kürtçe agıt türküler / Zara - Ağıt (Kürtçe) Süper - Vidéo Dailymotion

Kürtçe Agıt Türküler

kürtçe agıt türküler

Atatürk'e 80 yıl önce Kürtçe şarkı yazılmış

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Van Gölü Çevresi Tarihi Eserler ve Kültür Değerlerini Araştırma Merkezi Müdürü Murat Oto, TRT arşivlerinde, Van’da 80 yıl önce Atatürk için övgü dolu sözlerle yazılmış Kürtçe şarkıyı ortaya çıkardı. Şarkının, Gürpınar’ın Yoldüştü Köyü’de yaşamış Semut Elmas tarafından yazıldığını belirten Oto, "Hazırlayacağım kitap için Van Türkülerini araştırırken, TRT’nin arşivlerinden bu şarkıyı buldum" dedi.

Van türkülerinin yer aldığı bir kitap hazırlığı için araştırma sürdürdüğünü belirten Öğretim Görevlisi Oto, Kürtçe şarkıyı, TRT kayıtlarını araştırırken yılında Muammer Sun ve Cenan Akın tarafından hazırlanan ’Birinci folklor derlemesi’ adlı çalışmanın kayıtları arasında bulduğunu söyledi. Öğretim Görevlisi Oto şunları anlattı:
"Bu kitabı çıkartmaya karar verdikten sonra ilgili tüm kurumların ve kişilerin arşivlerini araştırmaya başladım. Bunlardan biri de TRT’nin yılında yaptırmış olduğu ’Birinci Folklor Derlemesi’ adlı çalışmaydı. Bu çalışmada türkü kaydı yapılmıştı. Bunlardan biri de bu türküydü. Atütürk’e Kürtçe yakılan bir ağıt olması itibariyle bana ilginç gelmişti. Bu türkü, Ali ve Babacan Elmas adlı iki amcaoğlu tarafından söylenmiş. Babalarından duydukları türküyü söylemişler ve bu da yılında kaydedilmiş."

’ODAM KİREÇ TUTMUYOR’ DA VAN TÜRKÜSÜ
Öğretim Görevlisi Oto, Van Türküleri ile ilgili yazmakta olduğu kitabında bu türkünün de yer alacağını belirtti. Toplam türküyü araştırdığını, bunlardan sözlü ezginin Van’a ait olduğunu saptadığını belirten Oto, ikinci kitabında da uzun havalar, halk oyunları ve Kürtçe ezgilere yer vereceğini söyledi. Öğretim Görevlisi Murat Oto, Van türkülerini araştırırken, yıllardır dillerde olan ’Odam Kireç tutmuyor’ türküsünün de Van’a ait olduğunu ortaya çıkardığını söyledi.

ATATÜRK TÜRKÜSÜ’NÜN SÖZLERİ

Kemale (Kemal)

Kemale Kemale vere le le (Kemal iyi adamdır, gelin)

Muhsıne cemale vere le le (Yüzü, cemali çok güzeldir, gelin)

Beşire me tağle vere le le (Halkın yüzü ekşi (asık), gelin)

Hude Kemal heşti vere le le (Allah Kemali bağışlasın, gelin)

Ankere runişti vere le le (Ankara’da oturdu, gelin)

Sed vanji kuşti vere le le (Onlardan yüz tanesini öldürdü, gelin)

Kemal hate Van’e vere le le (Kemal Van’a geldi, gelin)

Kemal babe meye vere le le (Kemal bizim babamızdır, gelin)

Şepke da seremeye vere le le (Şapkayı kafamıza bıraktırdı, gelin)

Kemal e İsmet’e vere le le (Kemal ile İsmet’i var, gelin)

(Dünyaya Cumhuriyet’i ilan ettiler, gelin)

DHA 

AĞITLAR

Genellikle ölü ardından söylenen ağıtların özellikle genç yaşında, yiğit iken ölenler için söylenenlerine daha çok rastlanır. Bunlar kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa söylenir gider. Bazıları da düzenli olmadığı için unu­tulur.

Gürün’de bir hayli ağıtçı kadın mevcut olup bunlardan tespit edebildiklerimiz şunlardır: Yuva Köyü’nden Döndü Tatar, Naze Gürbüz, Güssü Akkaya, Celal Elmalı, İbrahim Hasan Alıçlıdağ; Beypınar Köyü’nden Ayşe Fatma Dalgıç, Didar Öz, Raziye Arslan, Nuri Arslan, Arif Koç; Yılanhüyük Köyü’nden Hacı Ali Şahin, İmmi Tunç, Zeliha Şahin ve Reşadiye Köyü’nden Hüseyin Koç.

Gürün’de şimdiye kadar unutulmamış can yakan, yürek dağlayan ağıtların başında,  Akdereli Cemal’in Ağıdı, Elif Gelin’in Ağıdı, Senem Kızın Ağıdı, Hamza’nın Ağıdı, Acer Hasan’ın Ağıdı, Medik Kızın Ağıdı ve Ömer’in Ağıdı gelir. Bu ağıtlardan en çok bilineni Yazyurdu'nda (Celkenyurt) vurulan Ömer’e yakılan ağıttır. Ömer’in ağıdı günümüzde radyo, televizyon ve kasetlerde çalınıp söylenmektedir.

ÖMER'IN AĞIDI

Ri­vayete göre; Ömer, köyünün yiğit, güçlü bir gencidir. Arka ayaklarından mandayı koyun gibi sürerek götürdüğü söylenir. K. Maraş’ın Afşin İlçesi’nin Kerevin Köyü’nden Şeyh Hamit Ağanın kızı Dudu ile nişanlanır. Yarpuz(Afşin) ağalarından Hacı beyin oğlu Hüseyin Ağa da, Dudu’ya vurgundur.  Ömer, nişanlısını kaçıran Hüseyin Ağa’yı, askere giderken Nurhak dağları eteğinde, Kısık yolu diye anılan Keklikpınarı mevkiinde jandarma sevkıyatını basarak vurur ve Göğdeli Dağına çıkar.  Zamanın hükümeti, Askeri birliğe saldırmak suçundan hakkında "Vur Emri" çıkartır.

Ömer, günlerinin çoğunu Göğdeli Dağı’nda ve komşu köy Börklü (Kandıralık)’de geçirmektedir. Zaman zamanda köyüne gelip gitmektedir. Ömer’in köyde olduğu birçok zamanı jandarma aslında çok iyi bilmekte ancak görmezden gelmektedir. Bu görmezden gelmenin nedeni, Nahiye Müdürünün, Ömer’in amcası oğlu Hüseyin Efendinin evinde oturması ailenin yüksek maddi gücüdür.  Amcazade Hüseyin Efendinin gerek arazi paylaşımı gerekse de Ömer’in yükselen efsanesi nedeniyle Mıstık kişilerle arası bozulduktan sonra, Nahiye Müdürü ve jandarma komutanına yaptığı baskılar, çevrenin Nahiye Müdürüne taşıdığı birtakım çirkin dedikodular Ömer’in vur emrinin önünü açar. Nahiye Müdürünün Reşat Kömürlü adında bir tahrirat kâtibi ile evli Zarif adında bir kızı bulunmaktadır. Köylüler Zarif’in Ömer’e tutkun olduğuna inanmaktadır.

Ömer köye döndüğü bir gün Zarif’in yoncalığın yanından bir kucak ot biçtiğini ve hayvanına götürdüğünü görür. Zarif’i yakalar ve bir tokat atar. Öfkesinin boşalması ne yazık ki yanlış bir kişinin üzerine olmaktadır. Zarif babasına gider. Durumu anlatır. Nahiye Müdürü Ömer’in amcaoğlu Acer Ali’yi çağırarak Ömer’i vurmaları için yardım etmesini ister. Acer Ali kabul eder. Ömer vurulursa arazi uyuşmazlığında karşılarına dikilecek kimse kalmayacaktır. Nahiye Müdürü jandarmayı çağırarak infaz için emir verir.

Amcaları tarafından saklanan Ömer, yılının Ağustos bir rivayete göre Ekim ayında Yazyurdu (Celkenyurt) Köyü’nün Yoncalık mevkiinde, kendi ağıllarının önünde çeşmede elini yıkarken, başka bir rivayete göre sabah namazını bitirip kalkarken, Nahiye Müdürü ve Jandarma Komutanlığı ile birlikte amcaoğlu Acer Ali’nin ahırında kurulan pusuda Kayserili Hakkı Çavuş tarafından beyninden vurularak öldürülür.

Kız kardeşi Yeter, beyni patlamış Ömer’i bir gün boyunca dizinde yatırır. Ağlar ve arkasından Ömer’in yüzyıllarca yankılanacak şu ağıdını söyler.  Ancak ağıdın sözleri bazı kaynaklarda farklı şekilde yazılmaktadır.

 

ÖMER'IN AĞIDI

 

Yoncalığın cılga yolu

Gide gide kavuşuyor

Seni vuran candarmalar

İlvanınan savuşuyor.

Öle öle bacın ö1e

Sensiz bacın ne gün göre

Pelerin aldım başıma

Canımı aldım dişime

Kimselere görünmezdim

Candarma geldi karşıma

(Nakarat)

 

Sabahınan bir kuş öter

O da dağların çiğeni

Aslı Bozok'ludur ama

Kendi Hayvalı yeğeni

(Nakarat)

 

Yüce dağın kırcısıyım

Boz koyunun bercisiyim

Gazeteye ilan verin,

Ben Ömer'in bacısıyım

(Nakarat)

 

Kardeşinin adı Arif

Aslını edemem tarif

Aslanımı seviyormuş

Şu Müdürün kızı Zarif

(Nakarat)

 

Sizin ergen bizim ergen

Yoncalığa olmuş sergen

Hiç mi bunun kimsesi yok

Üstüne örtmemiş yorgan

(Nakarat)

 

İndim geldim çaldan çala

Arif küçük bilmez halden

Omar edem vurulunca

Bülbül figan etti daldan.

(Nakarat)

 

Sabahınan sabahınan

Kahve gelir tabağınan

Yeter bacın gurban gardaş

Kucağında bebeğinen

(Nakarat)

 

Gövdelinin boz dumanı

Hükümet bilmez âmânı

Ben kardaşı yolcu eyledim

Ot biçme orak zamanı

(Nakarat)

Bacısının adı Ayşe

Kan bulaşmış çatık kaşa

Gâvurmuş, gâvur Hakkı

Nişan almış altın dişe

       (Nakarat)

 

Yatağa da vurdum koyun

Emmilerde oldu oyun

Koştum Yoncalığa indim

Akıyor kan ile beyin

 (Nakarat)

 

KARADORUK KÖYÜ’NDEN ELİF GELİN’İN AĞIDI

Sıra sıra oturanlar,

Salacasını götürenler

Âdetimiz böyle miydi?

Beni gelin getirenler.

Kır atım kim bağlasın

Zavallı Elif ağlasın

Ünü yerlerde kalmasın

Beni gelin getirenler

Ağlasın ağa babası,

Yıkılsın evi obası.

Kavlimiz böyle miydi?

Ak saçlı yiğit anası.

 

AKDERELİ CEMAL’İN AĞIDI

 

Yanını vermiş kayaya

Uykusu gelmiş uyuya

Öldürmeye öldürdünüz

Niye attınız kuyuya.

Kapımızın önü kaya

Kayadan bakarlar ay’a

Cemalimi öldürmüşler

Sarı lira saya saya

Kapımızın önü bahça

Bahçeye de konar sahça,

Eller ölüsüne ağlar

Ben açarım kanlı bohça.

 

Hasan Uzun’a Ağıt

Evvel anlatayım kendi derdimi

Toz, duman bürümüş baba yurdumu

O yana gidersem özüm yanıyor

Ben bilirim o ölümün derdini

Kadir cahil, petrolünde duruyor

Nurhan gelin dizlerine vuruyor

Borcun çoğusa sata savaydın

Hiç kimsen yok mudur yardım etmiyor

Baban Arap ata biner

Köye gelir bize iner

Senin gençliğine oldu

Bir gün bu acıda diner

Gürün'de mahşere döndü

Duyan dostlar sana yandı

Servetin ver borcun öde

Hepisi ortada kaldı

Bacıların kan ağlıyor

Eşin karalar bağlıyor

O tarafa bakamıyom

İnan yüreğim yanıyor

Nerde kapına gelenler

Nerede muhtaç olanlar

Hiç kimseden fayda yoktur

Kalmamış iyilik bilenler

Medine dedi bunları

Çok çektim acı günleri

Ele ayağa düşmeyim

Gayrı ömrümün sonları

                           Medine Kayapınar[1]

 

[1] Gürün Postası Gazetesi, Haziran , Sayfa 11

 

TÜRKÜLER

 Gürün’ün zengin türkü kültürü ne yazık ki derlenmediği ve notaya alınmadığı için henüz ortaya çıkarılamamıştır. Bu konuyu geleceğin türkü derleyicilerine bırakarak tespit edebildiğimiz şu Gürün türkülerini sıralamakla yetiniyoruz. [1] 

1. Ağlamaya Başladım, Gürünlü Âşık Gülhani

2. Aklıma Gelmezdi, Gürünlü Âşık Gülhani

3. Demiş (Hakkâri’nin Çopur Yüzlü), Gürünlü Âşık Gülhani

4. Kaldı (Çok Ağladım),   Gürünlü Âşık Gülhani

5. Perişanım (Yar İntizar Etti), Gürünlü Âşık Gülhani

6. Sevgilim (Gözümün Çırası), Gürünlü Âşık Gülhani

7. Yedi Beni (Etim Gitti Kemik Kaldı), Gürünlü Âşık Gülhani

8. Bu Kavak Meşe Kavak, Erol Karadere

9. Dut Ağacı Dut Verir,  Semiha Akdemir

Gurbet Yolcuları, Erşani Yiğittürk

Gürünüm (Senden Uzak), Erşani Yiğittürk

Hacı Mehmet Efendi, Erşani Yiğittürk

Şen Ol Gürünüm, Erşani Yiğittürk

Turgut Yalçın Dedi ki, Erşani Yiğittürk

Yoncalığın Cılga Yolu (Uzun Hava)

 

    Aklıma Gelmezdi [2]

 

Terkedip köyümü gurbet ellerde

Kalacağım hiç aklıma gelmezdi

Bir gonca misali susuz çöllerde

Solacağım hiç aklıma gelmezdi

 

Kader talih bırakmadı peşimi

Ok attılar hedef ettim döşümü

O taştan bu taşa dertli başımı

Çalacağım hiç aklıma gelmezdi

 

Ne ümitle yüklemiştim göçümü 

Bir kimseye dökemedim içimi

Ah çekerek tutam tutam saçımı

Yolacağım hiç aklıma gelmezdi

 

Yaz baharda seller ile yarışan

Gözyaşımdır ummanlara karışan

Gülhani’yim böyle perde perişan 

Olacağım hiç aklıma gelmezdi

                          Gürünlü Âşık Gülhani

 

 

 

Bu Kavak Meşe Kavak[3]

Bu kavak meşe kavak

Dalların döşe kavak

Yar dibinde uyumuş

Sen binler yaşa kavak

 

Kavak kavaktan uzun

Sevdiğim iki gözüm

Gelip halim sormadı

Yare var bir çift sözüm

 

Kavak uzanır gider

Dalı bezenir gider

Sevda çekmeyen kızın

Ömrü uzanır gider

                        Erol Karadere

 

 

Şenol Gürünüm[4]

 

Meyve yüklü dallar, bülbül ötüşür,

Bağınla, bahçenle, şen ol Gürün’üm,

Sende olsan belki gönlüm yatışır,

Bağınla bahçenle şen ol Gürün’üm.

 

Etiler mi kurmuş daha mı evvel,

Seni tanıtmaktır, olanca emel,

Gel kardeşim, artık vatanına gel,

Artık meyve yüklü dal ol Gürün’üm.

 

Gökpınar’ım, manzarası hoş olur,

Terz’oğlunda, renk renk mermer taş olur,

Lahana dürülür, güzün baş olur,

Misket elmasıyla al ol Gürün’üm

 

Sebze-meyveler her ne olsa yetişir,

Bülbül sesi, su sesine katışır,

Tutuşur da deli gönlüm tutuşur,

Arının yaptığı bal ol Gürün’üm.

                                        Ersani Yiğittürk  

 

[1]seafoodplus.info

[2]a.g.s.

[3]seafoodplus.info ve seafoodplus.info

[4]a.g.s.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir