peygamber efendimizin mühründe ne yazıyor / Efendimiz'in (sas) Sırtındaki Peygamberlik Mührü | Peygamber Yolu

Peygamber Efendimizin Mühründe Ne Yazıyor

peygamber efendimizin mühründe ne yazıyor

Nübüvvet nedir? Nübüvvet mührü ne demek?

Haberin Devamı

Hâtem-i nübüvvet (hâtemü’n-nübüvve) tamlaması Türkçe’de mühr-i nübüvvet, nübüvvet mührü, peygamberlik mührü, peygamberlik nişanı gibi terkiplerle karşılanmaktadır. Nübüvvet mührü siyer, şemâil, hasâis ve delâilü’n-nübüvve kitaplarında Resûl-i Ekrem’in nübüvvetinin delili sayılmakla birlikte son peygamber oluşunun bir işareti olarak da değerlendirilmiştir. Nitekim hâtem (mühür) genelde yazıların altına basılıp son sözün söylendiğine işaret eder. Resûlullah’a hâtemü’n-nebiyyîn denilmesi (el-Ahzâb 33/40) onun hem nübüvveti nihayete erdiren son peygamber hem de bütün peygamberlerin nübüvvetini tasdik eden (mühürleyen) ilâhî bir delil olduğu şeklinde açıklanmaktadır (Elmalılı, VI, 3906; ayrıca bk. HATM-i NÜBÜVVET).

Hz. Peygamber’in kürek kemikleri arasında sol kürek kemiğine daha yakın, elle hissedilebilecek kadar kabarık, güvercin veya keklik yumurtası büyüklüğünde, siğile benzetilen kırmızı beze şeklinde bir et parçasının bulunduğu ve bunun nübüvvet mührü olarak isimlendirildiği hadis ve siyer kaynaklarında belirtilmektedir (Müsned, V, 107; Buhârî, “Vuḍûʾ”, 40; Müslim, “Feżâʾil”, 110; Tirmizî, “Menâḳıb”, 11; ayrıca bk. Yardım, s. 74; Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 282). Bundan başka Ehl-i kitabın kutsal metinlerinde geleceği bildirilen peygamberle ilgili ifadeler yanında bu bene de işaret edildiğine dair rivayet ve görüşler mevcuttur. Kur’an’da, Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderileceğinin Ehl-i kitap tarafından bilindiği, onun ümmî bir resul ve nebî olduğunun Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulunduğu ifade edilmekte (el-Bakara 2/146; el-A‘râf 7/157) ve Hz. Îsâ’nın onu müjdelediği haber verilmektedir (es-Saf 61/6). Nitekim yahudi kutsal kitabı Tanah’ta belirtildiğine göre Hz. İbrâhim (Tekvîn, 12/1-3), Ya‘kūb (Tekvîn, 49/10), Mûsâ (Tesniye, 18/18; 33/2), Dâvûd (Mezmurlar, 45/3-17), İşaya (İşaya, 42/9-13; 43/1, 6), Daniel (Daniel, 7/13-14) ve Habakkuk (Habakkuk, 3/3) daha sonra bir peygamberin geleceğini müjdelemiştir. İsrâilî peygamber Malaki’nin kitabında, “İşte habercimi gönderiyorum ...” (3/1) ifadesi yer almakta ve kitap, “İşte Rabb’in büyük ve korkunç günü gelmeden önce ben size Peygamber İlyâ’yı göndereceğim” (4/5) vaadiyle son bulmaktadır.

Müslüman âlimler, Hz. Muhammed’in geleceğinin Tevrat ve İncil’de yazılı olduğuna dair Kur’an’daki haberi (el-A‘râf 7/157) belgelendirmek amacıyla erken dönemlerden itibaren yahudi ve hıristiyan kutsal kitaplarını incelemeye başlamışlardır. Hıristiyanlık’tan Müslümanlığa geçen Ali b. Rabben et-Taberî’ye göre Ahd-i Atîk’in İşaya kitabında yer alan, “Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Sultanlığı onun kürek kemikleri üzerindedir” (9/6) ifadeleri metnin İbrânîce’sinde, “Kürek kemiği üzerinde nübüvvet alâmeti vardır” şeklindedir. Taberî, bunun Hz. Muhammed’in sıfatlarıyla ilgili bir açıklama ve onun sûretine ve nişanlarına yönelik bir işaret olduğunu söylemiştir (ed-Dîn ve’d-devle, s. 146-147; ayrıca bk. Hüseyin el-Cisr, s. 77). Ancak yahudiler Ahd-i Atîk’te yer alan müjdenin bekledikleri mesîhi, hıristiyanlar da Hz. Îsâ’yı ifade ettiğine inanmaktadır. Yuhanna İncili’nde geleceği müjdelenen peygamber (1/21, 27, 30; 14/15-16; 15/26-27; 16/7-16) hıristiyanlara göre “kutsal ruh”, müslümanlara göre Hz. Muhammed’dir (bk. BEŞÂİRÜ’n-NÜBÜVVE; FARAKLİT). Ehl-i kitabın, gelecek olan son peygamber hakkında bilgi sahibi olduğu gibi onun iki kürek kemiği arasında bulunan nübüvvet mühründen tanınacağını ifade ettiği şeklinde de bazı rivayetler vardır. İsfahan’da Zerdüştî bir aileye mensup iken Hıristiyanlığa geçen ve rahiplerin tavsiyesiyle Musul ve Ammûriye’ye giden Selmân-ı Fârisî, orada ölmek üzere olan bir rahipten Arap bölgesinde İbrâhim peygamberin dini üzere gönderilecek son nebînin gelmesinin çok yakın olduğunu, onun hediye kabul ettiği halde sadaka olarak verilenleri yemediğini ve kürek kemikleri arasında bulunan nübüvvet mühründen tanınacağını öğrenmiştir. Selmân, Medine’ye ulaştığında öğrendiklerinin Hz. Muhammed’de bulunduğunu görmüş ve müslüman olmuştur (Müsned, V, 354, 438, 441-444; İbn İshak, s. 68-69; İbn Hişâm, I, 175, 177). Hz. Peygamber tarafından İslâm’a davet edilen Bizans İmparatoru Herakleios’un (Hirakl) Resûl-i Ekrem’e gönderdiği elçisine Muhammed’in sırtında herhangi bir işaretin bulunup bulunmadığına bakmasını söylediği ve onun da Resûlullah’ın sırtındaki beni gördüğü rivayet edilmektedir (Müsned, IV, 74-75). Kaynaklarda, Ehl-i kitabın Hz. Peygamber’i kürek kemikleri arasındaki benden tanıdığına dair problemli başka rivayetler de vardır (Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 294).

Resûl-i Ekrem’in söz konusu beninin doğuştan mı yoksa sonradan mı meydana geldiği konusunda farklı rivayetler vardır. Kaynaklarda, Ebû Rimse et-Teymî adlı bir tabibin Hz. Peygamber’den sırtındaki ura benzeyen kabarcığı göstermesini talep ettiği, Resûlullah’ın ne yapacağını sorması üzerine eğer ur ise onu kesip almak istediğini, değilse neden ibaret olduğunu kendisine söyleyeceğini ifade ettiği, buna karşılık Resûlullah’ın, “Sen tabip değil refiksin, tabip ise onu yaratan Allah’tır” dediği aktarılmaktadır (Müsned, II, 227-228; İbn Sa‘d, I, 328; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, I, 265). Benî Âmir kabilesine mensup bir başka tabibin de Hz. Peygamber’e aynı teklifte bulunduğu kaydedilmektedir (Taberî, II, 297). Bu rivayetleri aktaran kaynakların hiçbirinde Resûl-i Ekrem’in bu teklifleri reddederken sırtındaki benin olağan üstülüğünü gösteren bir beyanda bulunduğunun görülmemesi dikkat çekicidir (Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 291). Bir başka rivayete göre Mekke’de Hz. Muhammed’in doğduğu gece bir yahudi tüccarı, peygamberlik alâmeti olarak iki omuzu arasında etrafı tüylü bir beni olan Ahmed ismindeki son nebînin doğduğunu haber vermiş, daha sonra çocuğun sırtındaki beni görünce bayılmış, ayıldığında, “Artık İsrâiloğulları’ndan peygamberlik gitmiş, kitap ellerinden çıkmıştır. Bu peygamberin, yahudileri mahvedeceği ve hahamlarına galebe çalacağı ilâhî takdirde verilmiş bir hükümdür. Araplar nübüvvetin kendilerine geçmesiyle kurtuluşa ermiştir” dediği aktarılmaktadır (Hâkim, II, 601-602). Hâkim’in bu rivayeti sahih olarak kabul etmesine Zehebî itiraz eder (Telḫîṣu’l-Müstedrek, II, 602), ancak İbn Hacer aynı hadisi hasen sayar (Fetḥu’l-bârî, VI, 583). Hakkında başka değerlendirmelerin de bulunduğu (Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 292) söz konusu rivayete göre Hz. Peygamber’in kürek kemikleri arasındaki ben doğuştandır. Bu benin doğuştan olmadığını, Resûlullah’ın göğsünün yarılarak kalbinin çıkarılıp temizlenmesinden sonra tekrar yerine konulması esnasında mührün de melekler tarafından onun bedeninde oluşturulduğunu ifade eden bazı rivayet ve görüşler de vardır. Ancak ilgili rivayetlerde Resûl-i Ekrem’in göğsünün yarılması olayının sütannesi Halîme’nin yanındayken dört beş yaşlarında, on küsur yaşlarında, ilk vahiy tecrübesinden önce veya mi‘racdan önce olmak üzere dört defa gerçekleştiğine ilişkin farklı bilgiler bulunmaktadır (Ahatlı, Peygamberlik, s. 118-122; ayrıca bk. ŞAKK-ı SADR). Bunun yanında İbn Asâkir’in Şeddâd b. Evs’ten naklettiği, Hz. Peygamber’in çocukluğunda iki omuzu arasına mühür vurulduğunu zikreden tek rivayet (İbn Manzûr, II, 84) diğer rivayetler ve tarihî bilgilerle çelişmektedir. Âmiroğulları’ndan yaşlı bir adamın soru sorması üzerine Resûl-i Ekrem’in çocukluğunu anlattığı bu rivayette olaylar ve şahıslar birbirine karıştırılmıştır (Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 284).

Nübüvvet mührünün Hz. Peygamber’in göğsünün yarılması esnasında vurulduğunu ispatlamak için Süheylî (er-Ravżü’l-ünüf, II, 168-170) ve İbn Hacer’in (Fetḥu’l-bârî, VI, 562) ileri sürdükleri delillerden biri de şudur: Ebû Zer el-Gıfârî, Resûlullah’a peygamberlikle görevlendirildiğinden nasıl emin olduğunu sormuş, o da Mekke vadisinde bir yerdeyken iki meleğin kendisine geldiğini ve kalbini yararak temizlediğini anlatmıştır; bu anlatımda, “Melek iki kürek kemiğimin arasına mühür vurdu” şeklinde bir ifade de yer almaktadır (Taberî, II, 304-305; Ebû Nuaym el-İsfahânî, I, 286-287). Ancak Ukaylî bu hadisi zayıf saymış (eḍ-Ḍuʿafâʾ, I, 183), Süheylî de aynı hadisin başka rivayetlerinde “Mekke vadisi” ifadesinin geçmemesine dikkat çekmiştir (er-Ravżü’l-ünüf, II, 171). Aynı mahiyette olmak üzere ve aynı isnadla Tayâlisî’nin naklettiği hadisin (Müsned, s. 215-216) rivayet zincirinde yer alan Dâvûd b. Muhabber metrûk olarak nitelendirilmektedir (Zehebî, Mîzânü’l-iʿtidâl, II, 20). Bu rivayetteki bazı bilgiler vahyin başlangıcını anlatan diğer sahih hadislerle uyuşmamakta (Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 1-4; Müslim, “Îmân”, 252), ayrıca Beyhakī’nin aktardığı benzer bir rivayette olayın Hz. Peygamber’in gördüğü bir rüyadan ibaret olduğu kaydedilmektedir (Delâʾilü’n-nübüvve, II, 142; ayrıca bk. Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 286-288).

Nevevî, nübüvvet mührünün Hz. Muhammed’in göğsünün yarılması hadisesiyle ilişkilendirilmesine -bu ameliyenin Hz. Peygamber’in göğsünde ve karnında gerçekleştirildiğinin belirtildiğini ileri sürerek- karşı çıkar (Şerḥu Müslim, XV, 99). Nevevî bu görüşe rivayetlerden birinin sonuna Enes b. Mâlik tarafından eklenen, “Ben Resûl-i Ekrem’in göğsündeki o iğne (dikiş) izini görürdüm” ifadesi sebebiyle varmış olmalıdır (Müslim, “Îmân”, 261). Utbe b. Abd es-Sülemî’nin naklettiği başka bir hadiste göğsün yarılıp kapatılması işi bittikten sonra -zamirin mercii belirtilmeksizin- “Onun üzerini nübüvvet mührüyle mühürledi” ifadesi bulunmaktadır (Müsned, IV, 184-185; Dârimî, “Muḳaddime”, 3). Hadisten, olayın Hz. Peygamber’in göğüs ve karın bölgesinde geçtiği anlaşıldığı için yukarıdaki cümleden kürek kemiklerinin mühürlendiği sonucunu çıkarmak mümkün değildir. Tesbit edilebildiği kadarıyla isrâ ve mi‘rac rivayetlerinde sadece göğsün yarılmasından bahsedilmekte olup (Müsned, IV, 208; V, 143; Buhârî, “Ṣalât”, 1; “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 6; Müslim, “Îmân”, 263, 264; Nesâî, “Ṣalât”, 1) nübüvvet mührüne ilişkin herhangi bir bilgi yer almamaktadır (Ahatlı, sy. 3 [2001], s. 283-289).

Hadis ve siyer kaynaklarındaki rivayetler değerlendirildiğinde Resûl-i Ekrem’in sol kürek kemiğine yakın bir yerde bir benin bulunduğu, buna kendisinin herhangi bir olağan üstü nitelik atfetmediği ve nübüvvet mührü olarak da isimlendirmediği anlaşılmaktadır. Söz konusu benin Hz. Peygamber’in göğsünün açılması olayında melekler tarafından mûcizevî bir şekilde oluşturulduğu yönündeki görüşler de bu konudaki rivayetlerin problemli olması yüzünden kesin bir kanaat vermemektedir. Buna karşılık ilgili rivayetlerin daha sıhhatli olması sebebiyle doğuştan olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Benin, Resûlullah’ın nübüvvetinin delillerinden biri olarak algılanması sonradan ortaya çıkmış bir kanaat olup bu telakkinin benimsenmesinde Ehl-i kitabın kutsal metinlerinde geleceği bildirilen peygamberle ilgili ifadelerin yanı sıra bu bene de işaret edildiğine dair sıhhatleri şüpheli rivayetlerin de etkisi olmuştur. Ayrıca başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere Resûl-i Ekrem’in nübüvvetini ispat eden pek çok delil varken söz konusu bene vurgu yapılması isabetli görünmemektedir.

Peygamber Efendimizin sırtındaki mühürde ne yazıyor?

İçindekiler:

  1. Peygamber Efendimizin sırtındaki mühürde ne yazıyor?
  2. Mührü Şerif neye yarar?
  3. Nübüvvet peygamberlik nedir?
  4. Rüyada nübüvvet nedir?
  5. Peygamber Efendimizin nübüvvet Mühründe ne yazıyor?
  6. Peygamber Efendimizin mührü ne yazıyor?
  7. Hz. Muhammed mührü ne yazıyor?
  8. Mührü Şerif Duası Nedir?
  9. Hz Muhammed mührü ne yazıyor?
  10. Nübüvvet ve risalet ne demek?
  11. Süleyman mührü ne anlama gelir?
  12. Peygamber Efendimiz üzerinde ne taşırdı?
  13. Mührü Şerif ne demek?
  14. Hilmiye Şerif nedir?
  15. Nübüvvet ne demek islam?
  16. Risalet ve nübüvvet olmasaydı ne olurdu?
  17. Hz Süleyman'ın mührü takmak günah mi?

Peygamber Efendimizin sırtındaki mühürde ne yazıyor?

Nübüvvet mührü siyer, şemâil, hasâis ve delâilü'n-nübüvve kitaplarında Resûl-i Ekrem'in nübüvvetinin delili sayılmakla birlikte son peygamberoluşunun bir işareti olarak da değerlendirilmiştir. Nitekim hâtem (mühür) genelde yazıların altına basılıp son sözün söylendiğine işaret eder.

Mührü Şerif neye yarar?

1- Bulunduğu yere şeytan, zalim idareci, hastalık giremez. 2- Okuyan kişiye fakirlik bulaşmaz. 3- Okuyan kişiye hac sevabı vardır. 4- Kabir azabı görmez, cehennem ateşi ona haram olur.

Nübüvvet peygamberlik nedir?

Dini literatürde ise “elçilik görevi” olarak kabul ediliyor. Yani kısaca nübüvvetdilimize peygamberlikgörevi olarak geçmiştir. Allah'ın yarattığı akıl sahibi kullarına emir, yasaklara uymaları, dünya ve ahret ihtiyaçlarını düzenlemeleri bakımından aracı olan kişilerin yürüttüğü görev alarak tanımlanabilir.

Rüyada nübüvvet nedir?

Nübüvvet, inbâ kelimesinden alınmıştır. Bu da lugat olarak i'lâm'dır. Buna göre manası rüya, içerisinde yalan barındırmayan Allah'tan gelen sadık bir haberdir. Tıpkı nübüvvetinde yalanlanması caiz olmayan ve Allah'tan gelen haber olması gibidir.

Peygamber Efendimizin nübüvvet Mühründe ne yazıyor?

Ömer ve diğer sahabîler tarafından da nakledilmektedir. Üç satırdan ibaret bu istif yazının alttan yukarıya doğru okunuşu محمد رسول الله [Muhammed Resulüllah]'dır. Bütün bu bilgilere dayanarak Peygamberimizinyüzüğünü ve mührünütemsili bir resmini yazının başında görebilirsiniz.

Peygamber Efendimizin mührü ne yazıyor?

1 cm uzunlukta ve arapça "Allah resulü Muhammed" yazılıdır. İslam tarihçilerine göre Mührü ŞerifHz. Ebu Bekir'e sonra Hz Ömer'e Sonra da Hz Osman'a geçmiştir. ... 1534 yılında Osmanlı Bağdat'ı fethedince mühürİstanbul'a getirilmiştir.

Hz. Muhammed mührü ne yazıyor?

Yüzükteki Mühür Ömer ve diğer sahabîler tarafından da nakledilmektedir. Üç satırdan ibaret bu istif yazının alttan yukarıya doğru okunuşu محمد رسول الله [Muhammed Resulüllah]'dır. Bütün bu bilgilere dayanarak Peygamberimizinyüzüğünü ve mührünütemsili bir resmini yazının başında görebilirsiniz.

Mührü Şerif Duası Nedir?

Hilye İ ŞerifDuasının Türkçe anlamı şu şekilde olmaktadır: "Bismillahirrahmannirrahim, ahir zaman Peygamberi olan Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) vefat etmeye yakın bir vakitte, dünyadan ahirete taşınacak ahir zamandaki büyük insanlar; Hz. Ebubekir, Hz. ... Bizim durumumuz ne olur, Ya Muhammed Resul Allah' dediler.

Hz Muhammed mührü ne yazıyor?

Yüzükteki Mühür Ömer ve diğer sahabîler tarafından da nakledilmektedir. Üç satırdan ibaret bu istif yazının alttan yukarıya doğru okunuşu محمد رسول الله [Muhammed Resulüllah]'dır. Bütün bu bilgilere dayanarak Peygamberimizinyüzüğünü ve mührünütemsili bir resmini yazının başında görebilirsiniz.

Nübüvvet ve risalet ne demek?

Ahmet GÜZEL, “Nübüvvetkelimesi sözlükte 'haber' anlamına gelen 'en-Nebe' ya da yükseklik anlamlarına gelen 'en-Nebvetü' veya 'en-Nebavet' aslından türemiştir. Nebî kelimesinin 'yol' ve 'rütbe' anlamları da vardır. Risaletise mesaj ve sözü taşıyan, elçilik, sefaret anlamında kullanılır.

Süleyman mührü ne anlama gelir?

Hz Süleymanbu mührüyüzük olarak kullanmıştır. Yüzüğün üzerinde birbirine geçmiş biri ters bir düz iki üçgenden oluşan altı köşeli bir yıldız bulanmaktadır. ... Bu yüzüğün göğün ve yerin birleşimini işaret ettiğine inanılır. Aynı zamanda hem maddi hem manevi bütünlüğü de temsil eder.

Peygamber Efendimiz üzerinde ne taşırdı?

Peygamberimizi anlatan bazı kitaplarda yanındaayna, tarak, iğne, iplik v.s taşıdığı şeklinde birtakım aktarımlar söz konusudur. Ama bunları sünnet olarak algılamak yanlış olur. Bu ihtiyaç içindir. Mesela peygamberimizbaston kullanmıştır ama ilerleyen yaşında ihtiyaç duyduğu zaman kullanmıştır.

Mührü Şerif ne demek?

Mührü Şerif Nedir? Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'ın aynı zamanda mühürolarak kullandığı gümüş yüzüğüne Mührü Şerifdenmektedir. Peygamber efendimizin yüzüğünde bulunan mühürüç satırdan oluşmaktaydı.

Hilmiye Şerif nedir?

Hilye-i Şerif, Hz. Muhammed'in (SAV)fiziki halinin tasvir edilmiş halidir. Peygamberin, ağır bir hastalık geçirdiği dönemde kızının ağlayarak "senin gül yüzünü bir daha nasıl göreceğiz" demesi üzerine Hz. Ali'ye (ra) yazdırdığı kelimelerden oluşan resimdir.

Nübüvvet ne demek islam?

Nübüvvetkelimesi peygamberlik anlamına gelen bir terimdir. Bu terim özellikle İslamiaçıdan özellikle Hz. Muhammed (S.A.V.)''i anlatan bir sözcük olarak öne çıkıyor. Zira İslamiyet'in tek Peygamberi Hz.

Risalet ve nübüvvet olmasaydı ne olurdu?

Eğer nübüvvetve peygamberler olmasaydıbu âlem hikmetsiz sefeh, abes olurdu. Beşerî davranışlar ancak peygamberler sayesinde övgüye lâyık bir konum alabilir. Allah'ın bir çok hikmetle peygamber göndermesi yani risâlet, nübüvvetinsanlığa ilâhî lütuf ve nimettir.

Hz Süleyman'ın mührü takmak günah mi?

Mührü Süleyman TakmakCaiz mi? Evet İslâm inancına göre Mühr-ü Süleyman takmakDinen caizdir. Mühr-ü Süleyman, Hz. ... Birinin tepesi diğerinin tabanına geçirilmiş iki eşkenar üçgenin oluşturduğu bir sembol olup Müslümanlar ve halk arasında “Hâtem-i Süleyman”, Yahudi ve Hristiyanlarca “Dâvûd yıldızı” diye anılır.

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Mühr-ü Şerîf’i

Farsça’dan Türk diline intikal etmiş olan “MÜHÜR” kelimesinin lügat manası şudur: Bir şahıs veya müessesenin adı, sıfatı ve alameti, hakkedilen yazı veya evrak altına basılan damga. Ayrıca kıymetli taşlar gibi sert cisimler üzerine, kazınmış imza yerine geçen yazı, arma, simge veya bir varlığın şahsiyetini ifade eden “iz” manasına da gelmektedir.

Arapça’sı “Hâtem”   yani mühür, yüzük: Genelde yazıların altına basılıp sözü bitirdiğini ve son sözün söylendiği mektupları, belgeleri sahih ve geçerli olduğunu beyan eden ve bahis konusu meselenin sonuçlandığını bildiren  “ALAMET” demektir.[1]

Konumuz ile ilgili Hadis-i şeriflerde bahsedilen “ YÜZÜK” Lafzı: “Bir şeyi sona erdirmek, mühür, damga” anlamına gelen “HATEM” kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu kelimeye yüzük anlamının verilmesi ise Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve Hulefa-i Râşidîn efendilerimizin mektup ve yazılarını mühürlemek üzere kullandıkları yüzüğün kaşındaki mühre nispetledir. Zamanla bu kelime şöhret kazanmış ve mühürlü ya da mühürsüz bütün yüzüklere “hâtem” denilmiştir. “YÜZÜK” kelimesinin Arapça karşılığı “halka/halaka” veya  “fetha/fetaha” dır.[2]

Asr-ı Saadet döneminde Hicaz ehli yüzük kullanmaktaydı, fakat yüzüğün kaşına mühür nakşedilmesi mutat bir uygulama değildi. Hicretin altıncı veya yedinci senesinde Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) “Dine ve yeni kurulan İslam Devletini tanımaya davet mektuplarını yazmışlar ve Kisra, Kayser ve Necaşi gibi acem krallarına göndermeyi murad etmişlerdir. Bu esnada ashâbdan bazıları: Hazreti Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)“Acem devlet reislerinin kendilerine gönderilen mühürsüz mektupları ve yazıları kabul etmeyeceklerini ve resmi muameleye tabi tutmayacaklarını”  hatırlatmışlardır. Bu durum üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) halka şeklinde yuvarlak ve kaşlı, gümüşten bir mühür (yüzük) yaptırmışlardır. Böylelikle Kureyş ve Hicaz ehli arasında ilk mektup mühürleyen kişi olarak da tarihe geçmişlerdir.[3]

Mühr-ü Şerîf’e Nakşedilen İbare

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mühür vazifesini görmesi için gümüşten ve kaşlı bir yüzük yaptırmışlar ve bu yüzüğün kaşına, hem imza anlamına gelen hem de İslâm devletinin sembolü olacak “Muhammed Rasulullah” ibaresini nakşettirmişlerdir. Bu Mühr-ü şerîf’te nakşedilmiş ibare üç satır halinde olup, alt kısmında “Muhammed” adı, ortasında “Rasül” ve üst tarafında “Lafza-i Celal” (Allah) lafzı bulunacak şekilde istiflenmiştir. “Allah’ın Elçisi Muhammed” manasını ifade etmektedir.[4]

Mühr-ü Şerîfin Kaşı

Mutemed Hadis kaynaklarımızda Mühr-ü Şerîf hakkında nakledilen rivayetler, farklılık arz etmektedir.  Bize ulaşan bazı rivayetlerde Mühr-ü Şerîfin kaşının Habeşistan’dan gelen siyah Akik taşından yapılmış olduğunu söylemektedir. Diğer rivayetlerin ekserisinde ise Mühr-ü Şerîfin kaşı, kendisi gibi bizzat gümüşten imal edildiği ifade edilmektedir. Hadis şarihlerinden bazıları bu rivayetlerde çelişki olmadığını Hazreti Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)  iki tane mühr-ü şerîf yaptırdıklarını ve birisinin kaşının akik taşından, diğerinin ise gümüşten olduğunu söylemişlerse de asıl olan ve tercih edilen; Mühr-ü Şerîfin hem kendisinin hem de kaşının gümüşten olduğudur.[5]

Mühr-ü Şerîf Halifeye Mahsustu ve Resmi İşlerde Kullanılırdı

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ismi zikredilen mühr-ü şerîf yüzüklerini yaptırıp mübarek parmaklarına takınca, ashab’tan bazıları da aynı ibareyi taşıyan bir yüzük yaptırmak istemişledir. Bu durumdan haberdar olan Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hemen müdahale ederek: “Hiç kimse, benim mührümün ibaresini taşıyan yüzük yaptırmasın!..” buyurmuşlardır.[6] Zira sözü edilen mühr-ü şerîf, İslâm Devletinin sembolü ve müslümanların devletlerarası siyasi ilişkilerinde kullanılan bir araç idi. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu yasaklamalarıyla, hem devlet olma hassasiyetini sağlamış hem de resmi ve özel eşyayı birbirinden ayırmış bulunuyorlardı.

Mühr-ü Şerîf’in Hulefa-i Râşîdin’e İntikali

Peygamber Efendimizin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) vefatından sonra mühr-ü şerîf, Hazreti Ebu Bekir’e, (Radıyallâhu Anh) ondan Hazreti Ömer’e (Radıyallâhu Anh) ondan da Hazreti Osman’a (Radıyallâhu Anh) intikal etmiştir. Fakat Hazreti Osman (Radıyallâhu Anh), halifeliğinin altıncı yıllarında, Mescid-i Kuba yakınlarında bulunan Eris adlı kuyunun etrafında toplanıp bir devlet işini müzakere ediyorlar idi. Bu sırada bir evrakın mühürlenmesi gerekmişti. Hazreti Osmanın (Radıyallâhu Anh) Muaykıb isminde bir hazinedarı var idi. Evraklar Muaykıb’da, mühür ise Hazreti Osman’da idi. İşte bu esnada mühür elden ele intikal eder iken, Eris Kuyusu’na düşürülerek kaybolmuştur. Üç gün ısrarla aranmasına rağmen bulunamamıştır. Hazreti Osman (Radıyallâhu Anh) aynı ibareyi taşıyan yeni bir mühür yaptırmıştır. Bu sebepledir ki bazı rivayetlerde Hazreti Osman’ın bazılarında ise Muaykıbın elinden düştüğü nakledilmektedir.

Hulefa-i Raşidin Efendilerimiz, Hazreti Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mührünü kullanmakla beraber kendileri de şahsi mühür yaptırmışlardır. Hazreti Ebu Bekir’in mühründe “Ni’me’l-kadiru Allah” (Allah ne güzel kudret sahibidir.) Hazreti Ömer’in mühründe “kefa bi’l-mevti vaizen,” (Nasihatçı olarak ölüm yeter) Hazreti Osman’ın mühründe “Amentü billahi’l-azim,” (Azîm olan Allah’a iman ettim,) “Amentü billahi muhlisan,”(Allah’a halisane şekilde iman ettim) ve Hazreti Ali’nin mühründe ise “el-Mülkü lillahi” (Mülk Allah Teâlâ’ya mahsustur,) ibarelerinin yazılı olduğunu bildirilmektedir.[7]

Peygamber Efendimiz Yüzüğünü Hangi Eline Takarlar İdi

Muteber hadis kaynaklarımızdan bize ulaşan sahih rivayetlerde, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yüzüğünü hem sağ hem de sol ellerine taktıklarını ifade etmektedir. Her iki ele de yüzük takılabileceğini ifâde eden başka sahîh rivâyetler de vardır. Ulemâ, rivâyetlerden hareketle yüzüğün her iki ele de takılabileceğine hükmetmişlerdir.  Fakat hangi elin tercih edilmesi ve daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ancak sağ elle ilgili rivâyetler, daha fazladır. Hadis şarihlerinden İbni Hacer bu konuyu şöyle izah etmektedir:  “Tezeyyün bir (süs) eşyası olarak kullanan sağ,  Mühür olarak kullanan ise sol eline takmalıdır” dedikten sonra sağ ele takmanın tercih edilmesinin sebebini şöyle beyan eder: “Çünkü sol el istincada kullanıldığı için, necaset’e değmekten korunmuş olur.” (Yani mühür sol elde olunca, sağ el yardımı ile kolayca çıkarılmış olur ve bu sebeple de necasetten korunmuş olur.[8]

Hanefi Mezhebinde Yüzükle İlgili Hükümler

Altın yüzük

Altından imal edilen yüzükler, Müslüman erkeklere yasaklanmıştır, bu sebeple takamazlar. Eğer takarlar ise haram işlemiş olurlar. Kadınlar için zinet (süs) eşyası kılınmıştır, bu sebeple onlara takabilirler. Zira Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir hadis- şerifinde; “İpek ve altın, ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına ise helal edilmiştir” buyurmuşlardır.[9]

Gümüş yüzük

Kadın ve erkeklerin gümüş yüzük takmaları caizdir. Kadı, sultan ve benzeri kimselerin, yüzük kullanmaya ihtiyacı var ise sünnettir. (Zira yüzüğü mühür olarak kullanıyorlardı.) İhtiyacı olmayanların takmaması daha faziletlidir. Sünnet olan, yüzüğün ağırlığının bir miskal veya daha az olmasıdır ve erkeklerin kaşını avuç içlerine çevirmeleridir. Kadınların ise avuç içlerine çevirmelerine gerek yoktur. Zira yüzük onlar için ziynettir; erkekler içinse süs değildir. Yüzüğün kaşını akik ve yakut gibi kıymetli taşlardan yapmak ve üzerine kendi adını veya Allah’ın ismini nakşetmek caizdir. Ancak Allah’ın ismi yazıldığı olduğunda, helaya girerken yüzüğün ya çıkarılması veya sağ ele takılması gerekir.[10]

Altın ve Gümüş dışındaki Yüzükler

Demir, bakır, kurşun ve tunç gibi madenlerden yapılan yüzükler, hem erkeklere hem de kadınlara mekruhtur. Akik ve yeşim gibi kıymetli taşlardan yapılanlar ise kadın-erkek herkes için caizdir.[11]

Yüzüğün kaşına bir ibare ya da herhangi bir isim yazdırmak

Yüzüğün kaşına Allah’ın, Peygamber’in ya da kişinin kendi adının nakşedilmesinde bir sakınca yoktur. Fakat insan ve hayvan gibi bir canlının resminin konulması günahtır. Kaşında Allah’ın ismi veya Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in adının yazılı olduğu bir yüzükle helaya giren kişi, yüzüğünü gizlemelidir. Eğer yüzük sol elinde ise taharetleneceğinde parmağından çıkarmalıdır.[12]

Yüzük, her iki elin herhangi bir parmağına takılabilir. Ancak, küçük parmağa takılması sünnettir.[13]

Muhaddis Tirmizi Şemail-i Muhammediyye adlı eserinde konumuzla ilgili on yedi hadis-i şerif nakletmişlerdir.

Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Rasûlullâh’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Mühr-ü Şerîfleri gümüşten yapılmış idi. Kaşı ise Habeşi taşından idi.”[14]

Abdullah ibni Ömer anlatıyor: “Muhakkak Nebi (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gümüşten bir mühr-ü şerif edindiler. Bunun ile (yazdırdığı mektupları) mühürler idi. O’nu (süs amaçlı olarak) takınmazlardı.”[15]

Enes ibni Malik naklediyor: “Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), hem halkası hem de kaşı gümüşten yapılmış bir mühr-ü şerîfleri var idi.”[16]

Enes ibni Malik anlatıyor: Hazreti Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) acem kralları (yabancı devlet başkanları)’na “İslam’a davet için” mektup yazmayı murad edince, kendilerine: “Hiç şüphesiz acem hükümdarları mühürsüz mektupları kabul etmezler” denildi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mühür-yüzük yapmalarını talep etti.[17]

Enes ibni Malik sözüne şöyle devam eder: “Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) parmağındaki yüzüğün parıltısını görür gibiyim.”[18]

Enes ibni Malik anlatıyor: “Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mühr-ü şerîflerinin kaşında, ilk satırda “Muhammed” ikinci satırda “Rasûl” üçüncü satırda ise “Allah” kelimeleri nakşedilmiş idi.”[19]

Enes ibni Malik anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) (İran hükümdarı) Kisra’ya, (Bizans hükümdarı) Kayser’e ve (Habeş hükümdarı) Necaşi’ye “İslam’a davet etmek için” mektuplar yazmıştı. Bunun akabinde Peygamber Efendimiz’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) denildi ki: “Şüphesiz O hükümdarlar, mühürsüz mektupları kabul etmezler.” Bu durum üzerine Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) halkası gümüşten bir mühür-yüzük yaptırdı. Kaşına ise “Muhammed Rasûlullâh” yazdırdı.[20]

Enes ibni Malik naklediyor: “Muhakkak Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), helâya girecekleri vakit, mühr-ü şerîflerini (kaşında “Muhammed Rasulullah” yazan yüzüğünü) mübarek parmaklarından çıkarırlar idi.”[21]

Abdullah ibni Ömer naklediyor: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gümüşten yüzük edindi, onu rûh-u şerîfleri kabzedilinceye kadar mübarek parmaklarına taktılar. Bu yüzük, Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) vefatından sonra Hazreti Ebu Bekr’e, ondan sonra Hazreti Ömer’e, ondan da Hazreti Osman’a intikal etti. Nihayet bu yüzük Hazreti Osman’ın (Radıyallâhu Anh) elinden Eris Kuyusuna (Eris adı verilen su kuyusu) düşüp kayboldu. Bu yüzüğün kaşında “Muhammed Rasulullah” cümlesi var idi.[22]

Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Yüzük Takış Şekli.

Hazreti Ali ibni Ebi Talib naklediyor: “Muhakak Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yüzüklerini sağ ellerine takarlar idi.”[23]

Hammad ibni Seleme anlatıyor: Ebu Rafi’nin (Radıyallâhu Anh) oğlu Ubeydullah’ın yüzüğü sağ eline taktığını gördüm ve kendilerine: “neden sağ elinize taktınız” diye sordum. Şöyle cevap verdiler: “Abdullah ibni Cafer’in yüzüğü sağ eline taktığını gördüm ve bunu hikmetini kendilerine sorduğumda O, Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), yüzüklerini sağ ellerine taktıklarını gördüğünü ifade ettiler.”[24]

Abdulla ibni Cafer rivayet ediyor: “Şüphesiz ki Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), yüzüklerini sağ ellerine takarlar idi.”[25]

Cabir ibni Abdullah anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), yüzüklerini sağ ellerine takarlar idi.”[26]

Salt ibni Abdullah rivayet ediyor: İbni Abbas (Radıyallâhu Anhumâ) yüzüğünü sağ eline takar idi. Onun sağ eline takışının sebebi -öyle zannediyorum ki- Hazreti Peygamber’e ittiba içindi. Zira o: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yüzüklerini sağ ellerine takarlar idi” buyurmuşlardı.”[27]

Abdullah ibni Ömer naklediyor: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gümüşten yüzük edinmişler ve Onun kaşını avuç içlerine gelecek şekilde yaptırmışlar, “Muhammed Rasulullah” ibaresini nakşettirmişler idi. Başkalarının şahsi yüzüklerine bu ibareyi yazdırmalarını yasakladı. Bu mühür, Muaykıb’ın Eris Kuyusu’na düşürdüğü Mühr-ü Şerîftir.[28]

Muhammed el-Bakır rivayet ediyor: Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin, yüzüklerini sol ellerine takarlar idi.[29]

Enes ibni Malik anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), yüzüklerini sağ ellerine takarlar idi.”[30]

Abdullah ibni Ömer rivayet ediyor: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) altın yüzük edinmiş ve sağ ellerine takmışlar idi. Ashab da, Hazreti Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ittiba etmek için altın yüzük edindiler. Bu manzarayı gören Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), onu parmağından çıkarıp attılar ve söyle buyurdular: “Ebediyyen onu takmayacağım.” Ashab’ı Kiram Efendilerimiz de Peygamber Efendimiz’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ittiba ederek yüzüklerini çıkarıp attılar.[31]

Dipnotlar


[1] Büyük Türkçe sözlük, D.İ.A MÜHÜR. İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab. HTM
[2]  İbnu’l-Esîr, en-Nihâye fî garîbi’l-hadîs, İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab. HTM
[3] Mevahibu-l leduniyye fi şerhi-l şemaili muhammediyye. S. 193, Buhari libas no.5661.-suyuti el-Vesa’il fi Müsamereti’l-eva’il, s. 114
[4]  Buhârî, Libâs, No:5661
[5]  Mevahibu-l leduniyye fi şerhi-l şemaili muhammediyye. S. 192/193
[6] Buhari Libas no:5666, , İbni hacer Fethu’l-Bari cilt.13 s. 369
[7] Buhari Libas no:5662,İbni hacer Fethu’l-Bari cilt.13 s.359,   Mevahibu-l leduniyye fi şerhi-l şemaili muhammediyye. S. 196, Mes’ûdî, et-Tenbih, s. 286, 289, 293, 297, 320
[8] İbni hacer Fethu’l-Bari cilt. 13 s.372
[9] el-İhtiyar fi Ta’lili’l-Muhtar, 4 cilt, s.224: Merginani, el-Hidaye, 4cilt, s.82; İbn Abidin, Reddü’lMuhtar, , 5cilt, s.216. Tirmizi libas no:1760
[10] el-İhtiyar,4cilt,s.159; Ahmet Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, 9cilt, s.457
[11] el-İhtiyar fi Ta’lili’l-Muhtar cilt 4, s.224, Abidin, Reddü’l muhtar cilt5 s.315
[12] İbn Abidin Reddü’l muhtar cilt5, s.317
[13] İbn Abidin Reddü’l muhtar cilt5, s.317
[14] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:82
[15] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:83
[16] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:84
[17] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:85
[18] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:86
[19] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:87
[20] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:87
[21] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:88
[22] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:89
[23] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:90
[24] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:91
[25] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:92
[26] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:93
[27] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:94
[28] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:95
[29] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:96
[30] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:97
[31] Tirmizî, Şemâil, 11.bab no:98

Etiketler: Altın Yüzük Haram mıAltın Yüzük HükmüGümüş Yüzük Haram mıMührü ŞerifPeygamber EfendimizŞemail NedirŞemâil-i MuhammediyyeŞemaili Şerif

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası