dile dolanmak deyiminin anlamı / Dile dolamak deyiminin anlamı, açıklaması, örnek cümleleri TDK Sözlük Dile dolamak ne demek?

Dile Dolanmak Deyiminin Anlamı

dile dolanmak deyiminin anlamı

Diline Dolamak ne demek? Diline Dolamak deyiminin anlamı ve &#;rnek c&#;mle i&#;inde kullanımı (TDK)

Haberin Devamı

 Deyimlerin doğru bir şekilde kullanılması cümle bütünlüğü konusunda son derece önemlidir. Cümle bütünlüğü sağlanamadığı zamanlarda anlam bütünlüğü de olma. Bu da cümlenin etkinliğini düşürür ve boş bir cümle olarak ifade edilmesine sebep olur. Bu yüzden deyimlerin cümle içinde kullanımına özellikle dikkat edilmeli.

Diline Dolamak Ne Demek?

 Diline dolamak bir kimsenin dedikodusunu yapmak şeklinde anlamlandırılıyor. Bunun yanı sıra diline dolamak bir kişinin kötü yönlerini her yerde söylemek ve onu zoru duruma düşürmek şeklinde ifade ediliyor.

Diline Dolamak Deyiminin anlamı (TDK)

 Diline dolamak deyimi bir kişiyi kötülemek için sürekli olarak söylenen sözleri ifade etmek için kullanılır. Bir şeyi her fırsatta söylemek te diline dolamak deyiminin anlamı olarak ifade ediliyor.

Haberin Devamı

Diline Dolamak Deyiminin Cümle İçinde Kullanımı

 Bizim sınıf okulun diline dolanmış

Dili Dolaşmak Deyiminin Anlamı Nedir?

Deyimler, bir olayı veya durumu anlatmak için kullanılan sözcük veya cümlelerdir. Deyimler, dilin zenginliğini ve kültürel birikimini yansıtmaktadır. Deyimler genellikle yerleşik ve sık kullanılırlar ve sözlüklerde veya deyimler sözlüğünde sıklıkla bulunabilir. Deyimler, çok yönlü bir şekilde kullanılır ve birçok farklı durumda anlamlarını taşıyabilirler. Ayrıca, deyimlerin anlamları genellikle bir metafor, benzetme veya bir hikaye gibi bir anlatımla ifade edilir. Deyimlerin anlamlarını öğrenmek, dilin zenginliğini ve kültürel birikimini anlamak için harika bir yoldur. Dili dolaşmak deyiminin anlamı da bu noktada yoğun olarak araştırılmaktadır.

DİLİ DOLAŞMAK DEYİMİNİN ANLAMI NEDİR?

Dili dolaşmak deyimi açıklaması ve doğru kullanımı ile ilgili Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından açıklama yapılmıştır. Bu deyimin açıklaması ile ilgili bilgi edindikten sonra deyimi gerek cümle içerisinde gerek günlük hayatta rahatlıkla kullanabilirsiniz.

DİLİ DOLAŞMAK DEYİMİ AÇIKLAMASI

Heyecan, korku ya da bir hastalık sebebiyle söyleyeceğini şaşırmak, karıştırmak, açık olarak ifade edememek.“Babasını aniden karşısında görünce dili dolaştı, kekelemeye başladı.”

 

DEYĐM TANIMLAMA SÜRECĐNDE BĐLĐŞSEL BĐÇEM FARKLILIKLARININ VE BAĞLAM BĐLGĐSĐNĐN ROLÜ Dilek PEÇENEK, Sıla AY Ankara Üniversitesi [email protected], [email protected] 1. GĐRĐŞ Deyim anlamının nasıl edinildiğini irdeleyen çalışmalar, deyimlerin değişmeceli anlamlarını anlamayı etkileyen çeşitli etmenlerin varlığını ortaya koymuştur. Bu etmenler arasında en belirgin olanları tanıma, anlamsal ayrıştırılabilirlik ve bağlamdır. Tanıma, deyimlerin yazılı ve sözlü iletişimde yer alma sıklıklarıyla ilgilidir. Buna göre dilsel iletişimde sıklıkla yer alan deyimleri anlama, sıklıkla yer almayanları anlamaktan daha kolay olabilmektedir (Nippold ve Rudzinski, ; Nippold ve Taylor, ). Anlamsal ayrıştırılabilirlik, bireyin deyimin bileşen sözcüklerinin anlamlarının ilettiği bilgiye ve deyimin anlam yapısına dayanarak ayrıştırma işlemi gerçekleştirmesini ve deyim anlamını çıkarsamasını içermektedir (Nippold, ). Deyimlerin anlambilimsel özellikleri, göndergesel anlamdan değişmeceli anlamı çıkarsamayı etkilemektedir. Sözgelimi, saydam olan deyimleri anlamanın ve açıklamanın saydam olmayan deyimlere göre daha kolay olduğu savlanmaktadır. Öte yandan bir deyimin saydam olmaması, bireyi bağlamı daha ayrıntılı olarak incelemeye yönlendirmektedir. Nippold, Moran ve Schwarz (), bağlamsal bilginin deyim anlamını anlamada gerekli çıkarımları yapmak için kullanıldığına ilişkin bulgulara ulaşmışlardır. Buna bağlı olarak, deyimleri anlamada dilsel bağlamın ve dilsel bağlamı kullanma yetisinin, bireylerin edimlerini etkileyen bir etmen olduğu da çeşitli araştırmalarla belirlenmiştir (Levorato ve Cacciari ; Levorato, Roch ve Nesi, ). Bu çerçevede çalışmamız, deyim tanıma sıklığının sunduğu veri doğrultusunda, bağlam bilgisinin deyim tanımlama süreçlerine etkisini ve deyim tanımlama süreçlerinde bilişsel biçemin rolünü incelemeyi amaçlamaktadır. Bilişsel biçem, bilgi ve deneyimlerin düzenlenmesi ve işlemlenmesi sürecinde en çok benimsenen ve tutarlılık gösteren, kişilik özelliklerine uygun olarak biçimlenmiş bireylere özgü farklılıktır (Smith, ). Birçok araştırmacı, bilişsel biçemin kişinin sahip olduğu diğer bireysel farklılıklardan bağımsız, ayırt edici ve tutarlı bir kodlama, saklama ve davranma biçimi olduğu konusunda birleşmektedir (Biggs ve Moore, ). Buna karşılık, kullanılan terminoloji ve önerilen ulamlandırmalar, araştırmacılara göre farklılık göstermektedir. Örneğin, Messick () yaklaşık olarak 19 bilişsel biçem olduğunu saptamış, Riding ve Cheema () ise, bu sayının en az 30 dolayında olduğunu bildirmiştir. Bu ulamlandırmaların bazıları büyük ölçüde benimsenip yaygınlık kazanırken, bazıları da neredeyse öneren araştırmacıların dışında kimse tarafından kullanılmamıştır. Ancak, tüm görüşlerde ortak olan nokta, bilişsel biçemin genellikle iki uçlu olduğu ve kişinin mutlaka bu uçlardan birinde yer aldığıdır. Bu çalışmada temel alınan ulamlandırma, Allinson ve Hayes () tarafından geliştirilen, beynin iki yarıküresinin farklı işlevlerini temel alan bilişsel biçem modellerinden “Çözümlemeli Biçem ve Sezgisel Biçem” modelidir. Beynin sol yarıküresinin işlevlerinden yararlanan çözümlemeli bilişsel biçeme sahip olan bireyler, olaylara ve kavramlara dizgeli bir biçimde yaklaşan, alıcı, ayrıntılara yönelebilen ve bu nedenle odaklanmaları daha kolay olan, doğrusal düşünen ve çözümleme yeteneği daha fazla gelişmiş, çözümlemeli düşünce yetisine sahip bireylerdir. Beynin sağ yarıküresinin işlevlerinden yararlanan sezgisel bilişsel biçeme sahip olan bireyler sezgisel yönü daha çok gelişmiş, olaylara ya da kavramlara odaklanmaktan öte, gözden geçirmeye eğilimli, ayrıntıdan çok bütünü gören, benzer kavram ve olayları gruplayan, olaylardan ve kavramlardan soyut anlamda uzak durma eğiliminin baskın olduğu bireylerdir. Sezgisellik, duygulara dayanarak anında karar vermeyi temel alır. Bu bağlamda, çalışmamızda “Çözümlemeli Biçem ve Sezgisel Biçem” modeline dayalı olarak deyim tanımlama süreçlerinde bilişsel biçemin rolü incelenmiştir. Çalışmamız, aynı zamanda, deyim tanımlama sürecinde bilişsel biçem farklılıklarını ortaya koymaya yönelik olarak daha önce gerçekleştirilen bir çalışmanın (Ay ve Peçenek, ) ardılı niteliğindedir. Daha önceki çalışmadan farklı olarak bu çalışmada, bağlam bilgisinin deyim tanımlama sürecine etkisi de değerlendirilerek bilişsel biçemin rolü incelenmiştir. 2. UYGULAMA Çalışmamızın uygulama aşamalarında, bundan böyle ilk çalışma olarak adlandıracağımız Ay ve Peçenek, ’un ön çalışma grubundan ve deyim bütüncesinden yararlanılmıştır. Çalışma Grubu Đlk çalışmada Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dilbilim Bölümü 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin tümüne (60 öğrenci), bilişsel biçemlerini belirlemek amacıyla Allinson ve Hayes () tarafından geliştirilmiş olan Bilişsel Biçem Endeksi (Cognitive Styles Index) uygulanmıştır. Söz konusu ölçek, geliştiricilerinin izinleri alınarak Türkçeye çevrilmiştir (bkz. Ay ve Peçenek, , s. ). Bu işlemin ardından iki çevirmen tarafından (Đngilizceye) tersine çeviri işlemi yapılmıştır. Yapılan tersine çeviriler asıl ölçek ile alan uzmanları tarafından karşılaştırmalı olarak incelenmiş, ardından ölçeğe son biçimi verilerek uygulanmıştır. Bu uygulamanın sonucunda on Çözümlemeli ve on Sezgisel biçemli öğrenci temel çalışma grubunda yer almıştır. Bu çalışmada ise, önceki çalışmanın temel katılımcılarının dışında kalan 40 öğrenciden on Çözümlemeli ve on Sezgisel biçemli öğrenci temel çalışma grubunun katılımcıları olarak belirlenmiştir. Veri Toplama Araçlarının Geliştirilmesi ve Uygulanması Çalışmamızın deyim bütüncesi, “ağız, çene, dil, laf, söz” kavramlarını içeren ve konuşma eylemine gönderme yapan deyimlerden oluşmaktadır¹. Đlk çalışmadaki deyim tanıma sormacasına verilen yanıtlar incelenmiş ve tanıma sıklığı en düşük 20 deyim bu çalışmanın bütüncesi olarak belirlenmiştir. Bütüncede yer alan deyimler, dörder tümceden oluşan bağlamların sonunda sunulmuştur. Oluşturulan bağlamlar için, uygulamadan önce iki uzman görüşü alınmış ve öneriler doğrultusunda bağlamlara son biçimleri verilmiştir (Bağlam örnekleri için bkz. Örnek 2 ve Örnek 3). Çalışmanın son aşamasını oluşturan sesli düşünme uygulamasında her öğrenci ile ayrı oturum yapılmış ve bu oturumlarda öğrencilere söz konusu yirmi deyim sıra ile bağlam içinde yazılı olarak sunulmuştur. Öğrencilerden, okudukları bağlamların son tümcesinde yer alan ve ardından soru biçiminde verilmiş olan deyimleri tanımlamaları istenmiştir. Öğrencilere, doğru ya da yanlış tanım yapmalarının önemli olmadığı bildirilmiştir. Her öğrencinin oturumu ses kayıt aracıyla kaydedilmiş ve sonrasında çevriyazıya dönüştürülmüştür. Veri Çözümleme Đşlemleri Katılımcıların sözel davranışları, yazıya aktarılmış olan ses kayıt verileri incelenerek sınıflandırılmış ve verilerin çözümlenmesinde kullanılacak ölçütler belirlenmiştir. Buna göre, veriler Tanımlama Stratejilerine ve Tanımlama Görüngülerine dayalı olarak çözümlenmiştir. Tanımlama Stratejileri, sesli yineleme, bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi ve deyimi, farklı bir deyim kullanarak tanımlama olmak üzere üç alt başlıkta toplanmıştır. Tanımlama Görüngüleri ise, doğru tanımlama, eksik tanımlama, yanlış tanımlama ve birden çok tanım yapmayı içeren dört alt başlıkta toplanmıştır. Veriler, söz konusu ölçütlerin sunduğu bilgi çerçevesinde nitel bir yaklaşımla çözümlenmiştir. Bununla birlikte, farklı biçemlerin farklı tanımlama durumlarına ilişkin nicel veriler de sunulmuştur. Verilen çözümleme örneklerinde, katılımcıların ifadeleri özgün biçimleriyle aktarılmıştır. Đfadelerin sonunda, bilişsel biçemler ayraç içinde, sezgiseller için “S”, çözümleyiciler için “Ç” olarak kodlanmıştır. Tanımlama stratejileri Sesli yineleme Sesli yineleme, tanımlamanın başlangıcında ya da tanımlama sırasında deyimi sesli olarak yinelemeyi içermektedir. Her iki biçemde de sesli yineleme genellikle tanımlama sürecinin başlangıcında yapılmıştır. (1) Dili çetrefilli olmak, dilin akıcı olmaması, anlaşılır olmaması. (S) Ağız tamburası çalmak, yani laf kalabalığı yapmak. (Ç) 50 0 Sezgisel Çözümlemeli Şekil 1: Sesli yinelemede biçem farkları Sesli yineleme her iki biçemde de gözlenmiştir, ancak sezgisel biçemli katılımcıların daha fazla yineleme yaptıkları görülmüştür (bkz. Şekil 1). Bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi Bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi, deyimi birebir bağlamın içeriğini ve sözcüklerini kullanarak tanımlamadır. (2) Recep, annesi ve kardeşi ile birlikte televizyon izlerken birden bire görüntü kayboldu. Annesi Recep’e “Oğlum, servise telefon et de, gelsinler tamir etsinler” dedi. Recep de “Ne gerek var şimdi tamirciye para vermeye, ben hallederim” dedi. Bunu duyan kardeşi “Anne, bence sen tamirciyi ara, çağır, ağabeyim yine ağız satıyor” dedi. Ağız satmak. Hani yapmıycak ama ben yaparım diye söz veriyo. (Ç) (3) Jack yıllar önce Đstanbul’a geldi, bir Türk ile evlendi ve bir daha ülkesine dönmedi. Jack, o gece işyerinden arkadaşları ile yemeğe gitmişti. Yemekte arkadaşı Mustafa onu eşi Arzu’ya Cenk olarak tanıttı. Jack ile kısa bir sohbetten sonra Arzu gülerek “Cenk’in dili çalıyor, nereli acaba?” diye sordu. Cenk olarak tanıştırılan Jack hani yabancı olduğu için ee hani sanırım işte farklı sesletiyo sanırım kimi sözcükleri bu yüzden dili çalıyor, o taraflara göre konuşuyor, geldiği yere göre konuşuyor. (S) Katılımcılar, tanımlama yaparken zaman zaman bağlamdaki kavramları ve anlatılan olayları doğrudan aktararak tanımlama yapma yoluna gitmişlerdir. Bazı deyimlerin (sözgelimi, “ağız satmak”, “dili çalmak” ve “dilini kesip oturmak”) tanımlanmasında, bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi sıkça uygulanmış, bazı deyimlerde ise (sözgelimi, “ağzı havada olmak” ve “diline sağlam olmak”) hiç uygulanmamıştır. 34 32 30 28 26 Sezgisel Çözümlemeli Şekil 2: Bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi stratejisinin kullanımıda biçem ayrımı Bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi her iki biçemde de gözlenmiştir (bkz. Şekil 2). Her ne kadar çözümlemeli biçemli katılımcılar bu stratejiyi daha fazla uygulamış görünseler de bunun belirgin bir farklılık olmadığını söylemek olanaklıdır. Deyimi farklı bir deyim kullanarak tanımlama Deyimi farklı bir deyim kullanarak tanımlama, deyimi, aynı değişmeceli anlama gönderme yaptığı düşünülen başka bir deyim kullanarak tanımlamayı içermektedir (bkz. Örnek 5 - Örnek 12). 74 72 70 68 66 64 62 60 Sezgisel Çözümlemeli Şekil 3: Deyimi farklı bir deyim kullanarak tanımlama Deyimi, farklı bir deyim kullanarak tanımlama stratejisi her iki biçemde de gözlenmiştir, ancak sezgisel biçemli öğrencilerin belirgin olarak bu stratejiyi daha fazla uyguladıkları görülmüştür (bkz. Şekil 3). Toplamda kez deyimi, farklı bir deyim kullanarak tanımlama yoluna gidilmiştir. Kullanılan deyimin tanesi “ağız, dil ve söz” ile ilgili deyimlerdir. “Diline virt etmek” ve “diline pelesenk olmak” deyimleri, en sık deyim kullanılarak tanımlanan deyimlerdir. Sezgisel biçemli öğrencilerden 9’u, çözümlemeli öğrencilerden 17’si, “diline virt etmek” deyimini; sezgisel biçemli öğrencilerden 6’sı, çözümlemeli öğrencilerden 8’i “diline pelesenk olmak” deyimini, farklı bir deyim kullanarak tanımlamışlardır. Katılımcılar, deyimi farklı bir deyim kullanarak tanımlama stratejisinin uygulanması sürecinde çeşitlilik sergilemişlerdir. Bu çeşitliliği dört alt başlıkta incelemek olasıdır. Doğru deyim kullanma (5) Sır vermez, kimseye olan bir şeyi anlatmaz, ağzı sıkı deyimiyle birebir gibi. (Ç) Örnek 5’te “ağzı kilitli olmak deyimi”, “ağzı sıkı olmak” deyimiyle tanımlanmıştır. (6) Diline pelesenk olmak, diline yapışmak, sürekli onu söylemek. (S) Örnek 6’da “diline pelesenk olmak” deyiminin, “diline yapışmak” deyimiyle tanımlandığı görülmektedir. Yanlış deyim kullanma (7) Diline sağlam olmak, özü sözü bir olmak, tutarlı olmak. (Ç) Örnek 7’de “diline sağlam olmak” deyimi, “özü sözü bir olmak” deyimiyle tanımlanmıştır. Ancak bu deyim, “diline sağlam olmak” deyiminin değişmeceli anlamıyla (sır tutmak) eşleşmemektedir. (8) Söze varmamak, laf dinlememek, kendi bildiğini okumak. (S) Örnek 8’de “söze varmamak” deyimi, “laf dinlememek” ve “kendi bildiğini okumak” deyimleriyle tanımlanmıştır. Ancak bu deyimlerin değişmeceli anlamlarının “söze varmamak” deyiminin değişmeceli anlamıyla (iyi ya da kötü hiçbir şey söylememek, karşılık vermemek, susmak) örtüşmediği görülmektedir. Deyim bileşenlerini eksiltme Deyim bileşenlerini eksiltme, deyimi deyimle tanımlama sürecinde kullanılan deyimlerin bileşenlerinden birinin ya da birkaçının eksiltilmesidir. (9) Ağzına kira istemek. Lafı zorla almak, anlatmak istemiyor. (Ağzından lafı zorla almak) (Ç) Örnek 9’da “ağzına kira istemek” deyimi, “lafı zorla almak” biçiminde tanımlanmış, ancak “ağız” bileşeni eksiltilmiştir. (10) Ağız satmak, cümle içinde yani metin içerisinde kullanılışı daha çok şey söylüyor yani, bir şeyi yapmaktan çok yani yapmaktan ziyade gevelemek, oyalamak anlamında. (Ağzında gevelemek) (Ç) Örnek 10’da “ağız satmak” deyiminin, “gevelemek” biçimde tanımlandığı ve “ağız” bileşeninin eksiltildiği görülmektedir. Deyimler arası aktarım Deyimler arası aktarım, farklı deyimlerden aktarımlarla yeni bir bileşke oluşturmaya gönderme yapmaktadır. (11) Ağzını kilit açmıyor, ağzına kira istiyor, ağzı sıkı. (Ağzını bıçak açmamak / ağzı kilitli) (S) Örnek 11’de “ağzına kira istemek” deyiminin tanımlanmasında, “ağzını bıçak açmamak” ve “ağzı kilitli” deyimlerinden aktarmalar yapılarak “ağzını kilit açmamak” bileşkesine ulaşılmıştır. (12) Diline pelesenk olmak. Diline dolaşmak, yani onu bırakamamak, sürekli işte dilimde kaldı, dilime dolaştı, tarzında olabilir. (Diline dolanmak/ dili dolaşmak) (Ç) Örnek 12’de “diline pelesenk olmak” deyimi, “diline dolanmak” ve “dili dolaşmak” deyimlerinden aktarımlarla “diline dolaşmak” bileşkesiyle tanımlanmıştır. Tanımlama görüngüleri Diğer veri çözümleme ölçütü olan tanımlama görüngüleri, doğru tanımlama, eksik tanımlama ve yanlış tanımlamayı içermektedir. Doğru tanımlama Doğru tanımlama başlığı altında, deyimi tüm anlam öğeleri ile eksiksiz tanımlama ya da açıklama ve deyimi başka bir deyim kullanarak doğru olarak açıklama yer almaktadır. (13) Dil ağız vermemek. Hiç konuşmamak. (Ç) (14) Lafa boğmak. Karşısındakinin konuşmasına izin vermemek, sürekli kendisi konuşmak. (S) Örnek 13 ve örnek 14,verilen deyimi tüm anlam öğeleri ile eksiksiz tanımlama örnekleridir. (15) Sır vermez, kimseye olan bir şeyi anlatmaz, ağzı sıkı deyimiyle birebir gibi. (Ağzı kilitli olmak) (Ç) Örnek 15’te, deyimin başka bir deyimle doğru olarak açıklandığı görülmektedir. Bütüncede yer alan 20 deyimden “diline virt etmek” ve “diline pelesenk olmak” deyimleri tüm katılımcılar tarafından doğru olarak tanımlanmıştır. Eksik tanımlama Eksik tanımlama, değişmeceli anlamın bir bölümünü doğru olarak tanımlamayı içermektedir. (16) Yabancı olduğunu belli etmek. (Dili çalmak) (Ç) Örnek 16’da “dili çalmak” deyiminin tanımlanmasında, deyimin değişmeceli anlamında (konuşması başka bir dilin konuşmasına benzemek) yer alan “konuşmak” anlam bileşenine yer verilmediği görülmektedir. (17) Herkesin her şeyi söylemesi. (Söz ayağa düşmek) (S) Örnek 17’de “söz ayağa düşmek” deyiminin değişmeceli anlamında (bir konuda sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirir duruma gelmesi) yer alan bileşenlerin eksiltildiği görülmektedir. Yanlış tanımlama Yanlış tanımlama, değişmeceli anlamla ilgisi olmayan tanım yapma ya da deyimdeki sözcüklerin göndergesel anlamlarını tanımlamaya gönderme yapmaktadır. (18) Dil otu yemiş. Öyle konuşamamak gibi bir şey. (S) Örnek 18’de yer alan “dil otu yemiş” deyimi “konuşamamak” anlamında tanımlanmıştır. Oysa deyimin değişmeceli anlamı “durmadan konuşan”dır. (19) Söz ayağa düşmek, ne desem ki, hiçbir fikrim yok, ama yani oynadığı futbolu izlediğinde söze gerek yok demek olabilir. (Ç) Örnek 19’da yapılan tanımın, “söz ayağa düşmek” deyiminin değişmeceli anlamıyla örtüşmediği görülmektedir. Birden çok tanım yapma Birden çok tanım yapma, sesli düşünme sırasında birden çok tanımın ardından doğru tanıma ulaşmayı içermektedir. (20) Diline sağlam olmak. Her yerde dediğinin farkında olmak ya da doğru söylemek, sır tutabilmek, ağzından kaçırmamak.(S) (21) Diline virt etmek. Mesela bir insanı gördüğünde, herhangi geçmişte bir şey yaşadığında işte bir kelime söylediğinde, o insanı gördüğünde o kelimesi hemen aklına gelmek. Yani diline takılmak. (Ç) (22) Diline sağlam olmak. Her yerde dediğinin farkında olmak ya da doğru söylemek, sır tutabilmek, ağzından kaçırmamak.(S) (23) Diline virt etmek. Mesela bir insanı gördüğünde, herhangi geçmişte bir şey yaşadığında işte bir kelime söylediğinde, o insanı gördüğünde o kelimesi hemen aklına gelmek. Yani diline takılmak. (Ç) 3. BULGULAR VE YORUM Çalışmanın bulgularını üç başlık altında gruplandırarak sunmak olasıdır. Bilişsel Biçem Odaklı Bulgular Kullanılan stratejiler düzleminde, sezgisel biçemli katılımcıların deyimi, farklı bir deyim kullanarak tanımlama ve sesli yineleme stratejilerini, çözümlemeli biçemli katılımcılara göre belirgin bir biçimde daha fazla uyguladıkları görülmüştür. Diğer bir strateji olan bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi stratejisinin kullanımında ise biçemler arasında belirgin bir fark gözlenmemiştir. Ayrıca, sezgisel biçemli katılımcılarda deyimi farklı bir deyim kullanarak tanımlama sürecinin alt görünümlerinden biri olan deyim bileşenlerini eksiltme duruma rastlanmamıştır. Bütüncede yer alan deyimlerden bazılarının tanımlanmasında biçemlere göre farklılık gözlenmiştir. Sözgelimi, “ağız tamburası çalmak” deyimi sezgisel biçemli katılımcıların hiçbiri tarafından doğru olarak tanımlanamamıştır. “Dil otu yemiş” ve “söze varmamak” deyimlerini çözümlemeli biçemli öğrencilerin doğru olarak tanımlama dereceleri daha yüksektir. Öte yandan “ağzı havada olmak”, “diline sağlam olmak” ve “söz ayağa düşmek” deyimlerini doğru olarak tanımlama derecesinin sezgisel biçemli öğrencilerde daha yüksek olduğu görülmektedir (bkz. Şekil 4). Bütünsel olarak değerlendirildiğinde, deyimlerin tanımlanma derecelerinde biçemlere göre belirgin bir farklılığa rastlanmadığını söylemek olasıdır. 2. Deyim Odaklı Bulgular Deyim odaklı bulgular, bütüncedeki deyimlerin anlambilimsel özellikleri dikkate alınarak sunulmuştur (bkz. Tablo 1). Buna göre, anlam saydamlığı olan ve olmayan deyimleri tanımlamada biçemler arasında bir fark gözlenmemiştir (bkz. Tablo 2). 3. Karşılaştırmalı Bulgular Bu çalışmanın bulguları, ilk çalışmanın bulgularıyla karşılaştırıldığında; ilk çalışmada deyim tanımlama görüngülerinde biçeme göre belirgin bir farklılık gözlenmemiştir. Bununla birlikte süreçteki sözel davranışlara; seçilen sözcüklere ve sözel ifadelere ilişkin farklı görünümler ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın ilk çalışmadan farkı daha önce de belirttiğimiz gibi, deyimlerin bağlam içinde sunulmuş olmasıdır. Bu çerçevede iki çalışmadan elde edilen bulguları karşılaştırdığımızda; 1. Bu çalışmada, sesli yineleme stratejisi yalnızca tüm deyimin yinelenmesi biçiminde gözlenmiştir. Đlk çalışmada karşılaşılan, deyimin göstergelerinden birinin ya da birkaçının yinelenmesi durumuna rastlanmamıştır. 2. Đlk çalışmada gözlemlenen sessel çağrışım yoluyla tanımlama stratejisi kullanımına ve hiçbir tanım yapmama görüngüsüne bu çalışmada rastlanmamıştır. 3. Her iki çalışmanın da deyim bütüncesi içinde yer alan “ağız tamburası çalmak, “dili çalmak” ve “dili çetrefilli olmak” deyimleri ilk çalışmada bağlamsız olarak sorulduğunda katılımcıların hiçbiri tarafından doğru olarak tanımlanamamıştır. Aynı deyimler bu çalışmada bağlam içinde sunulduğunda doğru ya da yanlış tanımlamalar yapıldığı görülmüştür. 4. Deyimlerin bağlam içinde ya da bağlamsız olarak sunulması, tanımlama derecesinde fark yaratmıştır. Ancak, bu durum biçemler ayırdında belirgin bir fark ortaya koymamıştır. 4. SONUÇ VE TARTIŞMA Çalışmamızın sonuçları özetlendiğinde, deyim tanımlama süreçlerinde biçemler arasında strateji kullanımına ilişkin bir takım farklılıklar gözlendiğini söylemek olasıdır. Aynı deyim tanımlama stratejileri tüm katılımcılar tarafından kullanılmakla birlikte, sezgisel biçemli katılımcılarda daha sık strateji kullanımına rastlanmıştır. Bu sonuç, strateji kullanımının çözümlemeli biçemli katılımcılarda daha sık olacağı beklentisi ile örtüşmemektedir. Katılımcıların kullandıkları stratejiler okuma süreçleri içinde yer almaktadır: Sesli yineleme bellek stratejilerinden; bağlamda sunulan öykünün yinelenmesi telafi edici stratejilerden; deyimi, farklı deyim kullanarak tanımlama ise bilişsel stratejilerden biridir. Deyim tanımlama sürecine okuma stratejilerinin aktarılması, deyimlerin bağlamda sunulmasına ve katılımcıların okuma edimini gerçekleştirmiş olmalarına bağlanabilir. Biçemler arasında deyim tanımlama görüngüsü bağlamında farklılık gözlenmemiştir. Öte yandan, deyimlerin anlam saydamlığının olup olmamasının da tanımlama süreçlerinde herhangi bir değişiklik yaratmağını söylemek olasıdır. Ayrıca, karşılaştırmalı bulgulara dayalı olarak deyim tanımlama sürecinde bağlamın etkisine yönelik birtakım vargılara ulaşmak olasıdır. Đlk çalışmada “ağız tamburası çalmak”, “dili çalmak” ve “dili çetrefilli olmak” deyimleri hiçbir katılımcı tarafından doğru olarak tanımlanamamıştır. Oysa bu çalışmada çoğu katılımcının doğru tanımlamalar yaptığı görülmüştür. Bu da bağlamın etkisini destekler nitelikte bir sonuçtur. Deyimi farklı bir deyimle tanımlama stratejisinin uygulanması sırasında ortaya çıkan çeşitlilik de bizi kimi vargılara ulaştırmıştır. “Diline virt etmek” ve “diline pelesenk olmak” deyimleri, değişmeceli anlama deyim kullanarak ulaşma ve bu yolla doğru tanımlama durumunun en sık gözlendiği deyimlerdir. Bu deyimler aynı değişmeceli anlama sahiptir: “Aynı şeyi durmadan tekrarlamak”. Katılımcılar bu deyimleri çoğunlukla “diline dolanmak” deyimini kullanarak tanımlamışlardır. Tanımlamada kullanılan söz konusu deyimin, ilk çalışmanın deyim tanıma sıklığı sonuçlarına göre tanınma derecesi en yüksek olan deyimlerden biri olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra, anlam saydamlığı olmayan “diline virt etmek” ve “diline pelesenk olmak” deyimlerinin tanımlanmasında, “diline yapışmak”, “diline takılmak” ve “diline dolanmak” deyimleri kullanılmıştır. Tanımlama amacıyla kullanılan her üç deyimin de anlam saydamlığı özelliğinin olması dikkat çekicidir. Son olarak, tanımlama sürecinde, deyimlerin bağlam içinde sunulmasının bir uzantısı olarak ortaya çıkan en belirgin görünüm, sunulan bağlama uygun farklı bir deyim kullanma eğilimidir. Başka bir deyişle, deyimler bağlamsız olarak sunulduğunda çoğunlukla değişmeceli öğe içermeyen tanımlamalar yapılırken bağlam içinde sunulduğunda değişmeceli öğe ile tanımlama yapılmaktadır. Notlar 1. Sormacada yer alan, “ağız”, “çene”, “dil”, “laf” ve “söz” kavramlarını içeren ve konuşma eylemine gönderme yapan deyimler, Türkçe deyim sözlükleri (Aksoy,; Çelikkanat, ; Çotuksöken, ; Emir, ; Kartal, ; Özdemir, ; Püsküllüoğlu, ) taranarak belirlenmiştir. Değerlendirme sürecinde, deyimlerin değişmeceli anlamlarını belirlemede sözü edilen kaynaklara başvurulmuştur. Kaynakça Ay, S. ve Peçenek, D. (). Deyim tanımlama sürecindeki bilişsel biçem farklılıkları, M. Sarıca, N. Sarıca ve A. Karaca (Yay.) içinde, Ulusal Dilbilim Kurultayı Bildirileri Kitabı (ss. ), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yay. Aksoy, Ö. A. (). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2, Đstanbul: Đnkılâp Yayınevi. Allinson, C. W. ve Hayes, J. (). The cognitive style index: A measure of intuition – Analysis for organizational research, Journal of Management Studies, 33(1), Biggs, J. B. ve Moore, P. J. (). The Process of Learning. Australia: Prentice Hall. Çelikkanat, D. (). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Đstanbul: Gün Yayıncılık. Çotuksöken, Y. (). Türkçe Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Đstanbul: Toroslu Kitaplığı. Emir, S. (). Deyimler Sözlüğü, Đstanbul: Ders Kitapları A.Ş. Kartal, N. (). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Đstanbul: Đnkılâp Yayınevi. Levorato, M. C. ve Cacciari, C. (). Children's comprehension and production of idioms: The role of context and familiarity, Journal of Child Language, 19, – Levorato, M. C., Roch, M., ve Nesi, B. (). A longitudinal study of idiom and text comprehension, Journal of Child Language 34, Messick, S. (). The nature of cognitive styles: Problems and promise in educational practice. Educational Psychologist, 19, Nippold, M. A. ve Rudzinski, M. (). Familiarity and transparency in idiom explanation: A developmental study of children and adolescent, Journal of Speech and Hearing Research, 36, – Nippold, M. A. ve Taylor, C. L. (). Judgments of idiom familiarity and transparency: A comparison of children and adolescents, Journal of Speech, Language and Hearing Research, 45, – Nippold, M. A., Moran, C., ve Schwarz, I., E. (). Idiom Understanding in Preadolescents Synergy in Action American Journal of Speech-Language Pathology, 10, Nippold, M. A. (). Later Language Development: The School-Age and Adolescent Years (3. basım), Texas: Pro- Ed. Özdemir, E. (). Deyimler Sözlüğü, Ankara: Bilgi Yayınevi. Püsküllüoğlu, A. (). Türkçe Deyimler Sözlüğü, Ankara: Arkadaş Yayınevi. Riding, R. ve Cheema, I. (). Cognitive styles: An overview and integration. Educational Psychology, 11(), Smith, E. S. (). Cognitive Style and Instructional Preference, Instructional Science, 27,

TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI Yayına Hazırlayanlar Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK Hiperyayın: Araştırma- İnceleme Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları: Yayına Hazırlayanlar Prof. Dr. Zeki TAŞTAN - Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK Genel Yayın Editörü Hatice BAHTİYAR Yayıncı Sertifika No: ISBN: e- ISBN: funduszeue.infoı: İstanbul, Copyright© Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın telif hakları, sayılı yasanın hükmüne göre, kitabı yayımlayan Hiperlink Eğitim İletişim Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK’e aittir. Yayımcının ve yazarın izni olmaksızın elektronik ve mekanik herhangi bir kayıt sistemi veya fotokopi ile çoğaltılamaz, kopyalanamaz. Ancak kaynak gösterilerek kısa alıntı yapılabilir. Baskı-Cilt: Mikyas Basım Yayın Matbaacılık Sertifika No: GENEL SATIŞ PAZARLAMA VE YAYINEVİ Hiperlink Eğitim İletişim Yayıncılık San. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. Tozkoparan Mah. Haldun Taner Sok. Alparslan İş Merkezi No: 27 Kat: 6 D: 21 Merter- Güngören / İstanbul Telefon: 07 Faks: 56 58 funduszeue.info / [email protected] İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ KUDUMİYE ÖRNEĞİ OLARAK IV. MURAT’IN EDİRNE’YE GELİŞİ İÇİN YAZILAN ŞİİRLER 13 Doç. Dr. Murat ÖZTÜRK DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” 31 Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK TAŞLICALI YAHYA DİVANI’NDA KİŞİLERE YÖNELİK HİCVİYELER. 53 Doç. Dr. Murat ÖZTÜRK Dr. Tolga ÖNTÜRK DİVAN ŞİİRİNDE NİŞABUR. 77 Arş. Gör. Murat ASLAN A’MÂK-I HAYAL ÜZERİNE FANTASTİK BİR OKUMA 89 Doç. Dr. Tahir ZORKUL Abdulkadir ÖNTÜRK DÜŞSEL GERÇEKÇİLİKTE FANTASTİK BİR DURAK: KIZ ÖPME KUYRUĞU Arş. Gör. Kemal TEMİZER NAZLI ERAY’IN YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER ADLI ESERİNDE FANTASTİK İZLEKLER Pınar ALÇİÇEK MEHMET EROĞLU’NUN GEÇ KALMIŞ ÖLÜ ROMANINDA YABANCILAŞMA Mustafa OKCUL YENİ TÜRK EDEBİYATI’NIN KAYNAKLARI: TERCÜMELER MESELESİ VE ETKİLERİ Arş. Gör. Bilal DEMİR TÜRK DÜNYASI DESTANLARINDA RÜYA MOTİFİ. İrfan POLAT DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK”* Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK** Giriş Dinlerde ve mitolojilerde sayılara büyük bir önem atfedilmiştir. Mi- tolojik inanç sistemlerinin, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların sayı- lara gösterdiği ilginin geçmişi Pisagor’a dayanır. Pisagor’un düşünce- sinin temeli düzen fikridir. Matematiksel düzen, müziksel düzen, etnik düzen, sosyal düzen… Pisagor’a göre müzikte armoni sayılarla ifade edilebiliyorsa her şeyin özü de sayılarla açıklanabilir. Gökyüzündeki intizam ve hareketler yine sayılarla ifade edilebilir. Platon ise sayıla- rı evrenin sırlarını çözecek anahtar olarak görür ve sayıların Tanrı’yla insan arasında aracı olduğuna inanır. Platoncu düşünceye göre sayılar, düzeni ve karakteri etkilemektedir. Bu etkileşim ve aracılık vazifesi sa- yıları gizemli hale getirmiştir (Schimmel, ). Harflerin ve sayıların gizemi, bunlara türlü anlamları yüklenmesi, harfler ve sayılarla ilgili gizemci akımların, felsefelerin geçmişi mitolo- jik döneme kadar uzanır. Mitolojik çağlardaki insanlar Tanrılar ve ruh- larla sayılar arasında gizemli bir ilişkinin olduğuna inanmışlardır. Mi- tolojik çağda evren, zamanın ilerleyişi, gökyüzü hadiseleri sayılardaki düzene göre biçimlendirilmiştir. Bu inançtan hareketle belirli sayılara kutsallık ve özel bir önem verilmiştir. Harfler ve sayılarla ilgili inanç ve yorumlar tarih boyunca farklı işlevler yüklenerek halk inanışlarında yaşamaya devam etmiştir. Türk kültüründe bir, üç, dört, yedi, dokuz, on, on iki, kırk gibi sayıların kutsallık kazanması inançlar ve bu inançların yarattığı kültürel kodlara ilgilidir. Sayıların kutsal kabul edilmesinin al- * Eylül tarihlerinde Van’da düzenlenen Uluslararası Türkoloji Sempozyumu’nda sunulan “Klasik Türk Şiirinde “Dokuz Dolanmak” Deyimi Üzerine” adlı tam metin bildirinin düzenlenmiş ve genişletilmiş şeklidir. ** Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected] 32 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” tında esas olarak inançların varlığı görülmektedir (Durbilmez, ). Sayılar her toplum ve kültürde değişik anlamlar taşımakla birlikte sayıların anlam ve yorumu üzerine benzer inanç ve telakkiler oldukça yaygındır. Arketip adı verilen, çeşitli mitolojiler ve dönemler arasındaki anlam benzerlikleri ve kültürel işlevler sayılar için de söz konusudur. Türklerin yayıldığı Doğu Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar bu sayı arke- tipini görmek mümkündür (Durbilmez, 77). Diğer inanç sistemlerinde olduğu gibi Türklerde de simgesel değeri olan ve her birine özel anlamlar yüklenen sayı motifleri dini bir temele sahiptir. Türk mitolojik sisteminde dokuz sayısının önemli bir yeri var- dır. Mitolojik kökenli dokuz sayısı gizemli sayılardandır. Türk boyları ve akraba toplulukları arasında dokuz gök ve dokuz yer inancı yaygındır (Durbilmez, 87). Türk-Tatar halklarının en başta gelen dini tören- lerinden biri olan at kurbanı, yılda bir kez yapılır ve iki-üç gün sürer. İlk akşamda kayın ağacından yeni bir yurt (çadır) kurulur. Kayın ağacına taptı denilen dokuz çentik açılır. Kurban için beyaz atlar seçilir, çadırda ateş yakılır. Kurban edilen beyaz atın ruhunu yakalamak için çaputtan yapılmış ve içine saman doldurulmuş kaz şaman tarafından uçurularak kurban edilen atın ruhunu yakalamaya çalışır. Törenin sonunda tören ağacının çentiklerine tırmanmak suretiyle şaman, birer birer dokuz gö- ğün hepsine çıkar ve seyircilere, her bir gökte neleri gördüğünü ve ne- lerin olduğunu ayrıntılarıyla anlatır (Eliade, ). Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I-II adlı kitabında bu konuya dair ilginç ve önemli bilgiler vermektedir. Yakut Türklerine göre dünya sekiz köşelidir ve bu- rada sekiz gölgeli ve dokuz köklü bir kayın ağacı bulunur. Altaylarda ise bu ağaç dokuz dallı olarak geçmektedir. Minusinks Tatarlarının söy- lediği, Kubayko adlı bir genç kız ve onun erkek kardeşinden bahseden bir Güney Sibirya destanında, -tıpkı diğer dünya mitolojilerinde olduğu gibi- gökyüzünde olan dokuz dallı kutsal ve ulu ağacın yeraltında da bulunduğu yazmaktadır ( , ). Tuvalılara göre gök âlemi dokuz katmandan oluşur (Bayat, a: 47). Er-Sogotoh destanına göre göklerin en üst katı “dokuz felek çığrısı”dır. Dokuz felek çığrısı, sürekli döner. Cennet ve yedi kat gök, dokuz felek çığrısının altında bulunur (Ögel, ). Yaratılış destanına göre, Tanrı, dokuz dallı bir ağaç Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 33 ve bu ağacın her dalının altında bir insan yaratmıştır. Yedi kat gökten sonra gelen Arş ve Kürsî birer kuşatıcı kat sayılarak, göklerin dokuz kattan oluştuğuna inanılmıştır. Ayinlerde şamanların dokuz kat göğe çıkıp, dokuz katı da dolaşarak indiği de kaynaklarda dile getirilmekte- dir (Küçük, ). Şaman, ayin esnasında, dokuz kat göğü temsil eden, üzerine dokuz çentik atılmış bir ağaca ya da direğe tırmanır. Böy- lece şaman, göksel diyara yolculuk yapar (Eliade, ). Türkmen Şeceresi’ne göre göğün en üst katındaki Altın Dağ’da do- kuz Tanrı ve otuz yiğit yaşardı. Altay Şamanizminde ise bu dokuz Tanrı, yedi Tanrı’ya dönüşür. Yine dokuzun katları olan doksan dokuz Tanrı ve doksan dokuz gök de, Altay mitolojisinde rastlanan motiflerdendir. Buradaki doksan dokuz Tanrı ve doksan dokuz gök, büyük Tanrı’nın yardımcılarından başka bir şey değildir. Moğollarda da ilk önceleri Tanrıların sayısı doksan dokuzdu; ancak dış etkilerden dolayı bu sayı elli dörde veya kırk dörde düşmüştür (Ögel, , ). Moğol- lara göre ateş, doksan dokuz Tanrı’dan ortaya çıkmıştır (Bayat, b: ). Türkler ibadetlerinde Tanrı’yı dokuz defa selamlamaktadır (Ögel, ). Şaman mitolojisinde Baş Tanrı, Ülgen’den başkası değildir. Ülgen, şamanlara şamanlık yeteneği veren Tanrı’dır. Üç yüzlü ve üç papaklı bir ihtiyar olarak tasavvur edilen Ülgen’in -Kumandinlere göre- dokuz oğlu vardır: Solta Kan, Çajı Kan, Aba Yajın, Pagdık Kan, Külbiş Biy, Suza Kan, Solu Kan, Kanım Biy, Kayır Kirgis Bay (Bayat, a: ). Altay Şarnanistlerinin dua ve ilahilerinde de adına rastlanan en büyük Tanrı Ülgen’dir. Ay ve yıldızların ötesinde yaşar. Ona giden yol üzerinde dokuz engel vardır (Rayman, ). Güney Sibirya’da yaşayan Minusinsk Tatarlarının masallarında geçen ve Ak-Deniz’de oturan Demir-Yaylı Ak-Han, dokuz memleketi idare etmektedir (Ögel, ). Hanlık ve eski Türk halklarının devlet yönetme sistemi ile dokuz sayısı arasında yakın bir ilişki vardır. Ögel, Göktürk Devleti döneminde hakanı bir keçe içine koyarak dokuz defa döndürme âdetinden bahse- der. Bir Çin kaynağında bu adet şu şekilde geçmektedir: “… Yeni bir hükümdar seçileceği zaman, devletin ileri gelenleri onu bir keçe içine koyarak, yeni yerine getirirlerdi. Güneşin gezindiği yönü takip ederek, 34 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” onu 9 defa çevirirler ve her çevrilişte de, ona tâbi olan herkes saygı ile eğilir ve onu selâmlardı. Bu şekilde çevirmelerden ve saygı duruşlardan sonra boynuna bir ipek iplik geçirip boğazını sıkarlardı. O kadar sıkar- lardı ki, baygın bir hâle gelir ve ipliği gevşeterek ona şöyle sorarlardı: ‘Kaç sene bizim kağanımız olacaksın?’ Baygın olan kağan konuşamaz ve ancak mırıldanırdı. Bu mırıldanmalardan mânâ çıkararak, kaç sene kağanlık yapacağını anlarlardı…” (akt. Ögel, ). Kazaklarda han ilan edilmek için dokuz yıldız ile dokuz atayı geç- mek şartı vardır. Kim hükümdar olursa dokuz atayı dikkate almakta dokuz atasının bilgeliğine başvurarak mutlaka devleti yönetmesi ge- rekmektedir. İskitler şehzadeleri han yaparken onu ak keçeye oturtup, güneşin durumuna göre yurdu dokuz kere dolaştırır, her dolaşmada halk hanı tazim edermiş. Eski Türk toplumunda halkın koruyucusu yalnızca han değildir; aynı zamanda dokuz aksakal danışmandır (Özarslan vd. ). Dokuz, Türk Destanları’nda sıklıkla kullanılan bir sayıdır. Tek ha- neli sayıların en büyüğü olan dokuz sayısı, bitişi veya tamamlanmayı ifade ettiği gibi yeniden doğuşu veya yeni bir başlangıcı da simgele- mektedir. Bu bağlamda dokuz; başka bir devreye, evreye geçişin de sembolüdür (Ersoy, ). Dokuz sayısının gizemi ve bu sayıya yüklenen anlamlar Türk ta- rihinde mitolojik ve destan dönemlerinden sonra da devam etmiştir. Dede Korkut hikâyelerinde dokuz gök, dokuz ay ve dokuz günde yere düşmek, dokuz saat duramadan göğe uçmak gibi ifade ve motifler çok- ça geçer. Eski Türklerde hâkimiyeti temsil eden dokuz tuğ ve davula benzer şekilde Osmanlıda mehterde de dokuzar çalgıcı bulunur. Alt- mış dört kişiden oluşan mehterhane takımı “dokuz kat mehter” diye isimlendirilir. Hanlara verilen armağanlar dokuz kat olarak sunulurdu. Alevilik ve Bektaşilikte dokuz sayısı Hz. Âdem’in tecelli ettiğine ina- nıldığı “aded-i kül” veya “tüm sayı”sını, “dokuz kat gök”ü (yedi kat gök + arş ile kürsi) ve “dokuz ata”yı ifade eder (Günşen, ). Alevî-Bektâşî kültüründe de dokuz sayısı ayrıca dokuz akıl, dokuz ata ve dokuz gök/felek bağlamında geçmektedir. Dokuz ile ilgili bulunan bir diğer kavram ise dokuz ruhtur ki “Dokuz akıldan türeyen üçüncü sudûr (oluşum) kademesi” anlamını karşılamaktadır (Coşar, , Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 35 ). Çoruhlu, İslam kültüründe dokuz sayısına verilen değer ve önemi dokuz sayının İslam öncesi Türk inanışlarındaki önemine bağlamakta- dır ( ). Dokuz sayısı Türk-İslam kültürü dışında din ve kültürlerde de büyük önem atfedilen bir sayıdır. Kutsal Kitap ve Eski Ahit’te en çok geçen sayı dokuzdur. İlk peygamberler, hükümdarlar içinde dokuz bulunan yaşlarda hayatlarında iz bırakan olaylar yaşamış, saltanat sürmüş ve öl- müşlerdir. Kişi ve kabile sayıları, günler, yıllar, ölçüler, alet ve edevat- lar çoğunlukla dokuzlu rakamlarla ifade edilmiştir (Kutsal Kitap, ; funduszeue.info []). Eski Çin metinlerinde evrenin düzenini sağlayan göktür, göğün do- kuz kat yükseğinde yüce hâkim olarak yaşayan Gök Tanrı yeryüzünü yönetir, toplumun düzenini sağlar, iklimlere hükmeder. Çin mitolojisin- de ayrıca, dünyanın dayanağı olan mucizevi ağaç evrenin merkezinde yetişir; bu ağaç, Dokuz Irmak ile Dokuz Göğü birleştirir. İskandinav Şamanizminde (Odin) Woden, dokuz gece süreyle dünya ağacında asılı duran “büyük şaman”dır (Eliade, 92, , ). Mircea Eliade, A. A. Popov’un Avam-Samoyed’lerden bir şama- nın bir sırra erme rüyasından bahseder. Bu rüyada şaman, şamanlığın sırlarını öğrenmiştir. Rüyanın bir yerinde şaman, önündeki kılavuzlar eşliğinde kadın şamanların ülkesine varır. Kadın şamanlar onun boğa- zını güçlendirip sesini gürleştirirler. Ardından şaman, Dokuz Deniz’in kıyısına götürülür. Bu denizlerden birinin ortasında bir ada, adanın üze- rinde de göğe dek yükselen bir kayın ağacı vardır. Bu ağaç, Toprak Beyi’nin ağacıdır. Kayın ağacının yanında, dünyadaki bütün bitkilerin ataları olan dokuz ot biter (Eliade, ). Sıfır hariç bütün Türk dillerinde kullanılan sayı isimleri Türkçedir. “Dokuz” eski Türkçe bir sözcüktür. Eski Türkçede ve bazı ağızlarda dokuz/tokuz/tokkuz şeklinde ifade edilen sözcük sekizle on arasında ka- lan sayıyı ifade eder. Togu-z/toguz/tokuz Uygurcada togu/toğu sözcü- ğünden türemiş olup töre, gelenek, yasa, düzen, alışkanlık anlamlarına gelmektedir. Eyüboğlu, sözcüğün etimolojisinin nereye dayandığına dair kesin bir açıklama yapılamadığını belirterek bütün varsayımları tok-tog-toğ-dok köküne dayandırır. Dokuz sözcüğünün kökünü oluştu- 36 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” ran togu/toğu/toku eski Türklerde bir geleneğe işaret eder, ayrıca Türk boylarının simgesidir: Toguz Oğuz, Tokuz Tatar… Eyüboğlu’na göre dokuz sayısı soyut olmayıp sayının kökeninde nesnel bir varlık veya nesnel bir olay saklıdır. Ogu-z/oguz/oğuz ya da og-uz/o-guz/oğ-uz/oğuz sözcüğünde olduğu gibi dokuz sözcüğünün sonundaki “z” sesi ektir ( ). Tietze, Clauson’a dayandırarak dokuz rakamını ifade eden tokuz sözcüğünün r>z ses değişimine uğrayarak dokurcun/tokurcun sözcüğünden türediğine temas eder. Örnek olarak boğurdak (gırtlak, nefes borusu) sözcüğünün kökeni boğur>boğaz sözcüğünü gösterir. Dokurcun sözcüğündeki -cın/-cun eki kuş ve hayvan isimlerinde görü- len -cın ekine bağlanmıştır. Dokurcun çeşitli sayıdaki ekin demetlerin- den yapılmış yığın demektir ( ). Tarama Sözlüğü’nde tokurcun [dokurcun, tokurcın] sözcüğüne 1. Ekin demetlerinden yapılan yığın 2. Yirmi dört haneli bir tahta üzerinde dokuz taşla oynanan bir oyun (Dilçin, ) karşılıkları verilmiştir. Gülensoy dokurcun için 1. Dokuz bağlamdan yapılmış ekin yığını 2. Dokuz taş oyunu karşılıkları- nı vererek dokuz sözcüğünün dokur’dan geldiği ihtimali üzerinde durur ( ). Bu karşılıklar dokuz sözcüğünde r>z değişimi olduğu fik- rini güçlendirmektedir. Türkçedeki sayıların kökenlerine dair diğer bir görüş, fiilin Türkçe- de temel ifade unsuru olduğu gerçeğinden hareket ederek sayı isimleri- nin av ile ilgili anlatımlardan ortaya çıktığını savunur. Bu görüşe göre bir av hikâyesi parmaklar kullanılarak anlatılırken sayma sayılarına dönüşmüş olabilir (Taştekin, 61). Togus/dokuz sayısının yapı- sında bulunan “tok” refah, tok anlamına gelmektedir (Naskali, Duranlı ’dan akt. Taştekin, 63). To-> tok > dok biçimi de yine birin- ci çokluk ekiyle birlikte “tokbiz”>tokuz>dokuz biçimine dönüşmüştür (Taştekin, 63). Dokuz dolanmak deyimindeki dolanmak sözcüğü dola- fiiline geti- rilen “-n-” fiilden fiil yapım ekiyle oluşturulan bir türemiş fiildir. -n- fiilden fiil yapım ekiyle yapılan fiiller failin kendi kendisine yaptığı hareketi veya kendisine etki eden, kendisi için yaptığı hareketi ifade eder. Kendi kendine yapma veya olma ifade ettiğinden bu eke dönüş- lülük eki, bu ekle oluşturulan fiillere de dönüşlü fiil denilmektedir. Dönüşlü fiiller failin yaptığı hareketin etkilerinin tekrar failin üzerine Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 37 döndüğünü ifade etmek için kullanılırlar (Ergin, ). Buna göre dola- fiiline getirilen “-n-” dönüşlülük ekiyle oluşturulan dolan- dö- nüşlülük fiili kendi kendini dolamak, kendi kendine gezmek, gezinmek (Eyüboğlu, ), kendi kendine dolaşmak, bir şeyin etrafında dönmek (Tietze, ) bir şeyin çevresine sarılmak; bir şeyin çev- resinde gezmek, dolaşmak; gelişi güzel dolaşmak (funduszeue.info, ) anlamlarını ihtiva etmektedir. Dokuz dolanmak deyimi eski metinlerde tokuz tolan- şeklinde ge- çer deyimi oluşturan dokuz ve dolan- kelimelerinde t-d ses değişimi, kelime başında görülen ve Batı Türkçesinde sıkça meydana gelen bir değişikliktir. Eski Türkçede kelime başında d sesi bulunmayıp bu sesin yerine t kullanılırdı. t’ler sonradan Batı Türkçesinde d’ye dönüşmüştür: til>dil, tolu>dolu, tüz>düz gibi (Ergin, 88). Dokuz Dolanmak “Dokuz”, Türkçe atasözü ve deyimlerde en çok geçen sayılardandır. İçinde dokuz sayısının geçtiği atasözü ve deyimlere örnek olarak (Ak- soy, ; Çotuksöken, ; Beyzadeoğlu, Gürgendereli, ; Do- ğanay, ; Eyüboğlu: ; İzbudak, ; Parlatır, ; Saraçbaşı, ; Tanyeri, ; funduszeue.info); Atasözlerinde: Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış. Adı çıkmış dokuza, inmez sekize. Allah sekizde verdiğini dokuzda almaz. Bir akçe ile dokuz kubbeli hamam yapılmaz. Bir baba dokuz oğlu (evlâdı) besler, dokuz oğul (evlat) bir baba- yı beslemez. Boğaz dokuz (kırk) boğumdur. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Dokuz at bir kazığa bağlanmaz. Dokuz keçe, su geçe; bir deri, soğuk geri. Dokuz abdal bir kilimde uyur, iki padişah bir kilime sığmaz. Dokuz çulha bir eşeğe yükletilmez. Eşek küçüktür amma dokuz deveyi yeder. 38 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” Güzellik ondur, dokuzu dondur. İki (dokuz) ölç, bir biç. Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu (evde) bırakır. Deyimlerde: Adam oluncaya kadar dokuz fırın ekmek ister. Adı çıkmış dokuza, inmez sekize Anasının karnında dokuz ay on gün nasıl durmuş? Bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmamak Bir para için dokuz takla atar. Dokuz keçili bir kürt beyi gibi kurulur. Dokuz mahalleyi dolaşmış. Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek Dokuz babalı Dokuz canlı Dokuz doğurmak Dokuz körün bir deyneği Dokuzu bir eşekle gelmiş (armağan) Dokuz öksüzle bir mağaraya mı kapandı? Dokuz yorgan eskitmek Dokuz köyden kovulmuş Dokuz feleğin evrâkını kat kat eylemek Dokuz hisar yapmak Erlik on, tokuzu hiyle. Eşek dokuz türlü yüzme bilir; ırmak kenarına gelince hepsini unutur. Hafta sekiz, gün dokuz Hakikatin esası ondur; biri az söylemek, dokuzu susmak. Söz tokuz boğundur, boğa boğa söyle. Tokuzu vir onu kurtar. Atasözü ve deyimlerde görüldüğü üzere tek haneli sayıların en bü- yüğü olan dokuz çokluk ve fazlalık ifade etmektedir. Bir kısım atasözü ve deyimde geçen dokuz dışındaki diğer sayıların da dokuz sayısının nicelik ve nitelik bakımından üstünlüğünü ortaya koymak üzere atasö- zü ve deyimlerde geçtiği görülmektedir. Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 39 “Dokuz dolanmak” deyimi görebildiğimiz kadarıyla bazı kaynaklar- da yer almakla birlikte deyimin ihtiva ettiği anlamlara ve klasik Türk şiirindeki kullanılışına yeterince değinilmemiştir. Kimi internet kay- naklarında dokuz dolanmak (dolaşmak) deyimine “birçok defalar do- laşmak”1 anlam karşılığı verilmiştir. Verilen bu anlam, deyimin klasik Türk şiiri metinlerindeki anlamları arasında yer almakla birlikte anlam çerçevesini yansıtmaktan uzaktır. Eyüboğlu’nun “Şiirde ve Halk Dilin- de Atasözleri ve Deyimler” adlı kitabında dokuz dolanmak (dolaşmak) deyiminin içinde geçtiği beyit örnekleri sıralanmış olup deyimle ilgili herhangi bir anlam karşılığı verilmemiştir (Eyüboğlu, ). Uyanıker, “Pervane Beg Mecmuası”nın ilk yüz varağında halk kül- türü unsurlarını incelediği tez çalışmasında Lutfî’den bir beyti2* örnek göstererek beyit üzerinden dokuz dolanmak deyimiyle ilgili yerinde tespitlerde bulunmuştur. Çalışmada dokuz dolanmak deyimi eskilerin göklerin yedi veya dokuz olduğu inanışıyla ilişkilendirilerek “bir işin neticesini merakla, heyecanla, korkuyla, yerinde duramayarak bekle- mek; bir sorunun çözümü için uğraşmak; her yeri gezmek, dolaşmak” şeklinde açıklanmıştır (Uyanıker, ). Uyanıker’in çalışmasın- da deyimin anlamıyla ilgili isabetli açıklamalar yapılmış olmakla bir- likte deyimin açıklaması bir örnekle sınırlı kalmıştır. Çalışmamızda taradığımız altmışın üzerinde divanın yirmi beşindeki yaklaşık kırk beş beyitte dokuz dolanmak deyiminin geçtiği tespit edil- miştir. Kuşkusuz tespit ettiğimiz beyitlerin dışında da örnekler bulun- maktadır. Deyimin içinde geçtiği metinlerden Kâtib-zâde Sâkıb Dîvânı ve Bağdatlı Ruhî Dîvânı dışındakilerin tamamı yüzyılın sonu ile yüzyılda kaleme alınmışlardır. Beyitlerde mübalağalı anlatım ve benzetmelere konu edildiği görü- len dokuz dolanmak deyiminin aşağıdaki beyitlerde “en ince ayrıntı- sına kadar aramak, araştırmak”, “bulmak için çok çaba sarf etmek”, “bakmadık yer bırakmamak” gibi birbirine yakın anlamları ihtiva ettiği anlaşılmaktadır. 1 funduszeue.info; http:// funduszeue.info (Erişim tarihi: ) 2 * Menzilin tokuz tolandum gice eflâk ile/Bir kez ol mâhum sitâremde görinmedi bana Lutfî 40 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” Âşığın muhayyilesi ve aklı, sevgilinin güzellikte eşini görebilmek için dokuz katlı feleği dokuz dolanır, ancak yine de ne yerde ne de gök- te bir benzerini göremez; Nazîrin görmemişdür yirde gökde ol meh-i hüsnün Tokuz tolandı peyk-i fikretüm gerdûn-ı nüh-tâkı Süheylî, g. /4 Beyitte geçen peyk hem haberci, hem de bir gezegenin çekimine uyarak onun çevresinde dolanan daha küçük gök cismi3 demektir. Keli- menin bu iki anlamından hareketle şairin dokuz dolanmak deyiminden kastettiği, bir haberci gibi her tarafa haber yolladığı ve her yerde sevgi- linin eşi benzerini aradığıdır. Şair peyk kelimesinin “uydu” anlamıyla sevgilinin heybeti karşısındaki zavallılığını ve muhayyilesinin sevgili- nin güzelliğini anlamakta ne kadar aciz kaldığını vurgulamak istemiştir. Ayrıca kelime bu anlamıyla muhayyilemizde gök cisimleriyle dolu bir gökyüzü manzarası da çizmektedir. Süheylî kasidelerinde memduhunu methederken üç beyitte dokuz dolanmak deyiminin çağrışım zenginliklerinden yararlanır. Memduhun azameti karşısında akıl o kadar acizdir ki kendisinde takat bulabilse övgü meydanını dokuz dolanacaktır. Yine memduhun ayağını öpme- ye yerden göğe kadar istekli olan sevda güneşi dünyayı dokuz dolanır. Yaratıldığından beri dönüp durmakta olan dünya mahşer gününe kadar dokuz dolansa yine de memduhun kıymetinde biri dünyaya gelmeye- cektir; ‘Arsa-i medhüni tokuz tolanurdı olsa Peyk-i endîşede bir zerre kadar tâb ü tüvân Süheylî, k/22 Tokuz tolanur ‘âlemi hûrşîd-i mahabbet Pâ-bûsuna yüz sürmege yirden göge râgıb Süheylî, k. 15/35 3 funduszeue.info (Erişim tarihi: ) Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 41 Tokuz tolansa haşre degin devr-i köhne-sâl Zâtun gibi getürmeye bir gevher-i girân Süheylî, k/27 Gökyüzü sevgilinin güneş yüzü karşısında o derece büyülenmiştir ki onu tekrar görebilmek umuduyla eline ayna alarak âlemi dokuz do- lanmaktadır; Çarh âyîne-be-dest ‘âlemi tokuz tolanur O kadar gün yüzüni görmege hayrân olmış Kâtib-zâde Sâkıb, g. /4 Beyitte gökyüzü, gönül saflıklarını göstermek ve insanların yüzüne ayna tutarak dilendiklerini belli etmek için ayna taşıyan kalenderilere benzetilmiştir. Kalenderiler nacak, keşkül, cür’adan, ayna, asalarıyla köy köy, kasaba kasaba gezinirlerdi (Şentürk, ). Beyitte bir dolunay mazmununun olduğu anlaşılmaktadır. Gökyüzünün elinde taşı- dığı ayna dolunaydır. Dolunayın gökyüzündeki deveranı sevgilinin gü- neş gibi yüzünü görmek gibi güzel bir sebebe bağlanmıştır. Beyitte ayın parlaklığını güneşten alması gibi bir doğa olayına da işaret edilmiştir. Yakînî tam bir aydır ay gibi parlak sevgilisini göremediğinden feryat figanlarının gökyüzünü dokuz dolanmalarını ister; İy nâle-i Yakînî sipihri tokuz tolan Bir aydur ki ol meh-i tâbân görinmedi Yakînî, g/8 Mesihî, Cafer Bey’e sunduğu kasidesinde cennette görevli melek- lerin başındaki Rıdvan meleğinin sekiz cenneti dokuz dolandığını ve gördüğü melekler içerisinde memduhunu seçtiğini söyler; Rıdvân tokuz tolandı sekiz uçmagı velî Bunca melekler içre seni kıldı intihâb Mesîhî, k. 7/17 Aşağıdaki beyitlerde de dokuz dolanmak deyimi aramak, “araştır- mak”, “bulmaya çalışmak” anlamlarına gelecek şekilde kullanılmıştır; 42 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” Gün gibi ‘âlemi tokuz mı tolanurlar idi Gelse ahşamlamaga ayda bir mâhları Ravzî, g. /4 Görmeyiser bir sana benzer güzel dilber güzel Dünye turdukca felek tokuz dolanursa yiri Edirneli Nazmî, n. /4 Çarhı tokuz tolanur hüsnüne hem-tâ görimez Dün ü gün mâh cüdâ mihr-i cihân-tâb cüdâ Emrî, g. 22/3 Yârı her gün görmek içün Nazmiyâ Yer yüzini çarh dolanur tokuz Edirneli Nazmî, g. /5 Bir gice seyrümde gördüm on sekiz bin ‘âlemi Gün gibi tokuz tolaşdum bu sipihr-i a’zamı Ne melek gördüm sana benzer ne nesl-i âdemî Nev-cuvânum sevdügüm hânum Memi cânum Memi Yahya Bey, ms. 37/I Dokuz dolanmak deyiminin aramak, araştırmak dışında diğer bir anlam boyutu daha vardır. Aşağıdaki beyitlerde deyimin aramak anla- mının ötesinde “çok dolaşmak”, “her tarafı gezinmek”, “yerinde dura- mamak”, “heyecanla beklemek”, “ne yapacağını bilememek”, “deliye dönüp dolanmak” anlamlarının öne çıktığı görülmektedir. Yerinde duramayan kararsız dünya, seher vakti yakasını yırtarak, deli divanesi olduğundan sevgilinin kapısını dokuz dolanmaktadır; Dîvânen oldı çâk-i girîbân idüp seher Kapun tokuz tolansa n’ola çarh-ı bî-karâr Cinânî, g. 49/2 Beyitte seher vakti ufukta çizgi şeklinde beliren aydınlık sevgilinin aşkıyla deliren dünyanın yaka yırtmasına benzetilmiştir. Dünya amaç- sız ve rastgele dolanan deliler gibi düşünülmüştür. Delilerin amaçsız dolanıp durmaları dokuz dolanmak deyimiyle ifade edilmiştir. Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 43 Âşık sevgilinin cömertliğini, alicenaplığını, merhametini bildiği için sürekli onun kapısını dokuz dolansa yeridir. Nitekim atasözü der ki; “Kurt kuzu kaptığı yeri dokuz dolanır.” Aynı atasözünün halk ağzında “Köpek bir doyduğu yerde dokuz kere dolanır.” şeklinde geçtiği de bi- linmektedir; Meseldür kurd tokuz tolanur çün toydugı yeri Kapun tokuz tolanursa yaraşur bu kerem-dide Filibeli Vecdî, g. 60/4 Sihr-i helal sanatının güzel bir örneğini sergilediği beytinde Rav- zî, güneş gibi bir güzele henüz tutulduğunu; tutulduğu güzelin semtini yine güneş gibi dokuz dolanmasının ise eskiden kalma bir alışkanlık olduğunu ifade ederken sevgilinin kapısında heyecan içerisinde dönüp dolanarak beklemeyi dokuz dolanmak deyimiyle karşılamıştır; Bir hilâl-ebrû güzel sevdüm yenile gün gibi Kûyını tokuz tolanmak eski ‘âdetdür bana Ravzî, g/4 Güneş ve ay gezinmekten başka işi olmayan aylaklar gibi sevgilinin semtini dokuz dolanırlar; Şehr içinde kûyunı tokuz tolanur mihr ü mâh Gezmegi iş güç idinmiş ol iki âvâreler Mu’îdî, g. /4 Şehr kelimesi beyitte bir aylık zaman dilimi ve şehir anlamlarına gelecek şekilde tevriyeli kullanılmıştır. Ayrıca beyitte dokuz dolanmak deyiminin iki avareye benzetilen güneş ve ay için kullanılması deyimin anlam çerçevesi bakımından dikkate değerdir; Dokuz katlı feleğin sevgilinin eşiğine intisap etmek arzusuyla dün- yayı daima dokuz dolanmalarına şaşılmamalıdır; İntisâbı şevkine ol âsitânun dem-be-dem ‘Âlemi çok mı tokuz tolansa çarh-ı nüh-kıbâb Kâtib-zâde Sâkıb, k. 8/5 44 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” Sevgili, yüzünden peçeyi kaldırıp güzelliğini sergilerse güneş hayre- tinden gökleri dokuz dolanacaktır; ‘Âleme ‘arz-ı cemâl itsen açup yüzden nikâb Hayretinden gökleri tokuz dolanur âfitâb Za’îfî, g. 19/1 Güneş o ay gibi güzelin güzelliğini gördüğünden beri başı döndü- ğünden ne yapacağını bilemeden gökyüzünü dolaşmaktadır; Göreli âyine-i hüsnini hurşîd o mehün Çarhı tokuz tolanursa n’ola hayrânıdur Kâtib-zâde Sâkıb, g. /2) Tasavvufî içerikle de yorumlanabilecek Bâkî’ye ait aşağıdaki beyitte feleklerin daha gökyüzünde dokuz dolanmadan önce âşığın, sevgilinin semtini döne döne dolandığı dile getirilmiştir; Döne döne tolanur idüm kûyını anun Çarha girüp felek dahi tokuz tolanmadın Bâkî, g. /4 Güneşin doğmasına ve parlamasına sebep âşığın çektiği ahlardır. Âşığın ahları gökyüzünde öylesine dokuz dolanmaktadır ki ister iste- mez güneşi her gün yakıp yandırmaktadır; Âteş-i âhum benüm tokuz tolanup gökleri Mihri her gün hâh eger nâ-hâh yakar yandurur Ravzî, g. /4 Ay yüzlü sevgili naz edip bir gece meclise gelmediği için âşığın ahı gökyüzünü dokuz dolanır; Nâz itdi gelmedi bu gice bezme mâhımuz Çarhı tokuz tolansa nola dûd-ı âhımuz Bağdatlı Rûhî, g. /1 Aşağıdaki beyitler yine dokuz dolanmak deyiminin dolanıp durmak, başıboş amaçsızca gezinmek, telaş içerisinde olmak, ne yapacağını bi- lememek anlamlarını ihtiva etmektedir; Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 45 Bir vech-ile görem diyü sen mâh peykeri Her gün felek tokuz dolanur iy melek yiri Edirneli Nazmî, n/1 Kandasın ey meh ki her gün mihr rûyun şevkına Çarhı tokuz tolanur âh-ı sehergâhum benüm Âhî, g. 67/3 Cûy-ı sirişk-i dîde müdâm ol sehî-kadi Tokuz tolanup ‘âlemi cûyân olup gider Peşteli Hisâlî, g. 72/2 Ol mâh kendüyi seveni sevmez âh kim Gün gibi kapusın gerek ise tokuz tolaş Yahyâ Bey, g. /3 Heftede bir kez tokuz tolansa cami’ yolların Tanlaman Ravzî o mâhı görmek ister Cum’a gün Ravzî, g. /5 Dokuz dolanmak deyimi yukarıdaki beyitlerde de görüldüğü üzere gökyüzü, dünya, güneş, ay ile çeşitli anlam ilişkileri içerisinde kullanıl- mıştır. Göklerin, dünyanın, güneşin, ayın durmaksızın hareketi dokuz dolanmak deyimiyle şairler tarafından çeşitli şekillerde vasfedilmiştir. Gökyüzünün parlaklığı, genişliği, azameti, çeşitli kozmolojik hadisele- re sahne oluşu herkeste olduğu gibi şairler üzerinde de hayranlık uyan- dırmış, gök cisimlerinin konum ve hareketleriyle âşık-sevgili ilişkisi arasında ilgiler, benzerlikler kurmuş, ince hayaller oluşturmuşlardır. Şairler dokuz dolanmak deyiminin geçtiği beyitlerde gökyüzünü sev- gilinin semti olarak telakki etmiş, güneş ve ay’ı da sevgilinin semtinde dokuz dolanan, sevgilinin güzelliği karşısında ne yapacağını bilemeyen âşıklar olarak hayal etmişlerdir. Nitekim aşağıda bu hayallere ilişkin başka beyit örneklerini görebiliriz; Kûyunı devr eyleyüp günde tokuz kat tolanur Var ise sen meh-likânun mihri var eflâkde Hayretî, g. /2 46 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” Mihr ü mâh ile felek kûyunı tokuz tolanur Âstânunda görem diyü ruh-ı rûşenüni Bursalı Rahmi, g. /3 Felekler her gice kûyın tokuz tolanur ol mâhun Ayun on dördine benzer nigâr-ı çârdih-sâle Revânî, g. /4 Seyr kılmaga sen alnı kameri döne döne Günde tokuz tolanur çarh yiri döne döne Edirneli Nazmî, n. /1 Dokuz dolanmak deyimi beyitlerde âşığın çektiği ahlarla da ilişki- lendirilir. Âşığın çektiği ahlar o derece etkilidir ki havan toplarının bir kalede yaptığı tahribat gibi feleğe etki eder; Âhum feleke irse tokuz dolanur Emrî Bir kal’aya irse nitekim top-ı hevâyî Emrî, g. /5 Sevgilinin ay gibi parlak yüzüne öykündüğü için âşığın gönlünün ahı güneşi felekte dokuz dolandırır; Nʾiçün rûyına öykündün diyü ol mâh-ruhsârun Felekde âftâbı âh-ı dil tokuz tolandurmış Gelibolulu Mustafa Âlî, g. /4 Taradığımız divanlarda tespit ettiğimiz kırk yedi beyitten yaklaşık otuz beşinde dokuz dolanmak deyimi gökyüzü, güneş ve ay ile iliş- kilendirilmiştir. Bu kozmolojik yapıların sürekli devir hâlinde olması, mitolojik çağlardan itibaren gökyüzünün dokuz kattan oluştuğuna ina- Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 47 nılması4* dokuz dolanmak deyiminin beyitlerde kullanılmasına elverişli bir zemin hazırlamıştır. Dört dönmek deyimi ile dokuz dolanmak deyimi ifade ettikleri an- lamlar bakımından benzerlikler taşır. Telaşlanmak, telaşla çareler ara- mak; bir işi bitirmek için telaşla sağa sola koşturmak (Parlatır, ) demek olan dört dönmek deyimindeki dört sayısı yönleri karşılar. Do- kuz dolanmak deyimindeki dokuz sayısı da beyitlerde genellikle göğün katlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu iki deyim kullanıldıkları dönemlerde insanların nazarlarını hangi cihete çevirdiklerini göstermesi açısından önemlidir. Tekniğin çok fazla insan hayatına hâkim olmadığı, şifahi kültürün belirleyici olduğu zamanlarda insanlar dikkatlerini gökyüzüne yöneltirlerken modern çağda dolayısıyla günümüzde insanlar yeryü- zündeki telaşlarına, meşguliyetlerine dalıp gitmiş durumdadırlar. Sonuç Sayılar, oldukça basit görülen anlamlarının ardında oldukça derin bir dünyanın olduğu bir sistemler bütünüdür. Gerek ilahi gerekse ilahi olmayan dinlerin sayıların mistik bir özellik kazanmasında; gerek halk inanışlarının, gerekse doğa olaylarının varlığı sayıların yeni yeni an- lamlar kazanmasında oldukça etkili olmuştur. Şüphesiz bu oluşumun içersinde açıklayamadığımız birçok gizem yer almaktadır (Özarslan, vd. ). Çalışmamıza konu olan dokuz dolanmak deyiminde ge- çen dokuz sayısı da çeşitli mitolojilerde, dinlerde ve kültürlerde özel bir önem atfedilen sayılardandır. Dokuz sayısı tek basamaklı sayıların en büyüğüdür. Bu yönüyle çokluk ifade eder. Mitolojik inanç sistemlerin- de, İslami kültürde ve diğer birçok kültürde gökyüzünün dokuz kattan 4 * Osmanlıda Batlamyos sisteminden hareketle yıldızların insan ve toplum hayatı üzerin- deki etkisine dair inançlar şekillenmiştir. Bu sisteme göre Dünya kâinatın merkeziydi ve felekler iç içe geçmiş soğan zarları gibi dünyayı çevreliyordu. Dünya göğünden başlayarak yedi gezegen yedi feleğin gezegeniydi. Bunlar sırasıyla Ay, Utarit, Zühre, Güneş, Mirrih, Müşteri, Zühal, sabit yıldızlar ve burçlar (felek-i sevâbit) ile onların en üstünde bulunan Atlas feleği idi. Atlas en üstte olduğundan felek-i a’zam, felekü’l-eflâk gibi adlarla da anılırdı. İslam bilginleri sekizinci feleğe Kürsî, dokuzuncuya da Arş demişlerdir. Atlas feleğinin altındaki felekler batıdan doğuya devrederlerken Atlas fe- leği doğudan batıya doğru devreder ve her devrini yirmi dört saatte tamamlar. Atlas feleği tarafından kendi istikametleri dışında devretmeye zorlanan sekiz felekte bulunan yıldızlar dünya ve insan hayatı üzerinde değişken, olumlu ve olumsuz etkiler oluşturur (Pala, ; ). 48 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” oluştuğuna inanılır. Dokuz dolanmak deyimi de gerek çokluk anlamı ve göğün katları ile olan ilişkisi açısından klasik Türk şiiri beyitlerinde çokça yer almıştır. Şairler bu deyimi sevgili-âşık ilişkisi çerçevesinde gökyüzü, güneş ve ayın deveranını değişik hayallerle süsleyerek beyit- lerinde işlemişlerdir. Gökyüzü, ay ve güneş sevgiliyi görebilmek için ya da sevgilinin güzelliği karşısında hayran kaldıkları için dokuz dolan- mıştır. Yine âşığın yükselen ahları göğü dokuz dolanıp durmuştur. Sev- gili-âşık ilişkisi ile kozmolojik hadiseler bağlamında dokuz dolanmak deyiminin diğer kavramlarla ilişkisi de göz önünde bulundurulduğunda deyimin iki anlam katmanına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Birinci an- lam katmanında “en ince ayrıntısına kadar aramak”, “bulmak için ça- balamak”, “bakmadık yer bırakmamak” anlamları öne çıkarken ikinci anlam katmanında deyimin “yerinde duramamak”, “heyecan ve korku içerisinde gezinmek”, “dolanıp durmak”, “ne yapacağını bilememek”, “deliler gibi dolanıp durmak” anlamlarını karşılamak için metinlerde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 49 Kaynaklar AK, C. (). (Haz.). Bağdatlı Rûhî Divanı Karşılaştırmalı Metin I-II., Bursa: Uludağ Üniversitesi Yayınları. AKARSU, K. () (Haz.), Rumelili Za’îfî Dîvânı (Tenkidli Metin), An- kara: Berikan Yayınevi. AKSOY, Ö. A. (). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, c. II, İstanbul: TDK Yay. AKSOYAK, İ. H. (). (Haz.). Gelibolulu Mustafa Âlî Dîvânı, https:// funduszeue.info,gelibolulu-mustafa-ali-divanipdf. pdf?0 (). AVŞAR, Z. (). (Haz.). Revânî Dîvânı, funduszeue.info ti/,funduszeue.info?0 () AYDEMİR, Y. (). (Haz.). Ravzî Dîvânı, funduszeue.info lenti/,funduszeue.info?0 (). BAYAT, F. (a). Türk Mitolojik Sistemi 1, İstanbul: Ötüken Yayınları. BAYAT, F. (b). Türk Mitolojik Sistemi II, İstanbul: Ötüken Yayınları. BEYZADEOĞLU, S.; GÜRGENDERELİ, M. (). Armağan, Edirneli Ahmed Badi Efendi (Divan Şiirinde Atasözü ve Deyimler), Harvard Üniversitesi Doğu İlleri ve Medeniyetleri Edebiyatlarının Kaynak- ları Serisi. COŞAR, M. (). “Alevi-Bektaşi Kültüründe Sayılara Yüklenen Terim Değeri”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Araştırma Dergisi, /60, s. ÇAVUŞOĞLU, M. (). (Haz.). Yahyâ Bey, Dîvan, İstanbul: Edebiyat Fak. Basımevi. ÇAVUŞOĞLU, M-TANYERİ, M. A. (). Hayretî Dîvanı, İstanbul: İs- tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. ÇORUHLU, Y. (). Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul: Kabalcı Yayıncılık. ÇOTUKSÖKEN, Y. (). Türkçe Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, İstan- bul: Toroslu Kitaplığı. DİLÇİN, C. (). Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Ya- yınları. DOĞANAY, A. (). Türkçe Deyimler Sözlüğü, Ankara: Ece Matbaası. 50 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” DURBİLMEZ, B. (). Nahçıvan Türk Halk İnanışlarında Mitolojik Sa- yılar, Turkish Studies, Volume 3/6 Fall, s. DURBİLMEZ, B. (). Batı Trakya Türk Halk Kültüründe Mitolojik Sayılar, Zeitschrift für die Welt der Türken, Vol. 3, No. 1, s. ELIADE, M. (). Dinler Tarihi, (çev.) Mustafa Ünal, Konya: Serhat Kitabevi. ELIADE, M. (). Şamanizm, Ankara: İmge Kitabevi. ERCAN, Ö. (). (Haz.). Peşteli Hisâlî Dîvânı Tahlili (İnceleme-Metin), Doktora Tezi, Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ERDOĞAN M. (). (Haz.). Bursalı Rahmî Dîvânı, funduszeue.info funduszeue.info,funduszeue.info?0 (). ERGİN, M. (). Türk Dil Bilgisi, İstanbul: Bayrak Basım/Yayın/Tanı- tım. EYÜBOĞLU E. Kemal (), On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler II, Deyimler-(Tâbirler), İstanbul: Do- ğan Kardeş Matbaacılık. EYÜBOĞLU, İ. Z. (). Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İstanbul: Sos- yal Yayınlar. GÜLENSOY, T. (). Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. GÜNŞEN, A. (). Gizli Dil Açısından Alevîlik-Bektaşîlik Erkân ve Deyimlerine Bir Bakış, Turkish Studies, Volume 2/2 Spring, s. HARMANCI, E. (t.y.). Süheylî Dîvânı, funduszeue.info Eklenti/,funduszeue.info?0 (). İZBUDAK, V. (). Atalar Sözü, İstanbul: Devlet Basımevi. KAÇALİN, M. S. (t.y.). (Haz.), Âhî Dîvânı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, (e-kitap) http:// funduszeue.info, (). KAVRUK, H., SELÇUK, B. (). (Haz.). Filibeli Vecdî Dîvânı, htt- ps://funduszeue.info,funduszeue.info?0 (). KAYA, B. A. (). Atasözleri ve Deyimlerin Dîvân Şiirinde Kullanımı ile Dîvânların Bu Söz Varlıklarımız Bakımından Önemi, Divan Ede- biyatı Araştırmaları Dergisi, 6, ss. Dr. Öğr. Üyesi Murat KEKLİK 51 KIRBIYIK, M. (). (Haz.). Kâtib-zâde Sâkıb Dîvânı, https://eki- funduszeue.info,funduszeue.info?0 () Kutsal Kitap (). Yeni Dünya Çevirisi, Watchtower Bıble And Tract Society Of New York. KÜÇÜK, S. (). (Haz.). Bâkî Divanı Tenkitli Basım, Ankara: TDK Ya- yınları. KÜÇÜK, M. A. ().Türk Destanlarında “Sayı” Motifinin Dinî Yansı- maları, Gazi Türkiyat, Güz / MENGİ, M. (). (Haz.) Mesîhî Dîvânı, Ankara: Atatürk Kültür Merke- zi Yayınları. OKUYUCU, C. (). (Haz.). Cinânî Hayatı ve Eserleri Divanının Ten- kidli Metni, Ankara: TDKYayınları. ÖGEL, B. (). Türk Mitolojisi, I. Cilt, Ankara: AKDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları. ÖZARSLAN, M. vd. (). Şark Dünya Görüşüne Göre Kutsal Sayıla- rın Oluşumu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 54, 2, PALA, İ. (). Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, İstanbul: Kapı Yayın- ları. PARLATIR, İ. (). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü II Deyimler, Anka- ra: Yargı Yayınevi. RAYMAN, H. (). Yunus Emre’de Sayısal Formeller, Fırat Üniversite- si Dergisi (Sosyal Bilimleri) 5 (2) ss. SARAÇ, M. A. Y. (t.y.). Emrî Dîvânı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, (e-ki- tap) funduszeue.info, (). SARAÇBAŞI, M. E. (), Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü, I-II, İstanbul: YKY. SCHİMMEL, A. (). Sayıların Gizemi, (Çev.). Küpüşoğlu M., İstan- bul: Kabalcı Yayınevi. ŞENTÜRK, A. (). Manzum Metinler Işığında Bir Kalender Dervişi- nin Profili, Turkish Studies, Volume 10/8 Spring, ss. TANRIBUYURDU, G. (t.y.). (Haz.), Kalkandelenli Mu’îdî Dîvânı, http:// funduszeue.info funduszeue.info (). 52 DOKUZ SAYISI VE BEYİTLER IŞIĞINDA “DOKUZ DOLANMAK” TAŞTEKİN, A. (). Türkçe’deki Sayma Sayılarının Kökeni Üzerine Bir Değerlendirme, UHİVE, S. 11, s. TIETZE, A. (). Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, İstan- bul-Wien: Simurg Yayınları. ÜST, S. (). (Haz.). Edirneli Nazmî Dîvânı (İnceleme-Metin), Kültür ve Turizm Bakanlığı, funduszeue.info, ( ). UYANIKER, N. (). Pervâne Beg Mecmuasının İlk Yüz Varağında (1a - b) Halk Kültürü İle İlgili Unsurlar, Yayınlanmamış Yüksek Li- sans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü: Ankara. ZÜLFE, Ö. (). (Haz.), Yakînî Divanı (İnceleme-Metin ve Çeviri-A- çıklamalar-Sözlük),(funduszeue.info),funduszeue.info dir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/DIVANLAR/yakini_funduszeue.info (). funduszeue.info mek (Erişim tarihi: ) funduszeue.info (Erişim tarihi: ) funduszeue.info (Erişim tarihi: ) funduszeue.info (Erişim tarihi: ) funduszeue.info [])

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası