sarı yıldız hikayesi / DOĞMAYAYDIN MAVİ YILDIZ

Sarı Yıldız Hikayesi

sarı yıldız hikayesi

EREN ÖZTÜRK

Eskiden büyük ço&#;unlu&#;u köylerde ya&#;ayan Türk toplumunda, türkülerin hikâyeleri dilden dile dola&#;&#;rd&#;. O hikâyeler büyüklerin küçüklere anlatt&#;&#;&#; ve yaz&#;ya geçirmeye gerek bile duymad&#;&#;&#; olaylard&#;. &#;imdilerde ise dinlenen türkülerin arka plân&#; pek bilinmiyor. Bu bilinmezlik de türkülerin de&#;erini azaltabiliyor.
Ülkemizin halk kültürü, devrimci milli demokratik kültürün in&#;as&#; için çok zengin bir malzeme sunmaktad&#;r. Gelmekte olan&#;n kökleri bu kültürün içindedir. Geçmi&#;in içinde hem eskiyen vard&#;r, hem de gelmekte olan. K&#;saca yeni bilincin topluma a&#;&#;lanmas&#;, bir bak&#;ma öncünün kendi toplumunun kültürüyle ba&#;lant&#; kurmays&#;yla olur diyebiliriz.
Gazetemizin Özgürlük Meydan&#;’nda, türküler dile gelecek. Hangi ko&#;ullarda, hangi olaylar&#; anlatmak için yaz&#;ld&#;&#;&#;n&#; bize anlatacaklar. Onlar diyorum çünkü yazar ben de&#;ilim, türkülerdir. Hikâyelerimizde yaln&#;z onlar&#;n maceralar&#; vard&#;r. E.Ö
Evvel zaman içinde Sivas ilinden bir kervanc&#; Halep’ten mal getirir. Tam üç y&#;ld&#;r kervanc&#;lar yurtlar&#;ndan, baba ocaklar&#;ndan ayr&#; dü&#;mü&#;lerdir. Gurbet ilin kahr&#;, üç y&#;l&#;n hasreti yüreklerinde. Kiminin yolunu anas&#;-babas&#;, kimininkini sevgilisi, kimininkini de çocuklar&#; gözlüyor.
&#;çlerinden en genci kara ya&#;&#;z, uzun boylu bir delikanl&#;, ad&#; Veysel. Veysel’in b&#;y&#;klar&#; daha yeni terlemi&#;.
Bunlar Halep’ten aylarca yol ala ala, en sonunda, karl&#; f&#;rt&#;nal&#; bir k&#;&#; günü Sivas’la Kayseri aras&#; y&#;k&#;k bir Selçuklu han&#;na kendilerini zor atarlar. Handa gecelemeye karar verip, yüklerini çözerler. Sivas çok yak&#;nd&#;r
Kervanc&#;lar yerlerinde duram&#;yorlar. Ak&#;am oluyor. Yataklar&#;n&#; serip içine giriyorlar ama hiç birini uyku tutmuyor. Veysel’in akl&#;nda ni&#;anl&#;s&#;
Veysel ikide bir yata&#;&#;ndan kalk&#;p, &#;&#;&#;d&#; m&#; diye, do&#;udan yana bak&#;yor. Veysel bir türlü yatakta duram&#;yor. Sabah, bir olsa! &#;imdi, geceden yola ç&#;k&#;lmaz m&#;? Kar kar Allah’&#;n belas&#; bir f&#;rt&#;na var.

SABAH YILDIZI
Gün &#;&#;&#;madan önce, do&#;uda, tam günün do&#;aca&#;&#; yerde bir y&#;ld&#;z gözükür. Sabah y&#;ld&#;z&#;d&#;r o. Sabah y&#;ld&#;z&#; gözükünce yola ç&#;k&#;l&#;r. Sabah y&#;ld&#;z&#; bir gözükse Bu gece, bir gece de&#;il; karanl&#;k bir y&#;ld&#;r sanki.
Veysel sevinçle çoktan beri durup seyretti&#;i do&#;uda kocaman, yalp yalp &#;&#;&#;yan bir y&#;ld&#;z görür. Delicesine ba&#;&#;r&#;r:
“Sar&#; y&#;ld&#;z Mavi y&#;ld&#;z”
Tela&#;la kervan&#; yüklerler. Kar savuruyor. Geceye ve sar&#; y&#;ld&#;za kar ya&#;&#;yor. Gece ve sar&#; y&#;ld&#;z ü&#;ümü&#;. Kervan yola dü&#;üyor. Kervanc&#;larsa sevinç içindeler. Yar&#;n sabah Sivas’ta olacaklar. Veysel’i sorarsan&#;z, Veysel kervandan belki be&#; yüz metre ilerdedir. At&#;, a&#;açlar boyu yüklemi&#; kar&#; gö&#;üslüyor. At, bazen yoruluyor bazen yava&#;l&#;yor. Veysel at&#; öldürecek gibi. Veysel at&#; k&#;rbaçl&#;yor. Bir hayli yol al&#;yorlar. Kar, arada aç&#;l&#;p, ortal&#;k süt liman oluyor ve sar&#; y&#;ld&#;z oturmu&#; oraya. Sar&#; y&#;ld&#;z Sar&#; y&#;ld&#;z Sar&#; y&#;ld&#;z çoktan kaybolmal&#;yd&#;. Gün do&#;mal&#;yd&#; çoktan da&#;lar&#;n ard&#;ndan. Tan y&#;ld&#;z&#; &#;&#;&#;m&#;&#;, &#;&#;&#;d&#; demek, biraz sonra gün do&#;acak demektir Gün nerelerde?
Kar daha savuruyor. F&#;rt&#;na döndürüyor. Bir zaman geliyor ki kervan toptan kara gömülüyor. Zar zor kervan&#; kar alt&#;ndan ç&#;kar&#;yorlar. &#;çlerinden kimisi “dönelim!” diye ayak diriyor. Ötekiler dinlemiyorlar. “&#;&#;te sar&#; y&#;ld&#;z. Biraz sonra nas&#;l olsa gün do&#;ar.” diyorlar ve dönmüyorlar. Git, git! Sar&#; y&#;ld&#;z bir türlü kaybolmuyor, gün do&#;muyor.
sivas’&#;n karl&#; yollar&#;
Sivas Ovas&#;n&#;n kar alt&#;ndaki uçsuz bucaks&#;z düzlü&#;ü, git git bitmiyor. Akl&#; ba&#;&#;nda eski kervanc&#;lar felaketi sezinliyorlar. Kervanc&#;ba&#;&#;ya, Veysel’e, daha öteki gençlere “Dönelim!” diye yalvar&#;yorlar. Bir kaç kere dönecek oluyorlar, dönseler nereye dönecekler. Çarnaçar gidiyorlar. En sonunda gide gide &#;imdilerde “Kervank&#;ran” dedikleri yere var&#;yorlar. Orada görülmedik bir tipi ba&#;l&#;yor. Kar tepeden tepeye savuruyor. Sar&#; y&#;ld&#;z tipinin arkas&#;nda. Gün usuldan usuldan kar&#;&#; da&#;&#;n arkas&#;ndan gözüküyor. Kervan nerede? Kervan&#; koydunsa bul!
Bahar geliyor. Bahar gelip toprak kabar&#;yor. Çimenler ye&#;erip karlar eriyor. Kervank&#;randan geçen ilk yolcu, at&#;, e&#;e&#;i, kat&#;r&#;, develeri, insanlar&#; ile bir kervan&#; orada, kara topra&#;a üst üste y&#;&#;&#;lm&#;&#; buluyor. Bütün kervan üst üste y&#;&#;&#;lm&#;&#; Kervank&#;ran dedikleri yerden geçerseniz, mezarlar&#; görürsünüz. Veysel’in topluluktan ayr&#;lm&#;&#; mezar&#;, daha ileri do&#;ru uçar gibidir.

KERVANKIRAN YILDIZI
O yere Kervank&#;ran dedikleri gibi, o y&#;ld&#;za da “Kervank&#;ran y&#;ld&#;z&#;” demi&#;lerdir. Yön tayini için Kutup Y&#;ld&#;z&#; yerine Venüs’ü baz alan kervanc&#;, gezegenin güne&#;in etraf&#;nda dönmesinden dolay&#; düz gitmek yerine, yay çizmi&#; ve çölden ç&#;kamayarak ayazda kervan&#;n k&#;r&#;lmas&#;na sebep olmu&#;tur.
Türküde bu olay &#;u dizelerde vurgulanm&#;&#;t&#;r: Evler y&#;kan beller büken/ Kan&#;m döken kervan k&#;ran/ Dön yare do&#;ru dön.
Ayr&#;ca Venüs’ten yani Kervank&#;ran y&#;ld&#;z&#;ndan, güne&#;ten yans&#;tt&#;&#;&#; &#;&#;&#;&#;&#;n sayesinde rengi de&#;i&#;ti&#;inden türküde “mavi y&#;ld&#;z, sar&#; y&#;ld&#;z” diye bahsedilir.
Hangi Anadolu köylüsüne “Bana Kervank&#;ran y&#;ld&#;z&#;n&#; göster” deseniz, hemencecik gösterir.
Cemal Süreya’n&#;n me&#;hur “ K” &#;iirinde bahsetti&#;i “&#;imdi ac&#;n&#;n ve hüznün göklerinde/ umudun y&#;ld&#;z&#; sar&#; y&#;ld&#;z mavi y&#;ld&#;z” dizelerinde geçen y&#;ld&#;z da Kervank&#;ran y&#;ld&#;z&#;ndan ba&#;kas&#; de&#;ildir.
Bu hikayeyi okuduktan sonra türkünün sözleri daha anlaml&#; olacak
Bir y&#;ld&#;z do&#;du nur ile
Alemi yakt&#; nar ile
Küsülüyem ben yar ile

Niye do&#;dun sar&#; y&#;ld&#;z mavi y&#;ld&#;z
Aman aman evler y&#;kan y&#;ld&#;z
Y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z

Evler y&#;kan beller büken
Kan&#;m döken kervan k&#;ran
Dön dön dön dön dön yare do&#;ru dön

Yine bugün efkârland&#;m
&#;ndim etraf&#; doland&#;m
Tatl&#; can&#;mdan usand&#;m
Dön dön dön dön dön yare do&#;ru dön

Sana kervan k&#;ran derler
Bana dertli Kerem derler
Yare ikrar veren derler

Niye do&#;dun sar&#; y&#;ld&#;z mavi y&#;ld&#;z
Aman aman evler y&#;kan y&#;ld&#;z
Y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z y&#;ld&#;z

Evler y&#;kan beller büken
Kan&#;m döken kervan k&#;ran
Dön dön dön dön dön yare do&#;ru dön

Yavrum yatm&#;&#; da uyanmaz
Küçüktür kahra dayanmaz
Ben a&#;lar&#;m el inanmaz
Dön dön dön dön dön dön yare do&#;ru dön

DOĞMAYAYDIN MAVİ YILDIZ

Kaderden şikayet ederken, “Ağustosta suya girsem, / Kazma kesmez buz olur” diye türkü tutturanlara rastlamışsınızdır. Ağustos biraz abartma ama, Anadolu insanı nisanda, mayısta çok karlar, tipiler görmüştür.
Belli bir yaşın üzerinde olanlar, Âşık Veysel’ın sesinden dinledikleri bir türküyü hatırlarlar:

“Yıldız akşamdan doğarsın
Dağlara boyun eğersin
Ben gibi yar mı seversin
Doğmayaydın mavi yıldız

Yıldızlardan irişansın,
Yardan bana bir nişansın
Benim gibi perişansın
Doğmayaydın mavi yıldız”
Türkünün hikâyesini de bir radyo programında Âşık Veysel’in sesinden dinlemiştim. Zühre yıldızına Anadolu’da kervan kıran derler. Kırgız Türkleri de “Kervan Culduz” demişler. Osmanlılar, gece ile şafak arasındaki zamana “erte” adını verdikleri için çoğu yerde “erte yıldızı” adını da almış. Gece ile şafak arasında doğan, şafağın sökeceğini müjdeleyen bu yıldız; tan yıldızı, çoban yıldızı, sarı yıldız, mavi yıldız adlarıyla da anılıyor. Âşık Veysel’den dinlediğim hikâyeye göre, Sivas-Yozgat dolaylarında bu yıldızın erken doğması yüzünden gece yarısı yola çıkan kervan, haydutlar tarafından yok edilmiş. Bu olay üzerine halk türkü yakmış.
Bir başka varyantı var bu hikâyenin. Olay Kayseri-Sivas arasında geçer. Dilden dile, telden tele, duygu duygu akar, yayılır. Duyanların gözleri buğulanır. Gider taa Erzurum’a orada türkü olur, yine dilden dile söylene söylene dolaşır yurdun dört bucağını. Derleyenlerin, yazanların, radyoda yayınlayanların yüreğine sağlık. Ne olaydı da radyolarımız yine bu hikâyelere yer vereydi. Televizyonlarımız tele-voleler aymazlığından kurtula da özümüze döneydi.
Gelelim hikâyemize:
Yüzyıllar önce, Sivaslı kervancılar Halep'ten mal getiriyordu. Yurtlarından, baba ocağından, yâr kucağından, aylarca ayrı kalmışlardı. Gurbetin acısı düğüm düğüm içlerine işlemişti. Kuş olup, kanatlanıp bir an önce Sivas'a ulaşmak çabasındaydılar. İçlerinde bir genç vardı ki, henüz bıyıkları terlemişti. Yeni nişanlı, yavuklusunun hayaliyle yanıp tutuşuyor, onun yadigârı mendili göğsünde taşıyor, özlem denilen kavramı yüreğinin derinliklerinde yaşıyordu.
Kervancılar, kışın yola çıkarken, kışın kış olduğu günlerde sıcak ellerden geçeceklerini, baharda Sivas’a ulaşacaklarını hesaplamışlardı. Sivas’a birkaç menzil kala, cemrelerin düşüp, havanın, suyun toprağın ısınacağını, kar çiçeklerinin onları karşılayacağını ummuşlardı. Halepteki hesap, Lalebeli’ne, Beştepeler’e uymadı. Bir yıkık dökük hana kendilerini zor atmışlardı. Burada geceleyecek, tan vakti yola düşerek bir gün sonra da Sivas’ta olacaklardı.
Sılanın kokusunu duyar gibi oluyorlar, içleri içlerine sığmıyor, bir gün sonraki vuslatın hayallerini kuruyorlardı. Ama, onca yol yorgunluğunun etkisiyle bir süre sonra uyuya kalmışlardı. Yalnız içlerinde biri vardı ki, onun gözüne uyku girmiyor, bir an önce yola devam etmek istiyordu. O yukarıda sözünü ettiğim nişanlı gençti. Dili özlem türkülerinde, gözleri gök yüzündeydi. Çünkü, gün ışımadan, şafağın sökeceği yerde bir yıldız doğardı ki, bu yıldız görülünce, kervancılar yola çıkardı. Sonundu doğuda bir sarı yıldız gördü. Genç nişanlı, coşkuyla uyuyanlara bağırdı:
"Sarı yıldız, mavi yıldız!"
Kervancılar davrandılar. Hayvanlara mallarını yüklediler. Karın savurmakta olduğuna aldırmadan yola çıktılar. Bizim delikanlı, herkesten önde gidiyordu. Atı boyunca yükselmiş karın üzerinde güçlükle yol alıyor, yoruluyor, yavaşlıyordu. Ama genç, bütün gücüyle ilerlemek istiyor, atını kırbaçlıyordu. Kar, arada bir duruyor, sarı yıldızın parıltısı karların üzerinde yansıyordu. Ama, bir tuhaflık vardı. Birkaç saat geçmişti. Sarı yıldızın gayri kaybolması ve tan yerinin ağarması gerekiyordu. Doğacak günden hiç bir belirti yoktu. Bu tuhaflığı kervancılar birbirlerine söylemeye başlamışlardı. Kimisi:
"Her hâl uykudan ayıkamadığımızdan zamanı şaşırdık. Şimdi gün doğar." diyorlardı da hiçbirinin aklına bunun yalancı tan yıldızı olacağı gelmiyordu. Derken, bir tipi başladı. Savrulan karlar yüzlerine kamçı gibi çarpıyordu. Göz gözü görmüyordu, hayvanlar yürüyemiyordu. Deneyimli kervancılar biraz sonra gerçeği anladılar ama artık iş işten geçmişti. Yola devam etmeleri de geri dönmeleri de imkansızdı. Hele beş yüz metre ileride olan bizim nişanlı delikanlıya, tipinin uğultusundan seslerini duyurmaları da mümkün değildi. Tipiye rağmen arada sırada parıltısı görülüp kaybolan sarı yıldıza doğru yol almaya çalıştılar. Hâlâ gün ışımasından bir belirti yoktu. Yolları şaşırmış gide gide "Kervankıran" diye anılan yere varmışlardı.. Tipi öyle şiddetlenmişti ki, sarı yıldız onları görüyor, olanı biteni seyrediyordu ama kervancılar artık hiç kimseyi göremiyorlardı. Günün yavaş yavaş karşı dağların arkasından yüzünü göstermeye başladığını da göremediler.
Ben diyeyim iki, siz deyin üç hafta sonra, karlar erimeye, Sivas ellerinin gülü yaprağı açmaya başlayınca, Kervankıran'dan geçen ilk kervanlar, kendilerinden önce olan bitenleri gördüler, göz yaşları döktüler. Nişanlı genç delikanlı, hepsinden ileride, toprağa boylu boyunca uzanmış ve atının dizginlerini sıkı sıkı tutmaktaydı. Yok olan kervanı, oldukları yerde atlarıyla, katırları ve eşekleriyle gömdüler Kervankıran'a
İşte o günden sonra, kim yüreğinden yanmış ise, veryansın etti Kervankıran'a ve o günden sonra adına Kervankıran denen sarı yıldıza Türküler yakmışlardı ölenlerin ardından Aradan yüz yıllar geçmişti. Hangi Sivaslı “gardaş”a sorsanız bilir ve anlatır Kervankıran yıldızının oynadığı oyunu. Eğer Erzurum’daysanız bir “dadaş” elini kulağına atar da şu türküyü patlatır:
“Ah yine bu gün yaralandım
İndim etrafı dolandım
Dertli canımdan usandım
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan

Yıldızlardan uruşansın,
Benim gibi perişansın
Yârdan bana bir nişansın
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan
Yine doğdu sarı yıldız
Yine doğdu mavi yıldız
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan”

Sarı Yıldız

Engelli bir çocuğun can dostu bildiği arkadaşı ile büyük dayanışması… Bir ayağı aksasa da hayata sağlam adımlarla basmasını bilen Asım’ın azmi ve kararlılığını anlatan “Başarmalısın” adlı TV Filmi HD kalitesiyle funduszeue.info'da.

Asım tek dostu Cemil'in de okula başlamasına yardımcı olur. Canan öğretmeni ile konuşan Asım, Cemil'in durumunu anlatır ve bu sayede Cemil'de okula başlar sınıf arkadaşı olurlar.

Başarmalısın TV Filmi Yönetmeni: Burak Gülgen

Başarmalısın TV Filmi Yapımcı & Senarist: Ayfer Özgürel

Uygulayıcı Yapımcı: Belgin Baştürk

Başarmalısın TV Filmi Oyuncuları: Batuhan Bükülmez, Emircan Çal, Yelda Alp,  İzzet Başlak, Müge İnan, Sertaç Ekici, Cem Gürleyen, Demir Parscan, Feyha Çelenk, Yurdaer Tosun, Canan Özer, Hakan Tepe, Nalan Olcayalp, Erçin Aslan, Çetin Özkan, Gündüz Sezgin, İlkay Çelik, Yıldız Ekmekçioğlu, İnan Ülkü, Emre Üçtepe, Gülgün Özkan, Fatih Korkmaz, Nehir Tecer, İlknur Rabia Şaşmazer, Metin Tanılmış

Yardımcı Yönetmen: Çiğdem Girgin

Görüntü Yönetmeni: Fatih Türker

Kurgu: Emre Altınok

Başarmalısın TV Film Müziği: Tamer Süerdem, Mutlu Ödemiş

Yapım Sorumlusu: Murat Bayar

Yapım:

İzle

Türküler

Tarsus Türküleri - Sarı Yıldız Mavi Yıldız

Bu sayfada Tarsus yöresine ait Sarı Yıldız Mavi Yıldız türküsünün sözleri bulunmaktadır.

Türkü Sözü

Sarı yıldız mavi yıldız batıyor
(yar diyar amman batıyor)
Cümle kuşlar destur almış ötüyor
Herkes sevdiğini almış yatıyor
(yar diyar amman yatıyor)
Ah bir benim yatak
(nenni nenni nenni nenni) diken olmuş batıyor

Aman Yunus durma gel
Canım Yunus durma gel
Ben cahilem uyma gel
Oy esmez esmez
Yüküm ağır camızım çekmez

Türkünün Hikayesi

Şöyle rivayet ederler kim: Evvel zamanda Sivas ilinden bir kervancı Halep'ten mal getirir. Tam üç yıldır kervancılar yurtlarından, baba ocaklarından ayrı düşmüşlerdir. Gurbet ilin kahrı, üç yılın hasreti yüreklerinde. Kiminin yolunu anası-babası, kimininkini sevgilisi, kimininkini de çocukları gözlüyor.

İçlerinden en genci kara yağız, uzun boylu bir delikanlı adı Veysel, Veysel'in bıyıkları daha yeni terlemiş
(Devamını Göster)
Bunlar Halep'ten aylarca yol ala ala, en sonunda, karlı fırtınalı bir kış günü Sivas'la Kayseri arası yıkık bir Selçuk hanına kendilerini zor atarlar Handa gecelemeğe karar verip, yüklerini çözerler.. Bir insan çok uzaktan günlerce, aylarca yol alarak yurduna yaklaşır. Yurduna yaklaştığı zamana kadar, içinde o kadar rahatsız edici, dürten bi duygu olmaz.. Vakta ki memleket kokusu insanın burnuna gelir, içindeki hatıralar depreşir, işte o zaman içinde kıyamet kopar Bir şey durmadan seni oraya doğru çeker "Ya bir kanat verse, ya bir kuş olsam" dedirtir.

Sivas çok yakındı. Kervancılar yerlerinde duramıyorlardı. Akşam oldu. Yataklarını serip içine girdiler Ama hiç birini uyku tutmuyordu. Veysel'in nişanlısı.. Nişanlı olduğu gibi Veysel'in gözünün önünde.. "Yatamıyorum, hayal meyal düşlerden.."

Veysel iki de bir yatağından kalkıp, ışıdı mı diye, doğudan yana bakıyor.. Veysel bir türlü yatakta duramıyor Sabah, bir olsa! Şimdi, geceden yola çıkılmaz mı? diyor Veysel Kar kar Allah'ın belası bir fırtına var.

Gün ışımadan önce, doğuda, tam günün doğacağı yerde bir yıldız gözükür. Sabah yıldızıdır o.. Sabah yıldızı gözükünce yola çıkılır.. Sabah yıldızı bir gözükse.. Bu gece, bir gece değil; karanlık bir yıldır.

Veysel sevinçle çoktan beri durup seyrettiği doğuda kocaman, yalp yalp ışıyan bir yıldız görüyor.. Delicesine bağırıyor:

"Sarı yıldız Mavi yıldız"

Telaşla kervanı yüklüyorlar.. Kar savuruyor.. Geceye ve sarı yıldıza kar yağıyor.. Gece ve sarı yıldız üşümüş. Kervan yola düşüyor.. Kervancılarsa sevinç.. Geceye, kara, sarı yıldıza karşı şarkılar söylüyorlar.. "Bir bulut oynadı Sivas ilinden.. Ucu telli mektup geldi gelinden.." Yarın Sabah Sivas'ta olacaklar.. Veysel'i sorsanız, Veysel, kervandan belki beş yüz metre ilerde.. Atı, ağaçlar boyu yüklemiş karı göğüslüyor.. At, bazan yorulup bazen yavaşlıyor.. Veysel atı öldürecek gibi.. Veysel atı kırbaçlıyor.. Bir hayli yol alıyorlar.. Kar, arada açılıp, ortalık süt liman oluyor ve Sarı yıldız oturmuş oraya.. Sarı yıldız.. Sarı yıldız.. Sarı yıldız çoktan kaybolmalıydı.. Gün doğmalıydı çoktan dağların ardından. Tan yıldızı ışımış, ışıdı demek, biraz sonra gün doğacak demektir Gün nerelerde?

Kar daha savuruyor Fırtına döndürüyor.. Bir zaman geliyor ki kervan toptan kara gömülüyor. Zar-zor kervanı kar altından çıkarıyorlar.. İçlerinde kimisi "dönelim!" diye ayak diriyor.. Ötekiler dinlemiyorlar "İşte sarı yıldız. Biraz sonra nasıl olsa gün doğar" ve dönmüyorlar. Git, git! Sarı yıldızın bir türlü kaybolduğu, günün doğduğu yok.

"-Biz uykuluyuz da onun için zaman bize çok uzun geliyor. Nasıl olsa biraz sonra gün doğacak." diyorlar.

İçlerinden hiçbirinin aklına bu yıldızın tan yıldızı olmayacağı gelmedi.. Gözleri yıldızda.. Boyuna, kara bata çıka yol alıyorlar.. Sivas ovasının kar altındaki uçsuz bucaksız düzlüğü, gidiyorlar gidiyorlar bitmiyor Aklı başında eski kervancılar felaketi sezinliyorlar. Kervancıbaşıya, Veysel'e, daha öteki gençlere: "Dönemlim!" diye yalvarıyorlar.. Kervancıbaşı da genç.. Veysel'in yüreğindeki aşk da gittikçe ateş alıyor.

Veysel, arkadaşlarına yıldızı gösterip: "Hepiniz bilirsiniz ki yıldız doğduktan sonra gün ışır"

Arkadaşları ne desinler!.. Bu yıldız doğduktan sonra gün ışır. Ama yıldız ne zamandan beri orada öylecene duruyor Ne gün ışıyor, ne bir şey.. Bir kaç kere dönecek oluyorlar, dönseler nereye dönecekler.. Çarnaçar gidiyorlar En sonunda gide gide şimdiki "Kervankıran" dedikleri yere varıyorlar. Ve orada bir tipi başlıyor; görülmedik. Kar tepeden tepeye savuruyor. Sarı yıldız tipinin arkasında.. Ve neden sonra gün usuldan usuldan karşı dağın arkasından gözüküyor. Kervan nerede? Kervanı koydunsa bul!

Bahar geliyor.. Bahar gelip toprak kabarıyor.. Çimenler yeşerip karlar eriyor.. Kervan kırandan geçen ilk yolcu , atı, eşeği, katırı, develeri, insanları ile bir kervanı orada, kara toprağa üst üste yığılmış buluyor Bütün kervan üst üste yığılmış.. Yalnız beş yüz metre ileride, toprağa boylu boyunca uzanmış, atın dizginleri elinde, ileri doğru uçar gibi yatıyor Üstüne de yeşil sinekler inip kalkıyor Ve onları yerlerinden bir santim bile ayırmadan oldukları yere atıyla, katırıyla, eşeğiyle gömüyorlar.. Kervankıran dedikleri yerden geçerseniz, mezarları görürsünüz.. Veysel'in topluluktan ayrılmış mezarı, daha ileri doğru uçar gibidir..

Ve bu olay üstüne Anadolu insanları, türlü türlü türküler çıkarmışlardır. Bu türküleri şairler, şair olmayanlar, olayı kim duyup ta yüreği yandıysa ver yansın etmiş Kervankıran üstüne.. Az daha unutuyordum.. O yere Kervankıran dedikleri gibi, o yıldıza da "Kervankıran yıldızı" demişlerdir.. Hangi Anadolu köylüsüne, "Bana Kervankıran yıldızını göster" derseniz, hemencecik size gösterir

Arkasından da bu olayı anlatır.

Sayfa Bilgisi

Kaynak Kişi:

Tarsuslu Abdülkerim

Sayfa Gösterimi:

Oylama:

(0 kişi oyladı)

Oy Ver:

Yorum Yaz

Tarsus Türküleri

  • Arkım Ayıklandı Suyum Akmıyor, ziyaret
  • Aşk Atına Süvar Olan Aşıklar, ziyaret
  • Başım Açık Yalın Ayak Yürüttün, ziyaret
  • Bodi Bodi Neden Odi, ziyaret
  • Bulunmaz (Gönül Gitmek İster), ziyaret
  • Der Bizim Elin Güzelleri, ziyaret
  • Dertli Dertli (Ayrılık Zamanı), ziyaret
  • Dinle Güftarımı Arif-i Dana, ziyaret
  • Durnam Yükseklerden Uçar 2, ziyaret
  • Ferhat Oldum Bir Lebleri Şirin'e, ziyaret
  • Ferman Mı Geldi, ziyaret
  • Garaman'dan Gelir İken, ziyaret
  • Gelinlik Kızlar Gelmiş, ziyaret
  • Gümüş Telli Sazım Var, ziyaret
  • Guragurmuş Yol Üstüne, ziyaret
  • Güz Gelince (Bizim Elin Güzelleri), ziyaret
  • Ne Haldir (Ey Erenler), ziyaret
  • Perişanım (Gurbette Kimsesiz), ziyaret
  • Severim Sultan Cemali, ziyaret
  • Sokak Arasında Kanlı Kasaplar, ziyaret
  • Daha Fazla Tarsus Yöresine Ait Türküler, 23 türkü sözü

Daha Fazla Türkü Sözü

Türküye Göre

A, B, C-Ç, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S, T, U-Ü, V, Y, Z

Yöreye Göre

A, B, C-Ç, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S, T, U-Ü, V, Y, Z

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası