Vahide Perçin geceye kızı Alize Gördüm ile katılırken, Selçuk Yöntem geceye kızı Iraz Yöntem ve eşi Cihan Yöntem ile katıldı.
Vahide Perçin film hakkında, “Emek dolu güzel bir proje oldu. Filmin çekimlerine yaklaşık 3,5 yıl önce başlamıştık ancak benim talihsiz rahatsızlığımdan dolayı çekimler yarım kalmıştı. Sevgili Levent Semerci ve set ekibinin desteğiyle iyileştikten sonra çekimlerimizi tamamladık. Ortaya güzel bir iş çıkardığımıza inanıyoruz” dedi.
Ayhan Hanım, Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran 12 Eylül 1980 darbesi sürecinde bir ailenin dramını konu almaktadır.
Ayhan Hanım politika ile ilgisi olmayan, sade bir ev kadınıdır, 4 oğlu vardır. Eşi emekli bir astsubay olan Ahmet Bey’dir. 1977’nin yaklaşan darbeye işaret ettiği kaotik günleridir. Ayhan Hanım, eşi, kendisi ve küçük oğlu dönemin hareketli politik karmaşasından ne kadar uzak ise diğer üç oğlu da aksine o olayların bizzat içinde olan gençlerdir. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte ailenin dağılma süreci başlar.
Çekimleri Eskişehir’de kurulan Taksim Meydanı ve platoda gerçekleştirilen filmin görüntü yönetmenliğini, senaristliğini, dans kareografisini ve yönetmenliğini Levent Semerci’nin üstlendiği filmin vizyon tarihi henüz netleşmedi.
Ordumuz terörist peşinde Afrin'e giderken, sinemamız Afrin'e girdi bile, Bordo Bereliler: Afrin'in çekimleri son sürat devam ediyor. Biz de kahraman askerlerimizin hikayelerini anlatan filmlerden bir seçki yaptık...
Her ülke kendi ordusunu, kendi politikasını ve değerlerini anlatan filmler çeker. Güney Kore'den, ABD'ye Rusya'dan İngiltere'ye kadar böyledir. Ama yüzyıllık sinemamızda bu tür filmler neredeyse bir elin parmaklarını geçmez. Hele bir de kalitelerini sorgularsak işler daha da vahimdir. Bu kalitesizliğin sebebi hem savaş filmlerinin bütçeli yapımlar olması hem de Türk entelektüelinin kimliksiz yapısı yüzünden bu tür filmleri aşağılamasından geçer. Bu ülkenin gerçek bir bağımsız ruh yakalamısından korkan kültürel emperyalizmin yarattığı bu baskı asker filmlerinin faşizmin izi olduğu yanılgısını yaratır. Bu yanılgıyı besleyen, mahalle baskısı yaratan kalemlerin en iyi filmler listelerinde, Er Ryan'ı Kurtarmak, Kwai Köprüsü ve Dunkirk gibi savaş filmlerinin isimlerine rastlamak ise en hafif haliyle bir tezattır. ABD milliyetçiliğini buram buram koklayan bu kalemlerimiz bir varoluş mücadelesi veren milletimizin ordusunun hikayelerine sırtını döner. Onlar dönmeye devam etsinler su yolunu buluyor, son dönemlerde kimliğiyle barışan milletin sineması da kendi asker filmlerini üretmekte. Şu günlerde terörist peşinde koşan askerlerimiz ülkemizin boğazına bir ilmik gibi takılmak istenen Kürt koridorunu bozmak için Afrin'e girme hazırlığında. Bordo Bereliler film serisinin ikincisi olan Afrin filmi de biraz bu öyküyü işliyor. bu filmin konusu dışında TSK ile ortak bir proje üretmeleri de önemli. Filmde TSK'nın desteğiyle milli silahlarımız kullanılıyor. Bu birliktelik sinemamız için de önemli. ABD'de korku filmlerine kiliselerin, Bilimkurgulara NASA'nın ve askeri filmlere Pentagon'un verdiği destek ortadayken bu yapılanmanın bizde olmaması abes olurdu. Bu yeni yapılanmalarla daha iyi filmler çekeceğimize inanıyorum. Şimdiye kadar çekilen filmler nelerdir gelin bir bakalım. Listemizde son dönem filmlerinden başka Kıbras, Kore ve Çanakkale savaşlarını da anlatan filmleri göreceksiniz. Zaten bu filmleri katmazsak Türkiye'de çok asker filmi çekiliyor yalanının tersine elimizde bir elin parmakları kadar film kalıyor. İşte o kısa ama uzamasını umduğumuz liste...
Nefes: Vatan Sağolsun (Levent Semerci – 2009)
Üst düzey çekim sahneleri ve izleyici de yarattığı gerilim dozajıyla hafızalarımızda yer eden Nefes: Vatan Sağolsun, Irak sınırında yer alan Karabal Tepesi’ndeki bir jandarma karakolunu korumakla görevli bir yüzbaşı ve onun emrindeki kırk askerin hikâyesini konu almaktadır. Realist biçemi ve diyaloglarıyla vuruculuğunu yukarılara taşıyan film, aynı zamanda Türkiye’nin doğusunda asker olmanın ne denli büyük bir psikolojik savaşı beraberinde getirdiğini de açıkça resmetmektedir. Başından sonuna dek, askerlerin yaşantısına ışık tutan ve finalinde vuku bulan etkileyici savaş sahnesiyle arz-ı endam eden Nefes: Vatan Sağolsun, yer yer gerçekleri tokat gibi yüzümüze vurmanın yanı sıra git gide artan aksiyonuyla da sinemamızın etkileyici savaş filmlerinden biri olarak tarihtekini yerini almıştır.
Kurtlar Vadisi Irak (Serdar Akar - 2006)
Kurtlar Vadisi’nin 97 bölümlük orijinal serisi son bulmuş, ekip hiç hız kaybetmeden kendini beyazperdeye taşımıştı. Malum, o dönemde Irak’ta başına çuval geçirilen Türk Askeri’nin akıbeti oldukça gündemi meşgul etmekteydi. Nitekim diziden de alışkın olduğumuz şekilde Kurtlar Vadisi senaristleri, bir kez daha gündemle paralel gitmeyi seçmiş ve ana tema olarak da kendilerine bu konuyu belirlemişlerdir. Polat Alemdar ve ekibinin, Türk Askeri’nin başına çuval geçiren “Derin Amerika”dan intikam almak için Irak’ın yolunu tutması; aksiyon ve şiddetin bol olduğu filmi huzurlarımıza getirmektedir. Necati Şaşmaz, Gürkan Uygun ve Billy Zane’in başrolleri paylaştığı film, o döneme kadar sinemaya yaptığı özgün işlerle karşımıza gelen Serdar Akar imzasını taşımaktadır.
Dağ (Alper Çağlar – 2012)
Askerde komutanlarına çektirmesiyle adından söz ettiren ve adeta arızanın sözlük karşılığı olan Keçiörenli Bekir ile kısa dönem için askere gelen Oğuz’un hikâyesi, en başta kavga gürültüyle başlasa da, yaşadıkları ve gördükleri bu iki ismin sıkı sıkıya birbirine kenetlenmesine olanak sağlayacaktır. Alışılmışın dışındaki kurgusuyla henüz ilk dakikalarında farkını ortaya koyan Dağ, farklı kültürlerden gelen iki gencin hayatta kalmak için omuz omuza vermesini konu alırken; dramatik yapısını oldukça gerçekçi bir anlatı üzerine kurması ise filmin başından sonuna dek zevkle takip edilmesine olanak sağlamaktadır. Paralel ilerleyen kurguda, bir yandan birbirinin tamamen zıttı olan bu iki gencin çatışmasına tanıklık ederken bir yandan da mahsur kaldıkları dağdan kurtulma çabasına şahitlik etmekteyiz. Hem savaş sahneleri ile hem de diyaloglarıyla başlı başına bir askerlik filmi olan Dağ, Alper Çağlar’ın gümbür gümbür gelen ayak seslerinin de ilk habercilerinden olma niteliği taşımaktadır.
Dağ 2 (Alper Çağlar – 2016)
Dağ 2, basit bir militarizm filmden öte, başarıyla çekilmiş savaş sahneleri ve her daim diri tuttuğu heyecanı ile üst düzey bir aksiyon filmi olmayı başardı. Buna ek olarak, ilk filminden tanıdığımız Bekir ile Oğuz’un git gide güçlenen dostluğunun da paralel kurgu şeklinde verilmesi, hikâyenin seyir zevkine pozitif anlamda katkı sağlıyor. Başından sonuna dek doğru tasarlanmış ve uygulanmış bir şablon üzerine kurulu olan Dağ 2, 3.588.959 kişi tarafından izlenerek de vizyon macerasını başarıyla sonlandırmıştır.
Bordo Bereliler Suriye
Suriye’de Türk sınır güvenliğini tehdit eden bir terör örgütünün başındaki Çöl İmamı lakaplı Ebu Salim’i (Tayfun Sav) yok etmek için yüzbaşı Mehmet (Cenk Ertan) ve komutasındaki bir timin hikayesi beyaz perdeye aktarılıyor. Bir süre sonra bu terör örgütünün en büyük desteğinin paralel devlet yapılanması FETÖ terör örgütü olduğu anlaşılan filmde içerideki cuntacılara karşı verilen mücadele de anlatıyor.
Bordo Bereliler 2 Afrin
Türkiye, “Bordo Bereliler” ile Afrin’deki terör hedeflerine yönelik olası operasyona hazırlanırken, özel kuvvetlere bağlı bordo bereli askerlerin terör örgütlerine yönelik yaptıkları operasyonu konu alan ve Afrin’de başlayıp, Bursa İnegöl’de son bulan “Bordo Bereliler 2: Afrin” filminin çekimleri de tüm heyecanı ile devam ediyor.
Şehitler (Çetin İnanç – 1974)
Daha öncesinde Kıbrıs’ta görevli olan Üsteğmen Kemal’in gizli bir görev için yeniden Yavru Vatan’a gönderilmesi ve tam bu zaman diliminde yükselen Türk-Rum gerilimini odak noktasına alan Şehitler, Türk Askeri’ne yapılan övgü ile hafızlarda yer etti. Hikâye, yer yer ucuz bir avantür film hüviyetine bürünse de militarist sinema örnekleri arasında da kendine yer bulabilmektedir. Nitekim başından sonuna dek, Türk-Rum çekişmesini anlatan ve bunu çatışma sahneleriyle süsleyen Şehitler; aksiyonun bir an olsun azalmadığı bir yapım olarak da hatırlanır. Sinemamızın nevi şahsına münhasır isimlerinden Çetin İnanç’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrolünde ise Tamer Yiğit yer alır.
Önce Vatan (Duygu Sağıroğlu – 1974)
Asker olmaktan ve o üniformayı taşımaktan onur duyan Teğmen Yavuz’un hikâyesi, Kıbrıs Türklerini Rumlara karşı silahlandırmak ve teşkilatlandırmak adına Yavru Vatan’a gitmesiyle başlamaktadır. Bu dakikadan itibaren, çekildiği dönemin oldukça üzerindeki savaş sahneleriyle hatırlanan Önce Vatan, bir yandan da Teğmen Yavuz ile Kıbrıs Türk’ü Zeynep arasında yaşanan yakınlaşmayı işlemektedir. İlk dakikasından son dakikasına kadar Türk Askeri’ne olan övgüyü dile getiren ve bu üniformayı taşımanın şanlı bir görev olduğunu irdeleyen Önce Vatan, dramatik yapısının yanı sıra ilgi çekici çatışma sahneleriyle de adından söz ettirmeyi başarmıştır. Duygu Sağıroğlu’nun yönetmenliğini yaptığı, Cüneyt Arkın ve Fatma Girik gibi isimlerin başrolü paylaştığı film, önemsediği milli duygularla da öne çıkmaktadır.
Sezercik Küçük Mücahit (Ertem Göreç – 1975)
Öz babasının, o doğmadan şehit olması ve annesinin de akıl hastanesine düşmesi sebebiyle, çocuğu olmayan başka bir aile tarafından yetiştirilen Sezer, tüm bunlardan habersiz yükselen Türk-Rum gerilimin ortasında kalmış bir çocuktur. Kendisine sahip çıkan aileyle mutlu bir hayat sürmeye çalışsa da, Kıbrıs’ın o dönemki politik gerginliğinden nasibini alan Sezer; Rum çetelerin acımasız tarafıyla küçük yaşında yüzleşmek durumunda kalırken, teselliyi ise Türk Askeri’nin güçlü duruşunda bulacaktır. Bu dakikadan itibaren Küçük Mücahit olarak anılmaya başlayan ve kendisini bir anda Kıbrıs Savaşı’nın ortasında bulan Sezer, bir yandan da gerçek annesini bulmaya çalışacaktır. Bir çocuk gözünden, o dönem yaşananları aktarma yolunu seçen Sezercik Küçük Mucahit bu yönüyle listemizdeki farklı filmlerdendir. Yönetmenliğini Ertem Göreç’in yaptığı, başrollerini ise Sezer İnanoğlu, Orçun Sonat ve Perihan Savaş’ın paylaştığı film, Kıbrıs Çıkartması’ndan bir yıl sonra Yavru Vatan’da çekilmiştir.
Bir Millet Uyanıyor (1966 – Ertem Eğilmez)
Adıyla müsemma bir şekilde; Çanakkale ve 1.Dünya Savaşı’nın ardından bitap düşmüş Türk halkının Kurtuluş Savaşı için yeniden dirilmesini odak noktasına alan Bir Millet Uyanıyor, milli duyguların oldukça yoğun olduğu bir film olarak da hatırlanmaktadır. Yönetmenliğini sinemamızın usta isimlerinden Ertem Eğilmez’in yaptığı film, Çanakkale Savaşı’nda taburunun neredeyse hepsini şehit vermiş şanlı 96.Alayın kalan son neferlerinin, kurtuluş ümidiyle yeniden bir araya gelmesini konu almaktadır. Davut Yüzbaşı önderliğinde ilerleyen ve Yunan’ın memleketi işgal etmesinin önüne geçmek isteyen bir grup askerin hikâyesi, başından sonuna dek kahramanlık kokan ve Türk Askeri’nin dirayetli duruşuyla başarıya ulaşacak yolun ilk adımlarını temsil etmektedir. Kartal Tibet, Münir Özkul, Atıf Kaptan, İhsan Yüce ve Erol Taş’ın başrolleri paylaştığı film, sinema tarihimizin de en önemli yapımları arasında da anılmaktadır.
120 (2008 - Murat Saraçoğlu&Özhan Eren)
1. Dünya Savaşı yıllarında, Sarıkamış’ta savaşan Türk Ordusu’na mühimmat taşıyan 12 ila 17 arasındaki 120 gönüllü çocuğun hikâyesinin anlatıldığı film, şüphesiz duygusal yapısıyla hafızalara kazınmıştır. Karda kışta gencecik dimağların, savaşan Türk Askeri’ne ulaşmak için sarf ettikleri çaba, oldukça dramatik bir duruşu beraberinde getirmesinin yanı sıra zaman zaman da yükselecek milli duyguların önünü açmaktadır. Yönetmenliğini Murat Saraçoğlu ve Özhan Eren’in yaptığı filmin başrollerini Burak Sergen, Özge Özberk ve Cansel Elçin gibi isimler paylaşmaktadır.
Çanakkale: Yolun Sonu (2013 – Kemal Uzun)
Elde avuçtaki en iyi Çanakkale filmlerimizden biri olan Çanakkale: Yolun Sonu, keskin nişancı Muhsin’i odak noktasına alarak bu kanlı savaşa farklı bir perspektiften yaklaşmayı başarıyor. Gürkan Uygun’un destansı bir şekilde hayat verdiği Muhsin Onbaşı vesilesiyle, Çanakkale Savaşı’nı tümüyle değil yalnızca bir boyutuyla irdelemeyi seçen film, böylelikle bir belgeselden çok kurgusal şablonlara oturan bir yapım olmayı başarıyor. Bununla birlikte, Muhsin’in cesur bir şekilde düşmanla savaştığı sekanslarda filmin seyir zevkinin oldukça yukarılara taşındığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda epik bir film olma özelliği de taşıyan Çanakkale: Yolun Sonu, tüm bu savaş ortamında kendine has bir aşk hikâyesi servis etmeyi ihmal etmiyor ve filme ayrı bir lezzet katmayı da başarıyor. Yönetmenliğini Kemal Uzun’un yaptığı filmde, Gürkan Uygun’a Umut Kurt ve Berrak Tüzünataç başrollerde eşlik etmektedir.
KATEGORİ: Stratejik Araştırmalar Merkezi, Coğrafi Bazlı Çalışmalar, Amerika, Stratejik Araştırmalar Merkezi, Konu Bazlı Çalışmalar, Askeri Tarih ve Strateji, Stratejik Araştırmalar Merkezi, Konu Bazlı Çalışmalar, Eğitim, Birey ve Toplum Farkındalığı, Makale, Kültür & Sanat, Sinema
Sinemayı hala sadece “eğlence” sektörünün bir parçası olarak kabul edenler büyük bir yanılgı içinde. Tüm dünyada hayatın tam ortasında yerini çoktan almış olan sinemayı küçümseyip ciddiye almayanlar, içinde bulundukları çağın -sinema sektörü tabiri ile- FGR’si (figüranı) bile olamadıklarını anladıklarında iş işten geçmiş oluyor.
Aşağıdaki araştırmada; Pentagon-Hollywood işbirliğine ilişkin bilgiler ve son dönemin iki büyük sinema filmi “Nefes: Vatan Sağolsun” ve “Anadolu Kartalları” hakkında elde edilen tecrübeler aktarılmaya çalışılacaktır.
PENTAGON VE HOLLYWOOD İŞBİRLİĞİ [1]
“Hollywood, tarih boyunca ülkemizin güvenliğinin sağlanmasında rol oynamıştır… “Top Gun,” “Saving Private Ryan(Er Ryan’ı Kurtarmak)” “Men of Honor(Onurlu Bir Adam)”ve “Pearl Harbor” gibi filmler ordumuzun takdir edilmesini sağlamıştır… Film endüstrisi, ordumuz hakkında halkın düşüncelerinin oluşturulması ve halkın ordumuzu desteklemesi konusunda büyük öneme sahiptir…” Bu çarpıcı sözler ABD Savunma Bakanlarından Willam COHEN’in, Hollywood hakkında 2000 yılında yaptığı bir konuşmada dile getirilmiştir.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile Hollywood arasındaki stratejik işbirliğinin temelleri II. Dünya Savaşı yıllarında kurulan Enformasyon Bürosu ile atılmıştır. Savaş boyunca Hollywood’da hangi tür filmlerin yapılması gerektiği konusunda brifingler veren bu düzenleyici kurum, Hollywood’un cepheden neyi, ne şekilde aktaracağını; Amerika’nın askerî imajının nasıl oluşturulacağını belirlemiştir. Bu işbirliği zamanla inişler ve çıkışlar göstererek gelişmiş ancak asla kopmamıştır.
İRTİBAT BÜROLARI
Hollywood’da, Sahil Güvenlik Komutanlığı da dâhil olmak üzere ABD ordusuna bağlı her kuvvetin film şirketleri ile doğrudan ve birlikte çalışan irtibat büroları bulunmaktadır. Bu bürolar, Pentagon’daki Sinema ve TV İrtibat Bürosu’na bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Büro’nun başkanlığını 1989 yılından itibaren Philip STRUB isimli uzman yapmaktadır. (Strub’un hala bu göreve devam edip etmediği bilinmemekle birlikte, son olarak 2013 yılında vizyona giren “Kaptan Philips” sinema filminde resmi görev yapmıştır.)
Philip STRUB’un görevini şöyle açıklanmaktadır. “Film endüstrisine yardım etmek ve ordunun olumlu bir şekilde aktarılması amacıyla film endüstrisini cesaretlendirmek”. Diğer kuvvetlere ait film büroları onaylasa bile, bir sinema filmi -istisnalar dışında- ABD ordusundan destek almak için Philip STRUB’un başında bulunduğu bu büronun onayına ihtiyaç duymaktadır. Güney Kaliforniya Üniversitesi Sinema Bölümünden 1974 yılında mezun olan STRUB’la ilgili olarak ABD basınında ciddi eleştiriler yayınlansa da, eğer bir Amerikan filminin jeneriğinde “Özel Danışman” sıfatı ile Philip STRUB’a teşekkür ediliyorsa, bu film “Pentagon’un desteğinde çekilmiş” anlamına gelmektedir.
Philip STRUB’un başkanlığını yaptığı Pentagon’un film bürosu yılda 200’ün üzerinde senaryo incelemekte ve yaklaşık 30’a yakın yapımla işbirliği yapılmaktadır. ABD Hava Kuvvetlerine ise onay için yılda yaklaşık 100’e yakın senaryo gönderilmektedir.
Pentagon-Hollywood işbirliğinde, aslında her iki taraf da kendi amaçları için birbirlerini kullanmaktadır. Film yapımcıları en azından düşük maliyetle teçhizat ve asker sahibi olurken, ordu da kendi lehinde kamuoyu oluşturmaktadır. Bu da Amerikan ordusu için bir sonraki dönemde ABD Kongresi’nden iyi bir bütçenin geçmesi anlamına gelmektedir.
Filmlerin Onaylanma Süreci:
Ordunun işbirliği ile çekilmesi istenen filmin özeti (sinopsis), film yapımcıları tarafından önce ilgili film bürosunun Hollywood’da bulunan irtibat bürolarına gönderilmekte ve burada ön incelemeden geçirilmektedir. İrtibat subayları tarafından ilk onayı alan proje, tam senaryo, mali tablo, ihtiyaç listesi ve diğer bilgilerle birlikte ilgili Kuvvet Karargâhlarına ve Pentagon’a iletilmektedir.
Orduya başvuran ve başlangıçta reddedilmeyen projelerle “Tam Destek” veya “Nezaket Desteği” verilmektedir. Tam destek; birliklerin düzenli görevleri ve eğitimlerinin devamı sırasında uçak, teçhizat, mekân, figüran ve teknik tavsiyelerin ücretsiz temin edilmesi anlamına gelmektedir. Eğer bir filme “tam destek” kararı verilmemişse ve bu film Strub’un ifadesi ile “dedikodulara dayalı saçma” bir senaryoya sahip değilse; ABD ordusu tarafından yapımcı şirkete doküman, fotoğraf, genel bilgi, diyaloglar, üniformalar hakkında tavsiyeler ve film setini kısa ziyaretleri içeren “nezaket desteği” verilebilmektedir. Bu sayede basit hatalar ve olumsuz betimlemeler düzeltilmektedir.
ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın, yapımcılar için “Yapımcı İçin Eğlence Endüstrisinde ABD Kara Kuvvetleri ile İşbirliği Hakkında Rehber (A Producer’s Guide to U.S. Army Cooperation with the Entertainment Industry) isimli bir el kitabı bulunmaktadır: Bu el kitabında “projeler, kamuoyunun Silahlı Kuvvetlere yönelik olumlu anlayışını artırmalı” ve “Silahlı kuvvetlerin askere alma ve orduda kalma programlarına yardımcı olmalı” görüşleri yer almaktadır. Ayrıca ordunun desteği ile film yapmak isteyen yapımcılar için yayınlanan “Film Yapım Rehberi”nde (Making Movie Guide) bir proje hakkında “tam destek” kararı alınabilmesinin kriterleri de açıklanmaktadır.
Philip STRUB, onaylama süreci hakkında şu görüşleri açıklamaktadır: “Yapımcıların önerilen değişiklikleri kabul edip, uygulamaları güven meselesidir. Sanatçıların anayasal haklarına karışmamız mümkün değildir. Aslında biz bir film yapımcısı ile birlikte bir proje üzerinde çalışmayı başarı olarak kabul ediyoruz.”
Ordu-Hollywood işbirliği, zamanın Pentagon Halkla ilişkiler Bölümü Başkanı Tuğamiral Craig R. QUIGLEY tarafından 22 MAYIS 2001 tarihinde verilen brifingde ise şöyle özetlenmiştir: “İşbirliği yapmamız amacıyla bize başvuran projelerin tümü için geçerli olan tek bir yöntem uyguladığımız söylenemez. Her bir başvuru kendi koşulları içinde değerlendirilmektedir.” ABD Hava Kuvvetleri’nden Albay Bruce GILLMAN da “Bize gelen bir projeyi, ‘bu filmin içine Hava Kuvvetlerini ilgilendiren temaları nasıl yerleştirebiliriz?’ diye düşünerek inceliyoruz” açıklamasını yapmıştır.
Projelerde Aranan Özellikler:
Pentagon tarafından incelenen filmlerdeki temel bakış açısı, projenin “gerçekçiliği”ne dayanmaktadır. Konuyla ilgili tüm Amerikan yetkilileri “Film ne kadar gerçekçi olursa, ordu o kadar güçlü görünecektir” tezine inanmaktadır.
Philip STRUB da, konuyla ilgili olarak şu görüşleri ifade etmiştir “Genel olarak, artistik sinema dilinin dışına taşacak derece gerçekçilikten uzak ve izleyiciyi farklı yönlendirecek yapımlarla işbirliği yapmıyoruz… Biz bu yapımlar ile ABD ordusunun toplumun normal bir kesimi olduğu, üniformalı insanların diğerlerinden hiçbir farkı olmadıkları gerçeğini vurgulamak istiyoruz. Onlar orduda bir kariyer seçmiştir fakat bu onları diğer insanlardan ayırmaz. Biz yapımcıların filmlerini belgesel gibi yapmalarını istemiyoruz. Buram buram propaganda kokan filmler de istemiyoruz. Bunların aslında birer filmden ibaret olduğunu biliyoruz. İstediğimiz; olayların doğru ve akla yatkın bir şekilde tasvir edilmesidir. Biz ‘bir asker gerçekten bu şekilde davranır mıydı?’ sorusunun yanıtını arıyoruz.” Philip STRUB, başvuran projelerin incelenmesi sürecinde bazı hassasiyetlerin bulunduğunu, örneğin ABD askerleri tarafından 1968 yılında Vietnam’da 150 silahsız sivilin katledildiği My Lai olayının filmine asla destek verilemeyeceğini belirtmiştir.
Albay Bruce GILLMAN; “Halkın bilgilendirilmesi hedeflerine, halkın orduya katılmasına ve askerlerin ordudaki hizmetlerini sürdürmelerine hizmet edecek filmlere onay verdiklerini, “Down Periscope”, “Sgt. Bilko” veya “Hot Shots” gibi soytarılık içeren ve herhangi bir mesajı olmayan komedi filmlerini reddettiklerini” açıklamıştır.
Mali İlişkiler:
Bu konuda Amerikan basınına yansıyan bilgilerde çelişkili bilgiler yer almaktadır. Bazı haberlerde talep edilen teçhizatın Pentagon tarafından kiralandığı belirtilmekte, bazılarında ise teçhizatın bedelsiz olarak yapımcıya tahsis edildiği ifade edilmektedir. Ancak dünyanın en zengin ve en güçlü film şirketlerinin bulunduğu Hollywood için bile askeri teçhizatı kiralamanın aşırı derecede yüksek maliyetle sonuçlandığı kaydedilmektedir. Aslında gelişen bilgisayar teknolojisinin, film yapım şirketlerinin orduya bağımlılığını gittikçe azalttığı da ifade edilen görüşlerden diğeridir.
Hollywood yapımcılarının ordunun elindeki askeri teçhizatı kullanabilmek için senaryolarında değişiklik yapmayı kabul ettikleri bilinen bir gerçektir. Film şirketleri projelerinin bütçelerinde milyonlarca dolarlık tasarruf yapabilmek için Pentagon’un düzeltmelerini onaylamaktadır.
Konuyla ilgili yaşanan tartışmalar ABD basınına da yansımıştır. Eski Savunma Bakanı Donald RUMSFELD’in sinemaya asker ve helikopter tahsis edilmesine onay vermesi, Pentagon içinde de ciddi tartışmalara yol açmıştır. Karara itiraz edenler, “Pentagon’un sinemanın emrine girmesinin doğru olmadığını, bunun ulusal çıkarlara hizmet etmediğini, bedelin çok yüksek olduğunu ve asla maliyetin hassas bir şekilde hesaplanamadığını” savunmuştur.
Savunma Bakanlığı Halkla İlişkiler Bürosu, “ordudan verilen destek yoluyla film endüstrisi için harcanan paranın özel olarak hesaplanmadığını, bütçede ayrıca belirtilmediğini ancak fazla da bir yekûn tutmadığını” açıklamaktadır. Büro yetkilileri, “muvazzaf personelin, teçhizatın veya mekânların görev dışı zamanlarda ve devlete mali yük getirmeyecek şekilde kullanıldığını, film şirketlerinin projenin devlete ek bir yük getirmesi halinde (örneğin bir askeri aracı senaryo gereği özel olarak kullanmak istediğinde), bedelini ödediklerini” ifade etmektedir. Philip STRUB ise konu hakkında sorulan soruya şu yanıtı vermiştir: “Sağladığımız fiziki destek vergi mükelleflerinin yükünü artırmamaktadır”
PENTAGON İLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE ÇEKİLEN BAZI SİNEMA FİLMLERİ:
PENTAGON TARAFINDAN DESTEKLENEN DİĞER FİLMLER:
Sahara (1943), Air Force (1943), Destination Tokyo (1943), The Purple Heart (1944), The Fighting SeaBees (1944), Thirty Seconds Over Tokyo (1944), God is My Co-Pilot (1945), The Sands of lwo Jima (1949), Twelve O’Clock High (1949), Battleground (1949), The Bridges at Toko-Ri (1954), The Caine Mutiny (1954), Run Silent, Run Deep (1958), Pork Chop Hill (1959), The Longest Day (1962), A Gathering of Eagles (1963), In Harm’s Way (1965), Beach Red (1967), The Green Berets (1968), Tora! Tora! Tora! (1970), Midway (1976), MacArthur (1977).
Gray Lady Down (1978), The Great Santini (1979), Stripes (1981), Firefox (1982), The Right Stuff (1983), The Killing Fields (1984), Gardens of Stone (1987), Heartbreak Ridge (1986), Hamburger Hill (1987), Biloxi Blues (1988), The Hunt for Red October (1990), The Silence of The Lambs (1991) Flight of the lntruder (1991), Toy Soldiers (1991), Forever Young (1992), Patriot Games (1992), In the Line of Fire (1993), Matine (1993), Renaissance Man (1994), True Lies (1994), In the Army Now (1994), The Perez Family (1995), Apollo 13 (1995), The American President (1995), Fly Away Home (1996), A Time To Kill (1996), Executive Decision (1996), Larger Than Life (1996), Wild America (1997), Batman & Robin (1997), Contact (1997), Deep Impact (1998), Tomorrow Never Dies (1998), Armageddon (1998), Random Hearts (1999), The Perfect Storm (2000).
PENTAGON TARAFINDAN DESTEK TALEBİ REDDEDİLEN BAZI SİNEMA FİLMLERİ:
PENTAGON TARAFINDAN DESTEK TALEBİ REDDİLEN DİĞER FİLMLER:
Dr. Strangelove (1964), Full Metal Jacket (1987), The Thin Red Line (1998), Memphis Belle (1990), A Midnight Clear (1991), Down Periscope (1996).
TÜRK SİNEMASI VE TSK İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA İKİ SİNEMA FİLMİ:
NEFES: VATAN SAĞOLSUN – “UYURSAN ÖLÜRSÜN!”
Nefes: Vatan Sağolsun sinema filminin senaryosu; Güneydoğudan Öyküler (1997) ve Yer Eksi İki (2005) kitaplarından yararlanılarak kaleme alındı, ancak hazırlık ve çekim sürecinde, yaratıcı ekip ve oyuncuların katkıları ile şekillendirildi. Üç senaryo yazarından biri olarak yazdıklarımın ve yaşanan gerçeklerin yüzde 80-90 oranında beyaz perdeye yansıdığını düşünmekteyim.
1998 yılından itibaren Güneydoğu’da yaşanan terörle mücadele konulu bir filme askeri destek alabilmek için Genelkurmay Başkanlığı’na ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne defalarca yapılan başvurularda, genellikle projenin ciddiye alınmamasından öte; “böyle bir filmin hayata geçirilmesinin ‘zararlı’ olacağı” dahi ifade edildi ve çeşitli hakaretlere maruz kalındı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tek bir mermi kovanı dahi destek alınmadı, filmde kullanılan tüm personel, silah, teçhizat, malzeme, araç vb. prodüksiyon ekibi tarafından yaratıldı. Yaratıcı ekip; kendilerinin tercih etmediği hiçbir bilgilendirme, ima, baskı ve yönlendirmeye uymadığı için Nefes, tam anlamıyla bağımsız bir film oldu. Ekip; filmin bağımsız kalabilmesi için dört yıla yakın bir süre, alışılmışın dışında bir özveri ile çalıştı. Üstelik çekim dönemlerine rastlayan “Ergenekon” ve FETÖ kumpaslarından etkilenilmemesi için, tüm hazırlıklar özenle ve dikkatlice yürütüldü.
Filmde görev alan hiçbir oyuncunun TSK ile bir ilgisi yoktu. Oyuncuların doğallığı, gerçekçiliği, oyunculuk başarıları; başta Yönetmen Levent Semerci olmak üzere, tüm kamera arkası ekibinin özverisi ve bu oyuncuların Nefes’e yürekten inanmaları ile oluştu.
Nefes’in vizyona girişi; tamamen bütçe şartları, filmin vizyon hazırlıkları vb. koşullar altında oluştu. “Habur” rezaletinin Nefes’in vizyona girdiği tarihlere rastlaması, tam anlamıyla “ilahi” bir tesadüf oldu.
Zamanın Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un sinemanın önemini kavraması ve vizyoner bakışı olmasa Nefes’in yine çekilebileceğini ancak belki de yayınlanamayabileceğini değerlendiriyorum.
Vizyona girdiği andan itibaren büyük tartışmalara neden olan filmin sonunda “Mete Yüzbaşı karakterinin ölümü” yapılan eleştirilerden biri oldu. Yaratıcı ekip; Amerikanvari bir “Rambo Mete” yaratmak yerine, hayatını bu uğurda kaybetmiş tüm şehitlerin unutulmamasını sağlamak amacıyla finalin bu şekilde olmasını bilerek, isteyerek ve bu tepkilerin geleceğini ön görerek tercih etti.
Aslında “uyursan ölürsün” mottosuyla hafızalara kazınan Nefes filminin çatısı; uykusuna devam eden Türk izleyicisine “sinemasal bir ninni” söylemek yerine; film bittiğinde koltuğundan dahi kalkamayacak şekilde bir şok yaratmak üzerine inşa edilmişti.
Yaklaşık dört yıla yayılan hazırlık, çekim ve vizyon süresi ile; “deli” ya da “kendini filme adamış” 40 kadar insanın özverisi ile yaratılan Nefes: Vatan Sağolsun, Türk sinemasının dönüm noktalarından biri oldu. Güneydoğu’da görev yapan askerlerin terörle mücadelede yaşadıklarını, hamasete kapılmadan ve son derece gerçekçi bir çizgi ile izleyici aktarması nedeniyle de, kamuoyunda büyük ilgi gördü.
ANADOLU KARTALLARI: BİR ANMA FİLMİ
Anadolu Kartalları, Türk Hava Kuvvetleri’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü anısına hayata geçirilmiş, tam anlamıyla bağımlı bir proje filmidir. Senaryo hazırlıklarından, vizyona girdiği ana kadar tüm aşamaları, TSK ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bilgisi ve kontrolü ile gerçekleşti.
Neredeyse dünya havacılık tarihine eş bir tarihe sahip olan Türk Hava Kuvvetleri’ni anlatan bir projeden, sadece “editoryal bağımsızlık” gerekçesi ile mahrum kalmamak adına, Anadolu Kartalları sinema filmi senaryo yazarı ve askeri koordinatörü olarak çalışmayı kabul ettim.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı; filmin tüm süreçlerinde, projenin içinde bulundu, istisnai birkaç personelin kişisel yetersizlikleri, kaprisleri, hezeyanları ve maalesef hainlikleri dışında; tüm yetkililer sanata ve sanatçıya saygıyla, nezaketle, yönlendirme yerine, bilgilendirme yoluyla editoryal destek verdi.
Planlamalarını saniyeler üzerinden yapan ancak kurumsal tanıtımda tecrübe eksikleri bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile, plansız çalışma alışkanlığına sahip ve asker konulu film tecrübesi bulunmayan Türk sinema sektörünün, ilk kez bu kadar büyük çapta bir projede birlikte çalışmalarını sağlamakta büyük sıkıntılar yaşandı.
Projenin başlangıcında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın uygun bulduğu senaryonun içeriği, ruhu ve ana teması, daha sonra ekibe katılan Yönetmen tarafından tamamen değiştirildi. Süreç içinde çeşitli nedenlerle; proje koordinatörlüğünden ve senaryo yazarlığından üç defa istifa aşamasına geldim, ancak canları pahasına ter döken pilotlar ile arkalarındaki binlerce çalışanın anlatılacağı bir filme zarar vermemek adına, her seferinde “ehven-i şer” kabulü ile istifadan vazgeçtim. Türk sinema sektörünün bir çalışanı sıfatı ile yürüttüğüm Anadolu Kartalları sinema filminin ortaya çıkan halinden memnuniyetsizliğimi, başlangıçtan itibaren her ortamda ifade ettim. Tüm proje sürecine ilişkin öz eleştirilerim sonucunda birçok ders çıkarttım.
Filmin hava çekimleri de dâhil olmak üzere tüm sahneleri, personelin günlük görevleri aksatılmadan ve bu görevlere paralel olarak çekildi, personele ek bir iş yükü, bütçeye ek bir mali yük getirilmemesi öncelikli amaç oldu.
Anadolu Kartalları; başta Ergenekon olmak üzere kumpasların havada uçuştuğu bir dönemde FİDA Film’in cesareti ile zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı E. Orgeneral Abidin ÜNAL’ın sahip oldukları vizyoner dünya görüşleri ve zamanın Konya Hava Üs Komutanı E.Tümgeneral Ateş Mehmet İREZ’in çekimler sırasında verdiği büyük destek ile hayata geçirilebildi.
Ancak; aylar öncesinden vizyon tarihi açıklanan Anadolu Kartalları filmi ile hemen hemen aynı tarihlerde, FETÖ tarafından apar topar hazırlanan “Allah’ın Sadık Kulu: Barla” adlı animasyon filmi, vizyona sokuldu ve sapkın tarikatın müritleri onlarca il ve ilçede belediye otobüsleri ile sinemalara taşındı. 2 milyon iki yüz bin kişinin izlediği bu saçma yapım ile, Anadolu Kartalları sinema filminin kamuoyunda TSK lehine yaratacağı olumlu etkinin azaltılmasının amaçlandığı (gişe sayısı 1.195.000 izleyicide kalmıştır) anlaşıldı.
Üstelik bu amaca hizmet eden en yetkili kişilerden birinin, Kurmay Albay rütbesi ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri’nin olabileceği tahmin edilemedi. Filmin hazırlık ve çekim sürecinde sergilediği garip müdahalelere, saçma tavır ve davranışlara bir türlü anlam verilemeyen bu şahıs; 15 Temmuz ihaneti sonrasında, Tuğgeneral rütbesi ile görev yaptığı yurtdışından Türkiye’ye dönmek yerine, TSK aleyhine uluslararası medyada yaptığı açıklamalarıyla gündeme geldi.
SONUÇ
Karşılıklı menfaat ilişkisi bulunan bu iki sektörün, birlikte çalışabileceği sistemlerin kurulması zor ancak mümkündür.
Türk sineması; “ordu düşmanlığı” ile “asker romantizmi” arasında gidip gelmek yerine; “asker”, “ordu” ve “savaş” kavramlarının tüm insanlık tarihinin göz ardı edilemez bir gerçeği olduğunun farkına varmalıdır. Senaryo yazarları ve yapımcılar, askeri temalı yapımlarda “gişe yükselteceği gerekçesi ile abartıya ve hamasete başvurma” yanılgısından kurtulmalıdır. “Kraldan fazla kralcı” olmak uğruna, propagandist bakışla yaratılan, “hamaset” dolu “sabun köpüğü” eserler yerine; “insanı” temel alan, yaşanmış gerçek hikâyelere odaklanıldığında, daha inandırıcı ve daha kalıcı yapımlara imza atılacağı açıktır.
Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Karargâhları’ndaki kurumsal yapı; sinema/TV konuları, diğer medya/basın/iletişim başlıklarından ayrıca ele alınarak yeniden düzenlenmeli, buralarda istihdam edilecek konusunda uzman personelin dışında, hizmet alımı yoluyla sinema/TV sektöründen de danışmanlık hizmeti alınmalıdır. Sınırları belirlenmiş bir başvuru/onay/red sistemi geliştirilmeli, Türk sinema sektörünün genelde “son dakika planları” ile çalışması nedeniyle, süreç mümkün olduğu kadar hızlı yürütülmelidir.
Mevcut TV izlenme ölçüm sistemi çerçevesinde; reklam verenlerin talep ve beklentileri ile TV dizilerinin kalitesi organik olarak birbirlerine bağlıdır. TV’lerde kalitenin yerlerde süründüğü böylesine sancılı bir geçiş döneminde; günü kurtarmak amacıyla gerçekleştirilen askeri konulu TV dizilerinin “gerçekçiliğin” dışına çıkarak, konuları sulandıracağı kaçınılmazdır. Bu nedenle, “ülke kuran ordu” saygınlığına zarar vermemek adına, sadece hafızalardan silinemeyecek kalıcı eserlere destek olunmalıdır.
TSK; kurumsal tanıtım beklentisiyle hareket etmekten çok; gerçek ya da gerçeğe yakın olayların aktarılacağı ve insanı temel alan yapımlara destek vermelidir. Çünkü, Türk halkının vergileri ile çalışan ve insan ihtiyacını yine kendi içinden karşılayan Türk ordusunun asli görevlerinden biri, savaşmaktan önce, caydırıcı bir güç olduğunu anlatmak amacıyla kendisini tanıtmaktır. Verdiği hizmeti; hatasıyla-sevabıyla, tam, doğru, kendinden emin ve cesurca tanıtamayan, anlatamayan Türk ordusu, 15 Temmuz hainliğinde yaşandığı gibi, hem içerden hem de dışarıdan gelecek tehlikeler nedeniyle sorunlar yaşayacaktır.
[1] Güncellenerek okurun ilgisine sunulan bu araştırmanın özeti; Nefes: Vatan Sağolsun ve Anadolu Kartalları sinema filmlerinden çok önce, Temmuz 2003’te, MGK Genel Sekreterliği Basın ve Halkla İlişkiler biriminde sivil uzman olarak görev yaptığı sırada, yazar tarafından Genelkurmay Başkanlığı’nda verilen bir brifingde sunulmuştur.
|
Trump, yabancı ülkelere silah satış kurallarının gevşetilmesi için tüm hükümet çapında tam teşekküllü seferberlik ilan edecek. Silah satışlarının milyarlarca dolar...
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası