ismail şahin şiirleri dinle / Lokantam 50 yaşında

Ismail Şahin Şiirleri Dinle

ismail şahin şiirleri dinle

Tez NoİndirmeTez KünyeDurumu
Şah İsmail Hatai Divanı`nda dini tasavvufi unsurlar /
Yazar:ADİLE YILMAZ
Danışman: PROF. DR. ABDURRAHMAN GÜZEL
Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı / Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı
Konu:Türk Dili ve Edebiyatı = Turkish Language and Literature
Dizin:Din = Religion ; Divanlar = Divans ; Tasavvuf = Mystic ; Şah İsmail Hatai = Şah İsmail Hatai Onaylandı
Doktora
Türkçe

s. Türk Edebiyatı, funduszeue.info da Azerbaycan sahasında büyük şahsiyetler yetiştirmiştir. Bunlardan biri de "Hatâİ'' mahlasıyla şiirler yazan hükümdür şair Şah İsmail'dir "Safevî Devleti" devlet başkanı olan Şah İsmail, Dinî - Tasavvufî Türk Edebiyatı'nın da önemli temsilcilerindendir. "Şah İsmail Hatâî Divânı'ndaki Dinî-Tasavvüfî Unsurlar" adLI bu çalışmada Hatâİ Divânı ele alınmıştır. Bu gün elimizde müellif hattı bulunmayan eserin dünya kütüphanelerinde ulaşılabilen; Taşkent, Paris I, Paris n, Vatikan, Leningrad, İstanbul I, İstanbul JJ, Tebriz ve Kahire nüshaları karşılaştırılmış ve sadece Mezar-ı Şerif Nüshası'nda bulunan şiirler olduğu gibi ilave edilerek sağlam bir metin oluşturulmaya çalışılmıştır. Yeni metinde şiir ortaya konulmuştur. Bu şiirlerden 'si aruz, 33'ü hece vezninde yazılmıştır. Heceli şiirler divanın İj ve İ2 nüshalarında alınmıştır. Çalışmada önce bir devlet başkanı ve tarikat lideri olarak Şah İsmail'in zuhurunu hazırlayan tarihî, siyasî, dinî ve kültürel unsurlardan bahsedilmiştir. Ardından Şah İsmail'in hayan, mahlası, edebi kişiliği, safevi tarikatı, tarikat liderliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Oluşturulan yeni metin üzerinde yapılan çalışma ile aynı zamanda mutasavvıf olan şairin şiirlerinde işlediği iman, ibadet, itikat gibi dini; vahdet, kesret, dört kapı-kırk makam gibi tasavvufî unsarlar tahlil edilmiştir. Tahlilden sonra yeni oluşturulan metin eklenmiş ve çalışmanın sonunda konu ile ilgili kaynakça verilmiştir. Bu çalışmayla Hatâi Divânı'nda bulunan şiirlerden hareketle şairin dinî - tasavvufî düşüncesini ve bu düşüncenin ürünü olan estetik formu tespit etmek mümkün olmuştur. Anahtar kelimeler Hatâi Şah İsmail İman Safevî Ali The 16 * century Turkish literature grew great personalities around Azerbaijan. One of them is Shah Ismail who is also a sevoreign. He wrote his poems with the manner of "Hatâf ' As a sevoreign of Government of Safevi, Shah Ismail is also a representative of Dinî-Tasavvûfi Turkish Literature. Shah Ismail worked an a serch named "Shah Ismail Hatâî Divânı'nda Dinî-Tasavvûfi Unsurlar" end he studied Hatât'nin Dîvânı in his search. Today we don't have any sample of the original one However, me made a criticized context by comparing the speciement of Taşkent, Paris L, Paris n, Leningrad, Vatican, Cairo, İstanbul L, Istanbul II and Tebriz. There are poems in the new prepared context. poems of these are in "aruz" metre and 33 of them are in "hece" metre. Poems in "hece" metre are taken from the samples of Divan's Istanbul I and Istanbul n. initially in these studies as a governer and as a leader of religious order some informatiers one given about Shah Ismail's manifestation's preparer's historical, politicial and regious life, his literature personelity Safevi religious order, leadership of religious order and about his works. With new study on the new context, some religious subjects are analiset such as imân, prayer, itikat, vahdet, kesret, dört kapı kırk makam. After the analyse the new prepared context was added and at the end of the study a bibliography has put related to subject. With the study it becomes posible to identify Shah İsmail' s thoughts about dinî- tasawufi end esthetic form as a result of these thoughts. Thes is made with the inspiration from the criticezed context's poems of "Hatâî Dîvânı". Key words Hatâi Shah İsmail Safawi funduszeue.info Shah

Şah İsmail Ahmet Paşa Divanı’nı okudu mu?

Türk şiirinin gelişiminde sufilerin ve sultanların payı büyüktür. Sufilerin dergâhları, sultanların sarayları diğer güzel sanatların yanında şiirin de çiçeklendiği mekânlardır. Erdebil Tekkesinin şeyhi ve Safevi Devleti’nin kurucusu Şah İsmail, bu iki geleneği şahsında birleştiren müstesna kişilerdendir. Dolayısıyla Şah İsmail Hatayî’nin hem saray çevresinin beklentileri doğrultusunda biçimlenen estetik anlayışa uygun gazelleri hem de dinî-mistik vurgusu oldukça belirgin şiirleri vardır. Şah İsmail, siyasi kimliğiyle dönüştürdüğü tasavvuf anlayışına uygun şiirleriyle sadece Safevilerin temel etnik unsurunu oluşturan heterodoks Türkmenleri değil, Osmanlı coğrafyasındaki Alevi-Bektaşi geleneğini de derinden etkilemiştir. Bu tarz şiirlerinde Nesimî’nin etkisi belirgindir. Diğer şiirlerinde de kendi kültür çevresinin önde gelen şairlerinden Habibî, Kişverî ve Fuzulî’nin etkileri vardır. Ancak Hatayî’nin şair kimliğinin biçimlenmesinde, bu şairler kadar olmasa da, Osmanlı ve Çağatay şairlerinin de etkili olduğu eserlerinden anlaşılmaktadır. Böyle olduğu halde mevcut yayınlarda Hatayî’nin Çağatay sahasının şairleriyle ilişkisi yeterince vurgulanmamış, Osmanlı şiirine ilgisi ise tamamen göz ardı edilmiştir. Oysa nazire geleneği çerçevesinde Hatayî’nin Osmanlı şairleriyle alışverişini gösteren örnekler ve Şah İsmail’in Tebriz’deki Heşt-Behişt Sarayı’ndan Topkapı Sarayı’na taşınan hazinesindeki kitaplar arasında Osmanlı şairlerine ait divanların bulunduğuna dair kayıtlar vardır.

1. Memmedov, Azizağa (). Şah İsmail Hatayî Eserleri. Bakü: Azerbaycan İlimler Akademisi Neşriyatı.
2. Tarlan, Ali Nihat (). Ahmed Paşa Divanı. İstanbul: MEB Yay.
3. Ergun, Sadeddin Nüzhet (). Hatayî Divanı. İstanbul: Maarif Kitabevi.
4. Özgüdenli, Osman G. (). Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları. İstanbul: Kaknüs Yay.
5. Gıynaş, Kâmil Ali (). Pervâne Bey Mecmuası. Eskişehir: Eskişehir Valiliği.
6. Erünsal, İsmail E. (). Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları. Harvard University.
7. Yavuz, Orhan (). Kansu Gavri’nin Türkçe Divanı (Metin - İnceleme - Tıpkıbasım). Konya: Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yay.
8. Durmuş, Tuba Işınsu (). “Siyasi Rekabetin Bir Enstrümanı Olarak Ortaçağda Sanat”. Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi
Siyasi Rekabetin Bir Enstrümanı Olarak Ortaçağda Sanat
9. Gencei, Turhan (). Il Canzoniere Di Sâh Ismâ’îl Hatâ’î. Napoli: Estituto Universitarro Orientale.
(). “Azerbaycan Şairlerinin Çağatayca Şiirleri (3): Ni‘metullâh Kişverî’nin Doğu (Çağatay) Türkçesi ve Batı (Osmanlı) Türkçesi ile Nazireleri”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi XLI:
Köksal, M. Fatih (). “Bir Kaside İki Şair: Nef’î-Cevrî”. Türklük Bilimi Araştırmaları 4:
(). “Azerbaycan Şairi Kişverî’nin Nevayî Şiirlerine Yazdığı Tahmisler”. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi
Thackston, Wheeler (Fall ). “The Diwan of Khata’i: Pictures for the Poetry Shah Isma’il”. Asian Art 1(4):
Ali Emirî (). Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid. Dersaâdet (İstanbul): Matbaa-i Âmidi.
Kahramanov, Cihangir (). Nesimî, Eserleri. Bakü: İlm Neşriyat.
Serin, Muhittin (). Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar. İstanbul: İTO Yay.
(). Edirneli Nazmî Mecmau’n-nezâir [İnceleme-Tenkitli Metin]. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
e-kitap: funduszeue.info,/dede-omer-ruseni- funduszeue.info [Erişim Tarihi: ]
Çetin, Abdülbaki (). “Bilinmeyen Türkçe Bir Deh-nâme”. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 4:
Kaplan, Hasan (). “İki Şair Bir Şiir”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 56 (Bahar):
Aksoyak, İ. Hakkı (). “Gelibolulu Mustafa Ali’nin Ruhî’ye Etkisi”. bilig
Csirkés, Ferenc (), “Mehdici yapıtlar arası etkileşimler: Şah İsmail ve Nesimî’ye atfedilen şiirler”. Çev. Ali Aydın Karamustafa. Gazelden gazele: dünün şiirine bugünden bakışlar. Haz. Hatice Aynur vd. İstanbul: Klasik Yay.
Ayan, Hüseyin (Nisan ). “Kul Nesimî’ye Ait Sanılan Şiirler”. Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi 6:
Kleinmichel, Sigrid (). “Mîr Alîşer Nevâ’î und Ahmed Pasa”. Archivum Ottomanicum. (Edited by György Hazai)
Tavukçu, Orhan Kemal (). “Ahmed Paşa’nın Gönül Murabbaının Etkisinde Yazılan Musammatlar”. Uluslararası Türklük Bilgisi Sempozyumu, Nisan Erzurum-Bildiriler
Gelibolulu Âlî (). Menâkıb-ı Hünerverân. Haz. Müjgan Cunbur. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Genç, Vural (Nisan ). “Heşt Behişt Sarayından Topkapı Sarayı’na: Şah İsmail’in Çaldıran Savaşı’ndan Sonra Alıkonulan Hazine ve Eşyaları”. Toplumsal Tarih
Demirci, Jale (). Kişverî Divanı. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
İsen, Mustafa-Cemâl Kurnaz (). . Ankara: Akçağ Yay.
Gallagher, Amelia (). “The Transformation of Shah Ismail Safavi in Turkish Hikâye”. Journal of Folklore Research 46 (2):
Sertkaya, Osman Fikri (). “Tevârüd mü? Adaptasyon mu?”. İlmî Araştırmalar 7:
Burayı görüntülemek için üye olarak sisteme giriş yapmanız gerekmektedir.

Yavuz Sultan Selim&#;e Ait Olduğu İleri Sürülen &#;Sanma Şahım Herkesi Sen Sâdıkâne Yâr Olur&#; Dizesini İçeren Şiir

83,2K

 

Hem soldan sağa doğrusal olarak hem de yukarıdan aşağıya dikey olarak okunduğu takdirde aynı anlamı sunan ünlü bir şiiri ele alacağız.

Osmanlı&#;nın şair padişahlarından Yavuz Sultan Selim&#;in () Selimî mahlasıyla yazdığı ileri sürülen soldan sağa ve yukardan aşağı aynı şekilde okunan şiir şu şekilde:

 

Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur

Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur

Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur

Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur

 

Şiirin günümüz Türkçesiyle aktarımı şöyle sunulabilir:

 

&#;Şahım sen herkesi kendine sadık dost sanma

Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur

Belki o kişi alemlerde sözü geçen olur

Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdar olur&#;

 

Düz okuduğunda da, üstten aşağı okuduğunda da aynı satırı sunan bu dörtlüğün Yavuz Sultan Selim&#;e ait olduğu teyit edilemiyor.

Yavuz Sultan Selim&#;in yanı sıra şiirin Kanunî Sultan Süleyman ve Ziya Paşa&#;ya da izafe edildiği görülüyor (Doğan Kaya (). &#;Satranç ve Vezn-i Ahar Üzerine Düşünceler&#;. Âşık Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul. Sf: ). Bestelendiği eserin sözlerinin Üçüncü Selim imzasını taşıdığı da belirtilmektedir (Onur Akdoğu (). Ege&#;de Müzikçiler Ansiklopedisi (İzmir ve İlçeleri). İzmir. Sf: 74).

Soldan sağa okunduğundan veya yukarıdan aşağı okunduğunda aynı şekilde okunan kıtalara &#;satranç&#; (&#;satranç gazel&#;) ismi verilmektedir (Hamza Güner (). Başlangıcından zamanımıza kadar Kütahya&#;lı şairler. Kütahya İl Basımevi. Sf: ).

Satranç şiirinin (satranç tahtası düzenindeki) şablon düzeni şu şekildedir:

&#;1 2 3 4
2 3 4 5
3 4 5 6
4 5 6 7&#;

 

Mevzu bahis şiir ve düzeni, Oğuz Atay’ın &#;Bir Bilim Adamının Romanı&#; adlı biyografik eserinde matematiksel şiir düzeni olarak şöyle aktarılmıştı (Oğuz Atay (). Bir Bilim Adamının Romanı. Bilgi Yayınları. 1. Baskı):

 

oguz atay bir bilim adaminin romani

 

Dr. Doğan Kaya, Âşık Edebiyatında Satranç adlı kitabında satranç şiir özelliklerini şöyle aktarmıştı ( Sivas. Sf: ):

&#;Şiirlerini hece ile ortaya koyan halk şairleri, zaman zaman aruz vezni ile de şiirler vücuda getirmişlerdir. Bunda, bir bakıma kendilerini hor gören divan şairlerine karşı güçlerini gösterme kaygısının önemli rolü olmuştur. Hatta divan şairlerine duyulan tepki ve kendilerinin gücünü ispatlama hissi o boyutlara varmıştır ki, ağırlıklı olarak kullanılan külfetli lisan ve mazmunlar, hece ile yazılan şiirlere kadar sirayet etmiştir. Farklı aruz kalıplarıyla divan, semaî, kalenderî, selis, satranç ve vezn-i âhar gibi şiirler yazan halk şairlerinin bu alanda başarı sağladıkları pek söylenemez.

 

Öncelikle şunu belirtelim ki satrancın belli bir kalıbı yoktur. Satrancın en önemli özelliği satranç / dama tahtası düzeninde oluşturulmuş şiir olmalarıdır. Aşağıda da belirttiğimiz üzere hem aruzun hem de hecenin muhtelif kalıplarıyla vücuda getirilebilirler.

 

Elimizde, satranç şeklinde yazılmış pek çok örnek bulunmaktadır. Ne var ki bunların kendi içlerinde şekil itibariyle çeşitli farklılıklar gösterirler. Eski şiir mecmualarında veya cönklerde bu şiirlerin ‚satranç‛ olarak adlandırılmalarının yanında Semâî (Hengamî), Divan Satranç (Seyranî) olarak kaydedildiğine rastlamaktayız.

 

Satrançlar hem aruz hem de hece ölçüsüyle yazılmışlardır.

 

&#;

 

Türk Edebiyatında tespitlerimize göre satranç şiir şekline ait ilk örnek hükümdar şair Babür tarafından ortaya konulmuştur.&#;

 

Yavuz Sultan Selim&#;in bazı şiirlerinde anlam bütünlüğünü tüm şiirde belirtmek için sözcüklerin arasındaki boşlukları düzenleme yoluyla simetriye ulaştığı belirtilmektedir. (Ünsal Özünlü (). Edebiyatta dil kullanımları. Doruk. Sf: 78) (İhsan Hinçer (). Türk Folklor Araştırmaları 9. Cilt. Türk Folklor Derneği. Sf: ). Ancak, söz konusu şiirdeki satranç ve vezn-i âhar şiir düzeninin Yavuz tarafından kullanıldığına dair bir iz bulunmamaktadır.

Yavuz Sultan Selim’in tek eseri Farsça Dîvân’ıdır. Sehî Beg ve Latîfî, Yavuz Sultan Selim&#;in Türkçe şiir kaleme aldığını kesin bir dille reddederek, şahsına sahipliği isnat edilen Türkçe şiirlerin Yavuz&#;a ait olmadığını belirtse de sonradan gerçekleştirilen çalışmalar Selîmî’nin Farsça dışında Türkçe şiirlerini de tespit etmiştir. Ancak, Yavuz Sultan Selim Dîvânı&#;nda da bu Türkçe şiir yer almamaktadır.

Dizelerdeki dil yapısı da Yavuz&#;un yaşadığı dönem ile uyumluluk arz etmemektedir.

Yavuz&#;un Divanı&#;ndaki şiirler hakkında fikir sunması açısından 2 gazelini şöyle alıntılayabiliriz:

 

دل این دارم که جا ِن خود کنم صر ِف در حبیب

من بر ا نم تا چه باشد از قضا ا حر نصیب

 

Maksadım sevgili uğrunda canımı vermektir.
Ben buna azmettim; bakalım Mevlâ ne gösterir

 

زود می ا مد که دردم را دوا سازد مکر

باز گشت در بچش ِم خون فشان مسکین طبیب

 

Derdime devâsaz olmak için koşa koşa gelen zavallı hekim,

kapımdan kan ağlayarak döndü gitti.

 

ف او دلم ِد زل صد ملامت میکشد در بن

وای بر شخصی که هم مظلوم باشد هم غریب

 

Gönlüm onun zülfünün tuzağına tutulmuş, herkesten hakâret görüyor, ona levmediyorlar.
Hem gurbete düşen hem zulüm gören; insanın vay hâline.

 

بس که من از دیدۀ دل محِو روی ا ن مه ام

مینماید پی ِش دل این دیدۀ ظاهر رقیب

 

O ay yüzlü sevgilinin güzelliğine gönül gözü ile o kadar hayrânım ki gönlüm,

karşısındaki bu maddî göze rakip nazarı ile bakıyor.

 

زاهد از َدیرم چه میخوانی مسجد عالمست

شیخ گوید ال ّصلوت و رند گوید الصلیب

 

Ey zâhit, beni kiliseden niye mescide çağırıyorsun, bu bir âlemdir.

Şeyh (esselât) rind ise (essalip) der durur.

 

چون بینم روی یار از خود رود صد بار دل

با چنین دل ای سلیمی من که وص ِل حبیب

 

Sevgilinin yüzünü görür görmez gönlüm yüz defa kendinden geçiyor.

Ey Selimî, böyle bir gönülle sen nasıl ondan visâl isteyebilirsin.

 

Ali Nihad Tarlan (). Yavuz Sultan Selim Divanı Tercümesi. Sf:

 

نه بی ا ن مه غم از درماندگئ خویشتن

دارم نه میمیرم بلا از زندگئ خویشتن دارم

 

O ay yüzlü sevgilimden ayrı çektiğim ızdırabtan şikâyet etmiyorum,

ölemiyorum, bana asıl belâ hayatımdan geliyor.

 

شم فرخنده میسازد سی تاریکئ هجران

چه وحدتها کز ان فرخندگئ خویشتن دارم

 

Ayrılığın karanlığı gecelerimi çok mübârek bir hâle getiriyor.

Bu kudsiyet bana vahdetin ne tecellîlerini ilhâm ediyor.

 

مگویدید که از چشمش ز بیماری نپرسدی

که من خد خجلت از شرمندگئ خویشتن دارم

 

Bana, “onun gözünün hastalığını niye sormadın” demeyiniz.

O andaki utancımdan şimdi utanıyorum.

 

شدم دارندۀ لعل و گهر از دیدۀ گریان

ولی رسوائ از دارندگئ خویشتن دارم

 

Ağlayan gözüm birçok lâ’l ve inciye mâliktir.

Fakat bu zenginliğim beni rüsvâ etti.

 

نمیخواهم سلیمی پادشاهی بندۀ یارم

که من شاهنشهی از بندگئ خویشتن دارم

 

Selimî pâdişâhlık istemiyorum. Yârimin kölesiyim.

Ben bu köleliğimden dolayı şehinşâhım.

 

Ali Nihad Tarlan (). Yavuz Sultan Selim Divanı Tercümesi. Sf:

 

Taha Kurutlu bahse konu şiirin Yavuz Sultan Selim&#;e ait olmadığını şöyle aktarmıştı:

&#;Bu şiir aslında Yavuz&#;un değil yıllarca öyle sanılmıştır. I. Selim, dönemin şiir dili olan Farçayı kullanarak Divan&#;ı yazdı ve bütün şiirleri Farça olan bu eserde topladı. Bu sebepten Yavuz Sultan Selim&#;e ait olan tek eser Farsça Divan&#;dır. Bu şiir dönemin diliyle de uyuşmuyor.&#;

 

Murat Bardakçı mezkûr şiirle ilgili besteyi icra etmeden önce Yavuz Sultan Selim&#;e atfıyla ilgili itirazları şöyle dile getirmişti:

&#;&#;li yıllarda moda olan tarihi film döneminden bir film şarkısı. Yavuz Sultan Selim Ağlıyor filminden. &#; parçaymış o filmin 15 numaralı müziğiymiş. Mısır&#;dan muzaffer şehrimize dönen Yavuz&#;un ordusu Esma Seba&#;nın evinin önünden geçerken bu şarkı okunuyormuş. &#;Sanma şahım alemi sen sadıkane yar olur / Alemi sen dost mu sandın bil ki ol ağyar olur / Sâdıkâne bil ki ol bu âlemde bir serdar olur / Yâr olur ağyâr olur serdâr olur dildâr olur &#; Bu kelimelerin yerlerini değiştirdiğiniz takdirde mana değişiyor şiir devam ediyor böyle korelasyon üzerinden şey gibi istatistiki efendim bu devam eder. Bu şiirin Yavuz&#;a ait olduğu söyleniyor. Onun için çalıyoruz. Ama gene edebiyatçıların söylediğine göre değildir, bir kere dili uymuyor. Ama çok enteresan, birçok şair önceki asırlarda Yavuz Selim adına şiirler yazmış. Onun ismiyle çıkartmışlar. Evet efendim. Sadettin Kaynağın acemaşirân şarkısı. Güfte Yavuz iddiası. Tekrar söyleyelim. Pek çalınmayan bir şarkıdır.&#;

 

 

Acemaşiran şarkısı nota dökümünde güftenin Yavuz Sultan Selim&#;e aitliği &#;rivayet&#; vurgusuyla aktarılmış.

 

acemasiran sarki nota

Görsel: funduszeue.info

 

Feridun Fazıl Tülbentçi&#;nin aynı adlı kitabından uyarlanan yapımıYavuz Sultan Selim Ağlıyor adlı filmde bu beste kullanılmıştı.

 

 

yavuz sultan selim agliyor film

Yavuz Sultan Selim Ağlıyor&#; filmine ait bazı resimler (Kaynak: SALT Arşivi)

 

Öte yandan, Yavuz Sultan Selim&#;e ait olup olmadığı doğrulanamayan bu dörtlüğün tebdil-i kıyafet Tebriz&#;e gidip Şah İsmail&#;le satranç oynadığı (!) anda okunduğu dahi ileri sürülmüştü. Bu yöndeaktarılan &#;hikâye&#; şu şekilde özetlenebilir:

“&#;Yavuz Sultan Selim henüz şehzadeyken, İran şahı Şah İsmail ile (bir tüccar gibi tebdil-i kıyafet) satranç oynar ve o güne kadar Şah İsmail’ i yenen ilk kişi olur. Onun şehzadesi olduğunu bilmeyen Şah İsmail, Yavuz’a bir kese altın verir ve bundan sonra başı ne zaman sıkışırsa yanına gelmesini tembihler. (Bazı kaynaklarda, altın verdiği değil, tokat attığı yazılıdır&#;) Bunun üzerine Sultan Selim, (aşağıda günümüz Türkçesiyle ancak yaklaşık anlamını verebildiğimiz) bu şiirini söyler:

(&#;Şâhım, herkesi sâdık bir dost sanma / O dost sandıkların, bir gün düşmanın olabilir / Sâdık zannettiklerin gönlüne ağır gelen Sevgili olur / Dost olur, düşman olur, sevgili olur, başkomutan olur&#;”

 

İskender Pala&#;nın Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki rekabeti konu edindiği Şah ve Sultan adlı romanında bu dizelerin kaleme alınışı şöyle bir kurguyla aktarılmıştı:

“Ağustos başlarında Erzurum’a geldiğimizde Sultan’ın otağına mektuplar bırakılmaya başlanmıştı. Mektuplar özetle “Düşman meydanda yok, bu harap yerlerde ilerlemek, askeri beyhude telef etmektir, geri dönelim,” demekteydi. Askerlerin bazıları Bektaşilik dolayısıyla Şah’a yakın durmaya bile başladılar. İçlerinde Şah’ın adamı olup tartışmalar başlatan, Kızılbaş fikirleri yayıp mezhep kaygısı üzerinden siyasete dil uzatanlar vardı. Sultan bunlardan on ikisini Erzurum karargâhında astırıp cesetlerini atların ayaklarına bağlayıp asker arasında sürüttürmeseydi bir isyan çıkması kaçınılmazdı. Sultan bu on iki ceset ile On İki İmam düşüncesine tabi olanların kökünü keseceğini ima etmişti. Zaten ertesi gün akıncı beylerinden Mihaloğlu ile Şehsüvaroğlu Ali Bey’i, Şah’ın nerede olduğunu araştırmak üzere haber getirmek ve delil toplamak için İran içlerine gönderdi. Bununla da kalmadı, Türkmen beylerinden Ferahşad Bey’in kölesi Ahmed’e, Şah’ı bulma görevini verdi. Ahmed, Bozoklu bir derviş olarak Şah’ı bulunca ona Selim’in ordusundaki pek çok Kızılbaş ve yeniçerinin selamını iletmiş olacak ve savaş başladığında kendi saflarına geçeceklerini söyleyecekti. Bu büyük bir plandı ve Şah İsmail’in buna inanması hâlinde savaş meydanına atılması kolay olacaktı. Bunun için Sultan bu adamı bizzat karşısına alıp konuşmuş, yapacağı vazifenin çok önemli olduğunu izah etmiş, eğer Çocuk Şah’ı inandıramazsa kellesinden olacağını ama inandırabilirse kendisini zengin edeceğini yeminle söylemişti. Ahmet bu vaadi duyunca hiç beklemeden Bozoklu Derviş olmak üzere yola çıktı. Tabii yanına bir kızıl başlık ve Safevî nöker kıyafeti de alarak. O gün Sultan’ın Derviş Ahmed’e son sözlerinde düşmanı söz gücüyle yenmeye yönelik bir tembih sezer gibi oldum:

 

“Yazdığım şu müsenna kıtayı da oralarda benim adımla yaymaya bak. Ta ki mısralarımı okuyan nökerler şahlarının “şair olmadığını, şiir zannederek yalelli manileri söylediğini görsünler.”

 

Sultan’ın dizeleri gerçekten sanatkârane düzenlenmişti ve hem satır olarak hem de sütun olarak okunduğunda aynı dizeler sıralanıyordu:

 

Sanma şahım Herkesi sen Sadıkane Yâr olur

Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur

Sadıkane belki ol âlemde bir serdâr olur

Yâr olur ağyar olur serdâr olur dildâr olur

 

Bu kıta Şah’ın ülkesinde işe yarar mıydı bilmiyorum. Çünkü daha İzmit’ten itibaren yazdığı onca tehdit dolu mektup işe yaramamış, Şah’ın ortaya çıkmasını sağlayamamış, yalnızca şiddetli cevaplar almasına yol açmıştı. Tacizade Cafer Çelebi’nin divitiyle yazılan bu mektupların ilki 23 Nisan’da Şah’ın adamlarından olup yeni yapılan Tersane Zindanı’nda tutuklu bulunan Kılıç Halife’nin eline tutuşturulup hayatı bağışlanarak gönderilmiş, Şah’a “Er isen meydana çık!” denilmişti. Elbette Şah meydana gelmemişti, ama bu mektuptan sonra keskin bir cevap gelmişti. Artık Sultan, “Korkak Şah tavşan gibi saklanır meydana çıkmaya cesaret etmezse biz de onu ininde basarız!’’ diyordu.”

 

Yine aynı düzeni içeren aşağıdaki şiir de, Yavuz Sultan Selim imzasıyla paylaşılsa da aslında Dr. Mehmet Güneş&#;e aittir.

O “Gül”, aşkın / mihrâbıdır, / tende cânım / “Gül” diyor.

Mihrâbıdır / “Gül” uşşâkın, / âh eder / bülbül diyor,

Tende cânım / âh eder / dil-beste / gönül diyor,

“Gül” diyor, / bülbül diyor, / gönül diyor, / Rasûl diyor.

 

Şarkıya Göre

Tweet

Beğen1

Yaş 30 evlilik zamanı geldi geçti &#;&#;&#;derken annem açtı yuva kurma funduszeue.info bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber funduszeue.infoşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden dahada dine bağlı olduğunu duyunca funduszeue.info bir görelim görüşelim funduszeue.info ailesiyle konuştum&#;Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu.şaşırdım kaldım&#; Bir şey diyemedim&#; Kına gecesinde en iyi müzüsyenler olacakmış&#;Düğünde keza aynı&#; Ev dayalı döşeli olacakmış,hemde hepsi en pahalısından&#; Araba olacakmış son model hemde, çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçende&#;Anne hadi kalkalım diyecektim utandım&#; Kızla görüştürmek istediler&#;İslamiyete uygun olarak görüştük&#; on beş bilezik&#;En güzel gelinlik(10 bin tl)&#;En büyük düğün salonu&#;Ne diyeceğimi bilemedim&#; Ben Saliha Bir Eş istiyordum sadace&#; Istekleri bir türlü bitmiyordu&#;O anda yan taraftaki aynaya gözucuyla baktım kendime&#;Görünüşümdede bir iş adamı profilide yoktu&#; Yirmi beş dakika konuştu istekleri bitince sıra bana geldi. Senin isteklerin nelerdir dedi&#; Biran önce kalkıp gitmek istiyordum sıkılmıştım, geleli bir saat olmasına rağmen dünya malına bağlananlarla birlikte olmak içimi karartmıştı&#;Tekrar sordu isteklerin nelerdir&#; Hayırlısı olsun dedim kalktım&#; Nezaketle ayrıldık evden&#;
Yolda giderken telefon geldi&#; Amcam arıyordu.. Yan komşuları serhat amcanın kızı varmış&#;Serhat amca çok iyidir&#;
Cocukluğumdan beri tanırdım kendisini&#; Tamam dedim dedim amcama geliriz&#; Serhat amcalara gitmek için hazırlanıp annemle koyulduk yola, on beş dakika sonra ulaştık evlerine. Sohbet açıldı çocukluğumuzdan,başladı beni övmeye… Kızardıkça kızardım utancımdan birşeyde diyemiyorum… Derken söz asıl konuya gelmişti… Evladım seni severim maksat gençleri mutlu etmek Allahü tealanın izniyle dedi ve başladı isteklerini saymaya… O kadar çok şey saydı ki uykum gelmeye başladı… En sonunda da benim oğlumun kumar borcu var onu ödemeden evlilik de olmaz zaten dedi. Birden gözlerim açıldı,şaşırmıştım açıkçası… Gözümü yerden alamadım uzun süre… Serhat amca gençleri görüştürelim dedi… Bir odaya geçtik kız konuşmaya başladı… Onceki görüştüğüm kız gibi ne varsa herşeyi istiyordu …Konuşmasını çalan telefonu böldü açıp konuştu kapattı. Tekrar çaldı konuşup kapattı… Sonra tekrar.. Dayanamadım sordum arayan kim diye. Eski nişanlısıymış ayrılalı on gün olmuş. Neden ayrıldıklarını sordum. Çay bahçesinde bir erkekle otururken görmüş sonra tartışmışlar, tartışma büyüyünce de ayrılmak zorunda kalmışlar. Oturduğun kişi kimdi ki? &#; Calıştığı yerdeki müşterilerinden biriymiş… Demek önceden çalışıyordunuz? Evet ben masörüm dedi… Soktan şoka giriyordum.. Beş dakikada bilmediğim bir sürü şey çıkmıştı… Evlilik amacını sordum… Nişanlısı çok rahatsız ediyormuş farklı bir hayat,farklı bir ortam istiyormuş… Açık konuşmak gerekirse hava değişimine ihtiyaç duymuş… Daha fazla dayanamayıp izin istedim kalktım… Ben sadece saliha bir eş istiyordum… nezaketle evden ayrıldık annemle… Daha sonra öğrendim ki serhat amca arkamdan bir sürü laf etmiş…
Gülümseyip,bugün öven yarın söver dedim içimden… Artık evlilik düşüncesinden vazgeçmek üzereydim. Haftalardır dışarı çıkmıyordum. Akşamları hava almak için balkonda oturup kitap okuyordum… Karşı komşumuz gece çalıştığı için akşam dokuz gibi evden çıkıyordu. On yaşındaki oğlu da babasının peşinden ağlayıp dururdu her gece ablası çocuğu oyalamak için balkona çıkarıyor ve her fırsatta benimle konuşmaya çalışıyordu… Bu sık sık tekrar etmeye başlayınca bunaldım artık.
Bir akşam kıyamet ve ahiret kitabını alıp aynı saatte çıktım balkona… Beni görünce o da çıktı balkona, bir konu bulup yine başladı konuşmaya… Her akşam kitap okuyorsun nedir onlar… işte beklediğim fırsat gelmişti okumak istersen vereyim deyince olur dedi… Besmele çekip iki üç metre karşıdaki kıza attım kitabı. Hadi gir de evde okumaya başla dedim… Kitabı okumuş olacak ki bir daha balkona çıkmaz oldu… Evlilikten vazgeçmiştim bir eş bulmak bana uzak görünüyordu…Aradan aylar geçmişti.o zaman zarfında birkaç kızla daha görüşmeye gittim annemle… Fakat netice aynı değişen bir şey yoktu…
Bir Salı akşamıydı içim çok daralmıştı, adeta boğuluyordum… O gece iki rekat namaz kılıp yattım… Acayip bir rüya gördüm… Birine anlatmalıydım bu rüyayı… O akşam balkonda dolunayı izlerken telefonum çaldı…Gözüm dolunayda, cebimden çıkarttım telefonu kimin aradığına bakmadan kulağıma götürüp telefonu açtım…Arayan ses tanıdıktı…Fakat o günden sonra hayatımın değişeceğini nereden bilebilirdim ki…
Arayan en yakın arkadaşım Aliydi. Canı sıkılmış beni çağırıyordu. Abdest aldım evin yakınındaki çay bahçesine gittim. Çocukluğumuzdan açıldı konu sonra gördüğüm rüyayı anlatmak istedim…Tozlu bir köy yolunda gidiyordum elimde bir tane kılıç vardı etrafımda ise bir sürü yılanlar… Yılanlar bir metre kadar yükseltmişler kafalarını yukarıya doğru…Hepsi üzerime atılmak için zaman kolluyorlardı… Kılıçla kendimi savunuyordum… Bana yaklaşanları kılıçla öldürüp ilerliyordum… Ileride uyuyan biri vardı bilmediğim bir ses işittim ama ortalıkta kimse yoktu… Uyuyan kişiye baktım… O ses; yatan kişi Musab bin Umeyrdir dedi. Sonra ileride giden iki kişi gördüm biri Peygamberimizdi diğerinin kim olduğunu göremedim…
Ali yorumlamaya başladı rüyamı… Düşmanlarını yenerek iyi bir neticeye ulaşacaksın dedi… Konu evliliğe geldi yine… Başımdan geçenleri anlattım… Dertliydim bu konuda… benim eşim dünyaya bağlı olmamalıydı, sadece dünyalık uğruna yaşamamalıydı…
Uzunca dinledi Ali sıkıntılarımı… O konuşmaya başladı bu sefer. Evden çıkarken annem dedi bizim mahallede bir kız varmış onunla görüştürmek istiyorlar seni. Yok Ali bundan sonra kolay kolay kimseyle görüşmek istemiyorum dedim… Kızda pek istekli değilmiş zaten dedi… niye diye sordum.. O da birkaç kişiyle görüşmüş daha sonra evlilikten soğumuş iyice… Alinin annesi ısrar edince de olur görüşelim demiş&#;Tamam dedim yarın gideriz diye sözleştik… Rüyam gerçek mi olacaktı acaba… Bu zamana kadar sabrettim önüme gelen engelleri Allahü tealanın izniyle aşmıştım…
Ali ile vedalaşıp eve geldim konuyu anneme açtım… Yarın gidecektik görüşmeye… Cok heyecanlıydım nedense… Sabah erkenden kalkıp giyindim… Heyecan gitmek bilmiyordu bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum evin içinde… Ilk defa bu kadar heyecanlıydım… Oğle namazını kıldıktan sonra yola koyulduk annemle… Ali bizi kızın evine kadar götürdü… Kapıyı çaldım… Kapıyı babası açtı eve buyur etti… Biraz sohbet ettik söz asıl konuya geldi sonra…kızın babası konuşuyordu; evladım benim söyleyeceğim bir şey yok sen kızımla konuş bu konuları dedi. Şaşırmıştım gerçekten çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordum… dünyalık bir konu açılmamıştı ilk defa… Bir odaya aldılar beni kızla görüşecektim… Sandalyeye oturdum ellerim masanın üzerinde avucumun içerisinde ise terleyen ellerimi silmek için bez bir mendil vardı… Odaya kız girdi nurani yüzlüydü… önüne bakarak konuşmaya başladı… Diğer kızlar gibi bilezikten gelinlikten girmedi konuya… Ilk sorusu namazdan oldu….
Bana namaz kılıyor musun demedi, namazı kaç dakikada kıldığımı sordu. Mesela öğle namazın kaç dakikada bitiyor dedi… on beş dakika civarında diye söyledim… Memnun oldu… sonra birikmiş ne kadar paran var deyince önceki görüştüklerim gibi konuşmaya başlayacak herhalde dedim içimden… 45 bin lira var… Paranın zekatını veriyor musun deyince yanlış düşündüğün için utandım.. Evet veriyorum dedim… Konuşmasına ağır ağır devam etti…
Sizden önce üç kişi ile daha görüştüm hepsi de zengindi, güvendikleri tek şeyleri paralarıydı.Bütün konuşmaları paraya zenginliğe dayanıyordu. Dine ait hiçbir bilgileri yoktu ve namaz bile kılmıyorlardı. Size ilk sorum namaz oldu çünkü namazı doğru olan ve huşu içinde kılan bir insandan zarar gelemez. Ailesinin hakkını gözetir haksızlık yapamaz. Herkes için en iyisini en güzelini ister. Kimseyi hor görmez ve ezmez. Böyle insanı bütün mahlukat sever,mahlukatın sevdiğini de Allahü teala funduszeue.infoü tealanın sevdiği kul ise makbul edilen kuldur… ve devam etti konuşmasına…Sonra zekatı sordum çünkü o parada fakirlerin hakkı da var. Fakirlerin hakkını gözetmeyen eşinin hakkını da gözetmez. Allahü teala ondan nasıl razı olur ki…
Ne kadar doğru konuşuyordu konuşmaları beni çok mutlu etmişti. Dünyalık bir şey istemiyorum diye dem etti&#; Yan taraftaki kitaplığı göstererek okuduğu kitapları gösterdi. Görünce çok mutlu oldum çünkü benim okuduğum Ehli sünnet Alimlerinin kitaplarını okuyormuş. Ben kızarıp terliyordum nedense, elimdeki bez mendil de iyice ıslanmıştı. Benim ise kıza soracağım bir şey kalmamıştı,ben sormadan herşeyi anlattı bana. Son olarak annemle konuşmak isteti, ben dışarı çıkmak için ayağa kalkınca elimdeki mendil yere düştü. Yere göz gezdirdim ama göremedim dışarı çıktım…
annemle de on dakika kadar konuştular içeride, annem çıkınca evden izin isteyip ayrıldık. İki tarafta birbirinden memnun olmuştu. Anneme içeride ne konuştuklarını sordum. Anneme nasıl davrandığımı ailemle olan ilişkilerimi sormuş. Çünkü anne ve babanın razı olmadığı bir evlattan Allahü teala razı olmazdı. Eve gidince konuyu babamla konuştuk çok sevindi… abdest aldım iki rekat namaz kıldım odamda sonra birkaç gün önce gördüğüm rüya geldi aklıma… Elimdeki sabır kılıcıyla zorlukları aşmak nasip olmuş ve sonuca ulaşmıştım… Bu günden itibaren düğün hazırlıklarına başlayacaktık artık…
Söz kesilip aileler arasında yüzük takıldı. Düğün konusu biraz sıkıntılı olmuştu&#;… akraba tarafı çalgılı olmasında ısrar ediyor ,ben ise dini yönden olmayacağını anlatmaya çalışıyordum. Ben yumuşak huylu oldukça onlar daha fazla üzerime geliyorlardı. Düğün çalgılı olurmuş onlara göre. Cenaze evi gibi dualar edilip mevlit okutulmazmış… Ne yapacağımı şaşırmış ve iyice bunalmıştım. Defalarca haram olduğunu anlatsam da çalgısız olması gerektiğini kabul ettiremiyordum… Bir akşam evde akrabalarla toplandık bu konu hakkında konuşuyorduk. Bir şartla isteğinizi kabul ederim deyince hepsi şaşırdı… herkes gözlerini bana çevirmiş ne diyeceğimi bekliyorlardı. Öldüğümde mezara benimle girecek olan varsa ve benim yerime hesap vermek isteyen olursa kabul edeceğimi söyledim… Kimse yüzüme bakmıyordu artık utanmışlardı açıkçası… Bu konu da böylece şekilde kapamış oluyordu…
Bir Perşembe günü kız tarafıyla sözleşip düğün alış verişine çıktık… Nişanlım sanki yanımda köle gibi duruyordu. Ben ne göstersem olur beğendim diyordu. Bir insan bu kadar mı mütevazi bu kadar mı ince olabilirdi. Onun bu durumunu gördüğüm zaman ben en kaliteli en güzel olan eşyaları alıyordum. Onu mutlu etmek için elimden geleni yapmak istiyordum… Evimizi döşemiştik her şey çok güzel gidiyordu… düğün günü gelip çatmıştı… heyecandan ölecek gibiydim elim ayağıma dolaşıyordu adeta. Düğün tam istediğim gibi olmuştu….
Evliliğimizin ilk yılları diğer evlikler gibi tartışma ya da kavga ile geçmiyordu. Biz İslamın etrafında birleşmiştik. Hiçbir sorunumuz da olmuyordu. Eşimin zekasına güzel ahlakına güler güzüne hayrandım… Onsuz zaman geçmiyordu, işteyken fırsat buldukça arıyordum,sesini duyuncada çok mutlu oluyordum. Konuşmasında içimi rahatlatan bir tesir vardı. Bunu nasıl yapıyordu bir türlü anlayamıyordum. Eve gittiğimde beni her zaman güler yüz ile karşılardı, o anda bütün yorgunluğum giderdi. Yemek hazırlarken yardım ederdim. Sen otur yorgunsun der, ben de içeri gidip otururdum. Onun üzülmesini hiç istemiyordum çünkü. Her ne isterse yerine getirmek için can atıyordum… Benden bir şey istesin diye gözlerinin içine bakardım. Arada bir arabamla gezerdik,gezdirince mutlu olurdu… Yine bir gün gezdirmek için çıkıp arabaya bindik. Dönüp bana baktı. Sabır çok güzeldir,sabır insanı bu araba gibi ulaşmak istediği yere götürür dedi. Neden böyle bir şey söylediğini anlamamıştım… biraz gezip eve gelmiştik… Birkaç gün önce yatak odasının kapısı bozulmuş, kilidi zor açılıp kapanıyordu.
Geçen gün mahallemizde hırsızlık olayı olduğu için odamızın kapısını kilitliyorduk… Bir haftadır eşimin midesi bulanıyor bunun içinde geceleri sık sık kalkıyordu… benim uykum çok hafif olduğu içinde hemen uyanıyordum… O gece tekrar midesi bulanmış olacak ki kalktı, kalktığını hissedip gözlerimi açtım ama uyandığımı anlamadı. Yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi…Fakat o anda gözlerime inanamayacağım bir olay gerçekleşti…
Ben rahatsız olmayım diye kilitli olan kapının anahtarına bile dokunmadı… kapı kilitliydI Eşim Bismillahirrahmanirrahim dedi ve kapıyı açmadan dışarı çıkmıştı. Bu durumu görünce kalbimin atışları hızlandı terlemeye başladım… yataktan kalktım gözlerim, kapıya odaklanmıştı… yatak odasının camından lavabonun ışığı belli oluyordu…Sevdiklerinizi bilgilendirmek için
Lavaboda elini yüzünü yıkayıp ışığı söndürdü. Ben hemen yatağa yatıp uyuyormuş gibi yaptım. Fakat eşim kapıyı açmadan odaya girdi… Kalp atışlarım iyice artınca dayanamadım uyanmış gibi yaparak Yatakta doğrulup oturdum… Eşimin yüzüne baktım… adeta güzü nurlanmış parlıyordu… Uyandığımı görünce gülümseyerek yüzüme baktı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Rahatsız mı ettim diye sordu. Yok çıktığını bile duymadım deyince gülümsedi ve yattı…
Işe gittiğimde sürekli o anları düşünüp duruyordum. Bu nasıl olabilirdi?&#; Akşam eve gittiğimde zile basmadım ve kapıyı anahtarımla açtım. Kapıyı açtığımda eşimi karşımda buldum… işten geldiğimde kapıyı açmak için bekliyormuş… Selam verip içeri girdim elimi yüzümü yıkayıp sofrayı hazırladık yemeği yedik… Bu gün neden durgunsun bir şey mi oldu? Diye sordu… Cevap veremedim… Dün geceki olayı nasıl sorabilirdim ki… Sana bir şey söyleyeceğim diyerek elimden tutup beni ayağa kaldırdı…gözlerinin içine bakıyordum… buyur söyle dedim… Hamileyim dedi… Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten… O anda ayaklarım boşaldı… Düşüp kalmışım yerde… Yarım saat sonra kendime geldiğimde eşim yanı başımda oturuyordu… Yattığım yerden doğrulup eşime bakınca utanıp yüzünü yere çevirdi… Bu habere o kadar sevinmiştim ki anlatamam…
Akşamları işten eve gelirken artık bebek eşyaları alıyordum… Gece yattığımızda eşimle hep hayal kurap duruyorduk… Cocuğumuz belli bir yaşa geldiğinde ilk hangi kitabı okumalıydı acaba… Ilk önce namaz kitabındaki bilgileri öğrenmeliydi. Ondan sonra hangisini okutsak acaba İslam Ahlakını mı? Herkese Lazım olan İmanı mı okutsaydık… Yok yok ilk önce Halifelerin menkıbeleriyle yeşertmeliydi kalbini… Benim evladım Ehli Sünneti savunan Ehli Sünneti yaymak için çabalayan bir kul olmalıydı onu bu şekilde yetiştirmeliydik… Her akşam belli bir zaman dilimi içerisinde eşimle İmam-ı Rabbaninin mektubatını okuyorduk. Bir akşam okurken yorgunluktan gözüme ağrı girince eşime rica edip sesli okumasını söyledim ve gözlerimi dinlendirmek için kapattım.
Mektubu okuyordu… Bir ara gözlerimi açtım elindeki kitap kapalıydı. Gözlerimi açtığımı görünce hemen kitabı açıp gözlerini kitaba dikti… anladım ki o kadar sayfayı ezberlemiş ve ezberinden okuyordu. Okuduğu mektup bitince durdu… mektubatı bu zamana kadar kaç defa okudun diye sorunca bilmiyorum dedi… Peki kitabı bitirmen ne kadar sürüyor? Bir hafta diye cevap verdi.. Anladım ki eşim manevi derecelere yükselmişti.. beni rahatsız etmemek için kapıyı açmadan çıkması bir kerametti…
O günden sonra eşime olan hürmet ve saygım daha da arttı. Eşim bir evliya idi… Ilmihal okuduğumda anlamadığım yerleri eşime soruyordum. Öyle güzel açıklayıp anlatıyordu ki hayran kalmamak mümkün değildi… Hikmetini bilmediğim en ufak bir davranışını görsem soruyordum. O da hemen açıklar; ilmihalin şu sayfasında yazıyor diye söylerdi… Her haline sabrediyordu ve her haliyle de şükrettiği ortadaydı… İslamiyeti yaşayan bir numune vardı karşımda, bu yüzden Allahü tealaya her saniye şükretsem yine az gelirdi… Eşimin birkaç kerametini daha görünce dayanamadım, artık ne pahasına olursa olsun bu konuyu konuşacaktım kendisiyle… her zamanki gibi işten geldim yemek yedik konuyu konuşmak için eşimi karşıma aldım… giderek büyüyen bir heyecanla yavaş yavaş konuşmaya başladım..
İslamiyetin en ince kurallarına en güzel şekilde dikkat ediyorsun. Konuyu uzatmak istemiyorum dediğim anda eşim konuşmaya başladı… &#;Sabır güzel şeydir. Sabrederken şükretmek daha güzeldir. İnsan her haline sabreder ve şükrederse Allahü teala ona daha iyilerini ihsan eder&#;… Artık ağzımdan tek kelime çıkmıyordu, eşimde konuşmasını bitirmişti… O günden sonra ona olan davranışlarım daha dikkatliydi. Onu kırabilecek her şeyden uzak duruyordum… bir akşam annem aradı komşu kızının düğünü varmış iki gün sonra, düğüne beni de davet etmişler. Eşimle birlikte gittik düğüne, her şey İslama uygun düzenlenmişti. Erkekler ve bayanların yerleri farklı bölümlerdeydi… düğündeki İslama uyma titizliğini görünce çok sevindim. Bir akşam kendisine balkondan verdiğim Kıyamet ve ahiret kitabı geldi aklıma. On dakika sonra küçük bir çocuk geldi, o kızın kardeşiydi bu. Babası işe giderken arkasından ağlayan çocuk… Abi eğilir misin dedi.. eğildim kulağıma ablasının bana çok teşekkür ettiğini söyledi. Ben vesile olmuşum onun bu duruma gelmesinde. Bunu öğrenince çok sevindim…
Eşim hamile olduğu için fazla kalamadık düğünde eve gittik… Aradan aylar geçmiş ve eşim doğurmuş ve Bir tane oğlum olmuştu… hayatımızdan çok memnunduk… Eşimle her akşam kitap okumaya devam ediyorduk yine… Eşime üstadım diye hitap ediyordum… Evet O benim üstadımdı. Dünya ve ahiret saadetim için en büyük vesile idi… geceleri rahatsız olmasın diye oğlumuz ağlayınca çocuğu alıp başka odaya gidiyordum… aradan iki yıl geçmiş oğlumuz büyümüştü… Eşim her fırsatta sabır ve şükretmemi telkin ediyordu… bir zaman sonra eşim hastalandı. Zamanımızın çoğu hastanede geçiyordu… eşimin hastalığı artmış, benim ise elimden bir şey gelmiyordu. Bir akşam işten eve geldiğimde kapıyı çalmama rağmen açmadı. İçeri girdim içeriden bilemediğim mükemmel bir koku geliyordu. İçeri girdim eşim yatıyordu ilk önce uyuyor zannettim. Uzun zaman uyanmayınca gidip uyandırmaya çalıştığımda vefat ettiğini anladım. O anda yıkılmıştım. İçim yanmıştı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Annemi aradım gelmesini istedim…. Eşimi diğer gün defnettik…
Eve girdiğimde burnuma gelen o güzel koku mezardan gelmeye başladı… Her gittiğimde o kokuyu duyardım… giremiyordum. Onu özlüyordum sadece.. Canım eşim, üstadım vefat etmişti. Söylediği gibi yapmaya çalışıyor sabretmekten başka çare bulamıyordum… her an onu düşünüyordum… Aylar sonra eve girme cesareti gösterdim… gözlerim doldu ağlamaya başladım. Balkonda çıkıp sandalyeye oturdum. Dolunay vardı… Alinin beni aradığı o akşam geldi aklıma… O akşamda aynı dolunay vardı… gözlerimden yaşlar akarak dışarıya çıktım… doğru üstadımın, eşimin mezarına gittim. Saatlerce ağladım…. O güzel kokuyu hissetmeye başladım tekrar… arkamdan bir el omzuma dokundu. Arkama döndüm eşim nurlar içinde arkamda duruyordu… Heyecandan bir şey söyleyemiyordum.. Başım dönmeye başladı ve bayılmışım sonra…
Uyandığımda sabah ezanı okunuyordu… Kalktım etrafıma baktım… Eşimi gördüğüm anda&#; sabret dediğini hatırladım… Camiye gidip sabah namazını kıldıktan sonra dışarı çıkarken cebimde bir şey olduğunu fark ettim… Elimi cebime attım bir tane mendil vardı… Eşimin evinde ilk konuştuğumuz zaman avucumun içindeki mendil ayağa kalkarken yere düşmüştü bulamamıştım … demek ki eşim bulup saklamış… Mendilin bilmediğim şekilde çok güzel bir kokusu vardı…
Bu olayı babamın günlüklerinden derleyerek sadeleştirdim… Hikayede anlattığım kişiler annem ve babama aitti. Olaydaki yenidoğan o çocuk bendim. Sizden onlar için birer Fatiha rica ediyorum

İsmail Şahin

İsmail Şahin

Sitemizde sanatçıya ait toplam 37 eser bulunmaktadır. Sanatçının sayfasına gitmek için tıklayın.

Sitemizde

  • Toplam Şarkı Sayısı
  • Toplam Sanatçı Sayısı
  • Toplam Dinlenme
  • Bugün Dinlenen Şarkı Sayısı
  • Toplam Yorum Sayısı

En Son Eklenen İlahilerimiz

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası