ufka yolculuk sıralama 2022 / Diyalog Avrasya № 30 by Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı - Issuu

Ufka Yolculuk Sıralama 2022

ufka yolculuk sıralama 2022

Kur’an Öğrenmek İstiyorum

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Эпизоды

  • Bu sofracık, efendiler –ki bekler yutulmayı

    Huzurunuzda titriyor –şu ulusun hayatıdır

    Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!

    Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;

    Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

    Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!

    Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,

    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin…

    Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:

    Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,

    Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;

    Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,

    Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,

    Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.

    Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,

    Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,

    Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,

    Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

    Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

    Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

    Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!

    Bugünkü mideler sağlam, bugünkü çorbalar sıcak;

    Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

    Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;

    Doyuncaya,tıksırıncaya,patlayıncaya kadar yiyin!

  • Пропущенные эпизоды?

    Нажмите здесь, чтобы обновить ленту.

  • Acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun
    izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,
    o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili, orada
    benden savrulan parçalar kurusa da,
    izleri var hâlâ yolun kenarında.



    İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı
    vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın.
    Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun,
    ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin
    hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle
    büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin.



    Ne zamandı bilmiyorum, yaşadıklarından sana
    kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun
    yerde fırtına koparan korku, kendi sarmalında
    döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin
    kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.



    Şimdi, acının ormanından geçiyorsun
    her şey bir daha kanasa da
    ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben.
    Geç meleğim,
    senin de şarkıların olsun
    içindeki telleri titreten.

  • "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
    Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
    bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
    66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
    Amerika, bütçemize milyon lira hibe etti, milyon lira.
    "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
               hainiyim, ben vatan hainiyim.
    Vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
                                ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

  • “Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin

    Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın

    Sen benim adını koyamadığımdın

    Senin adın kavuşmak olsun

    Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali

    Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim

    Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana

    Teslim olmuşken kaderine

    Apansız sana rastladım o limanda

    Sen benim adını koyamadığımdın

    Senin adın kavuşmak olsun..

    Bakmaya kıyamazken gözlerine

    Tutmaya cesaret edemezken ellerini.

    Ve bütün cümlelerin sustuğu o yerde

    Sessiz bir haykırıştı yüreğim

    Eşsiz bir mutluluktu yaşadığım

    Sen benim adını koyamadığımdın

    Senin adın kavuşmak olsun.

    Son bahar yaprakları dökülürken içimden

    Hazanı yasarken bahar kokulu sabahlar da

    Yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda

    Sırıl sıklam ıslanırken ruhum

    Solmuştu bahçemde ki tüm güller

    Sen o bahçemdeki açan tek güldün

    Sen adını koyamadığımdın

    Senin adın kavuşmak olsun.

    Dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam.

    Saçının bir teline bir ömür adadığım

    Gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım

    İsyanım feryadım kavuşulmazım

    Sen vazgeçemeyeceğim yasaklım

    Sen adını koyamadığım

    Senin adın kavuşmak olsun.

    Sen benim yanı başımdaki uzağım

    Sen benim uzağımdaki en yakınım

    Dokunmam yasak sevmem yasak

    Sensiz bu hayatta yaşamak tuzak

    Sen adını koyamadığım

    Senin adın kavuşmak olsun.

    Sisli bir gecede ses olup da gel

    Bir sonbahar gününde yağmur olup da gel

    Soğuk bir kış gününde rüzgar olup da gel

    Ilık bir yaz gecesinde düş olup da gel

    sen bana yasaklarından sıyrılıp da gel

    Sen adını koyamadığım

    Senin adın kavuşmak olsun.

    Bir gün gelirde tutarsam ellerini

    Bakarsam gözlerine sevgi dolu

    Doğarsa sende yeniden bu beden

    Ve o gün verirsem şayet son nefesimi

    Ölmeden haykırmak isterim son bir kez

    Sen adını koyamadığım

    sen yaban gülüm sen dağ çiçeğim

    sen ruhu revanım sen yaşama sevincim

    yasaklım adı bende saklım

    senin adın kavuşmak olsun

    senin adın

    senin adın seviyorum olsun

    seviyorum olsun

    seni seviyorum, seni seviyorum”

  • Yaşamak şakaya gelmez,
    Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    Bir sincap gibi meselâ,
    Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    Yaşamayı ciddiye alacaksın,
    Hem de o derecede, öylesine ki,
    Meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    Yahut kocaman gözlüklerin,
    Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
    Insanlar için ölebileceksin,
    Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    Hem de en güzel en gerçek şeyin
    Yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
    Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    Yaşamak yani ağır bastığından.

    Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    Yani, artık o beyaz masadan hiç kalkmamak ihtimali de var.
    Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
    Hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden,
    Yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
    En son ajans haberlerini.

    Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
    Diyelim ki, cephedeyiz.
    Orda daha ilk hücumda, daha o gün
    Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
    Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
    Belki de yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    Diyelim ki, hapisteyiz,
    Yaşımız da elliye yakın,
    Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    Biz yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
    Insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
    Yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.
    Yani, nasıl ve nerde olursak olalım
    Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak

    Bu dünya soğuyacak,
    Yıldızların arasında bir yıldız,
    Hem de en ufacıklarından,
    Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    Bu koskocaman dünyamız.
    Bu dünya soğuyacak günün birinde,
    Hattâ ölü bir bulut
    Yahut bir buz yığını gibi de değil,
    Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    Şimdiden acısı çekilecek bunun,
    Duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    Böylesine sevilecek bu dünya
    "Yaşadım" diyebilmen için

  • Oydu bir bakışta tanıdım onu

    Kuşlar bakımından uçarı

    Çocuk tutumuyla beklenmedik

    Uzatmış ay aydınlık karanlığıma

    Nerden uzatmışsa tenha boynunu

    Dünyanın en güzel kadını oydu

    Saçlarını tarasa baştan başa rumeli

    Otursa ama hiç oturmaz ki

    Kan kadını rüzgardı atların

    Hep andım ne yaşanır olduğunu

    En çok neresi mi ağzıydı elbet

    Bütün duyarlıklara ayarlı

    Öpüşlerin türlüsünden elhamra

    Sınırsız denizinde çarşafların

    Bir gider bir gelirdi işlek ağzı

    Ah şimdi benim gözlerim

    Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor

    Bir kadın gömleği üstümde

    Günün maviliği ondan

    Gecenin horozu ondan

    İlk evliliğinden sonra ikinci evliliğini Zuhal Tekkanat’la, üçüncü evliliğini Güngör Demiray’la yapar, ondan ayrıldıktan kısa bir süre sonra tekrar Zuhal Tekkanat’la birlikte olur (tabii bu evliliklerin arasında sayısız gönül macerası, evlilikten dönen nişanlılıklar da vardır) ve bunlardan sonra Cemal Süreya Birsen Sağnak’la evlenir. işte bu şiir Birsen hanım için yazılmıştır.

  • Ne güzel şey hatırlamak seni:

    ölüm ve zafer haberleri içinden,

    hapiste

    ve yaşım kırkı geçmiş iken



    Ne güzel şey hatırlamak seni:

    bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin

    ve saçlarında

    vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının

    İçimde ikinci bir insan gibidir

    seni sevmek saadeti

    Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,

    güneşli bir rahatlık

    ve etin daveti:

    kıpkızıl çizgilerle bölünmüş

    sıcak

    koyu bir karanlık



    Ne güzel şey hatırlamak seni,

    yazmak sana dair,

    hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:



    filanca gün, filanca yerde söylediğin söz,

    kendisi değil

    edasındaki dünya



    Ne güzel şey hatırlamak seni.

    Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:

    bir çekmece

    bir yüzük,



    Ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.

    Ve hemen

    fırlayarak yerimden

    penceremde demirlere yapışarak

    hürriyetin sütbeyaz maviliğinde

    sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım



    Ne güzel şey hatırlamak seni:

    Ölüm ve zafer haberleri içinden,

    hapiste

    ve yaşım kırkı geçmiş iken

  • Ey canımın güftesi,

    eylülün ikinci haftasıydı o sıra, 

    Bana gülümseyerek getirdiğin

    bir bardak suydu o sıra. 

    Hatırla, denize hiç bakmadık

    çünkü kıyısındaydık, 

    Bir elma kendi kendine

    büyür dururdu o sıra. 

    Bir kıyı ikindisiyle,

    bir elma öyle kendiliğinden, 

    Büyürler bir öfkenin

    ya da bir dağın yanısıra. 

    Bir kıyının beslerliği

    bir elmadan ayrılmaz gibi ama 

    Elma soğuk bir kış akşamında bile

    yenir ısıra ısıra. 

    Bir öfkeyi diriler durmadan elma,

    ovadan gelir, 

    Elbet küfelerle, sandıklarla,

    hüzünlerle ardı sıra. 

    Ey geçmişten gelen konuk,

    sonsuz düğmelerimi tut, 

    Yerlerini yadırgayan

    sonsuz iliklerin adına. 

    Ey canımın güftesi,

    denize hiç bakmadık, hatırla, 

    Tek pencereli bir odada

    elma yedik ısıra ısıra. 

    Elmanın topraktan süzdüğü,

    gemilerin denizlerde gezdiği 

    Bir tatildi, bir geçiştirmeydi,

    yalnızlıktı bir kusura. 

    Neydi, ne doğruydu, nerden vardık,

    yakışmıyor konuşmak bize, 

    Öyle barışlar okuyup

    yalnızlığı yaşamak kara kara. 

    Ey canımın güftesi,

    ey penceresi bütün sıkıntılarımızın, 

    Bizim babalarımız neden ölürlerdi,

    hatırla sıra sıra. 

    Bu söylediğim iyi bir şarkıdır,

    elle bile hatırlanır, 

    Yani su, ateş ve deniz

    buluşurlar bir limanda arasıra. 

    Yani şu, elma yenir

    ve balık durmaz kaçar 

    Ama yenilmezler artık

    buluştukları sıra.

  • Kara gözlerindeki umut

    Siyah saçları kadar karamsardı

    ve kadere küsmüştü O, bir kere

    Sevgiyi öldürdü diye

    Sanki ona uzanan ellerde

    Keskin bir bıçak

    Ha vurdu ha vuracak

    Bu, benim karanlıklarım,

    Bu benim sırlarım diyor hep

    Bir gün gelecek

    Şefkatle kollarına saracaklar

    Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında

    Umutları umduğu gibi çıkmamış

    Beklentileri hep korkuları olmuş

    Sanki bütün hayatı,

    Kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla..

    Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az

    Her nefeste biraz daha kısalırken

    Bütün beklentileri

    Duman duman uçuyorlardı.

    Kurallar koymak isterken dostluklarına,

    Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında

    Şimdi o gözlerde,

    Vakitsiz yağan yağmurlar var,

    Hasat mevsimi bitmiş bahçelere

    Sağnak sağnak yağacaklar.,

    Belki gönlünde gökkuşağı açacak

    Ama, altından çocuklar geçmeyecekler.

    Su yerine zehir akacak ırmaklarından,

    Hiç kimse içmeyecek

    ya Ben,

    Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,

    Üzümlerim gazap üzümü

    Şaraplarımsa gözyaşları

    Sen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş,

    Konmuştu bahçeme,

    Ona şefkatle eğilirken

    Pır diye uçtu birden

    Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,

    ve inancımla birlikte.

  • ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE

    Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla,
    Bâzan sessiz sedasız, ipekten kanatlarla,
    Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla,
    Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla,
    Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla,
    Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla,
    Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla,
    Sözde senden kaçıyorum  doludizgin atlarla..



    Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle,
    Öldür bendeki beni, sonra dirilt kendinle,
    Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle,
    Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle.
    Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle,
    Ama her defasında geri döndüm seninle.
    Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
    Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..


    Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?
    Bazan kızkardeşimsin, bazan öpöz annemsin,
    Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin,
    Eksilmeyen çilemsin,
    Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin,
    Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin,
    Çaresizim, çaremsin.
    Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?

    Yavuz Bülent Bakiler
    ( -          )

  • Gazilerimiz, şanlı tarihimizin ebeԁi kahramanları, ԁestansı tarihimizin уaşaуan abiԁeleri, milletimizin bağımsız olma şuurunu ԁiri tutan efsaneleri ve Türk vatanseverliğinin, Türk kahramanlığının, Türk feԁakârlığının ölümsüz ԁestanlarıԁır. Başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazilerimizin Gaziler Günü kutlu olsun.

  • baktım gülüşünden güzel şiir olur

    sevdim gitti…

    sen yüzüne sürgün olduğum kadın,

    madem sevmiyorsun

    o zaman sahip çık gözlerine…

    dönüp,

    dolaşıp,

    değmesinler gözlerime.

    belki de konuşuyordur gözlerin,

    ama ben gözce bilmiyorum ki…

    sessizce biliyorum,

    usulca biliyorum,

    masumca biliyorum…

    sahi sarkıntılığa girer mi acaba

    ayrılırken gözlerimin sana sulanması?

    dökmeye niyetim yok içimi…

    zor sığdırdım zaten.

    özledim.

    söyleyeceklerim bu kadar…

    kısa ve derin.

    bu arada

    ” kimse benimle oynamıyor ” diye ağlayan çocuk

    sen büyü hele

    ne oyunlar oynayacaklar seninle

    ve bugün bir kez daha anladım

    adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok…

  • Şiirin teması: işgal altındaki vatandır. İlk bakışta bir bahar tasviri yapıldığı görülür. Şair, baharla duyguları arasında bir bağ kurar, ancak şair mutlu değil hüzünlüdür. Çünkü vatan işgal altındadır.

    Çekil bu gölgeli yolda gezinme,
    Bahar bakişlarin yine pek sarhoş.
    Yanilip gönlüme misafir inme.
    Kapisi kilitli, mihrabi bomboş

    Mabettir orasi, meyhane degil

    Işiklar, kokular, sesler, çiçekler
    Ömrünün her günü bir başka dügün,
    Bülbüller koynunda açti çiçekler
    Güller dökülürler gögsüne bütün!..

    Gerçekten güzelsin, efsane degil:

    Altinli başinda papatya niçin?
    Sari saçlarina pembe gül takin
    Git baharGönlümde ibadet için,
    Diz çöken kizlari ürkütme sakin,

    Kalbime girme, o kaşane degil!..

    Git bahar, git bahar ! Uzaklarda gül,
    Denize renginden birak hediye,
    Ufuklarda gezin, semaya süzül
    Kalbime sokulma "Peymane!" diye,

    Gördüklerin kandil, peymane degil!

  • sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
                     kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
                      dilimizde akşamdan kalma bir küfür
                        salonlar piyasalar sanat sevicileri
                   derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
                          yakanda bir amonyak çiçeği
                       yalnızlığım benim sidikli kontesim
                        ne kadar rezil olursak o kadar iyi

                       kumkapı meyhanelerine dadandık
                  önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
                    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
                      sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
                         öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
                        çöpçülerin elleriyle okşardın beni
                        yalnızlığım benim süpürge saçlım
                       ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

                        baktım gökte bir kırmızı bir uçak
                          bol çelik bol yıldız bol insan
                          bir gece sevgi duvarını aştık
                         düştüğüm yer öyle açık seçik ki
                     başucumda bir sen varsın bir de evren
                      saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
                       yalnızlığım benim çoğul türkülerim
                     ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

  • Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
     Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
     Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
     Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
     Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
     Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
     Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
     Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
     Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
     Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
     Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
     Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

  • Показать больше

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası