kıskançlık duygusundan nasıl kurtulurum / Othello Sendromu (Patolojik Kıskançlık) | NPİSTANBUL

Kıskançlık Duygusundan Nasıl Kurtulurum

kıskançlık duygusundan nasıl kurtulurum

Kıskançlığı Hayatınızdan Nasıl Çıkarabilirsiniz?

Kıskançlık, insanlığın var oluşundan bu yana devam eden hem kişinin kendisine hem de etrafındakilere olumsuz etkiler gösteren bir duygudur. Gerçekten kıskançlık duygusu kendinizi kaybetmenize, yalanlar söylemenize, olduğunuzdan fazla görünme isteği gibi kişisel bozukluklara ortam hazırlıyor. İçimizi kemiren ve fiziki ve sosyal yaşamımıza zarar veren ‘kıskançlık’tan nasıl kurtulabiliriz? Bu yazımızda ‘kıskançlıktan kurtulmaönerilerini okuyucularımızla paylaşıyoruz.

funduszeue.info


Kıskançlığın Başlangıç Noktası

Aslında kıskançlık doğal bir histir. İnsanların kıskançlık eğilimi küçük yaşlardan itibaren belirginleşmiş olabilir. Örneğin küçük çocukların yeni bir kardeşleri olduğunda; ebeveynlerinin ona olan ilgisinin azaldığını düşünmesi kıskançlık mekanizmasının devreye girmesine neden olabiliyor. Çocuk yaşlarda kıskançlık sorunu bu şekilde doğuyor. Ama yaşamımızın ilerleyen dönemlerinde bu sorun kendini göstermeyi sürdürüyor. Aslında kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği vardır. Çiftlerden birinin diğerini aşırı kıskanması onun sadakatinden şüphe etmesi ve kendi cazibesinde eksiklik görmesinden ileri gelmektedir. Kıskançlık eşlerle sınırlı kalmaz. Örneğin; arkadaşınızın giyimini, elde ettiği başarıları, hayat tarzını vs. kıskanabilirsiniz.

funduszeue.info


Kıskançlıktan Kurtulma Yolları

1. Özgüveninizi sağlam tutun. Başınızdan geçen bütün sorunları bir kenara bırakın. Kendinizle olan diyalogunuzu sağlamlaştırın. Başarılı olmak için kendinize sözler verin ve işlerinizi ertelemeyin.

2. Neden kıskançlığa eğilim gösterdiğinizi tek tek not edin. Kendinizi tarafsızca değerlendirin ve kıskançlığa neden olan etmenleri gidermeye çalışın. Bu şekilde bu olumsuz fikirleri kafanızdan atabilirsiniz.

3. Eşinizle veya sevgilinizle iletişimi koparmayın. Kıskançlık yaratan sorunları birbirinizle paylaşın.

4. Eşlerinize güvensizlik etmeyin. Eşlerinizin her adımını bilme isteği içinde olmanız, evliliğinizi bitirme noktasına getirir. Bunun yerine kendinize çeşitli uğraş alanları yaratın. Kitap okuyun, müzik dinleyin, spora yönelin…

5. Kendinize değer verin. Her insanın fiziki ve ruhsal sorunları olabilir. Ancak siz olumsuzlukları kafanızdan atın. Kendinizde gördüğünüz güzellikleri ön plana çıkarın. Kıskançlık paranoyasını bu şekilde kendinizden uzak tutabilirsiniz.

Aşırı Kıskançlık Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu ile kadına şiddet olaylarının temel nedeni olarak gösterilen “kıskançlık” konusunu ele aldık. Nedir bu kıskançlık? Her ilişkide olması gereken bir duygu mudur? “Kıskançlık, ikili ilişkilerde en yıpratıcı duygulardan ve günümüzde eşler arasındaki en büyük sorunlardan biri” diyor Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu. Yaşamın ilk yıllarında sevilen kişiyi başkalarıyla paylaşmak istememe olarak gözlemlenebilen kıskançlığın ileriki yaşlarda yetişkin bireyler için huzursuzluk verici boyutlara ulaşabileceğini belirten Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu, “Kıskançlık, güçlü ilişki kurulan kişiyle olan bağın bozulma korkusu veya tehlikeye girmesini hissetmenin getirdiği korku, yoğun huzursuzluk ve öfke ile kendini gösteren sapkın bir duygu durumudur. Aslında kıskançlık tam olarak bir duygu değil tepki, şüphe ve düşüncelerin oluşturduğu karmaşadır” açıklamasında bulundu.

İşte Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu’nun kıskançlık ile ilgili anlattıkları ve çocuk yetiştirirken anne-babalara önerileri

Kıskançlık krizine girdiğini ve bu nedenle partnerine şiddet uyguladığını savunan kişilerin bu durumu şiddetin masum bir bahanesi olarak göstermesi, aslında ilişkide öfke kontrol problemi, şiddete eğilim gibi daha büyük sorunların olduğunun, şiddet uygulayan kişinin sağlıklı bir psikolojiye sahip olmadığının göstergesidir. Kıskançlık sebebiyle şiddete başvuran hatta sevdiği kişiyi ölüme kadar götürebilen, ona ciddi zarar veren kişiler için bu durum kıskançlıktan öte bir sorundur.

Aşırı Kıskançlık Hastalığı: Erkekler kıskançlıkla ilgili tartışmalarda daha bencil

Araştırmalara göre kıskançlıkla ilgili sorunlarda kadınlar erkeklere göre daha yapıcı bir tutumdadır. Erkekler kıskançlıkla ilgili yaşanan tartışmalar sırasında çok daha bencil davranırken, kadınlar daha çok ilişkideki düzeni ve huzuru koruma eğilimi göstermektedirler. Fakat tüm bunlara rağmen kıskançlık düzeyi kadınlar ve erkekler açısından farklılık göstermiyor.

Aşırı Kıskançlık Hastalığı; ilişkilerde düşük benlik saygısı, güvensizlik, yetersizlik duygusu, kültürel farklılıklar, eğitim seviyesi veya iletişimdeki yetersizlikler ile ilgili olabiliyor. Evli çiftler, evli olmayan çiftlere göre kıskançlık temelli sorunlarda daha yapıcı ve uzlaşmacı davranıyorlar. İlişkilerde zaman geçtikçe bu gibi sorunlar daha az yaşanıyor. İlişkinin süresi ne kadar uzunsa kıskançlığa verilen tepki ve kıskançlıkla ilişkili tartışmalar da azalıyor.

Aşırı Kıskançlık Hastalığı: Aşağılanma ve ebeveynlerin hatalı davranışları patolojik kıskançlığa neden olabiliyor

Patolojik, yani “hastalıklı” kıskançlığın (Othello Sendromu), normal sayılabilen seviyelerdeki kıskançlığın dışında takıntılı sayılabilecek ve aşırı boyutta yaşanan kıskançlık olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum, yoğun kaybetme korkusu ve bir etken nedeniyle sevginin azalacağı sonucunda ilişkinin zarar göreceği şüphesini barındırır. Bu durum genelde çiftler arasında görülmektedir. Şizofreni ve bipolar bozukluğa sahip kişilerde bu duruma eğilim olduğu bilinmektedir. Bu kişilerde özgüven problemi, çocukluk çağı travmaları özellikle aşağılanma, terkedilme travmaları, yoğun kaybetme korkusu, çocukluk çağında ebeveynlerin hatalı tutum ve davranışları etkilidir.

Patolojik kıskançlık erkeklerde daha yaygın

Patolojik olarak kıskanç kişi, eşinin/partnerinin ondan gizli şeyler yaptığına ve hiç kanıt olmamasına rağmen kendisine ihanet ettiğine inanabilir ve bu durum yıllarca sürebilir. Bunun için mantıklı bir sebep veya kanıta ihtiyacı olmasına gerek yoktur, şartsız inanmıştır. Durum hakkında konuşmak isteyen eşini dinlemek istemez ve onun söylediklerine inanmaz. Patolojik kıskançlık hem kadınlarda hem de erkeklerde ortaya çıkabilir fakat erkeklerde daha yaygındır ve daha çok şiddetle sonuçlanır. Bu durum kişinin yalnızca partnerine zarar vermesine değil kendine zarar vermesiyle de sonuçlanabilir. Patolojik kıskançlık, genellikle paranoyak kişiliğe sahip bireylerde veya obsesif kompülsif bozuklukla birlikte görülmektedir. Patolojik kıskançlığa sahip kişiler ilişki yaşadığı kişinin dışındaki hiç kimse ile bu duruma benzer sorun yaşamaz.

Patolojik kıskançlık belirtilerini ise şöyle tarif edebiliriz:

Bu kişiler partnerinin hayatını kısıtlamayla başlar. Sosyal ortamlara girmesini engelleyebilir, sosyal medya kullanmasını kısıtlayabilir. Eşini takip etmekten kaçınmaz. İlişki bittikten sonra da o kişiyi izlemeye ve hayatını kısıtlamaya devam etmekten çekinmez. Ayrıldıktan sonra partnerini rahatsız eder, psikolojik şiddete sıklıkla başvurur. Sıklıkla kıskançlık sebebiyle öfke nöbeti geçirdiğini ifade eder. Bunun sonucunda genellikle fiziksel şiddet uygular ve buna hakkı olduğuna inanır.

Aşırı kıskançlık hastalığı nedeniyle ilişkide tartışmalar artmış ve iletişim bozulduysa destek alınmalı

Aşırı kıskançlık ilaç tedavisi ve psikoterapi ile tedavi edilebilir. İlişkilerde çiftlerin birbirine güven duyması, iletişime açık olması ve empatiyi gündemde tutması kıskançlığı kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir. Eğer kıskançlık sebebiyle tartışmalar artmışsa, iletişim bozulmuş, çiftlerin birbirlerine olan saygıları veya düşünceleri olumsuz etkilenmeye başladıysa mutlaka çift olarak terapi desteği alınmalı.

Aşırı Kıskançlık Hastalığını sevgi olarak algılayanlar sevgi ve ilgiden yoksun büyümüş kişiler olabilir

Bazı insanlar kıskanılmak ister. Kıskanılmak isteyen kişiler aslında sevgiden ve ilgiden yoksun olarak büyümüş kişiler olabiliyorlar. Yani sevilmeyi “kıskanılmak” olarak görüyorlar. İlgisiz, ihmalkar anne-baba tutumuna maruz kalmış olabilen ve fazla ilgiye ihtiyaç duyan bu kişiler sevgisiz büyümüş veya tutarsız bir tutumla yetiştirilmiş de olabilirler. Sevgisizlik, tutarsızlık veya ailenin aşırı abartılı ve içi boş olan sevgi sözcükleri de çocukların gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Gerçek sevgi ve doğru iletişimin ne olduğunu bilmeyen, öğrenmeyen bir çocuk ileride insan ilişkilerinde yanlışları doğrudan ayıramayabiliyor. Örneğin bir erkek çocuğun babası, annesine kıskançlık sergileyip özgürlüğünü kısıtlıyorsa çocuk da sevgiyi ileride “sahiplenmekle” karıştırabiliyor.

Aşırı Kıskançlık “çok sevmekten” kaynaklanmaz

Son dönemdeki kadına yönelik şiddetin, hatta cinayetlerin açıklaması hep aynı: “Çok sevdim, çok kıskandım” Oysa uzmanlara göre kıskançlık bir sevgi gösterisi değil.

Kıskanan bireyler, zaman zaman kıskançlığını mantıklı bir nedene bağlamak adına bunu karşısındaki kişiye değer verdiğinin göstergesi olarak ifade edebiliyorlar. Kıskançlığın, çok sevgiden kaynaklandığı ve bu fazla sevgiden dolayı artık kıskanan kişinin davranışlarının kontrolden çıktığı gibi bir algı var. Genelde kıskanan tarafın “sevgiden gözüm döndü” gibi klasik cümlelerini duyarız. Aslında durum tam da öyle değildir. Kıskanan, karşısındaki kişiyi başkasıyla paylaşmak istemeyen kişi bu durumu kontrol edememeye başladığında bu artık rahatsızlık olarak tanımlanabilir.

İkili ilişkiye dahil olan takıntılı ve saplantılı düşünceler, ilişkiyi zedelemeye ve masum sayılabilen kıskanma duygusu, yerini hastalıklı düşüncelere ve karşısındaki bireyin özgürlüğünü kısıtlayarak onu kontrolde tutma davranışına dönüşebilir. İlişkideki kısıtlamaların sevgiden olmadığını, altta farklı problemlerin olduğunu fark edip, doğru iletişimle veya ilişki terapistiyle bu durum çözülmeli. Aksi halde durum daha karmaşık bir hale dönüşebiliyor, hatta genelde ilişkiler bu nedenle sonlanabiliyor.

Sadece anne değil, babanın da görevi büyük

Toplumumuzda kadına yönelik şiddet giderek artıyor. Ancak bundan maalesef yine kadınlar sorumlu tutularak erkek çocuklarını şiddet yanlısı yetiştirmekle suçlanıyorlar. Peki ya babaların hiç mi suçu yok? Çocuk yetiştirirken sadece annelerin değil, elbette babaların da önemi ve rolü büyük. İşte babalara bazı öneriler:

-Evde anneye duyulan saygıyı en fazla baba vurgulamalı ve çocuklara bu konuda rol model olmalı. Ailedeki tüm kadınlara saygı duymalı.

-Erkek çocuklar ve kız çocuklar arasında ayrım yapmamalı.

-Erkek çocuklarına veya kız çocuklarına cinsiyetlerini vurgulayan lakaplar takmamalı.

-Ebeveynler yaşamın ilk yıllarında oyuncaklar, kurslar veya etkinliklerde cinsiyetleri ile ilgili yönlendirmelerde bulunmamalı. (Erkek çocuklarını dövüş sporlarına yönlendirmek, sürekli oyuncak seçiminde silah veya asker gibi yönlendirmelerde bulunmak gibi)

-Baba aile içinde, ev işlerinde, çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde aktif rol almalı, hizmet beklememeli. “Kadın işi”, “erkek işi” diye ayrımlardan kaçınmalı.

 

Aşırı Kıskançlık Hastalığı ve şiddetten uzak çocuk yetiştirmek için ailelere öneriler

-3 yaşından sonra çocukların aile içerisinde belli ölçüde ve belli konularda söz hakkında sahip olmaları gerekir.

- Çocuklar anne ve babasının tartışmalarına mümkün olduğunca şahit olmamalı, tartışılsa bile çocuk tartışmanın yıkıcı olmayıp suçlayıcı ifadeler içermediğinde aslında yapıcı olduğunu da görmeli. Tartışma sonunda çocuk, konu hakkında uzlaşıldığına şahit olmalıdır.

-Ailede ebeveynler birbirine karşı saygılı ve anlayışlı olmalı, bunu çocuklarına da yansıtmalıdır.

-Çocuk, anne ve babanın arasındaki bağı hissetmeli. Ailede “çocuk” olduğunun farkında olmalıdır.

-Çocuklar herhangi bir sebeple aşağılanmamalı, hakarete maruz kalmamalıdır.

-Anne ve babalar zaman zaman çocukların problem yaratmaması için tatile veya kısa seyahatlere giderken bu durumu çocuklardan gizlemekte. Bu durum çocuklarda terk edilmiş hissi yaratabilir. Çocuklara yaşına uygun iletişim tarzıyla her durum açıklanabilir. Yanıtsız kalan veya açıklanmayan, gizlenen konular çocukların zihninde hatalı yanıtlar bulabilir. Bu durum ilerideki yaşantılarına olumsuz yansıyabilmektedir.

-  Erkek çocuklarında cinsiyeti vurgulanarak yapılan övgüler çocuğun küçük yaşta bu yanlışa alışmasına sebep oluyor. Özellikle ülkemizde erkek çocuklarına bu konuda söylenenler çocukların ileride çevresindeki kişilere ve en önemlisi karşı cinse karşı olan bakış açısını olumsuz etkileyebiliyor. Çocuğa, erkek olmanın bir ayrıcalık olduğu öğretildiğinde annesi dahil çevresindeki kadınlara daha az saygı duyar ve bu durum sosyal ilişkilerine veya iş ilişkilerine de yansıyacaktır.

- “Aslansın”, “Kaplansın”, “Erkek adamsın” gibi yakıştırmalarla erkek çocuklarının yüceltilmesi, komşu çocuklarıyla yarıştırılması ve bunun kız çocuklarının yanında yapılması hem kardeş kıskançlığını tetikleyebilir hem de kardeşler arasındaki eşitliğin, adaletin kaybolmasına sebep olur. Bu durum çocukların gelişimi için oldukça sağlıksızdır.

- Sünnet törenlerinin abartılması, çocukların “taht” üzerinde taşınması, “erkeklik” kavramına verilen önemin çocuğun yaşamının ilk yıllarında bu denli gündemde olması, erkeklerin ağlamasının ebeveynler tarafından güçsüzlük olarak öğretilmesi gibi hatalar çocuğun kişiliğini, psikolojisini ve sosyal ilişkilerle ilgili inançlarını bozmaktadır.

 

Geçmişi düşünmek acı verici olabilir. Özellikle bir ilişki içerisindeyken karşı tarafın geçmişi ile ilgili öğrendiğimiz bazı bilgiler, bizi rahatsız edebilir. Zaman zaman bilinenleri göz ardı etmeyi başarsak da bazı durumlarda daha fazla detay öğrenmek için olmadık yollara başvurabiliriz. İşte bizi bu olmadık yollara götüren duygunun bir adı var: Retroaktif kıskançlık.

Partnerinizin geçmişi ile gereğinden fazla ilgileniyorsanız, kendinizi sürekli eski sevgilisi ile kıyaslıyor ve huzursuz hissediyorsanız, sosyal medya hesaplarını inceleyerek bulanık noktaları öğrenmeye çalışıyorsanız siz de retroaktif kıskançlık yaşıyor olabilirsiniz. Gelin, retroaktif kıskançlığı biraz daha detaylı inceleyelim.

Retroaktif Kıskançlık Nedir?

Kıskançlık; somut bir durum ile bağlantılı olarak ortaya çıkan kaybetme korkusu, şüphe ve savunma gibi refleksleri kapsayan bir duygu. İkili ilişkilerde ise genel olarak partnerini başka birine kaptırma korkusunu da içeren kıskançlık duygusu, esasen geleceğe yönelik kaygılı bir duygudurumunu ifade ediyor.

Peki, bir kişi partnerini geriye dönük olarak kıskanabilir mi?

Soru ilginç olsa da cevap “Evet” ve hissedilen bu duygunun adı, retroaktif kıskançlık. Ancak bu kıskanma biçimi bilinen kıskançlık duygusundan daha farklı bir yönde ilerliyor.

Retroaktif Kıskançlık Ne Demek?

Retroakti kıskançlık, geriye dönük kıskançlık olarak tanımlanır. Çiftlerden birinin, diğerinin romantik veya cinsel geçmişi hakkındaki rahatsız edici ilgisini ifade eder.

Partnerin geçmiş ilişkileri hakkında ayrıntılı sorular sorulması, sosyal medya hesaplarının geçmişe yönelik olarak sürekli didiklenmesi, eski bir fotoğrafta ya da gidilen bir mekânda eski sevgilinin izlerinin aranması, öğrenilen her bilgiyle artan öfke ve kaygı duygusuyla daha derine doğru kazma arzusu hissedilmesi…

Tüm bunlar, aslında kişinin partnerinin geçmişine ilişkin farkındalığının artması sonucu gelişen davranışlar. Retroaktif kıskançlık zihinsel bir rahatsızlık değil. Ancak öğrenilen her bilgi, o kişide olumsuz bir duygusal tutum oluşturabilir.

Retroaktif kıskançlık duyan biri:

  • Kendisini tehdit altında hissedebilir.
  • Geçmişi düşünmeye, geçmiş hakkında sürekli sorular sormaya ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmeye takıntılı hale gelebilir.
  • Yoğun kaygı ve endişe duyabilir.
  • Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklara ilişkin semptomlar gösterebilir.

Retroaktif Kıskançlık Belirtileri Nelerdir?

Sıradan kıskançlık gibi geçmişe dönük kıskançlık da normal bir duygu. Bu sebeple retroaktif kıskançlık, her zaman bir sorun olarak kendini göstermez. Bununla birlikte geçmiş, değiştirilemez ve onarılamaz gibi görünse de yaşanan olaylara karşı geliştirilen tutum ve dolayısıyla geçmişin kişinin üzerindeki etkisi, sürekli değişir. Bu noktada aslında fiziksel olarak var olmayan geçmiş, duygusal olarak canlı bir şekilde kişiye bakar ve onu tetikler. Bu gibi durumlarda retroaktif kıskançlık, sağlıksız ve yıkıcı davranış kalıplarıyla ortaya çıkabilir.

Retroaktif kıskançlık belirtilerini şöyle açıklayabiliriz:

  • Birey sıklıkla kendini partnerinin geçmişi hakkında düşünürken bulabilir. Bu düşünceler, onunla ne kadar mutlu olduğu ve birlikte neler yapmış olabileceklerine dair tahminlerde bulunmaya doğru uzanabilir.
  • Kendi geçmişini partnerinin geçmişi ile karşılaştırabilir. Kendisini partneriyle adeta bir yarış içinde gibi hissederek partnerinin romantik ve cinsel geçmişi ile kendisininkini sürekli kıyaslayabilir. Bunun altında ise bireyin kendisini tecrübesiz ya da yetersiz hissetmesi yatabilir.
  • Hem kolay bilgi edinme hem anonim kalma imkanı sunan sosyal medya, retroaktif kıskançlığı tetikleyen ve besleyen en önemli kaynaklardan biri. Birey; sosyal medyayı kullanarak partnerinin eski hesaplarını takip ediyor, fotoğraflarını ve gönderilerini mercek altına alıyor, bu hesaba yorum yazanların profillerini inceliyor olabilir.
  • Partnerinin eski sevgilileri ile iletişimini kontrol etmeye çalışabilir. Eski sevgililerinin ona ulaşmasından duyduğu rahatsızlık; sosyal medya faaliyetlerini yasaklamaya kalkışma, telefon kullanımını takip etme ve arkadaşlarla görüşmesine engel olma gibi sosyalleşme imkanlarını kısıtlamaya kadar gidebilir.

Retroaktif Kıskançlık Nedenleri Neler?

Eski defterleri kurcalama hastalığı retroaktif kıskançlık, çiftler için yaygın bir sorun. Çiftlerden biri, geçmişin şu anki ilişkileri için bir tehdit oluşturduğunu düşünebilir ve kendini ısrarla bu yanılgılara sürükleyebilir. Geçmişi kontrol edememe hissi bir belirsizlik yaratır ve kişinin endişesini artırabilir.

Retroaktif kıskançlık ile ilgili henüz kapsamlı bilimsel araştırmalar bulunmuyor. Ancak bazı uzmanlar retroaktif kıskançlığın potansiyel nedenlerini şöyle ifade ediyorlar:

  • Kendini güvende hissetmeme.
  • Düşük özgüvene sahip olma.
  • Terk edilme ve bağlanma sorunları yaşama.
  • İlişkide bir şeylerin eksik olduğu hissine kapılma.
  • Mükemmel bir ilişki arzusu.

Retroaktif Kıskançlık Nasıl Geçer?

funduszeue.info İlişkinizde retroaktif kıskançlık yaşadığınızı hissediyorsanız öncelikle bunun normal bir durum olduğunu ve yalnız olmadığınızı hatırlatalım. Bu noktada duygularınızı kabul ederek onları iyice gözlemleyin ve hislerinizin derinliğine uygun çözümlere odaklanın. Uzmanlar doğrudan herhangi bir retroaktif kıskançlık tedavisinden bahsetmiyor olsa da retroaktif kıskançlıktan uzaklaşmak mümkün. Kendinizi gözlemleyerek duygudurumunuza en uygun olanları uygulayabileceğiniz retroaktif kıskançlık çözümü için önerileri şöyle sıralayabiliriz:

1. Duygularınızı Kabul Edin

Herhangi bir duygunun üstesinden gelmenin en önemli adımı, onu tanımak ve kabul etmek.

  • Kendinizi çok iyi hissettirmese de retroaktif kıskançlık, tamamen normal bir duygu. Partnerinizin geçmişini kıskanmak, kötü bir insan olduğunuz anlamına gelmez.
  • Ancak istenmeyen duygulara yol açabilir ve ilişkinizi olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden duygularınızı adlandırmanız ve ele almanız çok önemli.
  • Kıskançlık duygunuzun sizin için gerçekten ne anlama geldiğini irdeleyin ve altında yatan temel sebepleri bulmaya çalışın.

2. Geçmişin Geçmişte Kaldığını Unutmayın

  • Her insan gibi partnerinizin de bir geçmişi var. Bunu değiştirmeye çalışmak yerine olduğu gibi kabul edin.
  • Partnerinizin artık eski sevgilisiyle birlikte olmamasının ve sizinle olmayı seçmesinin bir nedeni var. Biten bir ilişkiyi sürekli kazıyarak diriltmeye çalışmak yerine kendi ilişkinizin olumlu yönlerine odaklanın.

3. İlişkinize Odaklanın

  • Retroaktif kıskançlık döngüsüne kapılmamak için kendinizi şimdiki zamanda kalmaya odaklayın.
  • Enerjinizi bugüne, ilişkinize ve partnerinize yönlendirin.
  • Aranızdaki güveni ve bağı güçlendirmeye çalışın.
  • Birlikte kaliteli zaman geçirerek ilişkinizi ikiniz için de daha verimli hâle getirin.

İlişkinizin şimdiki durumu, partnerinizin geçmişinde ne olduğundan daha önemli.

4. Partnerinizle İletişim Kurun

Partnerinizle açık konuşmanız, aranızdaki iletişimin güçlenmesine yardımcı olur. Böylece ilişkinize dair kendinizi daha konforlu hissedeceğiniz değişiklikleri birlikte hayata geçirebilirsiniz.

  • Merak ettikleriniz hakkında partnerinizden doğrudan bilgi alın, boşlukları kendiniz doldurmaya ve fantezi üretmeye çalışmayın.
  • Nasıl hissettiğiniz hakkında partnerinizle konuşun ve size güvenli bir alan oluşturmak için onunla birlikte hareket edin. 💬 **Klinik Psikolog Merve Özmeral:** Kıskançlık da diğer tüm duygular gibi herkesin zaman zaman farklı yoğunluklarda hissettiği normal bir duygu aslında. Retroaktif kıskançlık da kıskançlık gibi çoğu insanın ilişkisi sırasında partnerinin geçmişini merak etmesi ile başlıyor. Duygularımızı kontrol etmek mümkün değil, ama onların dönüştüğü davranışları kontrol edebiliriz. Bu yüzden zorlu duygular söz konusu olduğunda yoğunluğuna (günlük hayata devamı zorlaştırıyor mu) ve ortaya çıkardığı davranışlara bakmak ihtiyaç varsa destek almak önemlidir. Retroaktif kıskançlığın da diğer zorlu duygular gibi ilişkilerin kalitesini ve kişinin ruh sağlığını etkileyen önemli bir başlık olduğunu ve bu konuda konuşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
### 5. Özgüven Eksikliğinizin Kaynağını Araştırın

Özgüven eksikliği ve kişisel kaygılar, retroaktif kıskançlığın en temel sebepleri olarak öne çıkan etkenlerden. Bu noktada öz benlik algınız üzerine çalışabilir ve özgüven eksikliğinizin sebeplerini araştırabilirsiniz. Duygularınızın kaynağını dışarıda ya da partnerinizin geçmişinde aramak yerine kendi içinize dönmeniz hem sizin hem ilişkiniz için pozitif bir etki oluşturur.

6. Bir Uzmandan Destek Alın

Partnerinizin geçmiş ilişkileri hakkında biraz merak duymanız tamamen normal. Ancak bu duyguları ele alma şekliniz sizin ve ilişkiniz için bir fark yaratabilir.

  • Eğer içinde bulunduğunuz ruh hâlinin üstesinden tek başınıza gelemiyorsanız retroaktif kıskançlık için bir ruh sağlığı uzmanından destek alabilirsiniz.
  • Bazı insanlar geriye dönük kıskançlığı, Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu (OKB) nedeniyle yaşayabilir. Bu durumda partnerinizin eski sevgilisiyle olan görüntüleri sürekli zihninizde döner durur. Kendi kendinize durduramadığınız bir döngü hâline gelen bu retroaktif kıskançlık ve OKB ilişkisini mutlaka bir uzmanla görüşmelisiniz.

Sürekli olarak geçmişi düşünmek ve olanlar hakkında kafa yormak, çok fazla enerji gerektirir. Bu da partnerinizle kaliteli vakit geçirmekten sizi alıkoyabilir. Bunun yerine ilişkinizde iyi giden şeylere odaklanarak ilişkinize pozitif bir ivme kazandırabilirsiniz. Retroaktif kıskançlık hissetmenin tamamen normal bir duygu olduğunu unutmamalısınız. Kişisel çabanız ve bir uzman desteği ile bu süreci en rahat şekilde atlatmaya çalışabilirsiniz. Bunun için Salus uygulamasının size sunduğu uzmanlar ve içeriklerden faydalanabilirsiniz.

Bu makaledeki bilgileri faydalı bulduysanız "Othello Sendromu: Kıskançlığın Psikoza Dönüştüğü Yer" yazımız da ilginizi çekebilir.

Sayfa içeriği yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurunuz.

Kıskançlık / Haset Duygusundan Nasıl Kurtulurum?

Değerli kardeşimiz,

‘Hased ve kıskançlık’, başkalarını bulundukları durumdan dolayı kıskanmak, çekememek ve onların olmamasını istemek, demektir.

Hased eden kimseye ‘Hasid’ denir.

Hased, tedavisi mümkün olmayan en öldürücü ahlâk hastalıklarındandır. Hased eden kimse başkasının iyiliğine ve elindeki nimetlere üzülür, hatta bu nimetlerin onun elinden gitmesini ister. Gitmediğinde üzüntüsü artar. Bu hususta denilir ki:

"Hased öyle bir ruh hastalığıdır ki, ona hiç bir doktor çare bulamaz. Yeter ki Allah (c.c.)’ın yardımı tahakkuk etsin."

Bu nedenle hased, Müslümanın hayırlı amellerini yok eden çok çirkin bir ahlâktır.

Yahudi ve Hristiyanlar müminlere sürekli hased ederler. Kendileri îman edip Allah (c.c.)'ın fazlından yararlanamadıkları için müminlerin Rabblerinden gördükleri hayırları izledikçe hasetleri artar. Müslümanlar aleyhine çeşitli entrika ve desiseler düşünürler. Halbuki Müslümanlar onların bu kötülüklerini hiç hak etmedikleri gibi tam tersi kendileri hakkında bile iyilik düşünürler. Kazdıkları kuyulara neticede hep kendileri düşerler. Fakat müminler arasında büyük sarsıntılara, karışıklıklara sebep olurlar. Bunların çoğunluğunun tam cezaları ise âhirette Cenab-ı Hakk tarafından verilecektir.

Hasid, Allah Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetin kıskandığı kimseden çıkmasını istediğinden hiçbir zaman rahat ve huzur içinde olmaz. Faydalı olmayan, zararlı olan bir şeyin bir insandan uzaklaşmasını istemek, hased olmaz, gayret olur. İlmini, mal ve mevki ele geçirmek, günah işlemek için kullanan din adamından ilmin gitmesini istemek gayret olur. Malını haramda, zulümde, İslâmiyeti yıkmakta, bid’atları ve günâhları yaymakta kullananın malının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur. Bir kimsenin kalbinde hased bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günâh olmaz. Kalpte bulunan hâtıra, düşünce, günâh sayılmaz. Hatıranın kalbe gelmesi insanın elinde değildir. Kalbinde hased bulunmasından üzülmezse veya arzusu ile hased ederse günâh olur, harâm olur. Bu hasedini sözleri ve hareketleri ile belli ederse, günâhı daha çok olur. Hadis-i şerifde buyruldu;

“İnsan, üç şeyden kurtulamaz, suizan, tayere ve hased. Suizan edince, buna uygun harekette bulunmayınız. Uğursuz zan (tayere) ettiğiniz şeyi, Allah’a tevekkül ederek yapınız. Hased ettiğiniz kimseyi hiç incitmeyiniz!” (Mecmeu’z-Zevâid, Beyrut, ts., VIII/78; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X /; el-Câmu’s-Sağîr, Beyrut, , funduszeue.info: ).

Tayere, uğursuzluğa inanmaktır. Suizan, bir kimseyi kötü zan etmektir. Bu hadis-i şerif’ten anlaşılıyor ki, kalpte hased meydana gelmesi, haram değildir. Bundan razı olmak, devamını istemek, haram olur. Hadîka’da deniliyor ki,

‘Kalbe gelen düşünce beş derecedir:

1. Kalpte durmaz, atılır, buna ‘hacis’ denir.
2. Kalpte bir zaman kalır, buna ‘hatır’ denir.
3. Yapmak ile yapmamak arasında tereddüt olunur, buna ‘hadisü’n-nefs’ denir.
4. Yapması tercih edilir, buna ‘hemm’ denilir.
5. Tercih kuvvetlenip karar verir, buna ‘azm’ ve ‘cezm’ denir.

Kur'an-ı Kerim’de hased duygusu ve bunun doğuracağı davranışlar önemsiz sayılmamıştır. Gerek Hz. Âdem (a.s.)'in iki oğlu arasında cereyan eden beşeriyetin ilk cinayetinin(1) ve gerekse Hz. Yusuf (a.s.)’un, kardeşleri tarafından kuyuya atılması olayının(2) asıl sebebini kardeşler arasında doğan hased duygusunun teşkîl etmesi gerçekten düşündürücüdür. Hz. Peygamber (asm), bütün günahların kaynağı olan üç şey arasında; İblis'i Hz. Âdem (a.s.)'e secde etmemeye sevk eden kibri; Hz. Âdem (a.s.)’i yasaklanmış olan ağaçtan yemeye sevk eden hırsı ve Hz. Âdem (a.s.)’in iki oğlunun birbirleriyle dövüşüp kardeşini öldürmeğe ve kardeşlerinin Hz. Yusuf (a.s.)’u kuyuya atmaya sebep olan hasedi saymaktadır. Bunlardan kaçınmamızı istemektedir. Bu yüzden hased, nefsin kınanmış olan kötü ahlâkındandır.

Bol dua, zikir ve ibadete çok devam etmek suretiyle bunların yok edilmesine çalışmak gerekmektedir. Allah Teâlâ'nın uyarılarına ve tavsiyelerine dikkat edip uyanmak ve bu illetten kurtulmağa çalışmak bir görevdir. Hz. Yakup (a.s.)’un büyük oğulları, küçük kardeşleri Yusuf'a hep beraber tuzak kurup yapacaklarını yaptılar. Gayeleri Hz. Yusuf (a.s.)'u zelil etmekti. Allah (c.c.) ise Hz. Yusuf (a.s.)'u seçti. Ona nübüvvet ve saltanat verdi. Kardeşlerini ona boyun eğdirdi. Hükmü altına soktu. Hz. Yusuf (a.s.)'u hased etmelerinden dolayı hileleri kendi başlarına geçti. Bu ise Allah Teâlânın hikmetinin ve kudretinin apaçık bir delilidir.

Felak Sûresi'nde gelmiş bulunan, “Hâsid kişinin hased ettiği zamanki şerrinden Allah'a sığınmak.”(3) emri de göz önüne alınınca, hased yani çekememezlik duygusunun toplum içerisinde yapacağı yıkımın ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Kur'an-ı Kerim'de söz konusu olan bu olayların kardeşler arasında cereyan etmiş olması da ayrı önem taşır. Yani, hased duygusu kardeşi kardeşe öldürtebiliyor, derin kuyuya attırabiliyorsa, başka insanlara neler yaptırmaz?

Bu ayetlerin ışığında, her geçen gün şiddetini artırarak ilerleyen ve dünyayı yaşanmaz hale getiren anarşiye, ahlâki yozlaşmaya, kültürel bozulmaya göz atacak olursak, bunun da temelinde, yurdumuza dışarıdan giren çeşitli fikir ve düşüncelerin sevkiyle hakim zümrelerin millete karşı uyguladıkları muhtelif ayırım ve kayırmaları, bunun sonucu -varlığını değişik tabiî sebeplere borçlu olan- değişik gruplarda birbirlerine karşı uyanmış olan kin ve hased duygularını görebiliriz. Daha açık bir ifâde ile bugünkü huzursuzluk, hırsızlık, soygunculuk ve anarşi, geçen zamandan beri bu ülke insanlarına yapılan mürteci-münevver, inkılapçı-yobaz, ilerci-gerici, faşist-devrimci, Türk-gayr-i Türk, Sünni-Şiî vs. ayırımlarının, bu ayırımlara tâbi olarak hâkim zümrelerin uyguladıkları kayırmaların vicdanlarda doğurduğu kin, nefret, hased ve intikam gibi menfî hislerin birikimlerinden ortaya çıkan bir patlamadır.

Kıskançlık kinin, kin de öfkenin neticesidir. Bu yüzden öfkelenmeyi azaltacak davranışlar içinde bulunmak kini, dolayısıyla kıskançlığı azaltır. Hased, İlahi takdir ve bölmeye razı olmamaktır. Bu yüzden hasedçi önce iman açısından tehlikeye düşer. Şu kadar var ki hased, hased edilenden önce hased edeni yiyip bitiren adil bir hastalıktır.

İnsanlar arasındaki kavgalar, meslektaşlar arasındaki çekişmeler, genellikle hasedden kaynaklanır. Aslında hased, bir bakıma aşırı bencilliğin de bir sonucu olarak ‘Bende yok onda da olmasın’ düşüncesidir.

Bir Müslümanda bulunan bir nimetin ondan gitmesini istemeyip, kendisinde de o nimetin bulunmasını istemek hased değildir. Buna ‘Gıpta’ yani imrenmek, denilir. Gıpta güzel bir huydur.

Hased, kişinin yapmış olduğu ibadetlerin sevabını da giderir. Hadis-i şerifte

“Hased etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi hased de iyilikleri yok eder, siler götürür.”(4)

buyruldu. İbnu Mâce'de geçen bir diğer hadiste ise şöyle buyurulur:

“Hased, hasenatı yer tüketir, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi. Sadaka da hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi.”

Bu sebeple dinimizin müminden beklediği tavır, inancının gereği olarak hayatının her anını Allah’ın (c.c.) razı olacağı şekilde geçirmektir. Bu durum iman ile hasedin yan yana olmasını yasaklamaktadır. Peygamber Efendimiz (asm) hadisi şerifte bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:

“Kâfir ile onu öldüren ebediyyen cehennemde bir araya gelmezler; keza bir kulun karnında, Allah yolunda (yutulmuş olan) tozla cehennem ateşi bir araya gelmezler; keza, bir kulun kalbinde imanla hased bir araya gelmezler.”(5)

Hased etmek, bir açıdan da Allah (c.c.)'ın verdiğini uygun görmemektir. Her kim Allah (c.c.)'ın verdiğini uygun görmez ve bunu bilinçli olarak düşünürse, kâfir olur. Çünkü bu insan, bu düşüncesiyle Hak Teâlâ’nın hikmetini ve adaletini inkar etmiş olur. Bu durum insanı küfre götürebilir. Bu yüzden hased eden kimse, beş yönden Rabbi ile çekişmektedir. Bu çekişmeler şunlardır: Başkalarında gördüğü bu nimetten ötürü öfkelenir. Allah (c.c.)'ın rızık taksimine öfkelenir. Allah (c.c.)'ın başkalarına vermiş olduğu nimetleri kıskanan kimse, sanki Rabbine şöyle demektedir: ‘Bu nimetleri niçin bu şekilde taksim ettin?’ Allah Teâlâ dilediğine lütfundan dilediği şekilde verdiği halde, o Allah (c.c.)'ın nimetleriyle cimrilik yapmak istemektedir. Allah Teâlâ'nın nimetler verdiği sevgili kullarını, rezil-rüsvâ etmek istemektedir. Hased etmekle, hem Allahü Teâlâ'nın, hem de kendisinin düşmanı olan şeytana yardım etmektedir.

Hasedden kaçınmak, başkasının malı, mülkü, mevkii vs. dünya varlıklarında çekememezliğe düşmemek demektir. Uhrevî işlerde gıpta caiz ise de dünyevî işlerde hased câiz değildir. Çünkü hased, hased edeni karşıdaki hased edilen hakkında gıybete ve yıkıcı gayretlere de sevkederek zulme ve haksızlığa atar. Gıybet, zulüm ve haksızlık ise bunları yapanın iyiliklerinin yok olmasına sebep olur. Bütün bu durumlar hased edilenin nimetlerinin, sevaplarının artmasına, hased edene de hüsran ve zararlarda batmasına sebep olur. Böylelerinin durumu âyet-i kerimede:

“Dünyayı da âhireti de kaybeder”(6)

diye ifade edilmiştir.

Hased eden, hased ettiği kişiyi gıybet de eder, onu çekiştirir ve böylece ikinci bir günaha da girmiş olur. Hatta hased ettiği kişinin malına ve canına da saldırdığı olur. Kıyamet gününde, hased eden kişinin bu zulümlerinin karşılığı olarak iyilikleri alınarak hased ettiği kişiye verilir. Dünyada hayır ve iyilikler yapan kimseye en az on kat sevap verilir. Hased bunların dokuzunu yok eder ve birisi kalır. İmansızlıktan başka hiçbir günah, müslümanın yapmış olduğu iyiliklerin hepsini yok edemez.

Resûlullah (asm) buyurdular ki:

“Size eski milletlerin hastalığı bulaştı. Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın.”(7)

Bir başka Hadis-i şerif’te,

“Nimet sahiplerinden ihtiyaçlarınızı gizli olarak isteyiniz. Çünkü nimet sahiplerine hased edilir.”

buyuruldu. İhtiyaçlarınızın karşılandığı ortaya çıkınca hased olunursunuz.

Hased etmek, Allah Teâla’nın takdirini değiştirmez. Bunun için de hased eden kişi, hasedinden dolayı boşuna üzülmüş ve yorulmuş olur. Kazandığı günahlar da ayrıca üzerine yüklenir. Halife Muaviye oğluna nasihat ederken şöyle derdi:

"Hased etmekten çok sakın. Çünkü hasedin sana olan zararları, hased ettiğin kişininkinden daha önce ve daha çok olur."

Yine Hz. Muaviye demiştir ki:

"Herkesi razı edebilirim, ancak hasetçiyi edemem. Çünkü o, nimetin gitmesini ister.(Kıskandığı nimet elimde oldukça, ne versem onu razı edemem.)"

Hased edenler hiçbir zaman arzularına kavuşamamış ve kimseden saygı görmemişlerdir. Hased insanın sinirlerini bozar, ömrünün azalmasına sebep olur.

Kendisine hased olunan kişinin, dünyada ve ahirette, bundan hiç zararı olmaz. Hatta faydası olur. Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer. Hased ettiği kişideki nimetlerin azalmadığını ve hatta arttığını gördükçe huzursuz olur. Hasedden kurtulmak için ona hediye göndermeli, nasihat etmeli ve onu övmelidir. Ona karşı tevazu göstermelidir. Onun elindeki nimetlerin daha da artması için dua etmelidir.(8)

Peygamber Efendimiz (asm), Veda Hutbesi’nde vurgulu bir şekilde kardeşlik duygularını zedeleyen, Ensar-Muhacir kardeşliğini tüm dünyaya yaymanın önündeki en büyük engellerden olan, ümmet bilincini gideren hasedden kaçınmamızı istemektedir.

“(Ey inananlar!) birbirinize hased etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinizin satışını bozmayın. Ey Allah'ın kulları kardeş olun! Müslüman kişi, diğer Müslüman kişinin (rengi, dili, doğum yeri, sosyal durumu, cinsiyeti ne olursa olsun) kardeşidir. Öyle ise ona zulmedemez, ihanet edemez, aldatamaz, yardım isteğini cevapsız bırakamaz, tahkîr de edemez. Allah sizlerin bedenlerine, mallarına bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar, -kalbini göstererek- takva şuradadır, takva şuradadır, takva şuradadır. Kişinin kötü sayılması için Müslüman kardeşini tahkir edip horlaması yeterlidir. Bir Müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer bir Müslümana haramdır.”(9)

Hased Hastalığından Kurtuluş Yolu

Resûlullah (asm) buyurdular ki:

“Şu iki kişi dışında hiç kimseye hased (gıbta etmek) caiz değildir: Biri, Allah'ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda harcayan zengin kimse.”(10)

Hadiste ‘gıbta’ diye tercüme ettiğimiz kelimenin aslı haseddir. “İki kişiye Allah'ın verdiği nimetin kendinize de verilmesini temenni etmeniz caizdir.” diye anlaşılması gerekmektedir. Gıpta ise ‘Onda var aynısı bende de olsun.’ talebinde bulunmaktır ki, bu mantıklıdır. Kıskançlık ibadetlere varıncaya kadar bütün fiillerde ve duygularda görülebilir. Tedavisi Taksim-i İlahîye razı olmak ve Yusuf Sûresi'ni bolca okuyup ibret almaktır.

Hased duygusundan kurtuluş yolu, başka bir hadiste şöyle ifade edilmektedir:

“Üç şey vardır, kimse onlardan kurtulmuş değildir: Uğursuzluk, kötü zan, hased.”

Resûlullah (asm)'a bunlardan kurtuluş yolu nedir, diye sorulunca şu cevabı verdi:

“Uğursuzluk içinden geçince hoşlandığın işi bırakma, zanna düşünce araştırmaya kalkma, hased duyunca da gereğiyle amel etme.”

Şu halde; zan ve hasedden kurtuluş, bu hislerin peşine düşmemek suretiyle gerçekleşir.Hasan el-Basri Hazretleri de şöyle der:

"İçinde hased olmayan insan yoktur. Kim bu hissi aşıp, peşine düşmez ve zulme yer vermezse, hased yapmamış olur."

Bir mümine yakışan, hased hissi içinde doğduğu zaman, bundan nefret edip defetmeye çalışmaktır, tıpkı haram şeyleri yapmak hissi içinden geçince yaptığı gibi. Bu duyguyu tedavi hususunda Bediüzzaman şu tavsiyede bulunur:

"Hasid adam hased ettiği şeylerin sonucunu düşünsün. Tâ anlasın ki, rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet, fânidir, vakti belli ve sınırlıdır. Faydası az, zahmeti çoktur. Eğer, uhrevî meziyetler ise, zâten onlarda hased olmaz. Eğer onlarda dahi hased yapsa, ya kendisi riyâkârdır; ahiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut hased ettiği kimseyi riyâkâr zanneder, haksızlık eder, zulmeder."(Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, Birinci Mebhas)

Kıyamete kadar her döneme hitap eden, her dönemin sorunlarına çözümler üreten ve dönemin tasvirini yapan Allah Resûlü (asm) şu hadislerinde, müminin günümüzde yaşadığı sıkıntıyı çok net bir şekilde şöyle ifade etmektedir:

“Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, bakışını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin. Böyle yapmak, Allah'ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.”(11)

Bu hadisin benzeri olarak, Resûlullah (asm) bir başka rivayette:

“Zenginlerle az düşüp kalkın. Zîra böyle yapmanız, Allah'ın (size olan) nimetini küçük görmemenize yardımcı olur.”

buyurmuştur. Bu hadiste önemli bir hastalığın ilacı var; zîra bir kimse, kendinden üstün kimseye bakınca, bu halin onda hased uyandırmayacağından emin olamaz. Bu haset hastalığının ilacı da kendinden aşağıda olana bakmasıdır. Baktığı takdirde kendi haline şükretmeye vesile bulur.

Konumuzu bütünleyecek bir başka hadis de şöyle ifade edilmiştir:

“İki haslet var ki, bunlar kimde bulunursa Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim dünya işlerinde durumu kendisinden düşük olana bakarsa, kendisindeki ona olan üstünlük sebebiyle Allah'a hamdeder. Kim de, dinî meselelerde kendinden üstün olanlara bakarsa ona uyar. Kim de dünya işlerinde kendinden üstün olana bakarsa, elinde olmayanlar için esef eder, üzülür ve böylece şükredici ve sabredici olarak yazılmaz.”

Hadisi şerifte beyan edildiği üzere mümin, dünyalık mal, makam işlerinde devamlı kendinden aşağıdakilere bakmalı ki şükretsin. Amel, takva ve iman olarak ise kendisinden üstün olan kimselere baksın ki eksiklerini görerek onları tamamlamaya çalışsın. Bu durumu tersine çevirdiğiniz takdirde, ahlaksızlıklar, zinalar had safhaya çıkar; insanlar dünyalık elde etme yarışında birbirlerini öldürmekten dahi çekinmezler.

İnsanın kendi kendine hazırladığı bu tuzaklardan kurtulabilmesi, iyi bir nefis terbiyesine bağlıdır. Yani insan projeksiyonunu kendine çevirerek kendi kusurlarıyla meşgul olma alışkanlığı kazanabilirse, bu tehlikeleri azaltmış sayılır. İdeal, örnek şahsiyetler edinmek ve onlara benzemeye çalışarak bütün bu tuzakları atlatmak mümkündür. İlmi ve zenginliği gereğini yerine getirmek üzere istemek uygundur.

"Ya Rabbi beni hased edici eyleme, hased edilen eyle!" diye dua edilmelidir. Çünkü hased edici, hased edilende, kendinde bulunmayan bir kemal görmektedir. Ve ona hased etmektedir. Hased edenin hasedine sabr eyle. Senin sabrın onu öldürür.

Hasedin Zararları Nelerdir?

Hasetten kurtulmanın bir yolu da onun ne olduğunu, dünya ve ahiretimize nasıl zarar vereceğini bilmektir.

Kendi kaybına değil de, başkalarının kazancına üzülenler, ticaret bilmezliğin en ileri örneğini sergilerler. Bunlar, kıskançlığın kıskacında kıvranan birer zavallı.

Bir hikmet ehli şöyle der: “Haset insanı avare eden bir ihtirastır. Evde tutacağına diyar diyar gezdirir.”

Bu âfete tutulanlar, iman, ilim, sıhhat ve servet gibi İlâhî nimetleri değerlendirirken, meseleyi tersten ele alırlar. Önce servet ve makama göz dikerler. Sonra beden sıhhatine bakarlar; en sonunda da ilim ve imana sıra gelir. Halbuki, iman kuvvetinde birazcık ziyadelik ilim fazlalığıyla mukayese mi edilir!?.. İlimde birazcık üstünlük, beden sıhhatiyle tartıya mı girer!?.. Bedende bir parça sıhhat fazlalığı, servet çokluğuyla ölçüye mi sığar!?..

Bu da garip bir sır, azim bir hikmettir. Bu sır iledir ki, muhteris, kıskanç insanlar, dünyaca varlıklı kişilerle uğraşırlar da, âlimlere, velilere, salihlere ilişmezler. Halbuki gerçek varlığa erenler bunlardır.

Haset hastalığının temelinde, haset edilen kimseyi ve onun elindeki dünya nimetlerini ebedî zannetme gafleti yatar. Akıl planında, gerçeğin böyle olmadığını herkes bilir; ama, hissiyat hükmünü icra etti mi, zavallı akla kıvranmaktan öte bir şey kalmaz.

Bir asır sonra bütün haset edenler ve edilenler gibi, hasede konu olan mevki ve makamlar, servet ve devletler de başka insanların eline geçecekler; bir süre de onları oyalayacak ve hiçbirine Hakikî yâr olmadan, bir başka gruba intikal edecekler.

Bir gönül ehli, dünyayı kınalı bir geline benzetir; bu gelin herkese göz etmiş ama hiç kimseyle evlenmemiştir.

Hasedin bir de kadere itiraz yönü var.

“Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar?”(Nisa, 4/54)

Bir insan düşünelim: Belli bir nimete ulaşmak için elinden gelen gayreti göstermiş, meşru dairede çalışmış, fiilî ve kavlî duasını yaptıktan sonra Rabbinin rahmetini, inayetini gözlemeye başlamıştır. Bu insana yapılan İlâhî lütuf karşısında mü’mine düşen vazife, o nimete kendisi nâil olmuş gibi sevinmektir. Kadere iman da, İslâm kardeşliği de bunu gerektirir.

Böyle yapmayıp haset ve düşmanlık yolunu tutanlar için Üstad Bediüzzaman’dan bir tehdit cümlesi:

“Kaderi tenkit eden başını örse vurur kırar. Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.”(Mektûbat)

Âyet-i kerimede, “Allah’ın lütfundan verdiği” şeklinde çok hikmetli bir kayıt var. Bu kayıttan hareketle müfessirlerimiz, meşru olmayan kazançlara haset edilebileceğini belirtmişler ve “vurguncunun elindeki malın gitmesini temenni etmek haset değil, gayrettir, adalettir” demişler.

Buna göre bir adam hırsızlık ederek zengin olsa, o malın ondan alınmasını arzu etmek haset değildir. Haset; “Allah’ın lütfuyle verdiği” meşru servet, makam yahut fazileti çekememektir. Bunların, bir müminden alınmasını arzu etmek ise, kaderi tenkit ve rahmete itiraz mânâsı taşır.

Füzeyl bin İyaz’ın, “Mü’min gıpta eder, münafık haset eder”, sözü bizim için hem güzel bir ölçü, hem de büyük bir tehdit. Bir insan, bir başkasının nâil olduğu maddî veya manevî bir ihsana kendisinin de erişmesini arzu edebilir. Bu haset değil gıptadır. Hasette ise, haset edilen şahıstan o ihsanın mutlaka geri alınması arzu edilir. Yani, zengin komşusuna haset eden adamın temel hedefi, kendisinin zengin olması değil, komşusunun fakir olmasıdır. Bu ise, ancak münafıklara yakışacak kadar aşağı ve bayağı bir düşüncedir.

Bununla beraber, bu güzel sözü yanlış yorumlayarak, haset edenlere hemen münafık damgası vurmak elbette doğru değil.

Çünkü münafığın tarifi açık: Münafık, gerçekte iman etmediği halde iman etmiş gözüken kimsedir. Haset eden bir mü’mine, bu mânâda, münafık demek mümkün mü? O halde bu sözü, “Sakın haset etmeyiniz, zira bu ancak münafıklara yakışan alçak bir sıfattır.” şeklinde anlamak gerek.

Kendini seven ve menfaatini bilen insan haset yolunu tutmaz. Çünkü haset başkasının saadetini çekememe yüzünden, insanın kendi ruh âlemini perişan etmesidir. Rakibine kızarak kendini bıçaklamak gibi bir şey.

“Haset evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur.” (Mektûbat)

Şunu unutmamak gerek: Dünyevî bir nimete yahut üstünlüğe kavuşmak kişinin kemâline delil olmaz. Böyle olsa bütün zenginlerin salih, bütün fakirlerin fasık olması gerekir.

Gerçek hiç de böyle değil. Dünya nimetleri bir imtihan aracı. Herkes bir türlü imtihan oluyor. Önemli olan bu yolculuğun sonudur. Bu dünyada meşru yolla zenginleşmeye yahut makam sahibi olmaya çalışmak elbette güzel şey. Ama hâdiselerde kader hâkim. Çok çalışmamıza rağmen dilediğimiz sonucu elde etmeyebiliriz. Ve rakibimiz bizi geçebilir.

Üzerimize düşen görevi hakkıyla yerine getirdikten sonra, tevekkül yolunu tutma ve “hakkımda böylesi hayırlıymış” diyerek İlâhî takdire razı olma durumundayız. Aksi halde hasetle, ruh dünyamızı huzursuz kıldığımız gibi, sonunda şeytana âlet olup kadere itiraz tehlikesiyle de karşı karşıya kalabiliriz.

Bunun zararı ise hem çok büyük, hem de ebedî.

Dipnotlar:

(1) Mâide sûresi, 5/27–
(2) Yûsuf sûresi, 12/4–
(3) Felak sûresi, /5.
(4) Ebu Dâvud, Edeb 52,
(5) Müslim, İmâret, , ; Ebu Dâvud, Cihad, 11; Nesâî, Cihâd 8; İbnu Mâce, Cihâd, 9.
(6) Hacc sûresi, 22/
(7) Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyâme,
(8) İslâm Ahlâkı, M. Hadimî.
(9) Müslim, Birr, 32–34; Tirmizî, Birr, 18,
(10) Buhârî, İlm,15; Fedâilu'l-Kur'ân, 20, Tevhid, 45; Müslim, Müsâfirin, ; Tirmizî, Birr,
(11) Buhârî, Rikak 30; Müslim, Zühd, 8; Tirmizî, Kıyamet,

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası