Bu sayfa herhangi bir {{Başlık}} bilgisi içermiyor. Yardım etmek için tartışma sayfasına yazabilir veya sayfayı düzenleyerek "{{başlıksız}}" şablonunu ekleyebilirsiniz. Aşağıdaki bilgilerden birisine sahipseniz, şablonu ekleyip bilgiyi girebilirsiniz. {{başlık Eski Gümrük binasında yapılan toplantıda söylenmiştir. Saygıdeğer İzmir halkı, aziz hemşehrilerim! Hanımlar, Efendiler! Efendiler! Ben şimdi burada hazır bir nutuk söyleyecek değilim. Amacım halkça, kardeşçe sohbette bulunmaktır. Bu dakikadaki karşınızda konuşan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutan değildir. Sade bir milletvekili ve sizi çok seven bir hemşehriniz Mustafa Kemal’dir. Bundan dolayı benden neler öğrenmek istiyorsanız serbest olarak sormanızı rica ederim. Sayın Paşa bu soruları yazdıktan sonra, her birine ayrı ayrı kanıtlı bir şekilde cevap vermişlerdir. Sayın Paşa, tarihe geçen Osmanlı devletinin kuruluşundan sonuna kadar geçirdiği çeşitli devreleri açıklayarak ve bu devletin Fatih devrinde Bizans ve Roma İmparatorluklarını devirerek cihangirane bir batı siyaseti ve Yavuz devrinde İran, Suriye ve Mısır’a doğru yönelmekle bir İslâm birliği siyaseti ve Kanuni devrinde ise hem doğu, hem batı siyasetlerini beraber yürüttüğünü, fakat hiçbirinde başarılı olamayarak ana parçası olan Türk milletinin felâket nedeni olduğunu söyleyerek ve yeni Türkiye devletinin bu siyasetlerden hiçbirine bakmayarak kendi milli sınırları içerisinde milletin refah ve mutluluğuna dayanan bir siyaset sürdüreceğini ve sürdürmekte olduğunu söyledikten sonra kadınların sosyal hayatımızdaki yerlerine değinerek demişlerdir ki: Yaratıcı güç insanları iki cins olarak yaratmıştır. Bunlar birbirleri için gereklidir. Hazret-i Âdem’le Hazret-i Havva’nın nasıl yaratıldığına ait görüşler birbirine uymaz, bunlardan söz etmeyeceğim. Ondan sonraki devirlerden başlayacağım. Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Nitekim hepimiz padişahlar hakkında hayali görüşler besliyorduk, bunlar annelerimizin verdiği yanlış bilgilendirmelerin sonucu idi. Bir toplum, cinsinden yalnız birinin zamanın gereklerini kazanmasıyla yetinirse o toplum yarıdan fazla eksiklik içinde kalır. Bir millet, gelişmek ve medenileşmek isterse özellikle bu noktayı temel olarak kabul etmek mecburiyetindedir. Bizim toplumumuzun başarısızlığının nedeni, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır. İnsanlar dünyaya haklarında belirlenenleri yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek; faaliyet demektir. Bundan dolayı bir toplumun bir organı harekette bulunurken diğer organı duruyorsa o toplum felç olmuştur. Bir toplumun hayatta çalışması ve başarılı olması için çalışmanın ve başarılı olabilmenin bağlı olduğu bütün nedenleri ve şartları kabul etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim toplumumuz için ilim ve fen gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları gerekir. Bilinir ki, her alan ve aşamada olduğu gibi hayatın da görev paylaşımı vardır. Bu genel görevlerin paylaşımı arasında, kadınlar kendilerine ait olan görevleri yapacakları gibi aynı zamanda toplumun refahı, mutluluğu için gerekli olan bütün işlere de gireceklerdir. Kadının ev görevleri en ufak ve önemsiz görevidir. Kadının en büyük görevi analıktır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu görevin önemi hakkıyla anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin ve ilme açık olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır. Bir gün Akşehir yakınında bir köye gittim. Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı. Kendimi belli etmeyerek bir evin önünde duran bir kadına: Kasaba ve şehirlerde yabancıların dikkati en çok örtünme şekli üzerinde duruyor. Buna bakanlar kadınlarımızın hiçbir şey görmediklerini sanıyorlar. Bununla beraber dinin gereği olan örtünme, kısaca ifade etmem gerekirse, denebilir ki kadınların sıkıntısını gerektirmeyecek ve terbiyelere aykırı olmayacak basit şekilde olmalıdır. Örtünme şekli kadını hayatından, varlığından ayıracak bir şekilde olmamalıdır. Bu konuda son söz olarak diyorum ki, bizi analarımızın adam etmesi lâzım idi. Onlar edebildikleri kadar etmişlerdir. Fakat bugünkü seviyemiz, bugünkü temel ihtiyaçlar için yetersizdir. Başka anlayışta, başka olgunlukta adamlara gerek vardır. Bunları yetiştirecek olan bundan sonraki annelerdir. Bu anlayışın istiklâlini, şerefini, hayat ve varlığını sağlamayı ve devam ettirmeyi ilke kabul eden yeni Türkiye devletinin temellerinden birini oluşturması gerekir ve inşallah edecektir. Bütün dünya görmüş ve anlamıştır ki, Osmanlı İmparatorluğu tarihe karışmıştır. Devletimiz yeniden bir devlet meydana getirmiştir ki adına “Türk devleti” derler ve bu devlet, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti tarafından yönetilir. Ondan sonra herhangi harekete karşı görünebilir olan tepkilere değinerek demişlerdir ki: Unutmamalıdır ki, milletin hâkimiyetini bir şahısta, yahut belirli şahısların elinde bulundurmakta yarar bekleyen bilgisiz ve aldanmış insanlar vardır. Hükümdarlar, kendilerini hayali bir kuvvetin temsilcisi tanırlar ve bundan zevk alırlar. Fakat onların etrafındaki çıkarcılar bunu din buyruğu gibi gösterip bütün milleti aldatmaya, alçaltmaya çalışırlar. Nitekim şimdiye kadar çalışmışlardır. Sonunda milletin kulağı bu şakımalarla dolar ve o inandırıcı etkileri dinin gereği ve gerçeğin kendisi kabul eder. Bu gibilere gerici ve hareketlerine irtica derler. Yakın tarih devrelerimizin sayfalarını araştırırsak birçok örneklere rastlarız. Fakat buna bütün dünya inanmalıdır ki, milletimizi bu gibi etkilemelerle bozmanın ve aldatmanın imkânı kalmamıştır. Fetva ile veyahut şu, bu gibi etkilemelerle milleti eskiye göndermek isteyenlerin yeri zindan olacaktır. Kesinlikle ve çekinmeden söylerim ki, milli hâkimiyetimizin her zerresini şu veya bu şekilde kısıtlamak isteyenler en koyu gericidir. Öylelere karşı milletin yapacağı şey onları parçalamaktır. Bu isteğimizin ciddiyetine memleketimizi bayındır hale getirmek, milletimizi mutluluğa, refaha ulaştırmak konusundaki kesin kararımızdan daha büyük, daha açık bir delil olamaz. Savaşmaklığımız hayat kaynaklarımızı koruma mecburiyetinden ileri gelmiş ve gelmektedir. Halbuki karşımızdakilerde aynı içtenliği bulamadık. Bizim anlayışımızla onların anlayışı arasında büyük farklar vardı. Bu defa o farkların ortadan kalkmadığını gördük. Biliyorsunuz ki, batı âlemi, Osmanlı devletini yıkmak için ortaya Şark Meselesi adı ile bir mesele çıkarmıştı. Batı öyle sanıyordu ki, Osmanlı Devleti’ni yıkmakla onu meydana getiren ana unsuru da yıkacaktı. Gerçi başarılı oldu. Fakat ikincisinde olamadı ve olamayacaktır. Batı alemi, hâlâ bir gerçeği görmek ve itiraf etmek istemiyor ki, o da eski Osmanlı Devleti’nin yok ve bitmiş olduğu ve yeni Türkiye Devleti’nin meydana geldiğidir. Türk milleti, kendi ismiyle bir devlet meydana getirmiş, karar ve kudretiyle yeniden meydana çıkmıştır. Bu niteliklerini şimdiye kadar eziyet ve haksızlık edenlerden intikam almak ile ispat etmiştir. İntikamdan söz ettiğim zaman bunun Osmanlı devletinin kuruluşunda olduğu gibi birtakım milletlerin üzerine hücum etmek olduğu anlaşılmasın. Bizim intikamımız zalimlerin eziyetine karşıdır. Onlarda eziyet duygusu var oldukça bizde de intikam duygusu devam edecektir. İtilâf devletlerinin bize önerdikleri antlaşma projesi, tam istiklâl isteyen milletimiz için hiçbir zaman kabule değer görülemez. Bizde en fazla göze çarpan bir nokta vardır ki, o da herkesin bu gibi konulara değinmekten çekinmesidir. Medreseler ne olacak, vakıflar ne olacak, dediğiniz zaman hemen bir direnişle karşılaşırsınız. Bu direnişi yapanların ne hak ve yetkiyle yaptıklarını sormak gerekir. Bizim dinimiz en akla uygun ve en tabiî, bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. İslâm sosyal hayatında hiç kimsenin bir özel sınıf halinde varlığını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dinin hükümlerine uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşdeğerde öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. Ondan sonra medreselerin bugünkü verimsizlik durumundan, bu konuda bizzat araştırma ve denetlemelerinden doğan konulardan, biraz da Arapça öğrenmek ve Arapça öğretimde bulunmak mecburiyetinin doğurduğu zorluklardan ve zaman kaybından uzun uzadıya söz ettikten sonra demişlerdir ki: Milletimizin, memleketimizin bilgi ve anlayış yuvaları bir olmalıdır. Bütün memleket evlâdı kadın ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki her konuda yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin felsefî gerçeklerini araştırmaya, incelemeye ve telkine, ilim ve fen gücüne sahip olacak seçkin ve gerçek şerefli âlimler yetiştirecek yüksek eğitim kuruluşlarına sahip olmalıyız. Ardından Halk Fırkası programının uzman kişiler tarafından gönderilecek değerlendirmeler araştırıldıktan sonra tespit edileceğinden ve bu siyasi partinin Türk milletinin refah ve mutluluğunu amaç edineceğinden söz etmiştir. Subaylar, memurlar ve gönüllü subayların terfileri hakkındaki soruya şu cevabı vermişlerdir: İzmir Yollarında, s 9 Eyll İzmir’in Kurtuluşu ile ilgili mesajlar ve szler yılında İzmir’in kurtuluşu en gzel mesajlar ile kutlanıyor!Güncelleme Tarihi: Oluşturulma Tarihi: Eyll 09, LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi 9 Eylül İzmir'in Kurtuluş yıl dönümü ile ilgili mesajlar ve sözler yılın kutlandığı bu günde gönderilerde yer almaya başladı. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucu Türk ordusunun Yunan işgali altındaki İzmir'e 9 Eylül 'de girerek düşman işgalinden kurtardığı tarihi gün olan İzmir’in Kurtuluşu ’üncü yıldönümünde etkinlikler ve törenler ile kutlanacak. Bu önemli günü vurgulayan 9 Eylül mesajları Whatsapp, Twitter ve Facebook gibi platformlarda gönderileri süsleyecek. İşte, 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşu ile ilgili mesajlar ve sözlerden en güzel seçenekler. |