Münacat duası nedir

Münacat Duası Nedir

münacat duası nedir

Münacaat Duaları İlaveli Yeni Baskı

Kısa sürede 5'inci baskıya ulaşan "MÜNACAT DUALARI" maddi ve manevi hastalıklara Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Allah dostlarının diliyle edilen dualarını içine alan bir eserdir. Bu duadan bazıları afet duaları, mahkeme için, şeker, sedef ve felç hastalıkları için fakirlik ve sıkıntıdan kurtulmak için olan dualardır. Daha bir çok duaların bulunduğu bu eseri maddi ve manevi her türlü istek, sıkıntı ve dertlerinize Allah'ın izni ile çare olmaya vesile olabilecek nitelikte hazırlamaya gayret ettik. Gayret bizden tevfik Allah'tandır.

 

DilTÜRKÇE
Sayfa Sayısı400
Cilt TipiKarton Kapak
Kağıt CinsiKitap Kağıdı
Boyut13.5 x 19.5 cm

28022019135218.jpeg

Kredi Kartı Tek Çekim

84,00 TL

Kapıda Ödeme

84,00 TL + 17,50 TL ( Sadece Nakit )

   12.10.2021

gülşen p.

her vakit ve durum ve ihtiyaç ve mübarek günlerde okunacak dualarla dolu dolu bir kitap

YORUM YAZ / PUAN VER

Münacat Duası

Münacat Duası
Münacaat duası; Allahu Tealanın azameti karşısında kulun kendi acizliğini itiraf ederek dua ve niyazda bulunması, günahlarına af dilemesi, bunları şiir üslubuna yakın bir şekilde yapmasının adıdır. Münacaat kulun kalbinin yakarışı, gönlünün hüzünlü sesidir.
Allahu Teala bir kudsi hadisinde şöyle buyurmuşlardır;
"Kul, nefsinin isteklerini benim emir ve yasaklarıma tercih ettiği zaman, ona vereceğim cezanın en küçüğü münacaat zevkinden onu mahrum etmemdir. (Hadis-i kudsi-İhya)"
Allah Rasulu (s. A. V.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır;
"Aklı başında olan kişi, gününü dörde ayırmalıdır. Bir bölümünde Rabbine münacat etmeli, bir bölümünde nefsini hesaba çekmeli, bir bölümünde Allahu Tealanın yaratma kudreti ve azameti tefekkür etmeli, kalan bölümünde ise yeme, içme gibi dünyevi işler ile meşgul olmalıdır. (Hadis-i şerif-İhya)
Alimlerin münacat duaları;
İmam-ı Gazali münaacati şöyle tarif etmiştir;
"Namaz kılmak, gizli yalvarış ve münacattır. Gaflet ile münacat olmaz. (İmam-ı Gazali)
Muhammed Rebhami bir münacaatında Allahu Tealaya şöyle niyazda bulunmuştur;
"İlahi ! Yarattığın herkesi sıkıntılarından kurtaran yalnızca Sensin. Bizleri dünyada ve ahirette sıkıntı içinde bırakma! İhtiyacı olan muhtaçlara, ihtiyaçları olan şeyleri gönderen yalnız Sensin! Dünyada ve ahirette bizlere, hayırlı ve faydalı olan şeyleri gönder! Dünya ve ahirette, bizi Senden başka kimselere muhtaç eyleme!" (Muhammed Rebhâmî)
Divan edebiyatında yer etmiş olan münacaat ise; Allahu Tealaya yalvarma, yakarma, dua ve niyaz etme niyetiyle yazılan nesir ya da nazım yazılarına verilen isimdir. Münacaat Allah Rasulune (s. A. V.) olan sevgiyi, muhabbeti anlatmak için de yazılmaktadır.
Şairler Allahu Tealanın kudret ve azameti karşısında kendi acizliğini ortaya koyan, af ve mağfiret dileyen, günahlarının bağışlanması için Allahu Tealaya yalvarış içeren münacatla birlikte, tevhid denilen nazım türünü de beraber kullanarak, Allahu Tealanın kudretini dile getirmektedirler. Münacaatlar; kaside, gazel, mesnevi, rubai, kıt'a şeklinde bölümlerle yazılabilmektedir.
Kemali Efendi tarafından Allah Rasulüne (s. A. V.) itafen yazılan bir münacaat örneği;
Neler çekmekdeyim derdinle sensiz ya Resulallah
Gamınla geçmedi bir an mihensiz ya Resulallah
Şikayet mi, değil haşa bihakk-ı Haydar ü sıbteyn
Beni benden halas et eyle bensiz ya Resulallah
Ayırma zümre-yi rindandan bu abd-i mahzunu
Meseldir derler olmaz gül dikensiz ya Resulallah
Bu keman içre Yakub'um cüdayım mah-ı Kenan'den
Göz a'ma bi neva beyt-ül hazensiz ya Resulallah
Son Güncelleme : 15.06.2023 23:37:02
Münacat Duası ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.

0 Yorum Yapılmış "Münacat Duası"

Kayıtlı yorum bulunamadı ilk yorumu siz ekleyin
Anında Kabul Olan Dua
Anında Kabul Olan Dua
Anında Kabul Olan Dua: Dua ile ilgili olarak alimlerin bildirdiği iki husus vardır Bunlardan birinin duaya mutlaka cevap verildiği, diğerinin ise kabul edildiği şeklindedir. Buradan anlaşıldığı üzere duaya Cenabı Allah’ın cevap vermesi ayrı, kabu...
Haksızlığa Uğrayanın Duası
Haksızlığa Uğrayanın Duası
Haksızlığa uğrayanın duası, Allahu Teala mazlumların kimsesizlerin yanında olduğunu bildirir. Bildirerek onlara karşı zalimlik yapan onları aşağılayarak fakir gören kişileri hekal edeceğini buyurmuştur. Bu sebepten dolayı kişiye zulme ve haksızlığa u...
Cüzdan Duası
Cüzdan Duası
Cüzdan Duası; Helalinden çalışan her kişinin arzusu, bereketli kazanç elde etmek, kazancının bereketini görebilmektir. Bereketi olmayan mal, para ya da her türlü rızık bir elden diğer ele geçene kadar uçup giden tüy gibidir. Malın ya da paranın ne ka...
İsmi Azam Duası
İsmi Azam Duası
İsmi Azam Duası; Kulun en çok ettiği dua; ettiği duaların kabul olunmasıdır. Duanın kabul olunması en büyük mutluluktur ve kul duasının kabulü için gerekli her şartı öğrenip uygulamak için çok titizlenir. Allah Rasulu (s. A. V.) dahi kabul olunmayaca...
Müşteri Çekme Duası
Müşteri Çekme Duası
Müşteri Çekme Duası; Müşteri çekme duasının amacı; iş yerimizdeki bolluk ve bereketi arttırmak kazancımızı yükseltmek amacı ile olur. Şunu belirtmek isteriz ki; her insanın tayin edilmiş belli bir rızkı vardır. Öncelikle bir insan işinin bollaşmasını...
Rabbi Yessir Duası
Rabbi Yessir Duası
Rabbi yessir duası, Kuran-ı Kerim'de geçen bir ayet değildir. Bir duadır. Rabbi Yessir duası işleri kolaylaştırmak için okunan, okunduğu zaman insana bir ferahlık ve rahatlık veren bir duadır. Allah bütün mümin kullar için kolaylık diler zorluk istem...
Sevgiliye Dua
Sevgiliye Dua
Sevgiliye dua, insanoğlu yaşadığı sürece birçok şey için dua etmektedirler. Bu duaların içerisinde en çok sevgiliye dualar edilmektedir. Yaşanılan sorunlardan kaynaklı edilen dualar, kavuşmak için edilen dualar, evlenmek için edilen dualar, her şe...
Hayırlı İş Duası
Hayırlı İş Duası
Hayırlı iş duası; günümüzde insanlar geçimlerini para ile sağlamaktadır. Tabii ki para kazanmak için bir işte çalışmak gerekir. Herkes kendi yeteneğine ve eğitimine göre iş arar ya da böyle bir işte çalışır. Müslüman bir insanın çalıştığı işte arayac...
Kendini Sevdirme Duası
Kendini Sevdirme Duası
Kendini sevdirme duası; İnsanoğlu doğası gereği sevgi görmek, sayılmak ister. İnsanoğlunun sadece maddi değil manevi ve ruhi ihtiyaçları da vardır. Bu ihtiyaçların hepsini karşılayabildiği zaman mutlu olur ve etrafındakileri de mutlu eder. Kişi eğer ...
Rüyada İstediğini Görmek İçin Dua
Rüyada İstediğini Görmek İçin Dua
Rüyada istediğini görmek için dua, kişinin yatmadan önce yapacağı dualar ile rüyasında görmek istediği şeyleri göreceği belirtilmektedir. Dinimizde istihare olarak belirtilen bu uygulamanın yapılması halinde kişinin hakkında hayırlı olan şeyi veya ha...
Kötülerin Şerrinden Korunmak İçin Dua
Kötülerin Şerrinden Korunmak İçin Dua
Kötülerin Şerrinden Korunmak İçin Dua, her kişiye karşı iyi olmak ve bu dünyada rahat ve huzurlu bir yaşam sürmek acaba mümkün mü? Çünkü şeytan bitkiler ve hayvanlar üzerinde değil, insanların üzerinde kötülüğü yürütmeye devam etmektedir. İnsan ne ka...
Şans Açma Duası
Şans Açma Duası
Şans açma duası, günlük yaşantısında kişiler işlerinin yolunda gitmesi ve şanslarının önü açık olsun diye birtakım dualar ederler. Bu durum iş, para, aşk veya sağlık gibi her konuda olabilir. İnsan her konuda şansının iyi gitmesini ister. Fakat herke...

 

Anında Kabul Olan Dua
Haksızlığa Uğrayanın Duası
Cüzdan Duası
İsmi Azam Duası
Müşteri Çekme Duası
Rabbi Yessir Duası
Sevgiliye Dua
Hayırlı İş Duası
Kendini Sevdirme Duası
Rüyada İstediğini Görmek İçin Dua
Kötülerin Şerrinden Korunmak İçin Dua
Şans Açma Duası
Bolluk Bereket Duası
İsrafu Umar Duası
Beddua Duası
Yağmur Yağarken Okunacak Dua
İçkiyi Bıraktırma Duası
Elhamdülillah Duası
Vakıa Suresi Duası
İkna Etme Duası
Güçlü Olmak İçin Dua
Yüz Güzelliği İçin Okunacak Dua
Para Duası
Bağışlama Duası
Koruma Duası
Mahkeme Duası
Besmele Duası
Rukye Duası
Mübin Duası
21 Besmele Duası
Bolluk Bereket Duası
Bolluk Bereket Duası, aile içerisinde yaşanabilecek maddi ve manevi sıkıntılara karşı okunulan, işyerlerinde oluşacak veya oluşmuş olan sıkıntıların g...
İsrafu Umar Duası
israfu umar duası sahih kaynaklarda olmayan bir duadır. Kesinlikle ayet ya da hadis kaynaklı değildir. Rızık için okunması tavsiye edilen, bir kaç gün...
Beddua Duası
Beddua duası; Kafirlerin, zalimlerin, fasıkların ve isyankar kimselerin ıslah olmaları için dua etmek gerektiği gibi, mü'minlerin daima iyiliği için d...
Yağmur Yağarken Okunacak Dua
Yağmur Yağarken Okunacak Dua
Yağmur yağarken okunacak dua, Özellikle yağmur yağdığı zaman Allah'a şükür edilmesi ile birlikte Peygamber Efendimize Salat getirilmesi oldukça önemli...
İçkiyi Bıraktırma Duası
İçkiyi Bıraktırma Duası; İnsanın bedenine ve aklına zafiyet veren, yaptığı işi ve söylediği sözü bilmez duruma getiren her şey haramdır. Beden ve akıl...
Elhamdülillah Duası
Elhamdülillah Duası: Hamd ve şükür Allahü tealaya mahsustur, bütün nimetler O'ndandır. Elhamdülillah demek şükürlerin en başı muhakkak ki en hayırlısı...

Münacat Nedir? Münacat Özellikleri, Örnekleri

Allah’a yalvarma, dua, af dileme ve manevi isteklerin ifade edildiği manzum (şiir) veya mensur (düzyazı) eserlere “münâcât” adı verilir.

Münacat kelimesinin sözlük anlamı “fısıldamak”tır. Arapça “necv” kökünden türeyen münâcât, “fısıldaşmak ve bir sırrı paylaşmak” anlamındadır. Münacat genellikle “yalvarmak, yakarmak, dua ve tazarruda bulunmak” mânasında kullanılır.

Münacatlar genellikle mesnevi ve kaside nazım biçimleriyle kaleme alınmıştır.

Münacatın divan edebiyatında yaygın bir tür olmasında divan ve mesnevi tertibinde tevhitlerden sonra münacatlara yer verilmesinin bir gelenek hâline gelmesi etkili olmuştur.

Münâcât türünün ilk örnekleri, İslamiyet’in yayılmasıyla beraber Arap edebiyatında ortaya çıkmıştır. Halifelerden Hz. Ebubekir (ö. 13/635), Hz. Ömer (ö. 24/646) ve Hz. Ali (ö. 40/662)’ye isnad edilen münâcât türünde birer şiir tespit edilmiştir. Bu şiirler içerisinde Hz. Ebubekir’e isnad edilen “Kaside-i Ebubekr-i Sıddîk” ile Hz. Ali’ye atfedilen “el-Mecmu’atü’l Kübra” isimli münâcâtlar bu türün ilk örnekleri arasındadır.

Fars edebiyatında münâcât türünün ilk örnekleri X. ve XI. yüzyıllarda görülür. Bu edebiyatta edebî bir tür olarak uzun bir geçmişe sahip olan münâcât, “niyâziş” adıyla da bilinmektedir. Manzum ve mensur münâcâtlar içerisinde Hâce Abdullah Herevî (ö. 1089)’nin eseri, tasavvufî Fars geleneğinde bu türün ilk örneği kabul edilir.

Türk edebiyatında münâcât, İslamî Türk edebiyatının en eski nevilerinin başında gelir. İslamî Türk edebiyatımızın ilk eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig’de müstakil bir münâcât olmamakla beraber eserin girişinde bulunan tevhidde münâcât hüviyeti taşıyan beyitler yer almaktadır. Yine ilk İslamî mahsullerden Hoca Ahmed Yesevi (ö. 1166)’nin Divan-ı Hikmet’inin altıncı hikmeti de aynı zamanda bir münâcât örneğidir.

Orta Asya’da başlayan münâcât geleneğimiz Anadolu’da yüzyıllar boyu devam etmiştir. Anadolu’da, Sultan Veled (ö. 1312) ve Ahmed Fakih (ö. XV ?) gibi şairler tarafından bu türün ilk örnekleri samimi ve süsten uzak bir üslupla
verilmiştir.

Divan şairlerinin neredeyse tamamının divanlarında münâcât türünde şiirlere rastlamak mümkündür. Bu gelenek içerisinde en güzel örnekleri

  • Alî Şîr Nevâî (ö. 1501),
  • Ahmed-i Dâî (ö. 1421’den sonra),
  • Şeyhî (ö. 1429’dan sonra),
  • Muhibbî (ö. 1566),
  • Fuzûlî (ö. 1556),
  • Adlî (ö. 1512),
  • Bahtî (ö. 1617),
  • İsmetî (ö. 1665),
  • Azmizâde Hâletî (ö. 1631),
  • Nefî (ö. 1635),
  • Naîlî (ö. 1666),
  • Nevres (ö. 1876),
  • Esrar Dede (ö. 1797)

gibi şairler ortaya koymuştur.

Münâcât yazma geleneği Divan şairlerine nispetle mutasavvıf şairlerde daha yaygındır.

  • Yûnus Emre (1320-1321?),
  • Dede Ömer Ruşenî (ö. 1487),
  • Kemâl Eşrefoğlu Rumî (ö. 1469),
  • Ümmî Kemâl (ö. 1475),
  • Niyâzî Mısrî (ö. 1694),
  • Seyyid Nizâmoğlu (ö. 1601),
  • Sezâi-yi Gülşenî (ö. 1738),
  • Kuddûsî (ö. 1849)

en önemli münâcât sahibi mutasavvıf şairlerdir.

Münacat Örnekleri

Münâcât

Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün

Yüzümi dergāha tutdum yā Ġanı̇̄ Perverdigār
Derdime dermān irişdür yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Şaşmışam yā Rab ʿadūden eyleyeseñ bizi ḫalāṣ
ʿİzz u ẕātıñ ḥürmeti-çün yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Ġam çerisi her ṭarafdan yaḳalamış göñlümi
Ġamdan āzād eyle bizi yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Her ne derde mübtelā olsa ḳamu ḫalḳ-ı cihān
Senden ister derde dermān yā Ġanı̇̄ Perverdigār

ʿArş-ı kürsiñ ḥaḳḳı-çün yā Rab naẓar ḳıl ḥālime
Ḳullarıñı sen sevindir Yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Baña zehri içirürler Cāy-ı şeker bu felek
Kim elinde zehri ṭutar Yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Cümle müşkil işleri ḥal eyleyen sensin Kerı̇̄m
Ḥāl-i müşkilden ḫalāṣ it yā Ġanı̇̄ Perverdigār

Enbiyānuñ evliyānuñ ḥürmeti-çün yā Raḥı̇̄m
Merḥamet ḳıl ben ġarı̇̄be yā Ġanı̇̄ Perverdigār

***

Mustafa bin Muhammed Ankaravî

SULTAN

Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum

Abdurrahman Cahit Zarifoğlu

DUA

Kaynakça:

  • Arş. Gör. Dr. Faruk Sönmez, Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Mustafa bin Muhammed Ankaravî’nin İki Münâcâtı
  • TDV İslam Ansiklopedisi

Dua ve Münacat Örnekleri

Dua ve münacat ne demektir? Dua ve münacat ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Peygamber Efendimizin en çok okuduğu dua hangisidir? Peygamber Efendimizin ve büyüklerin Allah’a yakarışları.

Duâ ve münâcât, Allâh’ın azameti karşısında kulun, aczini îtirâf ederek muhabbet ve tâzîm hissiyâtı içinde O’ndan lûtuf ve yardım istemesidir. Münâcât, yâni duâdaki ilticâ, bir acziyet ifâdesi ve yalnız ilâhî dergâha sığınmanın bir nişânesi olduğu için dînen pek mühimdir.

Kul, Cenâb-ı Hakk’a münâcâtını, sâdece sözle değil kalben de büyük bir samîmiyetle îfâ etmelidir. Duâları, “havf ve recâ” yâni “korku ile ümit” duyguları arasında bir hâlet-i rûhiye ile yapmalıdır. Duâ yürekten gelmeli; kalp, duânın yüklendiği mânâya âit arzularla titremelidir. Aynı zamanda duâ bir günâhın affedilmesi istikâmetinde ise, o günâhın bir daha işlenmemesi husûsunda kat’î bir azim ve kararlılıkla îfâ edilmelidir. Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- şöyle buyurur:

“Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et! Zîrâ çiçekler, güneşli ve ıslak yerlerde açar!”

DUA VE MÜNACAT İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Mü’min, kulluğunun bir îcâbı olarak, her hâlükârda Rabbine yakarış hâlinde bulunmalıdır. Gerçek bir dînî terbiye de, duâ hâlini mü’minin rûhunda sürekli kılmayı hedefler. Zîrâ duâ, kalpte Allâh’a açılan en yüce kapının anahtarıdır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Kullarım Sana Ben’i sorduklarında, (bilsinler ki) Ben onlara çok yakınım. Bana duâ edenlerin duâlarını kabûl ederim...” (el-Bakara, 186)

Duâ tekrarlandıkça derûnî duyuşlar şeklinde mü’minin rûhuna nakşolur, şahsiyetine nüfûz edip onun bir husûsiyeti hâline gelir. Bu sebepledir ki büyük ve yüksek ruhlar, devamlı duâ hâlinde yaşarlar.

Duâ, sonsuz kudret sâhibi Cenâb-ı Hakk’a, acziyetimizi müdrik bir şekilde yönelerek, O’nun huzûrunda teslîmiyet ve sükûnetle boyun eğmemizdir. Gerçekten, duâlara acziyet ve kusûrunu îtiraf ile başlamak, merhamet-i ilâhiyyeyi dâvette ve dolayısıyla duânın makbûl olmasında, büyük bir tesiri hâizdir.

Duâyı bizlere yaşayışıyla en güzel şekilde tâlim eden, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O, gözyaşları içinde ve ayakları şişinceye kadar kıldığı namazlara ilâveten, acziyet duyguları içinde Cenâb-ı Hakk’a dâimâ ilticâ ederdi. Özlü duâları çok sever, özlü olmayan duâyı yapmazdı.[1]

“Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl, secde hâlidir. İşte bu sebeple secdede çok duâ etmeye bakın!”tavsiyesinde bulunurdu. (Müslim, Salât, 215)

Mü’min, devamlı duâ etmenin yanında bir de din kardeşlerinden, fakir, zayıf ve muhtaçlardan duâ alma gayreti içinde olmalıdır. Zîrâ Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Bir mü’minin diğer bir mü’mine gıyâbında yaptığı duâdan daha çabuk kabûl edilen hiçbir duâ yoktur.”buyurmuşlardır. (Tirmizî, Birr, 50/1980)

Mevlânâ Hazretleri de şöyle der:

“Sen, varlığını, malını, mülkünü güzel bir şekilde infâk et de, bir gönül almaya bak! Ki o gönlün duâsı, mezarda, o kapkara gecede sana ışık versin, nûr olsun!..”

DUA VE MÜNACAT ÖRNEKLERİ

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün:

“Yeryüzünde bir müslüman Allah’tan bir şey dilerse, günah olan bir şeyi istemediği veya akrabâsı ile alâkasını kesmeyi arzu etmediği müddetçe, Allah Teâlâ onun murâdını mutlakâ yerine getirir veya ona vereceği şey kadar kötülüğü kendisinden uzaklaştırır.” buyurmuşlardı.

Sahâbe-i kirâmdan bir kimse:

“–O takdirde biz Allah’tan çok şey isteriz!” deyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Allâh’ın lûtfu sizin istediğiniz şeylerden daha geniştir.” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 115/3573; Ahmed, III, 18)

Cenâb-ı Hak samîmî duâları reddetmez. Lâkin bütün samîmiyetine rağmen, Kader-i Mutlak’a muvâfık düşmeyen bâzı taleplere de icâbet buyurmaz. Lâkin kul, hiçbir zaman bezginlik göstermeyip duâya devâm etmelidir. Zîrâ böyle hâllerde duânın karşılığı âhiret âlemine havâle edilmiş demektir. Çünkü Cenâb-ı Hak:

“...Bana duâ edin ki duânızı kabûl edeyim...” (el-Mü’min, 60) buyurmaktadır.

  • Hz. Zekeriya’nın (a.s.) Münacatı

Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Bir kul günah olan veya akrabâsı ile darılmasına yol açan bir şeyi dilemedikçe yahut acele etmedikçe duâsı kabûl olunur.” buyurmuştu.

“–Yâ Rasûlâllah! Acele etmek ne demektir?” diye sordular.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Kul; «Nice defâlar hep duâ ediyorum da Rabbim duâmı kabûl etmiyor.» der. Duâsının hemen kabûl edilmemesi sebebiyle bıkar ve duâyı bırakır. (İşte o zaman acele etmiş olur.)” cevâbını verdi. (Müslim, Zikir, 92)

Nitekim Zekeriyyâ -aleyhisselâm-’ın, dîni te’yîd maksadıyla;
“...Rabbim! Beni yalnız bırakma!..” (el-Enbiyâ, 89) diyerek istediği evlât, kendisine ancak kırk sene sonra Yahyâ -aleyhisselâm- olarak ihsân edilmiştir.[2]

  • Namazdan Sonra Salat ü Selam

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- namazdan sonra salât ü selâm getirmeden duâ eden bir adam gördü. Bunun üzerine:

“–Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı ve bütün ümmetine şu tembihte bulundu:

“–Biriniz duâ edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64/3477)      

Fahr-i Kâinât Efendimiz, bir mü’minin din kardeşine gerek huzûrunda gerekse gıyâbında duâ etmesini tavsiye etmiştir. Umre için kendisinden izin isteyen Hazret-i Ömer’e:

“–Kardeşim, bizi de duâna dâhil et, bizleri unutma!” buyurmuştur. (Tirmizî, Deavât, 109/3562)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bu iltifatkâr talep karşısındaki hâlini:

“–Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu sözüne karşılık bana dünyâyı verselerdi bu kadar sevinmezdim.” diyerek ifâde etmiştir. (Ebû Dâvûd, Vitir, 23/1498)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı duâ kabûl olunur. Bir kimse din kardeşine hayır duâ ettikçe, yanında bulunan vazîfeli bir melek ona, «Allâh duânı kabûl etsin, aynı şeyleri sana da versin!» diye duâ eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbn-i Mâce, Menâsik, 5)

Şu hâlde biz, hem Müslüman kardeşlerimiz için duâ etmeli, hem de onlardan duâ talebinde bulunmalıyız.

  • En Çok Muhtaç Olduğumuz Haslet

Şu fânî âlemde en çok muhtaç olduğumuz haslet takvâ olduğundan, duâlarımızda ekseriyetle takvâ hâlini talep etmeliyiz. Bir kimse Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’a gelerek:

“–Yâ Rasûlâllah! Yolculuğa çıkıyorum, benim için duâ ediniz.” dedi.

Rasûl-i Ekrem de:

“–Allâh sana takvâ nasîb etsin.” buyurdu. O kişi:

“–Biraz daha yâ Rasûlâllah!” deyince:

“–Allâh günâhını bağışlasın.” buyurdu. Sahâbî:

“–Biraz daha, anam babam Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” dedi.

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Allah Teâlâ, bulunduğun her yerde, kolayca hayır yapmanı sağlasın.” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 44/3444)

  • Peygamber Efendimizin Duası

Bir gün Allah Rasûlü, İbrâhim -aleyhisselâm-’ın:

“Rabbim, putlar insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir...” (İbrâhim, 36) sözünü ve Îsâ -aleyhisselâm-’ın:

“Eğer kendilerine azâb edersen, şüphesiz onlar Sen’in kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen izzet ve hikmet sâhibisin.” (el-Mâide, 118) duâsını okudu. Akabinde ellerini kaldırdı ve:

“Allâh’ım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et!”diye yalvararak ağladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:

“–Ey Cebrâîl! -Rabbin herşeyi daha iyi bilir ya- (insanlar da bilsin diye) git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.” buyurdu.

Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi. Rasûlullâh Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişe sebebiyle ağladığını bildirdi. (Hazret-i Cebrâîl’in dönüp durumu haber vermesi üzerine) Allah Teâlâ:

“–Ey Cebrâîl! Muhammed’e git ve O’na: «Ümmetin husûsunda Sen’i râzı edeceğiz ve Sen’i asla üzmeyeceğiz.»müjdemizi ulaştır.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 346)

İşte Peygamber Efendimiz, ümmetine böylesine düşkün ve merhametli idi. Bu hadîs-i şerîfi iyice tefekkür ederek, bizim O’na ne kadar muhabbet beslediğimizi ve bu muhabbetimizin delîli olarak O’nun Sünnet-i Seniyye’sini davranışlarımıza ne kadar yansıtabildiğimizi, O’nun ahlâkına ne derece yaklaşabildiğimizi muhâsebe etmek durumundayız.

  • Peygamber Efendimizin Münacatı

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in geceleyin namazdan sonra şu duâyı okuduğunu işittim:

“Allâh’ım! Sen’den, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidâyet, işlerime nizam, dağınıklığıma düzen, içime kâmil îman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs ver, rızâna uygun istikâmeti ilhâm et, ülfet edeceğim dost lûtfet ve beni her türlü kötülüklerden koru!

Allâh’ım, bana öyle bir îman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür (ihtimâli) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünyâ ve âhirette Sen’in nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.

Allâh’ım! Hakkımızda vereceğin hükümde lûtfunla kurtuluş istiyorum, (yakınlığına mazhar olan) şühedâya has makamları niyâz ediyorum, bahtiyar kullarının yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım talep ediyorum!

Allâh’ım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevî ve uhrevî) ihtiyaçlarımı Sen’in kapına getiriyor (karşılanmasını Sen’den talep ediyorum). Rahmetine muhtâcım, hâlimi arz ediyorum.

Ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyâcını görüp şifâyâb kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azâbının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azâbından korumanı diliyorum.

Allâh’ım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlûkâtından birine vaad ettiğin bir lûtuf var da buna idrâkim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise, ey Âlemlerin Rabbi, onun husûlü için de Sana yakarıyor, bana rahmetinle onu da ihsân etmeni Sen’den istiyorum.

Ey Allâh’ım! Ey (Kur’ân gibi, dîn gibi) kuvvetli ipin ve doğru yolun sâhibi! Kâfirler için cehennem vaad ettiğin kıyâmet gününde, Sen’den cehenneme karşı emniyet, ardından başlayacak ebediyet gününde de huzûr-i Kibriyâ’na ulaşmış mukarrabîn meleklerle, (dünyâda iken çok) rükû ve secde edenler ve ahitlerini yerine getirenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sâhibisin, Sen hadsiz bir muhabbet sâhibisin, Sen dilediğini yaparsın. (Dilek sâhipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler bile, hepsini de yerine getirmeye muktedirsin.)

Allâh’ım! Bizi, sapıtmayıp saptırmayan, hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesîlesi), düşmanlarına da düşman kıl. Sen’i seveni (Sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhâlefet edene, Sen’in ona olan adâvetin sebebiyle düşmanlık ediyoruz.

Allâh’ım! Bu bizim duâmızdır. Bunu fazl u kereminle kabûl etmek Sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız Sen’sin.

Allâh’ım! Kalbime bir nûr, kabrime bir nûr ver; önüme bir nûr, arkama bir nûr ver; sağıma bir nûr, soluma bir nûr ver; üstüme bir nûr, altıma bir nûr ver; kulağıma bir nûr, gözüme bir nûr ver; saçıma bir nûr, derime bir nûr ver; etime bir nûr, kanıma bir nûr ver; kemiklerime de bir nûr ver!

Allâh’ım nûrumu artır, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nûr ver, (söylemediklerimi de ihâta edecek) bir nûr ver!

İzzeti bürünmüş, onu kendisine alem edinmiş olan Zât’ı tesbîh ederim. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına bol bol ikramlarda bulunmuş olan Zât’ı tesbîh ederim. Tesbîh ve takdîs sâdece kendine lâyık olan Zât’ı tesbîh ederim. Fazl u nîmetler sâhibi Zât’ı tesbîh ederim. Azamet ve kerem sâhibi Zât’ı tesbîh ederim. Celâl ve ikram sâhibi Zât’ı tesbîh ederim. O bütün noksanlardan münezzehtir.” (Tirmizî, Deavât, 30/3419)

  • Peygamber Efendimizin Yağmur Duası

Bir defâsında Habîb-i Ekrem Efendimiz’e yağmur yağmadığından şikâyet edilmişti. Bunun üzerine Allah Rasûlü, bir minber getirilmesini istedi. Minber, Cuma, bayram ve cenâze namazlarının kılındığı alana (musallâya) kuruldu. İnsanların orada toplanması için gün tespit edildi. Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Güneş’in kızıllığı ufukta görülür görülmez yola çıktı. Musallâya varıp minbere oturdu. Tekbir getirdi, Allâh’a hamd etti ve:

“Sizler, memleketinizin kuraklığa uğradığından, yağmurun tabiî vaktinde yağmayıp gecikmesinden şikâyet ettiniz. Allâh kendisine duâ etmenizi emrediyor. Duânıza icâbet edeceğini vaad ediyor.”buyurdu ve şöyle duâ etti:

“Hamd, Âlemlerin Rabbi’ne mahsustur. O, Rahmân ve Rahîm’dir. Âhiret gününün sâhibidir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O dilediğini yapar. Ey Rabbimiz! Sen kendisinden başka ilâh olmayan Allâh’sın. Sen zenginsin, biz fakiriz. Üzerimize yağmur indir. İndirdiğini bize kuvvet ve güç kıl. Onu belli bir müddet bize yetir!”

Bunu söyledikten sonra ellerini kaldırdı. O kadar yukarı kaldırdı ki, koltuğunun altındaki beyazlık göründü. Sonra sırtını halka döndü, elbisesini ters çevirdi, elleri bu sırada hep yukarı kalkmış vaziyette idi. Sonra tekrar halka döndü. Minberden indi ve iki rekât namaz kıldı. Allah Teâlâ, hemen o anda bulutlarını gönderdi. Gök gürledi, şimşek çaktı. Allâh’ın izniyle yağmur yağmaya başladı. Fahr-i Kâinât Efendimiz, daha mescidine dönmeden seller aktı. Allah Rasûlü, cemaatin sığınaklara dönmedeki acelelerini müşâhede edince tebessüm etti ve:

“Şehâdet ederim ki, Allâh her şeye kâdirdir ve ben de Allâh’ın kulu ve Rasûlü’yüm”buyurdu. (Ebû Dâvûd, İstiskâ, 2/1173)

Peygamber Efendimiz, Allah Teâlâ’dan yağmur istediğinde “İstiskâ Namazı” kılmış, böylece duâsının kabûlü için nâfile namazla da tevessülde bulunmuştur.

  • Peygamber Efendimizin Yakarışı

Hazret-i Âişe vâlidemiz der ki:

“Bir gece uyandığımda Allah Rasûlü’nü yanımda göremedim. Aklıma, diğer hanımlarından birinin yanına gitmiş olabileceği ihtimâli geldi. El yordamıyla etrâfı yokladım. Elim ayaklarına dokundu. O zaman Allah Rasûlü’nün secdede olduğunu anladım. Kulak verdim, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve şöyle münâcâtta bulunuyordu:

«Allâh’ım! Sen’in gazabından Sen’in rızâna sığınırım. Cezâlandırmandan affına sığınırım! Allâh’ım başka değil, Sen’den yine Sana sığınırım. Sen’i senâ etmekten âcizim. Sen Zât’ını nasıl senâ ettiysen öylesin!»”(Müslim, Salât, 222; Tirmizî, Deavât, 75/3493)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Bedir günü Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müşriklere baktı, onlar bin kişiydiler. Ashâbı ise üç yüz on üç kişi idi.[3] Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle yakarmaya başladı:

«Ey Allâh’ım! Bana olan vaadini ihsân eyle! Allâh’ım! Bana zafer nasîb et. Ey Allâh’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!»

Ellerini uzatmış vaziyette münâcâtına öyle devâm etti ki, ridâsı omuzundan düştü. Bunu gören Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, yanına gelerek ridâsını aldı, omuzuna koydu ve yanına yaklaşıp:

«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah Teâlâ Sana olan vaadini mutlakâ yerine getirecektir.» dedi.

O sırada Azîz ve Celîl olan Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu:

«Hani siz Rabbiniz’den imdâd istiyordunuz, O da; “Muhakkak ki Ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdâd edeceğim.” diyerek duânızı kabul buyurmuştu.» (el-Enfâl, 9)

Hak Teâlâ Hazretleri o gün mü’minlere melekleriyle yardım etti.” (Müslim, Cihâd, 58; Buhârî, Megâzî, 4)

Ebû Mı’lâk isminde bir sahâbî vardı. Bu zât, başkaları ile ortaklık kurarak ticâret yapardı. Dürüst ve takvâ sâhibi bir kimseydi. Bir defâsında yine yola çıkmıştı. Karşısına çıkan silahlı bir hırsız:

“–Neyin varsa çıkar, seni öldüreceğim.” dedi. Ebû Mı’lâk:

“–Maksadın mal almaksa al!” dedi. Hırsız:

“–Ben sâdece senin canını istiyorum.” dedi. Ebû Mı’lâk:

“–Öyleyse bana müsâade et de biraz namaz kılayım.” dedi. Hırsız:

“–İstediğin kadar kıl!” dedi. Ebû Mı’lâk namazını kıldıktan sonra şöyle duâ etti:

“Ey gönüllerin sevgilisi! Ey yüce Arş’ın sâhibi! Ey her istediğini yapan Allâh’ım! Ulaşılmayan izzetin, kavuşulmayan saltanatın ve Arş’ını kaplayan nûrun hürmetine beni şu (hırsızın) şerrinden korumanı istiyorum! Ey imdâda koşan Allâh’ım, yetiş imdâdıma!”

Ebû Mı’lâk, bu duâyı üç defâ tekrarladı. Duâsını bitirir bitirmez, elindeki kargıyı kulakları hizâsında tutan bir süvârî peydâ oldu ve hırsızı öldürdü.

Allâh’ın lûtfuyla kurtulan sahâbî, o süvârîye:

“–Sen kimsin? Allâh seni vasıta kılarak bana yardım etti!” diye sordu.

Süvârî:

“–Ben dördüncü kat semâ ehlindenim. İlk duânı yapınca semâ kapılarının çatırdadığını işittim. İkinci defa duâ edince, gök ehlinin gürültüsünü işittim. Üçüncü defa duâ edince, «Zorda kalan biri duâ ediyor!» denildi. Bunu duyunca Allah’tan, hırsızı öldürmeye beni memur kılmasını istedim. Allah Teâlâ da arzumu kabûl etti ve geldim. Şunu bil ki, abdest alıp dört rekât namaz kılan ve bu duâyı yapan kimsenin, zorda olsun veya olmasın duâsı kabûl edilir.” dedi. (İbn-i Hacer, el-İsâbe, IV, 182)

  • Peygamber Efendimizin En Çok Okuduğu Dua

Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ- vâlidemize:

“–Ey mü’minlerin annesi! Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- senin yanında bulunduğu zamanlarda en çok hangi duâyı okurdu?” diye sorulmuştu. O, şu karşılığı verdi:

“–Çoğu zaman:

«Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dînin üzere sâbit kıl!» diye duâ ederdi.” (Tirmizî, Deavât, 89/3522; Ahmed, IV, 182, VI, 91)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ümmetinin hidâyeti için pek çok duâlar etmiştir. Yemen halkının hidâyeti için, “Allâh’ım! Onların kalplerini bize yönelt!” (Tirmizî, Menâkıb, 71/3934) şeklinde duâda bulunmuştur. Beldelerinden kendisini taşlayarak ve türlü hakâretlerle çıkaran, hicrî dokuzuncu yıla kadar da şiddetle direnerek müslümanlara pek çok zâyiât verdiren Tâifliler hakkında, “Yâ Rabbi! Sakîf’e hidâyet nasîb eyle! Onları bize gönder!” diye Hakk’a niyâz ve ilticâ eylemiştir. (İbn-i Hişâm, IV, 134; Tirmizî, Menâkıb, 73/3942)

Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Ali’yi Yemen’e kadı olarak gönderirken, üzerine aldığı vazîfenin mes’ûliyetinden endişe eden yeğeninin göğsü üzerine elini koyup şu duâyı yapmıştır:

“Allâh’ım! Bunun kalbini doğruya hidâyet eyle, lisânını hak üzere sâbit kıl.”

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- diyor ki:

“Bu duâdan sonra iki kişi arasında hüküm verirken hiçbir tereddüt geçirmedim.” (İbn-i Mâce, Ahkâm, 1)

  • Peygamber Efendimizin Vakfe Duası

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hac esnâsında vakfede bir eliyle devesinin yularını tutup diğer elini kaldırarak kulluğunun ve kalbî hayâtının hassâsiyetini ifâde eden uzunca bir duâ yaptı. Bu güzel duânın bir kısmı şöyledir:

“Ey Allâh’ım! Sen’in buyurduğun şekilde ve bizim söylediğimizden daha üstün olarak Sana hamd olsun! Ey Allâh’ım! Benim namazım, ibâdetim, hayâtım ve ölümüm Sen’in içindir! Dönüşüm ancak Sanadır!

Ey Allâh’ım! Kabir azâbından, gönle üşüşen vesveselerden, işlerin dağınıklığından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden Sana sığınırım!

Ey Allâh’ım! Gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allâh’ım! Sadrıma genişlik ver! İşimi kolaylaştır! Ey Allâh’ım! Sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birdenbire gelip çatacak azâbından ve bütün gazabından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Beni doğru yoluna ulaştır! Geçmişimi, geleceğimi affet!

Ey dereceleri yükselten, bereketleri indiren, ey gökleri ve yeri yaratan Allâh’ım! Sesler türlü türlü dillerle coşup Sana doğru yükseliyor, Sen’den taleplerde bulunuyor! Benim isteğim de; dünyâ halkının beni unuttuğu imtihan yurdunda Sen’in beni hatırlamandır!

Ey Allâh’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yeri görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir! Ben çâresizim, yoksulum, Sen’den yardım ve emân diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı îtirâf ediyorum! Bir çâresiz Sen’den nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelîl bir günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Sen’in yüce huzûrunda boynunu bükmüş, Sen’in için gözlerinden yaşlar boşanan, Sen’in uğrunda bütün varlığını fedâ eden, Sen’in için yüzünü topraklara süren bir kulun Sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum! Ey Rabbim! Duâmın kabûl edilmesinden beni mahrum bırakma! Bana Raûf ve Rahîm ol, ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!”[4]

Hiç günâhı olmayan Allah Rasûlü’nün, Cenâb-ı Hakk’ın huzûrundaki gönül kıvâmını gösteren ne samîmî ve özlü bir duâ…

  • Selef-i Salihînin Arafat’ta Yaptığı Dualar

Selef-i sâlihînin Arafat’ta yaptığı duâlardan bir kısmı da şöyledir:

“İlâhî! Sana karşı kim kendisini övebilir? İlâhî! Dilim mâsiyetlerle tutulmuş, benim Sana vesîle kılacak, ne işe yarar bir amelim ne de rahmetini ümîd etmekten başka bir şefaatçim var! İlâhî! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzûrunda mevkiim ne de Sen’den özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat Sen keremlilerin en keremlisisin! İlâhî! Ben merhametine nâil olmaya lâyık değilsem de, merhametin bana yetişebilir! Çünkü Sen’in rahmetin her şeyi kuşatacak derecede geniştir! İlâhî! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Sen’in affının yanında küçük kalır! Sen onları bağışla ey kerem sâhibi Allâh’ım!

Rabbim! Sen ancak itaatkâr kullarını affedeceksen, günahkârlar kime gidip sığınsınlar? Rabbim! Sen sâdece takvâ sâhibi kullarına rahmet ve merhamet edeceksen, mücrimler kimden yardım istesinler!

Ben Sana her an muhtâcım! Sen’in ise bana hiçbir ihtiyâcın yoktur! Yaratanım olarak ancak Sen beni bağışlarsın! Beni şu durduğum yerden, bütün hâcetlerimi yerine getirmiş, taleplerimi ihsân etmiş, temennîlerimi gerçekleştirmiş olarak döndür!

Ey isteyenlerin ihtiyaçlarına sâhip ve mâlik olan Allâh’ım! Ey susmakta olanların içlerinden geçirdiklerini bilen Allâh’ım! Ey kendisinden başka yardım beklenecek başka Rab bulunmayan Allâh’ım! Ey kendisinin üstünde korkulacak başka bir yaratıcı bulunmayan Allâh’ım! Ey yanına varılacak vezîri, rüşvet verilecek kapıcısı bulunmayan Allâh’ım! Ey dilekler çoğaldıkça cömertlik ve keremi artan; ihtiyaçlar çoğaldıkça fazl u ihsânı çoğalan Allâh’ım! Ey Allâh’ım! Sen her misâfiri ağırlarsın! Bizler de Sen’in misâfirleriniz! Bizleri cennetinde ağırla!

Ey Allâh’ım! Her kâfileye hediye, her isteyene atiyye verilir; her ziyâretçiye ikrâm edilir! Sevap ümîd eden her kişiye de sevap verilir! Bizler topluca Sen’in Beyt-i Harâm’ına geldik! Şu büyük meşâirde vakfeye durduk! Şu mübârek yerlerde hazır bulunduk! Ümîdimiz, yüce katındaki sevap ve mükâfâta nâil olmaktır! Ümîdimizi boşa çıkarma Allâh’ım!”[5]

  • Bütün Duaları İçine Alan Dua

Ebû Ümâme -radıyallâhu anh- şöyle der:

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birçok duâ okumuştu, fakat biz ondan hiçbir şey ezberleyememiştik. Bunun üzerine:

“–Yâ Rasûlâllah! Pek çok duâlar okudunuz, biz onları ezberleyemedik.” dedik. O zaman Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

“–O duâların hepsini içine alan bir duâyı size öğreteyim mi? Şöyle deyiniz:

Allâh’ım! Peygamber’in Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Sen’den istediği hayırları biz de dileriz. Peygamber’in Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Sana sığındığı şerlerden biz de Sana sığınırız. Yardım ancak Sen’den beklenir. İnsanı dünyâ ve âhirette murâdına erdirecek olan Sen’sin. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak Allâh’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Tirmizî, Deavât, 88/3521)

Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- son derece zayıflamış bir hastayı ziyâret etti ve:

“–Allâh’a bir şey için duâ ediyor muydun veya O’ndan bir şey istiyor muydun?” diye sordu. Hasta:

“–Evet; «Allâh’ım! Bana âhirette vereceğin cezâyı bu dünyâda hemen peşin olarak ver!» diye duâ ederdim.” cevâbını verdi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Sübhânallâh! Senin buna gücün yetmez. Şöyle duâ etseydin olmaz mıydı:

«...Rabbimiz! Bize dünyâda da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi Cehennem azâbından koru!» (el-Bakara, 201)

Bunun üzerine adam bu duâyı yaptı ve şifâ buldu. (Müslim, Zikir, 23; Tirmizî, Deavât, 71/3487)

Duâ ederken Allah Teâlâ’dan ne istediğimize dikkat etmeli ve âdâbına riâyetle niyazda bulunmalıyız. Cenâb-ı Hak’tan devamlı hayır, iyilik ve âfiyet istemeliyiz.

  • Hz. Ali’nin Borçtan Kurtulma ve Rızık Duası

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre mükâtep (anlaşmalı) bir köle ona gelerek:

“–Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et!” dedi. O da:

“–Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bana öğrettiği duâyı ben de sana öğreteyim mi? Buna devâm ettiğin takdirde, üzerinde Sebir Dağı kadar borç olsa bile Allah Teâlâ onu ödemene yardım eder.” dedi ve şu duâyı okudu:

“Allâh’ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lûtfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!”(Tirmizî, Deavât, 110/3563)

SULAN 1. MURAT’IN DUASI

Sultan 1. Murat Hüdâvendigâr, 8 Ağustos 1389’da Kosova ovasına girdiğinde ortalığı toza dumana katan bir fırtına ile karşılaşmıştı. Bu durumda âdeta göz gözü görmüyordu. İşte o gece Berât Gecesi idi. Murat Han, iki rekât namaz kıldıktan sonra, gözyaşları içinde şu duâyı yaptı:

“Yâ Rabbi! Bu fırtına, şu âciz Murad kulunun günahları sebebiyle çıktıysa, onun yüzünden mâsum askerlerimi cezâlandırma!.. Allâh’ım! Onlar ki buraya kadar sâdece Sen’in adını yüceltmek ve İslâm’ı teblîğ etmek için geldiler!

İlâhî! Bunca kerre beni zaferden mahrûm etmedin. Dâimâ duâmı kabul buyurdun. Yine Sana ilticâ ediyorum, duâmı kabûl eyle! Bir yağmur nasîb eyle! Bu toz bulutu kalksın. Kâfirin askerini âşikâr görüp, yüz yüze cenk edelim!

Yâ İlâhî! Mülk de, bu kul da Sen’indir. Ben âciz bir kulum. Benim niyetimi ve esrârımı en iyi Sen bilirsin. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız Sen’in rızânı isterim.

Yâ İlâhî! Bu mü’min askerleri küffâr elinde mağlûb edip helâk eyleme! Onlara öyle bir zafer lûtfet ki, bütün müslümanlar bayram eylesin! Dilersen o bayram gününün kurbânı da şu Murat kulun olsun!

Yâ İlâhî! Bunca Müslüman askerin helâkine beni sebep kılma! Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle! Bunlar için ben cânımı kurbân ederim; yeter ki Sen beni şehîdler zümresine kabûl eyle!.. İslâm askerleri için rûhumu teslîme râzıyım... Beni gâzî kıldın. Sonunda lûtfen ve keremen şehîdlik de nasîb eyle!.. Âmîn!”

Bu hâlisâne münâcâttan sonra Sultan, fevkalâde bir huzur içinde Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine başladı. Çok geçmeden rahmet bulutları peydâ oldu. Kosova meydanı üzerine sağnak hâlinde yağmur boşaldı. Rüzgâr durdu. Toz bitti…

Bu tecellîlerin ardından düşmana hücûm edildi. Sekiz saat süren muhârebe zaferle netîcelendi.

Murad Han, savaş meydanında bulunan yaralı ve şehîdlerin arasında dolaşıyordu ki, ölüler arasından yaralı bir Sırp askeri kalkarak:

“–Beni bırakınız; pâdişâhın elini öpüp müslüman olacağım!”dedi. Yaralı taklidi yapan Sırp, pâdişâhın elini öper gibi yaptı ve koltuğunun altında sakladığı hançerini hızla Hünkâr’ın göğsüne sapladı. Orada şehâdet şerbetini içen Murat Hân’ın duâsı da kâmilen gerçekleşmiş oldu…

İBADET HAYATININ ÖZÜ

Velhâsıl duâ, kulluğun ve ibâdet hayâtının özü mevkiindedir. Zîrâ Allâh’ın en çok hoşnud olduğu şeylerden biri de, kulunun, acziyetini idrâk ederek el açıp hâlini Rabbine arz etmesi, duâ ve ilticâda bulunmasıdır. Bu yüzdendir ki Allah Teâlâ, duâya tenezzül etmeyip kendisinden bir şey istemeyen kimseyi azâba uğratır.

Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:

“(Ey Rasûlüm!) De ki: Eğer sizin kulluk ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!..” (el-Furkân, 77)

Duâ, rahmet kapılarının anahtarı, mü’minin silâhı, dînin direği, göklerin ve yeryüzünün nûrudur. Kime duâ kapıları açılmışsa, ona hayır, hikmet ve rahmet kapıları açılmış demektir. Sıkıntı ve darlık zamanında duâsının kabûl olmasını isteyen kimse, bolluk ve rahatlık zamanında da duâyı bol yapmalıdır. Büyük ruhlar, hayatlarını dâimâ duâ hâlinde yaşayanlardır.

Dipnotlar:

[1]Ebû Dâvûd, Vitir, 23/1482.

[2]Bkz. Meryem, 7-8; İbn-i Allân, Delîlü’l-Fâlihîn, IV, 311-312.

[3]Bkz. Buhârî, Meğâzî, 6; Tirmizî, Siyer, 38/1598.

[4]Bkz. İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 166-168; Heysemî, III, 252; İbn-i Kayyım, Zâdü’l-Meâd, Beyrut 1995, II, 237.

[5]Bkz. Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Beyrut 1990, I, 337-338; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, II, 25-26.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Peygamber Duaları

Peygamberimizin Sık Sık Okuduğu Dualar

PAYLAŞ:                

Ensari Yayınları Münacaat Duaları İlaveli Baskı 465721

Ensari Yayınları Münacaat Duaları İlaveli Baskı

Kurumsal Fatura

Hızlı Teslimat

Satıcı : Tohum Kitap

Koleksiyona Ekle

Hızlı Teslimat: 2 gün içinde kargoda

309 favori

  • Boyut:Normal Boy
  • Basım Dili:Türkçe
  • Yazar:Havva Özkan
  • Setli/Tekil:Tekil Ürün

  • 15 gün içinde ücretsiz iade. Detaylı bilgi için tıklayın.
  • Bu ürün Tohum Kitap tarafından gönderilecektir.
  • Münacaat Duaları (İlaveli Baskı) Havva Özkan / Kitap Kalbi Yayıncılık Basım Yılı: 2021
  • Baskı: 5
  • Sayfa Sayısı: 400
  • Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
  • Ebat: 13,5 x 19,5
  • Dil: Arapça, Türkçe
  • Cilt Durumu: Karton Kapak
  • ISBN: 6056138287
  • Yazar: Havva Özkan
  • Havva Özkan Hocanın Meşhur Münacaat Duaları Kitabı.. İlaveli Yeni Baskısıdır MÜNACAT DUALARI maddi ve manevi hastalıklara Peygamberimiz (S.A.V) ve Allah dostlarının diliyle edilen dualarını içine alan bir eserdir. Bu duadan bazıları afet duaları mahkeme için şeker sedef ve felç hastalıkları için fakirlik ve sıkıntıdan kurtulmak için olan dualardır. Daha bir çok duaların bulunduğu bu eseri maddi ve manevi her türlü istek sıkıntı ve dertlerinize Allah'ın izni ile çare olmaya vesile olabilecek nitelikte hazırlamaya gayret ettik. Gayret bizden tevfik Allah'tandır. Kitap içindeki bazı dualar... Mübarek gün ve geceler Afet Duaları Sedef Şeker Felç vb. Fakirlik ve sıkıntıdan kurtulmak için Peygamber duaları Çocukları olmayanlar için İsmi Azam duası Mahkeme için Karı koca muhabbeti için Şifa Ayetleri...
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 50 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bu ürün indirim kampanyasına dahil değildir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ

Ürünün Diğer Satıcıları (10)

Tahmini Kargoya Teslim: 3 gün içinde

Tahmini Kargoya Teslim: 3 gün içinde

400 TL'ye 15 TL İndirim

Tahmini Kargoya Teslim: 3 gün içinde

KİTAPSEPETTE

9.3

merchant-badge-image

Hızlı Teslimat: 2 gün içinde kargoda

DAHA FAZLA SATICI GÖSTER

Ürün Değerlendirmeleri

Henüz Yorum Yazılmamış.

Ürün Bilgileri

Ensari Yayınları Münacaat Duaları İlaveli Baskı

  • Münacaat Duaları (İlaveli Baskı) Havva Özkan / Kitap Kalbi Yayıncılık Basım Yılı: 2021
  • Baskı: 5
  • Sayfa Sayısı: 400
  • Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
  • Ebat: 13,5 x 19,5
  • Dil: Arapça, Türkçe
  • Cilt Durumu: Karton Kapak
  • ISBN: 6056138287
  • Yazar: Havva Özkan
  • Havva Özkan Hocanın Meşhur Münacaat Duaları Kitabı.. İlaveli Yeni Baskısıdır MÜNACAT DUALARI maddi ve manevi hastalıklara Peygamberimiz (S.A.V) ve Allah dostlarının diliyle edilen dualarını içine alan bir eserdir. Bu duadan bazıları afet duaları mahkeme için şeker sedef ve felç hastalıkları için fakirlik ve sıkıntıdan kurtulmak için olan dualardır. Daha bir çok duaların bulunduğu bu eseri maddi ve manevi her türlü istek sıkıntı ve dertlerinize Allah'ın izni ile çare olmaya vesile olabilecek nitelikte hazırlamaya gayret ettik. Gayret bizden tevfik Allah'tandır. Kitap içindeki bazı dualar... Mübarek gün ve geceler Afet Duaları Sedef Şeker Felç vb. Fakirlik ve sıkıntıdan kurtulmak için Peygamber duaları Çocukları olmayanlar için İsmi Azam duası Mahkeme için Karı koca muhabbeti için Şifa Ayetleri...
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 50 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bu ürün indirim kampanyasına dahil değildir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

Ürün Özellikleri

  • BoyutNormal Boy
  • Basım DiliTürkçe
  • YazarHavva Özkan
  • Setli/TekilTekil Ürün

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede