simyanın diğer adı / Page 16 - 3 ADIM TYT - KİMYA

Simyanın Diğer Adı

simyanın diğer adı

Simya Nedir?

Simya kelimesi, Türkçeye Arapçadan geçmiş bir sözcüktür. "Büyü, sihir" anlamındaki سيمياء sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcüğün kökenlerini ise Eski Yunancadaki sḗma (σήμα) sözcüğüne kadar takip etmek mümkündür: Yani "işaret, gösterge" anlamındaki sözcüğe Dilimizde simyanın en eski kullanımını yılında Gülşehri tarafından yazılan Mantıku't-Tayr isimli eserde görüyoruz. Ancak bu oldukça ileri tarihli bir kullanım; çünkü eserde, simyadan doğan bilim dalı kimyaya da gönderme yapılıyor: sīmiyā u kīmiyāyı aŋlaram ("simyadan da, kimyadan da anlarım"). Simyacı ise, simya ile uğraşan kimse anlamına gelir. Simya, gizem ve gizlilik ile örtülü olan eski bir uygulamadır.

Simyacıların gözünü o zamanların en değerli maddesi olan altın bürümüştür. Kolay yoldan nasıl altın elde edebileceklerini düşünmeye başlamışlar ve bunun için çalışmaya koyulmuşlardır. En büyük hedefleri, "değersiz" gözüken diğer elementleri bir şekilde altına dönüştürmek olmuştur. Ancak bu çalışmaların hedefi sadece basit yoldan altın elde etmek ile sınırlı kalmamıştır. Bunun yanında, insan vücudu ve "ruh"unu nasıl en mükemmel kılabileceklerini, ölümsüzlük iksiri ile sonsuz bir yaşamı bulmayı ve çaresiz hastalıklara çare bulmayı da amaçlamışlardır. Bilimin ve bilimsel metodolojinin temelleri henüz atılmadığı için, bu girişimler türümüzün biyolojisine ve evrene dair birçok bilgiyi keşfetmemizi mümkün kılmıştır.

Simyacıların etrafımızdaki her şeyin bir tür "evrensel ruhaniyet" içerisinde bulunduğuna dair karmaşık bir dünya görüşleri vardır. Örneğin metallerin kendi ruhlarının olduğuna ve dünya içerisinde "büyüdüğüne" inanıyorlardı. Altın onların öylesine ilgisini çekiyordu ki, herhangi bir metal bulunduğu zaman bunun olgunlaşmamış altın olduğu düşünülüyordu. Altının günümüzde de fazlasıyla değerli bir metal olduğunu biliyoruz; hatta nedenlerinden de az çok haberdarız. Ancak simyacıların altına olan takıntısı, günümüzdekinin çok daha ötesindeydi. Simyacılar periyodik tabloyu dolduran metalleri geliştirerek veya arındırarak mükemmel ruhsal güce ulaşmanın bir yolu olduğunu düşünüyorlardı.

Simyanın Tarihi

Tarihçi Nevill Drury Büyü ve Büyücülük kitabının bir bölümünde simya kelimesinin Mısır Arapçasında siyah anlamına gelen "chem" veya "qem"den geldiğini belirtmiştir. Bu sözcük, Nil Nehri'ni çevreleyen siyah alüvyonlu topraklara işaret etmek için kullanılmaktadır. Zamanla "chem" kelimesi başına "al-" ekini alarak günümüzde Türkçe anlamı "simya", İngilizcesi alchemy olan kelime türemiştir.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki simyanın kimya ile olan kelime benzerliğinden dolayı bir bilim dalı olduğu düşünülmektedir; ancak simya bir bilim dalı değildir. Simyada araştırmalar deneme yanılma yoluyla yapılmaktadır ve iddiaların güvenilirliğini sınamak amacıyla herhangi bir objektif yönteme başvurulmamaktadır. Bol miktarda hatalı iddiaya gerçek gibi yer verilen simya, sıklıkla hüsnükuruntu ve aceleci genelleme gibi mantık safsatalarından gücünü alan bir sahtebilim türüdür. Kimyada olduğu gibi bir pozitif yaklaşım simya araştırmalarında yoktur.

Öte yandan, simya alanında çalışan bazı kişilerin araştırmalarını daha sistemli hale getirme isteği, kimyanın temellerini atıp onun gelişimine hız katmıştır. Yani bilimsel yaklaşımın olmadığı dönemlerde, sahtebilim uğraşlarının bile sistematize edilip insan önyargılarından arındırıldığında sistemli bir bilime dönüşebileceği görülmektedir. Günümüzde bu, genellikle bu şekilde olamamaktadır; çünkü zaten halihazırda Evren'in hemen her basamağını inceleyen bilim dalları bulunmaktadır ve bunlara ek olarak sahtebilimden gelen düzensiz ve hatalı perspektife ihtiyaç duyulmamaktadır.

Günümüzde kullanılan maddelerin bir kısmının yüzyıllar önce simyacılar tarafından keşfedildiği bilinmektedir. Zaten bu nedenle kimyanın temelini simyanın attığı söylenir. Cıva, sönmüş kireç, nitrik asit gibi maddelerin yüzyıllar önce simyacılar tarafından kullanıldığı bilgisi şaşırtıcı olabilir. Ancak şu nokta hatırlanmalıdır: Simyacıların bu maddeleri kullanıp ulaşmayı hedefledikleri sonuçlar, günümüzün bilimselliğinden ve bilimsel düşünme yöntemleri sayesinde edindiğimiz deneyimin getirilerinden oldukça uzaktır. Simyacılığın barutun bulunması, madenlerin rafine edilmesi, kozmetiğin gelişimi, seramik, cam ve boyanın üretimini sağlaması, likör ve esans üretimini başlatması gibi kimyasal gelişime katkılarının olduğu belirtilse de, bunların yöntemi ve sistematiği kimyadan farklıdır.

Neden Desteğe İhtiyacımız Var?

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak Daha fazla göster

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Destek Ol

Tüm bunlara rağmen simyacıların erken dönem bilime katkıları yadsınamaz. Simyacıların elementleri altına dönüştürmeye çalışmalarının günümüze çok büyük faydası dokunmuştur. Sorun, bunun sistemli olmayışından ötürü anlamlı bir bilgiye dönüştürülmesinin fazlasıyla gecikmesidir. Simyacılar, her elementi altına dönüştürme hırslarından dolayı periyodik cetveldeki diğer temel elementleri altından daha değersiz görmüşler, onları incelemeye öncelik vermemişlerdir. Altın, o dönemlerde insanlar için en büyük gelişmeyi temsil ediyordu ve insan ruhunu yenileyen ve geliştiren bir madde olarak görülüyordu. Bu nedenle altına takıntılı bir saplantı beslemişlerdir.

Simya ile ilk olarak Mezopotamya, Antik Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra yüzyıla kadar Avrupa'da simya ile ilgili çalışmalar yapılmıştır.

Simyacılar o dönemlerde yaşamın temellerinin 5 temel unsurdan oluştuğunu düşünürlerdi. Bunlar toprak, su, hava, ateş ve ruhtur. Bu 5 unsurun evrendeki her şeyin temel taşı olduğunu düşünürlerdi. Eski bir inanca göre her element dört ayrı unsurdan ikisini içerir. Bunlar sıcaklık, kuruluk, ıslaklık ve soğukluktur. Ateş, sıcak ve kurudur. Su, ıslak ve soğuktur. Hava, ıslak ve sıcaktır. Toprak ise soğuk ve kurudur.

Dört ElementHermetics

Doğa filozoflarından biri olan Empedocles, bir bardağı su dolu bir kaba soktuğumuzda bardağın içinin tamamen su dolmayacağını, bardağın iç hacminin bir kısmının hava, bir kısmının su ile dolu olarak kalacağını kanıtlamıştır. Empedocles öncesindeki Yunan filozoflar, hangi ilkel maddenin her şeyin temeli olduğunu tartışıyorlardı. Heraclitus ateşi, Thales suyu, Anaximenes havanın kök element olduğunu savunuyordu. Türkiye'nin Aydın topraklarında yaşamış Anaximander ise, temel maddenin bu elementlerden biri olmadığını, ancak temel maddenin bu elementlere, bu elementlerin ise birbirlerine dönüşebileceğini savunmuştur. Empedocles; ateş, toprak, su ve havanın temel 4 element ("kaynak") olduğunu söylemiştir. Aristoteles ise bu fikri geliştirerek kuruluk, sıcaklık, ıslaklık ve soğukluk kavramını ortaya atmıştır. Tüm bunlar, simyanın temel aldığı felsefi yapıtaşları olmuştur.

Isaac Newton, Robert Boyle, Arnaldus de Villa Nova gibi önemli bilim insanlarının simya ile ilgili çalışmalar yapması oldukça ilginçtir. Bu durum, erken dönem biliminin henüz sahtebilimi ayıklayabilecek yapı ve donanımda olmadığını göstermektedir. Buna rağmen simya, modern bilimden ayrı bir uğraş olarak kabul edilmelidir. Simya, iddia ettiği hedefine hiçbir zaman ulaşamadığı gibi, istenen hedefler modern bilimin ışığında gördüğümüz üzere, hayallerden öteye geçememiştir.

Simyadan Bilime Yolculuk

Simya ile ilgilenen düşünürlerin çalışmalarının birçok bilimsel gelişmenin önünü açtığından söz etmiştik. Öyle ki, bu çalışmaların sonuçları, simyanın sonunu getirmiştir. Bu kısımda bu gelişmelerden ve bu gelişmelerin simya üzerindeki etkilerinden bahsedeceğiz.

Teleskobun Hikayesi

Teleskobu ilk icat edenin kim olduğu hala belirsizdir; ancak hikayesi kısaca şöyledir: Hans Lippershey adında Hollandalı bir gözlük üreticisi, yılında nesneleri 3 kez büyütebilen bir cihaz icat ettiğini ilan ederek bunun patentini almak için gerekli başvuruları yapmıştır. Ancak bu patente karşı olan Jacop Metius ve Zacharias Jansen, onun kendi tasarımlarını çaldığını ileri sürerek Lippershey'e ayrı ayrı dava açtılar. Ortalığın karışık olmasından faydalanan Jacop Metius, Lippershey'den birkaç hafta sonra başka bir teleskop için patent başvurusunda bulundu. Mahkeme ve hükümet yetkilileri çok sayıda insan tarafından bilinen bir icadın çok kolay kopyalanabilmesinden dolayı, teleskoba hiçbir patent verilmemesi kararını aldılar. Fakat Lippershey, ilk patent başvurusunda bulunduğu için teleskobun mucidi unvanı olarak anılmaktadır.

Galileo, kendi teleskobunu yaparak cisimleri 20 kat büyütebilmeyi başarmıştır ve ucunu gökyüzüne çevirmiştir. Bu sayede Galileo, uzaya yakın gözle bakmayı başaran ilk kişi olmuştur.

Bu atılımlar üzerine Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde teleskobu geliştirmek için çeşitli çalışmalar başlamıştır. Johannes Kepler, optik sahasında yaptığı çalışmalar sonucunda iki konveksli bir teleskop tasarlamıştır. Teleskop konusunda çağ açıcı fikir ise Isaac Newton'dan geldi. Newton, merceklerin yanı sıra aynalardan da oluşan bir teleskop yapmanın daha yararlı olacağını düşündü ve günümüzde "yansıtıcı teleskop" olarak bilinen teleskobu icat etti.

Böylece senesinde insanlığın geleceğinde yeni bir kapı aralanmış oldu. Teleskobun icadı sayesinde türümüz ilk defa bu kadar güçlü bir araçla gözünü uzaya çevirdi. Bununla birlikte insanlık, algılayabildiği büyüklüklere bir yenisini daha katmış oldu: Astronomik büyüklükler! Teleskobun icadı bizim Evren'de ne kadar küçük olduğumuzu anlamamıza sebep oldu. Teleskop sayesinde Evren'e yönelik daha önceden ispatlanamayan bazı yaklaşımlarımız ilk defa kanıtlanabilir hale geldi. Bunun sonucunda simyacılar yavaş yavaş deneme-yanılma ve sistemsiz araştırma yöntemlerinden uzaklaşmaya ve bilimsel gerçeklere yaklaşmaya başladılar. Uzayın sonsuz karanlığını inceleyen insanların yüzlerine ilk defa bilimin ışığı vurmaya başlamıştı.

Barutun İcadı

Barutun icadı ile ilgili olarak ilk bulgular Çin'i göstermektedir. MS yılından kalan kayıtlarda baruta benzer bir maddeden söz edilir. Toz şeklinde olan bu maddenin şiddetle patladığından ve parlak ışık çıkarttığından bahsedilir. Bu ilginç keşfin temelinde de simya ile ilgili çalışmalar yatmaktadır.

Simyacılar, ölümsüzlüğü bulmaya çalışırken; kükürt, kömür ve potasyum nitratı rastgele karıştırıp günümüzdeki "patlayıcı barutu"nun atası olan karışımı keşfetmişlerdir. Bundan yüzyıl kadar sonra, MS yılından kalan kayıtlara göre ise yine Çin Hanedanlığı'nda yaşamış Ge Hong, patlayıcı yapmak için bu maddeleri yeniden karıştırmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, kullanılabilir yapıda ve stabilitede olan ilk barutu icat etmiştir.

Barutun gücü anlaşıldığında Çin Hanedanlığı bu icadı diğer uygarlıklardan saklamaya çalışmıştır. Bu patlayıcı silahların sırrı ancak uzun yıllar sonra çözülebilmiştir. Böylece insanlığın savaşlarda kullandığı öldürme teknikleri baştan yaratılmış, savaş teknolojilerinde büyük bir çığır atlanmıştır.

Hayalperestler

&#;Bu kitapta yer alan her şey gerçek; aynen olduğu gibi yazıldı. Onu yazmak ölü toprağını üzerimden çekip aldı; umarım bir ölçüde okurun da içini nedensiz bir neşeyle doldurmayı başarır.
&#; Patti Smith

Çocukken ne mutluyuzdur. Işık, mantığın sesiyle nasıl da körelir. Bu hayatta taşı düşmüş yüzükler gibi dolanıyoruz.

Çoluk Çocuk ile gönülleri fetheden Patti Smith, bu küçük, adeta ışık saçan anı kitabında çocukluk yıllarına dönüyor ve yaşamının ilk kutsal deneyimlerini yeniden ziyaret ediyor. Anıları o denli canlı, o denli renkli, o denli parlak ki, çoğu kez gerçeküstünün eşiğinde dolanıyor. Hayalperestler, küçük bir kız çocuğunun hayalperestliğin anlamını ve uçuşan düşünceleri yakalayıp kurtarmanın sırrını keşfederek kendini bulma öyküsü. Çoluk Çocuk hiç bitmeseydi diyenler için&#;

Hayalperestler, Patti Smith tarafından doğum gününde Michigan’da tamamlanmış ve ilk kez Hanuman Books tarafından ince bir kitap halinde basılmıştı. Bu kitabı yirmi yıl sonra, orijinal basımda yer almayan metin, fotoğraf ve illüstrasyonlar içeren yeni tasarımıyla sunmaktan mutluluk duyuyoruz.

Devamını Göster

Hayalperestler

Satın AlTüm Ürünler

Camın Keşfi

Bugün evlerimizin ve genel olarak insanlığın vazgeçilmez yapıtaşlarından biri olan cam da simyacıların çalışmalarının bir ürünüdür. Aslında camın tam olarak ne zaman ve kim tarafından keşfedildiği bilinmemektedir. Arkeologlar tarafından keşfedilen en eski cam eşyalar MÖ yılından kalma Antik Mısır boncuklarıdır. Eski çağlarda insanlar, yemeklerini pişirmek için kaplarını üzerine koyabilecekleri bir taş bulamadıklarından dolayı yanlarında olan ve aynı zamanda mumyalamada kullanılan doğal soda topraklarını kullanmışlardır. Kum üzerinde yakılan ateşin; kum, soda ve deniz hayvanlarının kabuklarında bulunan kireci eritmesi sonucunda camın keşfedildiği bilinmektedir. Bu konudaki en kapsamlı araştırmalardan birisi, kimya tarihçisi Marco Beretta tarafından yazılan Camın Simyası isimli kitaptır.

Metalurji

İnsanlık, öncelikle taşlarla ilgilenmiştir. Taşları şekilden şekle sokmaya çalışmışlardır ancak belli bir şekilden öteye gidememişlerdir. İnsanların taşlara olan ilgisi metalleri keşfedene kadar sürmüştür. Çünkü metalleri, taşların aksine istedikleri şekillere sokabildiklerini fark etmişlerdir. Avrupa'da ilk defa dövülmüş bakırın kullanılmasının MÖ yıllarına dayandığı bilinmektedir (Anadolu'da MÖ ). Altın, gümüş ve bakırın kullanımının arkasından demir gelmektedir. O dönemlerde demirin metalurjik kullanımı gizli tutulmuştur. Bunun sebebi, demirin bakırdan ve bulunan diğer metallerden daha sert olması, silah yapımında kullanmak için ideal bir metal olmasındandır. Ancak ilerleyen dönemlerde silah yapımı dışında inşaat ve tarım açısından da demirin öneminin bilincindeydiler.

Eski Mısırlı ustalar, özellikle altın ile ama genel olarak metallerle çalışma konusunda yetenekliydiler. Cevherlerden metalleri ayıklamak ve alaşımlara birleştirmek için kullanılan yöntemleri geliştirmişlerdir. Mısırlılar, teneke ve bakırdan nasıl kaliteli bronz yapılacağını biliyorlardı. Aynı zamanda demirle neler yapılabileceğinin de farkındaydılar.

Metallerin keşif ve üretimi; bakır, tunç, pirinç ve demir sırasına göre olsa da, bu sıra dünyanın her bölgesinde aynı sırada olmamıştır. Çünkü insanların metaller ile olan bağlantısı tamamen tesadüfi olarak ve o bölgenin coğrafi koşullarına bağlı olarak gelişmiştir. Mesela demir çağı dünyanın bazı bölgelerinde daha erken başlamıştır. Cıvanın keşfi de bakırın keşfi kadar geçmişe gitmektedir. Romalılar cıvayı altın elde ediminde kullanırlardı.

Simya Tarihinde Önemli Kişiler

Johann Rudolf Glauber

Şarap üretimi kimyası üzerine çalışmalar yapıp bunun ticarette kullanılmasını sağladı. Eczacılıkla uğraşıyordu ve halkın fakir kısmına ücretsiz ilaç ve tıbbi tedavi sağlıyordu. Kimyasal ekipmanlara yaptığı geliştirmeler ile kimyaya katkısı çok büyüktür.

Sülfürik asit ve sofra tuzunu birleştirerek konsantre hidroklorik asit üretti. Potasyum nitratı sülfürik asit ile ısıtarak nitrik asit üretimi için geliştirilmiş bir işlem gerçekleştirdi. Sal mirabilis veya "harika tuz" olarak isimlendirdiği sodyum sülfat üretimiyle birlikte bu maddeye Glauber tuzu adı verilmesinin onurunu yaşadı.

Arnaldus de Villa Nova

Simyacı Arnaldus hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden birisi göçebe bir hayat yaşamasıdır. Sık sık şehir değiştiren Arnaldus'un ölümü de Papa tarafından davet edilmesi üzerine Avignon şehrine giderken yolda hastalanarak olmuştur. İlgilendiği konuların gök bilim ve fizik olduğu bilinmektedir. Bu bilim dalları yanında, kimya, tıp ve Arap felsefesi de okumuştur.

Ebu Musa Cabir bin Hayyan

Kimyanın kurucusu olarak anılan Cabir bin Hayyan, çok yönlü bir bilim insanıdır. Kimya, tıp, felsefe, matematik gibi konularda kendini geliştirmiştir. Onun "kimyanın kurucusu" olarak anılmasının sebebi simyayı bir ilim olmaktan çıkarmasıdır. Kendi geliştirdiği yöntemlerle kimyayı, analiz ve matematik gibi sağlam temellerle açıklamış ve kimya biliminin oluşmasını sağlamıştır. Daha sonra bu alanda kendini geliştirmiş ve edindiği tecrübeler, teknikler ve yeni icatlarıyla modern kimya biliminin kaynaklarını oluşturmuştur.

Fransız bilim tarihçisi Marcellin Berthelot, Ebu Musa Cabir bin Hayyan hakkında şunları diyor:

Aristo'nun mantık ilmindeki yeri neyse, Cabir bin Hayyan'ın kimya ilmindeki yeri odur. Aristo mantığın kurucusu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi, Cabir bin Hayyan da kimyanın kurucusu ve üstadıdır.

Yaptığı çalışmalar günümüze ışık tutmuştur. Ancak çalışma prensibinin de herkese örnek olması gerekmektedir. Oldukça yoğun bilim hayatı olan Cabir bin Hayyan, yaptığı çalışmalar ve deneylerin sonucundan hiçbir zaman emin olmamıştır. Bilimin hızla ilerlediğini ve her yeni gün başka buluşların gerçekleşebileceğini düşünmüştür. Bu da kendisini yaşadığı çağda ileri görüşlü bir kişi yaparak kimyaya ve günümüze ışık tutmuştur.

  • Dünya üzerindeki ilk kimya laboratuvarını kurmuştur.
  • Kristalleşme, kalsinasyon, damıtma ve buharlaşma gibi terimleri kimyaya kazandırmıştır.
  • Damıtma işleminde imbik aletini kullanarak bitkilerden asitleri, sodyum karbonat ve potasyumu bulmuştur.
  • Zehirli maddeler üzerinde incelemeler yapmıştır.
  • Boyalar, deriler ve deri boyama üzerinde çalışmalar yapmıştır.
  • Paslanmazlığı keşfetmiştir.
  • Maddelerin atomik yapısı ve reaksiyon oluşumlarını araştırmıştır.
  • Ateşle yanmayan kağıdı keşfetmiştir.
Damıtma işleminde kullanılan imbikVikipedi

Nikolas Flamel

Bu ismi Harry Potter serisinden hatırlıyor olabilirsiniz; o kişi gerçek bir kişi!

Flamel hakkında oldukça ilginç iddialar vardır. Bu iddialar Flamel'in, simyacıların bulmayı amaçladıkları ölümsüzlük ilacı olarak görülen felsefe taşını ve bütün maddeleri altına çevirmeyi hedefledikleri yöntemi bulduğunu söylemektedir. Çeşitli kaynaklarda yazan bilgiye göre maddeleri altına çevirebilmişti ancak bunu sadece eşi görmüştü.

Nikolas Flamel yılları arasında yaşayıp ölümünden sonra ünlenen isimlerdendir. Felsefe taşını bulduğu için mezar soyguncuları tarafından mezarı kazılmış ve mezarının boş olduğu iddia edilmiştir. yüzyılda insanlar Nikolas Flamel'in ölmediğine ve hala yaşadığına inanıyorlardı.

Robert Boyle

Kimyasal elementleri maddenin parçalanamayan yapı taşları olarak tanımlamıştır. İlk kez kimyasal bileşiklerle basit karışımlar arasında ayrım yapmış, kimyasal birleşmede özelliklerin tümünün değiştiğini, basit karışımlarda ise böyle değişimler olmadığını öne sürmüştür. İlk kez element ve bileşiklerin doğru tanımını yapmıştır. Robert Boyle'a göre element, kendinden başka elementlere ayrılamayan bir maddedir. Tüm bileşikler, elementlerin birleşmesiyle meydana gelir. Ancak Robert Boyle'un element tanımındaki eksikliği sodyum hidroksit (NaOH), kireç (CaO) ve su (H2O) gibi ısı ile zor ayrışan maddeleri element kabul etmesidir. İlerleyen dönemlerde bu eksikliği Antoine Lavoisier, yaptığı çalışmalar ile düzeltmiştir.

Sonuç

Sonuç olarak geçmişten günümüze olan süreçte edindiğimiz bilgilere bakacak olursak, o zamanlarda birileri ortaya bir fikir atmış ve diğer bilim meraklıları bunu geliştirmek için veya yanlışlamak için çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Eğer yanlışlanabilirse, o fikre sırtlarını dönmüşlerdir. Ancak doğrulanabilir veya geliştirilebilir olduğunu düşünürlerse o fikrin üzerine gitmişlerdir. Aynı durum günümüzde de geçerlidir. Bildiğimizin dışında ortaya atılan bir fikrin yanlışlanabilirliği kontrol edilmelidir. Hiçbir kaynağa başvurmadan, hiçbir bilimsel dayanak oluşturmaksızın yanlıştır veya doğrudur demek yanlıştır. Geçmişten çıkarabileceğimiz en önemli ders budur.

Simyada olduğu gibi deneme yanılma yoluyla çalışmalarını sürdüren insanlar sayesinde kimya biliminin temeli doğmuş ve pozitif bir bakış açısıyla çalışmalarını sürdüren bilim insanlarımız daha titiz çalışmalarıyla bilimi geliştirme yoluna girmişlerdir. Bu demek değildir ki simyanın iddiaları gerçektir. Bu demek değildir ki günümüzde halen simya çalışmaları yürütülmelidir. Bunun dediği şudur: Kimi zaman sıradışı alanlara sistemli bir yaklaşım getirdiğimizde, daha önceden göremediğimiz gerçekleri görebilmemizi sağlayabilir.

Günümüzde her geçen gün yeni çalışma alanları doğmaktadır ve doğmaya devam edecektir. Neden bu yeni doğacak çalışma alanlarından bir tanesi sizin sayenizde olmasın ve tarihe Ebu Musa Cabir bin Hayyan gibi, bir alanın kuruculuğunda sizin adınız geçmesin?

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Kaynaklar ve İleri Okuma

  • B. Radford. What Is Alchemy?. (24 Mart ). Alındığı Tarih: 14 Aralık Alındığı Yer: Live Science Son Güncellenme:

    Kimya işlemlerini kapsayan bir laboratuvar etkinliği olan simya, dünyanın ve evrenin işleyişini anlamaya çalışmaktadır. Simyacılar çalışmalarında insanlara ölümsüzlük kazandıracak felsefe taşı elde etmeye ve metalleri altına çevirmeyi amaçlamaktadır. Simyacıların çalışmalarında elde edilen malzemeler, avcılıktan giyinmeye kadar birçok alanda kullanılmıştır.

    Simya Nedir Amaçları Nelerdir?

    Günümüzde modern kimya biliminin temelleri atılmadan önce varlığını sürdüren simya, maddeleri birbirine karıştırıp değiştirmeye çalışarak değerli madenlerin elde edilmesi amaçlanmaktadır. Simya işi ile uğraşanlara simyacı denmiş olup ilk olarak Mezopotamya ve Eski Mısır'da görülmüştür.

    Simyacıların bilim adamı oldukları görüşünün yanı sıra şarlatan ve kaçık olduklarına dair inanışlar da mevcuttur. Metallerin altın ve gümüşe çevrilmesi ile birlikte insan hayatının dönüştürülerek ölümsüzlük iksirinin elde edilmesi de amaçları arasındadır.

    Deneme yanılma yolu ile çalışmalar yapılmakta ve çalışmaları teorik bir temele dayandırmak mümkün değildir. Bilgi birikimlerinin oluşmamış olması ile birlikte sistematik bilgiler de içermemektedir. Ölümden sonra doğuşa inanan Mısırlılar, simyanın doğuşuna ön ayak olmuşlardır.

    Ateş, toprak, hava ve su yani dört element kullanılarak, saf ve katıksız altın elde edilmeye çalışılmıştır. Modern kimyanın doğmasında, hiç kuşkusuz simyanın büyük rolü vardır. Simyacıların doğaya ve doğadaki maddelere karşı bakışları çok farklı olmakla birlikte kendilerine özgü kuramları mevcuttur.

    Haberin Devamı

    Kısaca Simyanın Tanımı

    Maddelerin birbirine karıştırılıp değiştirilmesini amaçlayan çalışmalara simya denilmektedir. Günümüzde mevcut bazı deney araç gereçlerin ilk hallerini simyacılar keşfetmiş ve aktif bir şekilde kullanmışlardır. Türk ve İslam dünyasında da önemli simyacılar vardır. Simyada bilimsel herhangi bir metodun kullanılmamasından dolayı simyacılara bilim adı denilmemektedir. Gerek doğuda gerekse batıda simya önemli bir geçmişe sahiptir. Sayısız efsane ve mitin çıkmasında, simyanın da payı vardır.

    Bilim ve felsefeyi birleştiren önemli bir disiplin olan simya, tüm varlıkların karanlık sırlarını işaret etmektedir. Simyacılar uğraşları ile insanlarda bir merak uyandırmayı başarmış ve yaptıkları sürekli olarak izlenmiştir. Simyanın uzun bir geçmişi olması, kimya biliminin doğmasını sağlamıştır. Fiziksel evren hakkında sorulara cevap bulmaya çalışan simyacılar, ölümsüzlük iksirini bulmayı amaç edinmişlerdir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası