kaynağı değiştir]
Oksijen Carl Wilhelm Scheele tarafından yılında veya daha erken yıllarda Uppsala'da ve Joseph Priestley tarafından yılında Wiltshire'da keşfedilmiştir. Fakat öncelik genellikle Priestley'e verilir çünkü onun çalışması daha önce yayınlanmıştır. Oksijen ismi, bu elementle yaptığı deneylerle o zamanlar popüler olan korozyon ve yanma ile ilgili phlogiston teorisinin gözden düşmesine sebep olan Antoine Lavoisier tarafından yılında türetilmiştir[7].
NASA’nın Kepler uzay teleskopu Dünya’ya en çok benzeyen gezegeni buldu. 6 milyar yaşındaki Keplerb Dünyamızdan yüzde 60 daha büyük ve yerçekimi iki kat güçlü. Manevra tekerleri bozulduğu için artık güneş ışığı basıncıyla manevra yapan yaşlı Kepler, yakıt tasarrufu amacıyla Mart ayında kış uykusuna yattıktan sonra dün uyandı ve görevine döndü. Peki Keplerb’de hayat olabilir mi?
Mass Effect üçlemesi bilgisayar oyununda Dünya’dan 4 kat güçlü yerçekimine sahip Dekuna gezegeninde Elcorlar yaşıyor. Bunlar güçlü kasları, kalın kemikleri ve iri cüsseleriyle insanları kağıt gibi ezecek kadar güçlü canlılar; çünkü Dekuna’nın ezici yerçekimine alışmış durumdular.
6 milyar yılla Dünya’dan 1,5 milyar yıl daha yaşlı olan ve öte gezegen avcısı Kepler uzay teleskopuyla keşfedilen Keplerb de Yeryüzü’nden yüzde 50 daha büyük ve yerçekimi iki kat güçlü. Öyle ki b yüzeyinde olsam kg gelirdim!
Ancak, bu gezegen özellikle dünya dışı yaşam olasılığı için çok ilginç bir dünya. Ne de olsa Yeryüzü’nden 1,5 milyar yıl daha yaşlı olduğu için (abimiz sayılır) yaşamın doğurmak için daha çok fırsatı oldu.
Öte yandan, kabaca Dünya’ya benzeyen bu kayalık gezegende tam olarak Dünya benzeri hayat olması da imkansız; çünkü yerçekimi 4 kat güçlü; ama yaşama elverişli ise yüzeyinde Elcorlara benzeyen canlılar ortaya çıkmış olabilir.
Bilimsel literatürü tararsanız bırakın artık teknik sorunlarla mücadele eden yaşlı Kepler uzay teleskopunu, gelişmiş görüntü düzeltme algoritmaları ve büyük merceklerle yeni dünyalar arayan yer teleskoplarının bile, Dünya’ya daha çok benzeyen öte gezegenler bulduğunu görebilirsiniz.
Ancak b aynı zamanda Güneş benzeri bir sarı cüce yıldızın çevresinde dönüyor. Bu nedenle de Dünya’ya kırmızı cücelerin çevresinde devinen diğer öte gezegenlerden daha çok benziyor.
Nitekim Güneş’e çok yakın bir gezegenin okyanusları Venüs gibi buharlaşıyor ve uzak bir gezegen de Mars gibi buz kesiyor. b ise bu açıdan çok şanslı ve yıldıza yüzeyinde sıvı su barındıracak uzaklıkta. Dahası Dünya’dan ışık yılı uzaklıktaki gezegende bir yıl gün sürüyor.
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Keplerb yaklaşık olarak Dünya kütlesinde bir gezegen. Bu da atmosfer kimyasının, yerçekiminin ve büyük olasılıkla da içyapısının Dünya’ya benzediği anlamına geliyor. Bu tür benzerlikler öte gezegende (Güneş Sistemi dışındaki gezegenlere verilen ad) yaşam olduğu ihtimalini güçlendiriyor.
Dünya benzeri bir gezegende bizimki gibi bir hayat olması için gezegenin kütlesi çok önemli; çünkü kütle gezegenlerin içyapısını belirliyor.
Örneğin, Dünya’da katı kabuğu örten okyanuslar var ve kabuğun altında, diş macunu gibi akışkan olan; ama lav gibi eriyik halde olmayan kalın bir kayalık manto tabakası yer alıyor. Dünyanın bir de demir-nikel ağırlıklı sıvı dış çekirdeği ile katı iç çekirdeği bulunuyor.
Bütün bunlar volkanik hareketlere ve kıtaların kaymasına yol açıyor. Bu tür tektonik hareketler Dünya’nın atmosferini klima gibi temizliyor, atmosferde karbondioksit birikmesini önlüyor ve nefes almak için gereken oksijen oranını koruyor. Dahası iç ve dış çekirdeğin dönmesi atmosferi güneş rüzgarından koruyan bir manyetik alan yaratıyor.
Özetle b’de yaşam olması için içyapısının da Dünya’ya benzemesi gerekiyor. Öyleyse tekrar soralım, bu gezegende hayat var mı? Doğrusu bilmiyoruz. Niye bilmediğimize gelince:
İlgili yazı: Dünya’dan Kat Fazla Su İçeren 5 Gezegen Bulduk
Kepler uzay teleskopu Hubble gibi görünür ışıkta değil, kızılötesi ışıkta çalışıyor; yani ışığı değil de ısıyı görüyor. Bu aslında iyi bir şey: Öte gezegenlerin atmosferinin ne kadar sıcak olduğuna bakarak atmosfer kimyasını inceleyebilir ve hayat olup olmadığına bakabiliriz (nitekim NASA’nın yeni uzay teleskopu TESS bunu yapacak).
Hatta oksijenli atmosferdeki karbondioksit ve metan oranına bakarak o gezegende çevre kirliliği ve dolayısıyla gelişmiş bir uygarlık olup olmadığını da anlayabiliriz. Ancak, Kepler teleskopu bütün bu ayrıntıları seçecek kadar hassas değil. Bizim daha keskin gözlü bir teleskopa ihtiyacımız var.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
James Webb uzay teleskopu ’de fırlatılacak ve ’ye kadar b ile Dünya benzeri diğer öte gezegenlerin atmosferini inceleyerek hayat olup olmadığın gösterecek.
Uzayda yaşamı merak etmek için benim de sebebim var: yılında Doğan Burda Grubu’nun eski Focus popüler bilim kültür dergisinde çalışırken yazdığım ikinci makale James Webb teleskopu hakkındaydı. Kısmet olursa dünya dışı yaşam haberini de ’de size ulaştırmayı hedefliyorum. 🙂
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Dünya’dan ışık yılı uzaktaki Kuğu takımyıldızında olan Keplerb’in yıldızı, Güneş’ten 1,5 milyar yıl yaşlı olduğu için yüzde 20 daha parlak. Buna rağmen Dünya’nın ortalama sıcaklığı 15 derece iken, Keplerb’nin sıcaklığı -8 derece. Bu da çok şaşırtıcı bir durum:
Sonuçta yıldızlar yaşlandıkça sıcaklığı ve parlaklığı artıyor. Örneğin 1 milyar yıl sonra Güneş’in parlaklığı yüzde 10 artacak ve Dünya’da okyanuslar buharlaşarak yaşam yok olacak. Dünya’nın Güneş’e uzaklığı ortalama milyon km ve Keplerb’nin de milyon km olduğuna göre, bu gezegenin süper sıcak olmasını beklersiniz.
Ancak, belki de atmosfer kimyası farklı olduğu için ortalama sıcak sadece -8 derece. Aslında Dünya’nın çekirdeği yaklaşık derece ile Güneş’ten bile sıcak olmasaydı, gezegenimizin de ortalama sıcaklığı 0 derece olacaktı.
Her durumda bir gezegende yaşamın ortaya çıkması için birçok şartın bir araya gelmesi gerektiğini görüyoruz ve düşük sıcaklığın Keplerb’de yaşamın varlığını kolaylaştırabileceğini düşünüyoruz. Belki de Keplerb daha yeni ısınıyor.
İlgili yazı: Evren Bir Simülasyon mu?
Keplerb’de hayat sadece 1,5 milyar yıl önce ortaya çıktıysa bu gezegendeki canlılar henüz ilkel bakteri düzeyinde olmalı. Ancak, sırf Dünya’da insan türü 4,5 milyar yıl sonra ortaya çıktı diye bütün gezegenlerin bu kadar gecikeceğini söyleyemeyiz.
Sonuçta gezegenimizde ilk çok hücreli canlılar milyon yıl önce ortaya çıktı. b de acele etmişse uzaylılar ilk gökdelenlerini çoktan dikmiş olabilir. Hatta b üzerinde bizden 1,5 milyar yıl ileri bir uygarlık da olabilir
Bu durumda James Webb teleskopu gezegenin atmosferine bakarak uzaylıları tespit edecektir. Yine de b dünya dışı uygarlık varsa herkes nerede diye sormamız ve bugüne dek neden bizimle iletişim kurmadıkları sorusunu yanıtlamamız gerekiyor.
Sonuçta ışıktan hızlı yolculuk mümkün olmasa bile Keplerb uygarlığının radyo sinyallerinin ışık hızında Dünya’ya ulaşması için yıl yeterli.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Kepler teleskopu da bugüne kadar teyit edilmiş gezegen tespit etti. Bunun dışında galaksimiz Samanyolu’nda yaklaşık öte gezegen keşfetmiş bulunuyoruz. Dünya benzeri 50 gezegen arasında b bize en çok benzeyen gezegenlerden biri.
İşin ilginci Isaac Asimov da günümüzden yıl sonra geçen Robot bilimkurgu romanlarında, Dünya’dan yola çıkan Uzaycıların civardaki 50 gezegene yerleştiğini yazmıştı. Doğrusu 70 yıl önce Asimov’un mektupla yazıştığı astronomlar bunu iyi tahmin etmişler!
NASA Ames Araştırma Merkezi’nden Kepler veri analiz uzmanı Jon Jenkins bu heyecan verici keşfi şöyle açıklıyor: “Keplerb’yi Dünya’nın yaşlı ve büyük kuzeni olarak kabul edebiliriz. Dünya’dan 1,5 milyar yıl yaşlı ve gerçekten bize benziyorsa bu gezegeni teleskoplarla inceleyerek Dünya’nın ileride neye benzeyeceğini öngörebiliriz.”
Nitekim DNA üzerinde yapılan matematiksel analizlere ve evrenin kimyasal bileşim geçmişine göre (yaşamın temel taşı olan karbon, oksijen vb. atomların yaygınlaşması) uzayda yaşam 9,7 milyar yıl önce ortaya çıkmış olabilir. Gerçi biyolog Nick Lane de Yaşam Neden Var kitabında; hayatın genetik, DNA ve evrimden önce belirdiğini söylüyor. Dolayısıyla b hayatın olası tarihi hakkında önemli ipuçları saklıyor.
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Araştırma ekibi Keplerb gezegenini teyit etmek için Texas Üniversitesi Austin’deki McDonald Gözlemevi, Arizona Mt. Hopkins’deki Fred Lawrence Whipple Gözlemevi ve Hawaii Mauna Kea’daki W. M. Keck Gözlemevi teleskoplarını kullandı.
Böylece Kepler yıldızının parlaklığını dikkatle ölçtüler ve gezegenin büyüklüğü ile yörüngesini daha iyi hesapladılar. Gezegen çapının ölçülmesi kütlesini ölçmeyi de kolaylaştırdı ve bu da Kepler b’nin Dünya’ya benzediğini anlamamızı sağladı.
İlgili yazı:Işıktan Hızlı Çarpışan Nötron Yıldızları Gördük mü?
Kepler 9 yıldır Dünya yörüngesinde dönüyor ve uzayda öte gezegen avlıyor. Haliyle yaşlandı ve hastalanmaya başladı: ’de, Kepler’in uzayda manevra yaparak gözünü öte gezegen adaylarına çevirmesini sağlayan 4 tepki tekerinden ikisi bozuldu. Bu da teleskopun hurdaya çıkması demekti.
Ancak, yılında NASA dahi bir mühendisin tavsiyesiyle Kepler’in geri kalan iki tekerini ve güneş ışığı basıncını kullanarak uzay teleskopunun yeniden öte gezegen aramaya başlamasını sağladı. Kepler, manevra kabiliyeti kısıtlandığı için artık miyop olsa da gökyüzünde belirli bir enlemdeki gezegenleri araştırmaya devam etti.
Oysa Kepler’in sonu yaklaşıyor; çünkü manevra roketleri için gereken yakıt da bitiyor. Nitekim NASA teleskopu Mart ayında yakıt tasarrufu için güvenli moda almıştı. Ancak, bu ay Kepler’i yeniden uyandırdıklarında biraz olsun yakıt kaldığını gördüler. Böylece gazi teleskop uzayda öte gezegen arama seferine başlamış oldu. Bakalım bir yıl daha dayanacak mı?
İlgili yazı: Gezegen Avcısı TESS Uzayda Hayat Arıyor
SETI astronomlarına göre uzayda hayat olan bir gezegen bulmak an meselesi. Sadece Kepler’in keşfettiği yaklaşık gezegen adayı var ve bu sayı her yıl artıyor. Sonuç olarak içlerinden birinde hayat olması gerekiyor. Tabii bu gezegenlerde Dünya benzeri hayat olup olmadığı ayrı bir konu.
Her halükarda, California Mountain View’deki SETI Enstitüsü’nden Jeff Coughlin, yeni gezegen bulmanın çok kolaylaştığını söylüyor: “Bilgisayar yazılımları ile gezegen adayı teyit etme işini tümüyle otomatiğe bağladık. Bu da güneşin önünden geçerken gölge yapıp kendini belli eden ve böylece Kepler veritabanına giren bütün gezegen adaylarını hızla tarayabildiğimiz anlamına geliyor.”
Coughlin bu teknolojinin uzayda yaşam aramaya yardım ettiğini söylüyor: “Kepler verilerindeki toplam gezegen adayı sayısına bakarak Samanyolu’nda Dünya benzeri kaç gezegen olduğunu tahmin etmeye çalışıyoruz.”
Bizden ışık yılı uzakta olan Kepler yıldız sistemine Plüton’u ziyaret eden Yeni Ufuklar gibi bir uzay sondası göndermemiz nükleer füzyon roketleri geliştirene dek imkansız. Ancak, ’de kapsamlı veri göndermeye başlayacak olan TESS ve James Webb teleskopları sayesinde uzaydan hayat olup olmadığını uzaktan anlamayı umuyoruz. Ne demişler? Şans cesurdan yanadır.
1NASA Exoplanet Archive
BeğenYükleniyor