me/tarihogretmeni )
Telegram kanalımızın linkidir
DAVETLİSİNİZ
Hazırlayan
CENAN ŞİRİN
Tarih Öğretmeni
SINIF
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİ DERSİ
NOTLARI
( funduszeue.info )
Telegram Kanal Linkimizdir
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
I. ÜNİTE
b) Halk (Millet): Millet devleti yaşatan ve kağanı başarılı kılan ana unsurdur.
Kağan da milletin haklarını korumak zorundaydı.
c) Ülke (Ulus): Ülke, bağımsız bir devletin yetkilerini özgürce kullanabileceği coğrafi
Mekândır.
• Türkler ülke sınırlarına yaka diyorlardı.
d) Teşkilatlanma:
• Tarihte birçok ülkeye hâkim olan Türklerde teşkilatlanma önemliydi.
• Bozkır yaşamının etkisi Türklerin kolay teşkilatlanmasını sağlamıştır.
• Tarih boyunca Türklerin güçlü devletler kurmaları güçlü orduları sayesinde mümkün olmuştur.
• Türkler Hazarlar hariç ücretli asker bulundurmamıştır.
• Türk ordu sisteminde ilk düzenlemeyi Mete Han yapmış ve orduyu 10, ,
ve ’ lere ayırmıştır.
• Bunların başına onbaşı, yüzbaşı, binbaşı ve tümen başı gibi komutanlar atamıştır.
• Türkler Turan Taktiği (Kurt Oyunu), Keşif (Yelme) ve Yıpratma
taktiklerini savaşlarda uygulamışlardır.
b) Hükümet (Ayukı):
Türklerde önemli kararlar Toy (kurultay)’ da alınırdı. Toy her zaman toplanamadığından toy kararlarının
düzenli olarak uygulanması için bir bakanlar kurulu (hükümet) oluşturulmuştur.
c) Kurultay (Toy):
Devletin her türlü meselesinin görüşüldüğü meclistir. Büyük kurultayın yanı sıra her boyun kendi
kurultayları da bulunurdu.
• İlk Türk Devletleri’ndeki “kut anlayışı” Türk – İslâm Devletleri’nde de devam etmiştir.
• Yani hükümdarlığın kendilerine Allah tarafından verildiğine inanıyorlardı.
• Dolayısıyla kendilerini Cihan hükümdarı olarak görüyorlardı.
• Türk – İslâm hükümdarları Müslümanların dini lideri olan halifenin varlığını kabul ediyorlardı.
• Tuğrul Bey’in Bağdat Seferi ile halife siyasi yönden Selçuklu hükümdarlarına bağlanmıştır.
Merkez Teşkilâtı
• Türk – İslâm Devletleri’nde merkez teşkilâtı; hükümdar, saray ve hükümetten meydana gelmektedir.
Hükümdar
• Ülke hanedanın ortak malı sayıldığından şehzadeler arasında taht kavgaları eksik olmuyordu.
• Hükümdar yasama, yürütme ve yargıdan sorumluydu.
• Para bastırmak ve hutbe okutmak en önemli hükümdarlık alâmetiydi.
Saray
Hükümet
Taşra Teşkilâtı
Türk – İslâm Devletleri’nde taşra teşkilâtı dört ayrı yönetim birimine ayrılmıştır.
Bunlar;
1. Eyalet
2. Sancak
3. Kaza
4. Köy
Türk Devletleri’ndeki ikili teşkilâtın bir benzerini Türk – İslâm Devletleri’nde de görmek mümkündür.
Meselâ Karahanlılar ülkeyi “doğu ve batı” olmak üzere ikiye ayırmışlardır.
Taşra Görevlileri
Melik: Hükümdardan sonra gelen eyalet yöneticisi
Şıhne: Askeri vali
Amid: Sivil görevliler
Amil: Vilayetlerin vergisini toplar
Muhtesip: Ticari hayatı düzenleyen kişiler
Ulak: Vilayetlerdeki posta teşkilâtı,Berid
ATABEY: Büyük Selçuklularda sancaklara yönetici olarak gönderilen şehzadelerin eğitiminden
sorumlu olan kişiler.
Osmanlı Devleti’nde bu görevlilere “lala” adı verilmektedir.
Ordu Teşkilâtı
• Türkler İslamiyet’e girdikten sonra da eskiden olduğu gibi orduya büyük önem vermişlerdir.
• Orduda, Abbasi ve Samanoğulları’nı örnek almışlardır.
• Karahanlı ve Selçuklularda, Hunlara ait onlu sistem uygulanmıştır.
Gulam Sistemi
• Bu sisteme göre satın alınan veya esir alınan çocuklar gulamhane adı verilen yere gönderilirdi.
• Bu çocuklar burada askeri, yönetim ve protokol kuralları bakımından yetiştirilirdi.
• Askeri eğitim alan çocuklar hükümdarın özel ordusu olan (Gulaman-ı saray) ve ordunun asıl
önemli kısmı olan Hassa Ordusu’nu oluşturuyorlardı.
• Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezleri olarak Söğüt, Karaca hisar, Bursa, İznik, Edirne ve
İstanbul’u görmekteyiz.
• Osmanlı Devlet anlayışında Selçuklu izlerini görmekteyiz, İlhanlıları da örnek almışlardır.
• Osmanlı yönetim anlayışının temelinde hoşgörü ve adalet vardır.
• Bu özelliğinden dolayı Osmanlı Devleti için “Nizam-ı Alem”, “Kanun-u
Kadim” tabirleri kullanılır.
2. Merkez Teşkilâtı
a) Padişah
• Padişah devleti yönetmek, kanunları koymak ve halkın huzur ve mutluluğunu sağlamakla
görevliydi.
• Padişahlar I. Murat’a kadar “Bey”, “Gazi” gibi unvanları kullanırken, I. Murat
ile “Sultan”, Fatih’ten itibaren “Padişah” ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra
ayrıca “Halife-i Müslim’in” unvanını kullanmışlardır.
b) Saray
Birun
Enderun
Harem olmak üzere 3 bölümden meydana gelir.
Birun: Sarayın dış bölümü olup saray hizmetine bakan birçok görevli burada bulunurdu.
Bu görevlilerden bazıları; Yeniçeri Ağası, Topçular – Cebeciler, Çaşnigirler (yemek işlerinden sorumlu)
Çavuşlar, Çakırcılar (av işlerinden sorumlu), Seyisler (binek hayvanlarının bakımından sorumlu)
Enderun: Devşirme adı altında alınan Hristiyan çocuklarının yetiştirildiği saray okulu.
Harem: Hükümdarın eş ve çocuklarıyla aile hayatını geçirdiği yerdir. Halife adlı kadın hocalar buranın
eğitiminde sorumludur. Haremin genel sorumlusuna ise Harem Ağası denir.
c) Divanıhümayun
Sadrazam (Veziriazam): Padişahtan sonra en yetkili kişidir. Padişahın mührünü taşır. Padişahın savaşa
katılmadığı zamanlar ordu komutanlığı görevini üstlenir. Bugünkü Başbakandır.
Kubbealtı Vezirleri: Devlet yönetiminde Sadrazama yardımcı olurlar. Bugünkü devlet bakanlarıdır.
Defterdar: Devletin her türlü mali işlerine bakar. Bugünkü Maliye bakanıdır.
Nişancı: Padişahın yazdığı ferman veya beratlara tuğrasını çeker. Ayrıca fethedilen arazileri gelirlerine göre
tapu defterlerine tahrir yazar.
Kaptanıderya:Donanmanın başkomutanıdır.
Şeyhülislam (Müftü):Divanda alınan kararların İslâm dinine uygun olup olmadığına karar verir.
3. Taşra Teşkilâtı
Osmanlı Devleti, taşra teşkilatında Anadolu Selçuklu Devleti’ni örnek almıştır.
TIMAR SİSTEMİ: Bu sistemde devlet; asker ve memurlarına maaş yerine toprak verirdi. Toprağı alan kişi
hem geçimini sağlar hem de devlete asker yetiştirirdi. Devlet bu sayede para harcamadan düzenli bir orduya
sahip oluyordu.
İLTİZAM SİSTEMİ: yüzyıldan sonra ortaya çıkan bir çeşit vergi toplama sistemi. Bu sistemde devlet,
uzak yerlerdeki toprak gelirlerini açık artırma ile satıp parasını peşin alıyordu. Devlet bu sayede sıcak para
ihtiyacını karşılamış oluyordu. Bu işle uğraşan kişilere mültezim adı veriliyordu.
4. Ordu Teşkilâtı
Osmanlı Devleti kurulduğu sırada düzenli bir orduya sahip değildi. Fakat Orhan Gazi Dönemi’ndeki Bursa
kuşatması esnasında düzensiz orduların yetersizliği anlaşılmış ve ilk ordular yaya ve müsellem adı ile
kurulmuştur.
Osmanlı Ordusu;
a) Kapıkulu Askerleri
b) Eyalet Askerleri
c) Yardımcı Kuvvetler
d) Donanma olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.
AYAN: Bir bölgenin ileri gelenlerine verilen isim. Bu kişiler yönetim ile halk arasındaki ilişkileri
düzenliyorlardı.
Önemli Maddeleri;
1. Müslüman, gayrimüslim herkesin can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2. Kanun önünde herkes eşit kabul edilecek.
3. Herkes gelirine göre vergi verecek.
4. Rüşvet ve iltimas (adam kayırma) önlenecek.
5. Mahkemeler herkese açık olacak, hiç kimse yargılanmadan, sorgulanmadan ceza almayacak.
6. Askerlik, vatan borcu şeklinde olacak.
7. Herkes mal mülk sahibi olacak ve bunu miras bırakabilecek.
NOT: Tanzimat Fermanı ile, Osmanlı tarihinde ilk kez kanun gücü kabul edilmiştir. Bu ferman ile
padişah, kendi gücünün üstünde kanun gücünün varlığını kabul etmekle yetkilerini sınırlandırmıştır.
Osmanlı Devleti, tarihinde Tanzimat Fermanı’nın devamı niteliğinde sayılan Islahat Fermanı’nı
yayımlamıştır. Bu ferman ile, ülkede yaşayan azınlıklara yeni haklar tanınmıştır.
a) Merkez Yönetimi
Tanzimat Dönemi merkez teşkilâtında önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemeler şunlardır.
Başvekâlete çevrilen sadrazamlık makamı eski konumuna getirilmiştir.
Şeyhülislamlık makamının siyasi danışmanlık yönü azaltılarak devamı sağlanmıştır.
Meclis-i Vakayi ahkâmı adliye (yüksek mahkeme) yeniden düzenlenmiştir.
’te Meclis-i âli Tanzimat açıldı.
’de bugünkü Danıştay’ın vazifesini yürüten Şurayıdevlet kuruldu.
’de bugünkü Yargıtay’ın görevini üstlenen Divan-ı ahkâm adliye kuruldu.
b) Taşra Yönetimi
Devletin en büyük idari birimi olarak eyalet kabul edildi.
’ de devlet görevlilerinin yanı sıra Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşan meclisler kuruldu. (Büyük
meclis)
’ te Vilayet Nizamnamesi kabul edildi.
Vilayetler il adını aldı.
Vilayetler liva (sancak), kaza ve köylere ayrıldı.
Vilayet Nizamnamesine göre; Liva’da mutasarrıf, kazada kaymakam, nahiyede nahiye müdürü ve
köylerde ise muhtarlar yönetici oldular.
’ de sancak ve kazalarda belediye örgütleri kuruldu.
’ de çıkartılan Belediye Yasası, 1 Eylül
’a kadar yürürlükte kaldı.
NOT: Meclisin açılması ile Osmanlı yönetim anlayışında en önemli değişiklik yaşanmış ve halk ilk defa
padişahın yanında yönetime ortak olmuştur. Kanunuesasi maddeden oluşuyordu ve Anayasa Komisyonu
Başkanı Mithat Paşa’ dır.
44 Hristiyan
4 Yahudi
71 Müslüman
26 Ayan Meclisi üyesi
Meclisin Kapanması
– Osmanlı – Rus Savaşı’ndan iyi haberler gelmemesi
Ekonominin giderek kötüleşmesi
Azınlık mebuslarının meclis çalışmalarını olumsuz etkilemesi
gibi nedenlerden dolayı padişah II. Abdülhamit anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak meclisi 14
Şubat ’ de kapatmıştır.
Kurtuluş için İstanbul’da kalmanın yeterli olamayacağını gören Mustafa Kemal 16 Mayıs ’ da
Bandırma Vapuru ile 9. Ordu Müfettişi olarak yola çıkmış ve 19 Mayıs ’ da Samsun’a varmıştır.
Mustafa Kemal’in Samsun’a varması ile milli mücadele resmen başlamıştır. Samsun’a varan Mustafa
Kemal, ülkenin içine düştüğü durumu görmüş ve o gün şu karara varmıştır.
Mustafa Kemal, Samsun’dan sonra daha güvenli bir yer olan Havza’ya geçerek protesto mitinglerini
başlatmıştır.
Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal 22 Haziran ’ da tarihi Amasya Genelgesi’ni
yayımlamıştır. Bu genelge ile milli mücadelenin amacını, gerekçesini ve yöntemini belirtildiği gibi ileride
millet egemenliğine dayalı yeni bir devletin kurulacağının da ilk sinyalleri verilmiştir.
Mustafa Kemal, Amasya’dan sonra askerlik mesleğinden istifa etmiş ve sivil bir vatandaş olarak Erzurum’a
gelerek kongre çalışmalarına katılmıştır.
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
II. ÜNİTE
Orta Asya
Orta Asya, Türklerin yaşadığı coğrafi mekândır. Coğrafi sınırlar olarak doğuda Kingan Dağları, batıda
Hazar Denizi, kuzeyde Kafkasya, güneyde ise Himalaya Dağları ile çevrilidir.
Orta Asya, Tian Shan gibi büyük dağlara, Karakurum ve Taklamakan gibi büyük çöllere sahip bir bölgedir.
Bitki örtüsü bakımından yoksul bir bölge olan Orta Asya ağaçsız steplere sahipti. Asya kıtası iklim olarak
genelde kuraktır. Bundan dolayı tarım yerine hayvancılık yaygındır.
Orta Asya, su kaynakları arasında tampon bir bölge olduğundan sıcaklık farklılıkları çok fazla olan bir
bölgedir. Bölge genellikle çöl iklimi altındadır. Ayrıca bölgenin kurak ve denizlere uzak olması tarımı
engellediğinden ticaret gelişmiştir. Tarihi İpek Yolu buradan geçmektedir
Bu bölge sadece Türklerin yaşadığı bir bölge değildir. Zamanla Çin ve Rusya’da bölgede hâkimiyet
kurmuştur. Bugün dahi bölgede birçok bağımsız Türk Devleti bulunmaktadır.
Türkler ve Yayla
Göçebe bir yaşam süren Türkler, Orta Asya’da yayla hayatı yaşıyorlardı. Temel geçim kaynakları özellikle
küçükbaş hayvancılık olan Türkler hayvanlarına daha iyi otlak bulabilmek için yaylalarına göç ediyorlardı.
Türkler yaylalara genellikle mayıs ayı ortaları gibi göç ediyor ve dört ay kadar buralarda kalıyorlardı. Bu
süre zarfında geçimlerini sağlamak için süt, yağ, peynirle yün elde ediyorlardı.
Sonbahara doğru daha ılıman yerlere göç eden Türkler, ürettikleri ürünlerini burada satıyorlardı.
Yaylacılık geleneği ilk Türklerden başka Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde devam etmiştir. Bugün dahi
Karadeniz, Doğu Anadolu ve Toroslar ’da yayla geleneği sürdürülmektedir.
a) Aile:
Toplumsal hayatın çekirdeğidir.
Kan akrabalığı esasına dayanmaktadır.
Türklerde aile geniş aile gibi (ataerkil) gözükse de çekirdek aile daha yaygındır.
Türklerde evlenen çocuklara bir miktar mal ve çadır verilir ve bu çocuk baba evinden ayrılırdı.
Kız çocukları evlenirken çeyiz aldıklarından dolayı mirastan yararlanamazdı. Türklerde exogami (dışarıdan
evlilik) yaygındı. Ayrıca tek eşle evlilik çoğunluktaydı. (Monogami)
Türklerde evliliğin aşamaları söz kesme, nişan ve düğün törenleri şeklinde sıralanır.
Evliliğin hukuki bir boyut kazanması için ayrıca nikâh yapılırdı.
b) Urug (Aileler Birliği):
Ailelerin birleşmesiyle sülâleler meydana geliyordu.
Urug, boyun bir parçasıydı.
Urug’ da aileler kan bağı ile birbirine yakın kimselerden oluşuyordu.
Urug’ da amaç; sosyal, ekonomik ve güvenlik açısından birbirlerine destek olmaktı.
Urug ile ilgili kararlar aile reisi tarafından alınırdı.
d) Bodun (Millet):
Boyların birleşmesiyle oluşuyordu.
Boy beyleri boyun büyüklüğüne göre yabgu, şad ve ilteber gibi unvanları kullanıyorlardı.
Bodun bağımsız olabileceği gibi bir İl’e bağlıda olabilirdi.
Devlet bodunlardan meydana geliyordu.
Bodun ve boyların iş birliği sonucu (il) meydana geliyordu.
Bodunların güçlü olması devleti de güçlü kılıyordu.
2. Türklerde Yaşayış
Göçebe yaşam ve onun bir gereği olarak da hayvancılıkla uğraşan Türkleri, otlak ve mera yüzünden sık sık
yer değiştiriyorlardı. Bu yer değişikliklerinde attan çok istifade ediyorlardı. At, Türklerin en önemli binek
hayvanı olmakla beraber onun sütünden kımız adı verilen içecek üretiyorlardı. Hayvancılık alanında da daha
çok küçükbaş hayvancılıkla (koyun) uğraşıyorlardı.
At ve koyun, Türklerin hayatına çok önceleri girmiştir. M.Ö. yıllarına ait olduğu sanılan Afanesyevo
kültürüne ait olan kazılarda at ve koyun kemiklerine rastlanmıştır.
Temizliğe çok önem veren Türkler evlerinde hamam bulunduruyorlardı.
Göçebe yaşam şekli Uygurlara kadar devam etmiş ve Uygurlar ilk defa yerleşik hayata geçmiştir.
Yerleşik hayata geçen Uygurlar, Türk tarihinde ilk defa Beşbalık, Turfan, Balasagun adı verilen şehirler inşa
etmişlerdir.
Türklerde birçok bayram ve merasimler düzenleniyordu. Meselâ yılın beşinci ayında toplu olarak merasim
yapan Türkler ataları için kurban kesip spor müsabakaları düzenliyorlardı.
NEVRUZ BAYRAMI
Bu bayram yazılı olarak ilk kez 2. Yüzyılda Pers, kaynaklarında geçmektedir. İran takvimine göre yılın ilk
günüdür. Günümüzde İran’da şenlik olarak, Orta Asya Türk topluluklarında ise baharın gelişi olarak
kutlanmaktadır.
Nevruz, Orta Asya ve Türkiye’de 21 Mart günü kutlanır. O güne mahsus sümelek denilen buğdaydan
yapılan tatlı halka ikram edilir. Türk takvimine göre Nevruz yılbaşıdır ve o gün gece – gündüz eşittir
(ekinoks) Nevruz, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde de kutlanmıştır. Hatta Osmanlı Dönemi’nde o güne
mahsus Nevruziye adlı macun yapılmış ve halka dağıtılmıştır. Bu gelenek Manisa’da Mesir macunu
geleneği olarak günümüze kadar devam etmiştir.
c) Atalar Kültürü
Türkler ölen kişiler veya ataları için kurban kesiyorlardı.
İnanışa göre atalarının ruhları onları her türlü kötülükten koruyordu. Buna bir vefa borcu olarak o kutsal
ruhlar için kurban kesiyorlardı. Atalarının mezarları kutsaldı ve bu mezarlara saldırı savaş sebebi
sayılıyordu. Örneğin Attila’nın Bizans’a karşı yaptığı I. Balkan Seferi’nin nedeni Hun mezarlarına karşı
yapılan saldırıdır.
Bu dinlerin yanı sıra Türkler arasında Buda, Manihaizm, Hristiyanlık, Musevilik ve İslâmiyet’te yayılmıştır.
Talas Savaşı sonrası Türkler arasında İslâmiyet yayılmış ve Türkler bu yeni dinin etkisiyle sosyal ve
kültürel hayatlarında birçok değişiklik yaşamışlardır. Türkler; Selçuklular Dönemi’nde doğu ve güneyde
Fars, Arap ve Hintlilerle, batıda ise Ermeni, Gürcü, Rum ve Süryanilerle karşılaşmıştır. Bu etkileşim
Türklerin hem bu uygarlıklarından etkilenmesine hem de bu toplumları etkilemesine neden olmuştur.
Türk – İslâm kültürünün oluşmasında kilit konumda olan devlet Karahanlılardır. Selçuklu ve Gaznelilerde
bu sürece katkıda bulunmuşlardır.
Büyük Selçuklu Devleti’nde Toplum:
a) Yönetenler (hanedan üyeleri, asker, vali ve din adamları)
b) Yönetilenler (halk) olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Türk toplumunda Avrupa’dakine benzer asiller sınıfı veya Hindistan’dakine benzer bir Kast sistemi yoktur.
Kanun önünde herkes eşittir. Bundan dolayı bir kişi en üst makamlara kadar yükselebiliyordu.
Toplumsal Yaşantı
Türkler, İslâmiyet’i kabul etseler de kendi kültürlerini de unutmamışlardır.
Pamuk ve ipekli giysiler giyen Türkler, renk olarak yeşil ve kırmızıyı tercih ediyorlardı.
Kadınlar süs eşyası olarak yüzük, gerdanlık, toka ve bilezik kullanırken, erkekler ise kıyafetlerinin
tamamlayıcısı olarak börk (başlık) kullanıyorlardı.
Oğuz erkekleri uzun saç, bıyık ve kakül bırakıyorlardı.
Düğün ve nişan merasimleri Türk – İslâm toplumunda yardımlaşmanın zirve yaptığı günlerdi.
Avcılık, top kapma, koşma, dağa çıkma, cirit ve güreş Türk – İslâm toplumunun önemli sporlarıydı.
Türklerde Yemek
Türkler yemek yerine aş ismini kullanmıştır.
Türkler içecek olarak, baldan ürettikleri sücüv’ü tüketiyorlardı.
Türklerdeki en önemli yemekler akıtmak, bulamaç, keşkek, höşmerim, mantı, samsa, tutmaç, yufka ve
yoğurt gösterilebilir.
Bazı Yemekler
Akıtmak: Saç üzerinde yapılan hafif bir hamur yemeğidir. Deve veya koyun sütünden yapılır.
Höşmerim: Yörüklere ait meşhur peynir tatlısıdır. Rizeliler bu tatlıya “Höşmerli” derler.
Samsa: Uygur Türkleri, kuru bohça şeklindeki hamur yemeğine bu ismi veriyorlardı.
KLÂSİK DÖNEM OSMANLI TOPLUM YAPISI
Osmanlı Toplumunun Etnik Yapısı
Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı toplumunun büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşuyordu. Zamanla sınırların
genişlemesine paralel olarak Slavlar, Bulgarlar, Rumlar, Araplar, Romanlar ve Ermenilerde Osmanlı
sınırları içine dahil olmuşlardır.
Osmanlı Devleti, bu kadar farklı milletleri hoşgörülü bir politika uygulandığından uzun süre idare
edebilmiştir.
Osmanlı Devleti, Ermeniler için “Millet-i sadıka” tabirini kullanmıştır.
Fransız İhtilâli’nin yaymış olduğu milliyetçilik akımı Osmanlı idaresi altında yaşayan azınlıkları
etkilemiş ve bu milletler birer birer Osmanlı Devleti’nden kopmuşlardır.
Kendi aralarında;
b)Yönetilenler
Bu sınıfa reaya (halk) adı verilmektedir. Osmanlı toplumunun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Köylüler,
şehirliler, göçebeler, askeri, ilmi ve kalemi olmayanlar bu sınıfı oluşturmaktadır.
a) Yatay Hareketlilik
Devleti oluşturan fertlerin herhangi bir statü değişmesi olmadan bir yerden başka bir yere göç etmesine
denir.
Orta Asya’dan Anadolu’ya, Balkanlara veya
Avrupa’ya yapılan göçler örnek olarak gösterilebilir.
b) Dikey Hareketlilik
Dikey hareketlilikte sınıflar arası geçiş söz konusudur.
Meselâ yöneten sınıfından yönetilen sınıfına geçme veya yönetilen sınıfından terfi edip yöneten sınıfına
geçme gibi.
Dikey hareketlilik gayrimüslimler için de geçerliydi. Meselâ Devşirme sistemi ile bir gayrimüslim
sadrazamlık makamına kadar yükselebiliyordu.
MİLLET SİSTEMİ
Osmanlı Devleti bünyesinde Hristiyan Yahudi, Ermeni gibi farklı etnik gruplar yaşıyordu. Devlet uyguladığı
politikalar sayesinde bu farklı grupları rahatça bir arada tutmuştur. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan
sonra buradaki Rum ve Ermenileri özerk cemaatler şekline getirmiş hatta bu unsurların başına bizzat patrik
atamıştır.
Osmanlı özerk cemaatler şeklinde örgütlediği bu unsurlara daha sonra “millet” adını vermiştir.
Fatih Sultan Mehmet, ’de İstanbul’da Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ni kurdu.
Bursa Metropoliti Ovakim’i patrik olarak atadı.
Fatih Sultan Mehmet’in başlattığı bu uygulama Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde genişleyerek devam
etmiştir.
II. Mahmut’a ait aşağıdaki söz, Osmanlının millet sistemine ne kadar önem verdiğini gösterir.
“Ben tebaamdan Müslümanları camide, Hristiyanları kilisede, Yahudileri ise havrada görmek isterim.”
Tanzimat ve Islahat Fermanları ile Ermenilere verilen imkânlar daha da artırılmıştır.
Yine ve yılında açılan Osmanlı Mebusan Meclisi’nde birçok azınlık milletvekili görev yapmıştır.
Yahudilerde Osmanlı toplumunun önemli bir unsuruydu. ’ de Hristiyan zulmünden kaçan Yahudiler,
Osmanlı Devleti tarafından kurtarılarak Selânik ve İstanbul’a yerleştirilmiştir.
BİLGİ NOTU:
Osmanlı Devleti’nde Ermeni, Rum ve Yahudi toplumundan başka Süryani, Nasturi ve Kildani (Keldani)
toplumları da huzur içinde yaşıyorlardı.
OSMANLIDA AİLE
Osmanlı toplumunda aile İslami kurallara göre şekilleniyordu. Aile genellikle anne, baba ve küçük
çocuklardan oluşmakla birlikte dede, amca ve teyzelerle de birlikte yaşayan aileler vardı.
Geniş aileler genellikle konaklarda yaşıyorlardı ve bunların hizmetçileri de bulunuyordu. Osmanlı
toplumunda tek eşle evlilik yaygındı. Boşanma durumunda kadının mağdur olmaması
için Mehir uygulamasına önem verilmiştir.
MEHİR
Evlenen bir erkeğin nikâh esnasında kadı ve şahitlerin huzurunda kadına verdiği nikâh bedelidir.
Evlilik kadı tarafından gerçekleştiriliyordu. Evlilik gerçekleştikten sonra bu durum Tereke
defterine kaydediliyordu.
Osmanlıda evin reisi babadır. En büyük yardımcısı ise annedir. Kadın çeyiz getiriyor ve Mehir alıyordu.
Bundan dolayı kadın boşanma durumunda bunları talep edebiliyordu.
Boşanma her ne kadar erkeğin tek taraflı isteğine bağlı gibi gözükse de İslâm hukuku bu konuda kadına
önemli haklar vermiştir.
Osmanlı evleri, genellikle kagir ve ahşaptan yapılırdı. Evlerde kadınlara ait haremlik ve erkeklere
ait selamlık bölümleri bulunmaktadır.
SOSYAL DAYANIŞMA
Osmanlıda Vakıflar
Vakıf, zengin kişilerin kazandıkları mallarının bir kısmını ömür boyu insanlığın hizmetine sunmalarıdır.
Malını vakfeden kişiye vâkıf, vakfedilen mala mevkuf, vakfın kuruluş belgesine vakfiye ve vakfın yönetim
kuruluna mütevelli adı verilir.
Bir kişinin malını vakfedebilmesi için; özgür, yetişkin ve malın kendisine ait olması gerekir. Vakıf malları
satılamaz, başka birine devredilemez veya miras bırakılamazdı.
Hayır kurumları ve sosyal müessese olan cami, han, hamam, kervansaray, yol, imarethane gibi müesseseler
vakıflar aracılığıyla kurulurdu.
Genellikle vakıflar padişah, vezir, beylerbeyi, valide sultan gibi üst düzey kişiler tarafından kurulmuştur.
Vakıfların Yararları
Vakıflarda biriken paralar geri ödeme şartıyla tüccarlara veriliyordu. Bu da ticari hayatı canlandırıyordu.
Han, hamam, kervansaray gibi yerlerin işletimi sağlanmıştır.
İskân faaliyetlerinin gerçekleşmesinde vakıflar faydalı olmuştur.
Şehir ve kasabaların sosyal ve kültürel ihtiyaçları sağlanmıştır.
Sağlık ve eğitim faaliyetlerinin yapılması sağlanmıştır.
Vakıflardan toplanan avarız akçesi sayesinde ortak giderler karşılanmıştır.
Vakıflar sayesinde birçok eğitim kurumu bu kurumlardan birçok bilim adamı yetişmiş, binlerce ciltlik
kütüphane açıldığı gibi, yoksul halka üç öğün yemek veren imarethaneler (aşevi) kurulmuştur.
BİLGİ NOTU: II. Mahmut Dönemi’nde Evkâfıhümayun Nezareti (Vakıflar Bakanlığı) kurularak, tüm
vakıflar tek çatı altında toplanmıştır.
BİLGİ NOTU:
Ahiliğin Abbasilerdeki karşılığı Fütüvvet Teşkilatı’dır.
Ahilik teşkilâtı ilk olarak ’te Kayseri’de kurulmuştur.
Ahilik sayesinde Anadolu’da Türkleşme hızlandığı gibi Türk şehirciliği de gelişmiştir.
Ahilikte Dereceler
Yiğit, Yamak, Çırak, Kalfa, Usta, Ahi, Halife, Şeyh, Şeyhülmeşayıh
b) Sadaka Taşları
Osmanlı Devleti’ne ait yardımlaşma örneğidir. Bu taşlar 1,5 – 2 m yüksekliğinde olup mermerden
yapılmıştır. Sadaka verenler parayı çanak şeklindeki oyuğa bırakırlar. Bu sayede en hayırlı yardım sayılan
gizliden gizliye yardım yapılmış olurdu. Dilenmekten çekinen ihtiyaç sahibi günün belli bir vaktinde taşın
bulunduğu yere giderek ihtiyacı kadar parayı alabiliyordu. Bazen bu taşlardaki paralara haftalar boyunca
kimse dokunmuyordu.
c) Zimen Defteri
Bu defter borçlu ile borcunun yazılı olduğu defterdir.
Özellikle Ramazan ayında maddi durumu iyi olan insanlar rastgele bir bakkala girip zimen defteri olup
olmadığını sorduktan sonra; “Lütfen baştan, ortadan ve sondan şu kadar kişinin borcunu hesaplarmısın?”
diye sorar ve ardından da hiç tanımadığı insanların borcunu öderdi. Ardından da “Borçlarını silin, Allah
kabul etsin!” der ve oradan ayrılırdı.
TOPLUMSAL YAŞANTI
Osmanlı toplumunda günlük hayat; saray, şehir, köy ve konar göçer hayatı olmak üzere dörde ayrılır.
a) Saray Hayatı
Hanedan üyeleri ve yöneticilerin büyük kısmı sarayda yaşıyordu. Devletin idare edildiği sarayların en
önemlisi Topkapı Sarayı’dır.
Osmanlı Sarayları;
Enderun: Önemli görüşmelerin yapıldığı sarayın iç bölümüdür. Bu bölüm zamanla devlet adamlarını
yetiştirilen okul hüviyetini kazanmıştır.
Harem: Padişahın aile yaşantısını geçirdiği yer. Buranın baş sorumlusu Harem Ağası’dır. Harem’de de
aynen Enderun gibi eğitim – öğretim faaliyetleri yapılmıştır.
b) Şehir Hayatı
Ticari hayatın ve kültürel etkinliklerin yaşandığı şehirlerdir. Burada Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar
beraberce yaşıyorlardı. Şehirler mahallelerden oluşuyordu. Şehir halkı akşamları cami, kahvehane veya
esnaf odalarında toplanıyordu. Bu mekânlarda meddah, karagöz gibi eğlenceler düzenleniyordu. Kadınlar ise
kendi aralarında ve evlerde toplanıyorlardı. Osmanlı toplumunda nişan, düğün ve sünnet merasimlerine çok
önem veriliyordu. Cuma günü tatildi. Cuma günü Müslümanlar camiye, cumartesi günü Yahudiler havraya,
pazar günü Hristiyanlar kiliseye gidiyorlardı. Şehirlerde zaman sabah namazı ile başlayıp akşam namazına
kadar sürüyordu. Yemek olarak pirinç, et ve sebze, içecek olarak ise boza, pekmez ve bal suyu
kullanılıyordu. Osmanlıda ilk kahvehaneler ’te İstanbul’da açıldı.
c) Köy Hayatı
Köylerde temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. İmam ve kefhüdalar köy yönetiminden sorumlu
idiler. Köyde yaşam yazın bağ ve bahçelerde çalışarak, kışın ise köy odalarında sohbet ederek geçiyordu.
Köyler beş altı haneden oluşuyordu. Bunlardan daha büyük olan yerlere ise nahiye veya kaza deniyordu.
Köylerde sadece Müslümanlar yaşadığı gibi, Hristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadığı köylerde vardır.
d) Konargöçer Hayatı
Göçebe yaşıyorlardı. Geçim kaynakları hayvancılıktı. Yayla veya kışlaklarda yaşıyorlardı. Göçebelerin
kurdukları çadırlara ev veya yurt diyorlardı. Genellikle kıldan yaptıkları çadırlarda yaşıyorlardı. Başlarında
aşiret reisleri vardı. Hareketli bir yaşam sürdüklerinden at ve deve onların vazgeçilmez binek hayvanlarıdır.
TANZİMAT SONRASI OSMANLI TOPLUM YAPISINDA DEĞİŞMELER
II. Mahmut Dönemi’yle birlikte tüm Osmanlı halkı için “tebaa” tabiri kullanılmıştır. Gayrimüslimler
Müslümanlardan hiçbir konuda ayrı tutulmamış ve tam bir hoşgörü toplumu oluşturulmuştur.
Tanzimat Fermanı ile Müslüman – gayrimüslim herkes eşit sayılmıştır.
Bu fermanın devamı niteliğinde olan Islahat Fermanı ile; Azınlıklar devlet memuru olabilecekti.
Banka, okul, şirket ve hastane açabileceklerdi.
Ayrıca devlet memuru olabileceklerdi.
BİLGİ NOTU:
Osmanlı Devleti bütün bunlarla kaynaşmış bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir. Osmanlı toplum
yapısındaki değişim kadınlar üzerinde de etkisini göstermiştir. Kadın – erkek eşitliği tartışılır hâle gelmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım kadın hakları konusunda savunuculuğu üstlenmiştir.
Değişim kıyafet alanında da kendini göstermiştir. Memurlar ve halk sarık yerine fes, şalvar yerine pantolon,
kadınlar ise ferace ve yaşmak yerine maşkah (süslü baş örtüsü), yeldirme (hafif manto) ve sık çarşaf
kullanmaya başlamışlardır.
Değişime yemek kültürü de uğramıştır. Mesela daha önce kullanılan sini ve sahanların yerini masa, sandalye
ve tabaklar almıştır.
Dârüşşafaka
’te Şefkat Yuvası adıyla Abdülaziz Dönemi’nde açılmıştır. Maddi durumu kötü ve yetim çocuklar
eğitim görmüştür. Okul ’ ten itibaren eleme yöntemi ile öğrenci almaya başlamıştır.
Darüleytam
Birinci Dünya Savaşı sırasında yetim ve öksüz çocuklar için açılan yurtlardır. İttihat ve Terakki Partisi
Dönemi’nde bu yurtlara gelir bulunamadığından çocuklar perişan olmuştur. Bu çocukların kabiliyetli
olanları zamanla Dârüşşafaka Okulu’na alındı. Zamanla Dârüşşafaka tamamen kaldırılmıştır.
Donanma Cemiyeti
Cemiyet, Osmanlı Donanması’nın güçlendirilmesi amacıyla İstanbul’da açıldı. Halk, öğrenci ve esnaflardan
cemiyete ilgi arttı. Zamanla Anadolu’ya da yayıldı. Padişah V. Mehmet Reşat Cemiyet’e katkı sağlayanlara
“Donanma İane Madalyası” verdi.
Dernek 2 Nisan ’ da kapatılmıştır.
ÇAĞDAŞ TÜRK TOPLUMU
Bünyesinde çok farklı milletleri barındıran Osmanlı Devleti, yüzyıl sonlarında ciddi toprak kayıplarına
uğramış ve kaybedilen topraklardan Anadolu’ya göç dalgası yaşanmıştı. Bu durum Osmanlı nüfus yapısında
önemli değişikliklere neden olmuştu. I. Dünya Savaşı ile Osmanlı Devleti yıkılmış ve Anadolu toprakları
işgale uğramıştı. İşgali kabul etmeyen Türk toplumu tam bir var olma – yok olma mücadelesi vermiştir.
Millî Mücadele’yi kazanan Türk halkı 24 Temmuz Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazanmıştır.
Türk halkı ulusal bağımsızlıkla ulusal egemenlik mücadelesini birlikte vermiş ve hızlı bir şekilde
imparatorluktan milli devlete geçmiştir. Yeni Türk Devleti de halkı arasında hiçbir ayrım yapmamış ve onlar
için “vatandaş” tabirini kullanmıştır.
Seviyeli bir toplum oluşturmayı hedefleyen Mustafa Kemal, birçok inkılâba imza atmıştır.
Türk kadını;
yılında belediye seçimlerine,
yılında muhtarlık seçimlerine,
yılında ise milletvekilliği seçimlerine
Katılma hakkını elde etmiştir.
BİLGİ NOTU:
Türk kadını siyasal haklar konusunda birçok Avrupa devletine örnek olmuştur.
BİLGİ NOTU:
İlk kadın milletvekilimiz Satı Kadın olup
– yasama döneminde TBMM’ye on beş kadın milletvekili girmeyi başarmıştır.
Bu yenilikler şunlardır:
• Yapılan yeniliklerin halka duyurulması amacıyla radyo kurulmuştur.
• Ankara Radyosu ’de Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi tarafından devreye sokulmuştur.
• İstanbul Şehir Tiyatrosu kurulmuştur.
• ’ da Opera Cemiyeti kurulmuştur.
• Darülfünun, İstanbul Üniversitesi adını almıştır.
• Lâtin Alfabesi ‘nin halka öğretilmesi amacıyla Halkevleri açılmıştır. Halkevleri ilk olarak ’ de
Adana, Afyon, Ankara, Aydın, Bursa, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Konya ve Van gibi illerde açılır.
Diğer adı ulusevi’dir.
• Demokrat Parti Dönemi’nde Halkevleri yılında kapatılmıştır.
( funduszeue.info )
Telegram Kanal Linkimizdir
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
III. ÜNİTE
Töre yazılı değildir. Töreye uymak çok önemlidir. Törede asıl olan adalet, eşitlik, iyilikle insan
sevgisidir. Töreyi uygulamamak en büyük suç sayılıyordu. Hükümdar dahil herkes töreye uymak
zorundaydı.
BİLGİ NOTU: Halk ve yöneticilerin töreye uyma zorunluluğunun bulunması Türklerde “kanun
üstünlüğü” nün olduğunu göstermektedir.
Türklerin inanışına göre ülkeyi yönetme yetkisi hükümdarlara tanrı tarafından verilmiştir: (KUT
anlayışı)
Gök Tanrı adaletli bir yönetim istediğinden Türkler adalete çok önem vermişlerdir. Adalet teşkilâtının
başında bulunan kağan ölüm dahil her türlü cezayı verebiliyordu. Türklerde yargu adı verilen
mahkemeler vardı.
Bu mahkemeler yüksek mahkeme özelliği gösterir ve başında kağan bulunurdu. Yalan ve hırsızlık başta
olmak üzere adi suçlara bakan mahkemeler de vardı. Bu mahkemelerin başında ise yargın
(Yargucı) bulunurdu.
BİLGİ NOTU: Türkler göçebe bir yaşam sürdüklerinden dolayı uzun süreli hapis cezası
vermiyorlardı.
Türklerdeki en uzun hapis cezası on günü geçmiyordu. Ayrıca suçlunun cezası devlet tarafından
anında verildiğinden dolayı “kan gütme” olaylarına rastlanmıyordu.
Aile Hukuku
Türkler aile müessesesine oguş diyorlardı.
Aile ortamı kurulurken mutlaka bir tören düzenlenirdi ve eşlerin birbirine denk olmasına dikkat edilirdi.
Çocuklar babanın velâyeti altındaydı. Bireyler arasında mal ayrılığı esası olduğundan bir kadın kendine ait
olan malı istediği gibi tasarruf hakkına sahipti
Boşanma Türklerde nadirdi. Tarafların karşılıklı isteği ile boşanma gerçekleşiyordu.
Mirastan kız ve erkek çocuklar eşit şekilde yararlanıyordu.
Türk – İslam Devletleri şer’i hukukun yanı sıra örfi hukuku da uygulamışlardır.
Çünkü fethedilen yerlerdeki halkın örf ve adetleri de dikkate alınmalıydı. Bu durum örfi hukuku ortaya
çıkarmıştır. Fakat örfi hukuk hiçbir zaman şer’i hukuka ters düşmemekteydi.
Kanunları çıkarma yetkisi hükümdara aitti. Fakat hükümdar şer’i hukuka ters düşmemek
durumundaydı.
Büyük Selçuklu, Karahanlı ve Anadolu Selçuklularında bu durum aynen sürmüştür.
Moğol imparatoru Cengiz Han Cengiz Yasası’nı oluşturmuştur. Uygur dili ile yazılan bu yasaya aynı
zamanda ‘’Yasanâmeibüzürg” denmektedir.
Şer’i Hukuk
Başında kadı bulunur. Kadı’larına başı ise baş kadı manasına gelen Kadilkudât’dır. Şer’i hukukun
konuları arasında aile, miras, ölüm ve ticareti gösterebiliriz. Hayır işleri ve vakıfların idaresinden de
kadılar sorumludur.
BİLGİ NOTU: Kadı’larına verdikleri karara itiraz edilirse mesele Divanımezâlim’de görüşülürdü.
Örf’i Hukuk
Askeri, mali ve yönetim konularına bakar. Örfi yargının başında “Emir-i dâd” bulunurdu.
Bu mahkemenin verdiği önemli kararlar bizzat sultanın başkanlık ettiği mahkemelerde hükme bağlanırdı.
BİLGİ NOTU: Anadolu Selçuklu Devleti’nde örfi yargıya “Darü’l adl” (adalet evi) adı veriliyordu.
BİLGİ NOTU: Türk – İslam Devletleri’nde askeri davalara Kadı asker veya kadıleşker bakardı.
BİLGİ NOTU: Türk – İslam Devletleri’nde Kadı’lar aldıkları kararlarda baskı yapılmadığından yargı
bağımsızlığını gösterir.
Örfi hukuk bizzat padişahın ferman veya beraatlarına dayanıyordu. Bu hukuk sosyal hayatı düzenleyen
kurallardı. İlk Osmanlı kanunnameleri bizzat Fatih Devri’nde hazırlanan Kanunnâmeiâliosman’dır.
II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde de kanunlar hazırlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman
Dönemi’nde Kanuni Kanunnamesi hazırlanmıştır.
BİLGİ NOTU: Fatih Kanunnamesinde merkezi otoriteyi düzenleyici kurallar yer almıştır. Hatta bu
kanunnamede kardeş katline dâhi izin verilmiştir.
1) Umumi Kanunnameler
a) Kanunname-i âli Osman
b) Teşkilât Kanunnameleri
2) Hususi Kanunnameler
a) Özel askeri gruplara ait kanunnameler
b) İktisadi gruplara ait kanunnameler
c) Sosyal gruplara ait hususi kanunnameler
3)
a) Ferman
b) Berat
a) Yasak Nameler
4) Sancak Kanunnameleri
5) Miri arazi ve tımar nizamına ait kanunnameler
6) Adalet nameler
Kadılar
Adaletten sorumlu kişilerdir.
Kadı’nın verdiği karara padişah karışmazdı.
Kadı’nın verdiği karara itiraz edilirse durum bir üst mahkeme gibi çalışan Divanıhümayun’da
görüşülürdü.
BİLGİ NOTU: Bu işleri yaparken kadılara böcekbaşı, subaşı ve çöplük subaşını gibi görevliler yardımcı
oluyordu.
Nahiyelerde kadıların görevini naipler yapıyordu.
Mahkemelerde alınan kararlar Şer’iyye sicillerine yazılıyordu.
BİLGİ NOTU: Halk ile fazlaca kaynaşmamaları için kadıların bir yerde görev süresi 18 ay ile 3 yıl
arasında sınırlandırılıyordu.
BİLGİ NOTU: Osmanlı Devleti’nde kadılıkta en üst makam İstanbul kadılığıdır (Taht kadılığı).
İstanbul kadısını doğrudan padişah atıyordu. Mekke, Medine, Kudüs, Şam ve Kahire kadılıkları da
önemliydi.
II. Mahmut Dönemi’nde gayrimüslim halk için kullanılan reaya kelimesi yerine tebaa tabiri kullanılmıştır.
II. Mahmut Dönemi’nde “müsadere” sistemi kaldırılmıştır.
II. Mahmut Dönemi’nde hukuk alanındaki en önemli gelişme ise bugünkü Adalet Bakanlığı olan
"Nezaretideavi" nin kurulmasıdır.
Tanzimat Fermanı, yılında dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa tarafından I. Abdülmecit’in
emriyle ilan edilmiştir.
Meselâ mahkemelerinde kendi dinlerine göre yemin edebilecekleri gibi birçok meselelerini kendi din
adamlarının nezaretinde çözebileceklerdi.
BİLGİ NOTU: Osmanlı Devleti’nde mahkemelerde alınan kararların duyurulması amacıyla Ceride-i
mahakim adlı gazete çıkarılmıştır.
Fakat bu meclis azınlık kökenli milletvekillerinin olumsuz tutumları yüzünden uzun ömürlü olmamış ve bir
yılını dâhi doldurmadan kapanmıştır.
BİLGİ NOTU:
Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Cevdet Paşa’nın hazırlandığı Mecelle-i ahkâmı adliye adlı eser Osmanlı
Devleti’nin ilk medeni hukuk kitabıdır.
BİLGİ NOTU: İttihat ve Terakki Partisi’nin baskıları sonucu padişah II. Abdülhamit 24 Temmuz
’ de II. Meşrutiyet’i ilan etmiştir.
Bu dönemde Kanunuesasi ’de yapılan değişiklikle padişahın mutlak otoritesi sınırlandırıldığı gibi
temel hak ve özgürlükler de genişletilmiştir.
Padişah, eskiden olduğu gibi mutlak veto yetkisine sahip değildi. ( değişikliği ile)
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
IV. ÜNİTE
TÜRKLERDE EKONOMİ
4. ÜNİTE
TÜRKLERDE EKONOMİ
İLK TÜRK DEVLETLERİ’NDE EKONOMİ
b) Tarım Türkler hayvancılığın yanında tarıma elverişli bölgelerde tarımsal üretimde yapmışlardır.
Türklerin kullandıkları en önemli tarım aletleri saban, orak ve Düven’dir. Türklerde tarım deyince
ilk akla gelen devlet Uygurlardır.
Sulama kanalı açmak, üzüm, kavun, karpuz yetiştiriciliğiyle ön plana çıkmışlardır. Ayrıca Köktürk
Hakan’ı Kapgan Kağan’ın Çin’den vergi olarak tohumluk buğday ve tarım aleti alması Türklerde tarıma
bakış açısını Uygurlardan öncesine de taşımaktadır.
c) Madencilik Maden işçiliğinde ileri giden Türkler kendi silah ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bu işin
aynı zamanda ticaretini de yapmışlardır.
d) Ticaret: Türk Devletleri’nin ekonomisinde önemli bir yere sahip olan İpek Yolu ve Kürk Yolu tarih
boyunca Türk Devletleri’nin ekonomisine önemli bir katkı sunmuştur. Bu sebeple bu yolların elde
tutulması Türk Devletleri için kaçınılmaz olmuştur.
e) Vergi Sistemi: Ekonominin ana kaynaklarından olan vergi toplama işine Hunlar, Köktürkler ve Turfan
Uygurları özel memurlar tahsis ederek bu konuya önem verdiklerini ortaya koymuşlardır. Ticari ödeme
modelleri olarak Türklerde uygulanan en yaygın model hizmet karşılığı mal takası şeklindeydi.
Ayrıca Uygurlar ödeme aracı olarak Böz (mühürlenmiş kumaş) madeni para, altın, gümüş ve bakır
paraların yanında Çav adı verilen kâğıt parayı da kullanmışlardır.
İlk Müslüman Türk Devletleri tarım ve hayvancılığın yanı sıra ticarete de büyük önem vererek ticaret
yollarına hem hâkim olmak hem de güvenliğini sağlamak için büyük çaba sarf etmişlerdir.
Selçuklular bir taraftan İpek Yolu üzerindeki şehirleri ele geçirmeye çalışırken diğer taraftan fethedilen
şehirlerde vergi indirimi başlamasına giderek imar faaliyetlerine katkıda bulunmuşlardır. Melikşah
Döneminde birçok sosyal kurumun inşası imar faaliyetlerine en güzel örnektir.
İlk Türk Devletleri’nden Mısır’da kurulan Tolun oğulları ve İhşidler ticareti geliştirmek için bir
taraftan Baharat Yolu’nun Akdeniz’e açılan limanlarını elde tutmaya çalışırken diğer taraftan
Avrupa ülkeleri ile ilişkili ticari anlamda sıkı tutmuşlardır.
İKTA SİSTEMİ
Mülkiyeti devlete ait olup, ordu mensuplarına ve memurlara hizmet veya maaş karşılığında verilen
topraklar İkta Sistemi’ni oluşturmaktaydı.
Hz. Ömer Dönemi’nde uygulanmaya başlayan İkta Sistemi Emeviler ve Abbasilerle devam etmiş,
Selçuklu Devleti bu sistemi daha da geliştirmiştir.
İkta olarak verilen bölgelerin vergileri İkta sahipleri tarafından toplanmakta idi. Böylece merkezden
herhangi bir vergi memuru tayin edilmeden, İkta sahiplerinin maaşlarının dışında kalan miktar
hazineye devrediliyordu.
Devlet feodal bir yapıya geçilmesini önlemek için büyük İktalarda babadan oğula geçme durumuna
izin vermiyordu.
İkta Sistemi Anadolu Selçuklularında küçük İktalar şeklinde devam etse de miri toprakların malikâne ve
vakıf hâline getirilmesi, Moğol istilası, iktaların özel mülk olarak dağıtılması sistemi zayıflatmıştır.
Tüm bu gelişmelere rağmen Beylikler Dönemi’nde sistem korunmuş daha sonra Osmanlı Devleti bunu
geliştirerek Tımar Sistemi’ne dönüştürmüştür.
İkta Sistemini İlhanlılar, Eyyubiler, Memluklerde uygulamış, hatta Hindistan’a kadar yayılmıştır.
VERGİ SİSTEMİ
Türk – İslâm Devletleri’nde ekonomiyi oluşturan en önemli kalemlerden birisi de vergi idi. Bu
dönemde vergi sistemi İslâm hukuku çerçevesinde oluşmuştur.
VERGİ GELİRLERİ
1. Zekât: Müslüman halktan 1/40 oranında alınan vergi.
2. Öşür: Müslüman halkın yetiştirdiği ürün üzerinden alınan vergi.
3. Haraç: Gayrimüslim halkın vermekle yükümlü olduğu ürün ve toprak vergisi
4. Cizye: Gayrimüslim erkeklerden askerlik hizmetinden muaf olmalarına karşılık alınan vergi. Çocuklar,
papazlar ve yaşlılardan bu vergi alınmazdı.
5. Bağlı devlet ve beyliklerin ödediği vergiler.
6. Ülkede var olan değişik iş kolları, kervanlar, tüccarlar ve pazar yerlerinden alınan vergiler.
AHİLİK
Türkiye Selçuklu Devleti Dönemi’nde ortaya çıkan Ahilik, esnaf ve zanaatkârların ticari hayatını
şekillendiren dini ve iktisadi yönü ağır basan sosyal bir teşkilattır.
AHİLİK TEŞKİLATI
• Çırak, kalfa, usta ilişkisini kurarak mesleki eğitim yapmıştır.
• Esnaflar arası dayanışmayı sağlamıştır.
• Üretimin kalitesini ve fiyatların ayarlanmasını sağlamıştır, üyelerin dini ve ahlaki bilgilerinin
artırılmasını sağlamıştır.
• Moğol istilası sonrası Anadolu’da huzuru ve güvenliği sağlamaya çalışmışlardır.
• Ahilik teşkilatına gayrimüslim esnaf ve tüccarlar alınmayarak ticaret ve sanayi hayatına Müslüman
Türklerin hâkim olması sağlanmaya çalışılmıştır.
VAKIF SİSTEMİ
Türk – İslâm tarihinde önemli bir yere sahip olan Vakıflarına tarihi Uygurlara kadar uzanmaktadır.
Vakıf sistemi Türk – İslâm tarihinde Büyük Selçuklu Döneminde hızla gelişmiş, Türkiye Selçuklularında
I. Gıyasettin Keykavus ve I. Alâeddin Keykubat zamanlarında zirve noktaya ulaşmıştır.
Anadolu tarih boyunca stratejik önemini korumuş, Türkiye Selçukluları Dönemi’nde tarım, ticaret, sanayi
gibi alanlarda merkez olma durumunu devam ettirmiştir.
• Madenlerin işletilmesi
• Fetih hareketlerinin ticari amaçlı yapılması
• Sanayinin Ahiler tarafından teşkilatlandırılması
• Latinlerle ticaret anlaşmaları yapılması
• Yabancılara düşük gümrük vergisi uygulanması
• Kervansarayların yapımına önem verilerek zarara uğrayan tüccarlara “devlet sigortası” sisteminin
getirilmesi
• Karadeniz ve Akdeniz limanlarının fethedilmesi
Kösedağ Savaşı ()’ ndan sonra Anadolu’nun iktisadi yapısı büyük zarar gördü. Toprak sistemi
altüst oldu.
Tarlalar boş kaldı. Ürünler hasara uğradı. Bunlara ek olarak kuraklık ve çekirge afeti ülkede açlık ve sefaleti
beraberinde getirdi.
OSMANLI EKONOMİSİ
Osmanlı ekonomisinin temelini; örfler, gelenekler, İslami anlayış ve fethedilen toprakların kültürleri
oluşturmaktadır.
1. İaşecilik (Provizyonizm): Toplum içinde her türlü malın (metanın) bol olması ve buna bağlı olarak
fiyatların düşük olması esasına dayanır.
3. Fiskalizm: Devletin ekonomik kararlar alırken bir taraftan hazine gelirlerini yükseltme diğer
yandan da gelir seviyesinin düşmemesi için harcamaları kısma esasına dayanır.
KLASİK DÖNEM EKONOMİK YAPI
Bu dönemin ekonomik yapılanması Merkez Maliyesi, Tımar sistemi ve Vakıf sistemi olmak üzere üç
kısımda incelenmektedir.
1. Merkez Maliyesi: Osmanlı Devleti’nde merkezde baş defterdar Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında
kalan diğer eyaletlerde baş defterdara bağlı taşra defterdarlıkları bulunmaktaydı.
Devletin en önemli gelir kaynağı vergilerdi. Vergiler şeri vergiler ve örfi vergiler olmak üzere iki kısma
ayrılmakta idi.
İzni sefine vergisi: Yabancı tüccarlardan Boğazlardan geçmelerine verilen izinlere karşılık alınan vergi.
Derbent resmi vergisi: Tüccarların geçtiği kapı ve geçitlerde elde edilen vergiler.
TIMAR SİSTEMİ:
Selçuklu Devleti’ndeki İkta sisteminin devamı olan “Tımar Sistemi” Osmanlı Devleti’nde askerlere ve
devlet görevlilerine belli bir bölgenin vergi ve maaş karşılığı verilmesidir.
Devlet görevlilerine verilen bu bölgelere dirlik adı verilmektedir. Dirlikler gelirlerine göre üç kısma
ayrılmaktadır.
Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olduğu için tımar sistemine çok önem vermiş, tımar
toprakları devlet mülkü sayıldığından dolayı, miras bırakılması, bağışlanması ve vakfedilmesi
yasaklanmıştır.
Devlet Sipahi – Reaya ilişkilerini kanunla düzenlemiş, üretimin sürekliliğinin sağlanması için hem sipahinin
sorumlulukları hem de reaya ’nın sorumlulukları yakın takibe alınmış böylece suiistimallerin önüne
seçilmiştir.
Böylece “Tımar Sistemi” ile hem bölgenin güvenliği sağlanmış hem üretimde süreklilik korunmuş
hem de hazineden para harcamasının önüne geçilmiştir.
VAKIF SİSTEMİ:
İslâmiyet’e gönülden bağlanmış zengin kişilerin alın teri ile kazandıkları mallarının bir kısmını ömür boyu
insanlığın hizmetine sunmasına vakıf denir.
Vakıflar Osmanlı toplumunda toplumsal dayanışma ve sosyal refahı artırmak için birçok yatırım
yapmışlardır.
Vakıfların Faaliyetleri
• Vakıflarda biriken paralar geri ödeme şartıyla tüccarlara kredi olarak verilerek ticari hayat canlı
tutulmuştur.
• Mahallelerde sıkıntıya düşenler desteklenmiş kervansaray, han ve yolların yapımında etkili
olmuşlardır.
• Sağlık, eğitim ve öğretim faaliyetlerini desteklemişlerdir. Şehir surları ve kale inşa ederek savunma
çabalarına katkıda bulunmuşlardır.
• Kütüphaneler, eğitim kurumları, imarethaneler inşa edilerek hem halkın eğitim seviyesi yükseltilmiş
hem de sosyal devlet anlayışına yardımcı olunmuştur.
Üretimin Yapısı:
Üretime büyük önem veren Osmanlı Devleti Zirai üretimi “Tımar sistemi” çerçevesinde Sınai Üretimi
ise “Loncalar” kanalıyla sağlamakta idi.
Miri arazi olarak adlandırılan devlet toprakları üretimin sürekliliği için kullanım hakkı fertlere bırakılmıştır.
Osmanlı Devleti üretim ve tüketim dengesini korumak için kaynakların paylaştırılmasında büyük
farklılıkların oluşmaması için “eşitlikçi” eğilime önem vermiştir.
Zirai Üretim
Osmanlı Devleti; ülke topraklarında hububat üretiminin yanı sıra bahçecilik, sebzecilik ve bağcılık da
yapılmaktaydı. Devlet, üretimin artırılması ve üretici için destekleme fonlarına da başvuruyordu.
Osmanlı toplumunda konargöçerler hayvancılıkla uğraşmakta idiler. Ordunun et ihtiyacının karşılanmasında
önemli bir açığı kapatan da konargöçerlerdi. ve yüzyıllarda Celali İsyanları, Savaşlar, otorite boşluğu
gibi sebeplerle tımar sistemi bozulmaya başlamış bu durum üretimin düşmesine sebep olmuştur.
Sınai Üretim
Osmanlı Devleti’nde sanayi Loncalar etrafında şekillenmiştir. Loncalar bir meslek örgütlenmesi
olarak gelişmiş, kentler büyüdükçe Lonca sayısı artmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Tarım ve hayvancılığa dayanan sanayiler ve gemi inşa sanayi önemli ölçüde
gelişmiştir.
1. Dokumacılık: Osmanlı Devleti’nde dokuma sanayi; lifli bitkiler, yünlü kumaş üretilenler, ipekli
dokumacılar olmak üzere üç kısımda faaliyet göstermiştir. Bursa, İstanbul, Ankara, halıcılıkta Uşak, Gördes,
Milas ön plana çıkan yerlerdir.
2. Dericilik: Hayvancılık sektörüne bağlı olarak gelişen deri sanayi daha çok İstanbul, Edirne, Kayseri,
Konya, Ankara ve Bursa’da ön plana çıkmıştır. Dericilik ve dokuma sanayi Boyacılığında gelişmesini
sağlamıştır.
Tüketim:
Osmanlı Devleti’nde tüketim alışkanlıkları halkın, yaşadığı sosyal sınıfa göre farklılık göstermektedir.
İnsanlar yaşadığı köy, kasaba, şehir yaşamına göre tüketim anlayışı mevcuttur. Tüketimin en yoğun olduğu
il İstanbul’dur. Buranın ihtiyacı Anadolu ve Rumeli’den sağlanırdı.
Büyük şehirlere gelen ihtiyaç malları kapan adı verilen toptancı hâllerine getirilir Kapan Emini adı
verilen görevlilerce satıcılar ve imalatçılara verilirdi.
Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde Kırım’ın fethi ile İpek Ticaret Yolu, Yavuz
Dönemi’nde Mısır’ın fethi ile Baharat Ticaret Yolu’nu denetimine aldı.
Osmanlı Devleti ticareti geliştirmek ve mal sıkıntısını yaşamamak için Venedik Fransa
daha sonraki yıllarda ise İngiltere ve Hollanda’ya kapitülasyonlar vermiştir.
Aynı zamanda devlet bu kapitülasyonları vererek Atlas Okyanusu’na kayan Avrupa tiransit ticaretini
Akdeniz’e çekmeyi hedefliyordu.
Osmanlı Devleti hem deniz hem de kara ticaretinin gelişmesi için gerekli önlem ve projeleri (Süveyş,
Don Volga vb.) üretmeye çalışmış, özellikle de kara ticareti için ulaşım güvenliği için memurlar ve
tüccarların rahatı için han ve kervansaraylar inşa etmiştir.
Kullanılan bu ilk paralara “Sikke” adı verilmektedir. Osmanlı Devleti’nin temel para birimi Akçe idi.
İlk Osmanlı kâğıt parası “Kaime” dir. I. Abdülmecit Dönemi’nde yılında bastırılmıştır.
Osmanlı Devleti yılından itibaren 4 yıl boyunca milyon liranın üzerinde kâğıt para çıkarmıştır. Bu
paralara “evrak-ı nakdiye” adı verilmiştir.
Esnaf Birlikleri:
Osmanlı Devleti’ndeki esnaf ve zanaatkârlar Lonca adı altında teşkilatlanmışlardır.
Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. En büyük liderleri “Ahi Evran” dır.
Osmanlı Devleti yüzyıldan itibaren Tımar Sistemi’nden yavaş yavaş vazgeçerek İltizam Sistemi
(toprak gelirlerinin açık artırma ile satılıp parasının peşin alındığı sistem) usulüne yönelmiştir.
Bu uygulamayı daha sonra Malikâne Sistemi (mukataa topraklarının hayat boyu kiralanmasıdır)
takip etmiştir.
Devlet Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra nakit ihtiyacını karşılamak için “esham
kanunu” (hisse senedi) ni çıkarmıştır.
Osmanlı ekonomisinin bozulmasında Coğrafi Keşifler sonrası bol miktarda altın ve gümüşün Osmanlı
ülkesine girmesi, Maden Ocakları’nın kapanması ve buna paralel darphanelerin kapanması etkili
olmuştur.
Bu yüzyılda ithalatı kısıtlayan ihracatı teşvik eden Merkantilizm anlayışı Avrupa’nın ana politikası
olmuş. Osmanlı, Avrupa için açık bir pazar olmuştur.
Sanayi İnkılabı ve Sonuçları Osmanlı ticaretine ilk ciddi zarar veren olay Coğrafi Keşifler ’dir.
Bunu başlangıçta Osmanlı Devleti’nin lehine olan fakat daha sonra aleyhine döndüğü Kapitülasyonlar
izlemektedir.
Osmanlı ticareti özellikle Sanayi İnkılabı ile çok ciddi yara almıştır.
’li yıllarda İngiltere’de başlayan ve zamanla Avrupa’ya yayılan Sanayi İnkılabı sonucunda;
Osmanlı ülkesi yabancıların açık pazarı hâline gelmiştir.
Tarım:
Tanzimat Döneminde her alanda olduğu gibi tarım alanında da gelişmeler olmuştur. Tarım araştırmaları
ve tarımın çeşitlendirilmesi için Ziraat ve Sanayi Meclisi ve Nafia Hazinesi kurulmuştur.
yılında Arazi Kanunnamesi çıkarılarak özel mülkiyete geçilmiştir. Vergi yükleri
hafifletilmiştir.
Yabancı Yatırımlar:
yüzyıldan itibaren Osmanlı ülkesine yabancı yatırımlar artmıştır. Bu yatırımlar daha çok su, liman,
demiryolu, havagazı ve madencilik alanlarında olmuştur.
Para ve Bankacılık:
Daha önce “Kaime Mutebere Nakdiye” adıyla basılan kâğıt paranın sahteleri basılınca yılında
tedavülden kaldırılmıştır.
Sultan Abdülmecit Dönemi’nde 20 kuruş değerinde Mecidiye adı verilen gümüş para basılmıştır.
Bankacılık:
Osmanlı Devleti’nde yılında Galata Bankerleri Bank-ı der Saadet’i kurdular.
Daha sonra merkezi Londra’da olan İngiliz sermayeli Bankı Osman-i şahane kuruldu. Temelini Mithat
Paşa’nın kurduğu Memleket Sandıkları ’nın oluşturduğu Ziraat Bankası ise yılında kuruldu.
yüzyıldan itibaren açık veren Osmanlı maliyesi, devlet için borçlanma kapısını açmıştı.
Başlangıçta halktan alınan iç borçla (esham uygulaması) bu açık kapatılmaya çalışılmıştır.
Her yıl katlanarak artan dış borç yılında devletin borç ödemelerini durdurmasına ve
Moratoryum (borçların ertelenmesi) ilan etmesine sebep oldu.
Osmanlı Devleti borçları ödemeyecek duruma gelince 20 Aralık yılında Muharrem Kararnâmesi
yayınlanarak Duyun umumiye İdaresi kurulmuş ve Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına alacaklı
devletler el koymuşlardır.
24 Temmuz ’te imzalanan Lozan Antlaşması ile “Duyunûumumi İdaresi” kaldırıldığı gibi
Osmanlı Devleti’ne ait borçlarda çözüme kavuşturulmuştur.
İzmir İktisat Kongresi yeni hükümetin mali ve iktisadi politikasının temellerini oluşturmuştur.
Kongre’de alınan kararların uygulanmasıyla ilgili;
• Kapitülasyonların kaldırılması
• Dış borçlar meselesinin çözülmesi
• Türkiye İş Bankası’nın kurulması
• Öşür Vergisi’nin kaldırılması
• Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi önemli hamlelerdir.
Türkiye’de benimsenen devletçilik politikası çerçevesinde yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası’nın kurulmasını değişik alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan “Sümer Bank” ın
kurulması izledi.
yılında 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek ülke
genelinde planlı sanayileşmeye geçilmiştir.
yılında yer altı kaynaklarını değerlendirmek üzere Etibank daha sonra Maden Tetkik Arama
Enstitüsü kurulmuştur.
yalında esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacı için Halk Bankası kurulmuştur.
Ayrıca tarımla ilgili reformların yanı sıra devlet sermayeli büyük çiftlikler kurulmuştur.
Devlet dış ticarette ithalata sınırlamalar getirerek Türk lirasının değerini korumaya çalışmıştır.
Yapılan ekonomik hamleler sonucunda Türkiye yılına gelindiğinde pek çok alanda yeni fabrikalarının
açıldığı, ulaştırma alanında ciddi atılımların yapıldığı, tarımda modern teknik ve araçların kullanılmaya
başladığı ve sanayileşme yolunda ilerlenen modern bir ülke durumuna gelmiştir.
( funduszeue.info )
Telegram Kanal Linkimizdir
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
V. ÜNİTE
a) Eğitim Anlayışı
İlk Türk Devletleri’nde bilgiye ve bilgili insana önem verilmiştir. Cesur ve bilgili anlamında “Alp
insan” anlayışının ortaya çıkması bunun önemli bir göstergesidir.
Türklerin eğitim anlayışı; yaşam çerçevesinde gelişmiştir. Yazılı olmayan töre kanunlarını nesiller boyu aktarmaları,
eğitimde kız – erkek ayrımı yapmamaları eğitime verdikleri önemi göstermektedir.
İlk Türk Devletleri’nde ilk kez “Örgün Eğitim” kurumlarına Uygurlarda rastlanmıştır.
Uygurlar kâğıdı ve matbaayı kullanmış sahip oldukları kütüphane ve mabetlerinde dini nitelikli eserler
ortaya koymuşlardır.
Türkler, savaş tehlikeleri ile her an karşı karşıya oldukları için hazırlıklı olmak durumunda idiler. Bu
durum Türklerde askeri eğitimi zorunlu hale getirmiştir.
Ayrıca yaşam biçimleri çerçevesinde de “Mesleki Eğitim” in usta – çırak ilişkisi içerisinde tecrübelerin
aktarılması ile geliştiği de görülmektedir.
Türkler Astronomi, Matematik, Kimya ve Tıp gibi bilim dallarında önemli çalışmalar yapmışlardır.
Örneğin, Astronomide 12 Hayvanlı takvim, Matematikte dört işlem ve on tabanlı sistem, Kimyada
demirin işlenmesi, kuyumculuk, bakırcılık, Tıpta ise otacı denilen şifacılar ve Akupunktur benzeri bir
tedavi, bilimsel alandaki çalışmalara örnek gösterilebilir.
TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ’NDE EĞİTİM
a) Eğitim Anlayışı
Eğitim Türk – İslam Devletleri zamanında belli bir düzene oturtularak kurumsallaşmaya gidilmiştir.
ÖNEMLİ: Türk – İslam Devletleri’nde eğitim modeli olarak Farabi, ikna metodunu savunurken
İbn–i Sina ise zihinsel gelişmeyi sağlamanın yanı sıra kişinin kabiliyetlerininde göz önünde
bulundurulmasını savunmuştur.
Türk – İslam Devletleri’nde eğitime verilen önem sayesinde ünlü bilim insanları bu devletlerin bünyesinde
toplanmıştır.
b) Medreseler
Türk – İslam Devletleri’nin en önemli eğitim kurumları Medreselerdir.
Çalışanların görevlerine göre ücret takdir edilirken öğrencilerin tamamına burs verilmekteydi. Medreselerin
kurulmasına Gazneliler Dönemi’nde devam edilmiş en önemli seviyeye medreseler Selçukluların inşa
ettiği “Nizamiye Medreseleri” ile ulaşmıştır.
Nizamiye Medreselerinde din, dil ve hukuk ağırlıklı bir program uygulanmıştır. Anadolu’da kurulan ilk
beylikler ve Türkiye Selçukluları Dönemi’nde, medreseler bir külliye niteliği taşımakta idi.
Anadolu’da Danişmentlilerle başlayan medrese kurma geleneği Beylikler ve Türkiye Selçuklularıyla yaygın
hale geldi. Anadolu’da başta Konya, Kayseri, Tokat, Sivas, Diyarbakır, Kütahya, Mardin olmak üzere birçok
şehirde medreseler kuruldu. Mısır’da kurulan Tolunoğulları ve İhşidoğulları da Mısır’ı bir kültür merkezi
haline getirerek eğitime önemli katkılarda bulunmuşlardır.
c) Yaygın Eğitim
Türk – İslam Devletleri’nde yaygın eğitimin en önemli ayağını Ahilik Sistemi (Esnaf kendi arasında
toplanarak kurdukları dini ve iktisadi teşkilatlanma) oluşturmaktaydı.
Ahilikte eğitim, iş başında ve iş dışında olmak üzere uygulamalı olarak yapılmaktaydı. Yaygın eğitimin
verildiği diğer mekânlar ise Cami, mescit, ilim insanlarının evleri, kütüphaneler ve ahi teşkilatının
zaviyeleridir. Ayrıca medreselerdeki derslere halkın dinleyici olarak katılması da yaygın eğitime örnek
verilebilir.
d) Atabeylik
Türklerde şehzadelerin eğitimine çok önem verilmekteydi. Büyük Selçuklu Devleti’nde Şehzadelerin
eğitimi için görevlendirilen bilge kişilere Atabey adı verilmekteydi.
e) Türk – İslam Devletleri’nde Bilim
Referanslarını İslamiyet’ten alan Müslüman bilim insanları; tıp, felsefe, matematik, astronomi gibi bilim
dallarında önemli gelişmelere imza attılar. Bu dönemde Buhara, Semerkant, Fergana, Bağdat önemli kültür
merkezleri haline geldi. Bu kültür merkezleri Farabi, İbn–i Sina, Cezeri, Harezmi, El İdrisi, Yusuf Has
Hacip, İbn–i Rüşt, İbn’ül – Heysem, Biruni, Cabir Bin Hayyam, Kaşgarlı Mahmut gibi bilim insanlarıyla
aydınlandı.
b) Medreseler
Osmanlı Devleti’nde orta ve Yükseköğretim kurumlarını Medreseler oluşturuyordu.
Osmanlıda ilk medrese İznik’te açılmıştır.
Fatih Döneminde Sahnı seman Kanuni Döneminde ise Süleymaniye Medreseleriyle eğitimde önemli
atılımlar gerçekleştirilmiş hem ders içerikleri hem personel maaşları daha da geliştirilmiştir. Osmanlı
ülkesinde medreseler vakıflar tarafından finanse edilmiştir.
Islah çalışmalarına I. Ahmet IV. Murat, III. Ahmet, I. Mahmut, III. Selim zamanında devam edildi.
Fakat bozulma engellenemedi.
II. Mahmut Dönemi’nde devam edilen ıslahlar II. Meşrutiyet Dönemi’nde ancak yapıldı. Bunu
Medreseleri Islah Nizamnamesi ’nin çıkarılması izledi.
c) Saray Eğitimi
Osmanlı Devleti’nde saraylar bir eğitim mekânı olarak kullanılmıştır. Eğitim sarayda üç bölümde
gerçekleşmektedir.
1. Enderun
Bir saray okuludur. Devşirme usulüyle alınan çocuklar iyi bir eğitimden geçerek gelecekte sadrazam, vezir,
ordu komutanı, vali gibi seçkin kişiler olarak devlet kademesinde yerlerini alırlardı.
2. Şehzade Eğitimi
Padişahların erkek çocukları için saray içinde açılan Şehzadegan Mektebi’nde şehzadeler ilköğretim
eğitimlerini almakta idiler. Daha sonra Lala’larına gözetiminde sancaklara gönderilmekteydiler.
3. Harem Eğitimi
Bir okul niteliği taşıyan haremde kalfaların sıkı denetimi altında cariyeler ders görmekte idi. Haremde
okuma, yazma ve dini eğitim yanında müzik, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi eğitimlerde verilmekte
idi.
d) Askeri Eğitim
Osmanlı Ordusu içerisindeki her Ocak’a kendi uzmanlaştığı alanda eğitim verirdi. Bu konuda Acemi
Ocağı ve Yeniçeri Ocağı ön plana çıkmaktadır.
Bir sanat okulu niteliği taşıyan Acemi Oğlanlar Ocağı’nda; Humbarahane (havan topu dökümü el
bombası yapımı), Mehterhane, Cambazhane, Tophane, Tüfekhane, Kılıçhane gibi bölümler
mevcuttur.
Osmanlı Devleti’nde sürek avları, Tımarlı Sipahilerden Cebelü askerlerinin eğitimi, Tersane ve gemilerde
deniz askerleri denilen leventlerin eğitimi de önemli bir yer tutmaktaydı.
Osmanlı Devleti, örgün eğitim yanı sıra Yaygın Eğitim Kurumlarına da çok önem vermiştir. Bu
konuda esnaf eğitimi için Loncalar halk eğitimi için cami, mescit, tekke, dergâh, cem evleri,
kıraathane, sıra geceleri, kına gecelerindeki faaliyetler etkili olmuştur.
Osmanlı Devleti yüzyıldan sonra Avrupa’yı örnek alan ıslahatlar yapmaya başladı. Bu çerçevede;
III. Selim Dönemi’nde Hendesehane genişletilerek istihkâm ve topçu subayı yetiştiren Mühendishane
berrihümayun’a dönüştürüldü. ()
III. Mustafa Dönemi’nde “Deniz Mühendishanesi” açıldı () daha sonra genişletilerek
“Mühendishane bahrihümayun” adını aldı.
yılında Matbaa kullanılmaya başlandı ilk basılan eser Arapça – Türkçe sözlük olan Vankulu
lugatidir. (Lale Devri Dönemi)
yüzyılda Avrupa’ya öğrenci gönderilmeye başlandı.
Osmanlı Devleti’nde bilim, akli ve nakli ilimler olmak üzere iki kısımda ele alınmıştır. Osmanlı bu iki bilim
dalını da medreselerde okutarak büyük bilim adamlarının yetişmesine zemin hazırlamıştır. Beylikten
Devlete Geçiş Dönemi’nden itibaren devlet bilim ve bilim insanına önem vermiştir. Bu nedenle ilk yıllarda
mantık, tıp, matematik, astronomide Ahmedi, Molla Fenari, Celaleddin Hızır, Kadızadeirumi gibi bilginler
yetişmiştir.
Fatih Dönemi’nde İstanbul bir bilim merkezi haline gelmiş, Ali Kuşçu, Molla Lütfi, Mirim Çelebi,
Hoca Sinan Paşa gibi bilim insanları bilime yön vermişlerdir.
Altuncuzade (Üroloji)
Bir taraftan Rüştiyelerin sayısı artırılırken diğer taraftan yeni öğretim yöntemleri ile örgün eğitimde ilk, orta
ve yükseköğretim şeklinde derecelemeye gidilmiştir.
Maarifi umumiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurulduktan sonra tüm eğitim işleri buraya
bağlanmış yılında Maarifi umumiye Nizamnamesi çıkarılarak eğitimdeki uygulamalar bir sisteme
bağlanmıştır.
Bu sistem içerisinde;
1) İlköğretim
Kanunuesasi ’ye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiş, sıbyan mekteplerinden okutulacak dersler, sınav
sistemi, öğretmenlik şartları, okulların ihtiyaçları bir hükme bağlanmıştır.
2) Ortaöğretim
Ortaöğretim daha önceleri medrese çatısı altında devam etmekte idi. Yeni dönemde eğitim
meclisleri ortaöğretime yeni düzenlemeler getirdi. Ortaöğretim Rüştiyeler, İdadiler, Sultaniler olarak
düzenlendi.
İdadiler: Yüksekokullara öğrenci yetiştiren okullar. Daha sonra rüştiyeler idadilerle birleşerek eğitim
süresi uzamıştır.
Sultaniler: Her vilayet merkezinde idadilerin üzerinde Mektebi sultani adı verilen lise konumunda okul.
Dârüşşafaka Lisesi de Sultani seviyesinde eğitim veren bir okuldur.
3) Yükseköğretim
Darülfünuna öğrenci yetiştirmek için Darulmaarif açıldı. Öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için
Avrupa’ya öğrenciler gönderildi. Darülfünunun ders kitaplarının hazırlanması için bilim akademisi
gibi çalışmak üzere “Encümenidaniş” kuruldu.
4) Mesleki Eğitim
Avrupa’daki gelişmeler mesleki eğitimi olumsuz yönde etkiledi. Devlet Yüzyılda meslek okullarının
açılmasına ağırlık verdi.
yılında İstanbul’da öğretmen yetiştirmek için Darülmuallimin (erkek öğretmen okulu) açıldı.
Daha sonraki yıllarda bu mektebi ıslahhane adı verilen sanat okulları, Lisan Mektebi, Eczacı Mektebi,
Hukuk Mektebi, Ticaret Mektebi, Ziraat Mektebi, Baytar Mektebi gibi okullar izledi.
funduszeue.info II. Meşrutiyet Dönemleri ’nde Güzel Sanatlar, İktisat Okulu, Polis Mektebi, Konservatuvar, Ormancılık
Mektebi, Maden Mektebi, Telgraf Mektebi ve Müze Mektebi gibi okullar açıldı.
Yabancı Okullar
Yabancılara ekonomik anlamda tanınan ayrıcalıklar eğitim alanında da birçok ayrıcalığı beraberinde
getirmiştir. Birçok misyoner Osmanlı ülkesine geldi.
Yabancıların kendi politik çıkarları için en fazla okul açtıkları dönem yüzyıl oldu. Daha sonra bu
okullara Müslüman halkta çocuklarını vermeye başladı.
yüzyıl başlarında Osmanlı ülkesinde yedi bin civarında azınlık okulu dört yüze yakın yabancı okul
bulunmakta idi.
Yabancı Okullar: Modern eğitim sistemlerini, yeni ders araç ve gereçlerini, yabancı dil öğretilmesini
ve Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açılmasını sağlamışsa da yıkıcı faaliyetlere zemin hazırlaması,
azınlıklar arasında milliyetçiliğin yayılması, Osmanlı bütünlüğünün parçalanması ve Rum, Ermeni
isyancı liderlerinin bu okullarda yetişmiş olması bakımından zararlı bir unsur olmuşlardır.
Eğitimin öneminin farkında olan Mustafa Kemal, batı cephesinde savaş devam ettiği sırada
yılında Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’ne katılarak eğitimin önemine vurgu yapmıştır.
Mustafa Kemal Kongre’de eğitimcilere ve ülkeyi yönetenlere hedefler göstererek üç konu üzerinde
durmuştur.
a) Daha önce izlenen öğretim yöntemleri
b) Eğitimin milli olması
c) Çocuklarımıza, gençlerimize milli varlığa düşman yabancı unsurlarla mücadele gereğinin
öğretilmesi
Atatürk’e göre eğitim politikası Milli, Çağdaş, Halkçı, Akılcı ve Gerçekçi bir
temele oturmalıdır.
Cumhuriyet Dönemi’nde eğitim alanında yapılan çalışmaların hedefi; Osmanlıdan kalma problemleri
çözmeye çalışırken diğer taraftan da dünya standardını yakalamayı hedefliyordu.
Yapılan Çalışmalar
Öncelikle 3 Mart tarihinde “Tevhidi tedrisat” kanunuyla eğitim ve öğretim birleştirildi.
Din uzmanları yetiştirmek için İlahiyat Fakülteleri din hizmetleri için ayrı okulların kurulması kararlaştırıldı.
Yabancı okulların ders programlarına Türkçe dersi konulması ve Türk öğretmenlerce okutulması sağlandı.
Azınlık ve yabancı okulların zararlı faaliyetleri önlenmeye çalışıldı. (Lozan Antlaşmasıyla Türk kanunlarına
diğer okulların tabi olduğu tüzük ve yönetmeliklere uyma zorunluluğu getirildi)
2 Mart ’ da kabul edilen Maarif Teşkilatı hakkında kanun ile eğitim hizmetleri düzenlendi.
Eğitim alanında en önemli adımlardan birisi de şüphesiz ’ de kabul edilen Türk Harfleri
Hakkındaki kanundur. Ülkede yeni harflerin öğretilmesi için Millet Mektepleri açılmıştır.
Bu hamleler neticesinde ’ de %10 olan okuma yazma oranı yılında % 87’ ye ulaşmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren eğitimin yaygınlaşması için büyük çaba sarfedilmiş,
Halk eğitimini sağlamak için yapılan faaliyetlerin yanında Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu,
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün
açılması da ülke genelinde eğitimi hızlandırmıştır.
( funduszeue.info )
Telegram Kanal Linkimizdir
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
VI. ÜNİTE
TÜRKLERDE SANAT
6. ÜNİTE
TÜRKLERDE SANAT
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT
– Anav Kültürü
– Afanesyevo Kültürü
– Andronova Kültürü
– Karasuk Kültürü
– Tagar Kültürü
– Anav Kültürü
– Afanesyevo Kültürü
– Andronova Kültürü
– Karasuk Kültürü
– Tagar Kültürü
Bu kültür merkezlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkan topraktan ve madenden yapılmış süs eşyalarına,
nakışlı seramik parçalarına, tuğladan yapılmış evlere, çeşitli dokumalara rastlanması gelişmiş bir kültürün
işaretidir.
• Hunlar ve Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri ortaya çıkarken Uygurlarda ise yerleşik
hayata seçmelerinden dolayı taşınamaz sanat eserleri de görülmektedir. (Yaşam şekli Türkler’in
sanatına da yansımıştır)
a) Çadır Sanatı: Türklerin yaşam tarzı sanat anlayışlarına da etki etmiştir. Bu durum çadır sanatının
gelişmesine etki etmiştir. Türklerdeki çadır geleneği daha sonraki dönemlerde anıt mezar ve dini mimari
üzerinde etkisini göstermiştir. Kurganlar (Büyük mezar)’da anıt mezar mimarisini
etkilemiştir. Çadır sanatı aynı zamanda süsleme sanatını da etkilemiştir.
b) Anıt Mezar geleneği: Köktürklerde ön plana çıkmıştır. Tonyukuk, Kültigin, Bilge Kağan
Anıtları buna örnektir. (Orhun Abideleri)
Uygurlar Dönemi’nde anıt mezarda kubbeli sisteme geçilmiş bu gelişme Selçuklu ve Osmanlıda Türk
üçgeni olarak adlandırılmıştır. Kent mimarisinin en önemli örneklerini veren Uygurlar evler, saraylar,
tapınaklar inşa ederek mimaride ileri gitmişlerdir.
c) Heykel Sanatı: Hunlar Dönemi’nde daha çok küçük boyutlu heykelciklere rastlanmaktadır.
Köktürklerde ise Orhun Anıtları ve Balballar anıtsal örnekler olarak görülmektedir. Uygurlar Dönemi İnsan
Heykellerinde gerçekçi bir anlatım görülmektedir. Uygurlar Dönemi’nde heykel sanatının gelişmesinde
dini inançlar etkili olmuştur.
d) Resim Sanatı: Hun resim sanatında Şamanizm ve kutsal hayvan türleri inancının
etkileri görülmektedir. İlk Türk Devletleri’nde resim sanatı daha çok Uygurlarda gelişmiştir. Uygurların
yaptığı duvar resimleri (Fresk) portre sanatının ilk aşamasıdır. Minyatür sanatında da ileri giden
Uygurlar Moğollar aracılığıyla Anadolu Türk sanatını etkilemişlerdir.
e) El Sanatları: Türk Devletleri diğer sanat dallarının yanı sıra el sanatlarında da oldukça mahir
oldukları bilinmektedir. Demircilik, dericilik, dokumacılık, maden ve ahşap işçiliği
alanında ileri gitmişlerdir.
Yaptıkları eserlerde; Kıvrık Dal Bitki Üslubu ve Hayvan Üslubu etkin bir biçimde
kullanılmıştır.
Dünyanın en eski halısı olan Pazırık halısı da Türklerin halıcılık alanında seviyelerinin
göstermesi bakımından önemlidir.
b) Dini Mimari
Türk – İslam Devletleri’nde dini mimarinin en önemli örnekleri cami, anıt mezar ve
medreselerdir.
Camiler Karahanlılar Dönemi’nde camilerde mimari unsur olarak kubbe ön plana çıkmıştır.
Gazneliler bu stili devam ettirmiş Büyük Selçuklular ise “Eyvanlı tip” cami stilini
geliştirmişlerdir.
Türkiye Selçuklu Cami mimarisi Büyük Selçuklularda olduğu gibi çok sütunludur.
Mekân açısından benzerlik gösteren bu tarz ahşap ve taş kullanma yönüyle farklılık göstermektedir.
Türk – İslam Devletleri’nde minarelerin yapımına da özel önem verilmiş coğrafyaya ve mekâna göre farklı
şekillerde stilize edilmiştir.
Beylikler ve Anadolu Selçukluları medrese mimarisinde Büyük Selçuklu’yu örnek almış medreseleri daha
küçük ölçekte dikdörtgen şeklinde yapmışlardır.
c) Sivil Mimari
Konut Mimarisi Türk – İslam Devletleri farklı coğrafyalarda hüküm sürdükleri için tarihi tecrübelerinden
istifade ederek konut mimarisinde yeni sentezler ortaya koymuşlardır. Konut mimarisinde özellikle çadırın
etkisi görülmektedir.
Avlu: Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan
d) Süsleme Sanatları
Türk – İslam Devletleri süsleme sanatında da kendilerinden önceki devletlerden etkilenmişlerdir. Büyük
Çini sanatında yeni teknikler denemişler, sonraki devletlerce etki etmişlerdir.
Selçuklular
Ahşap işçiliğinde Türkiye Selçuklu sanatı parlak bir gelişme göstermiş, bu gelişme beylikler
döneminde de devam etmiştir. Uygurlarla başlayan minyatür sanatı Anadolu’ya
kadar gelmiştir.
minyatür
Türk – İslam Devletleri’nde resim yapılmasındaki dini endişe sanatkârları
sanatına yöneltmiştir yüzyılın en önemli minyatürleri, El Cezeri tarafından
yazılmış Otomata” adlı kitapta yer almaktadır.
Türkler Müslüman olduktan sonra Arap harflerini sanatta kullanmışlardır. Güzel yazı yazma sanatı olarak
bilinen hat alanında en önemli kişi Amasyalı Yakut’tur.
Maden Sanatı
Maden sanatının en parlak dönemi Büyük Selçuklular Dönemi’dir.
OSMANLI SANATI
Osmanlı Devleti sanatsal ve kültürel faaliyetlerle yakından ilgilenmiş Selçuklular ve Beyliklerden devraldığı
sanat anlayışını İran ve Bizans sanatının etkisiyle sentez oluşturarak kendine has bir üslup ortaya
koymuştur.
a) Mimari
Osmanlı sanatının en bariz ön plana çıktığı alan mimaridir. Osmanlı mimarisi Erken, Klasik, Geç
dönem olarak sınıflandırılmıştır.
Dini Mimari Erken dönem dini mimari eserleri Bursa, İznik, Edirne ve İstanbul’da yoğunlaşmıştır.
Medreseler
Osmanlı Devleti’nde erken dönem mimari anlayışı Türkiye Selçukluları ve Beylikler Dönemi etkisinde
devam etmiştir. Genellikle kubbeli büyük bir dershanenin önünde açık avlu ve etrafı kubbelerle örtülü
öğrenci odalarının oluşturduğu tarz. Klasik dönem medreseleri daha çok külliyeler içinde yer
almıştır.
b) Sivil Mimari
-Osmanlı Devleti’nde saray
köşk, kervansaraylar, han, çarşı, sebil (çeşme),
hamam ve su kemerleri sivil mimarinin geliştiği alanlardır.
İlk Osmanlı sarayları Bursa ve Edirne’de yapılmıştır.
Fatih Döneminde yapılan Topkapı Sarayı Osmanlı Çini ve süsleme sanatının en zengin
koleksiyonu gibidir.
Kervansaray Mimarisi
Daha önce Türk Devletleri’nde var olan kervansaray mimari anlayışı Osmanlı Dönemi’nde de devam etmiş,
Osmanlı Devleti’nde hanlar iki katlı yapılmıştır. Alt katlar depo ve ahır, üst katlar ise konaklama olarak
kullanılmıştır. Hanlar aynı zamanda haberleşme ve alışveriş merkezi olarak da düzenlenmiştir.
• Bedestenler
• Sebiller
Genellikle camilerin yanında gelip geçen insanlara su içmeleri amacıyla yuvarlak plan üzerine, üzeri
kubbeyle örtülerek inşa edilmiş yapılardır. Gazanfer Ağa Sebili, Mimar Sinan Türbesi Sebili, Nakşidil
Valide Sultan Sebili bu yapılara örnektir.
c) Süsleme Sanatları
• Kalem işi
İç mimaride kullanılan bu sanat dalı özellikle tavan ve kubbelerin renklendirilmesinde ön plana çıkmıştır.
• Çini Sanatı
Sırça adı da verilen bu sanat Osmanlı Devleti’nde çok gelişmiştir.
Osmanlı Çini Sanatının en önemli merkezleri İznik ve Kütahya’dır.
En önemli örnekler Topkapı Sarayı, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Sultanahmet
Camii’ dir.
• Hat Sanatı
Güzel yazı yazma sanatıdır. Bu sanatla uğraşanlara hattat adı verilmektedir.
Osmanlının en ünlü hattatları; Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyon Karahisarlı Ahmet,
Hafız Osman ve Mustafa Rakım Efendi’dir.
• Tezhip Sanatı
Kitap süsleme sanatıdır. Bu işle uğraşanlara müzehhip denir. yüzyılın en önemli tezhip
sanatçısı Kara Mehmet’tir.
• Ahşap İşçiliği
Rahleler ve vaaz kürsüleri ahşap işçiliğinin en güzel örnekleridir.
D) EL SANATLARI
Osmanlı halı sanatında önceki dönemlerden farklı olarak yeni tarzlar ortaya konmuştur.
Bu tarzın esası halının zemininin karelere bölünmesidir .
Hayvan figürlerinden daha çok yıldız ve geometrik desenler ağırlık kazanmıştır. Osmanlıda üretilen saray
halılarında çiçek ve yaprak motifi hakimken, Uşak halılarında bitkisel süslemeler hakimdir.
Maden İşçiliği
Osmanlıda maden işçiliği daha çok “tombak” adı verilen altın kaplamalı eşyalar yanında ibrik, leğen, minare
alemleri, gümüş, bakır tepsiler ve kaplarda kullanılmıştır.
Ciltçilik Sanatı
Eserlerin dağılmaması için icra edilen bir sanattır. Malzeme olarak deri kullanılmıştır. Ciltçilik sanatında
hat, ebru, tezhip sanatları aynı anda kullanılmıştır.
5) CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK SANATI
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk
sanatı çağdaş dünyada var olmanın şartı olarak görmüştür. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilk
yıllarından itibaren yetenekli gençleri müzik, resim, heykel ve edebiyat öğrenimi için Avrupa’ya
göndermiştir.
Milliyetçilik akımı, Osmanlı mimarisini Batı etkisinden kurtarmak isteyen mimarları I. Ulusal Mimarlık
Akımı etrafında toplanmasını sağladı. Dönemin mimari anlayışında sütun ve kemerlerin kullanılmasının
yanı sıra, planlar batı tarzı olup süslemelerde Çiniler kullanılmıştır. Yapılan eserlerde cephe, giriş ve köşeler
kubbelerle hareketlendirilmiştir. Bu dönemde batı ile doğu sentezi denenmiştir.
Dönemin en önemli eserleri ise; Anıtkabir, İstanbul Adalet Sarayı, Büyük Tiyatro, Ankara Erkek Teknik
Öğretmen Okulu’dur.
Heykel Sanatı
Cumhuriyet Döneminde heykel sanatı hızlı bir gelişme göstermiştir. Avrupa’ya birçok öğrenci
gönderilmiştir.
Resim Sanatı
Cumhuriyet Dönemi’nde heykel sanatı yanında resim sanatı da batılı örnekler esas alınarak gelişmiştir.
Türkiye’de resim sanatının gelişmesinde en önemli role sahip eğitim kurumu ’ de kurulan “Sanayii
Nefise Mektebi” dir. Bu kurum yılında Güzel Sanatlar Akademisi, de ise Mimar Sinan
Üniversitesi ismini aldı. Kuşağı denilen İbrahim Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran gibi sanatçılar
Türkiye’de resim sanatının gelişmesine önemli katkılarda bulundular.
yılında bazı ressamlar Türk resim sanatına yeni bir çizgi ve boyut getirmek için “D Grubu” nu kurarak
Kübist anlayışın etkisinde kalmışlardır.
Grubun en önemli temsilcileri; Nurullah Berk, Abidin Dino, Elif Naci, Turgut Zaim, Bedri Rahmi
Eyuboğlu’ dur.
Gruba sonradan katılan Turgut Zaim ve Bedri Rahmi, mahalli tema ve motiflere yönelerek bu eğilimi
“Kübist” anlayışla kaynaştırmışlardır. Grup ’ den sonra dağılmıştır.
( funduszeue.info )
Telegram Kanal Linkimizdir
HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN
VII. ÜNİTE
TÜRKLERDE SPOR
7. ÜNİTE
TÜRKLERDE SPOR
İlk Türk devletlerinin bulunduğu coğrafyanın şartları, o bölgelerde yaşayan insanların
hayatlarını etkilediği gibi o insanların spor anlayışlarını da şekillendirmiştir.
Doğa ile mücadele, Türklerin beden ve ruh sağlığını olumlu yönde etkilemiştir. Türk toplumunda
birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli rol oynayan spor, yiğitlik ve kardeşlik duygularını da
geliştirmiştir.
Türkler; çevgan, okçuluk, binicilik, güreş, cirit, mızrak, gökbörü ve avcılık gibi sporlarla
ilgilenmiştir.
Sporun toplumsal hayat içerisinde yer edinmesi Türklerin hem güçlü bir bedene sahip olmalarını
hem de askerî alanda başarılı olmalarını sağlamıştır.
Türk İslam devletlerinde savaşa her an hazır olma gerekliliği; kişilerin bedensel hareket
yapma zorunluluğunu doğurmuş, bu durum küçük yaştaki çocukların spor sayesinde
savaş eğitimi almalarını zorunlu kılmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde yapılan sporlar, kendine has kurallarıyla sporcuları âdeta bir
eğitimden geçirmekteydi.
Örneğin, okçuluk sporundaki kurallar sayesinde ok atan kemankeşler, ruhsal ve bedensel açıdan
terbiye edilirdi.
Osmanlı’nın ilk dönemlerinde halk, sporu iyi bir savaşçı olmak için yapmıştır.
Her çocuk dört beş yaşından itibaren ata binmesini ve güreş yapmasını öğrenerek spora başlamış,
yedi yaşından sonra ok atmayı, biraz daha büyüyünce de ava gitmeyi, kılıç ve gürz kullanmayı öğrenmiştir.
Bu faaliyetler Türk çocuklarının hem bedensel gelişimlerini sağlamış hem de savaş idmanı yapmalarına
imkân tanımıştır.
Türkiye, yılında gerçekleştirilen Paris Olimpiyat Oyunları’na davet edilmiş, Paris
Olimpiyat Oyunları; Türkiye Cumhuriyeti’nin olimpiyat oyunlarına ilk kez davet
edildiği bir organizasyon olmuştur.
Sonuç olarak, spor bireyin fiziki ve zihinsel yapısını olumlu yönde etkilemekle birlikte,
bireyi sosyalleştirerek onda çevre bilincinin oluşmasına da katkı sağlamıştır.
Toplu bir şekilde yapılan sporlar yarışma ve kaynaşma aracı olarak, toplumda birlik ve beraberliğin
tesis edilmesini sağlamıştır.
Benzer belgeler
"Bilge" sözü Bilge Kağan'ın öz adı değil; yalnızca unvanı idi. Eski Türk devlet anlayışına göre iyi bir kağanın başlıca iki özelliği olmalıydı. Her şeyden önce "bilge" yani bilgili olması gerekti. Niye
DetaylıİÇİNDEKİLER ÖNSÖZ GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM HUNLARDA EĞİTİM GÖKTÜRKLERDE EĞİTİM Eğitim Amaçlı Göktürk Belgeleri: Anıtlar UYGURLARDA
DetaylıİÇİNDEKİLER ÖN SÖZ V GİRİŞ 1. Eğitime Neden İhtiyaç Vardır? 2. Niçin Eğitim Tarihi Okuyoruz? I. BÖLÜM İSLAMİYET TEN ÖNCEKİ TÜRK EĞİTİMİ 1. Eski Türklerde Eğitim Var mıdır? 2. Hunlarda
Detaylı1-MERKEZ TEŞKİLATI A- Hükümdar B- Saray MERKEZ TEŞKİLATI Önceki Türk ve Türk-İslam devletlerinden farklı olarak Osmanlı Devleti nde daha merkezi bir yönetim oluşturulmuştu.hükümet, ordu ve eyaletler doğrudan
DetaylıDOĞUBAYAZIT M. M. FAHRETTİN PAŞA ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SINIFLAR SEÇMELİ TARİH DERSİ 1. DÖNEM 2. ORTAK SINAV SORULARI A GRUBU ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: SORULAR
DetaylıEĞİTİM TARİHİ Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi Türk ve Batı Eğitiminin Tarihi Temelleri a-antik Doğu Medeniyetlerinde Eğitim (Mısır, Çin, Hint) b-antik Batıda Eğitim (Yunan, Roma)
DetaylıBĠR MESLEK OLARAK ÖĞRETMENLĠK Meslekleşme ölçütleri Öğretmenlik Mesleğinin Yasal Dayanakları Öğretmenlik Mesleğinin Temel Özellikleri Türkiye de Öğretmenliğin Meslekleşmesi Öğretmenlerin hizmet öncesinde
Detaylı5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT 1- Osmanlı Devleti nde ekonominin temeli olan tarımdan elde edilen gelirlerle asker beslenir, devlet adamlarının maaşları ödenirdi. Bundan dolayı tarım gelirlerinde bir
DetaylıTANIM Ceza ve infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların talimatlar çerçevesinde, fiziki ve teknik imkanları kullanarak, can mal güvenliği ve huzuru sağlamak için gözetim, denetim ve kontrolünü yapan kişidir.
DetaylıKlasik Dönemde Osmanlı Eğitimi Örgün Eğitim Yaygın Eğitim Sıbyan Mektepleri Medrese Esnaf Kuruluşları Askeri Eğitim (Ocak, Kışla) Camiler Enderun Harem Şehzade Osmanlı da Bilim ve Bilim Adamları Tekke
DetaylıGünümüzde Türkiye de Özel Eğitim Hizmetleri Aile Sunusu Doç. Dr. Şerife Yücesoy Özkan Arş. Gör. Gülefşan Özge Akbey Anadolu Üniversitesi Engelli Öğrenciler Birimi Dünya Engelliler Günü Özel Eğitim Bağımsız
DetaylıİMAM HATİP LİSELERİ VE ANADOLU İMAM HATİP LİSELERİ YILINDA SINIFLARDA UYGULANACAK HAFTALIK DERS ÇİZELGELERİ ORTAK DERSLER İMAM HATİP LİSESİ HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ DERSLER SINIF DİL VE
DetaylıALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat
Detaylıfunduszeue.infoAR PYP VELİ BÜLTENİ (28 EKİM ARALIK ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında 28 Ekim Aralık tarihleri arasında işlediğimiz ikinci temamıza ait bilgiler,
DetaylıORTAK DERSLER SEÇMELİ DERSLER ANADOLU LİSESİ HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ SINIF DERSLER 9. SINIF SINIF SINIF DİL VE ANLATIM 2 2 2 2 TÜRK EDEBİYATI 3 3 3 3 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 1 1 1 1 TARİH
DetaylıİLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TALAS SAVAŞI () Diğer adı Atlık Savaşıdır. Çin ile Abbasiler arasındaki bu savaşı Karlukların yardımıyla Abbasiler kazanmıştır. Bu savaş sonunda Abbasilerin hoşgörüsünden etkilenen
DetaylıSANAT TARİHİ SANAT TARİHİ NEDİR? Sanat Tarihi, geçmişte varlık göstermiş uygarlıkların ortaya koyduğu her tür taşınır ve taşınmaz maddi kültür varlıklarını inceleyen bir bilim dalıdır. Güzel Sanatlar ve
DetaylıTürk Yönetim Tarihi (KAM ) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Türk Yönetim Tarihi KAM Her İkisi 3 0 0 3 5 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili
DetaylıMUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ Fakültemiz sayılı Kanunun Ek maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunun tarih ve sayılı kararnamesiyle kurulmuş, Eğitim
Detaylı1-Sempozyuma Davet: ULUSLARARASI CÂMİ SEMPOZYUMU (SOSYO-KÜLTÜREL VE MİMARÎ AÇIDAN) / Ekim/ Tarih boyunca câmiler Müslümanların itikat, ibadet, ilim, sosyal, kültürel ve mimari açıdan hayatın
DetaylıMUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ Fakültemiz sayılı Kanunun Ek maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunun tarih ve sayılı kararnamesiyle kurulmuş, Eğitim
DetaylıDERS: EĞİTİM YÖNETİMİ Dersin verildiği Fakülte: Bölüm: Öğretim Üyesi: İletişim: Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Doç.Dr. Şakir ÇINKIR [email protected] funduszeue.info: EĞİTİM SİSTEMİNİN
Detaylıİslâmî Eğitim Kurumları Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI [email protected] Küttab Bir nevi Sıbyan Mektebidir. Okuma yazma öğretimi için kullanılan küçük yerlerdir. İslâm dan önce de vardı. Küttab
DetaylıTANIM Bilgisayar ve donanımlarını monte eden, gerekli işletim sistemini yükleyen, meydana gelen arızaları tespit edip, onarımını ve bakımını yapan kişidir. A- GÖREVLER - Bilgisayarın parçalarını birleştirir.
DetaylıTANIM Çalıştığı eğitim kurum ya da kuruluşunda; öğrencilere ya da yetişkinlere, makine model meslek alanı ile ilgili eğitim veren kişidir. A- GÖREVLER Makine model meslek alanı ile ilgili hangi bilgi,
DetaylıİSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum Konular *Emeviler Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum. Dönemi İdari, Mali, Sosyal ve Kültürel Durum Kaynaklar *İrfan
DetaylıPazartesi İzmir Basın Gündemi Rektör funduszeue.info Galip Akhan, Haziran Temmuz tarihleri arasında Hafta içi Her gün Saat: saatleri arasında aday öğrenci ve ebeveynlerine açık
DetaylıTürk Sanat Tarihi (GRT ) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Türk Sanat Tarihi GRT Güz 2 0 0 2 3 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin
DetaylıTANIM Sosyolog, insan toplulukları ve toplumsal kurumlar, bunların kökeni, gelişmesi, işlevi ve birbirleriyle ilişkileri, bu ilişkileri belirleyen ilke ve kurallar ile toplumsal sorunlar ve çözüm yolları
DetaylıTANIM A-GÖREVLER OTOMOTİV ÖĞRETMENİ Çalıştığı eğitim kurum ya da kuruluşunda; öğrencilere ya da yetişkinlere otomotiv meslek alanı ile ilgili eğitim veren kişidir. Otomotiv meslek alanı ile ilgili hangi
DetaylıAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan
Detaylıfunduszeue.infoAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim 05 Aralık ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında, disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca
Detaylıİktisat Tarihi I Toplum, Ekonomi ve Maliye Klasik Dönem olarak da adlandırılan yy Osm. Devleti nin en parlak dönemidir. TOPLUMSAL YAPI: Artığı yaratanlarla artığa el koyanları birbirlerinden
Detaylıçamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası