muvahhit ne demektir / Muvahhide İsminin Anlamı Nedir? Muvahhide İsmi Ne Demek, Ne Anlama Geliyor? - TDK Anlamı Haberleri

Muvahhit Ne Demektir

muvahhit ne demektir

Son Güncellenme:


Arapça kökenli bir kelime olarak öne çıkan muvahhid sözlüğü, aynı zamanda Türkçede geçerli bir kelime olarak ön plana çıkıyor. Her ne kadar günlük yaşamın bir parçası olmasa bile, birçok yazılı kaynakta ve eserde karşılaşılan kelimelerden biridir.

Muvahhid Ne Demek, TDK Sözlük Anlamı Nedir?

Muvahhid kelimesinin Türk dil kurumu üzerinden bakıldığı maket anlamı, ‘Tanrının birliğine inanan’ biçiminde ifade edilmektedir. Bu anlamı üzerinden hem İslamiyet hem de birçok farklı din adına ortak şekilde ele alınabilmektedir.

Muvahhid Kime Denir?

Allah'ın birliğine inanan ve tevhit inancına sahip kişiler muhavvid olarak bilinmektedir. Arapça kökenli bir kelime olması üzerine daha çok Müslümanlık için kullanıldığını ifade etmek mümkün. Ancak aynı zamanda tanrının birliğine inanan şeklinde evrensel olarak da ele alınabilir. Aynı zamanda kadın ismi olarak da kullanılan bir anlama sahiptir.

MUVAHHİD

Birleyen, birleştirici olan, bir tek kabul eden; Tevhid inancına sahip olan Allah'ın vahdaniyetine şeksiz şüphesiz iman eden ve bu inancı şirkin her türlü pisliğinden uzak tutan kimse. Bu tanımıyla "muvahhid", "müşrik" teriminin tam karşıtıdır. funduszeue.info kök fiilin tef'il babına nakledilen "vahhade" (birledi, birleştirdi) fiilinin ism-i fâilidir. Çoğulu muvahhidûn olur.

Allah'ın bir tek olduğuna şüphe yoktur. Binaenaleyh, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir tek olanı birleme söz konusu değildir. O halde "muvahhid" sözü ile kasdedilen; bir olanı birleyen değil, her bakımdan eşsiz olan bir tek ilâhı kabul eden ve yalnızca ona ibâdet eden kimse kasdedilir.

Kur'ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde "muvahhid" tabirine rastlanmaz. Hattâ bu terimin masdarı olan "tevhid" tabirine de Kur'an'da rastlamak mümkün değildir. Ancak bazı hadislerde "vahhadellahe" (Allah'ı tevhîd etti-birledi) tabirinin geçtiğini müşahede etmek mümkündür. Nitekim Peygamber (s.a.s)'in, Muaz b. Cebel'i Yemen tarafına gönderdiği zaman ona şöyle dediği rivayet olunur:

"Sen ehl-i kitab olan bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey Allahü Teâlâ'yı tevhîd etmek olsun"(Buhârî, Tevhîd, 1). Başka bir hadiste ise Rasûlüllah'ın şöyle buyurduğunu görüyoruz:

"Her kim Allah'ı tevhîd ederse (malını ve kanını korumuş olur. Hesabı da Allah'a kalmıştır)" (Müslim, İman, 8).

Tirmizi'nin Sünen'inde, mü'minlerden söz edilirken "Ehl-i tevhîd" tabirinin kullanıldığını görüyoruz (Tirmizî İman, 17).

Öyle görülüyor ki, Kur'ân; meseleyi; Allah'ı tevhîd tarzında değil, bir tek Allah'a iman ve yalnızca O'na ibadet şeklinde sunmuştur. Kur'ân'da "tevhîd" tabirinin yer almaması bunu gösterir. "Tevhîd" ve "muvahhid" terimleri, bir tek Allah'a iman ve O'nu tanıma meselesi, Mu'tezile mezhebi ve filozoflar tarafından gündeme getirildikten sonra vücûda gelmiş ve yayılmıştır. Sahih hadislerde ise "Allah'ı tevhîd", sadece "bir tek ilâh kabul etme ve ancak O'na ibadet ve ubudiyette bulunma" manâsına geliyordu. Bunun dışında "tevhîd" kelimesinin hiçbir kelâmî ve felsefi manası yoktu.

Buna göre, hadislerde geçen "vahhadellah" tabiri, "Allah'ın vahdâniyetine iman" anlamındadır. Bu da âyet ve hadislerde Allah'a nisbet edilen isim, fiil ve sıfatları aynen kabul etmek, O'na yakışmayan noksan sıfatlardan O'nu tenzîh etmek, yalnızca O'na ibadet etmek, bir sıkıntıya düştüğünde ya da Allah'tan başkasının; cevap vermeye muktedir olamadığı bir darlığa duçar olunduğunda sadece O'ndan yardım dilemek demektir. İşte gerçek "muvahhid" böylesi bir inanca sahip olan ve inancının gereğini yaşayan kimsedir. İnancın kalbe hasredilmesi, eserinti yaşanan hayatta görülmemesi bir anlam ifade etmez.

Kur'ân-ı Kerîm'de her ne kadar "muvahhid" terimi geçmiyorsa da buna yakın hattâ biraz daha kapsamlı bir manâ ifade eden "hanif" çoğulu olân "hunefâ" tabirleri sık sık geçmekte ve bazı müfessirlerce, bu tabirler "muvahhid" şeklinde tefsir edilmektedir.

"İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyandı. Fakat o, Allah'ı bir tanıyan gerçek bir müslümandı. Asla müşriklerden değildi"( Âlu İmrân, 3/67) âyetinde geçen "hanif" kelimesi "Allah'ı bir tanıyan" şeklinde tercüme edilmiştir. Aynı kelime "muvahhid" olarak tefsir edilmiştir (Elmalılı, Hak Dini, Kur'ân Dili, II, ).

Yine aynı eserde, Rûm sûresinin otuzuncu âyetinde geçen "hanif" sözü açıklanırken şu ifadelerin kullanıldığını görüyoruz:

Hanif, "hanef" masdarından bir sıfattır. Aslı lügatta "hanef" ise sapıklıktan doğruluğa meyildir. Nitekim doğruluktan eğriliğe, haktan haksızlığa meyletmeye "cim" ile "cenef" denilir. Şu halde, hanifin asıl mefhûmu, eğriliği bırakıp doğrusuna giden demektir. Bu mefhum ile örfte İbrahim milletine isim olmuştur ki, başka dinlerden, batıl mabudlardan çekinip yalnız bir Allah'a eğilen "muvahhid" demektir (Elmalılı, a.g.e., VI, ).

İbn Kesir de, Bakara Sûresinin âyetini tefsir ederken Katade'nin; "Haniflik, lâilâhe illallah, diye şehadet etmektir" dediğini nakleder ki bu, "tevhîd"in ta kendisidir (İbn Kesir, Tefsîru'l-Kurâni'l-Azîm, İstanbul , I, ).

"Tevhid" ve "muvahhid" terimlerine Akaid ve Kelâm kitaplarında da sık sık rastlıyoruz. Hatta, kelâm kitaplarından bazıları bu isimle adlandırılmıştır. Buna örnek olarak, Muhammed b. Ishak b. Huzeyme'nin (ö/) "Kitabü't-Tevhîd ve İsbâtü Sıfâti'r-Rab" adlı eserini zikredebiliriz. Söz konusu eserde (s ) mü'minlerden "muvahhidûn" ve "ehl-i tevhîd" diye bahsedilmektedir.

Kütüb-ü Sitte içinde en güvenilir hadis mecmuası olarak kabul edilen Buhârî'de de "tevhîd" için müstakil bir bölüm açılmış ve buna "Kitâbü't-Tevhîd" adı verilmiştir.

"Muvahhid" terimi ortaya çıkarak yaygın halde kullanılmaya başlanınca, bazı fırkalar bunu kendilerine bir sıfat olarak seçmiş ve kendileriyle özdeşleştirmişlerdir. Örneğin sapık olarak bildiğimiz Dürzîler; Hamza b. Ali'nin liderliğindeki ilâhi davete bağlananların asıl adının "muvahhidûn" olduğunu ileri sürerler. Hatta ilmihal kitaplarında; "Muvahhid bir Dürzi olduğunu nasıl bilirsin?" şeklinde sorulan bir soruya; "Helâli yiyip haramı terketmekle" diye cevap verilişi çok enteresandır (Ethem Ruhi Fığlalı, "Çağımızda İtikadî İslam Mezhepleri ", İstanbul , , ).

Yine tarih kitaplarından, Kuzey Afrika'daki Murabıtlar Devletinin yıkılışından sonra, onun yerine kurulmuş ve yılları arasında yaşamış, adına "Muvahhidler Devleti" denilen bir devletin varlığını biliyoruz.

Halid ERBOĞA

kaynağı değiştir]

Abdulmümin'in ölümünden sonra hükümdarlarda önemli bir toprak kazanımı olmamakla birlikte özellikle Yusuf, Yakup (Mansur) ve Muhammed Nasır dönemlerinde Muvahhidlerin istikrar ve yükseliş dönemleri olmuştur. Ancak yılında İkab Savaşı'nda Hristiyanlar karşısında ağır bir yenilgi alınması ve sonrasında yılında Muhammed'in ölümüyle Endülüs'teki hakimiyetini kaybetmeye başlamasına ve Muvahhidlerin siyasi istikrarsızlık dönemine girmesine yol açmıştır. Muhammed Nasır'ın ölümünden sonra tahta çıkan genç yaştaki oğlu Yusuf el-Müstansır’ın idari açıdan zayıf bir hükümdar olması nedeniyle bazı devlet adamları ve yerel yöneticiler güç kazanmaya başladı ve devletin otoritesi sarsılmaya başladı. Bu dönemde Endülüs’te yerel hanedanlıklar kurulurken diğer taraftan Portekiz, Kastilya ve Aragon krallıkları da Turtûşe (Tartosa), Belensiye (Valensiya), Batalyevs (Badajoz), Mürsiye (Murcia), Mâride (Merida), Kurtuba (Córdoba) ve İşbîliye (Sevilla) gibi birçok Endülüs şehrini ele geçirdiler.

İdris Memun'un Maliki olan halkın desteğini sağlamak amacıyla İbn Tûmert’in görüşlerinden vazgeçtiğini ilan etmesi istediği sonucu vermediği gibi devletinde parçalanmasına sebep oldu. tarihinde Tunus’u Muvahhidler adına yöneten Ebü Zekeriyya Yahya, İbn Tûmert’in davasını kendisinin savunduğunu söyleyerek bağımsızlığını ilan ederek Hafsiler hanedanlığını kurdu. yılında Tilimsan ve civarında büyük Berberi kabilesi Zenâte’ye mensup Abdülvadiler bu adla hanedanlık kurdular. Muvahhidler devletinin yıkılmasını sağlayan en önemli hareket ise 'dan beri Magrib-i Aksa’da bağımsız yaşayan Meriniler olup, 'de Miknâs’ı, 'da Fas, Selâ ve Tâze’yi, arasında Magrib-i Aksa’nın büyük bölümünü Muvahhidler’den aldılar. Muvahhidler bir süre daha direnç gösterse de 'da Meriniler tarafından Marakeş'in alınmasıyla Muvahhidler Devleti son buldu[4].

Hükümdarlar, –[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası