{{{1}}}]] ([[Kullanıcı mesaj:{{{1}}} mesaj]]•[[Özel:Contributions/{{{1}}}
Ergenekon Destanı Kısaca Özeti
Ergenekon Destanı Göktürklere ait önemli destanların başında gelir. Göktürkler'in türeyişi anlatan bu destanı kısaca özeti ise şu şekildedir. Savaşta yenilen Türkler Ergenekon adlı bir bölgeye yerleşerek burada yıl kadar yaşar. Zamanla buraya sığmayan Türkler çevrelerinde bulunan demir dağı eritmek zorundadır.
Moğol ilinde Oğuz Kağan soyundan İlhan'ın Hükümdarlığı sırasında Tatar Türklerinin hükümdarı Sevinç Han Tatar ülkesine savaş ilan eder. Bu sırada İl Han'ın idaresindeki orduyu bozguna uğratır. İl Han'ın ülkesinde bulunan bütün insanları öldürür. Sadece İl Han'ın küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kurtulmayı başarır. Buradan kurtulmayı başaran bu kişiler onları kimsenin bulamayacağı bir yere kaçmaya çalışır.
Yabani koyunların yürüdüğü yolları izleyerek yüksek bir yerde bulunan bir geçide varırlar. Bu geçitten geçtikten sonra içerde akarsuların, pınarların, farklı bitki ve çalıların, meyve ağaçlarının bulunduğu bir alana varırlar. Tanrıya şükrederler ve burada kalmaya karar verirler.
Dağın doruğunda bulunan bu yere dağın kemeri anlamına gelen Ergene kelimesini aynı zamanda dik anlamına gelen kon kelimesini birleştirerek Ergenekon adını verirler. Kıyam ve Nüküzün oğulları burada geniş bir aile oluştururlar.
yıl kadar bir zaman geçtikten sonra burada çok fazla çoğaldıkları için bu bölgeye sığamaz olan Göktürkler atalarının da buraya geldiği geçidi unutmuşlar ve geçit aramaya başlamışlardır. Geçit bulamayan Göktürkler boy içinde bulunan demircinin teklifi üzerine dağın demir kısmını eritilerek yol açabileceğini söylemesi üzerine demirin bulunduğu yere bir sıra odun bir sıra kömür dizerek ateş yakarlar. 70 yere konulan 70 körükle bu odun ve kömürleri yakarlar ve körüklerler. Burada bir geçit açarlar bu geçit yüklü bir deve geçecek kadar yer açılır. Daha sonra İl Han'ın soyundan gelen bu Türkler yeniden güçlü bir boy olarak eski vatanlarına döner. Atalarının intikamını alırlar.
Ergenekon'dan çıkılan gün 21 Mart olarak bilindiği için her yıl bayram yaparlar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırarak örs üzerine koyup demiri döverler. Ergenekon Destanı yeniden özgür olma ve Baharın Bayramı olarak halen 21 Mart gününde kutlanır.
Bu destan, Türk mitolojisinin önemli destanlarından biridir. Ergenekon Destanı, Türklerin atalarının yaşadığı zorlu koşulların sembolik bir anlatımıdır. Destanda, Türklerin ölüm kalım mücadelesi, Ergenekon vadisine girişleri ve burada yeniden doğuşları anlatılır. Ergenekon Destanının kökeni hakkında farklı teoriler mevcuttur.
Bazı kaynaklar, destanın Orta Asyada yaşayan Türk boyları arasında yaygın olduğunu ve zamanla farklı versiyonlara ayrıldığını belirtir. Diğer kaynaklar ise destanın Orta Asyadan Anadoluya Türklerin göçü sırasında getirildiğini ve burada yerleşik hayata geçişin sembolik bir anlatımı olduğunu savunur.
Ergenekon Destanı Göktürklere ait destanlardan biridir. Bu destanı yazılı hale getiren ilk kişi Moğol devletinin tarihçisi Reşideddin adlı tarihçidir. Bu tarihçi Fars diliyle Câmiü’t-Tevarih’te anlatırken Ergenekon Destanını pek çok yönden Moğol kültürünün özelliklerini de karıştırmıştır.
Esasında Moğol boyları, genel anlamda Türk boylarının bir kısmıdır. Bu her iki ulus da dilleri ve pek çok açıdan birbiriyle benzerlik gösterir. Söylentiye göre her iki ulus da Nuh peygamberin oğlu olan Bulca-Han’ın neslinden gelmiştir. Bulca-Han, tüm Türk boylarının atasıdır. Nuh peygamberin ölümünden sonra uzun zamanlar geçmiştir. Tabi ki bu uzun zaman dilimleri içerisinde yaşananların pek çoğu unutulup gitmiştir.
Türklerin önceleri yazıyı kullanmadıkları için kitapları bulunmamaktaydı. Bunun nedenle geçmişteki olayları ve yaşadıklarını yazıya geçirmemişlerdi. Bu nedenle günümüzde anlatılan tarihi olayları da yakın dönemlerde söylentilere ve ağızdan ağıza aktarılan bilgiler aracılığıyla öğrenmekteyiz. Türk boylarının yurtları çoğunluklar birbirine yakındır. Bu nedenle de her boyun yöresinin, nereye dek uzadığı, hemen hemen herkes tarafından bilinirdi. Türklerin yurtları, Uygurların sınırlarından başlayıp Hıtay ve Cürçet diyarına dek uzanır. Bu yörelere günümüzde Moğolistan denilmektedir.
Moğol ülkesinde Oğuz Han soyundan İl Hanın hakanlığı esnasında Tatar hakanı Sevinç Han, Moğollara saldırdı. İl Hanın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da destek alarak mağlubiyete uğrattı. İl Hanın vatanındaki herkesi öldürdüler. Sadece İl Hanın karısı Nüküz Katun, küçük oğlu Kıyan ve yeğeni ile kaçıp kurtulmayı başardılar. Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeye karar verdiler.
Türkler, savaşçı ruhları sayesinde zorlu koşullara dayanarak Ergenekon vadisine ulaşırlar. Burada Türkler, demir dağlarla çevrili bir vadiye sıkışırlar ve burada yüz yıllarca yaşam mücadelesi verirler. Sonunda bir kurt, demir dağlardan geçen bir yolu gösterir ve Türkler bu yoldan çıkarak özgürlüklerine kavuşurlar.
Destanın önemli bir diğer özelliği ise Türklerin yeniden doğuşu ve devlet kurmalarıdır. Ergenekon vadisinden çıktıktan sonra Türkler, Anadoluya yerleşerek burada yeni bir hayat kurarlar. Bu yeni hayat, Türklerin bir arada yaşama kültürünün temelini oluşturur ve Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
Ergenekon Destanı, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır. Destan, Türklerin savaşçı ruhunu ve dayanıklılığını sembolize eder. Ayrıca, Türk tarihinde yaşanan zorlu koşulların bir anlatımıdır ve Türklerin yeniden doğuşu ve devlet kurmalarının sembolik bir anlatımıdır. Bu yönüyle Ergenekon Destanı, Türk tarihi ve kültürü açısından önemli bir kaynaktır.
Savaşta yenilen Türkler Ergenekon adlı bir bölgeye yerleşip burada dört yüz yıl yaşadılar. Zamanla buraya sığmaz olunca, çevrelerindeki demirden dağı eriterek kendilerine yol aramışlardır.
Moğol ilinde Oğuz Kağan soyundan il Hanın hükümranlığı sırasında Tatar Türklerinin hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş ilan etti. ilhanın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak bozguna uğrattı. ilhanın ülkesindeki tüm insanları öldürdüler. Yalnız il Hanınn küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kurtulmayı başardılar.
Düşman askerlerinin, onları bulamayacağı bir yere kaçmaya karar verdiler. Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler.
Dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında Ergene kelimesiyle dik anlamındaki Kon kelimesini birleştirerek Ergenekon adını verdiler. Kıyan ve Nüküzün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki Ergenekona sığmadılar. Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. Ergenekonun çevresindeki dağlarda geçit aradılar.
Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. İlhan’ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski vatanlarına döndü, atalarının intikamını aldılar.
Ergenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Martta her yıl bayram yaptılar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyup döverler. Ergenekon Destanı için bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır.
ERGENEKON DESTANI
Türk illerinde Göktürk oku ötmeyen. Göktürk kolu yetmeyen bir yer yoktur; yani ülkeye Göktürkler hakimdi. Bu durum ise, diğer öteki kavimlere acı geliyordu, üstelik Göktürkleri de kıskanıyorlardı Bir araya gelip birleştiler ve Türklerden öç almağa karar verdiler, onların üzerlerine yürüdüler.
Bunun üzerine Göktürkler de çadırlarını ve sürülerini bir yere topladılar. Çevresine de hendek kazıp beklediler.
Düşman gelince de savaşa başladılar. Savaş, on gün sürdü. Sonunda Göktürkler üstün geldi.
Bu yenilgi üzerine Göktürklere düşman olan kavimler büsbütün hiddetlendiler, av yerinde toplandılar ve bir arada konuştular. Dediler ki: “Göktürklere hile yapmazsak işimiz sonunda pek yaman olacak. ”
Bu konuşmadan sonra, tan ağarınca, sanki baskına uğramışlar gibi, işe yaramayan mallarını bırakıp kaçtılar. Bunu gören Göktürkler: “Düşmanlarımızda savaşacak hal kalmadı, kaçıyorlar” diye düşünerek, kaçanların arkasına düştüler.
Düşmanlar, Göktürkleri görünce hemen geri döndüler, Göktürkleri gafil avladılar, vuruşmağa başladılar. Düşmanlar galip geldi, Göktürkler yenildi. Düşman, Göktürkleri vura öîdüre çadırlarına kadar geldi. Çadırlarını ve mallarını öyle bir yıkıp yağmaladılar ki bir ev bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri kul edindiler ve her birini alıp kendi evlerine götürdüler.
O zamanlar Göktürklerin başında İl Han hakan olarak bulunuyordu. İî Han’ın da birçok oğlu vardı. Çocukların hepsi bu savaşta öldü. Yalnız Kayan adındaki en küçük oğlu sağ kaldı. Kayan (Kayı Han) o yıl evlenmişti. İl Hanın Tukuz (Dokuz Oğuz) adında bir de yeğeni vardı. Kayan ile Tukuz (Kayı Han ile Dokuz Oğuz) her ikisi de düşmana esir olmuşlardı. Fakat on gün geçmeden, kadınlarını da kurtarıp beraberlerine alarak atlanıp bir gece düşmandan kaçtılar ve esirlikten kurtuldular.
Göktürk yurduna geldiler. Burada düşmandan kaçıp gelen birçok deve, at öküz ve koyun buldular. Oturup düşündüler: “Dört bir yanımız düşman dolu bizi yaşatmazlar” dediler; “En iyisi dağların içinde insan yolu düşmez sapa bir yer bulup orada yerleşelim” diye karar verip, sürülerini de alarak dağa doğru varıp göçtüler.
Gide gide, geldikleri yoldan başka geçilecek başka bir yolu olmayan bir ülkeye vardılar. Bu yol öyle bir sarp ve sapa yoldu ki bir deve bir at bin güçlükle yürürdü, yanlış bir yere ayağını bassa paramparça olurdu. Göktürklerin vardıkları ülkede akar sular, büngüldekler, türlü bitkiler, meyve ağaçları ve avlar vardı. Böyle bir yeri görünce Tanrıya şükrettiler.
Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler, derisini giydiler. Ve bu ülkenin adına Ergenekon dediler. İlk dört soruyu Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Türk Destanları adlı kitabından alman yukarıdaki Ergenekon Destanı’na göre cevaplayınız.
İlk Türk Destanları Adları Nelerdirçamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası