don t mind ne demek / İngilizce - Türkçe Sözlük | İngilizce - Türkçe Çeviri

Don T Mind Ne Demek

don t mind ne demek

[email protected]

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. İsim dimağ
  2. karın rnı
  3. İsim us, akıl.
    to lose one's mind: delirmek, aklını kaybetmek.
    sound mind: sağduyu, aklı selim.


    of unsound mind: aklı noksan, akılsız, aklını kaçırmış.
    Her mind is filled with dreams of becoming a great actress: Büyük bir artist olmayı aklına koymuştu.
    to be in one's right mind: aklı başında olmak.
    to be out of one's (right) mind: aklı başında olmamak, aklını kaçırmak, çıldırmak, akılsızlık etmek, akılsızca davranmak.
    You must be out of your mind: Sen aklını kaçırmışsın/çıldırmışsın!
    He went out of his mind: Delirdi/çıldırdı/aklını kaçırdı.
    I can't get it out of my mind: Bir türlü aklımdan çıkmıyor/unutamıyorum.

  4. İsim an, zihin, dimağ, beyin, kafa.
    In one's mind's eye: kafasında, zihninde, muhayyilesinde.
    His

    mind went blank

    : Kafası durdu/beyni işlemez oldu.
    I'm not clear in my own mind about it: Onu anlamıyorum/ne olduğunu açıkça göremiyorum.
    Bring one's mind to bear something: Zihnini/kafasını bir konuya vermek (Dikkatini bir şey üzerinde toplamak).
    Get it into your mind that … : Şunu unutma (iyice kafana koy) ki …
  • İsim anlak, zekâ, kafa.
    He has the mind for such work: Bu işlerden anlar/ bu gibi işleri kafası alır/bu işlere aklı yatar.
  • İsim deha, dâhi, üstün insan, büyük zekâ sahibi kimse.
    He is one of the great minds of our time. He was

    a very sharp mind . The best minds (= the cleverest people) in the country are trying to find a way out of its difficulties.

  • İsim bilinç, şuur.
  • İsim fikir, düşünce, karar, tasavvur.
    to change one's mind: fikrini/kararını değiştirmek, kararından

    caymak.
    They were of one mind: aynı fikirde idiler.
    I'm still of the same mind: Hâlâ aynı fikirdeyim/kararımı değiştirmedim.
    What's on your mind? Fikrin nedir? Ne düşünüyorsun?
    It was in my mind to go and see him: Gidip onu görmeyi tasarlıyordum.
    Nothing was further from my mind than going to see her: Gidip onu görmeyi asla düşünmüyordum (Onu ziyaret etmek aklımın köşesinden bile geçmiyordu).

  • İsim istek, niyet, arzu, meram, maksat, murat.
    to have a mind to leave: gitmek arzusunda olmak.
    You

    can do it if you have a mind

    : İstersen(iz) yapabilirsin(iz).
    I have no mind to offend him: Onu gücendirmek istemedim = Maksadım onu gücendirmek değildi.
    I've a good mind to do it: Onu yapmayı çok istiyorum.
    Have you (got) anything particular in mind? Özellikle arzu ettiğiniz bir şey var mı?
    with one mind: (a) tek maksatla, (b) arzu/düşünce birliği ile.
    be in two minds = be of many minds about (doing) sth: bir türlü karar verememek, (iki/birçok düşünce arasında) bocalamak/tereddüt etmek, ikircikli/mütereddit olmak.
  • İsim ruh, maneviyat, manevî varlık.
  • İsim algı, idrak.
    Within the mind of man: İnsanın algılayabildiği.
  • İsim bellek, hafıza (kuvveti), hatır(a).
    Former days were called to mind: Geçmiş günler hatıra gelmişti.


    Keep the rules in mind: Kuralları belle/öğren/hatırda tut.
    I'll bear you in mind: Seni unutmayacağım/hatırlayacağım.
    bring/call sth to mind: bir şeyi hatırlatmak.
    It came (in) to my mind that: Aklıma … geldi/Hatırladığıma göre …
    It went quite (right/clean) out of my mind: Tamamen unuttum.

  • İsim dikkat, düşünce, düşünce tarzı.
    To keep one's mind on a subject = to give one's mind to sth: Dikkatini/düşüncesini

    bir konu üzerinde toplamak.
    He can't keep his mind on his work = He can't give his whole mind to his work.
    to let one's mind wander: dikkati dağılmak.

  • İsim (Katoliklerde) ölü için yapılan anma âyini.
  • İsim (Hıristiyanlarda) ruh, can.
  • Fiil dikkat etmek. dikkatli/uyanık/müteyakkız olmak.
    mind the steps: Dikkatli yürü/önüne bak!
    mind

    yourself

    ! Dikkat et!
    mind out or you'll break it: Dikkat etmezsen kırılır.
    mind what you are about: Ne yaptığına dikkat et.
    He said to the little boy: “Mind! Don't go too near the edge of the cliff!”
  • Fiil uğraşmak, meşgul olmak, (işine) bakmak.
    to mind one's own business: Kendi işine bakmak, kendi

    işiyle meşgul olmak.
    mind your own business! Sen kendi işine bak (bana karışma!).

  • Fiil bakmak, mukayyet olmak, ihtimam göstermek.
    to mind the children: çocuklara bakmak/gözkulak olmak.


    Who's minding the store? Dükkâna kim bakıyor?

  • Fiil kaygı çekmek, endişe etmek, üzülmek.
    Don't mind about your daughter, she'll be all right: Kızın için üzülme, iyileşecek.
  • Fiil rahatsız olmak, sakıncalı/mahzurlu görmek, (olumsuz veya soru tümcelerinde nezaket hitabı olarak) … zararı

    olmak.
    I don't mind! Bence mahzur yok/bence hava hoş/umurumda değil/aldırmam.
    I don't mind your being late: Geç kalmana bir şey demem.
    Do you mind = Would you mind: Lütfen, müsaade eder misiniz?
    Would you mind handing me that book? O kitabı lütfen bana verir misiniz?
    Do you mind if I go: Gitmeme izin verir misiniz?

  • Fiil önem/ehemmiyet vermek, kulak asmak, aldırmak, aldırış etmek, nazarı itibara almak.
    I don't mind what

    people say

    : Elâlemin sözlerine aldırış etmem.
    Don't mind his bluntness: Onun kabalığına aldırma/boş ver.
    You mustn't mind about their gossiping: Onların dedikodusuna kulak asmamalısın.
  • Fiil (a) farkına varmak, farketmek, sezmek,
    argo çakmak, (b) hatırla(t)mak.
  • Fiil itaat etmek, sözünü dinlemek, boyun eğmek, saymak.
    mind your father and mother.
  • Fiil (emir olarak) dikkat etmek, anlamak, görmek, müşahede etmek.
    mind what I say: Söylediklerime dikkat

    et!
    mind now, I want you home by twelve: Saat 12'de evde olacaksın, anladın mı?
    mind out! Dikkat! önüne/etrafına bak!
    mind out of way! Yol verin! Savulun!

  • Fiil karşı çıkmak, itiraz etmek, gücenmek, darılmak.
    If you mind me/my saying so: Sözlerime gücenmezseniz/hatırınız

    kalmasın ama.
    I shouldn't mind a glass of cold water: Susadım, bir bardak soğuk su içsem iyi olur (bir bardak suya hiç itirazım yok).
    “A cup of coffe?” “I don't mind!” “Kahve arzu eder misiniz?” “Memnuniyetle (hiç itirazım yok, memnun olurum)”.

  • Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    a piece of one's mind

    azar, tevbih, kızgınlığın/öfkenin açıkça ifadesi, açıkça tasvip etmeme/karşı gelme.
    give someone a

    piece of one's mind = tell someone one's mind

    : (birisine) ağzına geleni söylemek, iyice veriştimek, adamakıllı haşlamak, azarlamak/paylamak.

    blow one's mind

    (uyuşturucu madde vb. ile) aklını/idrakini bozmak, sapıttırmak, (b) aşırı zevk vermek veya almak, mest

    etmek/olmak, kendinden geç(ir)mek.

    mind one's own business

    kendi işine bakmak, başkasının işine karışmamak, başkasının işine burnunu sokmamak.
    Mind your own

    business

    : Sen kendi işine bak!

    out of one's mind

    (a) deli, kaçık, (b) (tamamen) unutulmuş.
    Out of sight, out of mind: Gözden uzak olan gönülden de uzak olur.

    out of one's mind

    (a) deli, kaçık, çıldırmış, zıvanadan çıkmış, (b) çılgın, hezeyan halinde, mantıksız, akıl ve muhakemesini kaybetmiş.

    to one's mind

    (birisinin) fikrince, düşüncesine göre.
    to my mind: bence, benim fikrimce, bana sorarsanız.

    group mind

    bir gruptaki kişilerin düşünceleri İsim

    in mind

    (a) aklında, fikrinde, düşüncesinde, zihninde, hatırında.
    have in mind: (a) hatırlamak, (b) düşünmek,

    tasarlamak, (c) niyetlenmek, tasavvur etmek, plânlamak. (b) niyet, tasavvur.

    mortal mind

    (Hristiyanlıkta) yanılgı, sapınç, dalâlet; hayat, zekâ ve ruhun maddî olduğu inancı.

    never mind

    (a) üzülme, aldırma, boş ver, tasalanma, elem çekme.
    Never mind what he says: Sen onun sözlerine

    aldırma/boş ver!
    When he lost his watch, his father said: “Never mind; I'll buy you another one.” (b) zararı/önemi yok, önemli değil, adam sen de.
    Never mind the expense: Masrafın önemi yok!
    It is raining, but never mind, I'll come over to see you. (c) … şöyle dursun/bir yana, o da bir şey mi?
    With this knee injury, I can't walk, never mind run: Dizimin yarasından koşmak şöyle dursun, yürüyemiyorum bile.

    never mind

    (a) aldırma, boş ver.
    never mind the noise: Gürültüye aldırma. (b) zararı/önemi yok, farketmez,

    hiç de önemli değil.
    never mind, I'll do it myself: Zararı yok, ben kendim yaparım.

    mind reader

    kâhin, başkasının aklından geçenleri okuyan/bilen/keşfeden kimse. İsim

    mind reading

    kehanet, başkasının aklından geçenleri okuma/bilme/keşfetme, düşünceleri okuma. İsim

    mind you

    (a) unutma(yınız) ki.
    “Erol has been very bad-tempered this week.” “Yes, but mind you, he's been rather

    ill recently.”

    (b) buna rağmen, öyle olsa bile, yine de.
    She's a very nice girl, mind you, but I wouldn't want to marry her: Çok iyi bir kız, ama yine de onunla evlenmek istemem. (c) öyle olmasına öyle, orası muhakkak ama.
     

    I don't mind Çeviri Türkçe

    funduszeue.info / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I don't mind

    10, parallel translation

    I don't suppose you'd mind sharing that bottle?

    O şişeyi paylaşmayacaksın değil mi?

    If you don't mind, I'd prefer to be alone.

    Sorun olmazsa, yalnız kalmayı tercih ederim.

    No problem there, Johnny, I don't mind helpin'out.

    Sorun yok bunda, Johnny, Yardım etmeyi düşünmüyorum.

    I don't mind.

    Benim için sorun olmazdı.

    You don't mind if I record this?

    Bunu kayda alsam sorun olur mu?

    I don't mind.

    Bence mahzuru yok.

    I think I might stick with Doc, if you don't mind.

    Sakıncası yoksa galiba doktor demeye devam edeceğim.

    I don't mind.

    Sorun etmiyorum.

    You two don't mind, do you, if I steal Dom away for a few?

    Dom'u biraz çalsam sakıncası olur mu?

    I hope you don't mind sitting next to a cyborg.

    Bir sayborgun yanına oturmaya aldırış etmezsin umarım.

    Yeah, because I don't care how any of us got here, it's mind-blowing, incredible and grand.

    Herhangi birimizin buraya nasıl evet, ı umurumda değil, çünkü O inanılmaz ve büyük aklınızı başınızdan, bu.

    I'm actually the if you don't mind, I'm the one that pulled you out.

    Ben Ben aslında Eğer sakıncası yoksa, seni dışarı çıkaran bendim.

    I can give it as hard as I can take it, and I don't mind going to jail.

    Aldığım kadar, vermesini de bilirim ve hapse girmeyi de sorun etmem.

    Hey, can I use this kitchen for a second, child, if you don't mind?

    Mutfağı kullanabilir miyim çocuklar, müsaade ederseniz?

    I hope you don't mind if Leena shows you around, I have to pop out for a spell.

    Leena'nın etrafı göstermesi umarım sorun olmaz. Kısa süreliğine dışarı çıkmalıyım.

    Now that I know the truth, I don't mind.

    Artık gerçeği bildiğim için, umursamıyorum.

    Now if you don't mind, I need to get back to my work.

    Şimdi kusura bakmazsan işimin başına dönmem gerekiyor.

    - If you don't mind, I'll help you.

    - Sakıncası yoksa ben yardımcı olabilirim.

    No I've enough reasons to not like you But don't you feed this marriage nonsense in Piku's mind, don't..

    Bu yüzden mi beni sevmiyorsun? Hayır, seni sevmemek için yeteri kadar sebebim var. Ama şu evlilik saçmalığını Piku'nun aklına sokma.

    I love Bhaskor da,.. or maybe he has already made a plan of coming back as Piku's kid daughter.. don't mind me saying but I need to tell you something.

    Bir dakika buraya gel. Piku'nun çocuğu olarak geri dönme planı yapmıştır belki de. Kızım, dediğime aldırma ama sana bir şey söylemem gerek.

    You don't mind if I don't make it to whatever fucking party.

    Partilere gelmediğimde umurunda olmuyor.

    I don't know what is in the sheriff's mind.

    Şerifin aklından neler geçtiğini hiç bilmiyorum.

    I'm quite proud of that line actually, So I don't mind if you want to use it in your brochures.

    Aslında bundan son derece gurur duyuyorum bu yüzden broşürlerinizi kullanmak isterseniz sorun değil.

    I don't mind. Pays for my keep.

    Önemli değil, burada kalmamın karşılığı olsun.

    I don't mind.

    Benim için sorun olmaz.

    Dude, I don't mind.

    Ortağım, ayıp ediyo'n. Tamam o zaman.

    I don't mind three of us going out.

    Üçümüz olunca hiç itirazım yok.

    I hope you don't mind.

    Umarım kızmazsın.

    I don't mind.

    Bana fark etmez.

    If you don't mind, I'd like to see somebody.

    Sıkıntı olmayacaksa birini görmek istiyorum.

    I hope you don't mind my asking what was it that turned you to the light?

    Sormamda sakınca yoktur umarım ama ışığı görmeni sağlayan olay neydi?

    I hope you don't mind me calling this late.

    - Bu saatte aramam sorun olmaz umarım.

    Oh, I don't mind waiting.

    Beklemeyi sorun etmem.

    - I don't mind.

    - Bana hava hoş.

    I don't mind showing off my girls.

    Benim kızları göstermeyi umursamıyorum.

    Don't mind if I do.

    Eksik olma.

    I can go downst I don't mind, I can finish up and

    Aşağıya inip orada halledebilirim.

    Tiny and Jojo, they don't want to do the construction, so I was looking into what cults do to force people into labor when the mind tricks don't work, and one of them was a personality test, right?

    Tiny ve Jo-Jo inşaat yapmak istemiyor. Ben de akıl oyunları işe yaramadığında tarikatların insanları işçilik yapmaya nasıl zorladığını araştırdım ve onlardan biri kişilik testiymiş.

    I hope you don't mind, Sheriff, I took some initiative.

    Umarım sorun değildir, Şerif. Biraz inisiyatif kullandım.

    I would take it, if you don't mind.

    Sakıncası yoksa ben almak isterim.

    I don't mind having this discussion with you.

    - Seninle tartışmak istemiyorum.

    I don't mind being killed as long as I became a firm teacher of this Kunigigaoka Middle School's Class 3-E.

    Kunigigaoka Ortaokulu'nun 3 - E sınıfının, sınıf öğretmeni olduğum sürece öldürülmek umurumda değil.

    So if you don't mind, I would just love to eat my lunch.

    İzniniz olursa yemeğimi yemek istiyorum.

    I don't mind you still living here, but we got to have some rules.

    Burada kalman sorun değil ama bazı kurallarımız olmalı.

    Somehow, I don't think canon law was constructed with my situation in mind.

    Nedense kilise kanununun durumum göz önüne alınarak oluşturulduğunu sanmıyorum.

    I just wanted to say, I hope you don't mind, Henry, but when you masturbate in that top room, we can see through the blind.

    Umarım sakıncası yoktur Henry ama üst kattaki odada masturbasyon yaptığında perdeden görebildiğimizi söylemek istedim.

    I mean, I don't mind, but it's the kids. OK.

    - Benim için sakıncası yok ama çocuklar var.

    I don't mind if you go.

    Gitmeni önemsemem.

    I don't mind telling you.

    Söylemekten çekinmiyorum.

    - I don't mind.

    Umurumda bile değil.

    © - funduszeue.info

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası