zincirleme kazada sorumluluk / KAZA SONRASI OLUŞAN DEĞER KAYBI İÇİN SORUMLULUK | Avukat Ferhat Kule

Zincirleme Kazada Sorumluluk

zincirleme kazada sorumluluk

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2017 / 760

          KARAR NO : 2018 / 5

          KARAR TR   : 29.1.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı      : M.S. G.

                      K.G.

Vekili         : Av. M.M.Ö.

 Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

 Vekilleri    : Av. İ.K., Av.Z. Ö.

 

O L A Y        : 1-Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkili M. S. G.248,00 TL olarak saptandığını,  ayrıca müvekkili K. G.’in kolunun kırılmasından ötürü, sebepsiz yere acı çektiğini, işinden de mahrum kaldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması ile şimdilik 10.000,00TL ve maddi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 31/01/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca müvekkili Kafiye Güner için 15.000,00 manevi tazminatın davalıdan alınması istemiyle 14.3.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 25.12.2014 gün ve E:2014/125, K:2014/561 sayı ile, “(…) DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, BK. 41. Maddesi uyarınca açılmış haksız fiil sonucu oluşan maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde idaresindeki 33 … 77 plaka sayılı özel aracı ile seyir halinde iken Mersin-Adana otobanında bariyerlerdeki açıklıktan giren hayvana çarpmamak için direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, kaza yaptığını, eşinin kolunun kırıldığını, kendisinin kazada kusurlu olmadığını, Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/7 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırdığını, araçtaki hasarın 40.248,00 TL olduğunu, şimdilik 10.000 TL manevi tazminat, eşi K.nin kaza nedeniyle psikolojisinin bozulduğundan 15.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarının Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşik içtihatlarının yine Yargıtay uygulamalarında idarenin plan ve projeye bağlı kamu hizmetinin yürütülmesi amacı ile yapılan haksız eylem niteliğinde bulunan uygulamalar sonucunda oluşan zararların idare mahkemesinde görülmesi gerektiği, yine 10/01/2009-1715 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında da kamu kurumu niteliğinde kuruluşlarca verilen plan projesine göre yol yapılması nedeniyle oluşan zararlardan idari karar sonucunda oluşan zararların idari eylemlerden kaynaklandığı, bu tür taleplerin 2577 sayılı yasanın 2. maddesine göre tam yargı davası olarak idare mahkemesinin bakmasının gerektiği anlaşılmakla davanın idari işlemden kaynaklandığı, 6100 sayılı HUMK. 3. maddesi uyarınca 16/01/2012 tarihinde Anayasa mahkemesince iptal edildiği, idarenin sorumlu olduğu hükmünün iptal edilmesi nedeniyle her türlü maddi ve manevi zarara ilişkin taleplerin idareden tahsili ile Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılacağı, hükmünün iptal edilmesi nedeniyle davalı idarenin sorumluluğunda olan otobanda meydana gelen kaza nedeniyle idare aleyhine açılacak davaya bakmanın idari yargının görev alanında kaldığı görülmekle mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1-Davanın İdari İşlemden kaynaklandığı anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine, İdare mahkemesinin görevli olduğunun tespitine…” karar vermiş,  temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince,  18.6.2015 gün ve E:2015/9163, K:2015/8935 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez; 1.000,00TL maddi, 15.000,00TL manevi tazminat istemiyle 31.8.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 2.İdare Mahkemesi;  28.9.2016 gün ve E:2015/1301, K:2016/1245 sayı ile, 2577 sayılı Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Adana İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiş; dosyanın gönderildiği Adana 3.İdare Mahkemesi;  22.11.2016 gün ve E:2016/1316, K:2016/1432 sayı ile,  2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Gaziantep İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

GAZİANTEP 1.İDARE MAHKEMESİ; 16.10.2017 gün ve E:2016/1776 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1.maddesinde; Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; 2. maddesinde; bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun 3. maddesinde de trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar karayolu olarak tanımlanmıştır.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; geçici 21. maddesinde ise “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” hükümleri yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların E/90 karayolu üzerinde seyir halinde iken meydana gelen trafik kazası neticesinde oluştuğu ileri sürülen 1.000,00.-TL maddi ve 15.000,00.-TL manevi zararın olayda hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülen davalı idarelerden, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.

2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: (…)

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 11.4.2016 tarih ve E:2016/163, K: 2016/210 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin görevine girmeyen ve Mersin 4.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilen bu davada, görevli mahkemenin belirlenmesi için Mersin 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/125 sayılı dava dosyasının belirtilen Mahkeme'den temin edilerek, söz konusu dosyanın ve bu dosyanın 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanun'un 19.maddesi hükümleri uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 29.1.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucu uğradığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, 31/01/2014 tarihinde, davacılardan M. S. G.’in sevk ve idaresindeki 33 … 77 plakalı aracıyla E 90 otoyolu üzerinde  seyir halindeyken, otoyola  küçükbaş hayvanların girdiği, hayvanlara çarpmamak için çaba harcayan sürücünün aracın kontrolünü kaybettiği, meydana gelen kazada maddi zararın yanında, araçta bulunan diğer davacı K. G.’in kolunun kırıldığı; kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin  sorumluluğunun bulunduğu iddia edilerek; uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur.Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Mersin 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 25.12.2014 gün ve E:2014/125, K:2014/561 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Mersin 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 25.12.2014 gün ve E:2014/125, K:2014/561 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 29.1.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                               KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 29.1.2018 

 

 

                                                         ÜYE

                                            Turgay Tuncay VARLI

 

 

Önemliilgili mevzuat

Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri:

Madde 7 - Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır :
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996-4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek,karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak,
---------------
(1) Bu maddenin numarası, 17/10/1996 tarih ve 4199 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile (12) olarak teselsül ettirilmiştir.

i) Araçların ağırlık kontrollerini yapmak veya yaptırmak (1) ve aykırı görülen hususlar hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek,
j) (Değişik:17/10/1996 -4199/5 md.)
Tescile bağlı araçların muayenelerini yapmak veya yaptırmak ve bu Kanunun 13, 14, 16,17, 18, 35, 47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)

Belediye trafik birimleri,görev ve yetkileri:

Madde 10 - (Değişik: 18/1/1985 - KHK 245/3 md.; aynen kabul: 28/3/1985 - 3176/3 md.)
Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür.
a) Kuruluş
Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü,şefliği veya memurluğu kurulur.
b) Görev ve yetkiler
1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak,
2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak,
3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek,
4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak,
5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak,
6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak,
7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.

Madde 12 - (Değişik: 17/10/1996 - 4199/7 md.)
İl ve İlçe Trafik Komisyonlarının kuruluşu ile görev ve yetkileri:
a) Kuruluş:
İl sınırları içinde mahalli ihtiyaç ve şartlara göre trafik düzeni ve güvenliği bakımından Yönetmelikte gösterilen konular ve esaslar çerçevesinde, illerde vali veya yardımcısının başkanlığında, belediye, emniyet, jandarma, milli eğitim, karayolları ve Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonuna bağlı ilgili odanın temsilcileri; Valilikçe uygun görülen trafikle ilgili üniversite, oda, vakıf ve kamuya yararlı dernek veya kuruluşların birer temsilcisinden oluşan İl Trafik Komisyonu, ilçelerde kaymakamın başkanlığında, aynı kuruluşların yöneticileri veya görevlendirecekleri temsilcilerinin katıldığı İlçe Trafik Komisyonu kurulur.
Kuruldaki üniversite, vakıf ve kamuya yararlı dernek veya kuruluşların temsilcilerinin toplam sayısı 3'ü geçemez.
Kuruluşu bulunan yerler hariç, İlçe Trafik Komisyonlarına karayolları temsilcisinin katılması zorunlu değildir.
Gündem konuları vali veya kaymakamlar tarafından belirlenir. Bu komisyonlara, oy hakkı olmaksızın görüşleri alınmak üzere, diğer kuruluş temsilcileri de çağrılabilir. Kararlar oy çokluğu ile alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu
taraf çoğunluk sayılır. İl Trafik Komisyonu kararları valinin onayı ile yürürlüğe girer. İl ve İlçe Trafik Komisyonu kararlarını bütün resmi ve özel kuruluşlar uygulamakla yükümlüdür. İlçe Trafik Komisyonu kararları, İl Trafik Komisyonunca incelenip vali tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.
b) Görev ve yetkiler:
1. İl sınırları içinde mahalli ihtiyaç ve şartlara göre trafik düzeni ve güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak,
2. Trafiğin düzenli bir şekilde akımını sağlamak bakımından alt yapı hizmetleri ile ilgili tedbirleri almak, trafikle ilgili sorunları çözümlemek, bütün ülkeyi ilgilendiren Trafik Güvenliği Yüksek Kurulunun müdahalesini gerektiren hususları İçişleri Bakanlığına iletmek.
----------------
(1) 330 sayılı KHK'nin 2 nci maddesi ile gelen ek fıkra;sözkonusu KHK'yi değiştirerek kabul eden 31/10/1990 tarih ve 3672 sayılı Kanunda yer almadığı için metinden çıkarılmıştır.

3. Karayolu taşımacılığına ait mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, trafik düzeni ve güvenliği yönünden belediye sınırları içinde ticari amaçla çalıştırılacak yolcu ve yük taşıtları ile motorsuz taşıtların çalışma şekil ve şartları, çalıştırılabileceği yerler ile güzergahlarını tespit etmek ve sayılarını belirlemek,
4. Gerçek ve tüzelkişiler ile resmi ve özel kurum ve kuruluşlara ait otopark olmaya müsait boş alan, arazi ve arsaları geçici otopark yeri olarak ilan etmek ve bunların sahiplerine veya üçüncü kişilere işletilmesi için izin vermek,
5. Bu Kanunla ve diğer mevzuatla verilen görevleri yapm

Madde 51 - Sürücüler,aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar.

Madde 52 - Sürücüler:
a) Kavşaklara yaklaşırken,dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,
b) Hızlarını,kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine,görüş,yol,hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak,
c) Diğer bir aracı izlerken yukarıdaki fıkrada belirlenen durumları göz önünde tutarak güvenli bir mesafe bırakmak,
d) Kol ve grup halinde araç kullananlar,araçları arasında yönetmelikte belirtilen esaslara uygun olarak diğer araçların güvenle girebilecekleri açıklıklar bulundurmak,
Zorundadırlar.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayan sürücüler 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

Işıkların kullanılması:
Madde 64 - Araçların sürülmesi sırasındaki zorunluluk ve yasaklar aşağıda gösterilmiştir.
a) Zorunluluklar:
1. (Değişik: 17/10/1996 - 4199 - 24 md.) Yerleşim birimleri dışındaki karayollarında geceleri seyrederken, yeterince aydınlatılmamış tünellere girerken, benzeri yer ve hallerde uzağı gösteren ışıkların yakılması,
2. (Değişik: 17/10/1996 - 4199 - 24 md.) Geceleri, yerleşim birimleri dışında karayollarındaki karşılaşmalarda, bir aracı takip ederken, bir aracı geçerken yan yana gelinceye kadar ve yerleşim birimleri içinde, gündüzleri ise görüşü azaltan sisli, yağışlı ve benzeri havalarda yakını gösteren ışıkların yakılması,
3. Kuyruk (arka kenar) ışıklarının uzağı veya yakını gösteren ışıklar veya sis ışıkları ile birlikte kullanılması,
Zorunludur.

Trafik Kazaları
Trafik kazalarına karışanlar ile ilgili kurallar:
Madde 81 - Trafik kazalarına karışanlar:
a) Hareket halinde iseler trafik için ek bir tehlike yaratmayacak şekilde hemen durmak, kaza mahallinde trafik güvenliği için gereken tedbirleri almak,
b) Kazada ölen, yaralanan veya maddi hasar var ise bu kaza trafiği,can ve mal güvenliğini etkilemiyorsa,sorumluluğun saptanmasında yararlı olacak kanıt ve izler dahil, kaza yerindeki durumu değiştirmemek,
c) Kazaya karışan kişiler tarafından istendiği takdirde kimliğini, adresini,sürücü ve trafik belgesi ile sigorta poliçe tarih ve numarasını bildirmek ve göstermek,
d) Kazayı; yetkili ve görevli memurlara bildirmek, bunlar gelinceye kadar veya bunların iznini almadan kaza yerinden ayrılmamak,
e) Sürücüsü,mal sahibi veya ilgili kişilerin bulunmadığı sırada araç, eşya veya yüklere zarar veren sürücüler, zarar verdikleri araç, eşya veya mülkün sahibini veya ilgili kişileri bulmak, ilgilileri bulamadıkları takdirde durumu tespit etmek ve zarar verilen şey üzerine yazılı bilgi bırakmak, ilgili zabıtaya en kısa zamanda bilgi vermek,
Zorundadırlar.
Yalnız maddi hasar meydana gelen kazalarda, kazaya dahil kişilerin tümü, yetkili ve görevli kişinin gelmesine lüzum görmezlerse, bunu aralarında yazılı olarak saptamak suretiyle kaza yerinden ayrılabilirler.
(Değişik:21/5/1997-4262/4 md.) Anlaşma hali dışında maddi hasarlı, ölümlü veya yaralanmalı trafik kazalarında, zabıtanın iznini almadan zaruret dışında olay yerinden ayrılan veya birinci fıkranın (b) bendi hükümlerine uymayan sürücüler 7 200 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
Bu maddenin diğer hükümlerine uymayanlar 3 600 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

Trafik kazalarında yükümlülük:
Madde 82 - Karayollarında meydana gelecek trafik kazalarına hemen el konmasını, ölü ve yaralıların taşınmasını veya yaralıların tedavisini veya sanıkların yakalanmasını sağlamak için,
a) Kaza yerinden geçmekte olan veya kazaya karışmış bulunan araçların sürücüleri kaza mahallinde ilk yardım önlemlerini almaya ve en yakın zabıtaya veya sağlık kuruluşuna haber vermeye ve yetkililerin talebi üzerine yaralıları en yakın sağlık kuruluşuna götürmeye,
b) Şehirlerarası akaryakıt istasyonlarında, sahipleri veya işletenleri, belirlenen standartlara uygun ilk yardım malzemesini her an kullanılabilir durumda bulundurmaya,
c)Tamirhane, servis istasyonu, garaj sahip ve sorumluları; tesislerine,ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir kaza geçirmiş olduğu belli olan veya üzerinde suç belirtisi bulunan bir araç gelince gecikmeksizin zabıtaya haber vermeye ve bunları bir deftere işlemeye,
Zorunludurlar.
(Değişik:21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayanlar 3 600 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

Trafik kazalarına el koyma ve bilirkişilik:
Madde 83 - Trafik kazalarına;
a) Adli yönden gereği yapılmak üzere mahalli genel zabıtaca,
b) Kazanın oluş nedenlerini,iz ve delillerini belirleyerek trafik kaza tespit tutanağı düzenlemek üzere de trafik zabıtasınca el konulur. Trafik zabıtasının görevli olmadığı veya bulunmadığı karayollarında meydana gelen kazalarda trafik kaza tespit tutanağı mahalli genel zabıtaca düzenlenir ve bir örneği o yerin trafik zabıtasına gönderilir. Karayollarında meydana gelen ve yalnız maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında tarafların anlaşması halinde ve fiil başka bir suç oluşturmuyorsa adli kovuşturma yapılmaz ve Türk Ceza Kanununun 565 inci maddesi hükmü uygulanmaz.
Trafik kazalarında yolun trafiğe kapandığı hallerde; trafik zabıtası veya genel zabıta; iz ve delilleri kaybolmayacak şekilde işaretledikten ve gerekli işlemleri yaptıktan sonra,karayolunu trafiğe açmaya yetkilidir. Karayolunun trafiğe kapanmasına ölümlü ve hayati tehlike yaratan yaralanmalı kazalar neden olmuş ve bu kaza can, mal ve trafik güvenliğini etkiliyor ve başka bir yoldan geçiş verilemiyorsa Cumhuriyet savcısının gecikeceğinin anlaşılması halinde,gerekli işaretlemeler yapılıp araç ve ölüler kenara alınarak durum bir tutanakla tespit edildikten sonra yol trafiğe açılır. Trafik zabıtası, usul kanunlarına göre görevlendirilirse,trafik kazalarında bilirkişilik yapar.
Trafik kazaları, kaza tahkik memurluğu, bilirkişilik ve bunlarda aranacak şartlar ile diğer esaslar yönetmelikte gösterilir.

Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller:
Madde 84 - Araç sürücüleri trafik kazalarında;
a) Kırmızı ışıklı trafik işaretinde veya yetkili memurun dur işaretinde geçme,
b) Taşıt giremez trafik işareti bulunan karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme,
c) İkiden fazla şeritli taşıt yollarında, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya yol bölümüne girme,
d) Arkadan çarpma,
e) Geçme yasağı olan yerlerde geçme,
f) Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma,
g) Şeride tecavüz etme,
h) Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama,
i) Kaplamanın dar olduğu yerlerde geçiş önceliğine uymama,
j) Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama,
k) Yerleşim birimleri dışındaki karayolunun taşıt yolu üzerinde, zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama,
l) Park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma,
Hallerinde asli kusurlu sayılırlar.
Ancak, kazada bu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla, yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir.

SEKİZİNCİ KISIM
Hukuki Sorumluluk ve Sigorta
BİRİNCİ BÖLÜM (1)
İşletenin Hukuki Sorumluluğu
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu (1)
Madde 85 - (Değişik birinci fıkra: 17/10/1996 - 4199/28 md.) Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
-------------
(1) Sekizinci Kısım Birinci Bölüm başlığı ile 85 inci maddenin madde başlığı 17/10/1996 tarih ve 4199 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.

(Ek: 17/10/1996-4199/28 md.) Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi için talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde, şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.

İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.
(Değişik: 17/10/1996-4199/28 md.) İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.

İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması: (1)

Madde 86- (Değişik: 17/10/1996-4199/29 md.)
İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.

Genel hükümlerin uygulanması:
Madde 87- (Değişik: 17/10/1996-4199/30 md.)
Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir. Zarar görenin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında araçta taşınan eşyanın uğradığı zararlardan dolayı işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu da genel hükümlere tabidir.

Zarar verenlerin birden fazla olması:
Madde 88 - Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.
(Değişik: 17/10/1996-4199/31 md.) Birden fazla kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bunlar arasındaki ilişki bakımından zarar, olayın bütün şartları değerlendirilerek paylaştırılır. Özel durumlar ve özellikle araçların işletme tehlikeleri, zararın iç ilişkide başka türlü paylaştırılmasını haklı göstermedikçe, işletenler ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kusurları oranında zarara katlanırlar.

İşletenler veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri arasında zararın tazmini (1)
Madde 89- (Değişik: 17/10/1996-4199/32 md.) birden çok motorlu aracın katıldığı bir kazada işletenlerden biri bedensel bir zarara uğrarsa, özel durumlar ve özellikle işletme tehlikeleri başka türlü paylaştırmayı haklı göstermedikçe, kazaya katılan araçların işletenleri ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kendilerine düşen kusur oranında, zararı gidermekle yükümlüdürler. İşletenlerden ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahiplerinden birine ait bir şeyin zarara uğraması halinde, zarar gören, ancak zarar veren işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kimsenin kusuru veya geçici olarak temyiz gücünü kaybetmesi veya zarar verene ait araçtaki bir bozukluk yüzünden zararın vuku bulduğunu ispat etmesi halinde zarar veren işleten veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi tazminatla yükümlü tutulur. Tazminatla yükümlü olan işletenler veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri zarar gören işletene veya işleticinin bağlı olduğu teşebbüs sahibine karşı müteselsilen sorumludurlar.
----------------
(1) Bu madde başlıkları, 17/10/1996 tarih ve 4199 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.

Maddi ve manevi tazminat:
Madde 90 - Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.

İKİNCİ BÖLÜM
Sigorta
Mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu:

Madde 91- (Değişik: 17/10/1996-4149/33 md.)
İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin primler peşin ödenir. Ancak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık primlerin taksitler halinde tahsil edilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir.
Sigorta yaptıranların, sigorta şirketlerine ödeyecekleri sigorta priminin tutarı üzerinden % 5'i oranındaki miktar, sigorta şirketi tarafından tahsil edildiği ayı takip eden ayın en geç 20'sine kadar Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonu hesabına yatırılır. Bu madde uyarınca belirtilen fona aktarılan tutarların tamamı münhasıran trafik hizmetlerinde kullanılır. Sigorta şirketleri, şekli ve içeriği İçişleri Bakanlığının uygun görüşü ve Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın onayı ile belirlenip Türkiye
Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğince bastırılacak trafik sigortası pulunu, poliçe ve zeyilname ile birlikte işletenlere vermek zorundadırlar. İşletenler, zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırıldığını göstermek amacıyla bu pulu araçlarının ön camına yapıştırmaya mecburdurlar. Geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar trafikten men edilir. Turistlere ait taşıtlarla, milletlerarası çok taraflı veya karşılıklı anlaşmalar kapsamına giren yabancı plakalı taşıtların Türkiye'de geçerli milletlerarası anlaşmalarla kabul edilmiş sigortaları yoksa, bunlar için zorunlu mali sorumluluk sigortası Türkiye sınırlarına girişleri sırasında yapılır.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlar 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar:

Madde 92 - Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin;eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.

En az sigorta tutarları:
Madde 93 - (Değişik: 17/10/1996-4199/34 md.)
Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır. Tarife ve talimatların tespitinde; araç türleri; coğrafi bölge; sigorta
süresi içinde herhangi bir hasar ödemesine neden olmayan işletenlerin primlerinin indirilmesi yoluyla ödüllendirilmesi, hasar ödemesine neden olan işletenlerin primlerinin yükseltilmesi yoluyla cezalandırılması ve gerekli görülen diğer hususlar dikkate alınır.

Madde 94 - (Birinci fıkra mülga: 25/6/1988 - KHK - 330/5 md,;Aynen kabul; 31/10/1990 - 3672/4 md.)
(Değişik : 25/6/1988 - KHK - 330/5 md.; Aynen kabul:31/10/1990 - 3672/4 md.) Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır. Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebilir.

Sigorta fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerlidir. (Beşinci fıkra mülga:25/6/1988 - KHK -330/5 md.; Aynen kabul:31/10/1990-3672/4 md.)
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlar 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller:
Madde 95 - Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını
sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.

Zarar görenlerin çokluğu:
Madde 96 - Zarar görenlerin tazminat alacakları,sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur. Başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır.

Doğrudan doğruya talep ve dava hakkı:
Madde 97 - Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabilecegi gibi dava da açabilir.

Tedavi giderlerinin ödenmesi:
Madde 98 - Motorlu araçların sebep oldukları kazalarda yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta, klinikte, hastane ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı başvurma tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları kapsamında öder.
(Değişik:25/6/1988 - KHK - 330/6 md.; Aynen kabul:31/10/1990 - 3672/5 md.) Birden çok aracın karıştığı bir trafik kazasında zarar gören kişiler, araçların sigortacılarından herhangi birine veya 108 inci maddede belirtilen durumlarda Garanti Fonu'na başvurarak zararın giderilmesini isteyebilirler. Giderleri ödeyen sigortacı veya Garanti Fonu, ödediği miktarın sorumluluk oranlarına göre paylaşılmasını talep edebilir. Zarara sebep olan aracın bilinmemesi veya geçerli bir zorunlu mali sorumluluk sigortasının bulunmaması veya sigortacının iflas etmesi veya çalınan aracın işleteninin sorumlu tutulamaması hallerinde, birinci fıkrada belirtilen giderler, 108 inci maddede öngörülen Garanti Fonu tarafından ödenir. (Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayan sigortacılar, 108 000 000 lira hafif para cezası ile cezalandırılırlar.

Tazminat ve giderlerin ödenmesi:
Madde 99 - Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.Ödemeyi yapan sigortacı,ödenen miktarın sorumluluk oranlarında paylaşılmasını diğer sigortacılardan yazılı olarak talep eder. Diğer sigortacılar talep tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde kendilerine düşen miktarı talepte bulunana öder.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayan sigortacılar, 108 000 000 lira hafif para cezası ile cezalandırılırlar.

İhtiyari mali sorumluluk sigortasına uygulanacak hükümler:
Madde 100 - Bu Kanunun sorumluluğun kaldırılması veya tazminatın azaltılmasına ilişkin 95 inci maddesi, doğrudan doğruya talep ve dava hakkına ilişkin 97 nci maddesi ve zamanaşımına ilişkin 109 uncu maddesi ihtiyari mali sorumluluk sigortasında da uygulanır.

Sigorta sözleşmesi yapmaya yetkili sigorta şirketleri ve sigorta yapma zorunluluğu:
Madde 101 - Bu Kanunda öngörülen zorunlu mali sorumluluk sigortası Türkiye' de kaza sigortası dalında çalışmaya yetkili olan sigorta şirketleri tarafından yapılır. Bu sigorta şirketleri zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapmakla yükümlüdürler.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayan sigorta şirketleri, 108 000 000 lira hafif para cezası ile cezalandırılırlar

Zamanaşımı:
Madde 109 - Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.

Yetkili mahkeme:
Madde 110 - Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vukubulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.

Sorumluluğa ilişkin anlaşmalar:
Madde 111 - Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir

Para cezalarının ödenme süresi:
Madde 115 - (Değişik: 3/11/1988 - 3493/49 md.)
Tahsilat derhal yapılmadığı takdirde,para cezalarının tutanağın tebliği tarihinden itibaren 10 gün içinde ödenmesi gerekir. 10 gün içinde ödenmeyen cezalar iki katına çıkar ve ödeme süresi 10 gün daha uzar, bu süre içinde de ödenmeyen cezalar üç katına çıkar. Süresinde ödenmeyen para cezaları için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümleri uygulanır. Bu para cezaları, Maliye ve Gümrük Bakanlığının Sayman mutemetlerine, mal sandıklarına veya 114 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre yetkili kılınmış personele ödenebileceği gibi, banka veya PTT aracılığı ile de ödenebilir, 116 ncı maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere, para cezaları ile mahkemelerce verilen ve sadece hafif para cezalarına ait olan hükümler kesindir.

Zamanaşımı:
Madde 120 - Hafif para cezaları dışındaki para cezalarında zamanaşımı süresi beş yıldır.

Turkey: Trafik kazalarında müteselsil sorumluluğun yargıtay kararları ışığı'nda değerlendirilmesi

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. Maddesi uyarınca bir motorlu aracın işletilmesinin bir kişinin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zararına sebep olması halinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi bu zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Müteselsil sorumluluğun temeli Türk Borçlar Kanunu'nda yer almakta olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 61. Maddesi; "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır." hükmünü içermektedir. Karayolları Trafik Kanunu'ndaki düzenleme de yine Borçlar Kanunu'nu esas alarak getirilmiş olmakla birlikte Karayolları Trafik Kanunu'nun 88. Maddesi'ne 4199 sayılı kanunun 31. maddesiyle zarar verenlerin birden fazla olması haline ilişkin özel bir istisna getirmiştir.

Zarar verenlerin birden fazla olması:

Madde 88 –Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.

(Değişik: 17/10/1996-4199/31 md.) Birden fazla kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bunlar arasındaki ilişki bakımından zarar, olayın bütün şartları değerlendirilerek paylaştırılır. Özel durumlar ve özellikle araçların işletme tehlikeleri, zararın iç ilişkide başka türlü paylaştırılmasını haklı göstermedikçe, işletenler ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kusurları oranında zarara katlanırlar.

Getirilen değişikliğin kapsamı esasında birden fazla kişinin zarardan sorumlu olduğu halleri, bunlar arasındaki ilişki bakımından kapsamakta olup bu hallerde zararın olayın tüm şartları değerlendirilerek paylaştırılması ve hatta özel olarak kusurları oranında zarara katlanacakları düzenlenmiştir.

Ancak bu hüküm Yargıtay uygulamasında, özellikle madde hükmünde "bunlar arasındaki ilişki" denilmesi nedeniyle yer bulmamakta olup uygulamada zarar gören davacının zararının Türk Borçlar Kanunu'nu hükümlerine göre müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmesi halinde tüm sorumlulardan kusurları dikkate alınmaksızın müşterek ve müteselsilen tahsil edilmektedir. Ancak burada özel kanun hükmünde olan KTK Madde 88/2. Fıkra hükmünün bu hali uygulamada pek çok mağduriyete ve hatalı uygulamaya yol açmaktadır. Örneğin;

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/12954 E., 2019/5179 K. sayılı ve 29.4.2019 Tarihli Kararı;

Kabule göre; Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 818 Sayılı BK.'nun141ve142. maddelerine (6098 Sayılı TBK. madde120ve 121) göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 SayılıKTK.nun88/1 maddesinde müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Davacılar vekili başvuru dilekçesinde tazminatın davalı ... şirketlerinden müteselsilen tahsilini talep etmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, davacı eş Hatun için belirlenen tazminat miktarı davalı ... şirketlerine sigortalı araç sürücülerinin % 50'şer oranın da kusurlu olduklarının kabulü ve poliçe limitleri gözetilmek suretiyle sigorta şirketleri için ayrı ayrı 217.638,87 TL olarak belirlenmiş ve mahkemece sigorta şirketleri için ayrı ayrı bu miktara hükmedilmiştir.

Davacı vekilinin davacı ... için müteselsilen talepte bulunduğu gözetilmeksizin, bu halde davacı eş Hatun için hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de isabetli değildir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3559 E., 2019/1109 K. sayılı ve 07.02.2019 Tarihli Kararı:

Davacıların uğradığı zarar tek bir olaydan kaynaklanmakta olup, 2918 Sayılı KTK.'nun88. ve BK.'nun 50. maddesi uyarınca haksız fiile karışanların her biri zarardan müteselsilen sorumludurlar. Davacılar, zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebilecekleri gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler.

Davacılar vekili dava dilekçesinde, maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Bu durumda mahkemece, davalıların kusuru oranında bir ayrıma gidilmeksizin tespit edilen zararın tümünün davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1574 E., 2019/373 K. sayılı ve 21.01.2019 Tarihli Kararı:

Somut uyuşmazlıkta; yerel mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli kararının hüküm fıkrası birbiriyle uyumludur. Ne var ki; yerel mahkemece, zarardan sorumlu olan davalıların hüküm altına alınan tazminatlardan müteselsilen sorumluluğuna hükmedildikten sonra, davalılar için belirlenen kusur oranlarına göre davalıların sorumlu olduğu miktarların belirlenip sınırlandırıldığı ve bu şekilde hüküm tesis edildiği görülmektedir. Niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu borçluluk türü olan müteselsil sorumluluğa hükmedildikten sonra; zarar sorumlularının sorumluluğunun belli kusur oranlarıyla sınırlanmasının hükmü çelişkili hale getirdiği açıktır.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun88. maddesi gereği de, birlikte zarara sebep olanların, zarar görene karşı müteselsil sorumlu olduğu dikkate alındığında, davalıların kazadaki kusur oranlarına göre sorumlu oldukları miktarların sınırlandırılması ( ayrık durumlar hariç ) doğru olmayacaktır.

Müteselsil sorumluluk açısından Yargıtay uygulaması böyleyken Özel Kanun-Genel Kanun konusu şüphe taşımamakla birlikte Yargıtay'ın TBK-KTK arasında Özel Kanun – Genel Kanun ayrımını kabul ettiği ve KTK'ya Özel Kanun olarak öncelik tanınması gerektiğini içerek kararları bulunmaktadır.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/3489 E., 2018/10044 K., 05.11.2018 Tarihli Kararı:

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun88/1. maddesindeki, birlikte zarara sebep olanların, zararın tamamı için zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olduklarına dair yasal düzenleme ile davacı tarafın müteselsil sorumluluk esasıyla davalılara dava açtığı dikkate alındığında, davalı ... şirketlerinin zararın tamamından müteselsil sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamasına...

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2015/13811 E., 2018/9512 K., 24.10.2018 Tarihli Kararı:

Somut davaya gelince davacının sahibi olduğu araç davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın kusuru ile gerçekleşen kazada hasarlanmıştır. Kazada davalı sürücünün %25 - dava dışı plakası belirlenemeyen araç sürücüsünün %75 kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı dava dilekçesinde davalılardan zararının tamamını müştereken ve müteselsilen talep etmiştir. Davacı zararın tamamını davalılardan talep etmesi davacının müteselsil sorumluluk ilkesine dayandığının bir göstergesidir. Nitekim YHGK. 24.6.1983 t 9-553/724 E/K belirtildiği gibi "bir davacının kendilerinin tamamen kusursuz olduğundan söz ederek zararlı sonucu meydana getiren müteselsil borçlulardan biri aleyhine açtığı bir davada, zararın tümünü talep etmesi, örtülü olarak değil, aksine Borçlar Yasasının 142. maddesinde öngörülen teselsül kuralına açık bir şekilde dayandığının en belirgin bir kanıtıdır; bu gibi durumlarda; müteselsilen sözcüğünün dava dilekçesinde kullanılmamış olması sonuca etkili değildir" şeklinde kararı bu yöndedir. Ayrıca YHGK. 1,9.1986, Tarih, 4-822/140 E/K sayı kararında "..Davacı, davayı açarken aslında davalı olarak gösterdikleri yönünden, teselsül hükümlerine dayanmıştır. Her ne kadar kusurun % 100'ünün davalılarda olduğunu ileri sürmüş ise de, amacı kendisinin hiçbir kusurunun olmadığını açıklamaktır. Bir kısım kusurun, kimliği belirlenemeyen üçüncü bir kişide olduğu sonradan anlaşılmıştır. Bu durum davacının amacı ve teselsül hükümlerine dayanılması birlikte değerlendirildiğinde zararın tamamından davalıların sorumlu tutulması gerekir.." ifadesi ile davacının davalıyı %100 olarak göstermesinde ki amacın kendisinin kusursuz olduğunu anlatmaya yönelik olduğu belirtilmiştir.

Müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir sorumluluk türüdür.

Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği davacı kusursuz olduğuna göre zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre davada dava dışı kişinin de kusurunun bulunması davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88 ve TBK61. maddesine aykırı olarak davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmaları bozmayı gerektirmiştir.

Yukarıda örnek olarak seçilen pek çok Yargıtay Kararıyla sabit olduğu üzere uygulamada meydana gelen trafik kazalarında zarar verenler arasında, zarar görenin talebine de bağlı olarak, müteselsil sorumluluk ilkesi uygulanmaktadır. Bu uygulamanın her ne kadar zarar görenin zararını gidermesini kolaylaştırdığı, en kolay nasıl tahsil edebilecekse o zarar verene gitmesini sağladığı açıkça kararlarda belirtilmiş olsa da diğer tarafta zarar verenler açısından düşünüldüğünde hak ve nesafet kurallarıyla bağdaşmayacak mağduriyetler ortaya çıkabilmektedir.

Özellikle birden fazla aracın karıştığı zincirleme trafik kazalarında kusur birden fazla araca dağılmaktadır. Bunun özelinde ise Yargıtay uygulamasının getirdiği sonuç meydana gelen herhangi bir olayda kişinin kusuru %1 dahi olsa karşı tarafın uğradığı zarardan tamamen sorumlu tutulmasına yol açmaktadır. Burada zarar görenin hakları korunurken zarar verenler açısından Kanunun yalnızca bunlar arasındaki ilişkiyi düzenlemesi nedeniyle çok ciddi ve haksız zararlara uğramalarının önü açılmaktadır. Zira ilk zarar gören kişi maddi durumunu en iyi gördüğü zarar verenden tazminatını aldıktan sonra zarar verenler arasındaki iç rücu ilişkisi daha sorunlu bir hal almaktadır.

Sigorta şirketleri bakımından bu rücu kanunen düzenlenmiş olması ve zorunlu tutulması nedeniyle kolay bir çözüme sahipken zarar veren gerçek/tüzel kişi vatandaşlar yönünden çözümsüz yollara çıkması muhtemel olaylar yaşanmaktadır. Zira kişi herhangi bir zararda karşı tarafın kusuru olan ve yüzdesi ne olursa olsun zararı üstlendikten sonra rücu etmek istediği tarafın maddi durumu ve tazminatının tahsil kabiliyetini bilememektedir. Burada ilk zarar göreni koruma amacıyla onun zararı giderildikten sonra ikinci bir zarar farklı bir kişiye yaşatılmaktadır. Üstelik bu durum aynı zamanda tek bir davada tüm iç ilişkiye göre kusurların paylaştırılmasının ardından olayı bitirebilecekken apayrı rücu ilişkileri doğurarak yargının iş yükünü de arttırmaktadır. Örnek vermek gerekirse, zarara uğrayanın %20 müterafik kusurunun olduğu, zarar veren X kişisinin %75 kusurlu olduğu ve zarar veren Y kişisinin %5 olduğu bir kaza ele alındığında; zarara uğrayan kişi kendi müterafik kusuru düşüldükten sonra uğradığı zararının %80'inin tamamını aynı kazada yalnızca %5 kusuru olan Y kişisinden talep etme hakkına sahip olacaktır. Bu durum hakkaniyeti zedelemekte bir tarafın mağduriyetini giderirken bambaşka mağduriyetlerin önünü açmaktadır.

Oysa KTK Madde 88/2 ve diğer KTK hükümleri diğer tüm haksız fiillerde olduğu gibi zarar verenlerin doğrudan kusurları oranında sorumluluğuna dair düzenlemeyle ilerlemiş olsa iç ilişkide mağdur olacak tarafların doğmasının önüne geçilebilecektir. Öte yandan ilk etapta zarar görenlerin ise zararlarını sigorta şirketleri ve teminatlar vasıtasıyla karşılamaları daha kolay bir yol olarak izlenebilecektir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

AUTHOR(S)

Tunahan Yıldızkaya

Aksan Law Firm

POPULAR ARTICLES ON: Insurance from Turkey

The Rise And Fall Of Ghost Broking

Weightmans

Are you afraid of ghosts? The recent increase in ghost broking being driven by the current financial climate is making it easier for fraudsters...

Insurance Newsletter – Issue No. 13

Ganado Advocates

EIPOA Supervisory Statement on differential pricing practices in non-life insurance lines of business; Implementing Regulations on ITS on supervisory reporting and disclosure under Solvency II published...

A History Of Seeing The Purpose

Weightmans

Those following our journey will have undoubtedly have noticed the phrase ‘See the Possibility' across your feed recently. You may have even been brought here by an egg.

When Is A Cause A Proximate Cause?

Herbert Smith Freehills

A recent case has considered whether property damage caused by the controlled detonation of a World War II bomb was "occasioned by war". If it was, the damage would be excluded...

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır