eşinin haberi olmadan imam nikahı olur mu / (PDF) Кадиаскерские funduszeue.info | Oleg Rüstemov - funduszeue.info

Eşinin Haberi Olmadan Imam Nikahı Olur Mu

eşinin haberi olmadan imam nikahı olur mu

Эпизоды

  • Ölüm ansızın gelir
    Hassas iradelerinizle, duyarlı şuurunuzla, irade insanı ve şuur insanı olarak yaşamaya bakacaksınız
    Mümin ciddiyet insanıdır
    “Benim rahmetim, gazabımdan çok öncedir”
    Ölüm ansızın gelir ve kabir amel sandığıdır
    Günahın, kötülüğün en küçüğüne dahi vize vermeme
    Günahlara kapılar sürmeli olmalı
    Helal dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur

  • Пропущенные эпизоды?

    Нажмите здесь, чтобы обновить ленту.

  • Muhalif rüzgârlar karşısında sarsılmadan, eğilmeden, devrilmeden yola devam etmek lazım. İnşaallah siz sarsılmadınız, eğilmediniz, devrilmediniz. Sizi eğmeye, devirmeye, yıkmaya çalışan kimseler, sizi kendilerine benzettiler, korkuttukları zaman dağılıp kaçacağınızı zannettiler. Vâkıa savrulan bazı kimseler oldu, onlar zaten iğreti duruyorlardı. Fakat Allah’ın izni ve inayetiyle, sizi bir yerde sıkıştırdılar, siz tohumlar gibi dünyanın değişik yerlerine saçıldınız; kuvve-i inbâtiyesi çok yüksek olan yerlerde geleceğin başaklarının tohumları oldunuz. Çok yakın bir gelecekte, dünyanın dört bir yanında, İslam’ın evrenselliğine uygun, o tohumlar başağa yürüyecek; o fideler çınar olmaya, selvi olmaya yürüyecek; ser çekecek, dal budak salacak, meyvelerle salınacak; bugün sizin yaptığınız şeylerle dünyanın yüzü gülecek, insanlık ütopyalarda aradığını sizin bugün yaptığınız o hizmetin sonucunda görecek. Dünyevîler, dünyaya tapanlar, sizi değişik ad ve unvanlarla karalamaya çalışanlar bunu anlamasalar bile!.. Zaten anlayamazlar… Karanlığa kilitlenmiş, güneşe sırtını dönmüş, Allah’tan kopmuş, Peygamber’den uzaklaşmış kopuklar anlamasalar bile her şeyi anlayan, bilen bir Zât var; O mutlaka sizi beklediğinizin çok çok üstünde ihsanlarla lütuflandıracak.

    Şeytana tâbi olmuş kimselerden yalan, iftira ve entrikadan başka bir şey beklemeyin!..

    *“Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız var.” (Nef’î) Ezseler de, üzseler de, yaralasalar da, değişik iftiralar atsalar da, uçaklar icat etseler de, yalancı biletler icat etseler de, bir yerden başka bir yere kaçıyor gibi gösterseler de, olmadık yalanlarla değişik senaryolar oluştursalar da, telefonlarla falana filana emir veriyormuş gibi “Filanın hakkından gelin!” dedirtseler de, bir dönemde belli şekilde kullanıp mesâvîler irtikap ettirdikleri bazı kimseleri muratları hasıl olduktan sonra partal eşya gibi kaldırıp bir kenara atsalar da.. dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız yok!.. Böyle davransalar ve bunların senaryolarını yapsalar bile şeytana tâbi olmuş insanlardan başka şey beklemeyin.

    *Allah’a tâbi olan insanlar, insanların bu zaaflarını bilmelidirler. Hazreti Rasûl’e tâbi olan insanlar, O’nun yolunda olmalı fakat aynı zamanda şeytana tâbi olan kimselerin öyle diyeceklerini, öyle düşüneceklerini, öyle kararlar vereceklerini, öyle çığırtkanlık yapacaklarını da nazardan dûr etmemelidirler. Bir mü’min bir delikten bir kere ısırılır. Hüsn-ü zannınıza yenik düştünüz, yılanlar tarafından ısırıldınız! Bir kere ısırılma aklınızı başınıza getirdiyse, inşaallah bir daha ısırılmazsınız. Allah inayetini, riayetini, kilâetini eksik etmesin sizden!.. Vesselam!..

  • *Arkadaşlarımız mutlaka bir şeyler okuyacaklar. Kendilerini Ameliyat-ı Fikriye’ye götürecek; ruhta, kafada bir ameliyat yaptırtabilecek şeyler okuyacaklar. Allah kâinat kitabını sayfa sayfa önümüze sermiş. Bunu anlamayız diye nebiler göndermiş, bu Kitab-ı Ahkem-i’yi muhkem olan Kuranı ile bize anlatmış. Aradan zaman geçti, peygamberin sesi soluğu uzaktan duyulmaya başlayınca, bunlar duymaz demiş ve mücedditler göndermiş. Gelen herkes Kuran-ı Kerim’i soluklarıyla soluklamış ve bunu yeniden bize duyurmuş.
    *Kuran yeni yeni kitaplar haline gelmiş; şerhiyle, tefsiriyle elimize verilmiş. Kainat kitabını okuyarak fikir istikametinde bir fikir operasyonuna gitmek lazım. Düşüncede daima yenilikleri takip etmek lazım. Her gün kalbimizde iman peteğine yeni ballar göndermek lazım. Ballar balı da Yunus’un diliyle böyle bulunur. Onu bulacak ve her şeyden kurtulacağız. Gerilimin kaybolmaması için okumaya çok önem verme mecburiyetindeyiz.

  • Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der.

    *Günümüzün o kadar çok körü, sağırı, kalbsizi var ki, mabedde başını yere koyarken bile hakikati göremiyor. İhsan ruhundan habersiz.. ihlas ruhundan habersiz.. iştiyak likaullahtan habersiz… Sadece kendilerine iliştiğiniz zaman, kovanına ilişilen arıların birden hücum edip sokmaya kalkışmaları gibi, balını kaptırmamak üzere harekete geçip saldırıyorlar. Ballar balını bulamamış, “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun!” (Yunus) duygusunu hiç tatmamış zavallılar, hemen sizi sokmaya kalkıyorlar. “Bunları sokar, zehirler, öldürürsek, dünya bütünüyle bize kalır. Şayet onlara hakk-ı hayat tanımazsak, onları tenkile uğratır, tehcir eder, ibâdede (kökten kazımada) bulunursak, dünya bütün hezâfiriyle, göz kamaştırıcı güzellikleriyle bize kalır.” diyorlar. Hâlbuki gönlünü dünyaya kaptıran, “dünya” deyip oturan “dünya” deyip kalkan kimseler ahiret adına bütün azıklarını dünya hesabına kullanmış ve gidecekleri mezara zâdsız zahîresiz gitmiş olurlar.

    Sizi bir yerde sıkıştırdılar ama siz dünyanın değişik yerlerine saçıldınız, geleceğin başaklarının tohumları oldunuz!..

    *Yaptığınız her şeyde ihlasa yapışır, Allah’ın rızasını gözetir ve O’na iştiyakla başka şeylerden kalbî alakanızı kesmeye çalışırsanız, çok iyi bir şeyi avlamış sayılırsınız. Hazreti Üstad bu hakikati ne güzel ifade eder: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.”

  • Soru: Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi ve İslam dininin şanına uygun bir şekilde başkalarına da anlatılması diyebileceğimiz “i’lây-ı kelimetullah” vazifesinin diğer farz ibadetlerin önüne geçtiği dönemler var mıdır? Bu vazife, sadece belli şahıslarla mı alâkalıdır; yoksa mesleği ne olursa olsun ferden ferdâ herkesin omuzundaki bir mesuliyet midir?

    -İyiliği emredip kötülükten sakındırma ve dinî hakikatleri anlatıp onları güzelce temsil etme vazifesi günümüzde farzlar üstü bir farzdır. ()
    -Fazilet hissinin kaynağı Allah sevgisi ve O’ndan cüdâ düşme korkusudur. ()
    -Bugün biz imanın gönülde hasıl ettiği heyecanı derinden duymaya muhtacız ve o heyecanı bütün kalblere duyurma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. ()
    -İslam, zorlama ile kabul edilen (mükreh) imanı makbul saymadığı gibi, cebr u şiddetle yaptırılan işleri de onun ruhuna aykırı bulmuştur. ()
    -İman hizmetinden el çekmenin ve irşad vazifesini başkalarından beklemenin bir mazereti olabilir mi? ()
    -Allah’ın dinine hizmet etmek O’nun sıyanetine girmenin en önemli vesilesidir. ()
    -Zirvedekilerin hasmı şeytanların en büyükleridir. ()

  • Hak ve hakikatlere tercüman olmaktan daha büyük bir vazife yoktur; o, dünyada yüz tane imparatorluk kurmaktan çok daha önemlidir. Hem zaten sizin böyle pes bayağı şeylere karşı teveccühünüzün olduğu/olacağı kanaatinde değilim. Biz dünyayı Zât-ı ulûhiyete ve Esmâ’sına bakan yönüyle öper başımıza koyarız; ahiretin mezrası ve koridoru olması yönüyle öper başımıza koyarız. Fakat dünyanın hevâ-i nefsimize, bedenimize, garîze-i beşeriyemize, cismaniyetimize, hayvaniyetimize, tûl-i emelimize, tevehhüm-ü ebediyetimize bakan yönleriyle “Dünya bir cife, bir pislik yığınıdır. Onun arkasından koşanlar da sadece kilâbdır (köpeklerdir)!..” beyanını esas alırız.

    *Alvarlı Efe Hazretleri der ki: “Öyle bir dildâre dil ver, eyleye dilşâd seni / Öyle bir dâmeni tut ki, ede ber-murâd seni!” Yani, öyle bir sevgiliye gönül bağla ki, gönlünü şâd etsin. Öyle bir eteğe yapış ki, seni muradına erdirsin. Öyle birine talip olmalı ki, sizi olmazlara, ulaşılmaz zirvelere ulaştırsın.

    “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.”

    *Cennetin binlerce sene mesudâne hayatı bir dakika rüyet-i cemaline mukabil gelmeyen Hazreti Cenâb-ı Hakk’ın mübarek rü’yetine, rızasına ve Rıdvan’ına müteveccih olan insanlar, başka teveccüh aramaktan vazgeçmeliler, vazgeçerler. Görmezler dünyayı, buğulu görürler onu. Dünya bütün parlaklık, ihtişam ve debdebesiyle görünse de flulaşır onların nazarında, renk kaybeder, belki de hiç görmezler onu. Erzurumluların ifadesiyle, “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.” Buna kilitlenmiş bir insanın etrafından altın, gümüş, zebercet saçılsa, o dönüp bakma lüzumunu duymaz; belki “Allah Allah, ne kadar komik insanlar bunlar! Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der.

  • Bu video 27/12/ tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır.
    Tamamı burada:funduszeue.info
    Günümüz ve çağımız dünyayı ahirete tercih edenlerin çağı. Camidekinin derdi de o, Kabe’ye gidenin derdi de o, Arafat’ta el kaldırıp yalvaranın derdi de o: “Dünyada bana şunu ver, şunu ver, şunu ver!..” Seslerine kulak verin, dinleyin; yanan yüreklerle Allah’a teveccüh var mı?. “Gönülden” demekle gönülden olmaz; “gönülden demek”le gönülden olur. Aşk, heyecan ve marifetin ses çıkarıcı bir mızrap gibi kalbe inmesi, o kalbin iniltisinin dil ve dudakla seslendirilmesi, yüreği çatlatacak bir hava içinde cehennemi söndürecek tek iksir olan gözyaşlarının ceyhun edilmesi ve bu hissiyatla “Allahım Sen.. Sen.. Sen!..” denmesi esastır. “Evlad u ıyâlim.. çocuklarım.. torunlarım.. ikbâlim.. istikbâlim.. geleceğim.. yalılarım.. yatlarım.. makamım.. mansıbım.. payem.. alkışlanmam.. kabul edilmem.. parmakla gösterilmem!..” Bu mülahazalardan bir tanesi o kulluğun içine, o Müslümanlığın içine katıldığı zaman, koskocaman, belki dünya hayatı çapındaki bir zülal bir yönüyle zehir haline getirilmiş, kirletilmiş ve tesiri kaybettirilmiş olur.

    *Fakat ne acıdır ki, bu çağ, dünyaya tapanların çağı.. bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih edenlerin çağı.. camiden Kabe’ye, oradan Mina’ya, Müzdelife’ye ve Arafat’a kadar!.. Bütün kulluğu kirletecek şekilde dünyaya birinci sırada yer vermek, onu birinci tercih yapmak hafizanallah bu çağın vebadan, taundan, cüzzamdan, AIDS’ten daha tehlikeli bir hastalığıdır; o virüs kime musallat olursa, onu yere serer.

  • Bu video 27/12/ tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır.
    Tamamı burada: funduszeue.info
    Allah Rasûlü, gaye ölçüsünde bir vasıtaydı, bir vesileydi; fakat O kendisini sıradan bir insan gibi görüyordu. Sadece vazifesi üzerinde hassasiyetle duruyordu; çünkü Allah O’na “Ey (şanı çok yüce, o en büyük) Rasûl! Rabbinden sana her ne indirilmişse onu eksiksiz tebliğ et! Eğer böyle yapmazsan risalet (elçilik) vazifeni yerine getirmemiş olursun. Allah, seni bütün insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu (senin aleyhindeki) hedeflerine ulaştırmaz.” (Mâide, 5/67) diyordu. Farzımuhal tek bir emri tebliğ etmemesi, vazifeden kaçma, askerlikten firar etme demekti. Dolayısıyla hassasiyetle onun üzerinde duruyor; “Vazifem, mesuliyetim, sorumluluğum!” diyor, onu vurguluyordu.

    *Kâdı Iyaz hazretleri, Hazreti Âdem’in tevbesini ve o tevbenin kabulünü şöyle bir tablo ile resmeder: Dergâh-ı İlâhîden uzaklaştırılması Hazreti Âdem’i o kadar üzmüştü ki, tam kırk sene mahcubiyetten başını kaldıramadı; dua dua yalvardı, gözyaşlarını ceyhun etti. Nihayet Cennet’ten aklında kalan bir hatıra onda yeniden dirilme ümidini şahlandırdı. Hazreti Âdem, henüz Cennet’te iken, Cennet kapısında gördüğü bir levhayı seyre dalmıştı. Levhada “Lâ ilâhe illallah Muhammedün rasûlullah” yazıyordu. Cennet’in girişi bu cümle ile süsleniyordu. Adetâ “Muhammed” ismi, birden Hazreti Âdem’in karşısında temessül etti. “Allahım beni Muhammed hürmetine affet!” dedi. Cenâb-ı Hak, “Sen O’nu nereden biliyorsun?” buyurunca, Hazreti Âdem: “Arş-ı A’zam’da Senin mübarek adının yanında O’nun isminin yazılı olduğunu görmüştüm. Bundan anladım ki, nezd-i ulûhiyetinde teklifsiz biri varsa o da o Zât’tır.” cevabını verdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Hazreti Âdem’i affedip kurb-ı huzuruna kabul buyurdu.

  • Dünya yüzünde yaşayan insanlardan başka insan var mı?
    Varlığını müdafaa da var, yokluğunu iddia da var bu mevzuda
    Hiçbir ilim adamı, hiçbir astronom bu mevzuda kesip atıp bir şey söyleyemez
    İnsanlar hiçbir zaman o âlemle ittisal kuramazlar
    Küre-i Arz’ın canlının yaşamasına müsait bulunduğu hale gelmesi için o kadar çok şart lazım ki
    Canlının meydana gelmesini izah edememişiz biz daha bugüne kadar
    Kimya hanelerde İlm-i Kimya, bir canlı meydana getirmeden acizdir

  • Batıl yolla hak neticeye varılamaz

    Her hak maksadın her vesilesi hak olmaz
    Müminin hedefi meşrudur, hedefi mukaddestir
    Hak bir neticeye batıl yollarla varılamaz
    Allah (c.c) Sultan Mahmut’u bir zaman sakladığı gibi bu milletin nüvesini sakladı, korudu
    Cihanın sizin sesinize ve soluğunuza ihtiyacı var
    Kendi hüviyetinizle var olarak kendinizi ispat edeceksiniz

  • *İmana ve Kuran’a müteallik meseleler bizim ana meselemiz. Bunlara ihtimam gösterilmesi gereken en hayati meselemiz nazarıyla bakacağız. Bir tavuk altına 40 yumurta koysanız kanatlarını açacak ve hiçbirini zayi etmeden, 20 gün sonra civciv çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapacak. İnleyecek, yatıp kalkıp dönecek ve belki de şuuru olsa kanatları ile ihata edemediği, kavrayamadığı için bana niçin bu denli zahmet veriyorsunuz diyecek. Ben size hep böyle bakmak istedim. Kendisine tevdi edilen işin altında ezilmiş insan değil, bir kuluçka gibi yumurtalardan civciv çıkaracağım diye döne döne bir gün ölmüş olarak bulacağınız şekilde baktım. Yumurtalardan civciv çıksın da ben gidersem de olsun, zararı yok.

    *Eğer bugün varsa ve eğer bugün tülleniyorsa o günkü samimiyet üzerinde tülleniyordur. Size de böyle bir samimiyet ve içtenlikle, bu kadar sıcaklıkla, hasbîlikle, yaşatma ve diriltme arzusuyla kendini helak edecek nazarıyla baktım. Bakmaya da devam edeceğim. 50 defa o fecirlerle Fecr-i Kazip diye aldansam da bakmaya devam edeceğim.

    *Siz kadın erkek bu ölçüde hiçbir zaman ne beni ne de başkalarını aldatmadınız. Allah sizinle hizmete, Kuran’a ve imana çok şey kazandırdı. Biraz daha diş sıkmak lazım. Dünyanın sizin sunacağınız mesaja ihtiyacı var. Dünyanın böyle bir beslenmeye ihtiyacı var.

  • Bu video 27/12/ tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır.
    Tamamı burada: funduszeue.info
    Türkçe de söyleyebilirsiniz Arapça da; aynı mazmun çerçevesinde daha başka hususlar da katabilirsiniz; fakat bütün istekleriniz şu noktada temerküz etmeli:

    اللّهُمَّ تَوَجُّهَكَ وَنَفَحَاتِكَ وَأُنْسَكَ وَقُرْبَكَ وَمَعِيَّتَكَ وَحِـمَـايَـتَـكَ وَرِعَايَتَكَ وَكِـلَاءَتَـكَ وَنُـصْـرَتَـكَ وَحِفْظَكَ وَحِصْنَكَ الْحَصِينَ وَحِـرْزَكَ الْحَصِينَ وَالنُّـصْـرَةَ عَلَى أَعْدَائِنَـا مِنَ الْإنْسِ وَالْجِنِّ وَالْغُولِ وَالْغُولَةِ وَالسَّاحِرِ وَالسَّاحِرَةِ وَخَالِصَ الْعِشْقِ وَالْإشْتِيَاقِ اِلَى لِقَائِكَ وَاِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ أَبَدَ الْآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ

    “Allahım, sevgi ve rahmetle bize teveccüh buyurmanı; ilâhî nefhalarınla, ötelerden esintilerinle gönlümüzü şâd kılmanı; dostluğun, yakınlığın ve yüce şanına yaraşır şekildeki beraberliğinle bizi yalnızlıklardan kurtarmanı; vekilimiz olarak bizi gözetip kollamanı, hıfz u sıyanetinle korumanı, aşılmaz manevî kalelerinin ve sağlam sığınaklarının içine almanı; yardımınla destekleyip insanlardan, cinlerden, türlü türlü habis ruhlardan, erkek veya kadın sihirbazlardan olan düşmanlarımıza karşı zafere ulaştırmanı diliyoruz. Her şeyden öte Zâtına karşı gönülden aşk u alaka, Sana kavuşma iştiyakı, Habîbine (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sevdiklerine vuslat arzusu talep ediyoruz. Bunları ebedî, zaman üstü, zamanı aşkın olarak istiyoruz.”

    *Cenâb-ı Hakk’ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (İbadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik!) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma’bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O’na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O’nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz.

    *O’nunla münasebeti kavi tutmak lazım. Dünyanın cazibedar güzellikleri baş döndürebilir. Hatta inanıyor gibi görünen insanlar bile bütün kalbleriyle dünyaya bağlı olabilirler. Hafizanallah, dünyayı seviyor, onu her şeye tercih ediyor ve bu açıdan da yanılıyor olabilirler. Yanılmamanın yolu, günde yüz rekât namaz kılsak ve yüz bin defa tesbih u takdis u tebcil u takdirde bulunsak da yine vazifemizi yerine getiremediğimize inanmamızdır. “Senin hakkını eda edemedik ey Mabûd-u Mutlak, ey Maksud-u bi’l-istihkak!” hissiyle dolu olmamızdır. Belki böyle bir mülahaza, rahmet-i ilahiyeyi harekete geçirerek bizim kulluk adına bıraktığımız boşlukları da doldurur ve öbür tarafta çok önemli, tam, hatta etemm teveccühlere mazhar oluruz.

    “Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler.”

  • Yusuf gibi kalmak, Yusuf gibi olmaktan geçer.

    Komplolar kurulsa bile kimsenin aleyhinde olmamak, Yusuflar’a has bir keyfiyet.

    Bazen kutsi yolculuklar, bir rüya ile başlar.

    Maddi olarak ne varsa kaybedersin bu sırlı yolculukta.
    Ama pak olan ruhuna toz dahi konduramazlar.

    Bütün insanlığın ortak olarak yaşadıkları imtihanları yaşarsın tek başına.

    Ancak
    Yusuf gibi olursan üstesinden gelebilirsin bu zorluklardan.

    Her zamankinden daha çok Yusuf beklentisi var günümüzde.

    Belki yüzlerce binlerce on binlerce yusuflar yetişiyor şu anda kim bilir nerelerde..

    “Sen Yusuf olmalısın Allah seni üstün kıldı bize” diyeceklerdir belki de yakın bir gelecekte..

  • Bu video 03/01/ tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır.
    Tamamı burada: funduszeue.info
    İlâhî esrâra âşina olanlar, kendi ruh aynalarının kabiliyeti nisbetinde varlığı temâşâ ederken kâh İmam Rabbânî hazretleri gibi “şühûd”dan bahsederler, kâh Muhyiddin İbn-i Arabî hazretleri gibi “vücûd” mülahazalarını seslendirirler. Herkesin bir kemâlât arşı vardır ve herkes istidadı ölçüsünde zirvelere yükselir. “Herkesin istidadına vâbestedir âsar-ı feyzi / Ebr-i nisandan sadef dürdâne, ef’î semm kapar.” (Anonim) Herkes vicdanının enginliği ve inkişafı ölçüsünde esrâr-ı ilahiyeyi farklı şekilde duyar ve zevk eder. İmam Rabbânî hazretleri “Ben vücud rasathanesini çok gerilerde bıraktım, geçtim onu!” der. Bir başkası mesela Hazreti Bediüzzaman ise, “Ben o şühûd mertebesini de çok gerilerde bıraktım, geçtim; asıl meslek gayba imana bağlı sahabe mesleği ve Kur’an yoludur!” diyebilir.

    *Çokları “istidat ölçüsünde inkişaf” meselesini değişmez bir kural gibi yorumlar; insanın kabiliyet çeperini aşamayacağını düşünür ve meseleyi sadece yetenekten ibaret görürler. Cenâb-ı Hakk’ın âdiyât üstü tasarrufları hesaba katılmazsa bu düşünce doğru gibidir; ne var ki her varlığın kendi istidadıyla kayıtlı bulunmasının yanı sıra, Mevlâ-yı Müteâl’in bir ihsan-ı ilahî olarak bahşedebileceği lütuflar da her zaman söz konusudur. Bu düşünceyle, “Allahım, bize bizi aşan istidatlar ve o istidatlarda inkişaflar ver!” diye dua ediyoruz. Allah’ın izin ve inâyetiyle istidatların aşılabileceğine, yetenek ve kabiliyetlerin geliştirilebileceğine inanıyoruz.

  • Soru: Bazı kimseler rüyaya, yakazaya, tevafuklara, keşf ü kerâmete çok açık oluyorlar. Daha gözlerini yumar yummaz adeta metafizik alemlerle münasebete geçebiliyorlar. Bazıları bunları şekerleme türünden birer ikram-ı ilâhî olarak kabul edip ketmederek adeta geçiştirirken bazıları da rüya ve yakazalara haddinden fazla değer atfedebiliyorlar. Bunları ifrat ve tefritlere girmeden değerlendirmede istikamet çizgisi nasıl olmalıdır?

    -Rüyada görülen hemen her şey birer semboldür; onların Kur’an ve hadis çerçevesinde te’vil edilmeleri gerekmektedir. ()
    -Bazı kimseler maneviyâta açık olur; bu açıklığı da kültür ortamı besler ve o istidadı ortaya çıkarır. ()
    -İnsan sürekli “Allahım ne olur, bana istidadımı aşkın bir marifet ufku nasip eyle” der ve bunu gönülden isterse, Cenâb-ı Hak bu yakarışı kat’iyen boşa çıkarmaz. ()
    -Tevafuklar, Allah Teâlâ’dan bilinmeli ve insan onlardan dolayı kendisine asla pay çıkarmamalıdır. ()
    -Bu rüyalar, bu yakazalar, peşi peşine gelen bu tevafuklar mekr-i ilâhî olmasın! Bunlar ya birer istidrac ise… ()
    -Şeytan gönlünüze bir yalanı ilka etmek için size yüz tane doğru gösterebilir ama sonra sizi o yalanına mutlaka inandırıp başaşağı getirebilir. ()
    -Bizim için esas olan Kitap ve Sünnet gibi temel referanslardır; rüya, yakaza, keşif ya da kerâmet sübjektiftir ve herkesi bağlayıcı değildir. ()
    -“Ne olur Allahım, bana keşf ü kerâmet verme; Abdülkadir Geylanî hazretlerinin ayağına paspas olurum ama bana Abdülkadir Geylanîlik de verme. Ben sana sıradan bir kul olmak ve hep düz zeminde kalmak istiyorum!” ()
    – Kayma ihtimali olmayan bir zeminde durmayı tercih edin!.. ()
    -Ashab-ı Kirâm’ın peşine düştüğü en büyük pâye nedir? ()
    -Kazanma kuşağında kaybetmemek için mebdede de müntehada da teyakkuz ve temkin insanı olmak lazım. ()

  • Bu video 03/01/ tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır.
    Tamamı burada: funduszeue.info
    *Günümüzde, Müslüman göründükleri halde münafık gibi davranan kimseleri, kâfirden daha tehlikeli buluyorum. Yalan söyleme, Müslümanlığı hakiki hüviyetiyle temsil eden insanlara iftirada bulunma, “Beni arkamdan hançerlediler” deyip din-i mübin-i İslam’ı dünyanın dört bir yanına götüren insanlara her gün ayrı bir bühtanla çamur atma… Bunlar o kadar korkunç şeylerdir ki, zannediyorum, koyu kâfir olanlar din-i mübin-i İslam’a bunları yapanlar kadar ihanet etmemişlerdir.

    *Liyakatleri bulunuyorsa, istidatları varsa ve murad-ı sübhanî de o istikametteyse, Cenâb-ı Hak en yakın zamanda onları da hak ve adalete hidayet buyursun, kalblerine merhamet ve yumuşaklık versin. “Allahümme leyyin kulûbehum – Allahım onların kalblerini yumuşat!” şeklinde hep dua ettiğimiz üzere, Allah onlara lüyunet (kalb yumuşaklığı) versin ve Müslümanlığa yürekten sahip çıkmış Hizmet insanlarını onlara sevdirsin. Şayet buna liyakatleri yoksa, bir yönüyle kirlenmişlerse, hakikati parçalamış, onu hüviyet-i asliyesinin dışında değişik şekillerde yorumlamış ve farklı göstermişlerse, ne yapalım, o halde bize şöyle demek düşüyor: “Allahım, o zaman bu insafsız nâdânları Sana havale ediyoruz!..” Anadolu’da bazı yerlerde kullanılan ifadeyle diyelim: “Sen bilin Allahım!..”

  • Показать больше

Кадиаскерские funduszeue.info

Şer’iye Sicili’nin tarihi II. Osman’ın () saltanatının sonlarına, I. Mustafa’nın ikinci Saltanat dönemine () ve IV. Murat’ın () Saltanatının ilk günlerine rastlamaktadır. Şer’iye Sicili’ne Manastır Şer’i Mahkemesi’ne gelen davalarla ilgili tutulan tutanaklar ve İstanbul’dan (veya Edirne gibi diğer merkezlerden) Manastır Kadılığı’na gönderilen ferman, berat ve hüccetlerin birer suretleri kaydedilmiştir. Şer’i Mahkemenin görev alanı ve bakmakla yükümlü olduğu dava ve müracaat konuları, günümüzdeki mahkemelere oranla çok daha geniştir. Bundan dolayı, ele aldığımız Şer’iye Sicili’nde anlaşmazlıkların çözülmesi, herhangi bir olaydan dolayı meydana gelen kavga, hırsızlık vb. istenmeyen olaylara bakılması ve ceza gerektiren olaylarda cezanın tespit edilmesinin yanı sıra yine herhangi bir konu üzerinde verilen kararın onaylanarak resmileştirilmesiyle ilgili kayıtlar da bulunmaktadır. Her türlü satışlar, boşanmalar, miras taksîmatı, vakıf gelirleri veya mütevellileri, köle azadı, vergilerin tahsili, hibe vb. konular Şer’i Mahkemede onaylanarak resmi kayıtlara geçirilmiştir. İncelediğimiz Şer’iye Sicilinde ağırlıklı olarak iktisadi faaliyetlerin onaylanmasına dair kayıtlar bulunmaktadır. Bunlar, mülk satışları, para veya mal alacak-verecekleri vb. anlaşmazlıklardır. Satışların bir kısmı mülk statüsünde olan menzil (ev ve çevresindeki bahçe, ağaçlar, kuyu funduszeue.info oluşan arazi parçası) satışları oluşturmaktadır. Bağ, çiftlik, Bahçe, değirmen ve dükkan satışları da mülk satışlarını takip etmektedir. Tarlaların devir edilmesine dair kayıtlar mülk satışlarına göre çok azdır. Ayrıca sicilimizde Osmanlı Devleti Toprak Yönetimi ile ilgili bilgiler de bulunmaktadır. Tımar, zeamet ve haslarla ilgili kayıtlar bize önemli bilgiler sunmaktadır. Şer’iye Sicilimizin içerisinde aile ile ilgili konular da vardır. Bu konular; boşanmaların onaylanması, kassam tarafından tespit edilen ve varisler arasında paylaştırılan terekelerin kaydedilmesi, varislerin hisselerini teslim aldıkları ibraz etmeleri, yetim kalmış veya bakacak kimsesi olmayan çocuklara vasi tespiti ve nafaka bağlanması gibi aileyi ilgilendiren hukuki meselelerdir. Vergilerin tahsîli ile ilgili anlaşmazlıklara veya usulsüzlük iddialarına dair davaların da Şer’i Mahkemenin görevi dahilinde olduğu görülmektedir. Bu gibi davalara ait kayıtlardan vergi muafiyeti, vergilerin miktarı, vergilerin tahsîli ile ilgili anlaşmazlıklar ve bu anlaşmazlıkların kimler arasında olduğuna dair bilgiler elde edebiliyoruz. Vergilerin tahsili ile ilgili kayıtlar Osmanlı Devleti’nin vergi sistemi ile ilgili bilgileri de ulaştırmaktadır. Osmanlı Devleti’nde vakıfların oluşturulması ve işletilmesinin de şer’i mahkemenin izni ve denetimi ile gerçekleştirildiği görülür. Bu vesile ile incelediğimiz Şer’iye Sicilinde, Manastırda kurulmuş olan bazı vakıflar, bu vakıfların teşkili, işleyişi, vakıflara mütevellî tayini vakıflara ait dükkan, mahalle, köylerin de kayıtları bulunmaktadır. Manastırdaki papazlarla ilgili davalara bakmak Şer’i Mahkemenin görevleri arasında bulunmaktadır. Sicilimizde papazların görevlendirilmesi, güvenliklerinin sağlanmasıyla ilgili kayıtlara rastlamak mümkündür. Şer’i hukuka karşı sorumlu oldukları için Gayrimüslimler de bütün konularda şer’i mahkemeye başvurabilmekte idiler. Kayıtların bir kısmını ise cinayet, gasp, iftira, hızsızlık, fuhuş, diğer bir insana rahatsızlık verme, başka birisinin malına zarar verme gibi adi suçlar oluşturmaktadır. Şer‘îye Sicili’ne kaydolunmuş olan ferman, berat , hüccet vb. suretler de idari teşkilat hakkında bize önemli bilgiler vermektedir. Askerî (idarî) teşkilatta yer alan görevlilerin isimlerini, görev sürelerini, bu görevlere nasıl atandıklarını ve bu görevlilerle ilgili sorunları ferman, berat ve hüccet suretlerinden öğrenebilmek mümkün olabilmektedir. Bunlara ek olarak,Gayrimüslimlerin nasıl bir kılık kıyafetle dolaşacaklarının düzenlenmesi, tütün ekiminin-içiminin-satışının yasaklanması,Yeniçeri ocağına oğlan toplanması, eşkıyalık hareketleri ve asayişsizliğe karşı alınan tedbirler, bir ölüm olayının araştırılması, köle azadı, fazla vergi alınması üzerine halkın şikayette bulunması,tımar-zeamet-iltizam tevcihi, imam-müezzin-mütevelli görevlendirilmeleriyle ilgili kayıtlar da bulunmaktadır. İki Numaralı Manastır Şer’iye Sicili’nin ilk ve son sayfası okunaksızdır. Sicilimizde Manastır Şer‘i Mahkemesi’nin, şer‘i ve örfi hukuku titiz bir şekilde uyguladığı görülmektedir. Ayrıca Şer‘i Mahkeme’ye intikal eden davaların sonunda şiddet içeren hüküm verilmemiş, taraflar arasında anlaşmanın sağlanmasına ve tarafların mağdur kalmamasına özen gösterilmiştir. Seferlere katılmama, görevi ihmal etme gibi yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin imtiyazlarını kaybettikleri görülmektedir. Çeşitli vesilelerle kişilerin haklarına müdahalede bulunanların merkezi yada yerel idarece engellendiğini tespit edebiliyoruz. Devlet görevlilerinin ya da diğer şahısların sosyal ve ekonomik durumlarına kısmen değinilmektedir. Ayrı yerlerde yaşayan Müslüman ya da Gayrimüslimin; öşür, cizye, agnam gibi vergileri ödemekle mükellef olduklarını, bazen vergilerin ağır gelmesinden dolayı halkın şikayette bulunabildiğini, halkın bir kesiminin vergiden muaf tutulduğunu, farklı vergilerin toplanmasını, devrin vergi memurlarının tayin edilmesini, görevlilerin ihmalkarlıklarını, vergi türlerini, bunların değerlerini, toplandıkları zamanı ve toplanmasına son verildiği zamanı tespit edilebiliyoruz. İdarenin ve toplumsal düzenin sağlanabilmesi için haramilerin faaliyetlerinin engellenmesi doğrultusunda bazı düzenlemeler yapıldığı, halkın da yardımıyla suçluların yakalandıkları görülmektedir. Özellikle Gayrimüslimlerin, huzurlarının kaçmaması, bazı baskılara maruz olmamak için suçluyu yakalayıp teslim ettiklerini tespit etmek mümkündür. Hırsızlık, fuhuş, yaralama, cinayet gibi suçları işleyenlerin, gerekli araştırmalar yapıldıktan ve şahitler dinlendikten sonra yargılandıkları görülmektedir. Şer‘i Mahkeme’de; mülk alımı-satımı, alacak-verecek, miras, vasi tayin etme gibi konuların görülmesi yada kaydedilmesi, bize sosyal ve ekonomik hayat için önemli bilgiler vermektedir. İnsanların mesleklerine, imal ettikleri mallara, bu malların satıldıkları yerlere kısmen de olsa işaret edilmektedir. Kayıtlardaki fermanlar, beratlar ve sair belgeler doğrultusunda idari, ekonomik, zirai, dini, toplumsal birtakım veriler tespit edilmektedir. müderris, vakıf görevlisi, vergi memurlarının tayin edilmesi, Yeniçeri ocağına oğlan alınması, asayişin düzenlenmesi, Müslüman olmayan ahalinin din değiştirmesi, ölen kimselerin çocuklarına vasi tayin edilmesi, vakf edilen mallar ve vakıflar hakkında bilgi edinilebilmesi ile imparatorluğun genel yapılanmasını anlayabilmek mümkündür. Vakıfların teşekkülünün ve faaliyetinin Manastır Kadısı’nın, dolayısıyla merkezi idarenin denetiminde gerçekleştiği, vakıfların toplumsal açıdan önemli olduğu görülmektedir. Vakıfların şahıslara borç vermesi, okul, cami, konaklama imkanı sunması gibi. Manastır Şer‘iye sicilinin, XVII. yüzyıl başlarındaki aile yapısı ile ilgili bilgiler de verdiği, boşanmalarda erkeğin kadını yada kadının erkeği boşaması şeklinde olduğu, kadının mihir ve nafaka gibi haklarından vazgeçebildiği, muhallefat kayıtlarından erkeklerin birden fazla eşle evlenmesinin pek yaygın olmadığı , mihrin evliliklerde kadın için bir tür güvence oluşturduğu, yetimlere vasi tayin edildiği gibi uygulamalar görülmektedir. İncelediğimiz sicilden XVII. Yüzyılın başlarında Manastır’daki iktisadi hayat ile ilgili bilgilere de ulaşabilmek mümkündür. Müslümanlar ile Gayrimüslimler arasında satışların, borçlanmanın gerçekleştiği, kadınların da borçlanabildikleri ve satış yapabildikleri görülmektedir. Kayıtlardan mahkemeye bildirilmek suretiyle kölelerin azat edildiği anlaşılmakta ve kölelerin ırkıyetinin de belirtildiği görülmektedir. Sonuç olarak sicilin tutulduğu dönemde, halkın genel olarak uyum içerisinde olduğunu ve bazı olumsuzluklara rağmen merkezi idarenin genelde duruma hakim olduğunu söyleyebiliriz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası