geleneksel türk tiyatrosu kısaca / Geleneksel Türk Tiyatrosu Türleri Ve Özellikleri Nelerdir? Türk Tiyatrosu Kaç Gruba Ayrılır?

Geleneksel Türk Tiyatrosu Kısaca

geleneksel türk tiyatrosu kısaca

kaynağı değiştir]

İslamiyet'in kabulünden sonra doğum şenlikleri, sünnet düğünleri, evlilik törenleri, bayramlar, meslek şenlikleri, Mevlevî ve Bektaşî törenleri, savaş oyunları ve zafer şenlikleri ile ölümlerin arkasından yapılan dinî törenler Türk tiyatrosunun kaynakları arasında gösterilirler.[1]

12. asrın başında tiyatro sanatının Selçuklu Türkleri'nde oldukça ilerlediği, dinî niteliğinden sıyrılıp bir halk eğlencesi haline geldiği düşünülür. Selçuklu saraylarında, Bizans imparatorlarını taklidini yaparak sultanları eğlendiren mudhik (güldürücü) ve mukallidler (taklid edici) bulunduğu bilinmektedir.[2] Bizans prensesi Anna Komnini'nin, Bizans topraklarına Selçuklu Türkleri'in akınlarını durdurmak üzere babası imparator I. Aleksios'un düzenlediği seferden hastalığı nedeniyle vazgeçip geri dönmesinin Selçuklu sarayında aktörler tarafından alay edilerek canlandırıldığını Aleksiad adlı eserinde anlatmıştır. Osmanlılar'daki orta oyunu nun da Selçuklu saraylarında görülen bu tür temsillerin bir devamı olduğu iddia düşünülür.[2]

Osmanlı toplumunda tiyatro[değiştir kaynağı değiştir]

Konuyla ilgili yayınlar[değiştir kaynağı değiştir]

Cumhuriyet'in ilanından sonra yeni devlet, yeni bir toplum kimliği oluşturmada tiyatronun etkin gücünden yararlanmak istedi ve bütün ülkeye yaygınlaştırmaya çalıştı.[3][5] 1930'lu yıllarda, modern bir ulus inşa etme sürecinde geliştirilmiş yeni tarih tezini destekleyecek mahiyette oyunlar yazılmaya ve sahnelenmeye başladı[4]

1940’lı yıllarda Devlet Konservatuvarı ilk mezunlarını verdi; şehir tiyatroları gelişti, özel tiyatrolar yurt çapında turnelere çıktı; çocuk tiyatroları kuruldu. 1949’da Devlet Tiyatro ve Operası Yasası yürürlüğe girdi. Çeşitli kentlerde perdelerini açan Devlet Tiyatroları; turneler düzenleyerek Türkiye’nin her yanında izleyiciye ulaşır hale geldi. İstanbul Şehir Tiyatroları adını alan Darülbedayi çeşitli semtlerde 5 sahneye sahip oldu. Halkevleri ve Köy Enstitüleri tiyatroyu İstanbul ve Ankara dışında yaygınlaştırmaya hizmet etti. 1951'de halkevlerinin kapatılması, 1954'te Köy enstitülerinin klasik öğretmen okullarına dönüştürülmesi ile kültür-reform hareketlerini tüm Anadolu'ya yaygınlaştırılması çabası yarım kaldı. Tiyatro tarihinin en önemli toplulukları olan Dostlar Tiyatrosu ve Arena Tiyatrosu'nun çekirdeğini oluşturan Ankara Deneme Sahnesi 1955'te kuruldu.[6] 1958’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde bir tiyatro enstitüsü kuruldu; 1964'te dört yıllık eğitim veren bir tiyatro kürsüsüne dönüştü.

1960-1980 arasında özel tiyatroların sayısı arttı. Amatör tiyatro toplulukları kuruldu. 1960'ların sonunda oyun yazarlarının sayısı artarken oyunların konuları da çeşitlendi. Brecht'in Göstermeci üslupta oyunları Türkiye'de sahnelendi ve yerli yazarları etkiledi.[7] Kabare türü ve müzikaller gibi yeni türler de denendi. 1970’lerde pek çok topluluk politik tiyatro üstünde durdu. Ankara Sanat Tiyatrosu'nun ve Dostlar Tiyatrosu'nun başını çektiği ve kendilerini "devrimci tiyatrolar" olarak adlandıran gruplar tiyatro hayatının önemli bir adımı idi. Bu dönemde Devlet Tiyatroları Adana, Antalya, Trabzon, Diyarbakır gibi kentlerde yayılmayı sürdürdü. 1970'li yılların sonlarında daha çok eğlencelik bir tiyatro anlayışını temsil eden bulvar komedileri, vodviller, kaba güldürüler oynayan özel tiyatrolar dönemin yükselen tiyatro anlayışı haline geldi.[8]

1980'li yıllarda oyun yazarlığında bir durgunluk görüldü.[7] Tek kişilik oyun türünde bir patlama yaşandı. Dönemin üretkenlikleriyle ve yapıtlarının yarattığı etki nedeniyle öne çıkan beş yazar, Turgut Özakman, Ferhan Şensoy, Tuncer Cücenoğlu, Murathan Mungan ve Memet Baydur'dur.[9] Tiyatro izleyicilerinin vaktini televizyon karşısında geçirmeye başladığı bu dönemde ideloojik olarak sakınca görülmeyen oyunlara devlet yardımı verildiği görüldü. Özel tiyatrolar, salt güldürü odaklı oyunlar üretmeye yöneldi.1990'lı yılların başında deneysel çalışmalara yönelen birkaç yeni topluluk kuruldu. İkinci dalga alternatif tiyatro olarak anılan bu toplulukların başlıcaları Bilsak, Kumpanya, Tal, Stüdyo Oyuncuları ve Birim Tiyatro idi.[10]

2000'li yıllarda yabancılaşmış bireyin kendini sorgulaması, kadın erkek ilişkileri ve domestik komediler, en popüler konu dağarcığını oluşturdu; fantastik -absürd içerikli oyunlarda artış görüldü.[11] Bu dönemde yeniden alternatif tiyatro mekanları açarak var olmaya çalışan, tiyatro sanatında yeni anlatım biçimleri arayan topluluklar ortaya çıktı. Çerçeve sahne yerine blackbox sahneleri tercih eden topluluklar uzun süre alternatif tiyatrolar olarak anıldı. 2014'te bir manifesto yayımlayan 41 topluluk, yaptıkları tiyatroyu ana akımdan ve ticari tiyatrolardan ayırdıklarını ifade etti.[10] Türk tiyatrosu içindeki alternatif tiyatro zaman içinde kendi yazarları ve yönetmenlerini yaratmış; seyirci ilgisi görmüş; uluslararası çalışmalarla dünyaya açılmıştır[12]

Geleneksel Türk Tiyatrosu türleri[değiştir kaynağı değiştir]

Ana madde: Osmanlı İmparatorluğu'nda tiyatro

Türkler arasında çok eski devirlerden beri devam ettiği düşünülen dram sanatı; hafıza gücüne dayanan, daha çok meydanlarda, insan topluluklarının ortasında sürdürülen bir temsil sanatı idi. Osmanlı toplumunda tiyatro ihtiyacı gülmeye dayalı geleneksel meddah, Karagöz ve Ortaoyunu gibi Osmanlı halklarının kendi kültürlerinden beslenmiş hicvedici ve taşlayıcı kendine özgü türlerle karşılandı. Bu tiyatro türleri, Osmanlı Devleti'nin egemenlik kurduğu topraklardaki halkların hepsinin katkılarıyla, toplumlararası iletişimlerle, eski imparatorlukların mirasıyla gelişti.[3]

Geleneksel tiyatrodan farklı olarak meydanlarda değil, kendisine ait binalarda oynanan sahneli, dekorlu, metne dayalı tiyatroya kaynaklık eden, 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'nde gerçekleşen Batılılaşma hareketi oldu.[1] Bu dönemde Batılı tiyatro tarzı ile uyumlulaştırılmaya çalışılan Ortaoyunu ise, sahne üstünde oynanan fakat yazılı metne dayanmayan ‘Tulûat’ adında yeni bir tarza dönüştü. Tulûat tiyatrosunda Ortaoyunu’nun eski metinleri değil, özellikle Batı tiyatrosunun komedi türündeki ünlü oyunlarının metinleri yine doğaçlama olarak oynanmaktaydı. Böylece tulûat giderek yerini batılı tarzdaki tiyatroya bıraktı.[3]

Tanzimat döneminde tiyatro

1839 yılında Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesi ile resmen başlayan Batılılaşma hareketi sırasında kültür-sanat faaliyetleri içinde özellikle tiyatro ön plana çıkmıştı. Osmanlı yönetimi, saraya getirtilen yabancı tiyatrocular ile Batılı tarzdaki tiyatroyu başlattığı gibi, saray dışındaki tiyatro faaliyetlerini de destekledi. Tiyatro faaliyetleri başlangıçta ülkedeki yabancılar, daha sonra Osmanlı vatandaşı gayrimüslimler ve son olarak Müslüman tiyatrocular tarafından icra edildi. Ermeniler tarafından padişah fermanıyla kurulan Naum Tiyatrosu ile Güllü Agop'un kurduğu Gedikpaşa Tiyatrosu Osmanlı’nın Batılı anlamda ilk tiyatro örnekleri idi. Tiyatro hem halkın, hem de okur yazar olmayan halka ulaşma imkanı verdiği için edebiyatçıların büyük ilgisini çekti. Şinasi, Abdülhak Hamit, Namık Kemal gibi devrin önemli Müslüman edebiyatçıları Batı tarzı tiyatro edebiyatı örnekleri verdiler. Geleneksel tiyatronun güldürü ağırlıklı olmasının etkisiyle başlangıçta daha çok komedi türünde eserler verildi; aile, gençlerin eğitimi, imkansız aşklar, batıl inançlar, vatan sevgisi, batı hayranlığı gibi konuları ele alan eserler sahneye taşındı.

Meşrutiyet döneminde tiyatro

Müslüman tiyatro toplulukları II. Meşrutiyet döneminde yaygınlaştı. 1914’te Darülbedayi’nin kuruluşu ile tiyatro faaliyetleri kurumsallaştı. Darülbedayi Muhsin Ertuğrul'un sanat yönetmeni olduğu 1927 yılından sonra düzenli bir yönetime kavuştu.[4]

Cumhuriyet döneminde tiyatro[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır