Mandalorian Nedir

Disney+ ile aynı anda çıkışını gerçekleştiren The Mandalorian, sekizinci bölümüyle birlikte ilk sezonunu tamamladı. İlk üç bölümün yüksek temposunu takip eden filler bölümler dizinin sezon finaline dair kaygıları arttırsa da The Mandalorian beklentileri karşılayacak bir sezon finaliyle ekranlara henüz belli olmayan bir süreliğine veda etti.

The Mandalorian sezon finali birtakım gizemleri açığa çıkarırken, birçok soruyu da ikinci sezona bıraktı. Pedro Pascal’ın yüzünü ilk kez gördüğümüz finalde aynı zamanda ana karakterin isminin Din Djarin olduğu söylendi. Sezon boyunca parça parça ilerleyen flashback sahnesi tamamlanarak aslında Mandalore gezegeninden olmayan Din Djarin’in yıllar önce İmparatorluk saldırısı esnasında ailesini kaybetmesinin ardından Mandalorianlar tarafından kurtarılarak onların bir parçası haline geldiği gösterildi. Bunun yanında eski bir shocktrooper olan Cara Dune karakterinin Leia Organa’nın gezegeni olarak bildiğimiz Alderaan’lı olduğunu da öğrendik.

Dizinin sezon finalinin ardından akıllarda kalan en büyük soru ise beklenmedik bir sürpriz sonucu ortaya çıktı. Giancarlo Esposito‘nun hayat verdiği ve ilk kez yedinci bölümde seyirci karşısına çıkan Moff Gideon, bölümün son sahnesinde gördüğümüz üzere Tie Fighter patlamasından Star Wars külliyatında önemli yere sahip bir silah yardımıyla kurtuldu: Darksaber.

Darksaber nedir?

Star Wars evreninde yeşil, mavi ve kırmızı gibi alıştığımız renkleri taşıyan ışın kılıçlarını neredeyse her yapımda görüyoruz. Bunun yanında çoğunlukla Grey Jedi’lar tarafından tercih edilen sarı ışın kılıcı, Ahsoka Tano’nun beyaz çift kılıcı ve Mace Windu’nun mor ışın kılıcı gibi değişik renkler de karşımıza çıktı. Star Wars külliyatında yer alan ışın kılıçları bunlarla sınırlı değil. Bu yazımızda Star Wars evrenindeki en ilginç ışın kılıçlarını listelemiştik.

Darksaber kılıcının bir İmparatorluk kumandanının eline nasıl geçtiği gizemini koruyan bir konu. Kılıç, ilk olarak yılında yayınlanan bir The Clone Wars bölümünde ortaya çıkmış ve özgün ışın kılıçları arasındaki yerini almıştı. Darksaber’ın binlerce yıl önce Jedi olan ilk Mandalorian Tarre Vizsla tarafından yaratıldığı biliniyor.

Darksaber kimler tarafından kullanıldı?

The Clone Wars dizisiyle külliyata dahil olan Darksaber, Tarre Vizsla’nın soyundan gelen ve The Mandalorian dizisinin yaratıcısı Jon Favreau’nun seslendirdiği Pre Vizsla tarafından taşındı. Dizide kötü bir karakter olarak karşımıza çıkan Pre, Darksaber’ı Obi-Wan Kenobi ile arasında geçen bir dövüşte kullandı.

Favreau tarafından seslendirilen tek Star Wars karakteri Pre Vizsla değil. The Mandalorian dizisinin üçüncü bölümünde yer alan Paz Vizla karakteri de Jon Favreau tarafından seslendirildi. Paz’ın soy isminde bir ‘s’ harfi eksik olsa da kendisinin de Tarre Vizsla’nın soyundan geldiği tahmin ediliyor. Aynı zamanda sezon finalinde gördüğümüz flashback sahnesinde genç Din Djarin’i kurtaran Mandolardan biri Vizsla hanesinin sembolü olan bir mühürü taşıyordu. Ana karakterimiz Din Djarin’in Star Wars filmlerinin prequel döneminde kurtarıldığını varsayarsak, flashback sahnesinde gözüken isimlerden biri Pre Vizsla olabilir.

Darksaber’ın detaylı hikayesi ilk olarak The Clone Wars dizisinin ”The Mandalore Plot” isimli ikinci sezon on ikinci bölümünde yer aldı. Bu bölümde tarafsız bir gezegenin Ayrılıkçılar için bir ordu oluşturduğu dedikodusunu alan Obi-Wan, Mandalore’u ziyaret ediyor ve Death Watch isminde hain bir grubun varlığından haberdar oluyordu. Kültürlerinin özüne, yani savaşçı kimliklerine dönerek barışçıl bir politika izleyen Mandalore hükümetini zor duruma sokan Death Watch ise Pre Vizsla’nın da içerisinde bulunduğu bir grup. Kılıca dizinin dördüncü sezon on dördüncü bölümü olan ”Eminence’ ‘ ile bir kez daha yer verildi. Bu bölümde Paz Vizsla ve ekibi ölmek üzere olan Darth Maul’u kurtarmıştı.

Darksaber, Star Wars evrenine ait diğer yapımlarda da kendisine yer buldu. yılında yayınlanan Rebels animasyon dizisi üçüncü sezon on birinci bölümüyle birlikte Maul’un gezegenine yolculuk yaptı. Dizinin kahramanlarından biri ve aynı zamanda bir Mandalorian olan Sabine Wren, gezegende bulduğu Darksaber’ın kültürel ve tarihi önemini fark ederek onu yanına aldı. Aynı sezonun on beşinci bölümü olan ”Trials of the Darksaber” ise isminden de anlaşılacağı üzere birçok ışın kılıcı düellosuna sahne oldu. Wren, bu bölümde Kanan Jarus ile olan eğitiminde Darksaber’ı kullandı. Kanan Jarus, The Rise of Skywalker filminde Rey karakterinin duyduğu Jedi seslerinin sahiplerinden biri olarak karşımıza çıktı.

Rebels dizisi üçüncü sezon on altıncı bölümü ”Legacy of Mandalore”, Wren’in Darksaber’ı bir zamanlar halkını birleştiren sembol olarak ana gezegenine götürmesini konu aldı. Dördüncü sezonun başında ise Sabine Wren, Darksaber’ı kültürlerinin gerçek bir temsilcisi olduğuna inandığı Mandalorian savaşçısı Bo-Katan Kryze’e verdi.

Darksaber Moff Gideon’un eline nasıl geçti?

Peki Star Wars evreninde son olarak Bo-Katan Kryze’nin elinde olan Darksaber, bir İmparatorluk kumandanı olan Moff Gideon’un eline nasıl geçti? Hikayenin bu kısmı henüz belirsiz. Star Wars evreninin The Empire Strikes Back filminde Luke Skywalker’ın elinden kaybolan kılıcın daha sonra The Force Awakens sırasında Maz Kanata’nın kalesinde ortaya çıkmasıyla gördüğümüz üzere bu tarz konular hakkında net bir açıklama getirme alışkanlığı yok. Fakat kılıcın Moff Gideon’un elinde olması ve dizinin Mandalorian kültürüne önemli zaman ayırmış oluşu ikinci sezonda bu gizemin ardındaki perdenin aralanacağının sinyallerini veriyor.

The Mandalorian ikinci sezon ne zaman yayınlanacak?

The Mandalorian dizisinin ikinci sezonunun ne zaman yayınlanacağı henüz belli değil.

Uyarı: Bu makale, The Mandalorian Üçüncü Sezon, İkinci Bölümden spoiler içermektedir. "Mandalore Madenleri" için IGN'in yaptığı incelemeye buradan ulaşabilirsiniz.

The Mandalorian'ın üçüncü sezonu hareketli başlarken, "Bölüm Mandalore Madenleri" bölümünde Pedro Pascal'ın hayat verdiği Din Djarin ile Grogu, tüm odak noktasını bizzat Mandalore gezegenine taşıdı. Bu gezegen, dizi çıktığından beri aktarıldığı kadar bitik halde değilmiş, ancak kesinlikle en iyi günlerini de yaşamıyor. İmparatorluk'un gerçekleştirdiği Büyük Tasfiye'nin yıllar sonra bile süren etkilerine ilk kez bu bölümle birlikte gözlerimizle şahit oluyoruz.

Ama her şeyden önce Büyük Mandalore Tasfiyesi'nin tam olarak ne olduğuna ve Klon Savaşları ile Star Wars Rebels'ta gördüğümüz gezegenin nasıl dumanlı bir harabeye dönüştüğüne bakmamız gerekiyor. Tasfiye sırasında neler yaşandı? Kimler hayatta kaldı ve hayatta kalan Mandalorlular neden birbirleriyle kavga halinde? İşte tüm bildiklerimiz.

Mandalore Tasfiyesi'nde neler yaşandı?

Bir diğer adıyla "Büyük Mandalore Tasfiyesi", bir zamanlar güçlü olan bu gezegenin muhtemelen şimdiye dek yaşadığı en büyük trajedi. Bu tasfiye, İmparator Palpatine'in askerleriyle birlikte galaksideki neredeyse tüm Jedi'ları yok ettiği Büyük Jedi Tasfiyesi ile karıştırılmasın. Ancak ana fikir burada da aynı: Düşmanı imha et ve kültürlerini bile hafızalardan sil.

Star Wars Rebels dizisinin sonunda, Sabine Wren ile Bo-Katan Kryze'ın Mandalore'u İmparatorluk istilasından kurtardığını ve gezegenin bağımsızlığını tekrar sağladığını görmüştük. Mandalore Tasfiyesi ise bunun hemen ardından yaşanıyor. Mandalore'un ve kaynaklarının İmparatorluk'a karşı kullanılması ihtimalinden korkan Palpatine, gezegenin ve Beskar madenlerinin yakılıp yıkılmasını emrediyor. Ne yazık ki o dönemde imparatorun elinde bir Ölüm Yıldızı yoktu.

Tasfiye'yi yöneten kişi ise, önceki sezonda kendisinin de açıkladığı üzere Moff Gideon (Giancarlo Esposito). Gezegen, yüzeyi cama ve küle dönüşene kadar TIE/sa bombacıları ve Yıldız Destroyerleri tarafından bombardımana tutulmuş. Bombardımandan sağ kurtulanlar da İmparatorluk'un katil droid'leri tarafından acımasızca öldürülmüş. Nihayetinde Mandalore, dumanlı bir harabeye dönüşürken bir şekilde sağ kurtulup gezegeni terk edebilenler gizlenmek zorunda kalmış. Bombardıman günü, sağ kurtulanlar tarafından "The Night of a Thousand Tears" olarak anılıyor.

Burada kafaların karışmasını önlemek adına bir hatırlatma yapmak gerekiyor. Bu tasfiye, genç Din Djarin’in Children of the Watch tarafından bir yetim olarak evlat edinilmesiyle sonuçlanan çatışma değil. Din Djarin’in yaşadıkları, Büyük Tasfiye’den de önceye ait. Djarin’in Aq Vetina’daki evi, Klon Savaşları sırasında Ayrılıkçılar tarafından saldırıya uğramış. Tasfiye sırasında Din, yetişkin bir Mandalorluydu ve Mandalore savunmasına yardım etmediği için kendini biraz da suçlu hissetmesi bu sebepten.

Katee Sackhoff’un canlandırdığı Bo-Katan karakterininin Gideon’ın saldırısı sırasında kendi evini savunduğunu ancak başarısız olup kaçtığını biliyoruz. Çatışmanın bir noktasında Karakılıç’ı kaybettiğini ve Gideon’ın eline geçtiğini de biliyoruz. Gideon bu kılıcı Bo-Katan’ı bire bir mücadelede yenerek mi elde etti, yoksa Bo-Katan kaosun ortasında düşürüp kayıp mı etti belli değil. Sebebi ne olursa olsun bu kaybın Bo-Katan’ın tahttaki hak iddiasını zayıflattığı kesin.

Büyük Mandalore Tasfiyesi’nin başarıya ulaştığı bir gerçek. Tasfiye sonrasında İmparator’un rejimine karşı büyük bir tehdit ortadan kalktı ve bu süreçte İmparatorluk ciddi miktarda Beskar çeliği elde etti. Beskar, bildiğiniz üzere hasar görmeyen silahlar ve zırhlar yapmak için oldukça elverişli bir metal. Dizinin başlarında Din’in ‘Müşteri’ karakteriyle yaptığı diyalogları hatırlayacak olursak, İmparatorluk’un ayrıca kıymetli Beskar külçeleri erittiğini de anlayabiliyoruz.

Mandalore canavarları ve mutantları

“Mandalore Madenleri” bölümünün ana fikirlerinden biri, Zırhçı gibi sağ kurtulanların inandıklarının aksine Mandalore’un aslında ölü ve hayatsız bir gezegen olmadığıydı. Gezegen elbette hâlâ dumanlı bir kraterden ibaret ve bombardıman sebebiyle manyetik alanı yok olmuş, ancak Mandalore’da hâlâ bazı yaşam formları varlığını sürdürüyor. Görünüşe göre bunların bir çoğu da Din Djarin ile Grogu’yu öğle yemeği yapmak istiyor.

Bu bölümde elinde sopayla gezen büyük, ilkel humanoid bir tür olan Alamitelerle tanışıyoruz. Geçmişte bu canlılar Mandalore’un büyük şehirlerinin dışında kalan çorak arazilerde yaşıyordu. Şimdi görüyoruz ki en azından bazıları hayatta kalabilmiş ve şehirlerden geriye kalan harabelerin kontrolünü almış. Din ve Bo-Katan, eğer başkentlerini yeniden yaşama elverişli hale getirmek istiyorsa bu vahşi yaratıklardan çok daha fazlasıyla savaşmak zorunda kalabilir.

Bu bölümde ayrıca Galaar adı verilen avcı bir kuş türüyle de karşılaşıyoruz. Galaar türü, daha eski Mandalorlu bir yaratık olan Shriek-hawk’ın modern akrabası. Artık nesilleri yok olmuş olsa da bir zamanlar Mandalore’un göklerinde süzülen bu yaratıklar aynı zamanda Bo-Katan’ın ailesi olan Kryze Hanesi’nin de sembolü olmuş.

Son olarak 18’inci Bölüm’de kutsal suyun derinliklerinde yaşayan devasa, korkunç bir yaratığı görüyoruz. Bu yaratık, Bo-Katan’dan detaylarını dinlediğimiz bir Mitozor. Mandalore gezegeninin ilk hükümdarı olan Muhteşem Mandalore, bir Mitozor’u evcilleştirip sürmesiyle ünlenmiş bir şahsiyet. Binlerce yıl sonra bile bu hikâye, Mandalor kültürü için önemli bir mit haline gelmiş ve çoğu Mandalorlu bu hikâye sebebiyle zırhında bir Mitozor sembolü taşıyor.

Tıpkı Shriek-hawk gibi Mitozor’un da uzun süre önce neslinin tükendiğine inanılıyordu. Ancak bu bölümde inanışın yanlış olduğunu görüyoruz. Şu anda diziyi çevreleyen en büyük soru, Din Djarin’in Karakılıç ile birlikte gelen sorumluluğunu benimseyip Mandalore’un ihtiyaç duyduğu lider haline gelip gelmeyeceği. Eğer bir şekilde Muhteşem Mandalore’un yaptığını başarabilirse, bölünmüş halkını bir araya getirmek için gerekenleri fazlasıyla yerine getirmiş olur.

Mandalore’un yeni iç savaşı

18’inci Bölüm, dizi ileredikçe daha da belirginleşen bir duruma ışık tutuyor. Bu da Mandalorluların tarumar edilmiş, bölünmüş bir halk olduğu gerçeği. Anavatanını kaybetmek korkunç bir trajedi, ancak halkın birbirinden ayrılması ve birliğin kaybedilmesi daha zarar verici bir durum.

Şimdiye dek gördüğümüz kadarıyla Büyük Tasfiye sonrasında Mandalorlular kabileciliğe yönelmişler. Children of the Watch gibi bazı gruplar zamanla aşırı tutucu haline gelmiş, “Öğreti”yi bir din gibi yaşayarak onun buyruklarıyla yaşayıp ölmeye başlamışlar. Din Djarin de yaşamının çoğunu bu grupla birlikte geçirmiş. Hatta Mandalore’a dönmesindeki asıl amaç da Öğreti sebebiyle günahlarından arınarak kendini temizlemek istemesi.

Bir de Bo-Katan gibi geleneğe pek de bağlı olmayanlar var. O ve takipçileri kasklarını istedikleri gibi çıkarıyorlar ve Children of the Watch gibilere şaşkınlıkla karışık iğrenmeyle bakıyorlar. Bununla birlikte Boba Fett gibi Mandalorlular da her şeyden uzak bir yaklaşımla galaksinin sağında solunda tek kişilik ordu halinde geziyor.

İkinci sezonda Boba, babasının bir Mandalorlu olduğunu ve tıpkı Din gibi bir yetim olarak evlat edinildiğini anlatıyordu. Galaksiden bazı kimseler ise Jango’nun klonu olan Boba’nın aynı ünü hak etmediğini düşünüyor. Boba’nın kendisi de herhangi bir Mandalorlu prensibi yerine babasını onurlandırmayı tercih ediyor.

“Mandalor Madenleri” bölümünde ön plana çıkan bir diğer detay da Mandalorluların sadece bölünmüş olduğu değil, aynı zamanda birbirleriyle de çatışma halinde oldukları gerçeği. Mandalore halkını yönetecek bir liderin olmayışı nedeniyle halk birbirine düşmüş durumda. Şu an içinde bulundukları durum, tıpkı Knights of the Old Republic oyunlarında yaşanan olaylara benziyor. Bu oyunlar Disney’in bir parçası olmayabilir, ancak Mandalorlu kültürüne ilişkin önemli detaylar içeriyor. Jedi generali Revan, Muhteşem Mandalore’u yenip kaskını sakladığında tüm Mandalore halkı yıllar boyu lidersiz, kargaşa halinde yaşamıştı.

Din’in karakter dönüşümünde ise yeni bir aciliyet hissi var. Mandalore’un lideri olarak kaderini kabul etmek sadece kişisel bir olgunlaşma meselesi değil, aynı zamanda gerçek bir ölüm kalım meselesi. Bo-Katan’la birlikte farklılıklarını bir kenara koyup Mandalore’un bölünmüş gruplarını birleştirmeleri gerekiyor. Aksi halde birbirlerini öldürmeye devam edip İmparatorluk’un yarım bıraktığı işi tamamlayacaklar.

The Mandalorian hakkında daha fazla bilgi için üçüncü sezonun açılışından beyin yakan soruları ve dolarlık Mandalorlu kaskına ilk bakış izlenimlerimizi inceleyebilirsiniz.

Jesse Schedeen, IGN'de yazar. Atakan Diren Türkçeleştirdi.