nükleer enerjiden günümüzde istifade yolları nedir / Nükleer enerji - Vikipedi

Nükleer Enerjiden Günümüzde Istifade Yolları Nedir

nükleer enerjiden günümüzde istifade yolları nedir

kaynağı değiştir]

Nükleer santralin iç yapısına baktığımızda, uranyumun fisyon tepkimesine girmesiyle oluşan enerji su buharının çok yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılmasını sağlar. Yüksek sıcaklıktaki bu buhar, elektrik jeneratörüne bağlı olan türbinlere verilir. Türbin kanatçıklarına çarpan yüksek enerjili buhar, bilinen şekilde türbin şaftını çevirir ve jeneratörün elektrik enerjisi üretmesi sağlanır. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan basınç ve sıcaklığı düşmüş buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğunlaştırıcıya gider ve su haline geldikten sonra tekrar bölünme ile açığa çıkan enerji ile ısıtılıp buhar haline getirilir ve döngü devam eder.

Tartışmalar[değiştir

performans ödevleri, proje ödevleri, lise performans ödevleri, proje ödevleri, nükleer enerji, nükleer enerji nedir, nükleer enerjiden istifade yolları, nükleer enerjiden nasıl yararlanılır

Sevgili okurlar; sizlere ilköğretim, ortaöğretim ve liselerde öğrencilerin korkulu rüyalarından biri olan ödev, performans ödevi ve proje ödevleri hakkında yardımcı olmak istedik. Öğretmenlerimizin öğrencilerin ders işleyişini, derse katılımını ve başarı oranlarını arttırabilmek adına verdikleri bu ödev şekilleri hemen hemen bütün dersler için verilmektedir. Ödev hemen hemen her hafta verilmekteyken performans ve proje ödevleri ise dönem sonu veya belli aralıklarla öğrencilere verilmektedir. Peki bu ödevlerin öğrencilere yararı nasıl olacak? Öğretmenlerimizin verdiği bu ödevleri siz sevgili öğrencilerimize ders ile alakalı bilgi birikiminizi, derse katılışınızı, derse karşı olan verimliliğinizi ve en önemlisi başarı notunuzu yükseltmesi gibi birden çok nedene sahiptir.

Nükleer Enerjiden Günümüzde İstifade Yolları Nelerdir?

Nükleer Enerji Nedir?

Nükleer enerji, atomun çekirdeğinden elde edilen bir enerji türüdür. Kütlenin enerjiye dönüşümünü ifade eden, Albert Einstein&#;a ait olan E=mc² formülü ile ilişkilidir. Bununla beraber, kütle-enerji denklemi, tepkimenin nasıl oluştuğunu açıklamaz, bunu daha doğru olarak nükleer kuvvetler yapar.

Nükleer Enerjiden Günümüzde İstifade Yolları Nelerdir?

  • Tıp
  • Gıda Güvenliği
  • Tarım
  • Tüketici Ürünleri
  • Enerji Üretimi
  • Bilimsel Araştırma
  • Sanayi
  • Uzay Çalışmaları
  • Askeri Araçlar

Nükleer Enerjinin Tarihsel Gelişimi

Nükleer, radyasyon, santral&#; Türkiye bu kavramlarla Çernobil ile tanıştı, çay içen bakan görüntüsü uzun süre hafızalardan silinmedi. Aslında Türkiye’nin nükleer macerası dünyayla aynı dönemde yeşermişti yani ’larda&#; Nükleer santral, enerji kaynaklarına alternatif oluşturması, yakıt maliyetlerinin düşüklüğü, dışa bağımlılığın azaltılması ve çevre kirliliği açısından en temiz enerji elde etme yöntemi olması nedeniyle tercih ediliyor.

Başlangıçtan itibaren eğitim ve insan güçü geliştirme, araştırma yapılacak merkez ve laboratuvar kurulması, çalışmaları koordine edecek yasal ve mevzuat çalışmaları, çeşitli üretim ve uygulamalar ile enerji üretimine dönük ihale çalışmaları gibi çok yönlü olarak yürütülen çalışmalarla günümüze gelindi. Dünya enerji üretiminde yeni yollar ararken nükleer enerji birçok ülke için en iyi alternatif olarak belirmişti ve nükleer santral inşaatları başlamıştı.

yılında &#;Atom Enerjisinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılması&#; amacıyla toplanan funduszeue.infoe Konferansından sonra, Türkiye’de yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kuruldu. Türkiye ’de Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın üyesi oldu. Türkiye&#;de ilk nükleer çalışma ve araştırmalar ise &#;de İstanbul&#;da Küçükçekmece gölü kıyısında kurulan 1 MW&#;lık TR-1 araştırma reaktörüyle başladı. (&#;ler de bu reaktörün gücü 5 MW&#;a çıkarıldı (TR-2).

Nükleer Enerjiden Günümüzde İstifade Yolları Nelerdir?

yılında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezince 1 MW gücünde TR-1 adında &#;Havuz&#; tipi bir deney reaktörü işletmeye alındı ama elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallerle ilgili ilk etütler yılları arasında yapıldı.

yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kuruldu ve TEK’e bağlı olarak kurulan Nükleer Enerji Dairesi yılı başında çalışmaya başladı.

Nükleer Enerjiden Günümüzde Kullanılan Alanları

Tıp: Nükleer teknolojinin kullanıldığı en önemli alanlardan biri de sağlık sektörüdür. Röntgen, ultrason, (MRI), ve bilgisayarlı tomografi (CT)  taramalarında tıbbi tanı amaçlı olarak nükleer teknoloji kullanılır. Kanser, kalp hastalıkları, nörolojik bozukluklar gibi hastalıkların tedavisinde radyasyondan faydalanılır. Bugün, modern hastanelerde kullanılan tüm işlemlerin yaklaşık üçte biri radyasyon veya radyoaktivite içermektedir. Bu işlemler mevcut olan en iyi ve en etkili hayat kurtarıcı yöntemler arasındadır, güvenli ve ağrısızdırlar, anestezi gerektirmezler ve pediatri hastalığından psikiyatriye kadar çok çeşitli tıbbi uzmanlık alanlarına yardımcı olurlar.

Nükleer teknolojisinin sağlık alanında nükleer tıp ve radyoloji olarak farklı uygulamaları vardır. Nükleer tıpta, radyoizotoplar vücudun içine verilirken, radyolojide X ışınları vücudun dışından vücuda nüfuz eder. Ayrıca, medikal aletler nükleer teknoloji kullanılarak sterilize edilir ve yeni üretilen ilaçlar onaylanmadan önce radyoaktif işaretleme ile test edilir.

Endüstri: Nükleer teknoloji endüstriyel sektörde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Endüstride nükleer teknolojinin kullanılması ölçüm ve otomasyon ile kalite kontrol süreçlerinin iyileştirilmesinde çok önemlidir.

Boru ve metallerdeki üretim ve kaynak hataları tespitinde,  tahribatsız muayenede, her türlü sanayi ürününün yoğunluk, kalınlık, kaplama kalınlığı ölçümünde X ve gama ışınları kullanılır. Sanayide kullanılan makinelerin performans ölçümleri, işleyişlerinin izlenmesi, izleyici adı verilen radyoaktif çekirdeklerden yararlanılarak yapılır.

Nükleer Enerjiden Günümüzde İstifade Yolları Nelerdir?

Bunlara ek olarak plastik üretiminde, kozmetik ürünlerde ve tek kullanımlık ürünlerin sterilizasyonunda kullanıldığı gibi ayrıca duman detektörleri, paratonerler ve televizyon gibi tüketici ürünleri içerdikleri az miktarda da olsa radyoaktif madde sayesinde çalışırlar. Ayrıca aydınlatma amacıyla kullanılan dijital saatler, çıkış işaretleri ve havaalanı pist ışıkları radyoaktif maddelerin kullanımına örnektir.

Tarım ve Gıda: Nükleer teknoloji tarım ve gıda alanında da sıkça kullanılır. Tarım alanlarında;

Tarım ürünlerini yok eden zararlı böceklerin engellenmesinde ya da böcek popülasyonunun kontrol altına alınmasında nükleer teknolojiden yararlanılmaktadır.

Nükleer teknolojiden yararlanılarak mutasyona uğratılan tohumlar daha verimli ve dayanıklı hale gelmektedir.

  • Gıdaların raf ömrünün uzatılması ve sterilazyonunda

Gıda ürünlerindeki bakterileri, böcekleri, kurtları öldürmek ve raf ömürlerini uzatmak amacıyla nükleer teknolojiden yararlanılır. Raf ömrünün uzatılması amacıyla ışınlanan gıdaları radyoaktif gıdalarla karıştırmamak gerekir. Gıdalara uygulanan ışınlanma dozu gıda üzerinde radyoaktiviteye yol açacak bir enerjiye sahip olmadığı gibi herhangi bir toksikolojik etkiye de sebep olmamaktadır.

Su Kaynakları ve Çevresinde: Radyoaktif izleme yöntemiyle yeni su kaynakları bulunabilir. Radyasyon sensörleri ve nötron kaynakları, yeni petrol ve gaz sahalarının potansiyelini maliyetli sondaj işine girmeden önce anlamamızı sağlar.

Nükleer teknoloji, çevredeki çeşitli kirletici faktörleri tespit ve analiz etmek için de kullanılır. Çevre kirliliğine neden olan kükürt dioksit, toprak seviyesindeki petrol döküntüleri, tarımsal atıklar, su kirliliği ve gaz salımları gibi sorunlara başarıyla uygulanmaktadır.

En çok uygulanan tekniklerden biri Nötronik Aktivasyon Analizidir. Bu teknik ile elde edilen gama spektrumları bilgisayarla işlenerek numunedeki kirletici faktörleri ve bunların konsantrasyonlarını tanımlar.

Ulaşım Araçlarında: Nükleer enerji, özellikle yakıt ikmali olmadan uzun süre denizde olması gereken gemiler veya güçlü itiş gücü olan denizaltılarında kullanılır. Küçük nükleer reaktörler tarafından desteklenen birçok denizaltı, buz kırıcısı uçak gemisi bulunmaktadır.

Performans/Proje Ödevleri;

Kategoriler EĞİTİM, Genel

TwitterFacebookWhatsappYazdırPinterest

Bölüm Radyasyondan Korunma

’lü yılların sonunda varlığının keşfedilmesinden sonra, radyasyon ve radyoaktivitenin birçok kullanım alanı keşfedilmiş ve bundan istifade edilmeye başlanmıştır. Tıp bilimi, radyasyonun giricilik özelliğinin kullanıldığı alanların ilkidir ve X-ışınları insan ile ilgili çalışmalarda ve tedavide devrimsel gelişmelere neden olmuştur. Fakat çok erken safhada yararlarının yanı sıra bazı riskleri de içerdiği anlaşılmış ve kişilerin radyasyondan korunması gerektiği ortaya çıkmıştır. Radyasyonun kullanımında faydalar ve riskler dengesi söz konusudur. Bu dengenin kurulmasına yardım etmek için radyasyon kaynakları, kullanımları ve etkileri anlayışının yayılmasının yanında radyasyondan korunma uygulamaları, teorisi, politikası ve mevzuatı geliştirilmiştir. 

Bilimsel ve Tıbbi Geçmiş

Radyasyon tipleri

Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya atom altı parçacıklar formunda bir enerjidir. Radyoaktivite, radyasyon yayan kararsız atom çekirdeğinde kendiliğinden olan değişimdir. Bu değişim, atomun bozunması olarak adlandırılır. Genellikle, radyoaktif atomlar, ilgili kimyasal elementin “radyonüklitleri” (ışıl çekirdekleri) veya “radyoaktif izotopları” olarak adlandırılırlar.

Parçacık veya elektromanyetik dalga formundaki radyasyon, etkileştiği atomların elektronlarını koparacak kadar yeterli enerjiye sahipse atomlar yüklü hale gelir ve iyonlaşmış olur. Bu da iyonlaştırıcı radyasyon olarak adlandırılır. Etkileşim sonucunda oluşan iyonlar, hücrelere hasar veren kimyasal değişimlere neden olabilecek kapasitedirler. Parçacık veya elektromanyetik formdaki radyasyon, atomları iyonlaştırmada yeterli enerjiye sahip değilse iyonlaştırıcı olmayan radyasyon olarak adlandırılır.

İyonlaştırıcı radyasyon alfa parçacıkları, beta parçacıkları, nötron veya gama ışınları ve X-ışınları olarak bilinen elektromanyetik radyasyon formunda olabilir. İyonlaştırıcı radyasyonun her bir tipi, madde (insan vücudu da dahil) ile farklı şekilde etkileşir ve bunların her biri, farklı tipteki malzemeyle etkin bir şekilde durdurulabilir (Şekil ).

Şekil Farklı Radyasyon Tipleri İçin Giricilik Mesafeleri

(Kaynak: Michigan Üniversitesi, USA)

Alfa parçacıkları, atomun çekirdeğinden yayılır ve iki proton ile iki nötron içerirler. Bu parçacıklar Helyum atomu çekirdeği ile aynıdır ve pozitif (+2) yüklüdürler. Ağır ve yüklü oldukları için madde içerisinde enerjilerini çabuk kaybederler. Alfa parçacıklarını bir kağıt tabakası veya insan vücudundaki ölü deri tabakası gibi az bir kalınlıktaki maddelerle durdurmak mümkündür. Alfa parçacıkları, doğrudan hassas hücrelerle temas edeceği için sadece ağız yolu ile vücuda alındığı ve teneffüs edildiği zaman insan sağlığı açısından tehlikeli olurlar.

Beta parçacıkları, atomun çekirdeğinden yayılan elektronlardır ve sadece bir negatif yüke sahiptirler. Bunlar, alfa parçacıklarına göre madde ile daha az etkileşime girerler ve böylece maddenin daha içlerine nüfuz edebilirler. Plastik veya metal gibi ince nesnelerle durdurulabilirler ve alfa parçacıklarında olduğu gibi ağız yoluyla vücuda alındığı veya solunduğu zaman tehlikelidirler. Işınlanma yeteri kadar büyük ise deriye radyasyon hasarı verebilirler.

Nötronlar, atomun çekirdeğinde bulunurlar ve çarpışma veya fisyon ile açığa çıkarlar. Proton ile yaklaşık aynı kütleye sahip elektriksel olarak yüksüz parçacıklardır. Yüksüz oldukları için madde ile zayıf etkileşime girerler ve dolayısıyla madde içerisine kolaylıkla nüfuz edebilirler ve kolayca durdurulamazlar. Kalın beton tabakası veya hidrojen atomları açısından zengin (su veya yağ gibi) bir malzemeyle durdurulabilirler.

Gama ışınları ve X-ışınları, her ikisi de elektromanyetik dalgalardır. Gama ışınlarının kaynağı atom çekirdeğidir ve atom elektron seviyelerindeki değişim sonucu meydana gelir. Röntgen ışınları da denilen Xışınları, görünür ışık ve mor ötesi ışınları gibi dalga şeklindedir. Bir atoma dışarıdan gelen veya gönderilen yüksek enerjili elektronlar o atomun ilk halkalarından elektronlar koparırlar. Atomdan kopan bu elektronun yerine daha yüksek seviyelerden (üst halkalardan) elektronlar atlayarak kopan elektronun yerindeki boşluğu doldururlar. Bu sırada ortaya çıkan enerji fazlalığı X ışını şeklinde dışarı salınır. Gama ve X-ışınlarının ikisi de yüksek enerjili elektromanyetik radyasyon formunda olduklarından madde ile daha az etkileşime girerler. En iyi, kalın kurşun tabakası veya yoğun malzemelerle durdurulabilirler. 

Radyasyon kaynakları

Radyasyon kaynakları doğal ve yapay olmak üzere iki kategoriye ayrılırlar: 

Doğal radyasyon

İyonlaştırıcı veya iyonlaştırıcı olmayan doğal radyasyon kaynakları “kozmik” veya “karasal” olarak tanımlanabilirler. Gökyüzünden gelen kozmik radyasyon, yıldızların oluşumu ve ömrünü tamamlaması gibi çeşitli olaylarla oluşmaktadır. Kozmik radyasyonun dünyada bizi ilgilendiren şimdiye kadarki en büyük yayıcısı güneştir. Karasal radyasyon ise dünyanın kendisinden gelmektedir ve yerkabuğunda başlangıçtan beri var olan bozunmalar ve kozmojenik radyonüklitlerle oluşurlar. Uranyum ve toryum elementi milyonlarca yıldır azar azar bozunarak iyonlaştırıcı radyasyon yayarlar ve en sonunda, kararlı ve radyasyon yaymayan kurşuna dönüşürler.

Uranyumun bozunma zincirlerinin üyelerinden birisi olan radon, dünya yüzeyine yakın bir yerde oluşursa atmosfere gaz halinde dağılır. Radyasyon, sadece direkt olarak dünyadaki kaynaklardan yayılmaz, aynı zamanda yaşadığımız yerdeki radyoaktif elementlerin çeşidine ve miktarına bağlı olarak az yada çok miktarda soluduğumuz atmosferde de bulunur. 

Bitkiler ve hayvanlar çevreden radyoaktif maddeleri soğurdukları için yiyeceklerimiz bile doğal olarak radyoaktiftir. Sonuç olarak, vücudumuzda özellikle kemiklerimizde az miktarda Karbon, Potasyum ve Radyum bulunmaktadır. Potasyum önemli bir besin mineralidir ve muz, potasyum açısından oldukça zengin olup radyoaktif izotop Potasyum içermektedir. Doğal olarak oluşabilen, aynı zamanda insan üretimi de olan (yapay) ve dünyadaki suların bir kısmında oluşan hidrojen izotopu Trityum, vücudumuzda özellikle yumuşak dokular ve kan dolaşımında az miktarda bulunur. 

Yapay radyasyon

Nükleer enerjinin ve bilimin gelişmesi, çeşitli yeni radyasyon kaynaklarının (yapay radyasyon) üretimini mümkün hale getirmiştir. Başlangıçta yerüstünde gerçekleştirilen nükleer silah denemeleri, dünyanın en üst atmosfer tabakasında çok miktarda radyoaktif maddelerin birikmesi ile sonuçlanmıştır. Kuzey Yarımküre nüfusunun büyük çoğunluğu ve Güney Yarımkürenin bir kısmı bu maddelerden kaynaklanan radyasyona maruz kalmış ve halen kalmaktadır.

’li yıllardan beri nükleer gücün gelişimi yakıt çevrimindeki çeşitli aşamalarda atmosfere ve sulara radyoaktivite salınmasına neden olmaktadır. Bu radyoaktivite salımı, çoğunlukla kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesi ve az miktarda da yakıt imalatı ve güç üretiminden kaynaklanmaktadır.

Radyasyon, keşfedildiğinden beri tıp biliminde oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. X-ışınının kullanılmasıyla önemli miktarda iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalınmaktadır. Son yıllardaki gelişme ise, cerraha cerrahi aletlerini insan vücudunda doğru şekilde konumlandırmasına olanak sağlayan gerçek zamanlı X-ışını görüntüleme sistemleridir. Gama ışınlarının diğer karmaşık tıp kullanım alanları, bilgisayarlı tomografi (CT) ve pozitron emisyon tomografisi (PET)’dir.

Radyasyon, tümör hücrelerini yok edebilmesi nedeniyle kanser tedavisinde de kullanılmaktadır. Radyasyon kaynakları, cerrahi olarak tümör hücresine yerleştirilebilmektedir (implant tedavisi). Sıvı radyasyon kaynakları ise kan dolaşımına enjekte edilmekte ve tümör hücrelerinde toplanabilmektedir. Bu yöntem, tiroit kanseri tedavisinde kullanılmaktadır. Hem hastalar hem de tıbbi görevliler için bütün bu işlemler birer iyonlaştırıcı radyasyon kaynağıdır. 

Radyasyon ışınlanmasının seviyeleri

İnsanların tipik olarak maruz kalacağı radyasyon seviyesi ne kadardır ve en önemli radyasyon kaynakları nelerdir? Birleşmiş Milletler Atomik Radyasyonun Etkileri Bilimsel Komitesi (UNSCEAR), ’ten beri bu bilgileri toplamaktadır ve her dört yılda bir tüm kaynaklardan alınan ortalama ışınlanma seviyelerini içeren rapor olarak sunmaktadır. Şekil ‘de UNSCEAR’nin yılı sonuçları gösterilmektedir. 

Şekil Toplum Işınlanmalarında Tipik Radyasyon Kaynakları ( mSv/yıl).

(Kaynak: UNSCEAR. Sources and Effects of Ionizing Radiation, Vol. 1, )

Radyasyon ışınlamasının etkileri

Herhangi bir ortamdan- örneğin insan vücudundan- geçen radyasyonun birincil sonucu enerjinin ortamda birikmesi, depolanmasıdır. Bir maddeden radyasyon geçmesi sonucunda o maddede enerji depolanması olur. Madde ile etkileşim sonucunda radyasyon enerjisini kaybederken, madde enerji kazanır. Radyasyon ışınlanmasını ölçmek için kullanılan birim, soğurulan enerji miktarını temel alır. Günümüzde radyasyon ışınlanması (doz olarak ifade edilir) gray (Gy) ile ölçülür ve 1 gray, maddenin 1 kg’ında 1 joule’lük enerji soğurulması meydana getiren radyasyon miktarı olarak tanımlanır.

İyonlaştırıcı radyasyonun bazı tipleri diğerlerine göre daha çok hasar verir. Mesela, alfa parçacıkları büyük kütleye ve elektrik yüküne sahip olduklarından oldukça kısa mesafede yüksek miktarda enerjiyi çarptığı hücreye iletirler ve hassas biyolojik dokularla temas ettiklerinde önemli hasarlara neden olabilirler. Nötronlar, atomlarla oldukça nadir etkileşime girer, ancak etkileştiğinde de etkileri büyük olabilir. Bu fiziksel sebeplerden dolayı, farklı tipteki radyasyonlara, fiziksel olarak depolanan enerji ile radyasyonun neden olacağı hasarın biyolojik olarak anlamlı hale getirilmesini sağlayan ağırlık faktörleri verilmiştir.

Biyolojik hasarı ölçmek için kullanılan birim Sievert (Sv), gray ile ifade edilen depolanan enerji miktarı ile ilgili ağırlık faktörünün çarpımına eşittir. Yüksek ağırlık faktörlerinde tahmin edilen hasarlar da büyük olur. Alfa parçacıkları için bu faktör 20, nötron için enerjisine bağlı olarak aralığında, gama ışını, beta ışını ve X-ışını için ise 1’dir.

Hasar tahminindeki hesaplamalarda, ışınlamaya maruz kalan vücudun tamamı veya hasar gören parçası ve dokusu dikkate alınmalıdır. Akciğer, karaciğer ve kemikler gibi farklı dokular, radyasyona karşı farklı duyarlılık gösterirler. Mesela, uranyum içinbiyolojik olarak anlamlı ışınlama alfa parçacıklarıdır. Bu parçacıklar, insan derisinden geçemezler ve bu yüzden genellikle derinin uranyum tozlarına maruz kalmasının bir zararı yoktur. Fakat aynı tozlar solunduğu zaman hassas akciğer dokularına ulaşmakta ve hücrelere oldukça hasar verebilmektedir. Bu durumda, aslında tek doku ışınlamaya maruz kalmıştır ve depolanan enerji sadece o dokuyla sınırlı kalmıştır. Bu ışınlamayı diğerlerine eşitlemek için araştırmacılar doku-ağırlık faktörlerini geliştirmişlerdir. 

Radyasyon ışınlanmasının biyolojik etkileri

Radyasyon, tüm zehirli ajanlar içinde üzerinde en çok çalışılan konulardan biridir. Kansere neden olan kimyasallardan farklı olarak dokunulmamasına, tadılmamasına veya koklanmamasına rağmen kolayca tanımlanabilir ve miktarı ölçülebilir. Madde içerisinden geçen radyasyonun fiziği kolayca anlaşılır ve bu da farklı miktardaki radyasyon ışınlanmasının insan üzerindeki etkilerinin bilimsel olarak incelenmesine olanak tanır.

İyonlaştırıcı radyasyon enerjisi, içinden geçtiği maddenin atomuna aktarılır. Su, vücutta en çok bulunan moleküldür ve oldukça kolay iyonlaşır. Radyasyonla normal olmayan kimyasal reaktiflik kazanır. Bu su molekülleri, insanın doku hücrelerindeki deoksiribonükleik asit (DNA) moleküllerinin yakınında bulunursa hücrelerin üretim merkezi olan DNA’lar zarar görebilir. Radyasyonla hasar gören hücrede üç farklı sonuç ortaya çıkabilir (Şekil ); 

  1. Hücre başarılı bir şekilde kendi kendini onarır.
  2. Kendi kendini onaramaz ve ölür.
  3. Kendi kendini onaramaz ve ölmez.

Şekil Radyasyondan Hasar Gören Hücrede Meydana Gelebilecek

Olası Biyolojik Sonuçlar

Uzun dönem etkilerin olasılığı üçüncü durum ile ifade edilebilir, hasar hücrenin kanserleşmesine neden olabilir. Ayrıca hasar gören hücreler yumurta ve sperm hücresi gibi üreme hücreleri ise DNA hasarı genetik bozukluklarla sonuçlanabilir. Burada özetlenen iki potansiyel durum, radyasyon sağlığı ile uğraşan bilim insanlarının temel ilgi alanıdır. 

İnsanların iyonlaştırıcı radyasyona maruz kaldıklarında oluşabilecek etkiler ise şu şekilde sınıflandırılmıştır:

  1. Erken etkiler; radyasyona maruz kalınır kalınmaz oluşan etkilerdir ve deterministik (belirli) etkiler olarak adlandırılır.
  2. Gecikmiş etkiler; etkileri yıllar sonra açığa çıkar ve stokastik (olası) etkiler olarak adlandırılır.

Deterministik etkiyle sonuçlanan radyasyon ışınlanmasının eşik doz seviyesi, insanlar için yaklaşık mSv civarındadır. Bu eşik dozun üstünde, doz miktarlarına bağlı olarak farklı biyolojik reaksiyonlar oluşmaktadır. Doz miktarı arttıkça etkilerin şiddeti de artmaktadır (Şekil ). Neyse ki yüksek dozda radyasyon ışınlanması olan kazalar oldukça azdır ve yüksek dozda radyasyon almış kişiler için tıbbi tedavi imkanları oldukça gelişmiştir ve gelişmeye de devam etmektedir.

Stokastik etkilerin kesin olarak oluşması söz konusu değildir, fakat ışınlanma miktarı arttıkça oluşum olasılığı da artmaktadır. Stokastik etkilerin en önemli çeşidi kanserdir (lösemi-kan kanseri). Teorik olarak üreme hücreleri ışınlamaya maruz kaldığında genetik bozukluklar olabilir. Ancak, Hiroşima, Nagasaki ve Çernobil’de meydana gelen olaylar sonrası hayatta kalan insanlar üzerinde yapılan çalışmalarda herhangi bir genetik bozukluk gözlenmemiştir.

Şekil Yüksek Dozlarda Radyasyonun Deterministik Etkileri

Yüksek dozlardaki riskler

55 yıl önce Japonya’ya atılan atom bombasından radyasyona maruz kalıp sağ kalan insan tıbbi olarak gözlenmiştir. Bu gruptaki insanların yaklaşık %20’sinin ölüm sebebi kanserdir. Bu ölüm oranı, yaklaşık batı toplumlarındaki benzer nitelikteki gruplar için geçerli olan ortalama değerdir. Atom bombasının etkilerine maruz kalmayan Japonlarla bir karşılaştırılma yapıldığında, atom bombası sonucunda hayatta kalan gruptaki kanser ölümlerinin yaklaşık ’ünde bombanın etkisi sonucunda aldıkları radyasyonun etkisi bulunmaktadır.

Japonya’daki atom bombasının da dahil olduğu yüksek dozlu kazalardan elde edilen bilgiler kullanılarak doz-tepki eğrisi oluşturmak mümkündür. Bu eğri, belirli seviyedeki ışınlar ile kanserden ölüm riski arasında bir ilişki kurmak için kullanılır. Alınan her bir sievert ışınlama dozu için toplam yaşam riski (kanser için) %20’den %25’e yükselir. 

Düşük dozlardaki riskler

Radyasyonun biyolojik etkileri hakkında bilinenlerin yanı sıra bilinmeyenler de vardır. Bugüne kadarki istatistikler göreceli olarak yüksek dozları temel almıştır. Yüksek dozdaki radyasyon ışınlamasının kanser riskini ne kadar arttıracağı bilinmektedir. Ancak, düşük radyasyon dozlarının aynı etkiyi gösterip göstermeyeceği bilinmemektedir.

Yüksek doz gruplarından alınan bilgiler, doz miktarı ile kansere yakalanma riskinin artmaya başladığı doğal seviyenin üstündeki yaklaşık mSv değeri arasında bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Bu seviyenin altındaki ışınlama çalışmalarında istatistiğe ait herhangi bir hasar olayı gözlenmemiştir. mSv altında radyasyon dozu alan gruplarda kanser artışı gerçekleşmemiştir.

Yüksek dozlarda radyasyonun kansere neden olduğu bilinmesine rağmen düşük dozdaki radyasyon ışınlamasının kansere neden olmadığını söylemek mantıklı olarak kabul edilemez. Çünkü, konu ile ilgili biyolojik mekanizmaların anlaşılması tamamlanmamıştır.

Herhangi bir seviyedeki radyasyon dozunun biraz da olsa risk taşıdığı ve riskin de dozla orantılı olduğu kabulleri doğrusal eşiksiz hipotez ( linear no-treshold hypothesis (LNT)) olarak bilinir. Bu hipotez radyasyondan korunma uygulamaları ve mevzuatları için en önemli temeli oluşturur ve oldukça tutarlı bir modeldir. Düşük dozlarda kanser riskinin olduğuna dair kesin bir bilimsel sonuç olmamasına rağmen, gerekli tedbirler alınmalıdır. 

Radyasyondan Korunma Sistemi ve Düzenleyici Esaslar

Radyasyondan korunmanın amacı, yararlı ışınlanmalara izin verirken radyasyonun potansiyel zararlı etkilerine karşı insanların korunmasıdır. Dünyada yaygın olarak uygulanan radyasyondan korunma sistemi, ’de Uluslararası Radyoloji Kongresi’nde Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICRP) kuruluşundan bu yana yukarıda bahsedilen ışınlanmış gruplarda yapılan çalışmalardan elde edilen bilgiler ve radyasyonun bitkiler ve hayvanlara (flora ve fauna) olası etkileri de dikkate alarak geliştirilmektedir. Dünya genelinde kabul gören bu sistem üç temel ilkeyi esas alır:

  • Işınlamaya neden olan uygulamaların gerekçelendirilmesi,
  • Korunmanın optimizasyonu,
  • Bireylerin ışınlanmalarının sınırlandırılması (doz sınırları).

Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonunun Tavsiyeleri şeklinde yayınlanan dokümanlar tüm ulusal düzenleyici kuruluşlar tarafından takip edilmektedir. ICRP komisyonu yılda bir defa toplanmakta ve yeni gelişmeleri içerecek tavsiyelerde bulunmaktadır. ICRP tarafından yılında yayımlanan bu tavsiyeler yılında güncellenmiştir ve iyonlaştırıcı radyasyona karşı kişilerin korunmasının sağlanmasına yönelik tavsiyelerin yanı sıra flora ve faunanın da korunmasına yönelik özel tavsiyeler içermektedir.

ICRP tavsiyeleri, UAEA tarafından yayımlanan Temel Güvenlik Standartları (BSS) gibi uluslararası standartlara ve Avrupa Birliğinin direktifleri (96/29/EURATOM) gibi bölgesel düzenlemelere de aksettirilmektedir.

Radyasyondan korunmanın temel ilkeleri sıralanırsa;

Uygulamaların Gerekçelendirilmesi

İlke olarak, gerekçelendirilmedikçe uygulamalara izin verilmemelidir. Bu durumlarda karar kriteri sadece bilimsel görüşlere dayandırılmamalı, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve etik faktörlerde göz önünde bulundurulmalıdır. Bilimsel komite değerlendirme yapabilir ve riskler hakkında bilgi verebilir ama sonuçta demokratik süreçlerin işletilmesiyle risk-sebep uygulamasının gerekçelendirilmesine karar verecek toplumdur. İlkeler, durum bazında temel alınarak uygulanmalıdır. İnsanların ışınlanmasına karar verecek kişiler, uygulamanın gerekçelerini hazırlamak zorundadır.

Genel durumlarda X-ışınlarının tıbbi kullanımlarının gerekçelendirilmesi rutin olarak yapılmaktadır. Yine de tıbbi personelin X-ışını uygulamasından önce her bir ışınlama getirisini dikkate alması gerekir. Ayrıca, kesin teşhisten beklenen faydaya karşı kanser oluşum riskinde oldukça ufak bir artış olabileceği de değerlendirilmelidir. 

Optimizasyon

Korunmanın optimizasyonu ilkesi sadece gerekçelendirilmiş uygulamalara uygulanır. Bütün ışınlamaların mümkün olan en düşük doz değerinde (ALARA-as low as reasonably achievable) tutulması gerekir. Optimizasyonun (veya ALARA’nın) amacı, ışınlanmayı sıfıra indirmek değil riskleri, bulunduğu koşullarda kabul edilebilir seviyeye düşürmektir. “Bilim ve toplum yargılarında kabul edilebilir seviye nedir?” sorusu önemlidir.

Radyasyon kaynaklarının boyutunun küçültülmesi, ışınlamaya maruz kalan personelin çalışma zamanının sınırlanması ve insanlar ile radyasyon kaynakları arasındaki mesafenin arttırılması, zırhlama malzemelerinin kullanılması gibi uygulamalarla bu optimizasyon yapılabilir. Optimizasyon işleminde dikkate alınacak önemli unsurlardan biri de herhangi bir işlemde ışınlamaya maruz kalan insanların sayısı ve dozların bölgesel dağılımlarıdır.

Sınırlama

ALARA testi kullanılarak dozların optimize edildiği yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bireyler, belirlenen doz sınırları üzerinde ışınlanmaya maruz kalmamalıdır. Toplum üyeleri için ulusal ve uluslararası olarak kabul edilen ışınlama sınır değeri yıllık 1 mSv’dir. Radyasyon çalışanları için uluslararası sınır beş yılda toplam mSv’dir (yılda 50 mSv değerini aşmayacak şekilde). Bazı ulusal otoriteler çalışanlar için yıllık 20 mSv değerini uygulamaktadır.

Doz sınırları, karayollarındaki hız sınırları gibi korkunç sonuçlar oluşturacak veya oluşturmayacak değerlerle sınırlı değildir. Sadece, toplum ve hükümetlerin tercihinin, bu sınırların üstünde rutin uygulamaların yürütülmesine izin vermemesidir.

Herhangi bir gerekçelendirilmiş uygulama için radyasyondan korunma optimize edilmelidir. Bireylerin ışınlanması mümkün olan en düşük doz değerinde ve uluslararası düzenleyici sınırların altında olmalıdır. 

Nükleer endüstride radyasyondan korunma

Radyolojik korunma, nükleer endüstrinin en önemli güvenlik meselesidir. Çünkü uranyum, izotopları ve nükleer fisyon radyasyon yaymakta, ayrıca atıklar oluşmaktadır. Nükleer yakıt çevriminin değişik bölümlerinde farklı radyasyondan korunma meseleleriyle karşılaşılmaktadır. Mesela, uranyum madenciliğinde çalışanlar uranyum ve ürünlerinin tozuna maruz kalırlar. Bunlar solunduğunda akciğerler için tehlikeli olabilirler. Bu yüzden, madenin gerekli uygun havalandırma sistemi ve işçilerin solunumla ilgili korunma sistemlerinin olması gereklidir. Alfa yayıcı radyonüklitler de nükleer yakıt çevriminin ilk kısmında en önemli potansiyel tehlike kaynaklarıdır.

Genellikle, nükleer güç santrallerinde çalışanların radyasyon ışınlanması, Kobalt gibi gama-yayıcı radyonüklitlerden kaynaklanmaktadır. Çalışanlar, santraldeki sistemlerin (pompa ve reaktör soğutma suyu sistemi gibi) bakımı esnasında bu tehlikeye maruz kalabilirler. Normal işletme esnasında bu sistemler zırhlanmakta ve çalışanlar tehlikeli alanlar dışında tutulmaktadır. Bakım esnasında çalışanların korunması, zırh sistemlerinin kullanılmasıyla ve görev sorumluluklarının uygun olarak seçilmesiyle sağlanmaktadır.

Çevrenin sürekli izlenmesi nükleer tesisler için bir zorunluluktur.

Metin Kutusu: Çevrenin sürekli izlenmesi nükleer tesisler için bir zorunluluktur.Kullanılmış yakıt işlemleri esnasında gene gama yayıcı radyonüklitler açığa çıkmaktadır. Düşük ve orta seviyeli atıklarla birlikte Kobalt da önemli bir radyasyon kaynağıdır. Yüksek seviyeli atıklar ve kullanılmış yakıtlardaki Sezyum ve Stronsiyum gibi fisyon ürünleri önemli radyasyon kaynaklarıdır. Atık yönetimindeki radyasyon ışınlanması, özel tasarım tesisleri, malzemesi ve prosedürlerinin kullanılmasıyla azaltılabilir.

Nükleer yakıt çevriminin bazı bölümlerinde çevreye az miktarda radyoaktivite yayılır. Bu daha çok kullanılmış nükleer yakıtın yeniden işlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Çevrenin ve halkın korunması için bunun azaltılması ve ölçülmesi gerekir. Hava ve su akımlarının filtre edilmesi ve saflaştırılması, radyoaktivite samlını azaltır ve nükleer tesislerin etrafındaki dış çevre kontrol ölçümleriyle bu sistemler kontrol edilir.

Kaza Durumunda Müdahale

Hiçbir insan faaliyetinde sıfır risk yoktur. Radyolojik faaliyetlerde de oldukça yüksek seviyede güvenlik olmasına rağmen, çalışanların ve halkın ışınlanacağı kazalar olabilir. Bu kazalar Çernobil’de olduğu gibi uluslararası kapsamlı da olabilir. Bu yüzden, Uluslararası kamuoyu nükleer kaza acil eylem hazırlıkları ve nükleer kaza yönetimi için ayrıntılı programlar ve yaklaşımlar geliştirmektedir.

Bu yaklaşımlar ve programların amacı kaza ile ilgili olayların sonuçlarını azaltmaktır. Nükleer kaza acil eylem hazırlıkları, acilen uygulanacak plan ve prosedürlerin geliştirilmesini içermektedir. Birçok kaza senaryosu düşünülür ve üzerinde çalışılır. İlgili birimlerle işbirliği yapılarak temel bir organizasyon yapısı geliştirilir ve koşullara göre değişen eylem planları hazırlanır. Bu esnek planlar her zaman hazır tutulur ve tatbikatlar ile sınanır.

Hazırlık programlarında geliştirilen organizasyon yapısı emirlerini, iletişim sistemlerini, çeşitli otorite ve hizmet sorumluluklarının dikkatli tanımlanmasını ve personelin eğitimini kapsar. Dünyadaki bütün nükleer tesislerin yerel ve ulusal otoritelerle bağlantılı planları ve yapıları vardır. Kaza esnasında karar verecek olan kişiler, düzenli olarak teknik uzmanlar ve birbirleri tarafından eğitilirler. Birçok ülkede nükleer santralin çevresindeki halk bilgilendirilir ve eğitim uygulamalarına katılır.

Büyük nükleer tesislerde özellikle güç santrallerinde kazaların ilerlemesini durdurmak için birçok engel sistemleri vardır. Genellikle, saatler ve günlerce süren koruyucu önlemlerin alınması gerekir.

Nükleer ve radyolojik acil durumların ilk basamağında alınması gereken üç tip önlem vardır:

  • Sığınma: Açığa çıkan radyoaktivite bulutunun etkisini azaltacak basit bir yoldur. Rüzgar veya hava ile radyoaktif bulut dağılana kadar evin içine sığınılır, tüm pencereler ve havalandırma sistemi kapatılır.
  • Tahliye: Bu önlem açığa çıkması beklenen radyoaktivite miktarının fazla olması durumunda uygulanır. Açıkçası, tahliye radyoaktivite salımı olmadan ve meteorolojik tahminler ile desteklenmesi durumunda çok etkili bir önlemdir.
  • İyot tabletleri: Radyoaktif olmayan, kararlı formdaki iyot bileşikleridir. Kararlı iyot, fisyon sonucunda üretilen ve nükleer güç tesislerindeki ciddi kaza sonucunda açığa çıkan radyoaktif iyodun etkisini büyük ölçüde azaltır. Vücudumuza giren radyoaktif iyot tiroit bezlerinde birikir ve yüksek dozlarda, özellikle çocuklarda kansere neden olur. Aynı şekilde, radyoaktif iyot süt ve diğer besin maddelerinde birikir ve aynı etkiyi yaratır. İyot tabletlerinin alınmasıyla tiroit bezleri radyoaktif olmayan, kararlı iyotla doyurulmuş olur ve vücuda giren fazla iyot, ter veya idrar yoluyla kolayca atılır.

İyot tabletlerinin dağıtılması sığınma veya tahliye önlemlerine ek olarak yapılmalıdır.

Kaza Sonuçlarının Hafifletilmesi

Acil durumlar kontrol altına alındığı ve halkın korunması sağlandığı zaman uzun süreli iyileştirme çalışmalarına başlanmalıdır. Bu da genellikle çevrede depolanan kirlilik seviyesinin belirlenmesi, bireylerin aldığı dozların tespit edilmesi ve uygun temizleme ve tıbbi takip programlarının geliştirilmesi şeklinde yapılır. Bunların içinde en önemlisi özellikle tarım için kullanılan arazilerin temizlenmesidir.

Çernobil kazası gibi çok ciddi kirlenmelerin olduğu durumlarda toprağın üst tabakasının ve bitki örtüsünün kaldırılarak uzaklaştırılması veya yerel ürünlerin tüketiminin kısıtlanması gibi önlemler alınarak kazadan önceki koşullara geri dönülebilir.

kaynağı değiştir]

Nükleer enerji, günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir. Petrol ve doğalgaz'ın bazı ülkede geniş rezervler halinde bulunması ve bu kaynakların yenilenemez oluşu birçok ülkeyi nükleer araştırmalara ve nükleer enerjiden faydalanmaya yönlendirmiştir. Bugün Dünya üzerinde 'den fazla nükleer enerji santrali vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik ihtiyacının %15'ini sağlayacak kapasitede çalışmaktadılar. Örneğin Fransa, elektrik ihtiyacının %77'sini nükleer reaktörlerinden sağlamaktadır.

Nükleer enerjiye karşı çıkanlar ise tükenmiş yakıt bertarafı, santral güvenliği ve kaza riski (bkz. nükleer erime) gibi nedenleri öne sürmektedir.

Bugüne kadar çevreye zarar verebilecek ölçüde büyük 4 tane nükleer santral kazası gerçekleştiği bilinmektedir. Bunlardan ilk 2'si alınan önlemlerle çevrelerine herhangi bir zarar vermediği söylenirken, 3. olarak gerçekleşen Çernobil Faciası doğaya ve insanlara çok büyük zararlar verdiği bilinmektedir, 4. Fukuşima Faciası ise Çernobil Faciasını tehlike seviyesi olarak geçtiği belirtilmiştir.

Bu kazalar:

1) yılında İskoçya'da meydana gelen Windscale kazası; bu kazada reaktörün civarına bir miktar radyasyon yayılmakla beraber ölümle veya akut radyasyon hastalığıyla sonuçlanan bir olay meydana gelmemiştir.

2) yılında ABD'de meydana gelen Three Mile Island kazası; normal bir işletim arızası, ekipman kaybı ve operatör hatası ile kazaya dönüşmüş, ancak kısmi reaktör kalbi ergimesi meydana gelmesine rağmen reaktörü çevreleyen beton koruyucu kabuğun sayesinde çevreye ciddi bir radyasyon sızıntısı olmadığı söylenmiştir.

3) yılında Ukrayna'da meydana gelen Çernobil reaktör kazası; tek kelimeyle bir faciadır. Kazanın nedenleri; operatörlerin güvenlik mevzuatına aykırı olarak santralde deney yapmaları sonucunda reaktördeki ani güç artışı, reaktörde aşırı basınç oluşumu ve santral tasarımında derinliğine güvenlik prensibine aykırı olarak, reaktörü çevrelemesi gereken bir beton koruyucu kabuğun inşa edilmemiş olması olarak özetlenebilir.

26 Nisan 'da Ukrayna'daki Çernobil nükleer reaktöründe meydana gelen patlama ve sonucunda yayılan radyoaktif madde Ukrayna, Belarus ve Rusya'da yaşayan insanın tahliyesine, 56 kişinin ölümüne, doğrudan ilişkili kanser vakasına ve kişinin sağlığının ciddi şekilde etkilenmesine sebep olmuştur [1]. Nükleer kalıntıların ürettiği radyoaktif bulut patlamadan sonra tüm Avrupa (Türkiye'de özellike Karadeniz ve Marmara bölgesi) üzerine yayılmış ve Çernobil'den yaklaşık &#;km uzaklıktaki İsveç Formsmark Nükleer Reaktöründe çalışan 27 kişinin elbiselerinde radyoaktif parçacıklara rastlanmış ve yapılan araştırmada radyoaktif parçacıkların İsveç'ten değil Çernobil'den gelen parçacıklar olduğu tespit edilmiştir.

4) yılında Japonya'da meydana gelen Fukuşima I Nükleer Santrali kazaları; Fukuşima I Nükleer Santrali kazaları büyüklüğündeki 11 Mart günü olan Tōhoku depremi ve tsunamisi sonrasında meydana geldi. Honşu adası açıklarında meydana gelen bu deprem, Japonya'da büyük bir tsunamiye yol açtı. Tsunami Japonyaya çok büyük zarar verdi, ve nükleer enerji santrallerinde arızalar meydana getirdi.

Günümüzde dünyanın birçok yerinde ve Türkiye'de de nükleer karşıtı gruplar oluşmuştur. Bunlardan en ünlüleri; Yeşiller Partisi, Yeşil Barış (Greenpeace), Nükleer Karşıtı Platfom (NKP) Anti-Nükleer Cephe ve bu konuda öne çıkan bireysel tepkilerdir. Nükleer enerji santralı yapılması istenilen Sinop ve Akkuyu'da ayrıca yerel bazlı nükleer-karşıtı örgütlenmeler de mevcuttur.

Ayrıca bakınız[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası