekibi, Cübbeli Ahmet'in o sözleriyle &#;ark&#; söyleyip hep birlikte e&#;lenceli bir video çekti.

ANASAYFAYA DÖNMEK &#;Ç&#;N TIKLAYINIZ

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası