lenf kanseri ağrı yaparmı / Prof. Dr. Mustafa Nuri Yenerel / Lenf düğümleri nerelerde bulunur? Ağrı yapar mı?

Lenf Kanseri Ağrı Yaparmı

lenf kanseri ağrı yaparmı

Ortopedik zannettiği kemik ağrıları son evre lenf kanseri &#;ıktı

Mühendis Hümeyra Çiçek, kalça bölgesinde 6 ay süren kemik ağrıları nedeniyle önce ortopedi uzmanlarına, ardından fizik tedaviye gitti fakat sıkıntılarına çare bulamadı.

Kemik ağrılarıyla birlikte 1,5 yıl önce yoğun karın ağrısı yaşayan ve bunun üzerine Ankara Şehir Hastanesi acil servisine başvuran 29 yaşındaki hasta, yapılan tetkikler sonucunda son evre (4. evre) lenfoma olduğunu öğrendi.

Bu aşamadan itibaren Ankara Şehir Hastanesi Onkoloji Hastanesi'nde bir yıl tedavi görerek kanseri yenen Hümeyra Çiçek ile doktoru Hematoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Gülsüm Özet, 15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

"6 ay çektiğim kemik ağrısı, lenfoma kaynaklıymış"

Karın ağrısı üzerine yapılan biyopsi sonucunda lenfoma teşhisi konulduğunu anlatan Çiçek, "Kemik ağrılarım 1,5 yıl önce başladı, uzun süre ortopediye gittim, fizik tedavi gördüm ama sonuç alamadım. Ardından yaşadığım karın ağrısıyla acile başvurunca durumu öğrendim. Aslında benim 6 ay boyunca çektiğim kemik ağrısı, lenfoma kaynaklıymış." dedi.

Ağrılar nedeniyle bir dönem yürüyemeyecek duruma geldiğini, tekerlekli sandalye kullandığını belirten Çiçek, lenfoma tedavisinin başlamasıyla ağrılarının azaldığını söyledi. Hümeyra Çiçek, lenfoma olduğunu ilk öğrendiğinde yaşadığı duyguları, şöyle anlattı:

"Bunu ilk kağıt üzerinde gördüm. Kendime hiç konduramadım, herhalde başkasının sonucuyla benimki karışmış dedim. Hala da bu hastalığı yakıştıramıyorum kendime, onu yenmek için tedavide ne gerekliyse harfiyen uyguladım. Hastalığım 4. evredeydi ama şükür çok güzel bir ilerleme sağladık. Şu an kontrol sürecim devam ediyor, ağrılarımdan kurtuldum, yürüyebiliyorum."

"İnancımı hiç kaybetmedim, moralimi yüksek tuttum"

Bu süreçte eşi ve ailesinden aldığı manevi desteğin kendisine güç verdiğini, her zaman moralini yüksek tuttuğunu dile getiren Çiçek, "Ben bu dönemde bağırsaklarımdaki yapışma sebebiyle 4 ay yoğun bakımda kaldım, sadece serumla beslendim. Çok yorulduğumu hissettiğim dönemler oldu ama hep 'Bu bir süreç ve bitece.k' dedim, moralimi yüksek tuttum. Bunda doktorlarımın da çok büyük katkısı var, hep güvendim onlara. İnancımı hiç kaybetmedim." ifadesini kullandı.

Hümeyra Çiçek, şu an kanseri yenmiş olmaktan büyük mutluluk duyduğunu dile getirerek, "Biz elimizden geleni yaptığımız sürece Allah'ın hepimize şifa vereceğine inanıyorum. Umarım bütün hastalarımız en kısa sürede sağlıklarına kavuşurlar. Umutsuz olmamız için hiçbir sebep yok." diye konuştu.

"Her lenfoma aynı değildir"

Ankara Şehir Hastanesi Hematoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Gülsüm Özet de lenfomanın görülme sıklığı, belirtileri ve uygulanan tedavilere ilişkin bilgi verdi.

Birçok alt tipi bulunan lenfomanın her türünün tedavi sürecinin farklı olduğunu belirten Özet, "Lenfomanın bazı alt tipleri o kadar hızlı seyreder ki hemen tedavi vermemiz gerekir, vermezsek hastayı hızla kaybedebiliriz. Bazı alt tiplerinde ise hastayı yıllarca tedavisiz izleyebiliriz. Yani her lenfoma aynı değildir ve tanısının mutlaka çok doğru konulması gerekir." dedi.

6 ayda yüzde 10'un üzerinde kilo kaybı "lenfoma" habercisi olabilir

İleri yaş, immün sistemin baskılanması, bazı otoimmün hastalıklar ile çevresel etkilerin, lenfoma risk faktörleri arasında yer aldığını anlatan Özet, hastalığın her yaş grubunda görülebildiğini ama yaşın ilerlemesinin riski artırdığını söyledi.

Prof. Dr. Özet, "Hastalarımız sıklıkla bize boyun, koltuk veya kasıklarda büyüyen lenf bezleri ile başvuruyor. Lenf bezleri enfeksiyon gibi başka nedenlerle de büyüyebilir ama enfeksiyon geçtiğinde normale döner. Normale dönmeyen, ağrısız büyüyen lenf bezlerinde mutlaka hekime başvurulması gerekir. Bunun dışında 38 dereceyi aşan ateş, 6 ayda yüzde 10'un üzerinde kilo kaybı, terleme gibi belirtiler de söz konusu." diye konuştu.

Tüm kanserlerin yüzde 5'ini lenfoma oluşturuyor

Beyin gibi organlarda da ortaya çıkabilen lenfomanın bulgularının çok geniş olduğuna işaret eden Özet, hastalığın dünya genelinde tüm kanserler içinde yüzde 5'i oluşturduğunu, günde ortalama kişiye lenfoma tanısı konulduğunu bildirdi.

Tedavide multidisipliner bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini aktaran Özet, biyopsiden kemoterapiye uzanan süreçte tüm aşamaların bütüncül değerlendirildiğini, buna göre tedavi uygulandığını, tedaviden sonuç alınamayan bazı hastalarda ise kemik iliği nakline başvurulduğunu anlattı.

Prof. Dr. Özet, ileride çocuk sahibi olmak isteyen hastaların da tedavi öncesi yumurta veya spermlerinin dondurulduğunu belirtti.

"Erken tanı ve erken tedavi çok önemli"

İmmünoterapi ve hedefe yönelik tedaviler sayesinde başarı şansının arttığını aktaran Özet, tedaviye yanıt vermenin hastalığın alt tipine, yaygınlığına ve hastanın durumuna bağlı olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Gülsüm Özet, şu önerilerde bulundu:

"Lenfoma, tedavi edilebilen bir hastalık, önemli olan geç kalınmaması. Lenf bezi büyümesi, ateş, geçmeyen karın, kemik ağrısı gibi şikayetlerde hemen hekime başvurulması gerekiyor. Erken tanı ve erken tedavi 'kür' şansını getiriyor bize. Hastalarımız asla umutlarını kaybetmesinler, moral ve destek çok önemli. Hep hayatın içinde olsunlar, asla kenara çekilmesinler. Bir de mutlaka multidisipliner yaklaşım sunan merkezlerde tedavi alınmalı."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Lenfoma

Lenfoma , diğer bir adıyla lenf kanseri vücudun savunma mekanizmasında görev alan lenfosit adlı hücrelerin kontrolsüz büyüyerek hızla çoğalması ve/veya normal lenfositlere göre daha uzun yaşamaları sonucu oluşur. Kötü huylu lenfositler de normal lenfositler gibi lenf bezleri, dalak, kemik iliği, kan ve diğer organlarda çoğalabilir. Lenfomanın en sık görüldüğü bölgeler vücudun en önemli savunma mekanizmalarından biri olan lenf bezleridir. Lenf bezleri enfeksiyon ve birtakım akut- kronik hastalıklara karşı mücadelede çok önemli yere sahip olan bağışıklık sisteminin bir parçasıdır. Lenf bezleri enfeksiyon ve birtakım hastalıklara cevaben büyür fakat mevcut hastalık sona erdiğinde tekrar eski haline geri dönmektedir. Lenfoma gelişimi halinde ise lenfositlerin aşırı ve kontrolsüz büyümesi sonucu lenf bezleri fazla miktarda büyümekte ve lenfomanın alttipine uygun tedaviyi gerektirmektedir.

Lenfomalar, Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma adı altında iki alt gruba ayrılır. Her ikisinin de belirtileri benzer olabilir. Tedavi seçenekleri farklı olduğu için lenfomanın hangi tür olduğunun belirlenmesi gereklidir. Hodgkin lenfoma en sık genç erişkinlerde, yaş arası ve erkeklerde daha sık görülmektedir. Hodgkin dışı lenfomalar kaynaklandığı hücre gurubuna göre B ve T hücreli lenfomalar olarak ikiye ayrılır. Hastalık lenf bezleri, dalak gibi lenfoid dokularda görülebildiği gibi mide, barsak gibi organlardaki lenf dokusundan da kaynaklanabilir. Bu bölgelerden kötü huylu lenfositler kan ve lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölümlerine de yayılabilir. Hodgkin dışı lenfomalar her yaşta görülebilmekle beraber bazı tiplerinin görülme sıklığı ilerleyen yaşta artmaktadır.

Lenfomaların pekçok farklı türünde farklı belirtiler ortaya çıkabilmekle beraber, büyüyen lenf bezleri (çoğu zaman ağrısız), halsizlik, enfeksiyon durumu olmadan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, öksürük, göğüs ağrısı, karında ağrı ve şişkinlik, kaşıntı şikayetleri görülebilmektedir. Lenfoma gelişimi için bazı risk faktörleri mevcuttur. Bunlar arasında bazı viral enfeksiyonlar (EBV, HIV, HTLV, HHV-8, Hepatit C) , bazı bakteri enfeksiyonları (Helikobakter Pilori), bazı kimyasallar (bazı tarım ilaçları), bazı kemoterapi ilaçları ,bazı genetik hastalıklar, Sjögren sendromu, Çölyak hastalığı, lupus gibi bazı romatolojik hastalıklar sayılabilir. Bireyin bu risk faktörlerinden herhangi birine sahip olması mutlaka lenfoma olacağı anlamına gelmediği gibi risk faktörü olmayan bireylerde de lenfoma gelişimi olabilmektedir.

Tanı aşamasında fizik muayene, birtakım kan testleri, lenf bezi biyopsisi (lenf nodunun tamamının çıkarılması suretiyle), kemik iliği biyopsisi, BT (bilgisayarlı tomografi), PET-BT önemli yer tutmaktadır.

Lenfomada tedaviyi etkileyen faktörler arasında lenfomanın alttipi, hastalığın evresi, büyüme hızı, hastanın yaşı ve eşlik eden diğer kronik sağlık problemlerinin varlığı (kalp, böbrek, akciğer sorunları gibi) bulunmaktadır. Bazı vakalarda birtakım kriterlerin varlığı doğrultusunda takip kararı verilirken bazı vakalarda ise kemoterapi ve /veya radyoterapi gündeme gelmektedir. Tedaviye dirençli vaka sözkonusu olduğunda ya da tedaviden sonra hastalık nüksü geliştiği durumlarda yüksek doz kemoterapi ve kemik iliği nakli, radyoterapi, tek başına yüksek doz kemoterapi uygulanmaktadır. Tedavi bitimini takiben nüks ihtimali açısından hastalar ilk 2 yıl daha yakın olmak üzere 5 yıla kadar takip edilmektedirler.

Her gün kişiye konan teşhis: Lenfoma

Nisan Kanser Haftası nedeniyle hematolojik kanserlerle ilgili bilgiler veren Türk Hematoloji Derneği, her gün ortalama kişinin lenfoma teşhisi aldığını belirtti ve bu anlamda bir fakındalık yaratılması gerektiğini vurguladı.

Yayınlanma:

Her gün kişiye konan teşhis: Lenfoma

Hematolojik kanserler dünyada görülen kanserlerin görülme sıklığı açısından beşinci, kansere bağlı ölüm sıklığı açısından ise ikinci sırada yer alıyor. Hematolojik kanserler arasında en sık görülen ise Lenfoma, Multipl Myelom ve Çocukluk Çağı Kanserleri olarak sıralanıyor.

Lenfomanın, lenfatik sistemin kötü huylu bir hastalığı olduğun belirten Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, tüm dünyada bir milyondan fazla insanın lenfoma ile yaşamakta olduğunu ve her gün ortalama kişinin lenfoma tanısı aldığını belirtti. Kanser Haftası nedeniyle açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Demir şöyle devam etti:
“Başlıca Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfoma olarak iki gruba ayrılan lenfomaların, 60'dan fazla alt tipi mevcut olup, her alt tipin klinik özellikleri ve tedavisi farklıdır. Ne yazık ki çoğu lenfoma hastası ilk tanı anında hastalık alt tipleri konusunda bilgi sahibi değildir. Lenfoma konusundaki bilgilerin büyük bir hızla geliştiği ve bu gelişmelerin tedaviye yansıması sonucu yeni ilaçların hastalık tedavisinde çığır açtığı günümüzde, lenfoma alt tipi konusunda farkındalık önem kazanmaktadır. Bu farkındalığın yaratılması ile en doğru tedavi, en doğru zamanda, en doğru hasta için uygulanacaktır. Örneğin bazı lenfoma tiplerinde yüksek doz tedaviler uygulanabileceği gibi, bazı tiplerde tanı konulduktan sonra hiç bir tedavi başlanmadan hastalar uzun yıllar sorunsuz olarak izlenmektedir. Lenfoma klinik olarak lenf bezelerinde büyüme ile kendini gösterir. Büyüyen lenf bezeleri boyunda, koltuk altında veya kasıkta elinize gelebilir. Hastalıklı lenf bezelerinde genellikle ağrı olmaz iken, zaman içinde büyüme ve çoğalma görülebilir. Lenfomanın diğer belirtileri arasında 38°C'yi aşan ateş, son altı ayda %10'dan fazla kilo kaybı ve çamaşır veya çarşaf değiştirmeyi gerektirecek şiddette gece terlemesi yer almaktadır. Bu şikayetleri mevcut olan bireylerin doktorlarına başvurmaları önerilir.”

terleme

Bazı lenfoma çeşitleri çok hızlı ve agresif bir karakter gösterirken, bazılarının da yıllarca süren sessiz ve yavaş bir seyir sergilediğini söyleyen Prof. Dr. Demir, “Yavaş seyir gösteren lenfomalar zaman içinde karakter değiştirebilir, daha hızlı bir klinik izleyebilir. Lenfoma tanısı esas olarak hastalıklı dokunun çıkartılması ve patolojik olarak incelenmesi ile konur. Kan tetkikleri veya görüntüleme yöntemleri lenfoma tanısını koyduramazlar fakat hastalığın karakteri hakkında detaylı bilgi verirler. Lenfoma tedavisi hastalık evresi ve risk belirlenerek planlanır. Tedavi planı yapılırken hastanın yaşı, performansı, ek hastalıklarının varlığı dikkate alınır. Lenfoma, modern kemoterapi, radyoterapi teknikleri ve kök hücre nakli sayesinde günümüzde tedavi edilebilir kanserler arasında sayılmaktadır. Yakın zamanda keşfedilen hedefe yönelik akıllı moleküllerin kullanımı ile lenfomalar daha az yan etki profili ile daha başarılı yönetilebilir hastalıklar haline gelmiştir. Lenfomaların bazı tiplerinde tam iyileşme sağlanması artık birincil tedavi hedefi haline gelmiştir.” dedi.

MULTİPL MYELOM 60 YAŞ ÜSTÜ DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Multipl myelomu, bağışıklık sisteminin önemli bir üyesi olan plazma hücrelerinin aşırı ve kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıkan bir kemik iliği kanseri olarak tanımlayan Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Güner Hayri Özsan şu bilgileri paylaştı:
“Plazma hücreleri enfeksiyonlara sebep olan mikropların bağışıklık sistemi tarafından algılanmasını ve yok edilmesini sağlayacak olan antikorları üretir. Plazma hücreleri, çok değişik ve çeşitli antikorlar (immünglobulinler) üretip pek çok farklı enfeksiyona karşı savaşma imkanı sağlar. Multipl Myelom'da ise tek bir anormal plazma hücresi grubu baskın bir şekilde çoğalır ve bu geniş antikor yelpazesinin üretimi sekteye uğrar. Anormal plazma hücreleri tarafından paraprotein olarak adlandırılan faydalı bir işlevi olmayan tek bir antikor türü üretilir. Hem kemik iliğinde aşırı çoğalan anormal plazma hücreleri hem de bozuk antikor üretimine bağlı olarak hastalığın klinik belirti ve bulguları oluşur. Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan Multipl Myelom günümüzde gelişen ve çeşitlenen yeni tedavi ilaçları ve yöntemleri ile her geçen gün daha başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Son dönemde geliştirilen çeşitli yeni tedavi ilaçları ve yöntemleri ile Multipl Myelom'da genel sağ kalımda ciddi artış sağlanabilmiştir. Multipl Myelom'un ortalama görülme yaşı 66'dır. Yani hastalığı daha çok ileri yaşlı bireylerde saptıyoruz. Gençlerde görülme ihtimali ileri yaşlı bireylere göre çok daha düşük. Hastaların sadece %10'u 50 yaş altında tanı almakta. Batı toplumlarında sıklığının her yıl kişide ortaya çıkan yeni vaka olduğunu biliyoruz.”

doktor

MULTİPL MYELOM BULAŞICI DEĞİLDİR

Multipl Myelomun bütün diğer kemik iliği kanserleri gibi tek bir hücre grubunun normal yaşam ölüm döngüsünü aşarak kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özsan, “Bu kontrolsüz çoğalmaya hücrenin genetik yapısında meydana gelen değişiklikler sebep olabiliyor. Radyoaktif maddeler, bazı kimyasallar bu genetik bozulmayı tetikleyebiliyor. Suçlanan çeşitli faktörlere rağmen hastalığın net sebeplerini ne yazık ki bilemiyoruz. Son yıllarda özellikle geniş hasta gruplarının uzun süreli takipleri, bütün Multipl Myelom hastalarının, hastalık öncesi Önemi Belirlenemeyen Monoklonal Gamopati ve Sinsi Multipl Myelom olarak adlandırabileceğimiz Myelom öncülü klinik süreçlerden geçtiğini göstermiştir. Multipl Myelom'da kemik iliğinin anormal plazma hücreleri ile işgali normal kan yapımı fonksiyonunu bozabilir. Yine üretilen anormal antikorlar çeşitli organların fonksiyonlarını bozabilir. Kemik yapım yıkım döngüsü kemik yıkımı lehine değişebilir ve kandaki kalsiyum elementinin düzeylerinde artış görülebilir. Bu doğrultuda en sık görülen belirtiler ve bulgular anemi, halsizlik, yorgunluk, kemik ağrıları -özellikle bel ve sırt ağrısı şeklinde-, kemik kırıkları -özellikle omurga kemiklerinde-, böbrek fonksiyonlarında bozulma, enfeksiyon sıklığında artış, kilo kaybı, bulantı, kabızlık ve sık idrara çıkma olarak sıralanabilir. Multipl myelomun gerçek nedenleri bilinmemektedir. Doktorlar bir kişide multipl myelom oluşurken diğerinde neden oluşmadığını çoğu zaman açıklayamaz. Ancak biliyoruz ki multipl myelom bulaşıcı değildir. Bu hastalığı başka bir kişiden kapamazsınız.” dedi.

SIRT VE BELDE OLAN KEMİK AĞRILARI İHMAL EDİLMEMELİ

yasli

Multipl myelomun en sık görülen belirtilerinin genellikle sırt, bel ve kaburgalarda olan kemik ağrısı, kolay kemik kırıkları, halsiz ve çok yorgun hissetmek, sık enfeksiyon geçirme ve ateş, kilo kaybı, bulantı veya kabızlık, sık idrara çıkma olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özsan, “Bu belirtiler çok sıklıkla kanser nedeniyle değildir. Bir enfeksiyon veya başka sağlık problemleri de bu semptomlara neden olabilir. Değerlendirmeyi bir doktorun yapması çok önemlidir. Özellikle ileri yaşlı, besinsel eksiklikler ile açıklanamayan kansızlığı bulunan, bel, sırt ve kemik ağrıları olan, böbrek yetmezliği ortaya çıkmış veya yine diğer sebeplerle açıklanamayan kalsiyum düzeyi yüksekliği durumunda Multipl Myelom akla gelmeli ve ileri tetkikler ile tanısal süreç başlatılmalıdır. Belli kan tetkikleri ile üretilen bozuk antikorların tespiti mümkün olabilmektedir. Yine kemik iliğinin mikroskobik değerlendirmesi artmış plazma hücrelerinin tespiti ile tanıyı netleştirebilmektedir. Tanı sürecinde olmazsa olmaz tetkikimiz kemik iliği incelemesidir. Myelom tedavisi için önceleri alışılagelmiş kemoterapi ilaçları kullanılır iken son yıllarda önemli gelişmeler yaşanmış ve pek çok hedefe dönük yeni tedavi geliştirilmiştir. Geliştirilen bu yeni hedefe dönük tedaviler ile yanıt oranları ve sağ kalım süreleri belirgin olarak artmış ve uzamıştır. Yine uygun hastalarda, hastanın kendisinden alınan kök hücrelerinin desteği ile uygulanması mümkün olan yüksek doz kemoterapiler de sağ kalıma ciddi olumlu katkı sağlamaktadır.” diye belirtti.

TÜRKİYE'DE YILDA 3 BİN ÇOCUK KANSER TEDAVİSİ GÖRÜYOR

Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Tülin Tiraje Celkan ise çocuklarda görülen kanserler hakkında bilgiler verdi. Kanserin, vücutta bir dokunun anormal şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan, çıktığı dokuyu harap eden ve ayrıca çevreye ve/ veya uzak dokulara da yayılabilen kötü huylu bir hastalık olduğunu, yaş arasında görülen kanser türlerinin çocukluk çağı kanserleri diye tanımlandığını söyledi.

Çocuklarda görülen kanser türlerinin Lösemi (kan kanseri), Lenfoma (beze kanseri), Beyin tümörü, Kemik tümörü, Böbrek tümörü (Wilms tümörü), Nöroblastom (böbreküstü bezi tümörü), Sarkom (kas ve yumuşak doku tümörü), Retinoblastom (gözün ışığa duyarlı tabakası olan retinada görülen tümör), Germ hücreli tümör (üreme hücrelerinin vücutta başka bölgelere giderek oluşturduğu tümör), Karaciğer tümörü olduğunu belirten Prof. Dr. Celkan şöyle devam etti:

cocuk

“Yetişkinlerde tümörler çocuklardan kat daha sıktır ve görülen tümör tipleri farklıdır. Örneğin meme, akciğer kanserleri çocuklarda görülmez. Çocuk tümörlerinde tedavi ile % oranında tam şifa elde edilmektedir. Çocuklarda kansere neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etkili olduğu düşünülmektedir. Sigara içmek, çok yağlı beslenmek, obezite, zehirli kimyasallar ile çalışmak gibi sebepler yetişkinlerde görülen kanserlere zemin oluşturabilir ama çocuklarda böyle bir neden pek yoktur. Geçirilen bazı, EBV ve HIV gibi virüs enfeksiyonlarının, ışına maruz kalmanın bağışıklık sistemini çökerttiği ve kansere neden olduğu düşünülmektedir. Bazı genetik yatkınlıklar da tümör oluşumuna sebep olabilir -Li-Fraumeni sendromu, Beckwith-Wiedemann sendromu gibi). Böcek ilaçları, tarlalara sıkılan hormon tipi gübreler besinlere geçerek kanserojen etki yapabilir. Dünyada yılda çocuk, Türkiye'de ise kadar çocuk kanser tedavisi görmektedir. Kanser, çocuklarda yetişkinlere oranla çok daha nadirdir ama yine de enfeksiyonlar, kalp hastalıkları ve kazalardan sonra 4. en sık ölüm sebebidir. Çocuklarda kanser yetişkinlere oranla kez daha az görülür. Türkiye'de ve tüm dünyada çocukluk çağında en sık görülen hastalık lösemidir. İkinci sıklıkta yurdumuzda lenf bezi kanserleri (Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfoma) görülür. Onu sırasıyla sinir sistemi tümörleri, nöroblastom, Wilms tümörü ve yumuşak doku sarkomu (rabdomiyosarkom) izler. Kemik, deri, göz ve karaciğer tümörleri ise daha nadirdir.”

HER KANSER TÜRÜ FARKLI BELİRTİLERLE ORTAYA ÇIKIYOR

stres-2

Kanserin tek bir ortak özelliği olmadığını, her kanser türünün kendine özgü belirtiler gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Celkan, “Kanserler karşımıza iştahsızlık, kilo kaybı, beslenme bozukluğu veya ateş gibi genel belirtiler ile çıkabilir. Ancak her kanser türünün kendine özgü bulguları da vardır. Lösemi dışındaki kanserlerin çoğu vücutta belirli bir bölgede şişlik ve kitle oluşumu ile belirti verir. Ama örneğin beyin içindeki kitle dışarıdan görülemez, böyle bir kitle çevresindeki dokulara bası yaparak şiddetli ağrı, bulantı, kusma, felçlere neden olabilir. Bazı tümörler veya metastazları omuriliğe baskı yaparlar. Hastalarda sırt ağrısı, idrarını ve dışkısını tutamama, kol ve bacaklarda uyuşma, karıncalanma gibi his ve kuvvet kaybı görülebilir. Küçük bebeklerde gözde kedi gözü parlaması gibi bir beyazlık göz içinde gelişen bir tümörün belirtisidir. Göz çevresinde morluk, gözde öne fırlama da tümör işareti olabilir. Üreme organlarından çıkan kötü huylu tümörler erken ergenlik belirtilerine yol açabilir. Devam eden karın ağrısı karın içi kanserlerin belirtisi olabilir. Çocuklarda en sık rastlanan tür olan kan kanserleri, ateş ve enfeksiyonla gelebileceği gibi solukluk ve deri kanamaları, dalak ve karaciğer büyümesine bağlı karın şişliği ve bezelerde büyüme ile karşımıza çıkabilir. Çocuklarda iki santimetreden büyük bir lenf bezi varsa bunun nedeni kesinlikle araştırılmalıdır. Çocuklarda normalde boyun, kasık ve koltuk altında küçük lenf düğümleri elle hissedilebilir. Ama lösemiler, beze kanserleri ve birçok kanser metastaz yaparak lenf bezlerine yayılabilir. Kolda, bacakta, kalçada ağrı ile birlikte büyüyen şişlikler genellikle bir darbeye veya düşmeye atfedilir ve üzerinde durulmaz, oysa bu tip şişlikler bir kemik tümörünün belirtisi olabilir. Çocukluk çağı kanserleri erişkin kanserlerinden farklıdır, hem tümör tipi hem de sağkalım açısından farklılık gösterir. En sık olarak ameliyat, kemoterapi, radyoterapi ve kök hücre nakli olmak üzere dört farklı tedavi türü vardır. Tedaviler bazen tek başlarına, bazen de birden fazla tedavi türü aynı anda uygulanır. Kanserin iyileşme durumu tümörün tipine, yaygınlık derecesine, bulunduğu yere, metastaz varlığına, az veya çok oluşuna ve çocuğun uygulanan tedaviye verdiği yanıta bağlıdır. Günümüzde, verilen ilaçların veya ışının yan etkileri ile de çok iyi savaşılmaktadır ve kalıcı yan etkiler en aza indirilmektedir.” dedi.

AğrıameliyatbeyinbüyümeÇocukdoktorgenetikkabızlıkkanserKarsKediobeziteÖlümSağlıksigara

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir