ürgüp göreme nereye bağlı / Göreme - Vikipedi

Ürgüp Göreme Nereye Bağlı

ürgüp göreme nereye bağlı

Göreme Hakkında

Göreme Peri bacalarının içinde yerleşim sürdüğü nüfuslu bir kasaba. Yörede Hıristiyanlık öncesi dönemden kalan mezar odalarını kayalar üzerinde görüyoruz. Göreme Açık Hava Müzesi’nde küçüklü büyüklü çok sayıda kilise ile keşiş yemekhaneleri, mezar odaları, kiler ve mahzen göreceğiz. Müze alanındaki manastırlarda VII. Yüzyıldan XII. Yüzyıla kadar kilise mimarisini izlemek mümkün. Düztabanlı beşik tonozlu, tek veya 3 apsisli, merkezi haç planlı mimariye göre yapılmış kiliselerin fresklerinde de yerel üslupları yansıtan resimleri izleyebilirsiniz.

Nevşehir’e 10 km. uzaklıktaki Göreme kasabası Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yer alır. Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve kuzeybatıda Kırşehir ile sınırlanan Kapadokya bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olmuştur. Hititler, Asur, Kaloniler, Frig, Tabal, Med, Pars, İskender Sultası, Selevkus, Bizans, Selçuk, Karamanlı ve Osmanlı dönemlerinde iskân görmüş olan bu yörenin en önemli özelliği; Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgâr ve su aşınması sonucunda oluşan olağanüstü kaya şekilleri ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma mekânlardır. Göreme, özellikle 7– yüzyıllar arasında baskılarından kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. Volkanik tüflerden oluşan peri bacaları ile birlikte yüzyılların birikiminin buluştuğu bu doğal ve kültürel miras, Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır. “Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar” Göreme’nin eski adlarıdır. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak “Korama” adına rastlanılmıştır. Bu belgede, Hieron adındaki bir azizin 3. yüzyıl sonlarında Korama’da doğduğu, Malatya’da 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek annesine, Korama’ya getirildiğinden bahsedilmektedir. Aziz Hieron’un, Göreme Açık Hava Müzesi’ndeki Tokalı Kilise’de bir freski bulunmaktadır. Göreme ve çevresinin Roma döneminde Venessa (Avanos) halkı tarafından mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Göreme’nin merkezindeki büyük peribacasının içine oyulmuş olan iki sütunlu Roma mezarı ile çevrede bulunan çok sayıda mezar bu görüşü ortaya çıkarmıştır.
 
Orta çağın başlarında, Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11 ve yüzyılda bir başpiskoposluk merkezi durumundadır. Nitekim Göreme ve çevresinde çok sayıda dini yapılar mevcuttur. Ancak, bu yapıların yapılış tarihleri hakkında yeterli doküman bulunmamaktır. Bu itibarla tarihleme, yapının mimari özelliğine göre ve varsa fresklerine bakılarak yapılmaktadır.
 

Göreme nereye bağlı?

İçindekiler:

  1. Göreme nereye bağlı?
  2. Kapadokya Göreme nasıl gidilir?
  3. Göreme Hatırası nerede?
  4. Göreme nin neyi meşhur?
  5. Kapadokyaya hangi yoldan gidilir?
  6. Göreme Milli Park hangi ülkede?
  7. Kapadokya Ürgüp Göreme Doğal güzellik midir?
  8. Peri bacası tarihi eser midir?
  9. Kapadokyaya uçakla nasil gidilir?

Göreme nereye bağlı?

Göreme
İlNevşehir
İlçeNevşehir
Coğrafi bölgeİç Anadolu Bölgesi
Rakım m ( ft)
10 satır daha

Kapadokya Göreme nasıl gidilir?

Otobüsle Kapadokya'ya geldikten sonra minibüs ya da dolmuşla. Eğer havayolunu kullanacaksanız KapadokyaHavalimanı'na günlük olarak düzenlenen uçak seferleriyle de ulaşabilirsiniz. KapadokyaHavalimanı, Göreme'ye 40 km mesafede, buradan Göreme'ye şehir içi minibüs ya da otobüslerle ulaşabilirisiniz.

Göreme Hatırası nerede?

Göreme neredediye sorarsanız, Nevşehir Merkez ilçesine bulunuyor. Avanos ve Ürgüp ilçelerine sınırı olan Göreme'de önemli tarihi miraslar bulunuyor. Zengin kültüre ve mirasa ev sahipliği yapan Göreme, Kapadokya'ya 10 araba ile 10 dakikalık bir mesafede konumlanıyor.

Göreme nin neyi meşhur?

Göreme'nin meşhuryemekleri arasında, her ilçede meşhurolan Testi Kebabı ilk sırada yer almaktadır. Testi Kebabı'nınyanı sıra, kuru fasulye, aside tatlısı, soğan dolması ve kabak çiçeği dolması da yörenin dikkat çeken lezzetleridir.

Kapadokyaya hangi yoldan gidilir?

Karayolu ve havayolu ile Nevşehir'e ulaşabilirsiniz. Otobüsle gelmek isteyenler içinse pek çok şehirden direkt olarak Nevşehir'e otobüs seferleri bulabilirsiniz. Havayolunu tercih edenler içinse bölgeye en yakın havaalanı Kayseri'de. Oradan servis araçları ya da taksilerle Nevşehir'e gelebilirsiniz.

Göreme Milli Park hangi ülkede?

GöremeTarihî Millî Parkı, İç Anadolu bölgesinde, Nevşehir ili sınırları içerisinde yer alan Millî parkidi. yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alındı. 'da Bakanlar Kurulu kararıyla millî parkilan edildi, tarihinde millî parkstatüsünden çıkarıldı.

Kapadokya Ürgüp Göreme Doğal güzellik midir?

Kapadokyabölgesi, doğave tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır.

Peri bacası tarihi eser midir?

Doğal güzellikler yani doğal varlıklar kesinlikle insan eli değmeden doğada kendiliğinden yüzyıllarca oluşmuş şeylerdir. Tarihivarlık ise tam tersidir. Peri bacalarıise doğal varlıktır.

Kapadokyaya uçakla nasil gidilir?

Kapadokya'ya uçak ilegelmek isterseniz, maalesef bölgenin merkezinde bir havalimanı bulamazsınız. Bölgeye hava yolu ile ulaşım ancak Kayseri ve Nevşehir illeri üzerinden sağlanabilmektedir. Eğer otelinizin havalimanından sizi alma hizmeti varsa, pratik bir şekilde yerinize ulaştırılırsınız.

İçindekiler

Ürgüp ve Göreme aynı yer mi?

Ülkemizin en eşsiz doğal eserlerinden olan ve İç Anadolu'da geniş bir bölgeye yayılan Kapadokya'nın büyük bölümü, Ürgüp ve Göreme'nin de yer aldığı Nevşehir'in sınırları içerisindedir.

Kapadokya Göremede mi?

Kapadokya Göreme Bölgesi Kapadokya'nın en popüler yerlerinden olan Göreme, restore edilmiş mağara evler ve konaklarla yaklaşık 'ün üzerinde konaklama tesisine sahip. Oldukça küçük bir kasaba olduğundan her yerini yürüyerek de gezebiliyorsunuz. Uçhisar ile birlikte Kapadokya'nın en gözde bölgesi şu an burası.

Peri bacaları Ürgüp&#;te mi?

Ürgüp, Kapadokya'nın en güzel peri bacaları ve vadilerinin bulunduğu, aynı zamanda kültürel miras açısından da zengin bir beldesi. Nevşehir'e 20 km mesafede yer alıyor. Gelir kaynağı turizm olan Ürgüp'te, bunun yanı sıra bağcılık, hayvancılık faaliyetleri de yapılıyor.

Peri bacaları Kapadokya&#;da mı?

Ayrıca Tepelerinde ise kaya bloku bulunmaktadır. Peri bacaları ülkemizin Nevşehir ilinin Ürgüp ilçe sınırlarının içerisinde bulunmaktadır. Peri bacaları Kapadokya'yı özel bir coğrafya yapmaktadır.

Ürgüp Göreme nereye bağlı?

Ürgüp, Nevşehir İlinin 20 km doğusunda olan ilçesidir ve Kapadokya bölgesinin önemli merkezlerinden birisidir.

Ürgüp Göreme de nerede kalınır?

Ürgüp'te Kalınacak Yerler ve Oteller?

  • Ürgüp'te Nerede Kalınır? Genellikle modern otellerin tercih edildiği Ürgüp'te mağara oteller de bulunmaktadır. &#;
  • The Cappadocia Hotel. &#;
  • Yusuf Yiğitoğlu Konağı &#;
  • 4 Oda Cave Hotel. &#;
  • Sacred House Otel. &#;
  • Ürgüp Konak. &#;
  • Acropolis Cave Suite.

Kapadokya Ürgüp hangi ilimize bağlıdır?

Kapadokya Nevşehir'de yer almakta. Kapadokya, (Kappadokia) 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir.

Kategoriler:Sonra

                                                                                                

 

 

                                                                                    KAPADOKYA ( CAPPADOCİA)
                                                                                                           ÜRGÜP



Mazisi tarihi çağlara dayanan Ürgüp’ün tarihini incelemek Kapadokya tarihinin sayfalarını çevirmekle mümkün olur. Bu gün olduğu gibi eski çağlarda da batı-doğu, kuzey-güney yönlerini birbirine bağlar. 

Doğuya giden Makedonyalılar(Büyük İskender) Romalılar, Fatih ve Yavuzlar, onları takip eden Osmanlı padişahları hep bu yöreden geçmişler ve ikmallerini burada yapmışlardır. Bölge Asurlar döneminde “Katpatuka” klasik çağlarda “Kapadokya” diye anılmıştır. Ürgüp, tüf tabakası ile örtülü bulunması ve çok yumuşak olması, korunmaya büyük yardımcı olması nedeniyle Etiler ve Mısırlılar arasında paylaşılamayan bir alan olmuş, stratejik öneminden dolayı sık sık savaşlar çıkmasına sebep olmuştur. Stratejik değeri ve tabiatın kendisine bahşettiği en uygun şartları toplamış olan Ürgüp ve havalisi, geçmişte çok zengin, hararetli ve renkli hayat sürmüş olduğu arkeolojik tanıklar, tarih kayıtları ve canlı örneklerle sabittir.
Hititoloji, Sümeroloji, Eski Diller Fizyolojisi gibi ilim dallarının doğuşuna kadar bilgilerimiz Yunan tarihçilerinin yarı efsanevi bilgileri ile M.Ö. I.Yüzyılı geçmiyordu. Yüzyılda yukarıda saydığımız ilimlerle Kapadokya da yerleşme izleri M.Ö yıllarına inerek görmek mümkün olmuştur.
Yazının Anadolu’ya gelişi, M.Ö yılında bu yörede ticari koloniler kuran Asurlular tarafından yayılmıştır. M.Ö yıllarında Hitit Krallığı hüküm sürmüştür. M:Ö altıncı yüzyılda Lidya Krallığı ile birleşen ve büyük uygarlığa sahne olan Kapadokya daha sonra M:Ö yıllarında Pers egemenliğini altına düşmüştür

M:Ö yıllarında bölgeden geçen Makedonya Kralı Büyük İskender egemenliği altına girmiş ve Büyük İskender kendi adına bu bölgeyi idare etmek üzere komutanlarından birisini görevlendirmiştir. Görevlendirdiği I. Ariarrathes M.Ö yılında Kapadokya Krallığını kurmuş bu surette egemen, Büyük Kapadokya Krallığı tarih sayfalarındaki yerini almış ve bölgenin tam içinde olan Ürgüp de en parlak devirlerini yaşamıştır. Ürgüp ile Kemerhisar, Kayseri şehirleri de Kapadokya’nın uygar şehirleri arasına girmiştir. Bu dönemde Ürgüp’te 30 bine yakın insan yaşamıştır.
Kapadokya Krallığı M.Ö 27 yıllarında Romalıların istilasına uğramış ve Roma İmparatorluğunun bir eyaleti haline gelmiştir. Hıristiyanlığın bu yöreye yerleşmesi ile M.S 53 yılından dan itibaren Hıristiyanlarca kiliseler ve şapeller yapılmış, Yöre Kudüs ve Suriye’ de zulme uğrayan Hıristiyanların sığınak yeri olmuştur. Bilhassa Putperest Roma’nın zulmüne rağmen Hıristiyanlık Ürgüp yöresinde gelişme imkanı bulmuş, gerek Etilerin kazdıkları mağaralara sığınmak ve gerekse volkanik ve erozyonal faaliyetler sonucu meydana gelen vadiler zulümden ve ölümden kaçan ilk Hıristiyanların sığınak yeri olmuştur. M.S yılında Hıristiyanlara Dini özgürlük verilmesi üzerine Kapadokya havalisinde Hıristiyanlık süratle yayılmış, sütun inzivasına çekilen papazların dini merkezi olmuştur. Bu gün gezilebilecek pek çok kilise 5. yüzyıldan itibaren yapılmış, yılında İkonoklazm’ın kalkmasından sonra resimlendirilmeye başlanmıştır. 

yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Kapadokya Doğu Roma(Bizans) imparatorluğunun payına düştü. Kapadokya ilk dönemlerde dış baskılardan uzak sakin bir yaşantı içinde idi. Justinyen döneminde () merkezi bir eyalet olarak kalmıştır. Bu mutlu devir, VII yüzyılın başlarında sasani akınları ile sona ermiştir. Güneyden gelen Mesleme komutasındaki Arap akınları ile karşı karşıya kaldılar. Araplar ile yapılan savaşlarda Bizans imparatorluğunun ileri karakolu haline gelmiştir. Periodik olarak arap akınları sırasında Kayseri ve yıllarında iki defa, Ankara de ve Kemerhisar da işgal edildi. Bizans imparatorluğu IX yüzyılda arap akınlarının önüne geçebilmiştir. Yaklaşık yıl süren bu kritik dönem kaya kapadokya’sının önem kazanmasına sebep olmuştur. Zira düşmanlardan kaçan Hıristiyan halk buralara göçerek kayalara vadi yamaçlarına yeraltılarına oydukları mağaralara sığındılar. Ancak bu yüzyılda tek sebep Sasani ve Arap akınları değildi. Göçün ikinci sebebi İkonoklazm zulmü ve küskünlüğü idi.

İkonoklazm, tasvir sanatlarının kullanılıp kullanılmaması Bizans’ta uzun zaman tartışma konusu olmuştur. Yunanlılar’da Tanrı tasavvurunun vücutlaştırılması fikri ile doğudaki soyut Tanrı tasavvuru daima çatışan iki anlayış olmuştur. Bizans’ın soyut Tanrı tasavvuru olmasına rağmen halkın somut Tanrı tasavvuruna ihtiyaç duyuyordu. yılında İmparator III. Leo yılında tasvirlere tapınmayı yasakladı. Bir çok ikonlar( kutsal kişilere ait resim ve heykeller) tahrip edildi. yılında İmparatoriçe Teodora, tasvir yasağına son vermiştir. Bugün Ortodokslar tarafından bayram günü olarak kutlanır. funduszeue.info XI yüzyıl ortalarında hüküm süren barış ve güven havasının etkisiyle Kaya Kapadokya’sı en güzel eserleri verilmeye başlandı. Göreme Açık hava Müzesindeki kiliseler bu devrin ürünlerindendir.

Kapadokya Malazgirt Savaşından sonra yılında kurulan Anadolu Selçuklu Devletinin Moğol akınları etkisiyle yıkılması sonucu ortaya çıkan beylikleri arasında Karamanoğlu Beyliğine bağlandı. Bu dönemde kiliselerin ve manastırların yanında camiler, kervansaraylar, medreseler ortaya çıkmaya başladı. Müslüman halk ile Hıristiyan halk arasında herhangi bir çatışma söz konusu değildi. Türk İslam eğemenliği Hıristiyan toplulukların dinsel düşüncesine ve davranışlarına karışmadı. Onlara toleranslı davrandı. Bu devrede kilise yapımına devam edilmiştir. Şahinefendi Köyündeki “Kırık Şehitler Kilisesi” Kapadokya’da yapılan en son kaya kiliselerden biridir.()
Kapadokya Osmanlı egemenliğine düştüğü zaman Hıristiyan halkı eski hareketli yaşantısını terk etti. Kaya kiliseler ve manastırlar boşaltıldı.
Ürgüp yöresi, Erozyonel neticesi insanlar üzerinde mistik bir ruh yarattığından, mistik hayatı tercih edenlerin yeri olmuş “ Öbür Dünya” yı hayal edenlerin ölümden sonraki hayata hazırlanmak için terccih ettiklei inziva köşeleri olmuştur. 


ÜRGÜP İSMİ

HAIOS veya AYIOS isminde miladi ikinci yüzyılında yaşamış bir papaz ismi olup, Latince söylenişi “PROKOPIOS” tur. (funduszeue.info Bekir KÜTÜKOĞLU) Türkçe de olduğu gibi “ geldim” “gittim” , “kaldım” kelimelerinde “-tim”, “-dım” takıları düşer, “gel, git, kal” olur. Latince’ de “-ıos”,-ım, –ın” takıları düşerek PROKOP kalır, “Pireküp” ten değişik olarak ÜRGÜP denmiştir. “PROKOP” un Selçukça teleffuzu “PİREKÜP” tür. 

Bugün Belgrat’ın güneyinde aynı isminden gelme Ürgüp adında bir kasaba mevcuttur. “Les Eglises Rupestres de Cappadoce” adlı eserinde ve esere ilave ettiği 2 nolu haritasında Ürgüp’ün yerine “PROKOPIOS” olarak yazılmıştır.

İsmail Habib SEVÜK’ün bir eserinde de Ürgüp isminin nereden geldiği şöyle izah edilmektedir. Eskiden Ürgüplünün birisi Türkistan’a ticaret için gitmiş. Nereli olduğu sorulunca da “ Ürgüplüyüm” deyince “ öyle ise sizin memlekette taş çoktur.” Demişler. Ürgüplü hayretle kalmış, “doğru fakat siz bunu hem de bu kadar yıllık yoldan nasıl biliyorsunuz?” demiş Onlar, isminden anladıklarını açıklamışlar ve KÜP(KUP) çok demekmiş, UR ise kale veya kaya manasına geldiğini izah etmişler.

Bizans İmparatorluğu döneminde “Osiana” adı ile tanınmıştır.
Selçuk Döneminde “Başhisar” olarak Adlandırılmış, Osmanlı döneminde ise “Urkup” olarak tanınmıştır. 
Kapadokya bölgesi, doğanın yazıp çizdiği ve bize bahşettiği büyülü bir masaldır. Doğa ve tarihin Dünyada en güzel bütünleştiği yerdir. Coğrafik olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da, bu peribacalarının içlerine konut oymuş, kilise oymuş ve fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık yaşlı medeniyetlerin izlerini taşımıştır günümüze. Bu akılalmaz kültür hazinesini kurtarabilmek, başkalarına kaptırmamak için Miletli Thales bile, Lidya Kralı'nın Pers istilalarına karşı koyabilmesi uğruna, Kızılırmağı (Halys) ikiye bölerek orduyu karşıya geçirmiş ve tarihteki ilk bilimsel hesaplarını gene buralarda gerçekleşmiştir. Kapodokya planetinin il ve ilçeleri, Kapodokya'nın şöhretinin günümüzde artmış ve sınırlarından taşmış olmasından dolayı; Kapsadığı il ve ilçe isimleri bu genel tanımlamanın içerisinde kaybolmuştur. 

Ürgüp,Avanos, Zelve, Göreme çevresinin tabii güzellikleri ve kültürel zenginlikleri yüzyıllar boyunca tarih yazarlarının ve seyyahlarının ilgisini çekmiştir. Kapadokya Persler döneminde "Katpatuka" adıyla anılmaya başlamış ve Katpatukka iyi at yetiştirilen bölge anlamına gelmiştir. Ancak kelimenin Hatti, Luvit, Hitit ve Asurlu olduğu tartışılması hala gündemdedir. Bu yüzden at ve atçılıkla ilgili kaynaklar araştırılmış ve önemli veriler elde edilmiştir. Büyük Devlet zamanında da (M.Ö ), Hititler at yetiştirmeye büyük bir ehemmiyet veriyorlardı. Bu maksat için Mitanni memleketinden uzman at yetiştiricileri getirttikleri ve onların tavsiyelerin tabletlere yazdırarak kuşaktan kuşağa intikalini sağladıklarını görüyoruz. Gerçekten de Boğazköy Devlet arşivi arasında Kikkuli isminde Mittani’li genç bir at yetiştirme uzmanı tarafından yazılmış bir eser ele geçmiştir. Xenophon M.Ö. 'de Amasyalı Strabon M.S. 18 yıllarında, Nıssa'lı Gregoir M.S. 'te ve gene Maccan'lı (Göremeli) genç bir bağcı (M.S ) bize, yöre tarihi hakkında önemli yazılar bırakmışlardır. 

Fransa Kraliyet Sarayı tarafından Akdeniz ülkelerine geziler yapmakla görevlendirilen Paul Lucas da bu ilginç bölgeyi seyahatnamesinde yakın dönem Avrupa sına tanıtan ilk kişidir. Doğu ülkelerinde, incelemeler yapmak üzere Fransa Kralı XIV. Louis tarafından görevlendirilen Paul Lucas, yılının Ağustos ayında, Ankara'da Kayseri'ye giderken, Avanos ve Ürgüp çevresine geldiğinde hayretler içinde kalır. Bölgenin adeta bir masal ülkesini andıran jeolojik yapısı, özellikle içinde insanların yaşadığı ilginç kaya mekanları, kiliseler ve içlerinin renkli dünyası onu şaşkına çevirir. 
Lucas, memleketine döndükten sonra, gezi notlarını iki ciltlik bir seyahatname halinde 'de Paris yayınlar, Kapodokya bölgesinde gördüklerini, biraz hayal gücünü de katarak oldukça abartılı bir anlatımla tasvir ederken: "Kızılırmağın karşı kıyısındaki eski yapı kalıntılarını gördüğümde, inanılmaz bir şaşkınlığa düştüm. Bunlar çok sayıda hiç görülmemiş piramitlerdi. " Hepsinin içinde güzel bir kapısı, yukarı çıkmak için güzel bir merdiveni ve tüm odaların aydınlanmasını sağlamak için büyük pencereleri vardı. Tek bir kaya kütlesinin içine üst üste oyulmuş birçok daireden oluşuyorlardı. Bunların sayısı iki ya da üç yüz değil, iki binden fazlaydı. İlk önce bu piramitlerin eski keşişlere ait konutlar olabileceğini düşündüm. Gördüğüm bu şekiller bana keşişlerin başlıklarını anımsattı. Fakat daha sonra başka değişik şekillerin de olduğunu fark ettim." demektedir.

Bölgeden yılında ikinci geçişinde de bu peri bacalarını "yok olmuş antik bir şehrin mezarlığı" olarak nitelendirdi. Bunun üzerine Kral XIV. Louis'in sarayında büyük bir skandal patladı ve Paul Lucas'ın yalancılık hastalığına (mıthomanie) yakalandığına inanmaya başladılar, hatta bunun için İstanbul'daki Fransız Büyükelçisi Comte Desalleurs'tan bu yöreye gidip Paul Lucas'ın doğruyu söyleyip söylemediğini araştırmasını istedi. funduszeue.info Comte Desalleurs, olayın doğru olduğunu ve binlerce piramit şeklinde olgunun varolduğunu doğruladı. Seyahatname yayınlandığında Avrupa kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştı. Gravürlerde görülen Ürgüp ve çevresi, o günün Avrupası için oldukça uzak bir diyardır. Üstelik Lucas'ın yöre hakkında verdiği bilgiler, Kapadokya konusunda antik kaynaklarda geçenlere de uymamaktadır. Paul Lucas'ın bu fantastik tasviri Batıda büyük ilgi çekmiş ancak bazılarına inandırıcı gelmemiş ve şüphe ile karşılanmıştır. Alman yazar C.M. Wieland () eleştirilerini şu cümlelerle dile getirmiştir: "Herhangi eski bir yazarın kitabında veya seyahatnamesinde en ufak bir bahsine rastlamadığımız bu denli çok sayıda ev biçiminde oyulmuş piramidlerin varlığına inanmak bana imkansızlıkla eşdeğer geliyor ." demiştir.

Ürgüp ve çevresi'nin daha gerçekçi tanıtımı ise bölgeye Lucas'tan yaklaşık yıl sonra gelen Fransız seyyah Charles Texier'e aittir. Fransa Hükümeti tarafından Anadolu'da araştırmalar yapmakla görevlendirilen bu ünlü mimar, ve yıllarındaki seyahatleri sırasında Kapadokya bölgesini de ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Daha sonra Anadolu'daki gezi ve incelemelerinin sonuçlarını altı ciltlik "Description de I'Asie Mineure" adlı anıtsal eserinde gravür ve planlarıyla birlikte yayınlarken "Doğa, hiçbir zaman kendini bir yabancının gözlerine böylesine olağanüstü bir şekilde sergilememiştir. Dünyanın hiçbir bölgesinde böylesine sürekli ve daha düşsel bir tabii olay varolduğunu duymadım." demektedir. 
Lucas'tan sonra bölgeye, Avrupalı seyyahlar Yüzyılda daha çok bilimsel amaçlarla araştırmalar yapmaya gelmişler ve bu değişik jeolojik yapı karşısında şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir. 

İngiliz Seyyah W.F. Ainsworth, volkanik vadinin gerçek dışı görünümünü şöyle aktarır: "Nehir boyunca uzanan bir vadiden geçtikten sonra, kendimizi birden bire sonsuz bir karmaşa halinde çevreleyen koni ve sütun biçimli kayalardan oluşan bir ormanda bulduk. Çok eski ve büyük bir kentin harabelerini geziyor gibiydik. Bazı koniler üstte büyük ve şekilsiz kaya parçaları taşıyordu."   yılı Temmuz'unda bölgeye gelen ünlü İngiliz jeologlarından W.J. Hamilton "Kelimeler bu olağanüstü yörenin görünümünü anlatmaya yetmemektedir" diyerek Texier'in görünüşüne katılmaktadır. 

Ekim'inde Prusyalı ünlü Feldmareşal Moltke, Kayseri'den Nevşehir'e giderken Ürgüp'e uğramış; "Dimdik ve mağaralarla garip bir şekilde oyuk oyuk olmuş bir kayalığın üzerindeki eski bir kale, kasabanın tepesinden bakıyordu. Ürgüp'ün evleri taştan, son derece zarif yapılmıştır Ürgüp'ün arkasındaki yayla bağlarla örtülüdür ve derin vadilerle bölünmüştür. Bunların yamaçlarında eski duvar kağıtlarda görülen resimler gibi garip kaleler yükselir" diyerek yörenin karakteristik dokusuna dikkat çekmektedir. 

Texier'in 'de yayınlanan "asie Mineure" adlı kitabında kaya kiliseleri ile ilgili bilgiler daha geniş bir şekilde yer alır. 'te ise İngiliz mimar R.P. Pullan ile birlikte yayınladığı Bizans mimarisi ile ilgili eserde Ürgüp ve çevresindeki kaya kiliseleri de ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. İngiliz W.J. Hamilton ise; "Kelimeler bu olağan üstü yerin görüntüsünü tasvir etmeye yeterli değildir " cümlesi ile hayranlığı belirtir. 

Bilimsel araştırmalar ve yayınlar yüzyılın sonlarında başlamıştır. Kapadokya bölgesinin fiziki yapısının analizi ve tarihi kaynaklarının tanıtılması A.D. Mordtmann, W.M. Ramsey, J.R.S. Sterret ve Ch. Texier gibi bilim adamları tarafından gerçekleştirilmiştir. yıllarında G. de Jerphanion'ın Kapadokya Kaya Kiliseleri adlı anıtsal eser; kaya kiliseleri, manastırlar ve içindeki duvar fresklerini sanat tarihi açısından sistematik şekilde ele alan ilk büyük çalışmadır. 'de Fransız Nicole Thierry ve Catherine Jolivet rahip Jerphanion'un incelenmesinde bulunmayan kiliseleri neşrederek Kapadokyanın bugünkü şöhretine erişmesine yardımcı olmuştur. 


Bölgede İlk İnsan İzleri 


Bölgede paleolitik izlere rastlanmakla birlikte bu tür kültürlerin tarihleri çok uzağa gitmemekte, belki son paleolitik dönemi temsil etmektedirler. Her halûkarda günümüze dek ele geçen veriler bu yöndedir. Bunun sebebi olarak da 'Würm' Buzulunun Anadolu platosunda uzun süre kalmış olması ve bilhassa volkan patlamalarının insan yerleşimlerine müsaade etmemiş olduğunu varsaymamız gerekmektedir. Ancak tüm bu kanıt eksikliğine rağmen Kapadokya bölgesinin nehir kıyılarının ve tatlı su kaynaklarının bol olduğu vadiler, ilk insan oturumlarına çok müsait doğal yaşam kaynakları sunmuş oldukları açıktır. Çoğu kez metal kullanımına bile gerek duymadan (zira daha sert bir taşla; örneğin obsidienle) kolaylıkla oyulabilen tüf kayaların insanlara sıcak konut teşkil etmiş olduklarını düşünmek de yanlış olmayacaktır. Vadi kenarlarındaki yüksek kaya mekanların da korunmaya müsait olduğu açıktır. Biliyoruz ki yüz binlerce yıl insan toplulukları meyve toplayıcılığı, av ve balık avcılığı yaparak varlıklarını sürdürmüşler ve suya olan hayati bağımlılıklarından dolayı da nehir kenarlarına yerleşmişlerdir. Bu bağlamda Kızılırmak bu tarihi görevini kuşkusuz sessizce yerine getirmiştir. Ancak bunları kanıtlayacak izlere rastlanmaması Kapodokya'nın yaşayan doğasının sonucu; zaman süreci içinde bu izlerin bir sonra gelenler tarafından genişletilip tekrar oturuma sahne olmasıyla silinmekte, yok olmaktadır. Bu nedenle Kapodokya kaya mekanları tarihlendirmek çok zor hatta bazen imkansız olmaktadır. 

Gelveri yakınında Kıta Avrupası kültürleri ile de bağlantılı bir prehistorik olduğu kadar Hitit döneminden de bölgede önemli yerleşimler ve eserlerin yanı sıra, Ürgüp'ün 8 km. güneydoğusunda Avla Tepesinde İngiliz arkeologları paleolotik ve neolatik döneme ait taş aletler bulmuşlardır. Aynı şekilde Ankara İngiliz Arkeolojisi Enstitüsü'nün yılları arasında yaptığı prehistorik araştırmalar ortaya oldukça ilginç bulgular çıkartmıştır. Ian Todd başkanlığında gerçekleştirilen bu yüzey araştırmaları sonucu, çoğu Nevşehir, Niğde, yöresinde olmak üzere Neolotik Dönem'den başlayan bir çok yerleşm yeri saptanmıştır. Nevşehir il sınırları içinde kalan İğdeli Çeşme, Acıgöl, Tatlarin kasabasında çok büyük bir Neolitik çağ yerleşimi bunlardan bazılarıdır. Aksaray'ın 18 km. kuzey batısında Tuz Gölüne (Tatta) yakın Yeşilova'da yapılan Acemhöyük kazıları oldukça ilginçtir. Yapıdaki buluntuları funduszeue.info ortasına ilişkindir. Bizans yapılarının altında, düzenli dizilmiş evlerden oluşan bir yerleşme ortaya çıkarılmıştır. Buluntulardan, burasının tarımla uğraşan savunmasız bir yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Bizans yerleşmesinden sonraki katın (funduszeue.info) roma Dönemi'nden olması gerekirken, Helenistik özellik taşıyan keramikler ve M.Ö.I. yy. ile M.S. I. yy arasına tarihlenebilir. Bunun altındaki yaklaşık dört metrelik bir kültür katı da yine Helenistik dönem'e ilişkindir. Dört mimari kattan oluşan bu yerleşmelerin hemen tümünde yangın, deprem izleri görülmektedir. IV. kat yerleşmesi şiddetli yangınla son bulmuştur. V. katta ise üstlerine gelen bir şeyden korunmaya çalışan, kıvrılmış iki yaşlı insan bedeni korkunç bir depremi çok açık olarak anlatmaktadır. Yangınla yıkılmış VII. katta da iki genç insanın kıvrılmış vücutları bulunmuştur. VIII. kattan sonra megaron planlı evler görülmeye başlar. XVI. katta dolma set üstüne oturan kerpiçten sur duvarı ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 'e tarihlenen XVII. katta , geometrik motifli, parlak al seramikler bulunmuştur. XIX.-XXIV. katlar arasında Hitit ve İlk Bronz Çağ kültür kalıntıları vardır. XIX. XX, XXII. katlarda basit teknikle yapılmış sur kalıntıları, Hitit geleneğinden kaplar bulunmuştur. M.Ö. yıllarına kadar uzanan kalkolitik ve erken Bronz Çağı kalıntıları düzenli bir şekilde saptanmıştır. yılında Hacı Bektaş höyüğü (Sulucakarahöyük) bölgede eski Hitit'ten başlayarak Orta Hitit, Frig, Roma, Geç Roma ve Bizans izleri vermesi Topaklı Höyükte İtalyanlar'ın 'de başlattığı kazılarda İlk Bronz Çağ'dan Bizans Dönemi'ne uzanan 24 mimari kat ortaya çıkarılmış olması, Kapadokya yöresinin çok eski bir oturum yeri olduğunu kanıtlamaktadır. 

Yerleşik hayata geçişten itibaren, yerleşim birimleri arasında, temel ihtiyaçların karşılanması için ticaret ve benzeri ilişkiler doğmuş ve ihtiyaç duyulan temel maddelere sahip olan ve üreten birimler her devirde önemli merkezler haline gelmiştir. Eski Bronz Çağı (M.Ö) sonlarında, Asurlu tüccarlar Kızılırmak yayı içindeki bölgeye "Hatti Ülkesi" derlerdi. Kuzey Mezopotamya'daki Asur şehri tüccarları İç Anadolu'da geniş ve etkili bir ticaret ağı kurmuşlardır. (M.Ö. ) Bu ticaret ağının merkezi Kayseri yakınındaki Kültepe-Kaneş'dir. Bıraktıkları onbinlerce pişmiş topraktan ticaret mektuplarında dokuz büyük ticaret merkezinin ve yüzlerce küçük şehrin isimleri görülür. Bunların arasında Nenessa'yı da görmekteyiz. Bunun yanında Aksaray'dan Kayseri'ye giden doğal ana yollardan birisi Kızılırmak kenarıdır. Hititler zamanında iskân gördüğüne dair bilgiler vardır. J.C. Gardin ve funduszeue.infoi; M.Ö yüzyılın başlarına ait, Asurlular'ın ticaret yollarını incelerken, ticari sınırların İncesu, Aksaray, Konya, Bor, Niğde ve Ereğli bölgelerine kadar uzandığını tesbit ettiklerinde, Nenessa ve Waşhania'nın bu bölgenin sınırları içinde olduğunu gördüler. Ayrıca tabletler, iki Asurlu tüccarın Kaneş'ten (Kayseri-Kültepe) Buruşhattum'a (Acemhöyük) dört günde gitmek için sürekli Waşhania, Nenessa ve Ullama'da geçtiklerini yazmaktadır. 'da da dilbilimcisi Emile Forrer, Boğazköy Hitit Kraliyet Arşivleri'nde yaptığı araştırmalar sırasında bir tablette Zu-Winassa şehrinin adını okudu. Zu-Winassa Hitit, Nenessa Asur dilinde aynı şehri işaret ediyor olmalıydı. Nenessa, (veya Nıssa'lı Gregoir'in bahsettiği St. Vanot) funduszeue.info'nin çalışmalarına göre Venessa ismi Avanos'a dönüşmüştür. Osmanlı belgelerinde Avanos, "Enes, Uvenez, Evenez" olarak geçer. 

M.Ö. yıllarında orta Anadolu'da şehir devletlerini görmekteyiz. Bu devirde Hititler Orta Anadolu'ya yani Hatti ülkesine gelerek M.Ö. yıllarında hakimiyet kurmuşlardır. M.Ö. yıllarında Trakya'dan gelen kavimler ve Akdeniz-Ege kavimleri Homeros'un destanlarına konu olan Troia'ye ezerek Hitit İmparatorluğu da yıkmışlardır. Anadolu bu istilalarla yıllık karanlık devre gömülmüş ve bölgeye Frigler sahip olmuştur. 
M.Ö. yıllarında Hitit Tabal krallığının tekrar bölgede görüldüğüne tanık olmaktayız. Tabal krallığı at yetiştiriciliği ile şöhret kazanmış ve M.Ö. yıllarında ortadan kaldırılmıştır. Bu krallığın merkezi Bor civarındaki Tuvanna (Tıana-Kemerhisar)dır. Kappadokia bölgesinin ilk halkları Hattiler, Luviler ve Hititler'di. Bu bölgede I.Ö.III. bin yıl sonuyla ikinci bin yıl başlarında Asurlular ticaret kolonileri kurmuşlardı (Asur ticaret kolonileri çağı). Kültepe'de (Kaneş) bulunan ve "Kappadokia tabletleri" diye adlandırılan Asurca çivi yazılı tabletler (I.Ö. ikinci bin yıl başı) Anadolu'nun ilk yazılı belgeleridir. Tabletler üzerinde yapılan çalışmalar ve yazının okunması, bunların Asurlu tüccarlara ait olduğunu ortaya koydu. Dönemin toplumsal ve siyasal yaşamına ışık tutan bu tabletler aslında ticari ve ekonomik sözleşmelerdi. Bu belgelere göre bu dönemde Orta Anadolu'da, merkezi bir yetkiye bağlı olmayan, küçük yerel krallıklar, beylikler vardı. Bunlar genellikle küçük bir bölgeyi ellerinde tutuyor ve barış içinde yaşıyorlardı.

Dönemin en önemli kenti olan Kaneş (Kültepe), Anadolu'daki ticaret etkinliğinin merkeziydi. M.Ö. IX, yüzyılın ikinci yarısında çok genişleyen Tabal Krallığı bölgeyi tamamen ellerine geçirmişlerdir. Hacıbektaş-Karaburna, Topada (Acıgöl), Gülşehir-Sıvasa (Gökçetoprak) da çıkan hiyeroglif kaya yazıtları bunu göstermektedir. Hitit İmparatorluğu'nun çekirdeğini oluşturan bölge daha sonra Phrıgialilar'ın, Persler'in egemenlik alanına girdi. Bundan sonra bölge Kimmerlerin, İskitlerin istilasına uğramış, M.Ö yılından hemen sonra Lidya, Med ve Pers imparatorluklarının egemenliğine girmiştir. VI. yüzyıldan itibaren Nevşehir ve yöresinin Lidyalıların egemenliğine girdiğini görüyoruz. VI. yüzyılın ortalarında Lidya kralı Cresus, Pers ataklarını durdurmak için Kızılırmağı geçer. (M.Ö. ) Cresus'a ırmağı aşmanın çaresini Miletoslu Thales göstermiştir. Tarihçi Heredot bunu şöyle anlatıyor; "O sırada onun konak yerinde bulunan Thales, derin bir hendek kazdırttı, konak yerinin üst yönüne doğru ve yarım ay biçiminde; öyle ki eski yatağından sapan ırmak konak yerinin ters yönünden giriyor ve çevresini dolandıktan sonra gene ilk yatağına dönüyordu; ve böylece ikiye bölünmüş olan ırmağı aşmak daha kolay olmuştu." Bu savaşta Creus'un yenilmesiyle yöre Perslerin (Ahamenid) eline geçer. Persler, halkı göçe zorlamadılar. Ancak, büyük toprakların yönetimini Pers kökenli asker-soylulara, halkın yerel dinsel önderlerine bıraktılar. Buralarda yerel kültür Pers kültürü kaynaştı; Heradot Perslerin kültürel yapısını ise şöyle anlatır; "tanrı heykeli, tapınak, sunak gibi şeyleri yapmayı bilmezler; kurbanları dağ başlarında keserler ve Zeus dedikleri de tanrısal gök kubbedir. Güneşe, aya, toprağa, ateşe, suya ve rüzgara da kurban adarlar". Persler'in ateş kültü özellikle Kappadokia bölgesinde önem kazandı, volkanik Argaios (Erciyes) dağı, bu kült için çok uygundu. Pers tanrılarının, diğer dinlerin tanrıları gibi; tam manada tapınakları yoktu. Buna karşın kutsal alanları vardı; bölgeye serpilmiş bir halde bulunan kutsal alanlar, çok sayıda ateşgede tekkelerine bağlı bulunuyorlardı. Yunan müellifleri bu kutsal alanlara Pırhethee ve rahiplere de Pıree yani ateş yakıcı demişlerdir. Zend dilinde bu rahiplere Atharvan yani ateş rahibi deniliyordu. Ateşgedeler, kutsal alan dahilinde yüksekçe bir yerde, içinde hiç sönmeden ateş yanan kül ile kapalı bir taş kovuktan ibaretti. Arkalarına uzun beyaz roplar, başlarına uçları dudaklara kadar uzayan yün külahlar giyen Atarvan (mugrahip)lar her gün ellerinde bir deste çalı olduğu halde kutsal alana girer ve ateşgedenin dibinde bir saat kadar ilahi okurlardı. Bazan kurban olarak içkiler sunar, yahut hayvan keserlerdi. Kurban takdim eden, bu iş için tahtadan bir balyoz (billot) kullanırdılar: "Demir istimali şiddetli memû idi" Pers dilinin Kapadokya'daki kutsal alanlarından en önemlisi Zela (Zile)de idi. Starbon Zela kutsal alanının, adlarını Anaitis,Omanos ve Anadates diye kaydettiği popüler üç tanrıya hasredilmiş olduğunu Ord. Prof. Günaltay, özellikle funduszeue.info Perslerin ateşe tapma inançları Kapadokyalılar tarafından kolaylıkla kabul gördü. Bilhassa Persler inanç kavramlarını destekleyen kusursuz bir coğrafyayla karşılaştılar. Ateş ve volkanlarla kaplı bu bölge inançları için ideal bir manzara oluşturuyordu. Bu bağlamda tarihçiler funduszeue.info yüzyıllara dek uzanan ateş tanrısına adanmış mabedlerin varlığını açığa çıkarmışlardır.. 

Persler zamanında bölgeye "Kapadokya" denilmeye başlanmış ve burada Kapadokya Satraplığı (eyaleti) tesis edilmiştir. Pers döneminde Kapadokyada hayvancılığın çok gelişkin olduğunu ve yıllık talent vergi olarak Perslerin at, katır, koyun aldıklarını bilmekteyiz. Kıyılardaki ticaret ve para ekonomisine karşın, iç kesimlerde kapalı bir kara ticareti egemen oldu. Ekonomik olanakları sınırlı kalan Pers devleti, gücünü giderek yitirdi. Ord. Prof Günaltay'a göre; "İran fethi esnasında, münbit topraklar ordu ileri gelenlerine verilmiş; köylüler toprağa bağlı köle durumuna düşürülmüşlerdi. Pers asilzadeleri, debdebeleri, av eğlenceleri, safahat hayatları yüzünden servetlerini kaybedince köylülerini Yunanlı veya Romalı esircilere satarlardı. Yalnız tapınakların köle (serf)leri alınıp satılamazlardı. Bu olaylar, pek eski zamanlarda yani Kültepe tabletleri devrinde Mezopotamya'dan gelmiş olan medeniyetin bu yüzden tamamiyle ortadan kalkmış olduğunu pek güzel anlatmaktadır. Bu gibi sosyal facialar yüzünden Kapadokyalılar milli geleneklerini unutmuş, buna karşı İyonıa medeniyetini de temessül edememişlerdi." 

Makedonya kralı genç İskender, M.Ö ve 'de Pers ordularını ard arda bozguna uğratarak büyük imparatorluğu çökerttikten sonra oluşan huzurlu ortam Makedonyalı Büyük İskender'in (M.Ö. ) doğu seferi ile son bulur ve bu huzursuzluk İskenderin generalleri ve onların mirasçılarının sürekli savaşları ile devam eder.. Kapadokya M.S'de Roma'nın Asya'daki bir vilayeti olduktan sonra.,savaşlar yüzünden devamlı yoksullaşır ve Roma İmparatoru Tiberius, Kapadokya'nın içine düştüğü yoksulluk karşısında, bölgeden alınan ağır vergilerin hafifletilmesini buyurmak zorunda kalır. Ertesi yıllarda da Kapodakya ya bir Roma valisi (legat) atandır. 

Gerek Romalılar gerekse ondan sonra gelenler (Bizanslılar) bölgeyi kendi kültürlerine asimile etmek ve açık ticaret yollarını kontrol ederek bu geniş Kapadokya bölgesindeki insan potansiyelini kullanmak düşüncesinde olmuşlardır. Ürgüp ün bu dönemde de önemli bir dini merkez olduğunu, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkezi olduğunu Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim yeri olarak kabul edilen ve antik adı Tomissos olan damsa çayı doğusundaki avla dağı etekleri ve Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan roma dönemine ait kaya mezarlıklardan yola çıkarak Anlamaktayız.

Tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olan Ürgüp. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios, Prokopios - Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır 


yüzyılda , Selçukluların önemli kentleri Konya'ya ve Niğde'ye giden yolların üzerinde önemli bir kale konumunda olan ürgüpte, Bu döneme ait iki yapı Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbesi Kentin merkezinde dikkat çekmektedir. Bir anne ve iki kızına ait olan ve yüzyılda yaptırılan 'Altı Kapılı Türbe', altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır. Ürgüp'ün Temenni Tepesi'nde bulunan iki türbeden birinin, yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında 'Kılıçarslan Türbesi' olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan'a, diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat'a ait olabileceği düşünülmektedir. Ancak araştırmacılara göre bu olasılıklar oldukça zayıftır. yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir'e (Muşkara) taşıması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalır. 
Ürgüp’teki bir diğer önemli yapı da Rum Hamamı’dır. Rumca kitabesinden temelinin ’de atıldığı tüm halkın ortak çalışması sonucunda ’da tamamlandığı anlaşılmaktadır.
Şemsettin Sami yıllarında yazdığı Kamus-ül Alam adlı tarih ve coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp'te 70 cami, 5 kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtmektedir.. 
Ürgüp civarındaki Pancarlık, Üzengi ve Keşlik vadisi hem tarihi, hem de doğal değerleri olan vadilerdir.

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası