iskat nedir fetva meclisi / İskat nedir, böyle bir şey var mıdır? · Fetva Meclisi

Iskat Nedir Fetva Meclisi

iskat nedir fetva meclisi

Sual: Derslere çalışılan veya imtihana girilecek günlerde oruç tutmamak uygun mudur?
CEVAP
Oruç tutmak, derslere, imtihana engel olmaz. Bilakis destek olur. Mide çok doyarsa insanın kafası o kadar çalışmaz. Aç olanın zekâsı keskin, anlayışı kuvvetli olur. Bu, daha işin tıbbi yönü. Allahü teâlânın rahmeti ihsanı ise ayrı. Onu akıl almaz. Ders için oruç tutmamak haram olur. Ramazan günü oruç tutmak büyük nimettir. Bu nimetten mahrum kalmamalı, oruç tutmayı ganimet bilmelidir. Bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizî)

Başka zaman ömür boyu oruç tutulsa Ramazanda tutulan bir orucun sevabına kavuşulmaz. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allahü teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle Cehennem ateşinden 70 yıl uzak tutar.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]

Yemek artığı ve pirinç tanesi
Sual:
Diş arasında kalan, nohuttan küçük yemek artıklarını yutmanın orucu bozmayacağı bildiriliyor. Peki, nohuttan küçük bir pirinç veya buğday tanesini yutmak orucu niye bozuyor?
CEVAP
Diş arasında kalan yemek artığı, dışarıdan alınmış olmuyor. Pirinç tanesi dışarıdan alınıyor. Oruçluyken, pişmiş bir pirinç tanesi, nohuttan küçük olduğu halde yenirse kefaret de gerekiyor. Pişmemiş pirinç yenirse kaza gerekiyor; ama dinimizin emrine göre, diş arasında kalan pişmiş pirinç tanesi [pilav] yutulursa oruç bozulmuyor. Namaz esnasında yutarsa namaz da bozulmuyor; ama dışarıdan bir pirinç tanesi alıp yutsa namazı bozuluyor. Demek ki, diş arasında kalanı yutmakla, dışarıdan alıp yutmak farklıdır.

Kıt aklımızla dini hükümleri incelemek, mukayese etmek, hikmetini anlamaya çalışmak bir hastalıktır. Bundan çok sakınmalı. Akılla mantıkla din olsaydı, Peygamberler gönderilmez, dini hükümler bildirilmezdi.

Kaza ve kefaret
Sual:
Oruçluyken, pişmiş bir pirinç veya bir mercimek yenirse kefaret gerekiyor da, bunların pişmemişi yenince niye kaza gerekiyor?
CEVAP
Bunun gibi, az tuz yemek kefaret gerektirirken, bir kaşık tuz yemek kefareti gerektirmez.

Toprak yemek kefareti gerektirmezken, alışmış kimsenin kilermeni denilen toprağı yemesi kefaret gerektirir.

Fındığı kabuğuyla yutmak kefaret gerektirmez, ama kabuğunu çıkarıp içini yutmak, gerektirir.

Pişmemiş pirinç, ilaç ve gıda olarak yenmesi âdet olmadığı için kefaret gerektirmiyor. Demek ki ölçü, ilaç ve gıda olarak yenmesinin, âdet olup olmamasına bağlıdır.

Kilermeni de topraktır, ama ilaç olarak yenirse kefaret gerektiriyor. Aşeren hamile kadınlar veya bazı çocuklar, kil ve kireç gibi toprak yerler. Bunların da bu hususa dikkat etmeleri gerekir.

Sual: Abdest alırken hata ile boğazına su kaçan, orucu bozulduğu için yiyip içse, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Orucu kasten bozmadığı için, yalnız kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, sonra bilerek yiyip içmeye devam ederse, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içmeye devam ederse kaza lazım olur, kefaret lazım olmaz. Eğer unutarak yiyip içmenin orucu bozmadığını bildiği halde, kasten yiyip içmeye devam ederse, hem kaza, hem de kefaret lazım olur.

Sual: Ramazanda birkaç gün oruç tutmadım. Kefaret gerekir mi?
CEVAP
Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Önce tutulmayan oruçlar için tevbe edilir. Sonra gününe gün yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza gerekir, kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu mazeretsiz bozmanın cezasıdır.

Sual: Sefere çıkacağım diye orucu niyet etmedim. Güneş doğduktan sonra yiyip içtim. Kaza mı kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kefaret oruç tutmamanın değil, niyetli orucu kasten bozmanın cezasıdır. Mazeretsiz oruç tutmamak haramdır ama kefareti gerektirmez. İmameyne [imam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammed’e] göre ise, öğleden bir saat önceye kadar niyet etme imkanı varken kasten yiyip içtiği için kefaret gerekir. Ama öğleden sonra yiyip içse idi, niyet etme imkanını kaçırdığı için imameyne göre de kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Fetva imameyne göre değil, imam-ı a’zama göredir. Niyetsiz oruç ne zaman açılırsa açılsın kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Sual: Güneş doğduktan sonra niyet eden kimse, bu orucunu öğleden önce veya sonra bozduğunda, kaza mı kefaret mi gerekir?
CEVAP
Niyet imsak vaktinden sonra olduğu için her iki halde de kaza gerekir.

Sual: İmsak vaktinden sonra, seferden memleketine dönse, oruca niyet etse ve bu niyetli orucunu kasten bozsa, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Oruca imsak vaktinden sonra niyet ettiği için kefaret gerekmez, kaza gerekir.

Sual: Kasten orucunu bozan kimse, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, yine de kefaret gerekir mi?
CEVAP
Öyle bir durum vaki olursa kefaret gerekmez. Mesela kadının hayzı başlasa, yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat sefere çıksa, kefaret gerekir. Çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

Niyetsiz oruç
Sual:
Gece çalışıyorum. Ramazan orucuna niyet etmeyi unutup yattım. Uyandığımda öğle ezanları okunuyordu. Artık niyet edilmez dediler. Ben de belki bir çaresi vardır diye akşama kadar bir şey yiyip içmedim. Oruçlu gibi durdum. Bu orucu kaza etmem gerekir mi?
CEVAP
Niyetsiz oruç sahih olmaz. Kaza etmek gerekir. Ancak bunun gibi istisnai durumlarda, ibadeti kurtarmak için, zayıf da olsa başka kavil veya diğer hak mezheplerde bir çaresi varsa, o taklit edilerek ibadet kurtarılır. Hanefî mezhebindeki müctehid imamlardan İmam-ı Züfer’e göre, niyetsiz oruç sahihtir. Bu imama göre, niyet unutulmuşsa veya herhangi bir sebeple niyet edilmemişse, o gün orucu bozan bir şey de yapılmadıysa, oruç tutulmuş olur. Böyle zaruri durumlarda İmam-ı Züfer’in kavliyle amel edilir.

Sual: Mastürbasyon kaza gerektirir deniyor. Bana göre kasten orucu bozuyor, ben kefaret gerekir diyorum. Hangi kitapta kaza gerektiği yazılıdır?
CEVAP
Mastürbasyon için yalnız kaza lazım olduğu, Fetava-i Hindiyye, Bahrürraik ve Dürr-ül-muhtar kitaplarında yazılıdır. Kefaret gerektirmez. Akıl ile din olmaz. Dinde nakil şarttır.

Sual: Dayanamayıp orucunu bozana kaza mı gerekir?
CEVAP
Gerçekten dayanamamışsa, kaza gerekir.

Sual: Yemekhanede birkaç kişiyi yerken görüp, biz de dalgınlıkla vakte dikkat etmeden vakit girdi sanıp da iftarı açtık. Sonra takvime baktık ki akşam deymiş. Kasıtlı bozmadığımız için sadece kaza gerekir değil mi?
CEVAP
Evet kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olunca abdestte ağza burna fazla su çekilmese olur mu?
CEVAP
Evet olur.

Sual: Bazı imsakiyeler, Türkiye Takvimi'nden farklıdır. Hangisine uymak ihtiyatlı olur?
CEVAP
İhtiyata riayet etmek tedbirli ve temkinli hareket etmek elbette iyi olur. Türkiye Takvimi'ne göre hareket edilmelidir. Yoksa oruçlar tehlikeye girer. Türkiye Takvimi'nin hesapları yüz yıldır uygulanan hesaplardır. [Farklı Ramazan İmsakiyeleri kısmında geniş bilgi var.]

Sual: Bazıları diyor ki, Ramazanda orucun ilk gününü tutmazsak diğerlerini de tuttuğumuz zaman gerektiği zaman bozabilirmişiz. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Öyle bir şey yok. Ramazanda her gün oruç tutmak farzdır. Böyle hurafelere inanmamak lazım. İnsan sağlık durumuna göre, ilk günler tutamaz da sonraki günler tutabilir veya ilk günler tutar da hastalanınca diğer günler tutamaz. Bu hallerde ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ilmihal kitaplarında vardır. [Böyle hurafelere inanmamak için dinimizi öğrenmemiz lazım. Dinimizi doğru öğrenmek için de, ehli sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek hazırlanan, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabını okumayı tavsiye ederiz. funduszeue.info adresinden okunabilir ve temin edilebilir.]

Sual: Oruçluyken misvak kullanmak mekruh mudur?
CEVAP
Mekruh değildir. Şafii’de öğleden sonra kullanmamak iyi olur, çünkü ağızdaki kokuyu giderdiği için, öğleden sonra misvaklanmayı mekruh sayarlar. (Oruçlunun ağız kokusu Allah için sevimlidir. Öyle ise Allahü teâlâya sevimli gelen bir şeyi biz niye yok edelim) derler.

Şeytani rüya
Sual:
Ramazanda şeytani rüya görülür mü?
CEVAP
Görülmez. Nefsani rüya görülür

Şeytanlar bağlanır
Sual:
Ramazanda şeytanların azgınları mı bağlanır?
CEVAP
Hayır, hepsi bağlanır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için, vesvese veremezler. Ramazanda, esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir.

Sual: Ramazan ayı, niçin bazen 29, bazen 30 gün oluyor?
CEVAP
Ramazan-ı şerif kameri aylardandır. Kameri aylar 29 veya 30 gün olur. Kur’an-ı kerimde, Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğu bildirilmektedir. (Bekara ) Ramazan ayı otuz çekerse 30, yirmidokuz çekerse 29 gün oruç tutmak farzdır. Bütün farz ibadetler Allahü teâlânın emridir.

Sual: Oruç tutmayan işçiye, Ramazanda yemek verilir mi?
CEVAP
Yemek verilmez, yemek parası verilebilir.

Sual: Yazın kazaya kalmış oruçları, kışın kaza etmek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Hacda şükür kurbanı yerine ceza olarak oruç tutmak caiz mi?
CEVAP
Caiz olmaz. Ancak israfı önlemek için caizdir.

Sual: İmsak vaktinden sonra kazaya niyet edenin orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.

Sual: Seferdeki kimseye, evine gelince tutmadığı oruçları kaza etmek farz mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Ramazanın son günü, bugün bayram diyenlere aldanıp, orucunu bozana, kaza mı lazım olur?
CEVAP
Kaza lazım olur.

Sual: Erzurumlu, yazın orucu, Adana’da tutsa, daha sevap mı?
CEVAP
Hayır. Sıkıntı kendiliğinden gelirse sevap olur.

Sual: (Başkası yerine oruç tutulmaz) hadisi hangi kitapta var?
CEVAP
Tahtavi haşiyesinin sayfasında var.

Sual: Kaza orucunu davette bozmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Söylentilere inanıp, Ramazan diye, Şabanın 29’unda oruca niyet ettim. Doğrusunu öğrenince bozdum. Kaza gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez.

Sual: Bir kimse akşam namazından önce uyusa veya bayılsa öbür gün öğleyin uyansa hemen oruca niyet edebilir mi?
CEVAP
Artık niyet edemez. Öğleden bir saat önce uyanıp niyet etseydi sahih olurdu; fakat böyle durumlarda İmam-ı Züfer’in kavline uyup, bir şey yiyip içmeden, o andan itibaren niyet ederek, hatta hiç niyet etmeden de orucunu tutabilir.

Sual: Ailemden uzakta başka şehirde talebeyim. Annem telefonda, sahura kalkabiliyor musun dedi, evet kalkıyorum dedim halbuki kalkamadığım çok oldu. Aç olarak oruç tuttuğumu bilip üzülmesin diye böyle söyledim bu yalan caiz olur mu?
CEVAP
Burada yalan caizdir.

Sual: 3 senelik oruç borcu olan, bunu 30’ar gün olarak peş peşe mi tutması lazım?
CEVAP
Hayır. Fırsat buldukça birer ikişer veya üçer beşer tutulur, yani 30 gün birden tutmak gerekmez. 90 gün oluncaya kadar böyle devam edilir.

Sual: Kaza orucum yoktur. Fakat bazı oruçlarım bozulmuş, kabul olmamış diye, oruç tutarken kazaya niyet edilse, mahzuru olur mu? Kaza orucum yoksa, bunlar nafile olur mu?
CEVAP
Kazası olmayanın da kaza namazı kılmasında, kaza orucu tutmasında mahzur yoktur. Kazası yoksa nafile olur.

Sual: Oruca hesapla başlanılan yerlerde, yanlışlık olma ihtimali olacağı için, bayramdan sonra kaza orucu tutmak gerekir mi?
CEVAP
İki gün kaza orucu tutmak gerekir. Çünkü büyük İslam âlimi seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kaza niyeti ile, iki gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurdu.

Sual: Bu sene yılbaşı Ramazana geldi. Bu ayda kumar oynamak, içki içmek daha kötü değil midir?
CEVAP
Kumar oynamak, içki içmek her zaman haramdır. Fakat mübarek yerlerde ve mübarek günlerde bu haramları işlemek elbette daha büyük günah olur.

Yılbaşı ile Noel birbirinden farklı ise de, 21 veya 25 Aralıktaki Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden, yılbaşı gecesi Hristiyanlar gibi eğlenmek caiz olmaz. Yalnız Hristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Kâfirlerin yaptıkları ibadetler ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz. (Redd-ül Muhtar)

Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır!

Sual: Bayramın ikinci günü oruç tutmak caiz mi?
CEVAP
Ramazan bayramının ikinci günü oruç tutmak caizdir.

Sual: Kaza orucuna niyet eden bir kimse, cünüp iken, imsak vaktinden sonra kalkıp banyo yapsa orucu yine de tutabilir mi?
CEVAP
Tutabilir. Hatta namaz kılmayan kimse akşama kadar da cünüp dursa orucu yine sahih olur. Fakat namaz kılmadığı için ve cünüp durduğu için büyük günah olur. Yani cünüp oruç tutmakla, oruç bozulmuş olmaz.

Sual: Kazaya kalmış Ramazan orucunu bilerek bozan bir kimse kaç gün oruç tutması lazım?
CEVAP
Kaza orucunu bozunca bir gün tutar.

Sual: Ölü veya diri için namaz kılmak, oruç tutmak ve ona bu sevabı yollamak olur mu?
CEVAP
Namazın orucun sevabı ona gönderilir. Bizzat onun için namaz kılınamaz, oruç tutulamaz. Gönderilen sevap da, onun kılmadığı namaz, tutmadığı oruç yerine geçmez.

Sual: Orucun sahih olması için, sahura kalkma mecburiyeti var mı?
CEVAP
Hangi oruç olursa olsun sahura kalkma mecburiyeti yoktur. Kalkmak sünnettir. Kalkılırsa sevap olur.

Sual: Yeni namaza başladım. Oruç da tam olarak bu Ramazan tutacağım. Ancak namaz ve oruç kazalarımı nasıl hesaplayacağım, tam bilmiyorum.
CEVAP
Zannı galibe göre hesaplarsınız.

Sual: El, yüz vücut losyon veya kremlerinde alkol olduğu ve namaz kıldığımız için bu kremleri kullanmamamız gerektiği, oruçluyken de necis olduğu doğru mu?
CEVAP
Hayır o karışım alkoller affedilmiştir.

Sual: Orucun haram olduğu aylar ve günleri yazar mısınız?
CEVAP
Oruç tutmak sadece bayram günleri haramdır. Senede beş gün. Yani dört gün Kurban bayramı, bir gün de Ramazan bayramı. Diğer günler oruç tutulabilir.

Sual: Kaza orucuna yalnız olarak nasıl niyet etmeli ve hangi zamanlar arasında niyet etmeli?
CEVAP
İlk kazaya kalan Ramazan orucuna demeli. Akşamdan imsak vaktine kadar niyet etmeli.

Sual: Nezri muayyen, nezri mutlak oruçlar nedir?
CEVAP
Vacip oruçlar, muayyen olur. Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, nezri muayyen oruç olur.

Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir.

Sual: İki sene adak orucu yerine yemin kefareti vermek caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Bir ay oruç tutmayı adayan, 30 gün peş peşe mi tutar?
CEVAP
Hayır. Farklı günlerde de tutabilir.

Sual: Ebem, bir yıl oruç tutacağım diye adakta bulundu. Tutmadan öldü. Ne lazım?
CEVAP
Bu adak için bir senelik oruç kefareti yapılır.

Sual: 3 gün üst üste oruç tutmayı adamıştım, fakat üçüncü gün, (orucu bozan fakat kefaret gerektirmeyen bir durum neticesinde) orucum bozuldu. Nasıl hareket etmem lazım?
CEVAP
Adak orucunu kasten bozsanız kefaret gerekmez. Yeniden üç gün oruç tutarsınız.

Sual: (İşim olursa iki sene oruç tutacağım) dedim. Fakat Allah rızası için demediğim için oruç tutmam lazım mı?
CEVAP
Evet. Çünkü oruç zaten Allah rızası için tutulur.

Sual: (Şu işi yaparsam bir gün oruç tutacağım) diye söylendiğinde, bu şeyi her yaptığımız sefer için bir gün oruç mu tutmalıyız, yoksa birkaç sefer sözümüzden çıktığımızda da 1 gün oruç tutmak yeterli mi?
CEVAP
Bir gün oruç tutmanız yeter.

Sual: Amerika’dan yola çıkıyorum. Gece yolculuğu yapacağım. Sahur vaktinde uçakta olacağım, hangi ülkeye göre imsak vaktini esas alacağım. Evim Hollanda’da. Eve dönünce Hollanda'nın iftar vaktini mi esas alacağım?
CEVAP
Çıktığınız ülkenin yani Amerika’nın imsak vakti esas alınır. Gittiğiniz yerin de iftar vakti esas alınır. Yani Hollanda’nın. Güneş batmadan iftar edilmez.

Sual: Biz iki kardeşiz, annem bize hamileyken oruçlarını tutamamış. O zamanki Ramazan imsakiyelerini saklayıp daha sonra (yıllar sonra) o imsakiyelere bakarak sırayla tutmuş. Niyet ederken bunlara göre niyet etmiş. Bunları tekrar tutması gerekiyor mu?
CEVAP
Çok iyi olmuş. Tekrar tutması gerekmez. Fakat imsakiye saklamasa da ilk kazaya kalan diyerek de tutabilirdi. Namazları da öyle kaza etmek gerekir. İlk kılınan kılınınca ondan sonraki ilk olur.

Ezan okunurken oruç açmak
Sual: Ezan okunurken hemen orucumuzu açmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Vaktin girmesi şarttır, ezan erken veya geç okunabilir. Türkiye Takvimi’ndeki vakit girmişse, ezan okunmasa bile orucu açmalı. Sonra namazı kılmalı. Yemeğin namazdan sonra yenmesi daha uygun olur. Vakit girmemişse, ezan okunsa da, top atılsa da orucu açmak caiz olmaz. İmsak vakti yiyip içmek de böyledir. İmsak vakti girmişse, daha ezan okunmasa bile, artık yiyip içmeyi kesmek gerekir. Ezana değil vakte itibar edilir.

Sual: Bazı kimseler, her çeşit gıdayı yiyorlar, fakat et, süt gibi hayvani gıdalar yemeyip kırk gün perhiz yapıyorlar. Buna da oruç diyorlar. Müslümanlıkta böyle bir oruç var mıdır?
CEVAP
Müslümanlıkta böyle bir oruç yoktur. Hristiyanlıkta böyle perhizler vardır. Demek ki onlar, Hristiyanların ibadetlerini yapıyorlar. Gayrı müslimlerin ibadetlerini yapanlar veya yapmadığı halde beğenenler kâfir olur. (Berika)

Üç aylarda oruç tutmak
Sual:
Kaza borçları üç aylarda tutulabilir mi?
CEVAP
Kaza ve nafile oruçları Receb, Şaban ve diğer aylarda tutmakta mahzur yoktur, fakat kaza oruçlarını, mazeretsiz geciktirmemek iyi olur! Bu aylarda kaza orucu tutan, bu aylarda nafileye verilecek sevablara da kavuşur. (Nevadir-i fıkhiyye)

Receb ve Şaban aylarında kaza orucu veya nafile oruç, her gün veya aralıklı olarak da tutulur. Tek başına Cuma veya Cumartesi günü oruç tutmamalıdır! Perşembe ile Cuma veya Cuma ile Cumartesi birlikte tutulursa mahzuru olmaz.

Receb veya Şaban aylarında oruç tutarken, kazası olan, (İlk kazaya kalan Ramazan orucumu tutmaya) diye niyet eder. Kaza yoksa bile, kaza orucu tutmak yine caizdir.

Sual: yaşlarında çocuklarım var. Namaz kılıp oruç tutmaları farz mıdır?
CEVAP
Büluğa erince kız ve erkek çocuğa, namaz, oruç farz olur. Ay hâlinde tutamadığı oruçları, bayramdan sonra kaza eder. Ay hâli sebebiyle kılamadığı namazları kaza etmez. Hazret-i Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte, hayzlı iken tutulamayan orucu kaza etmek gerektiği, kılınmayan namazları kaza etmek gerekmediği bildirilmiştir. (Buhari)

Sual: Kış günleri kısa olduğu için nafile veya kaza orucu tutmam uygun olur mu?
CEVAP
Evet. Kolaylıklardan istifade etmek iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir.) [Tirmizi]

(Kış mevsimi, müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, geceleri uzundur, o vakitleri ibadet eder.) [Gunye]

Sual: Maliki’yi taklit eden kadının hayzı 15 gündür. 15 gün oruç tutmayıp sonra mı kaza eder?
CEVAP
Oruçta taklit edilmediği için, Hanefi’deki hayz müddeti geçtikten sonra oruç tutulur.

Sual: Gündüz öğleyin yatarken ihtilam olup, herhangi bir sebeple gusledemeyen kimsenin orucu sahih olur mu?
CEVAP
Eğer öğle namazını kılmamışsa, ikindi vakti girmeden gusledip namazını kılmalıdır. Çünkü zaruretsiz cünüp durmak haramdır. İkindiye kadar gusletmezse, namazını da kılamadığı için ayrıca büyük günaha girer. Su bulma imkânı olamayan teyemmüm eder yine cünüp durmaz. Bilmeden veya kasten cünüp durmakla oruç bozulmuş olmaz. Çünkü cünüp durmak dört mezhepte de, orucun sıhhatine mâni değildir. Fakat orucun sevabı azalır.

Sual: Sadece Cuma günü oruç tutmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
İmam-ı Ebu Yusuf’a göre mekruhtur. İmam-ı a'zama göre mekruh değildir. Bir ibadet için mekruh ve sünnet diyen olunca, bütün müctehid âlimlere uyabilmek için, o işi yapmamak gerekir. Yani Cuma günü bir ihtiyaç olmadan oruç tutmamalı. Perşembe-Cuma veya Cuma-Cumartesi olarak tutmak iyi olur.

Oruç tutamayan namaz kılar
Sual:
Bir mazeretle oruç tutamayan kimse, mukabele okuyamaz, teravihe gidemez mi?
CEVAP
Oruç, namaz ve mukabele birbirine bağlı ibadetler değil. Bir mazeretle oruç tutamayan Kur’an-ı kerim de okur, mukabele de dinler, namazını kılar, teravihini kılar.

Nafile orucu bozmak
Sual:
Nafile bir orucu, kasten veya bir özürle bozunca kazası gerekir mi?
CEVAP
Evet, kasten veya bir özürle de bozulsa, yine o orucu kaza etmek vacibdir. Bir özürle orucu bozmak caiz, kasten bozmak ise günahtır.

Şaban’ın son günü oruç
Sual:
Şaban ayının son günü oruç tutmak, uygun mudur?
CEVAP
Şaban ayının son gününe, yevm-i şek denir; şüpheli gün demektir. Bu günde oruç tutmanın, mekruh, caiz ve caiz olmayan durumları vardır. Bugün tutulan oruç, üç türlü olur:
1- Ramazan orucuna veya (ramazan ise ramazan orucuna, ramazan değilse, nafileye) diye niyet ederek tutulan oruçtur. Bu niyetle oruç tutmak, mekruhtur.

Ramazan orucunu karşılamak gerektiğini sanıp Şabanın son günü oruç tutmak da mekruhtur. Hristiyanlara benzememek için, Şabanın son günü oruç tutmanın mekruh olduğunu bildiren âlimler de vardır.

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Ramazanı bir-iki gün önce oruç tutmakla karşılamayınız! Devamlı oruç tutan, bu orucu tutabilir.) [Müslim]

2- Nafile oruca veya kaza orucuna niyet ederek oruç tutmak caizdir, mekruh değildir.

3- (Ramazansa, ramazan orucuna; değilse, niyet etmiyorum) diye tutulan oruç, hiç caiz değildir.

Sual: Ramazan orucunu tutarken, aynı zamanda adak ve kaza orucuna da niyet edilebilir mi?
CEVAP

Hayır, sadece Ramazan orucuna diye niyet edilir. Bunun gibi, vaktin farzını mesela öğle namazının farzını kılarken, sünnetine diye de niyet edilmez. Ama sünnet kılarken, ilk kazaya kalmış öğlenin veya başka bir vaktin farzına diye niyet edilir. Bunun gibi, mübarek günlerde nafile oruç tutarken ilk kazaya kalmış ramazan orucuna da niyet edilebilir. Vaktin namazı ile kazaya kalan namaz farklı olduğu gibi, ramazan orucu ile kazası da farklıdır. Nafile oruç tutarken, hem nafileye hem de ilk kazaya kalan Ramazan orucuna niyet edilebilir.

Oruç borcu olan
Sual:
(Oruç veya namaz borcu olan kız, borçlarını ödemeden evlenemez) deniyor. Bu doğru mu?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Evlenince kocasından izinsiz nafile oruç tutmak uygun olmadığı için, belki oruç borcuyla kocasının evine gitmemeli denmiş olabilir. Namaz borcu bitmeden de evlenebilir.

Sual: Ramazan ayında tutamadığımız oruçları, istediğimiz zaman kaza edebilir miyiz?
CEVAP
Evet, her zaman kaza edilebilir ise de, fırsat buldukça bir an önce kaza etmek iyi olur. Şafii’de ise, gelecek Ramazana kadar kaza edilmezse, hem oruç tutmak, hem de fidye vermek gerekir.

Sual: Unutup yiyip içene, oruçlu olduğunu hatırlatmak gerekir mi?
CEVAP
Eğer oruç yiyen kuvvetliyse söylemek gerekir, söylememek mekruh olur. Zayıfsa, söylememek gerekir. Allahü teâlâ ona unutturup, oruç yedirmiş olabilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Oruçlu bir kimse unutarak yiyip içerse, bu, Allahü teâlânın ona gönderdiği bir rızıktır, bu orucu kaza etmek gerekmez.) [Dare Kutni]

Kaza orucuna niyet
Sual:
Hiç oruç kazası olmayan kimse, kaza orucu tutabilir mi? Mübarek günlerde tuttuğu oruçları kazaya da niyet edebilir mi?
CEVAP
Ramazan-ı şerif ayı dışında, Pazartesi, Perşembe günlerinde, her ayın 13, 14 ve 15’inde veya aybaşlarında yahut diğer mübarek günlerde, her zaman, nafile oruç tutarken kazaya da niyet etmek iyi olur. Eğer sahih olmamış oruçlarımız varsa, hem bu oruçlar kaza edilmiş olur, hem de bildirilen mübarek günlerde nafile oruç tutulmuş olur.

Sadece pazar günü oruç tutmak
Sual:
Cumartesi günü tek olarak oruç tutulmadığı gibi, Pazar günü de Hristiyanlarca kutsal sayıldığına göre, Pazar günü de tek olarak oruç tutmak mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh değildir. Pazar günü, tek olarak oruç tutmakta hiçbir mahzur yoktur.

Adak oruçları
Sual:
Muayyen olan ve olmayan adak oruçları nedir? Bunlara ne zaman niyet edilir?
CEVAP
Muayyen oruçlar:
Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, muayyen adak orucu olur. Bunlara, öğleye bir saat kalana kadar niyet edilebilir.

Gayr-i muayyen oruçlar:
Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela, (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir. Bunlara, imsak vaktinden önce niyet etmek şarttır.

Adak orucunda niyet
Sual:
Adak orucunda niyet ne zamana kadar yapılır?
CEVAP
İki türlü adak orucu vardır:
1- Muayyen [Vakti bilinen],
2- Gayri muayyen [Vakti bilinmeyen].

Muayyen [belli] bir günde, mesela Şaban ayının ilk perşembe günü oruç tutacağım diye adakta bulunan kimse, o gün, öğleye yaklaşık bir saat kalıncaya kadar niyet edebilir. Allah rızası için bir gün oruç tutacağım diyen ise, imsak vaktine kadar niyet eder.

Oruçta niyet
Sual: Kaza veya nafile oruçlarda, perşembe günü oruç tutup da, cuma günü de oruç tutmak isteyen, nasıl niyet ederse daha çok sevab alır?
CEVAP
Perşembe günü oruç tutup da, cuma günü de oruç tutmak isteyen, cuma günü oruç tutmak müstehab diyen âlimlere de uymayı düşünürse daha iyi olur.

Belli günlerde oruç
Sual:
(Orucupazartesi ve perşembe günleri tutulmalıdır) deniyor. Diğer günlerde tutulan orucun sevabı yok mudur?
CEVAP
Her gün oruç tutmak sevabdır. Cuma günü tek başına oruç tutmak müstehabdır, fakat mekruhtur diyen âlimler de olduğu için, perşembe günüyle veya cumartesi günüyle birlikte tutmak daha uygundur. Cumartesi tek gün hariç, haftanın diğer günleri oruç tutmak da sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çarşamba ve perşembe günleri oruç tutana, kıyamette Cehennem ateşinden uzak kalacağına dair beraat verilir.) [Ebu Ya'lâ]

(Çarşamba, perşembe, cuma günlerinde oruç tutana Allahü teâlâ, Cennette dışı içinden, içi dışından görünen bir saray verir.) [Taberanî]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de, amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, çarşamba, perşembe ve cuma günü oruç tutana cennette, inci, yakut ve zebercetten bir köşkten sonra, ateşten koruma beraatı da verir.) [Taberani, Beyhekî]

(Çarşamba, perşembe, cuma günleri oruç tutanın ve cuma günü de az veya çok sadaka verenin, bütün günahları affedilir, anasından doğduğu gün gibi temiz olur.) [Taberani, Beyhekî]

Ümmü Seleme validemiz anlatır:
Resulullah efendimiz çoğunlukla cumartesi ve pazar günleri oruç tutar ve (Bu iki gün, müşriklerin bayram günleridir, onlara muhalefet etmek için oruç tutuyorum) buyururdu. (İbni Hüzeyme)

Tek başına cumartesi günü oruç tutmak mekruhsa da, pazar günü tek olarak da oruç tutmak mekruh değildir. Görüldüğü gibi haftanın her günü oruç tutmakta bir mahzur yoktur.

İftarı başka ilde açmak
Sual:
Van’da saat da akşam oluyorsa, İstanbul’da bir saat sonra, saat de olduğu bir dönemde, bir kimse, İstanbul’da oruç tutarken, iftar daveti için Van’a gitse, orucu Van’ın saatine göre mi, yoksa İstanbul’un saatine göre mi açar? Van’da sahuru yiyen kimse, iftar için İstanbul’a gelse, hangi şehrin saatine göre iftarını açar?
CEVAP
Nerede olursa olsun, iftar açılan yerin saati geçerlidir. Nerede olursak olalım, güneş batınca, orada oruç açılır.

Oruca niyet etmemek
Sual:
Yarın nasıl olsa kesin diş çektireceğim, iğne vurulacak ve orucum bozulacak. Gece niyet etmeyip yiyip içsem günah olur mu?
CEVAP
Ramazanda oruç tutmamak büyük günahtır. Oruca niyet edilir. Dişçi iğne vurunca oruç bozulmuş olur. Sadece kaza gerekir. Diş çektireceğim kesin dense de, kesin olmayabilir. Sabah evden dişçiye giderken ölebilir. Oruçluyken ölmek büyük nimettir. Gittiğimiz dişçinin işi çıkmış, başka yere gitmiş olabilir veya ölebilir. Deprem olur, binalar yıkılabilir. Bunların hiç biri olmasa bile, diş çekimi yapılmadan orucu bozmak caiz olmaz.

Daha vakit var sanmak
Sual:
Daha imsak vaktinin bitmesine vakit var sanarak veya güneş battı diye yiyip içilse, sonradan yanlış olduğu anlaşılsa kaza mı, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Yalnız kaza gerekir. (Kuduri)

Çünkü bunda kasıt yok, yanılma vardır. Yanılmalarda, kefaret gerekmez. Günaha da girmez. (Mecmua-i Zühdiye)

Ramazanda kaza
Sual: Ramazanda seferde iken, kaza orucu tutmak sahih olur mu?
CEVAP
İmam a'zama göre, kaza orucu olarak sahih olur, İmameyn'e göre, ramazan orucu tutulmuş olur. (Mülteka)
Böyle seferi olan kimse, nasıl olsa mukim olunca, ramazanda tutmadığı orucu kaza edecektir. O hâlde, seferde oruç tutacaksa, kaza değil, ramazan orucunu tutması daha uygundur.

Kaza gerekir
Sual: İhtilam olunca oruç bozuldu sanarak yiyip içene kefaret gerekir mi?
CEVAP
Ramazanda gündüz, uyurken ihtilâm olsa, bir şeye şehvetle bakarken meni gelse, vücuduna krem sürünse, gözlerine sürme çekse orucu bozulmaz. Fakat orucum bozuldu zannederek yiyip içse yalnız kaza gerekir. (Mecma-ul-enhür)

Kefaret gerekmemesinin sebebi, orucum bozuldu diyerek yiyip içmesidir. Bozmadığını bilse kefaret de gerekir.

Oruç tutmaktan vazgeçmek
Sual:
Akşam veya gece oruca niyet eden kimse, herhangi bir sebeple oruç tutmaktan vazgeçmek istese, ne vakte kadar niyetinden vazgeçebilir?
CEVAP
İmsak vaktine kadar niyetten vazgeçebilir, daha sonra vazgeçemez. İmsak vaktinden önce niyetten vazgeçince, oruca başlanmamış olur.

Oruç ve vesvese
Sual:
Oruçlu iken; elimize, yüzümüze, dudağımıza, saçımıza, tüm vücudumuza zeytinyağı veya başka gıda olan yağları da, krem gibi sürebilir miyiz? Bunlar gıda maddesi olduğu için, kremden farklı mıdır? Orucumuz bozulur mu?
Oruçlu iken, elimize, yüzümüze, dudağımıza, saçımıza, tüm vücudumuza sürmüş olduğumuz zeytinyağı ve başka gıda olan yağları, bilerek sabunlamasak, hiç sabun kullanmasak böylece abdest alsak orucumuz bozulur mu? Çünkü abdest alırken burnumuza su veriyoruz. Parmağımızı kulağımıza sokuyoruz. Bu sürdüklerimiz, sabunlamadığımız için, su ile birlikte kulağımızdan ve burnumuzdan içeri girip orucumuzu bozar mı? Abdest alırken ağızımıza su alıyoruz. Bu sürdüklerimizi sabunlamadığımız için; elimizden, dudağımızdan suya karışıp ağızımıza girip, tükürüğümüze karışıp, yutup orucumuz bozulur mu?
CEVAP
Hiç biri orucu bozmaz.

Kolonya sürerken
Sual:
Elimize, yüzümüze kolonya sürünce, ister istemez kokusu ağzımıza, burnumuza giriyor. Bunun oruca bir zararı var mı?
CEVAP
Hayır, oruca da zararı olmaz.

Pazar günü oruç
Sual:
Pazar günü tek gün oruç tutulmaz mı?
CEVAP
Pazar günü, tek olarak oruç tutmakta hiçbir mahzur yoktur. Ancak Hristiyanlar bu güne tazim ettiği için, bu güne tazim kastıyla tutulursa mekruh olur. Hiçbir Müslüman da, Hristiyanlığa tazim olsun diye pazar günü oruç tutmaz. Böyle bir maksat olmadığı için, pazar günü tek olarak oruç tutmanın mahzuru olmaz.

Tek başına cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur.

Cuma günü tek başına oruç tutmak müstehabdır. Mekruh diyen âlimler de olduğu için, ihtiyaçsız cuma günü tek başına oruç tutmamalı. Bir ihtiyaç olunca tek başına cuma günü oruç tutulur. Mesela cuma günü oruç tuttuktan sonra, bir mazeretle, cumartesi tutulamayacaksa, bunun mahzuru olmaz.

Oruç bozulunca
Sual: Ramazanda, orucu bozulan kimse yiyip içebilir mi?
CEVAP
Ramazan günü orucunu herhangi bir sebeple bozan, seferdeyken kendi şehrine gelen yani mukim olan ve hayzı kesilen kadın, hastalık veya başka bir mazeret yoksa, akşama kadar oruçlu gibi durur, yiyip içmez. Fakat hayzı başlayan kadın, oruçlu gibi durmaz, yiyip içer. Oruç tutamayacak bir özrü olanlar, oruç tutamadıkları günler, gizli yiyip içmelidir.

Oruç tutmamak
Sual:
Ertesi gün sefere çıkacak olanın veya belli bir saatte ilaç içecek, ameliyat olacak olanın, oruca niyet etmeyip, o gün oruç tutmaması, caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Sefere çıkacağı da kesin değildir. Seferden veya ameliyattan önce başka önemli bir işi çıkabilir, hattâ ölebilir. Doktor o gün gelmeyebilir. Daha başka mâni çıkabilir.

Seferî olanın orucunu kazaya bırakması caizse de, bunun için imsak vaktinde seferî olması gerekir. Ramazan orucuna niyetin son zamanı, dahve vaktidir. İmsak vaktinde seferî değilse, imsak vaktinden sonra, dahve vaktinden önce sefere çıkacaksa, imsak vaktinden sonra niyet eder. Böyle niyetle tutulan orucu seferde bozmak mekruh olursa da, kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir.

İlaç içecek veya ameliyat olacak olan da, oruca imsak vaktinden sonra niyet eder, çünkü imsak vaktinden sonra niyet edilen oruç, kasten de bozulsa kefaret gerekmez.

İmsak vaktinden önce niyet edilmişse, önce küçük bir kâğıt parçasını veya çiğ pirinç tanesini susuz yuttuktan yahut kulağına sıvı yağ damlattıktan sonra ilaç alınırsa yine kefaret gerekmez.

Orucu erken açmak
Sual:
Orucu erken açmanın sünnet olduğu söyleniyor. Burada akşam namazını kılmadan mı yemek yenmesi bildiriliyor?
CEVAP
Orucu erken açmak, yıldızlar görününceye kadar geciktirmemek demektir.

Özellikle ramazanda yemeğin yenmesi uzun süreceğinden, akşam namazını erken kılmak ve yemeği, acele etmeden, rahat yemek için, iftarı açıp, yemeği namazdan sonra yemelidir. Böylece, oruç erken açılmış, namaz da erken kılınmış olur. (S. Ebediyye)

Eğer önce yemek yenirse, namaz gecikmiş, belki de mekruh vakte kalmış olabilir. Namazı vakti girince kılmak daha sevabdır.

Orucu kazaya bırakmak
Sual: Ramazan ayı sıcak ve uzun günlere geliyor. Bazı işlerimiz olduğu gün oruç tutmayıp kışın kısa günlerde kaza etsek bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Çok mahzuru olur. Orucu kazaya bırakmayı mubah kılan özürlerin dışında, kazaya bırakmak haramdır, büyük günah olur. İki hadis-i şerif:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün orucunu bozan kimse, ömür boyu oruç tutsa, o günü kaza edemez, yani o orucun sevabına kavuşamaz.) [Buhârî]

(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]

Hadis-i şerifin birinde (bütün yıl) denirken, diğerinde (ömür boyu oruç tutsa) deniyor. O hâlde, Ramazan-ı şerifte oruç tutmayı ganimet bilmeli. Şer’i bir mazeret olmadıkça, (İşim var, imtihana gireceğim, sahura kalkamadım, havalar sıcak) gibi bir bahane ile orucu kazaya bırakmak asla caiz olmaz.

Oruçlunun öpmesi
Sual:
Ramazanda oruçlu iken hayızlı hanımını öpmenin bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Veda öpüşü gibi bir öpüş caizdir, şehvetle öpmek ise caiz değildir. Cünüp olmak şüphesi varken öpmek mekruhtur. Öperken cünüp olursa oruç bozulur ve kaza gerekir.

Erkek yaşlı ise, hayızlı hanımına zaten zararı olmadığı gibi, kendine de zararı olmaz. Erkek genç ise ve şehvetle öperse, kendine mekruh olur.

Mâlikî mezhebinde oruçlu iken hanımını öpmek haramdır.

Astım spreyi orucu bozar
Sual:
Bir zamane hocası, (Abdestten sonra ağızdaki yaşlığı yutmak orucu bozmadığına göre, astım ilaçlarındaki ağızdaki yaşlıktan daha az olan ilaç da orucu bozmaz) diyor. Az ilaç orucu bozmaz mı?
CEVAP
Orucu az ilaç da bozar, toz, duman da bozar. Tozdan, dumandan sakınılması imkânsızsa veya zorsa o zaman bozmaz. İlaç böyle değildir. Az da olsa, onu kendimiz kullanıyoruz. Ağızdaki yaşlığa kıyas etmek yanlıştır. Çünkü İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Bezzaziye'de (Abdestten sonra, ağızda kalan yaşlığı, tükürükle yutmak orucu bozmaz. Çünkü bundan korunmak imkânsızdır) deniyor. (Redd-ül muhtar)

Ağızdaki yaşlığı yutmanın orucu bozmaması, bundan sakınmanın imkânsız olduğu içindir. Astım ilacından korunma imkânımız var. Yanlış kıyas yaparak Müslümanların oruçlarını bozmaktan sakınmalıdır. Eğer astım hastası, ilaç kullanmak zorunda ise, ilacını kullanır, tutamadığı günleri bayramdan sonra kaza eder. Kaza da edemeyecek kadar hasta ise, o zaman fidyesini verir.

Sülük orucu bozar mı?
Sual:
Sülük, sivrisinek, tahtakurusu gibi haşereler, abdesti ve orucu bozar mı?
CEVAP
Sülük, çok kan emerse, abdesti bozar. Sinek, sivrisinek, pire, tahta biti gibi haşereler, çok emseler de abdest bozulmaz. (S. Ebediyye)

Sivrisinek, tahtakurusu gibi haşereler, kan emerken içeri bir sıvı salgıladıkları bilinmediği için orucu bozmaz. İkincisi, bu haşerelerin, içeri bir şey salgıladıkları bilinse bile, bundan sakınma imkânı olmadığı için, yine orucu bozmaz. Sülüğün, kan emmeden önce veya emerken, içeri bir şeyler salgıladığı söyleniyor. Bu kesin biliniyorsa orucu bozar, bilinmiyorsa bozmaz. İhtiyaten, oruçlu iken sülük kullanmamalıdır.

Tutulamayan oruçların kazası
Sual:
Babam bu Ramazanda orucunu tutamadı. Bir hocaya, (Kışın kaza edebilir miyim?) diye sormuş, o da, (Öyle kışın kaza etmek diye bir şey yok, tutmadıysa artık fidye verir) demiş. Tutulamayan oruçlar kaza edilmiyor mu?
CEVAP
Elbette kaza edilir. Nakli esas almayan, kafadan konuşan, böyle zamane hocalarına itibar edilmez. Onlar, kitaplara bakarak değil, kafadan konuşurlar. Ramazan orucunu tutamayan hasta, iyi olunca bunları kaza eder. Seferde tutulamayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kadın, hayzı sebebiyle tutamadığı oruçları daha sonra kaza eder. Bunlar her fıkıh kitabında yazılıdır. Mesela Hindiyye’de, Redd-ül muhtar’da, Halebî’de yazılıdır. Yazılı olmayan kitap yoktur. Hele (Kaza edilmez) diye bir ifade, hiçbir kitapta yoktur. Muteber olmayan kitaplarda bile, (Kaza edilmez) diye yazmaz.

Çok yaşlanıp, ölene kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta oruç tutmaz. Fakir değilse tutamadığı gün kadar fidye verir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen hasta, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Bir hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta, fidye verir) buyuruluyor. (Nesaî)

Tam İlmihâl’de de diyor ki: Fidye verdikten sonra kuvvetlenirse, Ramazan oruçlarını ve kaza oruçlarını tutar. Fidye vermeden ölürse, iskat yapılması için vasiyet eder. Fakir ise, fidye vermez. Dua eder. Böyle ihtiyar ve hasta, sıcak veya soğuk mevsimde tutamıyorsa, uygun gelen mevsimde kaza eder. (S. Ebediyye)

Âdet edinilen oruçlar
Sual: (Cumartesi veya cuma günü tek olarak oruç tutmak tenzihen mekruhtur. Ancak kişinin âdet edinerek tuttuğu oruç, bu günlere rastlarsa o takdirde mahzuru olmaz) deniyor. Âdet edinmek ne demektir?
CEVAP
Âdet edinmek, bir işi hep belli günlerde yapmak demektir. Mesela, bir kimse, her kamerî ayın başında, ortasında ve sonunda oruç tutuyorsa, böyle oruç tutmayı kendine âdet edinmiş oluyor. Bugünler, cuma veya cumartesi gününe, yevm-i şek denilen Şaban ayının son gününe hattâ nevruz gününe bile rastlasa, o gün oruç tutmak tenzihen mekruh olmuyor. Çünkü bugünleri kastederek oruç tutmuyor, ayın başı, ortası veya sonu diye tutuyor. Onun için mekruh olmuyor. (Redd-ül muhtar)

Yahut (Savm-ı Davud) orucu tutan, yani bir gün yiyip bir gün tutan kimsenin orucu o günlere rastlasa yine mekruh olmaz. Çünkü bu şekilde, yani bir gün yiyip bir gün oruç tutmayı kendine âdet edinmiştir.

Veyahut bir kimse, her kameri ayın 13, 14 ve günleri oruç tutmayı âdet edinse, cumartesi veya nevruz gününe gelse, yine mekruh olmaz.

Cumartesi, nevruz ve oruç tutması mekruh olan günlerde, nâfile oruç tutulamadığı gibi, farz olan kaza orucu da tutulmaz. (Cumartesi gününe rastlasa da, farz oruç tutulur) demek, Ramazan-ı şerifte tutulan farz oruçtur. Ramazan-ı şerif, cumartesi veya nevruza denk gelse de yine o gün oruç tutulur. Bir hadis-i şerif:
(Farz olan Ramazan orucu hariç, yalnız cumartesi günü tek olarak oruç tutmayın!) [Tirmizî, Nesâî]

Cünübün oruç tutması
Sual: Özellikle ramazan ayında, hayzımız bitiyor, imsak vakti çıkmadan yemeğimizi yiyor ve yıkanma imkânı olmadan oruca başlıyoruz, az da olsa cünüp iken oruç tutmuş oluyoruz. Bazen ihtilam olunca da, yemek yüzünden gusletmek gecikebiliyor. Bu durumlarda orucumuz sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. El-fıkh-ü alel-mezahib-il-erbea’da, (Cünübün, farz veya nâfile oruç tutması sahih olur) diyor. (İslam Ahlakı)

Yıkanma imkânı varken, guslü geciktirip namazı kazaya bırakmak haram olur. Güneş doğmadan önce gusledip namazı kılmak gerekir. Oruç için guslü geciktirmek caiz ise de, namaz kazaya kalacak kadar geciktirmek caiz olmaz.

Sual: Dinimizde yalnız Cuma günleri oruç tutmanın ve yalnız Cuma geceleri teheccüd namazı kılmanın mahzuru var mıdır?
CEVAP
Yalnız Cuma günleri oruç tutmak ve yalnız Cuma geceleri teheccüd namazı kılmak mekruhtur.

Sual: Ramazan ayında, özürleri sebebi ile oruç tutamayanlar, bunları kaza etmeden ölürlerse, ne yapmak gerekir?
CEVAP
Ramazan ayında orucunu tutamayan misafir, yolcu ve hastaların, bu tutamadıkları orucu, kaza edecek zaman bulmadan ölürlerse, bu oruçların fidyelerinin verilmesi için vasiyet etmeleri lazım gelmez. Çünkü Allahü teâlâ, bunların özürlerini kabul eder.

Kutuplarda oruç tutmak
Sual:
Kutuplarda bazen gündüzler çok uzun oluyor. Böyle durumlarda, orada bulunan bir Müslüman nasıl oruç tutacaktır?
CEVAP
Kutuplarda, birkaç ay devamlı gece, birkaç ay devamlı gündüz olur. Böyle yerlerde oruç tutanlar için, bir külfet yoktur. İslâm dininde güçlük olmadığını ve bir kişiye, yapamayacağı, takat getiremeyeceği şey teklif edilmediğini, Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde açıkça bildirmiştir. Mesela, abdest azası dörttür. Bir kimsenin iki ayağı kesik olsa abdest azası üçe iner. Bir kimse, ayakta namaz kılmaya gücü yetmezse, oturarak namazını kılabilir. Buna da gücü yetmezse, ima ile kılabilir. Ramazan ayında, Müslümanlara oruç tutmak farzdır. Fakat, bir kimse hasta olsa veya üç günlükten daha uzak bir yere sefere çıksa, oruç tutmak farzı üzerinden geçici olarak kalkar. Daha sonra, müsait bir vaktinde tutamadığı oruçlarını kaza eder.

Gece ve gündüz müddetleri, iki, üç ay ve daha fazla devam eden, kutup memleketlerinde olanlar da oruç tutarlar. Böyle memleketlerde ve gündüzleri, yirmidört saatten daha uzun olan günlerde, oruca saat ile başlanır ve saat ile bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan en yakın bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyulur. Eğer oruç tutmazsa gündüzleri uzun olmayan yere gelince kaza eder.

Sual: Gündüzleri kısa olan yerlerde oruç tutanlarla, gündüzleri uzun olan yerlerde oruç tutanların sevapları aynı mıdır ve burada bir adaletsizlik yok mudur?
CEVAP
Gündüzleri uzun olan yerlerde oruç tutanların alacağı mükafat elbette farklıdır. Güçlükler arasında ibadet etmek, elbette daha sevaptır. Gündüzleri uzun olan yerlerde, gündüzleri kısa olan yerlere göre birkaç saat fazla oruç tutanlar, amelleri nispetinde ilahi mükafatlara mazhar olacakları için, bu hal, adaletsizlik değildir.

Sual: Uzaya, aya veya diğer gezegenlere giden bir kimse, eğer Müslüman ise, nasıl oruç tutacaktır?
CEVAP
Aya, uzaya giden Müslüman da sefere, yani yolculuğa niyet etmemişse veya orada ikamet etmeye niyet ederse, bulunduğu yerde gündüzleri çok uzun veya devamlı gündüz olursa, dünyadaki imsak ve iftar vakti belli olan bir yeri esas alır ve saatle başlayıp, saatle bitirerek orucunu tutar. Bütün bunlara rağmen orucunu tutamazsa, dünyaya döndüğü zaman, tutamadığı oruçları kaza eder.

Sual: Ramazan ayı gelince, şeytanlar insanlara musallat olamaz mı?
CEVAP
vet, olamazlar. Çünkü Buhârîde bildirilen hadîs-i şerifte;
(Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır) buyurulmaktadır.

 

Sual: İmsak vakti ile sabah namazının giriş vakitleri farklı mıdır?
CEVAP
Sabah namazının zamanı, dört mezhebde de, şerî gecenin sonunda, Fecr-i sâdık denilen beyazlığın doğudaki ufk-ı zâhirî hattının bir noktasında görülmesinden, güneşin üst kenarının, o mahaldeki ufk-ı zâhirî hattından doğuncaya kadardır. Beyazlık, üst kenarı bir mahallin ufk-ı zâhirî hattına 19 derece yaklaşınca, bir noktada görülür. Oruç da bu vakit başlar. İslam âlimleri, derece irtifâ ile hesap ettikleri imsak vakitlerinin, bulutsuz, berrak havada, ufk-ı zâhirî hattına ve saate bakarak, beyazlığın, ufk-ı zâhirî hattının bir noktasında başladığı vakit ile aynı olduklarını görmüşlerdir.

Zamanımızda, oruç tutmaya bu vakitlerden sonra başlayanların oruçları sahih olmamaktadır.

Daha sonra, irtifâ olunca, beyazlık bu ufuk hattı üzerine yayılır. Sabah namazını bu vakit kılmak ihtiyatlı olur.

Avrupalılar, bu vakte fecir diyorlar. Müslümanlar, din işlerinde, Hıristiyanlara değil, İslam âlimlerine uymalıdır.

Beyazlık, ufuk hattı üzerinde kırmızılığın başlamasından iki derece evvel başlar. derece yaklaşınca beyazlığın başladığını bildirenlerin bulunduğu, İbni Âbidînde ve M. Ârif Bey'in takviminde yazılı ise de, İslam âlimleri, derece olduğunda ittifak etmişlerdir.

Kırmızılığın yayılması, güneşin üst kenarı, ufk-ı zâhirî hattına 16 derece yaklaşıncadır. Fecir ve imsak vakti için derece irtifâyı kabul etmek, İslam âlimlerine uymamak olur. Ahmet Ziya Bey diyor ki:
“İslam âlimleri, imsak vaktinin, beyazlığın ufk-ı zâhirî hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler:”

Avrupalılar ise, fecir, beyazlıktan sonra başlayan kırmızılığın ufuk üzerinde yayılmasının tamam olduğu vakittir diyerek, güneşin ufuk altında derecedeki hakîkî irtifâı ile hesap etmektedir.

senesinden beri, bazı takvimcilerin, bu Avrupa kitaplarına uyarak, imsak vakitlerini, dereceden hesap ettikleri görülüyor. Bunlara uyanlar, sahur yemeğini, İslam âlimlerinin yazdıkları vakitlerden dakika sonraya kadar yiyorlar. Bunların oruçları sahih olmuyor.

Din işlerinde İslam âlimlerinin ve astronomi mütehassısının tasdik ettiği namaz vakitlerini değiştirmemelidir.

 

Sual: Günlerin uzun olmasını bahane ederek oruç tutmak istemeyenlere ne söylenebilir, ne anlatılabilir?
CEVAP
Orucu, Allahü teâlânın emri olduğuna inanarak ve sevap bekleyerek tutmak lazımdır. Günlerin uzun ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemelidir. Günlerin uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmayı fırsat ve ganimet bilmelidir. Buhârîdeki bir hadîs-i şerifte;
(Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmayı farz, vazife bilir ve orucun sevabını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günahları affolur) buyuruldu.

Sual: Çoluk çocuğunun nafakası için ağır işte çalışan bir kimse, orucunu tutmayıp, daha sonra kaza edebilir mi?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Nafakaya muhtaç kimse, çalışınca hasta olacağını anlarsa, orucu bozar. Ücret ile çalışmayı sözleşmiş ise ve iş sahibi, Ramazanda izin vermiyorsa, kendinin ve ailesinin nafakası mevcut olan, orucu bozmaz. Çünkü böyle kimsenin dilenmesi haramdır. Kendinin ve ailesinin nafakasına malik değilse, orucun zarar vermeyeceği başka hafif iş bulması lazım olur. Hafif iş bulamazsa, işinde çalışarak, orucu bozması caiz olur. Bunun gibi, ekin biçen kimseye Ramazan ayının orucu ziyan verirse, yani oruçtan dolayı, ekini biçemeyip, ekin telef olursa yahut çalınırsa veya bina yapılamayıp da yağmurdan yıkılmak tehlikesi muhakkak olursa ve bunları ücret ile yapacak kimse bulamazsa, oruç tutmayıp, bu işlerini yapmak caiz olur. İş bitince, orucunu tutar ve Ramazandan sonra da, tutamadığı günleri kaza eder, günah olmaz. Susuzluktan hasta olması, ölmesi muhakkak olan herkes de, orucu bozup, kaza edebilir, kefaret yapmazlar.”

İşçinin, yolcunun oruç tutması
Sual:
Ekmek parası için çalışan işçilerin ve Ramazan ayında yolculuk yapanların, oruç tutmaları gerekir mi, tutamazlarsa ne yapmaları lazımdır?
CEVAP
Ekmek parası kazanmak için çalışırken hasta olacağını bilen işçinin, hasta olmadan önce orucu bozması caizdir. Üç günlük yola yani kilometre ve daha uzağa gitmek için niyet ederek yola çıkan kimse, misafir, yolcu olur. Böyle misafir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazandan sonra kaza eder ise de, eğer yolculuğu zarar etmezse, tutması efdaldir. Yolda ve onbeş günden az kalacağı yerde tuttuğu orucu bozarsa, kefaret lazım olmaz. Misafirliği, yolculuğu bitip evine gelince veya gittiği yerde onbeş gün kalmaya niyet edince, tutmadığı günleri kaza eder. Hasta olmayan ve misafir olmayanların, işçi, asker, talebe olsalar da, oruç tutmaları lazımdır. Tutmazlarsa, günahı büyüktür. Kaza etmeleri lazımdır. Niyetli iken bozarlarsa, kefaret de lazım olur.

Sual: Oruçlu iken, yılan veya akrep sokarsa, ilaç almak için orucu bozmak mı gerekir?
CEVAP
Bu konuda Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
“Zehirli hayvan sokan kimse, ilaç için orucu bozup, Ramazandan sonra yalnız kaza eder.”

Sual: Oruçlu iken başı ağrıyan, ilaç almak için karar veremeyen ve bir doktor da bulamayan kimse, nasıl hareket eder?
CEVAP
Bu konuda İmâd-ül-islâmda deniyor ki:
“Müslüman mütehassıs tabip, doktor bulamazsa, kendi tecrübesi de yoksa, önce bükülmüş kâğıt parçasını veya çiğ bir pirinç tanesini susuz yutup, sonra yemeli, ilaç almalı, böylece kefaretten kurtulmalıdır.”

Sual: Bazı kimseler, “oruç uzun günlere geldiği için, niyetlenmeyin, kısa günlerde kaza edersiniz” diyorlar. Böyle söylemek doğru olur mu?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak Behcet-ül-fetâvâda deniyor ki:
“Ramazan-ı şerif, yaz aylarından birine geldiği zaman, din adamı şekline giren birisi, Müslümanlara; 'Oruca niyet etmeyip, oruç tutmaz iseniz ve kışın kısa günlerde kaza ederseniz, caiz olur. Ramazanda oruca niyet etmeden, yer içerseniz, kefaret lazım olmaz' diyerek gençlere, talebeye, işçiye oruç tutturmazsa, bu kimse şiddetle cezalandırılır. Böyle söylemesi menedilir.”

Yaşlı olup oruç tutamayanlar
Sual:
Yaşlı ve devamlı hasta olup da oruç tutamayanlar, ne yapmalı, nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAP
İhtiyar, yaşlı olup, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazaya kalmış oruçlarını tutamayacak kimse ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli yemelidir. Zengin ise, her gün için bir fıtra, yani gram buğday veya un yahut kıymeti kadar altın veya gümüş para, bir veya birkaç fakire verir. Ramazanın başında veya sonunda toptan hepsi bir fakire de verilebilir. Fidye verdikten sonra kuvvetlenirse, Ramazan oruçlarını ve kaza oruçlarını tutar. Fidye vermeden ölürse, iskat yapılması için vasiyet eder. Fakir ise, fidye vermez, dua eder. Böyle ihtiyar ve hasta, sıcak veya soğuk mevsimde tutamıyorsa, uygun gelen mevsimde kaza eder.

Sual: Oruç tutunca ayakta güçlükle duran kimse, namazlarını oturarak kılabilir mi?
CEVAP
Oruç tutunca, namazı ayakta kılamayan kimse, oruç tutar ve namazı oturarak kılar.

Sual: Bir kimsenin orucu hata ile bozulsa, yolcu kendi memleketine dönse, bunlar yiyip içebilirler mi?
CEVAP
Ramazan günü, orucu bozarsa, çocuk baliğ olursa, kâfir Müslüman olursa, misafir, yolcu kendi şehrine gelirse, kadın temiz olursa, akşama kadar oruçlu gibi, sakınmaları lazımdır. Misafir ve kadın, o günü, sonra kaza eder.

Sual: Kazaya kalan oruçları, Ramazandan sonra arka arkaya mı tutmak gerekir?
CEVAP
Orucun kazası, arka arkaya olduğu gibi, ayrı ayrı günlerde de, bir gün için, bir gün oruç tutmaktır. Aralıklı tutarken, araya başka Ramazan gelirse, önce Ramazanı tutar.

Sual: Oruç tutması haram olan günler var mıdır?
CEVAP
Fıtır yani Ramazan bayramının birinci günü ve kurban bayramının her dört günü oruç tutmak haramdır. Senenin bu beş gününde oruç tutmak, haramdır, günahtır.

Sual: Uçakla yolculuk yapan bir kimse, eğer oruçlu ise, iftarı neye ve nereye göre yapar?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Alçak yerde olanlar, güneşin gurub ettiğini, battığını görünce, iftar ederler. Yüksekte olan, güneşin gurub ettiğini, battığını görmedikçe, bunlarla yani aşağıdakilerle beraber iftar edemez.”

İbini Âbindin hazretleri orucu tarif ederken yazdığı (Oradan gece başlayınca iftar edilir) hadis-i şerifinin;
“Şark, doğu tarafında karanlık başlayınca iftar edilir” demek olduğunu bildirmektedir. Şark, doğu tarafında karanlığın başlaması, en yüksek yerde ziyanın, güneş ışığının kalmaması demektir.

Sual: Kazaya kalan oruçların kazasında ve vaktinde yapılmayan tilavet secdelerinin yapılmasında, acele edilmezse günah olur mu?
CEVAP
Secde-i tilâvet ve oruc kazası, acele değildir. Gecikirse günah olmaz.

CEVAP:

Fıkıhta bu uygulama, “ıskât-ı salât (namaz borcunu düşürme)” ve “ıskât-ı savm” (oruç borcunu düşürme) olarak meşhurdur. Ancak eldeki bütün deliller böyle bir iskâtın olmayacağı yönündedir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

وَأَنْفِقُوامِنْ مَا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَرَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُنْ مِنَالصَّالِحِينَ

“Sizden birine ölüm gelmeden verdiğimiz rızıktan hayra harcasın. Yoksa şöyle der: ‘Rabbim! Kısa bir süreliğine ölümü ertelesen de sadaka versem ve salihlerden olsam!’ Allah eceli gelmiş olan hiç kimseyi ertelemez. Allah yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.” (Münâfikûn, 63/)

Ölen kişinin geriye bıraktığı mal, artık mirasçılarınındır. Öldükten sonra tereke doğrudan mirasçılarına intikal ettiğinden terekeden ölmüş kişi adına harcama yapmak söz konusu değildir.

عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ

“Her insan neyi yapmış neyi sonraya bırakmış bilecektir.” (İnfitâr, 82/5)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’tan: Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme bir adam gelerek:

“Ya Resûlallah!  (Sevap itibarı ile) sadakanın hangisi daha büyüktür?” diye sordu. Resulullah da şöyle buyurdular:

“Senin sıhhatli, son derece cimri olduğun, fakirlikten korkar ve zenginliği umar bir halde verdiğin sadakadır. (Bu işi), can gırtlağa gelip de filâna şu kadar, filâna da şu kadar (verilsin) deyinceye kadar geri bırakma. Dikkat et ki (o mal) zaten filanın olmuştur.” (Buhari, Zekât, 10; Müslim, Zekât, 92 ()

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

Konu ile ilgili olarak Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde şu bilgiler vardır:

“Bu ıskat namaz, oruç, kurban, adak, kefaret gibi ibadet ve borçları ifade etmeden ölen bir kimseyi bu borçlarından kurtarmak için fakirlere fidye ödenmesi işlemini ifade eder… Hz. Peygamber, sahabe ve tâbiîn ve tebe-i tâbiîn dönemlerinde bu anlamda ıskat söz konusu değildir.

İbadetler ve bu nitelikteki keffaretler Allah hakkı grubunda yer aldığı için kural olarak ıskat kabul etmez.  Dinî mükellefiyetlerin ifasında mükellefin niyeti ve ibadetin Allah rızası için yapılması ibadetin özünü, şekil şartları ise maddi unsurunu teşkil edeceğinden ibadetler ancak şâriin (Allah’ın) belirlediği sebeplere bağlı olarak ve O’nun emrettiği tarzda yerine getirilirse ifa edilmiş sayılır.” (Ayrıntı için bakınız. Ali Bardakoğlu, “Iskat”,  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 19, s: ).

Iskat konusunda geniş bilgi edinmek isteyenler, 16 Ocak tarihinde yapılan ve aşağıdaki linkte bulunan mukayeseli fıkıh müzakeresini izleyebilirler:

funduszeue.info

 




Sultan VI. Mehmet Vahidettin son Osmanlı hükümdarı olup, 4 Ocak ’de doğdu. Annesi Gulistû Kadın Efendidir. Sultan Abdülmecit&#;in sekizinci oğlu ve kendisinden önce tahta geçen V. Murat, II. Abdülhamit ve V. Mehmet Reşat&#;ın küçük kardeşidir.

Çok küçük yaşta anne ve babasını kaybetti. Abdülmecit&#;in kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü. İlk evliliğini ablası Cemile Sultan&#;ın sarayında görüp beğendiği Nazikeda Kadınefendi ile yapmıştır. Cemile Sultan, Nazikeda’yı evladından ayırmadığını, üzerine titreyerek çok itina gösterdiğini söylemiş ve üzerine başka bir eş almaması şartı ile Vahideddin&#;in talebini kabul edeceğini bildirmiştir. Vahideddin ablasının şartını kabul etmesine rağmen, Nazikeda&#;nın iki kız dünyaya getirmesinden sonra tıbben bir daha doğum yapamayacağı bildirilmesi üzerine eşinin de rızasını alarak başka evlilikler yapmıştır. Ağabeyi II. Abdülhamit&#;in uzun padişahlığı sırasında, Çengelköy&#;de mimar Vallaury&#;e yaptırdığı köşkünde münzevi bir hayat yaşamıştır.

Asabî bünyeli, sert mizaçlı, fakat hiddeti çabuk geçen ve tahammüllü, çok kurnaz ve çabuk kavrayışlı idi. Bununla beraber, aşırı ölçüde vehimli ve kararsızdı.

V. Mehmet Reşat tahta geçtiğinde, Sultan Abdülaziz&#;in oğlu Yusuf İzzeddin Efendi veliaht olmuştu. Yusuf İzzettin&#;in 1 Şubat &#;da bir yurt dışı seyahatine çıkacağı gün henüz aydınlatılamayan bir şekilde intiharı üzerine Vahidettin veliahtlık makamına yükseldi. Aralık ayında yaveri Mustafa Kemal Paşa eşliğinde beş haftalık Almanya seyahatine çıktı. 3 Temmuz &#;de Sultan Reşat&#;ın ölümü üzerine 57 yaşında tahta çıktı.

yazında tahta geçtiğinde iki büyük sorunla karşı karşıya kaldı: bir yandan, bir felakete dönüşen I. Dünya Savaşı&#;nı en az hasarla sona erdirmek; öbür yandan, &#;ten beri imparatorluğa egemen olan İttihat ve Terakki rejimine karşı bir siyasi alternatif oluşturmak. Bu yüzden daha savaş bitmeden İngiltere ile bir ayrı barış için yapılan gizli temaslarda Vahidettin’in adı geçti. Tahta geçer geçmez, İttihat ve Terakki önderliğine muhalefetiyle tanınan Mustafa Kemal Paşa&#;yı Suriye Cephesi kumandanlığına atadı.

8 Ekim &#;de savaşın kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Talat Paşa başkanlığındaki İttihat-Terakki kabinesi istifa etti. İzzet Paşa&#;nın “artçı” kabinesinin de kısa sürede istifası üzerine Padişah, yaşlı diplomat Tevfik Paşa&#;yı 13 Kasım&#;da sadrazamlığa getirdi. Mustafa Kemal Paşa ile Vahidettin&#;in yolları, ilk kez, Mustafa Kemal&#;in şiddetle karşı çıktığı bu atama nedeniyle ayrıldı.

Ali Rıza ve Salih Paşa kabine­leri ise İtilâf Devletleri temsilcilerinin millî teşkilât aleyhindeki emirlerini yerine getirmek istemediğinden istifa etmişlerdi. Devletin ileri gelenlerin­den bazıları Vahidettin&#;e Damat Ferid Paşa&#;yı sadrazamlığa getirmemesini ihtar ettiler ise de, o, istediğini sadrâzam yapmakta muhtar olduğunu, dilerse Rum veya Ermeni patriğini veya hahambaşıyı sadrazam­lığa getirebileceğini bildirdi. 5 Nisan ’de, dördüncü defa olarak, Damat Ferit Paşa kabinesi kuruldu.

Damat Ferit Paşa’yı yeniden iktidara getiren Hatt-ı Hümayun’da Kuvâ-yı Milliye aleyhinde hükümler vardı. Bunda Kuvâ-yı Milliyecilerin yaptıkları hareketler suç telakki ediliyor, bu hareketleri teşvik ve tahrik etmiş olanların cezalandırılması isteniyordu.

Padişah, İtilâf devletlerinin İstanbul&#;u işgal etmelerine rağmen, kendisine ve hanedanına karşı düşmanca bir harekette bulunmayacaklarına inanıyordu. Mehmet Vahidettin, İtilaf devletlerince diğer mağ­lûp devletlerin hükümdarları gibi, harp suçlusu sayılmaktan ve tahtını kaybetmekten korktuğu için, bu devletleri memnun edecek şekilde ha­reket etmeği, yani millî bir siyaset yerine, hanedanın hukukunu göz önünde tutan bir siyaset takip etmeği uygun görmüştür.

16 Mart ’de İstanbul&#;un resmen işgali üzerine, Mustafa Kemal Paşa, İtilâf devletlerinin altı asırlık Osmanlı devletine fiilen son vermiş olduklarını ifade ederek, tüm dünyaya, hakimiyetin yalnızca millete ait olacağı yeni bir meclisin Ankara’da açılacağını ilan etti. Damat Ferit Hükümeti ise, Türk tarihine kara leke olarak geçmiş rezilce ve zalimce uygulamalara imza atmıştır. Nitekim 8 Nisan tarihinde İngiltere Yüksek Komiseri Amiral de Robeck ile görüşüp, onayını aldıktan sonra 11 Nisan ’de Meclis-i Mebusan’ı dağıtmıştır.

Mehmet Vahidettin ve Damat Ferit Paşa, bu se­çimi önlemek veya hiç olmazsa gayr-i meşru hâle getirmek için, şeyhülislâmdan bir fetva alarak, Anadolu&#;daki millî teşkilâta dâhil kimseleri padişaha ve halifeye âsi olarak gösterip, katledilmeleri gerektiğini ilân ettiler. Bundan başka dağılmış bulunan meclis-i meb&#;ûsânı da resmen feshettiler. Bunu takiben, İtilâf dev­letlerinin sağladığı destekle, Anadolu&#;da millî teşkilâta karşı isyanlar çıkartmağa çalıştılar. Bütün bunlara rağmen, Türkiye Büyük Millet meclisi 23 Nisan &#;de toplanarak, kendi adını taşıyan bir hükümet kurdu. Bu hükümet, Avrupa devlet­lerine bir nota göndererek, kuruluşunu haber verdi ve bundan böyle Türk milleti adına tek muhatap kendisi olduğunu bildirdi.

Mehmet Vahidettin, Millî Mücadeleyi akamete uğratmak ümidi ile, Mustafa Kemal’in idamı hakkında verilen hükmü 24 Mayıs &#;de tasdik etti.  Arkasından kuvve-i inzibatiye veya hilâfet ordusu adı ile, İzmit cephesinde milli kuvvet­lere karşı savaşmak üzere, bir ordu kurduysa da, bu teşebbüsler akamete uğradı. İtilâf devletlerinin yardımına rağmen, artık Anado­lu &#;da ve Rumeli &#;de ve Türk milleti nezdinde her türlü nüfûz ve itimadı kaybettiği halde, 22 Temmuz ’de Vahidettin’in başkanlığında toplanan saltanat şurası Sevr Antlaşmasının imzalanması yönünde görüş bildirdi.

Antlaşmaya doğru, kabinesinde esaslı değişiklikler yapmak isteyen Damat Ferit, 30 Temmuz ’de hükümetin istifasını verdi. Ertesi günü de son Damat Ferit Hükümeti kuruldu. Nihayet Paris’e giden Osmanlı delegeleri 10 Ağustos ’de Sevr Antlaşması’nı imzaladılar.

İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması hususunda, artık Ankara Hükümeti’ni de hesaba katmak zorundaydılar. İlk adımda, Anadolu ile irtibatı sağlamak için Damat Ferit’in görevden uzaklaştırılması konusunda görüş birliğine varan İtilaf Devletleri yüksek komiserleri, 11 Ekim ’de padişahla yaptıkları gizli görüşmede sadrazamın değiştirilmesini istediler. Anadolu ile anlaşabilecek hükümet teşkili konusunda Tevfik Paşa üzerinde karar kılınması üzerine tüm çabaları sonuçsuz kalan Damat Ferit Paşa, 16 Ekim günü hükümetin istifasını verdi.  21 Ekim ’de de Tevfik Paşa’nın başkanlığında son Osmanlı Hükümet kuruldu.

Sultan Vahidettin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisi hakkında sahip olduğu tasavvur­ları öğrenmek için, Refet Paşa ile 29 Ekim &#;de bir görüşme yaptı. Refet Paşa, “Türkiye Büyük Millet Meclisi&#;nin ve hükümetinin bir vakıa olduğunu, dolayısı ile artık İstanbul&#;daki hükümetin bir mana ifade etmediğini, bu hükümetin derhal dağıtılması ve itilâf devletleri ile devam ettirilen münasebetlerin kesilmesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sal­tanat müessesesi hakkında mülayim kararlar vermesinin mümkün olduğunu”, şahsî mütalaa olarak, beyan etti. Vahidettin, meşrutî hüküm­dar olduğunu belirterek, hükümeti dağıtamayacağını bildirdi. Bu sırada, İtilâf devletleri­nin Lausane Sulh Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte İstanbul hükümetini de davet etmeleri ve bu davetin İstanbul hü­kümetince kabul edilmesi, Türkiye Büyük Mil­let Meclisinde büyük tepki uyandırdı. Böyle bir hareketin ihanet sayılacağı ve İtilâf devletleri İstanbul hükümetini davette ısrar ettik­leri takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Lausane Konferansı&#;na iştirak etmeyeceği ifade edildi.

1 Kasım&#;de Türkiye Büyük Millet Meclisi hilâfet ile saltanatın ayrılmış bulunduğuna ve salta­natın tarihe karıştığına dair bir kanun kabul etti. Bu kanun, İstanbul &#;daki hükümeti gayr-i meşru bir durumda bıraktığından, Refet Paşa, İtilâf devletleri komiserlerine müracaat ede­rek, İstanbul&#;daki idareye, Türkiye Büyük Mil­let Meclisi hükümeti adına el koyduğunu bil­dirdi. İtilâf devletleri, Türkiye&#;nin iç işlerine müdahale etmemeğe karar verdiklerinden, sadr­âzam Tevfik Paşa hükümeti 4 Kasım&#;da Vahidettin&#;e istifasını verdi. Mehmet Vahidettin, yeni bir sadrâzam seçmemekle Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine boyun eğmiş oldu. 5 Kasım&#;da Refet Paşa, Babıâli&#;deki bakanlıklara gönderdiği bir genelgeyle işlerine son verildiğini tebliğ etti.

Nihayet Sultan Vahidettin, İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanı General Harington’a yazdığı mektupta hayatını tehlikede gördüğünü ifade ederek; 17 Kasım sabahı küçük oğlu Ertuğrul Efendi ve hareminin mensuplarıyla birlikte Dolmabahçe Sarayından bir kayığa binerek Boğaziçi&#;nde demirlemiş olan “Malaya” adlı bir İngiliz savaş gemisiyle Malta&#;ya gitti. Ertesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Mehmet Vahidettin&#;i halifelikten de ıskat ederek, yerine Abdülmecid Efendi&#;yi, büyük bir ekseriyetle halifeliğe seçti.

İngilizler Vahidettin&#;in İngiltere&#;ye gelmesini kabul etmediği için devrik padişah bir süre Malta&#;da kaldı. sonunda Şerif Hüseyin&#;in daveti üzerine Mekke’ye gitti. 20 Nisan &#;e dek Hicaz&#;da kaldı. Orada hilâfet ile saltanatın ayrılmasının şeriata aykırı olduğuna dair İslâm âlemine bir beyanname neşretti. Fakat bu beyannamenin hiç bir tesiri görülmedi. İngiltere&#;nin baskısı üzerine buradan ayrıldı. Bir süre İtalya&#;nın Cenova kentinde yaşadı. 11 Haziran &#;te San Remo kasabasında Mısır kraliyet ailesinden bir prensin maddi yardımıyla kiralanan bir villaya taşındı. Burada 16 Mayıs gecesi geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü.

Alacaklıları olan yaşadığı semtin manavı ve kasabı cenazesine haciz koydurmuşlardı. Kızı Sabiha Sultan mücevherlerini satarak borçlarını ödemiş ve cenazesi üzerindeki haciz kaldırılarak, damadı Ömer Faruk Efendi&#;nin nezaretinde Beyrut&#;a getirilerek, oradan Şam&#;a nakledilmiştir. funduszeue.info Abdülhamid&#;in kızı Ayşe Sultan&#;ın ilk kocası olması hasebiyle ailenin eski damadı sayılan, Suriye&#;nin o sıradaki Cumhurbaşkanı Ahmed Nami Bey&#;inde katıldığı, Suriye Hükümeti&#;nin düzenlediği resmi bir törenle Şam&#;da Yavuz Sultan Selim&#;in yaptırmış olduğu Süleymaniye ( Selimiye ) Camii avlusuna defnedildi.

Sultan Vahidettin’in hayatının son günlerinde kaleme aldığı anıları, ölümünün üzerinden 72 yıl geçtikten sonra ’de Murat Bardakçı tarafından yayınlandı. “Şahbaba” adı verilen hatıratın birçok yerinde, “Vatanına asla ihanet etmediğini” tekrarlayan Vahidettin, şartların başka türlü hareket etmesine imkân bırakmadığını söylemektedir. Ayrıca, “Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya geçmek istediğini, ama gitmesinin engellendiğini söylemektedir. Kendisinin ifadesiyle facialara karşı bir paratoner görevi yapmış ve bütün fenalıkları üzerine çekmiştir.

Vahidettin&#;in İlk Beyannamesi

Vahidettin, Hicaz’daki ikameti sırasında, Mekke’de, İslâm âlemine ilk beyannamesini yayınlamıştır. Vahidettin bu beyannamede, İzmir’in ve ülkenin bazı yerlerinin işgalinden kendisinin sorumlu olmadığını, üstelik Mondros Mütarekesi’ni imzalayan heyetin başında Rauf Bey’in olduğunu hatırlatılıyordu. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’yı, o sırada kumandası altında bulunan ordunun büyük kısmını esir vererek, Toros tepelerine sığınmış olmakla suçluyordu. Bu noktada Vahidettin büyük bir yanılgı içindedir. Zira o tarihlerde bölgede elle tutulur bir kuvvet de kalmamıştı. Zaten yılı Mart ayından itibaren Yıldırım Ordular Grubu emrinde bulunan 3, 26 ve 54 tümenler lâğv edilmişti. Üstelik tam aksine, Mustafa Kemal Paşa’nın, Toros tünellerinin stratejik açıdan son derece önemli olduğunu, elde tutulması gerektiğini ve terhis işlemlerinin geciktirilmesi konusunda Harbiye Nezaretine tavsiyede bulunduğu bilinmektedir.

Bu beyannamede İzmir’in işgalinden doğan sorumluluğu, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına yükleyen Vahidettin, Damat Ferit Paşa Hükümetinden hiç bahsetmemektedir. Ülkenin başına gelen felaket ve işgallerin sorumluluğunu Mondros Ateşkes Antlaşması’nı birlikte imzalayan Rauf ve Fethi Beylere yüklemektedir.

Kuvâ-yı Milliye’ye mütemâyil kabineleri de iktidara getirdiğini ileri süren Vahidettin, Mustafa Kemal Paşa’nın hareketini de “devlete karşı isyan” olarak değerlendirmektedir. Ne var ki Dürrizâde imzasıyla yayınlanan fetvada “Padişahın haberi ve emri olmaksızın asker toplayanların, askerî iaşe ve donanım (teçhiz) bahanesiyle vergi alanların, memurin-i ilmiye ve askeriye ve mülkiyeyi hodbehot azl ve kendi hempalarını nasb ve merkez-i hilâfet ile memâlik-i mahrusanın muvasalat ve münakalât ve muhaberatını kat ve taraf-ı devletten sâdır olan evâmirin icrasını men” edenlerin öldürülmelerinin şer’an uygun olduğunu ilân ediliyordu. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi ise, Yunanlılar’ın İzmir’e çıkmasının hemen ardından “Vatanı, dini, namusu, bayrağı korumak farzdır. Ben fetva veriyorum. Hiç bir müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur.” diyordu.

Damat Ferit ise, Sivas Kongresi sırasında iktidarda iken plânladığı yeni bir kuvvet oluşturma yani Kuvâ-yı İnzibâtiye kurma çabalarını tekrar başlatıyordu. Böylece 18 Nisan ’de “Kuvâ-yı Milliye”nin karşısına “Kuvâ-yı İnzibâtiye” teşkilatını getirdi. Damat Ferit’in Birinci Divân-ı Harb-i Örfi başkanlığına getirdiği Nemrut lakaplı Mustafa Paşa, 1 Mayıs ’ de Mustafa Kemal Paşa ve bazı arkadaşlarını ölüme mahkûm etti. Bunlar hakkında gıyaben verilmiş idam kararını padişah, 24 Mayıs ’ de “Ele geçtiklerinde tekrar muhakeme edilmek” kaydıyla tasdik etmiştir. Bu arada Kuvâ-yı Milliye yanlısı birçok kumandan gıyaplarında idama mahkûm olduğu gibi, Anadolu’ ya geçerek Kuvâ-yı Milliye’ ye katılan pek çok subay da askerlik mesleğinden atılarak ihraç edildi.

Vahidettin, Mustafa Kemal Paşa’nın devlete karşı isyanda bulunduğu sırada kendisini “te’dip ve tenkilde” bulunmak üzere askeri kuvvet sevk etme gerekliliğini gösterdiğini itiraf etmektedir. Aynı zamanda dünürü olan ve sadaret makamına getirdiği Tevfik Paşa’yı, şahsına ve makamına karşı kötü niyet besleyen “Kemalistler”e yardım etmekle suçlamaktadır. İstanbul’da güç kazanmalarına imkân sağladığını bildiği halde, bu kabine aleyhinde kamuoyunda herhangi bir kanaat oluşmadığından, iki yıldan fazla bir süre Tevfik Paşa’yı makamında tutmuş olduğunu söylemektedir.

Vahidettin, başlıca üç büyük hatası olduğunu vurgulamaktadır : “ Birincisi, kardeşi Sultan Reşat’tan sonra saltanat makamını kabul edişini, İkincisi, başta Damad Ferid Paşa olmak üzere Tevfik, İzzet, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin ve devletin kalburüstü isimlerine talihini bağlayarak aldanmasını, Üçüncüsü, Osmanlı Devleti’ni kuran ve halis muhlis Türk olan Osmanoğulları’nın memleketten sürgün edileceğine ve Hilafetin kaldırılacağına asla inanmak istememesini göstermektedir.

Sultan Vahidettin’in yılında San Remo’da başyaveri Avni Paşa’ya dikte ettirdiği hatıratında da son derece ilginç noktalara değinilmektedir. Örneğin Mütareke dönemi kabinelerinin tümüne ateş püsküren Vahidettin, Ahmet İzzet, Salih, Ali Rıza ve Tevfik Paşa kabineleri gibi Kuvâ-yı Milliye’ye, dolayısıyla Millî Mücadele’ye destek vermiş kabineleri Damat Ferit’le bir tutarak, bunlara inanmakla hata ettiğini söylemektedir. Bununla da yetinmeyerek ağır itham ve hakaretlerde bulunuyordu : “ – Doğrusu, bunların memlekete hizmet edemeyeceklerine ve bana ihanette bulunacaklarına ihtimal veremedim. Altın nişanlarla taltif edilmiş, yaşlılığın, bilgeliğin ve tecrübenin ağırlığıyla iki büklüm olmuş bu şahısların popülaritesi çok yüksekti. Ruhsuz ve egoist olan bu kişiler, memlekete acımadıkları gibi, imparatorluğun içinde bulunduğu felaketin üstesinden gelme kapasiteleri olmadığını itiraf etmeyerek hükümdarlarına da, kendilerine de acımadılar.”

Ne var ki, Millî Mücadele’de çok önemli hizmetlerde bulunan, “Kuvâ-yı Millîye, meşru hakların müdafaasıdır.” Uyarısıyla Anadolu’ya her türlü desteği veren bu güzide devlet adamlarını ihanetle suçlayarak ağır hakaretlerde bulunmaktadır. Ayrıca kendisinin ifadesiyle, Ankara ile İstanbul arasında anlaşmazlığı giderebilmek için derhal lüzumlu vesileleri ittihaz edinmeye koyulan kendisi değildir. Son Osmanlı Hükümeti olan Tevfik Paşa kabinesidir. Bilhassa o kabinede bulunan, âdeta Ankara’nın emrinde bir Harbiye Nazırı olarak çalışan Ziyaeddin Paşa ve arkadaşlarıdır. Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, Ali Rıza Paşa’dır. Yine bu kabine tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilen ki aynı zamanda Müdafaa-i Millîye Teşkilatının başı olan Albay Esat (Furgaç) Bey ve daha nice isimleri hatıra gelmeyen kahramanlardır.

Mustafa Kemal Paşa&#;nın Görevlendirilmesi

Vahidettin, anılarında &#;Atatürk’ün Samsun’a çıkış kararında kendisinin de rol aldığını” söylemektedir. Kimilerine göre ise, Sultan Vahidettin, Anadolu’da millî bir kuvvet hazırlamayı düşünmüş ve bu kuvveti meydana getirmek için yakınında bulunanların telkini ile yaverlerinden Mustafa Kemal Paşa’yı geniş bir yetki ve özel bir talimatla galip devletlerin İstanbul’da bulunan temsilcilerinin bilgisi dışında, gizlice Anadolu’ya göndermiştir.

Ancak Sultan Vahidettin’in en yakınındaki kişilerden biri olan Başkâtip Ali Fuat Bey’in anılarında, Vahidettin’in böyle bir kararı olduğunu belirten, Millî Mücadele’yi planladığı umudunu veren ne bir cümlecik, ne de ufacık bir ipucu yer almamaktadır.

Vahidettin’in verdiği ileri sürülen paralarla ilgili iddia ise, hiç bir belgeye dayanmamaktadır. Örneğin Vahidettin, Mustafa Kemal Paşa’ya, Anadolu’da teşkilat yapması için altın vermiştir. Üstelik bu paranın önemli kısmı, eskiden beri beslediği değerli yarış atlarını satmak suretiyle elde etmiştir. Oysa bir Reşat altını 7,6 gramdır. Bu da 7,6 x = gram, yani kilo eder. Bu kadar altın Samsun’a vardı diyelim, oradan Havza’ya, Amasya, Erzurum, Sivas ve diğer yerlere nasıl taşındı ? Neden hiçbir hatıratta bu altınlardan bahsedilmiyor ? Halbuki Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının elinde ancak üç eski otomobil vardır. Hatta Merzifon’daki Amerikan Koleji’ne uğranılmış; yolda lâzım olacağı üzere birkaç lastik ve bir miktar da benzin alınmış, parası daha sonra ödenmek üzere bir de makbuz kestirilmiştir.

Oysa Mustafa Kemal Paşa ve karargâh mensuplarına 3 aylık maaşları, yollukları verilmiş ve ilaveten % 50 zam. Ayrıca Dahiliye Nezareti ödeneğinden verilen lira. Nitekim kısa bir süre sonra hiç paralarının kalmadığı, Ankara’ya geçmek için 17 Aralık günü yapılan yolculuk hazırlıklarından anlaşılmaktadır. Heyetin bütün nakdi mevcudu ancak 20 yumurta, bir okka peynir ve 10 ekmek almaya yetiyordu.

Erzurum Kongresi’nden itibaren Atatürk’ün yanında görev alan Mazhar Müfit (Kansu) Bey’in anılarından, Sivas Kongresi hazırlıkları sırasında büyük para sıkıntısı çekildiği anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yalnızca lira kadar bir para vardı. Böylesine geniş bir kadrosu bulunan karargâhın masrafların karşılamak kolay değildi. Hatta yolculuk için bulunabilen ve pazarlığı yapılan dört araba için istenen liranın temini kolay olmamıştı. Nitekim mevcut üç arabanın tamamının tenteleri yırtık, karoserleri kötüydü. Ancak parasızlık Mustafa Kemal Paşa’yı son derece üzmüş ; bu yüzden pazarlığı yapılan arabalardan üç tanesi kiralanabilmişti.

Bu arada Vahidettin, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya kendilerinin gönderdiğini, ancak onun açık bir şekilde isyan ettiğini söylemektedir. Damat Ferit Paşa’nın ise, onu görevden almak ve “aklını başını getirmek” istediğini ancak başarılı olmadığını, Mustafa Kemal Paşa ile bir uzlaşma sağlaması için Tevfik Paşa’yı görevlendirdiğini, onun da aynı şekilde başarısız olduğunu belirtmektedir. Başyaveri Avni Paşa’nın önerisiyle Anadolu’ya geçerek başkomutanlığı üzerine alması istenmiş, fakat Müşir Ahmet İzzet Paşa, Sadrâzam Tevfik Paşa ve Ali Rıza Paşa’nın karşı çıkmasıyla bundan vazgeçmiş olduğunu söylemektedir.

Aslında Atatürk’ün Vahdettin hakkındaki ithamları, ülkeyi terk etmesi nedeniyle değil, Millî Mücadele boyunca izlemiş olduğu hatalarla dolu, anlaşılmaz bir gaflet içinde izlemiş olduğu politika nedeniyledir. Zira Türk tarihine kara bir leke olarak geçmiş olan Damat Ferit gibi bir haini beş kere sadarete getirmesi; adaletli bir sulhu gerçekleştirebileceği zannıyla İngilizlere olan aşırı güvenini bir gaflet olarak nitelemek yeterli değil midir ? İşte Büyük Atatürk’ün ifade etmek, tüm samimiyetiyle anlatmak istediği budur. Bu bakımdan o büyük insanın dile getirdiği gerçek buradadır. Yazan yapana sadık kalmalıdır; aksi takdirde ortaya çıkacak sonuç, çok şaşırtıcı, hatta çok vahim olacaktır.

Metin AYIŞIĞI

KAYNAKÇA

Arşiv Belgeleri:

Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BOA BOA, MV. Mazbataları, nr.

BOA BEO. İİS., nr.

BOA BEO. Harbiye Giden, nr. ,

Gazete:

Alemdar, 18 Mart

İleri, 22 Mart

Takvîm-i Vekâyi, 5 Nisan ; 13 Mayıs

Vakit, 23 Nisan ; 25 Nisan

Kitap:

Ahmet İzzet Paşa, Feryadım I, II, (Yay. Haz. S. İzzet Furgaç), Nehir Yay., İstanbul

AŞİROĞLU, O. Gazi, Son Halife Abdülmecid, Burak Yayınevi, İstanbul

ATATÜRK, M. Kemal, Nutuk (), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara

AYIŞIĞI, Metin Mareşal Ahmet İzzet Paşa, (Askerî ve Siyasî Hayatı), T.T.K. Yay., Ankara ,

BARDAKÇI, Murat, Şahbaba: Osmanoğulları&#;nın Son Hükümdarı VI. Mehmed Vahideddin&#;in Hayatı, Hatıraları ve Özel Mektupları, Dördüncü Basım, Pan Yayıncılık, İstanbul

ÇETİNER, Yılmaz, Son Padişah Vahidettin, Milliyet Yay., İstanbul

GÖKBİLGİN, Tayyib, Millî Mücadele Başlarken, I, Ankara

KANSU, Mazhar Müfit, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, II, T.T.K. Yay., Ankara

KUTAY, Cemal, İstiklâl Savaşı’nın Mâneviyat Ordusu, Posta Kutusu Yay., İstanbul

MEVLANZADE, Rıfat, Türkiye İnkılâbının İç Yüzü, Pınar Yay., İstanbul

ÖZAKMAN, Turgut, Vahidettin, M. Kemal ve Millî Mücadele, Bilgi Yayınevi, Birinci Basım, Ankara

SONYEL R. Salâhi, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara , 

ŞİMŞİR, Bilal, İngiliz Belgelerinde Atatürk III, T.T.K. Yay., Ankara , s. XXXV, Belge no: 35

TÜRKGELDİ, Ali Fuat, Görüp İşittiklerim, T.T.K. Yay., Ankara

Süreli Yayın:

AYIŞIĞI, Metin “Millî Mücadele’de Manisa”, Manisa Dergisi, S. 7, Manisa Ekim , s

ÇOLAK, M. İsmail, “İnce Kader Çizgisinde Vahidettin”, Tarih ve Medeniyet, S. 43,  Ekim , s

HÜLAGÜ, Metin, “Neden Terk etti?”, Tarih ve Medeniyet, S. 43, Ekim , s.

Ansiklopedi:

KARAL, Enver Ziya, “Mehmed VI”, İslam Ansiklopedisi, 7. Cilt, İstanbul Milli Eğitim Basımevi, , s

24/06/ tarihinde funduszeue.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası