din bu 1 özet / Din Bu - Vikipedi

Din Bu 1 Özet

din bu 1 özet

kaynağı değiştir]

Din Bu Tanrı ve Kur'an - Turan Dursun Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Din Bu Tanrı ve Kur'an kimin eseri? Din Bu Tanrı ve Kur'an kitabının yazarı kimdir? Din Bu Tanrı ve Kur'an konusu ve anafikri nedir? Din Bu Tanrı ve Kur'an kitabı ne anlatıyor? Din Bu Tanrı ve Kur'an PDF indirme linki var mı? Din Bu Tanrı ve Kur'an kitabının yazarı Turan Dursun kimdir? İşte Din Bu Tanrı ve Kur'an kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar:Turan Dursun

Yayın Evi: Kaynak Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı:

Din Bu Tanrı ve Kur'an Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Elinizdeki kitap, daha güzel bir dünya için açılmış bir çığırın kitabıdır. Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü bir dünya olmadan gerçekleşemeyeceği açık. Daha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilmesi için de "tabu"ların yıkılması gerekli. Her türlü tabu yıkılmalı. En başta da "din"lerden, "inanç"lardan kaynağını alan tabular. Özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı. En başta da kafalardaki "iman zinciri" Bu zincirlerin geçerli olduğu toplumlardaki insanlar, gerçekte "insanlar"dan daha başka şeydirler. İnsanın "düşünme" özelliğine tam yaraşır biçimde düşünemezler. "İman" kalıpları içindedir düşünceleri. Doğanın yapısına, yasalarına ters doğrultudaki "değişmezlikler" içinde" 

Din Bu Tanrı ve Kur'an Alıntıları - Sözleri

  • Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü dünya olmadan gerçekleşemeyece­ği açık. Daha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilmesi için de "tabu"ların yıkılması gerekli. Her türlü tabu yıkılmalı.
  • 49 yaşındaki adam (Muhammed), 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor: Yine Aişe'nin kendisinin anlattığını dile getiren bir hadis: Bu hadisin başında, Aişe aynen şöyle diyor: - "Peygamber benimle evlendi; BEN O SIRADA 6 YAŞINDAYDIM ." (Bkz. Buhâri, e's-Sahih, Kitabu Menâkıbi'lEnsâr/44; Tecrîd, hadis no: ; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'nNikâh/69, hadis no: ) Muhammed'le evlendiği zaman Aişe'nin 6 yaşında olduğunun, İslâm dünyasında, tüm müslümanlarca kabul edilmesi zorunlu. Çünkü bunu anlatan "hadis", tartışmasız "sağlam (sahih)" kabul edilir. Bu hadisi, slâm dünyasında en sağlam olarak benimsenegelmiş olan Bu-hari'nin ve Müslim'in "e's-Sahih"lerinde de buluyoruz. Anlatıldığına göre, "evlilik" gerçekleşiyor ama, yine de 3 yıl kadar "zifaf (yani gerdeğe girme, cinsel birleşme olayı) gerçekleşmiyor. Bu süre geçtikten sonra oluyor "zifaf". Aişe 9 yaşındayken, 52 yaşındaki Muhammed'in koynuna veriliyor: "Hadis" i izleyelim. Aişe anlatıyor: - "Ve ben dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris bn Hazrec oğullanna konuk olduk.
  • İnananın nasıl inanma hakkı varsa, inanmayanın da inanmama hakkı vardır. İnsanoğlunun aklına, bilime özgürlük tanımak bunu gerektirir. İnsan, kınanmasız ve saldırısız bir ortam içinde insanlığına yakışır nitelikte geliştireceği düşüncesini, kişiliğini meyvelendirir.
  • "Bir adam karısını yatağına (cinsel ilişki için) çağırsa da, kadın yanaşmasa, o sırada cinsel ilişkide bulunmazsa ve bu yüzden kocası geceyi öfkeli-sinirli olarak geçirse, melekler o kadına, sabaha değin lanet ederler."
  • Gerçekte, Saçak dergisinde, Tahsin Mayatepek Raporu dolayısıyla da toplayıp sunduğumuz belgeler göstermiştir ki, Kâbe, bir “GÜNEŞ TAPINAĞI” olarak yapılmıştı. Herkes bu tapınağa “güneşe tapınmak” için gidiyordu. “Kurban”ını da bu inanç doğrultusunda kesiyordu. Bugün milyarlarca lira harcanarak gidilen hacca, temeldeki bu inanç nedeniyle gidiliyor. Hacılarımız “güneş tapınağı”nı ziyarete gittiklerini ve temelde “GÜNEŞ-TANRI”ya tapınmış olduklarını bir bilseler durum nasıl olur acaba? Bu yoksul toplumun paralarını o yollarda harcarlar mı yine?
  • Sünnet Kur’an’da yer almamış olmakla birlikte, İslamdaki temel gelenekler arasındadır. Ve İslam’a, Yahudilikten geçmedir. Yahudiliğe de eski Mısır’dan.
  • İslam kelamcısı, "Tanrı dilediğini yapar" (Hûd Suresi, ayet) ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu. Bu benimsenince de " insan iradesi" havada kalır.
  • Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün İslam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kur'an, Peygamberin 'vahy katiplerine yazdırdığı' söylenen Kur'an'ın aynı değil. Kaynaklar bunu ortaya koyuyor.
  • Müslümanlar şu soruya cevap veremezler: İnancınıza göre, Tevrat'ı da 'Tanrı gökten indirmiştir'. Öte yandan bu kitabın tahrif edildiğini öne sürüyorsunuz. Tanrı, kendi indirdiği kitap diye Kur'an'ı koruyor da, yine kendi indirdiği kitap olan Tevrat'ı niye korumamış?
  • İbrahim: Efendi Tanrım (Rabbi)! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster! Tanrı: İnanmıyor musun? İbrahim: Öyle değil de, kalbim yatışsın istiyorum. Bakara Suresi'nin Ayetine göre Tanrı'yla İbrahim arasında böyle bir konuşma geçmiş. Tanrı da onun "kalbinin yatışması", yani tam olarak inanması için mucize göstermiş. Kuşları parçalatmış, sonra diriltmiş. Buna göre, herkese böyle bir hak doğmuştur. İnanmak için herkes böyle bir mucize isteyebilir. Böyle bir mucize gösterilmedikçe de kimse, tam inanmadığı için kınanamaz. İbrahim'in örnek alınması yolundaki öğüt de bunu gerektirmiyor mu?
  • Güçleninceye dek şöyle demiştir: "Senin dinin sana, benim dinim bana." (Kâfirûn Suresi, 6. ayet) "Dinde zorlama yoktur" (Bakara Suresi, ayet) Güçlendikten sonraysa, inanmazlar gösterilerek Müslümanlara şu buyruk verilmiştir: "Onları nerede bulursanız orada öldürün!" (Bakara, ayet, Nisa Suresi, 89 ve ayetler; Tevbe Suresi, 5. ayet)
  • Ama az da olsa ortak olmayan nitelikleri de var. Bunların başında da Kur'an'daki Tanrı'nın çok "ant içiyor oluşu" gelir. İnandırmak için çok çok ant içer. Tam Araplara özgü biçimde.
  • Tarihler yazar: "O sırada, kütüphanenin kitapları hamamlara dağıtıldı. Yakıt olarak kullanıldı. Kitaplar o denli çoktu ki, uzun süre hamamlar oduna gerek kalmadan bu kitaplarla ısıtıldı."
  • Tevfik Fikret'in şu ünlü dizelerini kim bilmez: "Beşerin böyle dalâletleri (sapıklıkları) var: Putunu kendi yapar, kendi tapar." Ben de derim ki: "Beşerin böyle dalâletleri var: Beni hem kendi yazar, hem de yakar!"

Din Bu Tanrı ve Kur'an İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Turan Dursun bu kitabında objektif olamamanın, okura tarafsız bir eser verememenin en güzel örneğini göstermiş. Kitap diyorum ama bir kitap da değil bu eser, Dursun’un çoğunlukla ’e Doğru dergisinde yazdığı yazılarının kitaplaştırılmış hali. ’e Doğru dergisi dedikten sonra da yazıların objektif olmama durumu zaten anlaşılıyor. Doğu Perinçek’in yayın yönetmeni olduğu, belli bir süre de terör örgütü PKK ile can ciğer kuzu sarması olan bir dergi, hatta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Doğu’daki operasyonlarında kimyasal silah kullandığını söyleyen bakış açısında olan bir dergi de. Turan Dursun, Kur’an’dan ayetler vererek, verdiği ayetlerde de genel olarak zamanın Diyanet çevirilerini örnek göstererek bazı kısımlarda da kendi meallerini kullanarak gonderi/ , hadislerden örnekler vererek, bazı adı din kitabı olan kitaplardan örnekler vererek ve çoğu Müslüman’ın adını bile duymadığı mezheplerden örnekler vererek belli başlı konulara değinerek reddiye yapıyor; yapıyor ama son derece de kılıfına uydurarak. Ayetin birini alıyor, başka bir surede açıklamasını olmasına rağmen bunu önemsemeden ayetin, kitabın, dinin reddiyesini yapıyor. Sadece bununla kalsa yine iyi, bu işi o kadar art niyetle yapıyor ki, bu düşüncelere inananların ben aklımı kullanan biriyim demesi bana göre işler acısı bir durum. Bakara Suresi Ayette Turan Dursun kendince Kur’an’ın içinde nesh olduğunu iddia ediyor ama Turan Dursun Bakara ’yı söylerken Bakara ’i gözünden kaçırmış olamaz, bunu çok iyi biliyordur, çok iyi bildiği için de okuyanların hiçbirini Kur’an’a hâkim olmadığını, bakanlar da sadece ’yı okuyacak hatta ne ’ye ne de ’e bakmayacakları için, sadece ’yı okuyacaklarını bildiği için vereceği mesajı inceden inceye veriyor. Yazarın bunu yapması dediğim gibi taraflı bakış açısının, okura bilgi vermek yerine kendi kafasındakileri empoze etmek olduğunu çok net bir şekilde belli ediyor. Turan Dursun çok çok da hadislerden örnek veriyor, verdiği örnekler ise çoğu Müslüman’ın uydurma hadisler dediği hadisler, akla ve mantığa uygun hadislere ise her ne hikmetse Dursun uydurma hadis diyor. Ayetlerin içinden kelimeler alıyor, bu kelimelere anlamlarının yanında yüklemler yüklüyor ve tezini kuvvetlendiriyor. Örnek verdiği kelimelerin ise başka manaları varsa eğer ve bunlar Turan Dursun’un dediklerinin aksine ise kitapta bunlara yer verilmediğini görüyoruz ama Dursun’un dediklerini onaylayacak şekildeyse ve o eş anlamlı kelimeden tane bile olsa örneğini okuyoruz kitapta. Yine bu ve benzeri kısımlarda Turan Dursun, İslam din adamlarının bu kısımları açıklamak için bin bir takla attığını dile getirmiş, keşke ama keşke en azından o bin bir taklalardan en azından birini yazısına alsaydı da o yazılara cevap verseydi. Ben de objektif bir şekilde bu yazılarını kaleme almış diyebilseydim. Turan Dursun bir de Kur’an içindeki yapılan akla vurguların kelime kökenine inerek deva bağlama ipine kadar iniyor, yani Kur’an’daki aklın günümüzdeki akıl olmadığını deve ipi bağlamı ile ilgili bir şey olduğunu belirtiyor, günümüzdeki aklı kendisinin kullandığını açık açık söylemese de yazılarında kullandığı akılda ve Kur’an’a yaptığı reddiyeden bu anlaşılıyor. Kitabı okumadan önce açıkçası gördüğüm yorumlar, internette Turan Dursun hakkındaki okuduğum yorumlar vs. sonucu içime bir korku, bir acaba düşmedi desem yalan olur. Ciddi bir sorgu ile, zorlayacak bir kitap ile karşılaşacağımı sanıyordum ama tamamen kendi içinde zorlama tespitlerin olduğu, işine geleni alan gelmeyenden ise söz etmeyen bir esermiş. Nerede bizlerin uydurma dediği hadis varsa, Buhari ve Tirmizi ya da diğer dört hadisçinin (çoğunlukla Buhari) kitaplarında yazan uydurma hadisleri alıp, bunları din diye adlandırıp, hadislerin uydurma olduğunu düşünmeden, bu duruma ihtimal vermeden komple dini reddediyor. Bunların reddi olamaz diyor, kime göre neye göre olamaz Turan Dursun? Ayetlerden örnek verdiğin Kur’an’ı nasıl okuyorsun da bunların reddi olamaz diyorsun? Mesela hadislerde bu hadis Buhari’de geçiyor, bunu reddedemeyiz, böyle bir şey bile düşünülemez diyerek hadis uydurmadır demek yerine din uydurmadır demeyi tercih etmiş, sanırım bu düşünceye gelmesinde sebep olarak çevresi de olmuş olabilir, çünkü hâlâ günümüzde Buhari’de geçen hadislere kutsal gözüyle bakan, bir tanesinin bile reddi olamaz diyen zihniyetler her tarafta varlar maalesef. Turan Dursun bu hadislerinin vs. uydurma olduğunu düşünmeyerek, bu duruma ihtimal vermeyerek kafasında oluşan soru işaretleri üzerine de, diğer incelemelerde denildiğine göre de cevaplar bulmak için birçok kapı çaldığı söyleniyor, çok merak ediyorum acaba kimlerin kapısını çaldı? Ercümend Özkan’a gitti mi acaba, Hüseyin Atay ile görüştü mü acaba? Yaşadığı senelerde bu kişilerin yanına gitmediyse eğer kimse Turan Dursun’un cevapları bulmak için kapı kapı dolaştığını vs. demesin çünkü cevap verilemeyecek kapılara gittiği belli olur. Kitap, kendi içinde kendisiyle o kadar çok çelişiyor ki hayret etmemek elde değil, Tevrat’ın değişmemiş olduğunu savunuyor, orijinal halindedir diyor ama Kur’an’ın değiştiğini iddia ediyor. Tevrat değiştiyse eğer değiştiğini ispat etmek için değişmiş olan Tevrat’ı göstermeniz lazım demektedir diyor ama Kur’an değişti derken farklı olan Kur’an’ı kendisi sunamamaktadır. Tevrat ve Kur’an’ı kıyaslıyor, Kur’an Tevrat’tan çalınmadır diyor, Tevrat’ta olan bir şey Kur’an’da yok ise de, Kur’an’da yok ama tefsir kitaplarında var gibi tespitler sunmuş. Yahu bu nasıl bir saçmalıktır, tefsir kitabı ile böyle bir fikir nasıl ortaya atabilirsin? X birinin yazdığı bir tefsir ile Kur’an Tevrat’tan (ç)alıntıdır demek nasıl bir zihniyettir? İslam’ı bilen bir kişi bu nasıl söyleyebilir anlamıyorum. Kitabın içinde olan bu büyük delillerden bazılarını resim olarak göstermem gerekirse; monash.pw Taberi filanla mı din reddediliyor, bir ispat yok burada bir çalışma da yok, bir kıssa anlatımı var sadece ve bu yazı nasıl bir belge olabilir, hem o yazının belgesel bir niteliği de yok. monash.pw?id=0B-4ZSeZZ3-asYklxYjJjS0lGQmM monash.pw?id=0B-4ZSeZZ3-asUEkzQ1FEekQwQzg Hadis müptelalarının bile itibar etmediği kaynaklardan delil gösteriyor. Kitabı okumaya başlamadan önce birkaç kişiden, din görüşün değişebilir, bozulabilirsin vs. gibi tepkiler aldım, eğer ki okuduğunuz her şeye inanma gibi bir özelliğiniz varsa, okuduğunuzun aksini düşünemiyorsanız ve okuduğunuz kitap da sizin çobanınız oluyor ise evet bu kitabı okuduktan sonra dinden de çıkabilirsiniz, deist de olabilirsiniz hatta ateist de olabilirsiniz. Dininizi iyi öğrenin arkadaşlar, tarihteki bilmem ne efendilerini, bilmem ne hazretlerini, kitap isimlerinin içinde tirelerin bolca olduğu kitapları okuyarak, Arapça okuyarak, anlamadan Kur’an okuyarak din öğrenemezsiniz. Falanca hazretleri bunu rivayet etmiş, şu bunu demiş, o uçarken secde etmiş, abdestsiz tuvalete girmemiş gibi söylemlerle ancak ve ancak karşınızda daha çok Turan Dursunlar, İlhan Arseller ve Arif Tekinler olur, verdiğiniz cevaplara da sadece gülerler. (mithrandir21 / Uğur)

Hepsini okuyabilene helal olsun incelemesi: Merhaba. Bu kitabı Süleyman Ateş'in "Gerçek Din Bu" adlı kitabıyla beraber okudum. Ateş, genel olarak Dursun'un istemeyeceği kadar akılcı bir yaklaşım içerisinde. Ama bununla birlikte birçok kişiye nazaran da aykırı bir düşünce yapısına sahip. Miracı, recm cezasını, peygambere atfedilen mucizeleri vs.. kabul etmiyor. Bunların aksine iddialarda bulunmuş ve kanıtlar sunmuş. Dileyen araştırabilir. Bu kitapta da net olarak akılcı yaklaşımları görülüyor. Bazen aşırıya kaçmış bazen duruma daha ılımlı yaklaşmış bazen sonuç olarak Dursun'la aynı şeyi söylemiş bazen de çok sağlam cevaplar vermiş. Okumaya değer iki bakışı da görüp tatmak için. Her fırsatta zıt okumalar yapmaktan, araştırmaktan bahseden arkadaşlar sanıyorum "Dursun öldükten sonra yazıldı" bahanesine sığınarak bu kitabı okumamış genellikle ya da hiç haberleri olmamış herhalde. Bir kitabın okunmamasını gerektiren kriter bence bu olamaz. Sonuçta iki taraf da düşüncelerini sergilemiş. Doğru olan iki tarafı da dinlemek doğru olana uymak olmalı. Ateş'in bu kitabı çıkarmak için Dursun' un ölmesini beklediğine inanmıyorum. Kendisi Dursun'un kitaplarından yıllar önce İslam'a İtirazlar ve Kur'an'ı Kerim'den Cevaplar adlı kitabı da yazmış. Dursun'un bazı iddialarına da cevaplar var daha Dursun kitabını yazmadan. Birilerine cevap vermek, eleştirilerde bulunmak ilk defa yaptığı bir şey olmadığı verdiği cevaplardan kendini belli ediyor. Ateş bu kitapta zaten kitabı hazırlarken Dursun'un öldürüldüğünü, üzüldüğünü söylüyor. Ateş dışında bu iddialara cevap veren bir de Bahaettin Sağlam, İsmail Acarken adlı yazarlar var. Ortak kitaplarının adı "Din bu Cevap". Bunu da okudum. Yeterli bir cevap verdiklerini düşünmüyorum. Çok daha iyi cevap verebilecek potansiyele sahipken nedendir bilinmez yapamamışlar pek. Fakat net olarak Dursun’dan daha akılcı bir yaklaşım içinde oldukları ortada. Bir de Muhammet Altaytaş'ın Hangi Din adlı kitabı vardır. O da genel olarak Dursun ve Erdoğan Aydın'ın ortak iddialarına yanıt veriyor. Daha sonra tabi Dursun'a cevap hakkı doğuyor bu cevabın boşluğunu da "Unutturulan Ayetler" adlı kitabın yazarı Sırrı Ataman doldurmayı denemiş. Okudum fakat onu da fazlasıyla yetersiz buldum. Ateş ve diğer iki yazarın iddiasına cevap vermek ve Dursun'u desteklemek için ayetleri bağlamlarından koparmış bana göre birçok yerde. Eline aldığı bir mealle değerlendirme yapması çok yetersiz geldi. Kitabın girişinde "Bu kitap, tarafsız kalmak kaydıyla, Kur’an belgeleri asıl/esas alınmak suretiyle, her iki iddiaya yansız bakacaktır. Bir tarafı haklı çıkarırken, yanlı davranıldığı izlenimi verilmemelidir. Zira gerçek tektir" dese de tarafsız görünmedi gözüme. Ateş'in net olarak haklı olduğu yerler çok eksik. Yine açıkça Dursun haklı dediği yerlerin bazıları bana göre fazlasıyla tartışmaya açık. Bana göre Ateş ve diğer iki yazarın cevaplarını hakkıyla kitabına işlememiş. Ateş'in iki kitabının linkini buraya bırakayım: monash.pw monash.pw Diğer iki yazarın kitaplarının pdfsini bulamadım. Üzücü bir durum ama nadirkitap'ta çok ucuz fiyata alınabilir. Neyse. Sonuç olarak en azından Sırrı Ataman bir şeyi kabul etmiş: "Dursun’un bazı kereler keyfi yorumlarda bulunduğu da bir gerçektir. Ayetlerin bir kısmını tahrif ederek, hoşgörü sınırlarını zorlamıştır. Bazı ayetlerin tahlil ve tasvirlerinde bu açık­ça görülecektir. Yüzeysel, sığ bir bakış, karanlığı temsil edenin kullandığı metottur. Kasıtlı bilgi de karanlığı sevenlerin, hoşgörüsüzlü­ğüdür." Dursun'un kitapları ülkenin birçoğunun dine bakış açısına farkında olsalar da olmasalar da direkt etki yapmış gibi duruyor. Dursun’un kitapları eğer dine dair okuduğunuz ilk kitaplardansa yıkıcı etki bırakması çok muhtemel. Ama bir şeyler okuduysanız neleri görmek istemediğini rahatlıkla fark edebilirsiniz. Kuran için yeni bir iddia ortaya attığı söylenemez. Bahsi geçen konular hakkında makaleler okunarak, tefsirlerden yararlanılarak daha fazla bilgi alınabilir. Dursun hem kuran hem hadisler hakkında hakikatin bir yüzünü veriyor. Örneğin Fahreddin Razi’den bir alıntı yapıyor ve öyle bir alıntı yapıyor ki sanırsın Razi de o görüşte. gonderi/ Ama Razi’nin tefsirine gidip bakıyorsun o sadece yaklaşımları sergilemiş ve Dursun’un gösterdiği dışında birkaç yaklaşım daha dile getirmiş. Çeşitli yorumlar söylemiş. Dursun bunları vermemiş ve kendine uygun olan görüşü kullanabileceği görüşü kitabına almış. Ayeti kendi çevirdikten sonra o çeviriye uygun yaklaşımı Razi’den veya başka bir yazardan alıyor ama gerek o tefsirde onu reddeden kısımlara gerek diğer tefsircilerin yorumlarına pek dokunmuyor. Yani kendi görüşünü destekleyen tefsirleri verip aksini söyleyenlere bir itirazda bulunmuyor genellikle. Bu yüzden bir nevi toplayıcılık yapıyor. Zaten Kuran için yeni bir şey söylediğini söyleyemeyiz. İncelemelerde de çokça tartışılmış ben de tekrara girmek istemiyorum. Tarih boyunca bunlara yanıt verilmiş. Gidip okunabilir. Ama verdiği hadislere bakınca durum değişiyor. Geleneğe sıkıca sarılan dini çevreyi çok zorladığı ortada. Dursun'un söylediği gibi Buhârî'de ve Müslim'de verilen hadislerin en sağlamları olduğu herkesten onaylı olduğu bir doğrudur ancak kesinlikle eleştiriden uzak değildirler. gonderi/ Bir de Dursun ve tayfası bence takipçilerinin din ilimlerinde yeterli bilgiye sahip olmamalarından yararlanıyorlar. Şöyle ki; bir hadis veriyorlar, o hadise bakıyorsun 5 tane kaynak veriyor. Kaynakları tek tek kontrol ediyorsun o kaynakların hepsinde de yazarlar aynı kişinin rivayetine yer vermiş. Yani teknik olarak tek bir kaynak oluyor bu. En sağlam hadis kitaplarında bile böyle rivayetler var. Örneğin Dursun'un da ara ara örnek verdiği Buhari'nin hadislerinin açıklayan İbn Hacer' i, Buhari'nin hadislerine eleştiride bulunan birine reddiye yazarken görüyoruz. Ama aynı İbn Hacer dahi bazen Buhari'de geçen bir hadisi başka bir hadisle değerlendirme yoluna gidebiliyor. Yani sonuçta, "Buhari ve Müslim'de eleştiriye uğrayan hadis sayısı toplamda 'dur. Bunların 32'si her ikisinde, 78'i sadece Buhari'de, 'de sadece müslim'de bulunan hadislerdir." (İbn Hacer el Askalani, Hadis Usulu kitabı) diyen de kendisi. Zaten bu hadis kitapları yazıldıktan sonra çeşitli alimlere de sunuluyor. Buhari de birkaç alime sunmuş ve birkaç hadis dışında hepsi sahih denmiş. Müslim'de de aynı şey geçerli. Yani hadis Buhari'de de bulunsa Müslim’de de bulunsa eleştiriye açık. Bizzat sahabe döneminde geçen bir olay bu rivayetlerin de eleştirilebileceğine bir örnektir bence gonderi/ Alıntıda bir detay daha dikkat çekiyor burada. Demek daha sahabe döneminde bile peygamber sözü diye aktarılan sözler Kur'an'la karşılaştırılabiliyormuş. Sahabeler arasında bu yola başvuran başka isimler de var. Mesela Hz.Ömer şu anda Müslim'de sahih bir rivayet olarak görülen bir hadisi reddetmiştir. Hadislerin Kur'an'a Arzı meselesinde verilen ilk örnekler bunlar oluyor çoğu zaman. Fakat önemli bir konu olduğu için işin ehli dışında bu yola girişilmemesi tavsiye edilmiş genellikle vs.. Mezheplerin de bu tarz yaklaşımları görülebiliyor fakat bunu yaparken uyguladıkları kriterler falan değişebiliyor. Makalelerden detaylı bilgi alınabilir. Yine örneğin mezhep kurucularının Buhari veya Müslim'de bulunduğu halde bazı hadisleri sahih görse bile onunla çelişen başka bir hadis görünce birini bırakıp ötekini tercih ettiğini ya da ikisini uyuşturacak bir yorum yaptığını da görüyoruz. Yine örneğin peygamberden aktarılan hiçbir söz Kuran'a aykırı olamaz diyen de İmam Şafii'dir. Dursun bir iki yerde "mütevatir hadis"leri de diline doluyor ve reddedilmesi imkansız diyor. İşte reddedilmesi, eleştirilmesi pek mümkün olmayanlar bunlardır, sahih sayılanlar değil. Sahih olanı reddetmek için iyi bir zemin oluşturabiliyorsan ve gerekçe sunuyorsa dinden çıkmaz kişi fakat her sahih hadiste reddedilmez tabi. Bu tarz ifadeleri alimler de kullanmış bir gerekçe göstermek gerekiyor reddediliyorsa. Dursun'un Buhârî'den alıp kullandığı hadisler de genellikle bunlar olmuş. Örneğin nebevi tıp konusunda böyledir. Bir tarafta kesinlikle doktora gitmeyi tavsiye eden hadisler, öteki tarafta Dursun'un iddia ettiği şekilde peygamberin hastalığı kader gördüğü şeklindeki azınlık hadisler. Azınlık arasından sık sunulan hadisin de başka bir yorumu var düzgün incelenirse ama ben girmeyeyim burada, araştırılabilir. Dursun zaten takipçilerinin hadis bilgilerinin genellikle onun verdiği kadar olduğunun farkında. Dayanmış "en sağlam hadis kitaplarına", arıyor kullanabileceği hadisleri. Sonra da muhtemelen mal bulmuş mağribi gibi sevinmiş. Eleştiride bulunanlara da ben en sağlam kitaplardan alıyorum bunları demiş. Ciddi olarak bir konuda hadis değerlendirmesi yapan çalışmalara bakarsanız hadisleri tek tek ele alıp değerlendirdiğini görürsünüz. Ama Dursun’da bunu pek göremezsiniz. Çünkü detaya girerse eksiğini, sıkıntısını söylemek durumunda kalacak. Veya Dursun ve tayfasının kitaplarına göz atıyorsunuz bir ayetin iniş sebebi ile ilgili bir rivayet veriyorlar. Bakıyorsun verdikleri kaynakta o ayetin iniş sebebi olarak tane rivayet var ama sadece birini almışlar kitaplarına ve diğer rivayetlerin nasıl yalan olduğunu anlatmadan dillerine dolayabilecekleri o en aykırı rivayeti kesinlikle doğru gibi göstermişler. Ama birçok ofsayta da düşüyorlar bu yöntemle. Örneğin Dursun'un Şeytan ayetleri masalını savunurken gösterdiği tutum âlimlerin, "madem bu kadar rivayet var olayın bir aslı olmalı" görüşüne dayanıyor. Aynı alimler eldeki rivayetlerin tamamına ayrı ayrı zayıf diyor. Dursun o hadisleri tek tek değerlendirse her birine zayıf demek zorunda kalacak ama yapmıyor ve sadece İbn Hacer ve Suyuti'ye sığınıyor. Ama İbn Hacer'e de iftira atarak yapıyor bunu. gonderi/ (Bundan sonra atacağım alıntıların yorumlarını da inceleyiniz) İbn Hacer'in tutumu da" olayın bir aslı olmalı" görüşüdür. İbn Hacer'in bu hadisleri sağlam gördüğünü söyleyen Dursun Ateş'in iddiasına göre yalan söylemiş. Suyuti de kitaplarına çok fazla zayıf hadis alan bir alim. Hakkındaki eleştirileri azıcık araştırma yapan herkes bulabilir. Ama Suyuti de hadisleri sağlam kabul etmemiş. Eldeki rivayetlerin hemen hepsinin zayıf olduğunu ama olayın bir aslının bulunduğunu söylemiş. Dursun'un dediği gibi sağlam kabul ettiğini göremedim. Ayrıca Dursun burada Suyuti ile ilgili olarak hadis ve tefsir uzmanı dese de "Din Bu 3" adlı kitapta Suyuti'nin zor durumda kaldığında yalan söylediğini örnek vererek onu güvenilmesi zor bir kişi olarak anlatıyor ve yine kendi kendine çelişkiye düşüyor bir nevi. Ama tefsirlerde olay genellikle çeşitli şekillerde yer bulmuş, rivâyetler aktarılmış ama şiddetle eleştirilmiş. Büyük çoğunluk olayın olmadığını söylemiş. Bazıları da olayın bir aslının olduğunu söyleyerek kitabında çelişkili rivayetlere yer vermiş ama olayın böyle olmadığını/olamayacağını dile getirmiş. Dursun ve tayfasına göre bir olayın sağlam görülen kitaplarda, tefsirlerde yer bulması onun doğru olduğuna delalettir. Ama bakıyorsun alıp eleştirmiş adamlar sadece. Dursun, âlimlerin bu yaklaşımından destek alarak diyor ki birçok kişi kitabında yer vermiş o zaman şeytan ayetleri kesinlikle gerçektir. "hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu" diyen adamın yıllar önceki hali gibi yaklaşmış olaya :D Gelen rivayetleri hiçbir şekilde değerlendirmediği halde bu sonuca varmış. Kitabın başka yönlerine dönelim o vakit. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesini yalanlamış. gonderi/ Varsa da yaygın değildir demiş. Zaten her kızın gömüldüğünü iddia edeni ben görmedim. Ama sonuçta başta Kuran'da, hadislerde, âlimlerin sözlerinde, başlıca tarih kitaplarında bu kadar fazla yer bulmuş ve hepsi de doğru kabul etmiş. Onun şeytan ayetlerine gösterdiği tutumdan hareket edersek böyle olunca bir durum gerçek sayılabilir demek. O zaman bu durum kesinlikle gerçektir. gonderi/ . Peygamber için iddia ettiği “Muhammed doktora gitmeyi tavsiye etmiyor” düşüncesi de diğer hadislerle birlikte bakıp değerlendirince yalandır. Açıkça doktora gitmeyi tavsiye eden, uygulamalardan bahseden hadisler var ve Dursun'un verdiklerinden fazla. gonderi/ Dedim ya hakikatin hep bir yüzünü almış. Konunun aksi yönünde de bu kadar hadis var ise şeytan ayetleri tutumundan hareketle bunların bir aslı olmalı o yüzden Dursun yine yalan söylemiş. Buhari’nin en sıkı savunucusu İbn Hacer'in bahsi geçen hadislere tepkisini görüyoruz. Ama Dursun onun bu yaklaşımlarını alırsa kitaba bu konuyu hiçbir şekilde ekleyemeyecek. İki farklı durumda iki farklı şekilde davranıyor çakma alim. Bu yaklaşımlarını daha görmeye devam edeceğiz. gonderi/ aldığı hadiste kitabın yazarı o hadis hakkında açıklama yapmasına rağmen hem açıklamayı söylememiş hem hadisin metnine ekleme yapmış. Verdiği bu hadisi Din Bu serisinin başka bir kitabında daha gördüm. Orada da aynı şekilde yazmış. Kesinlikle yanlışlıkla yapılan bir hata değil. İnandığı dönemde peygamber adına hadis uydurup para kazandığını söyleyen inanmadığı dönemde neler yapmaz? gonderi/ İbn Hacer görüldüğü üzere bu hadisin aksine rivayeti verip savunmuş Fethu’l Bari adlı kitabında. Muhtemelen hadisin aslının böyle olmadığını söylemiştir. Buhari'nin hadislerinin en sıkı savunucusu dahi bunu yapıyor ama Dursun malzemeyi bulunca kitabına ekleme yapmaktan çekinmiyor. Aynı durumu Dursun'un üzerine kitap yazdığı Kulleteyn hadisinde de görüyoruz. litreye suyun ulaşınca içine ne girerse suyun değişmeyeceğini söylüyor. Ama bu hükmü aldığı hadis kitabında, hadisin hemen altında kitabın yazarının verdiği ifadeyi okuyoruz. " Ama tadı, kokusu, görüntüsünden biri değişirse su kirlenir, bütün alimler bu konuda aynı görüştedir" diyor. Kitapta bu geçiyorsa ve ne sen ne çakma medrese hocaların bunu ifade etmiyorsanız yapacak bir şey yok. Ama Dursun ve çakma medrese hocalarının verdiği eksik bilgili bu hükmün karşısında koca külliyatlar, alim sözleri duruyor. O zaman bir gerçekliği olmalı. Demek Dursun'un dediği eksik bilgi içeren bir yalandır. Dursun, hiçbir kaynak, hiçbir veri göstermeden İslam'dan önce kadınların durumunun daha iyi olduğunu söylemiş. Hem Kuran hem sahabe hem âlimlerin sözleri hem de tarih kitapları bu yaklaşımın tam tersini söylüyor. Demek bir gerçekliği olmalı. Onun şeytan ayetleri tutumundan hareketlenirsek Dursun'un dediği yalandır. Peygamber için intikamcı demiş. Öldürttüğü kişilerin suçları da ortada. Doğruluğunu tartışabilir insanlar. Ama yine de Peygamberin affettikleri ve öldürttüklerini bir kefeye koyacağız. Hangisinin ağır bastığını herkes biliyor. Hadisler arasında bolca rivayet var. Demek bir gerçekliği olmalı. Şeytan ayetleri tutumundan hareketle bunların bir aslı olmalı o yüzden Dursun'un iddiası eksik bilgi içeren bir yalandır. gonderi/ Ayrıca Dursun'un "Ka'b bin Eşref, sadece peygamber ve inananları eleştirdiği için öldürüldü" iddiası tarih bilgisinden yoksun koca bir yalandır. Dursun peygamber için “hastalık bulaşması yoktur diyor” demiş. Bahsettiği hadisin ravisi dahi ifadesini sonradan değiştirmiş ve peygamberden aktarılan hadislerde kitabın diğer birçok yerinde bulaşmadan bahsedilmiş. gonderi/ Hz. Ömer ve diğer sahabeler de bunu duyup çokça rivayet etmiş, bizzat uygulamış. İki kısmı kefeye koyacağız. Hangisinin ağır bastığını söylemeye gerek yok. Demek bu hadislerin de bir gerçekliği olmalı. Dursun yine yalan söylemiş. Dursun bu kitapta dile getirmemiş ama Arap erkeklerinin İslam'dan önce 4'ten fazla kadınla evlilik yaptığı ama Kur'an'ın sınırladığı, hatta tek evliliği tavsiye ettiği birçok sahabe ve alim sözüyle dile getirilmiş. Demek bir gerçekliği olmalı. O zaman kadınların İslam'dan öncesine göre daha iyi durumda olduğu kesinlikle gerçektir. gonderi/ Kadın eksik bilgi vermiş ama değerlendirmesi doğru gonderi/ Ayrıca bir örnek daha gonderi/ Benzer bir örnek daha gonderi/ Öyle kafamıza göre çıkarımlar yapabiliyorsak bu da iddia edilebilir gonderi/ Dursun, Taberi'nin peygamber için rüşvetle insanları Müslüman yaptığını dile getirdiğini iddia etmiş. Süleyman Ateş'e göre bu kelimeyi bilerek yanlış çevirmiş. Taberi'nin tefsirinde de ben bu ifadeyi göremedim. Dursun eldeki Kur'an ile Hz. Osman zamanı çoğaltılan nüshalar farklı demiş. gonderi/ Âlimlerin hepsi ve tarih tam tersini söylüyor bir gerçekliği olmalı. Dursun'un şeytan ayetleri tutumundan hareketle Dursun'un burada dediği yalandır. Daha bolca ekleme yapılabilir. Şeytan ayetlerini bu yaklaşımla kabul edebiliyorsa ve kesinlikle gerçek diyorsa kitabının en temel iddialarını çöpe atmak gerekecek. Dursun yaşıyor olsa bu tarz tutarsız yaklaşımlarla kitapları çoktan çöpe atılırdı diye düşünüyorum. Her gördüğü Buhari, Müslim hadisini kabul etme tutumundan biraz sıyrılabilen herkes bu iddiaları Dursun'un taraflı yaklaşımları sebebiyle çürütebilir. Gelelim Ateş'in cevabının en önemli kısmını kırparak eleştirilerde bulunduğu kısma. Ateş yukarıda örnek verdiğim kitapta (İslam’a İtirazlar ve Kur’an’ı Kerim’den Cevaplar) ayın yarılmasının gerçek olduğunu savunmuş. Ama sonradan fikrini değiştirmiş, olabilir. İbre başlangıçta kesinlikle Dursun'dan yana. Çünkü bu olayı reddeden pek kimse yok. Ateş'e "Bu durumu reddeden bir hadis alimi göster tartışmamızı kazanırsın" demiş. Ateş ona birçok sahabeyle yüz yüze görüşen, hadis rivayetlerinde bulunan Hasan-ı Basri' nin yaklaşımını göstererek tartışmayı kazanabilirmiş. T. Dursun'un olaylara yaklaşımı rivayetin kendisi üstünden değil olayın geçtiği kitabın üstünden olduğu için Ateş Taberi'nin bu durumun aksi yönünde verdiği iki tarihi haber ile destekleyerek Dursun'un bu yaklaşımından hareketle onu çökertebilir. Ateş zaten birçok noktada çoğunluktan ayrı düşünen bir isim bu yüzden eleştiriliyor. Ateş’in cevabının tamamını da alıntıladım. Dursun adamın mektubunun tamamını kitabına almayarak kurnazlık yapmış. gonderi/ Dursun, İlhan Arsel'e Mektuplar kitabının bir yerinde Oruç hakkında yazdığı yazının Perinçek'in dergisinde kırpılarak yayımlanmasından bahsedip durumu hoş karşılamazken aynısını kendi kitabında Ateş'e yaparak çelişkiye düşmüş ve yazara saygısızlık yapmış. Adamın yazısını bile yayımlamamışken onu alt ettiğini iddia etmenin ve cevap vermenin ne anlamı var ki? Yine hadislere dönelim. Dursun genellikle tartışılabilecek bazı hadislere tutunuyor. Ama aksi yönde birçok rivayet var onları atlayıp sadece birkaç rivayete sığınırsa terazinin kefesi kesinlikle çok olan kısımdan yana olacak. Bu yüzden reddedilmesi oldukça doğal. Bazen de Gazali'ye sığınıyor. gonderi/ Gazali'nin kadınlarla ilgili söyledikleri bizzat inananlar tarafından da eleştiriliyor. Yanlış cümleleri sadece Gazali'yi bağlar. Birçok zayıf hadisi de kitaplarına alarak bence yanlış yapmış ve özellikle "İhya-u Ulumi'd-Din" eseri de içerisinde birçok zayıf hadis bulunduğu için eleştirilir. Biz onun bu tutumunu es geçip diğer dediklerinden faydalanalım. Günümüzde bunun benzerini en çok sevilen filozoflar için yapıyoruz. gonderi/ bu alıntının geçtiği kitabı okuyanlar, Kulleteyn'i okuyanlar aynısını T. Dursun için yapıyor ki hiç sesleri çıkmıyor bu konularda. Benzer bir tutumu Gazali veya başka bir isim için göstermemiz oldukça doğal olsa gerek. Örneğin Gazali'nin nedensellik düşüncesini tartışıp çürütmeyi deneyebiliriz mesela. Henüz çürütülememiş Şengör'ün dediğine göre. Ya da Fahreddin Razi'ye tutunuyor Dursun tefsirlerden örnek verirken. O değerli bir müfessir ama kimse onun her düşüncesini kabul etmek zorunda değil özellikle de birçok tefsirle çelişen bir yorum yapmışsa. Dursun, müfessirler arasında genel çerçeveyi çizip Razi'nin aksi yönünde konuşan düşünceleri reddedemediği, reddetme çabasında olmadığı sürece fazlasıyla eksik ve manasız bir yaklaşıma sahip oluyor. Çünkü elimizde yüzyıllar boyunca gelen birikim var. Tefsirlerin genel yaklaşımını verip bir özet geçtikten sonra genel görüşün Razi gibi olduğunu söylediğinde yaptığı eleştiriler kabul edilebilir ama genellikle bunu yapmıyor. Önce ayet hakkında kendi düşüncesini söyleyip onu destekleyen bir iki yaklaşımı yazıyor. Örneğin bugün eldeki birçok bilimsel gelişmeyi(örneğin dünyanın şekli bilgisi) yine Razi'nin tefsirine dayandırmaya çalışanlara da sözü olamaz bu yaklaşımla Dursun'un. Kaldı ki Gazali ve birkaç müfessirin bu konuda Razi gibi yaklaşımlarda olduğu iddia edilir. Onun, Kuran için dünyayı düz görüyor anlayışı da bizzat Razi tarafından reddediliyor ve Dursun gibilerin bakışını da yine Razi reddediyor. Dursun'un bundan haberi vardır ama kaynak gösterebilecekken hiçbir kaynak göstermeden ayetten düz dünyayı çıkarıyor. Hatta ve hatta din bu 1'de Şems 6 için bu ayete göre dünya düzdür dediği halde Kuran ansiklopedisi kitabında piyasadaki çevirilerin hemen hemen aynısını yaparak kendi kendini yalanlıyor. Bu da bir örneği: gonderi/ Yine Bakara ile ilgili yaptığı terbiyesiz çeviriyi başka bir kitabında yalanladığına, piyasadaki gibi bir çeviri yaptığına şahit oluyoruz. Ya da hem Dursun hem Arsel'i Kur'an'ın sadece mekke ve çevresi için indiğini iddia ederken görüyoruz gonderi/ hatta Dursun "Muhammed'in aklından hayatı boyu Arap yarımadası dışında kimseye hitap etmek geçmemiştir" gibi cümleler kurduktan sonra yine aynı Muhammed için Türklerle savaşmakla ilgili hadisleri olduğunu söylerken görüyoruz. Bu iki yazar sürekli kendi görüşlerini imha ediyor :D gonderi/ Asrın din alimi olduğu söylenen Dursun ve arkadaşları Bakara 'yi çarpıtmalı ve eksik bilgiler ile dillerine dolarken bu alıntıda Dursun ofsayta düşüyor ve ilginç bir şekilde İslamcı olup çıkıyor :D gonderi/ Ayrıca Ateş'in yorumu da gonderi/ Dursun iyi düzeyde Arapça bildiğini iddia ediyor fakat bu da kendisinin bir iddiası. Ben kesinlikle aksi olduğunu düşünüyorum. Genellikle kendi dönemindeki diyanetin çevirilerine yer veriyor. Bazen de kendi çevirisini yapıyor ama bunu yapınca da piyasadaki çevirilerle çok ters düşüyor. Ya herkes Dursun'un söylediği şeyleri gizlerken ittifak halinde ya da Dursun başka bir kafayla zorlama çeviriler yapıyor :) Hatta bazen mealde olmayan kelimeler ve yaklaşımlar da ekliyor. Neyse genel olarak özetlersem Dursun için durum böyle olunca yine hakikatin bir tarafını ele alıp reddetmek ile uğraşmaktan öteye gidemiyor. Yine Dursun'un, Arsel'in ve diğer yazarların yanlış anlattığı kader konusuna da bakmak gerek. Kur'an'dan seçerek aldıkları ayetler o konunun bir bölümünü anlatıyor. Konunun mezhepler tarafından nasıl anlaşıldığını, sahabeler tarafından nasıl anlaşıldığını görmek için gonderi/ Örneğin yine Sabiilerle ilgili iddiaların bir de Şinasi Gündüz'den dinlenmesi gerekir. Adamın uzmanlık alanı bu konu. Dursun'un bu konudaki kelime iddiası yine kendi kendisini yalanladığı şişirme bir iddiadan ibaret gonderi/ Oldukça karışık bir konu ve Dursun'un iddia ettiğinin aksine de iddialar var. gonderi/ Dini çürütmek istiyorsa böylesine ciddi iddiaların olduğu bir kitap en azından her iddianın özetinin bulunduğu ve değerlendirmesinin yapıldığı bir kitap olmalıydı ki bu durumda kitabın en az sayfa olması gerektirecekti ama yapmamış/yapamamış. Kitaplar boyunca hep aynı şeyleri iddia edip tekrar etmiş. İbre kesinlikle ondan yana değil bu yüzden. Zaten tefsir, hadis ilimlerinde az çok bir şeyler okuyan biri Dursun ve Arsel'in görmek istemedikleri üstünden ciltlerce kitap yazılabileceğini bilir. Bizzat Dursun'un da yararlandığı kitaplardan yapılabilir bu. Çünkü onların verdiği hadislerin aksine onlarca hadis, tefsir sıralanabiliyor. Ve verdikleri hadislerin birçoğunda bir olayın olduğu ve olaya has bir sözün o konudaki genel bir değerlendirme şeklinde anlaşılamayacağı da ortada. Peygamber bir kadına "şeytan (huylu)" demiş ama hadiste bu bilgi hadis olarak aktarılan cümlenin içinde değil hadise yapılan açıklamalarda oluyor ama Dursun ve tayfası bu bilgilere kitapta yer vermeyince peygamberin tüm kadınlara şeytan dediği anlaşılıyor. Bu gibi konularda yani örneğin İslam'ın kadına bakışı gibi konularda tüm ayet ve hadis beraber değerlendirilir sonra durum hakkında yorum yapılır, doğrusu budur. Daha sonra da kefenin neresi ağır basıyorsa o kısım daha haklı görülür. Ben olsam bir konuda öyle değerlendirme yaparım. Ama bu yazarlar asla bunu yapmıyor. Örnek vermek gerekirse Dursun ve Arsel gibiler her ne kadar İslam Hukukuna göre kadın evden çıkamaz, okuyamaz gibisinden yalanlar uydursa da Dursun Kuran Ansiklopedisi kitabına, kadınların islam hukukuna göre kadı olabileceklerini de yazar. Online olarak kadılık yapıyorlar galiba evden çıkarılmadıkları için. Neyse. Dediğim gibi elde bu kadar birikim varsa onun şeytan ayetleri tutumundan hareketle bunların bir doğruluğu olmalı. Bir de Dursun şeytan ayetleri savunusu yaparken kendisine gelen soru şeytan ayetleri diye bahsettiği olayın neden olay gerçekleştikten sene sonra Kuran'da yer bulduğuydu. (Hacc 52 ayeti örnek verilir ama orada bu bilgi yoktur) Dursun da ayetlerin ne zaman geldiği hakkında kesin bilgimiz yok Mekke'de inen bir surede Medeni ayet, Medine'de inen bir surede Mekki ayet olabiliyor demiş. Olayı ıspat etmek için oldukça çırpınmış gibi görünüyor. O zaman her fırsatta Dursun ve çakma bilgin yazar tayfasının kullandığı savaş ayetleri de pekala dinde zorlama yoktur ayetinden önce inmiş olabilir. Birçok yerde geçen sen kimsenin üzerine zorlayıcı değilsin ayeti de savaş kazanılıp üstün konuma geçince de söylenmiş olabilir madem bu bakışa göre. Kaldı ki eldeki bilgiler bu ayetin geçtiği surenin Medine'de indiğini de söylüyor. Bir de Dursun açıkça mecaz olduğu görülen ayetleri gerçek anlamında yorumlamasından ötürü Ebu Müslim'in görüşünün doğru olduğunu savunmuştu onun dışında kimse bu şekilde yorumlamazken. gonderi/ Aynı Ebu Müslim "Dinde zorlama yoktur" âyetini de tam olarak ayetin içeriği ne diyorsa öyle anlıyor. (Fahreddin Razi tefsirine bakınız) Diğer ayetlerin savaş durumunda geçerli olduğunu da söylüyordur muhtemelen. Dursun'un her fırsatta kullandığı -zaten doğru olmayan - hoşgörüsüz din yaklaşımı bile yalan oluyor tek tefsirden hareket edip kafamıza göre çıkarım yapabiliyorsak. Kaldı ki objektif yaklaşan oryantalist tarih yazıcıları da bu görüşte ve kimsenin zorla imana zorlanmadığını söylüyor. Bunu diyenlerin sayısı okuduğum kadarıyla hiç de az değil. Örnek olarak gonderi/ gonderi/ gonderi/ gonderi/ gonderi/ gonderi/ Tarihçi değilim, istisna olarak anlatılan olaylar da var. Ama dinin istediğinin bu olmadığı ortada. Dinin en nefret ettiği, cehennemin en alt katında yer alacağını söylediği kesim inançlı görünüp de inançsız olan kesimdir. Sırf bu yüzden bile kimse kimseyi imana zorlamaması gerekir. Ayrıca hoşgörüden bahsedecek son insanlardan biridir Dursun gonderi/ gonderi/ Ayrıca Dursun'un Kuran Ansiklopedisi kitabında bu konuda iki görüş olduğu zaten anlatılıyor: "Dinde zorlama yoktur; artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Putları inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah İşiten'dir, Bilen'dir. (Bakara Suresi, ayet: ) Açıklama Bu ayetin "hükm"üne ilişkin olarak, "İslam dinbilirleri" arasında tartışma var:Kimilerine göre, bu ayetin hükmü, "kafir ve münafıklarla savaşmayı ve onlara katı davranmayı buyuran ayet hükmü"yle ortadan kaldırılmıştır. ("mensuh"tur). Kimilerine göre, bu ayet, "kitab ehli"ne özgü bir hükmü bildirmekte. Şöyle de bir olay aktarılmakta: Bir Müslümanın iki oğlu vardı. İslam'dan önce, Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi bunlar. Babalarının yanına gelince, babaları, bunları İslam'a zorladı. Kıskıvrak bağladı ve İslam'ı kabul etmedikçe bırakmayacağını söyledi . Onlarsa kabul etmediler. Sonra baba, onları alıp Peygamber'e götürdü. Onun üzerine bu ayet indi . " Yani genel olarak bakarsak Dursun'un şeytan ayetlerini kanıtlamak için gösterdiği bu tutum en güçlü iddialarını çöpe atıyor bence. Bir de Buhari'den verdiği rivayet şeytan ayetlerinden bahsetmemesine ve açıkça reddetmesine rağmen işte iki hadis birbirini tamamlıyor yaklaşımı var. Hele de kanıt olarak gösterdiği İbn Hacer öyle dememesine rağmen. Diyelim ki durum bu ve böyle birbirini tamamlayan rivayetler oluyor neden bu yaklaşımı peygamber uğursuzluk diye bir şey yoktur demesine rağmen onun hakkında "kadında uğursuzluk olduğunu" dendiği rivayetinde kullanmıyorsun? gonderi/ Açık açık iki rivayet kesinlikle birbirini tamamlıyor. Hz. Aişe'nin bu sözünü bilmiyor mu Dursun? Kesinlikle biliyor. Ama kendi deyimiyle “Allah'a savaş açtığı” için görmezden geliyor. Dursun kendi kendini imha etmiş bana göre. Yine aynı Dursun monash.pwında en sağlam hadis kitapları bile uydurmalar ile dolu demiş. Öyleyse zaten ancak azınlıkta yer tutanlar arasından verdiği hadisler de içine kesinlikle yalan bulaşanlar arasında. Demek bir insana onlarca iftira atmış kitapları boyunca. Yine monash.pwında hadislerin hepsine yalan karıştığını söylemiş. gonderi/ Hadis alimlerinin doğru hadisi zayıftan ayırması için kullandığı yöntemlerin de yetersiz olduğunu, islam hukuku kurallarının temelini oluşturan hadislerin dahi yalanlara karıştığını söylemiş. Madem öyle şeytan ayetleri de bu yaklaşıma göre kesinlikle yalan çünkü çoğunluk alim zaten zayıf kabul ediyor. Onların belirli yöntemlerle incelediği ama zayıf kabul ettiği hadisler bütünü de komple yalan olması gerekiyor Dursun'un bu tutumuna göre. Zaten sahih denilenlerde bu kadar yalan var ise zayıflar ve Dursun’un attığı kesinlikle eleştiriye açık hadisler komple yalan. Ortada bu kadar yalan var ise iğrenç ve saygısız bir dille peygamber, eşleri ve sahabeler hakkında söylediği şeyler de komple çöpe gidiyor. Muhammet Altaytaş'ın Hangi Din adlı kitabında şöyle bir cümlesi var: "Başka bir ifadeyle o, bazı kesimlerin din konusundaki duygu ve düşüncelerinin hem tercümanı hem de tasavvurlarına uygun bir din anlayışının üstadı olmuştur." Ne kadar haklı bir cümle olmuş. Bu kitapları okuyup kuşkusuz itimad edenlerin bakış açısı şöyle oluyor: "İslam tarihi, siyer kitapları yalanlardan ibarettir. Örneğin Peygamber diye ortaya çıkan Muhammed hiçbir mucize göstermemiştir. Aklen bu mümkün değildir. Siyer müelliflerine bu gibi rivayetleri aktaranlar yalan söylemiştir. Ama dinin aleyhine gibi görünen bazı hadisler kesinlikle doğrudur. Bu rivayetleri yalan saymak/hadis değerlendirme yoluyla rivayetleri tenkid etmek dini kurtarma/aklama çabasından başka bir şey değildir." Örneğin Dursun'a göre "Aklı olmayanın dini de yoktur" hadisi, Acluni'nin bu hadise dair değerlendirmesinden hareketle kesinlikle yalan/uydurma bir hadistir. Çünkü Dursun'un, "İslam akıl dini değildir" iddiasına gelebilecek eleştiriler için bu hadis yalan olmalıdır. Ama aynı Acluni'yi, Dursun'un verdiği başka konulardaki bazı hadisler hakkında zayıf/uydurma derken de görüyoruz. Ancak Dursun'un, onun bu dediklerini görmezden gelip bahsi geçen rivayetleri kitabına alması ve rivayeti sanki peygamber o sözü derken oradaymışcasına anlatmasını da taraflı tutumunun bir sonucu olarak görmek lazım. Sonuç olarak Dursun'un ve ülkemizde diğer İslam eleştirisi yapan yazarların tutumunu şöyle özetleyebilirim: İslam'ın lehine gibi görünen hadisler sadece rivayettir, doğruluğu kuşkuludur. Ama aleyhine görünen hadisler ise hakkında şüphe duyulamayacak kadar gerçektir. Tabii bu çıkarımı tersten de doğrulatabilirler insanlar. "İslam yazarları da dinin lehine olanları doğru aleyhine olanları yalan sayıyorlar" denilebilir. Ancak Dursun'un aksine onlar bu iddialarını kanıtlamak için hem metin tenkidi, hem senet tenkidi yapabilme hem sağlam olduğu hakkında kuşku duyulmayan diğer rivayetler ile karşılaştırma hem de Kuran ile bahsi geçen hadisin ne dediğini karşılaştırma gibi dört farklı temel yola sahiptirler. Dursun'da bunu göremezsiniz. Arsel'de de göremezsiniz. Zaten bu konularda malumat sahibi olmadığı için görme imkanınız da yoktur. Bulduğu her aleyhte rivayeti doğruluğunu araştırmaksızın kitaplarına alarak bu konulardaki cehaletini göstermiştir. Arif Tekin'i pek incelemedim ama muhtemelen onda da görülmez. Mesela kendisi bazı kaynaklara dayanarak monash.pw'ın peygamberin kızı Rukiye'yi döverek öldürdüğüne dair rivayetler olduğunu zikrediyor kitabında. Muhtemelen doğru olmadığının kendi de farkında ve yine muhtemelen çamur at izi kalsın mantığında. Çünkü aklı başında olan herkes böyle bir olaydan sonra peygamberin ikinci kızını da ilk kızının katiline vermeyeceğini düşünebilir. Yine İslam hukukuna göre böyle bir ölümün cezasız kalmayacağını bilir. Yine insanlar halifeliği döneminde monash.pw'a onlarca defa karşı çıktıklarında dahi ağızlarına bir defa bile böyle bir olayı almamalarını şüphe ile karşılar. Yine peygamberin diğer kızının böyle bir olaydan sonra monash.pw ile evliliğe asla sıcak bakmaması gerektiğini düşünebilir. Neyse. Dursun'un mucizeler konusunda eleştirileri de bence komple çöplükten ibaret. Sadece "İmana bağlı akıl" bunu kabul edebilirmiş. Ya hu sen değil misin "kovaya su doldurdum süpürgeyi batırdım duvara rastgele serptim baktım ki duvarda çeşitli şekiller oluşuyor o zaman bu dünya da rastlantıdan oluşabilir" diyen :D gonderi/ Böyle çıkarımlar ile dünyanın rastgele oluşacağını kabul edeceğime imana bağlı akılla reddederim daha iyi :) Bilim böyle mucizeler konusunda bir yorum yapma çabasında da değil. Örneğin Carl Sagan'a "Bir bilim insanı olarak, İncil'de anlatıldığı gibi suyun şaraba dönüştürüldüğü ihtimalini reddediyor musunuz?" diye sorulduğunda o "Böyle bir ihtimali reddetmek mi? Kesinlikle hayır! Bu tür bir ihtimali asla reddetmem. Yapmayacağım tek şey şu olur: Birileri bu yönde kanıt getirene kadar bu konu üzerine bir dakikamı bile harcamam." demiş. Dursun insanları teşvik ettiği özgür akıl ve bilimden kendisi birazcık nasibini alabilse zaten bahsi geçen mucizelerin kesin bir dille reddedilmesinin mümkün olmadığını söylerdi. Bilimin gördüğüm kadarıyla böyle bir uğraşı yok. Anladığım kadarıyla yaklaşımı da başka. Bu konuda tartışmak da çok abes kalıyor bu yüzden. Newton doğayı Tanrı’nın ikinci kitabı görüyordu. İslam'da da doğa kevni ayet olarak görülüyor. Yani doğa bir yaratıcının olduğunu bas bas bağırıyor bu düşünce yapısına göre. Kanun koyucu elbette istediği vakit koyduğu kanunlar dışına çıkabilir mucizeler gösterebilir bu yaklaşıma göre. Herkes aynı şekilde bakmak zorunda değil. "Özgür akıl ve bilim" ile doğaya yaklaşanlar arasında da bunları kabul eden onlarca kişi var ama kişilerin kendisini bağlar. Tartışmaya girmek bile saçma bu konuda. Örneğin Şengör’ün iddia ettiğine göre Bernard Russell “Ahlak bilime dayandırılamaz” demiş. Benzer şekilde herhangi bir ilahi buyruk altında gölgelenmeyip de böyle konuşan inançsızların sayısı az değil gibi duruyor. Bundan hareketle bir ateistin ahlaklı olması için hiçbir sebebi yok diyebilir miyiz? Diyebiliriz fakat şu anda evrimsel ahlakı savunanların sayısı artıyor. Düşüncelerinin dayanağı da gördüğüm kadarıyla “kendine yapılmasını istediğin bir şeyi başkasına yapma” felsefesi olmuş. Demek yukarıda Russell üzerinden bir örneği verilen yaklaşımın aksine de bir yaklaşım olabileceğine inananlar var ve Russell gibilerin yaklaşımı bizi bağlamıyor diyebiliyorlar. Benzer şekilde bir tefsirde geçen yorum eğer Kuran’dan zorlama şekilde çıkmış ise bu, inananların hepsini bağlamıyor ve diğer müfessirler de ilk görüşü reddedip kendi yorumunu yapabiliyor ve bu doğal bir durum. Ayrıca Dursun, Arsel, Aydın gibi yazarların kitapları hakkında geniş bir değerlendirme için bkz gonderi/ Aslında yazılabilecek daha çok şey var ama yazı fazlasıyla uzun olduğu için burada keseyim. Seri hakkında yeterince örnek verdiğimi düşünüyorum. Sorgulamayı sağladığı söylenen bu kitabın da sorgulanması gerektiğini söylemek için inceleme yazdım. Değerli zamanından verip okuyanlara teşekkür ederim. Dursun bitirsin: "Klasik Arapça, Fusha Sahih Arapça deniliyor ki, asıl Arapça, bozulmamış Arapça. O bozulmamış Arapçayı çok iyi bildiğimi söyleyebilirim. gonderi/ gonderi/ gonderi/ Bugünkü Arapçayı da bilirim, ama o ölçüde değil. Arapçayı bilmemin önemi şurada, islam kaynakları o Arapçayla yazılıdır. Hem Kur'an, hem hadis tüm İslam kaynaklarında. Ayrıca benim uzmanlık alanım var. Örneğin, fıkıhçıyım ben, yani islam hukukçusuyum. gonderi/ Kelamcıyım, İslam kelamcısıyım. gonderi/ O da ayrı bir daldır. Hadis bilimcisiyim, yani bir hadis nasıl çürük olur, nasıl sağlam olur. Usulü hadisten bilinir, Usulü hadisçiyim. gonderi/ gonderi/ İslamın bu dallarını sadece meslek olarak da değil, özel çabalarımla da öğrenmeye çalışırım. Yani beni bu alanda, karşımda olanlar da gonderi/ gonderi/ gonderi/ yanımda olanlar da gonderi/ uzman olarak görürler. Ayrıca doğubilimciyim. gonderi/ gonderi/ Ben şimdi, kendimden sıkılıyorum anlatmaktan. Bu arada tüm dinlerin kutsal kitaplarını karşılaştırdım. Bir din etnologuyum. gonderi/" Bu kadar dalda uzman olmak akla mantığa aykırıdır. Mesela benzer şekilde bir din eleştirisi yapan Hasan Aydın, Turan Dursun'un medrese eğitimini, Arapça bilgisini sorgulamaz ve Dursun'un dediği gibi onun yanında durarak onu bu dallarda uzman görür. Ancak bunun dışında bilimsel ve felsefi altyapısı olmayan bir eğitimden geçtiğini de özellikle vurgular. Bu sebeple de kitaplarında sık sık anakronizme başvurduğunu söyler ve bu eksikliğini yaptığı yorumlardan örnek vererek gösterir. Yani Dursun'un bahsettiğinin aksine herkes her alanda onu uzman görmüyor. Hiç kimse her konunun alimi olamaz. Zaten Kulleteyn isimli kitabında kendisini yetiştiren hocalarının nasıl sapkın ve cahil insanlar olduğunu Dursun da anlatmış. Bir hocası tecvidli Kuran okumayı bile beceremeyen bir adam. Öteki ise Dursun'un yılda kendisini bilgi olarak geçtiğini söylediği başka bir adam. Bunların yetiştirdiği öğrenciyi bize ülkenin en iyi din alimi olarak gösteriyorlar. Şu anda kendisini böyle tanıtan; bir fikrin altındaki tüm ilimleri en iyi şekilde bildiğini iddia eden biri muhtemelen dalga konusu olur ama yazar aykırı görüşlerde olduğu için ülkede el üstünde tutuluyor ve ciddi şekilde bunun olabileceği savunuluyor. Bence görüldüğü üzere kendisi aydınlanma hareketinin Caner Taslaman'ıdır. Onu en iyi anlatan tanım bu, en iyi anlatan video ise şudur monash.pw (Serhat Günaydın)

Din Bu Tanrı ve Kur'an PDF indirme linki var mı?

Turan Dursun - Din Bu Tanrı ve Kur'an kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Din Bu Tanrı ve Kur'an PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Turan Dursun Kimdir?

Turan Dursun ( - 4 Eylül ), Türk yazar, düşünür, eski imam ve müftü. İbnü'r Râvendî'nin tâkipçilerindendir. Yapmış olduğu araştırmalarında İslâmiyeti ve peygamberi Hz. Muhammed'i ağır bir şekilde eleştirmiştir. Monoteistik dinler tarihi eğitimi görmüştür. Ateist olmadan önce imam ve müftü olarak çalışmıştır. Daha sonra yılında TRT'de işe başlamış ve 10 sene boyunca dini içerikli programlar yapmıştır. Emekli olduktan sonra, yılında, 'e Doğru dergisinde haftalık yazılar yazmaya başlamıştır. İslâm dinini açıkça eleştirdiği için köktendinci İslamcılar tarafından ölümle tehdit edilmiştir. 4 Eylül 'da evinin önünde köktendinciler tarafından düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.

'te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Gümüştepe köyünde dünyaya geldi. Ailesinin sekiz çocuğundan biriydi. Annesi Kürt, babası Türktür.[4] Beş yaşındayken bütün ailesiyle birlikte Ağrı’nın Tutak ilçesine dedesinden kalma yerlere tekrar sahip olmak ve oraları işletmek maksadıyla göç ettiler.

Ailesi ve eğitimi

Babası, aileyi geçindirmek üzere köylerde imâmlık yapmaya başladı. Kıt kanâat geçinen babasının tek arzusu, oğlunun Basra ve Kûfe’deki din alimleri gibi, çok kuvvetli bir din eğitimi alarak eşi benzeri görülmemiş bir din âlimi olmasıydı. Bu amaca yönelik olarak babası oğlunu yatılı din okullarına, Kur'an kurslarına ve birçok ünlü hocanın yanına eğitim alması için gönderdi. Bu hocalardan dinî eğitim alabilmek için Ağrı'dan Muş'a, Adana'ya ve oradan da Türkiye'nin birçok şehrine, kasabasına ve köyüne gitti. Biri hariç bütün hocalarından bedava ders gördü. İşte bu hocadan ders alabilmek amacıyla kendisinden istenilen, o zamanın parasıyla TL'yi ödeyebilmek için hem esans satmaya, hem de hocalık yapmaya başladı. Kendisine hocalık yapan bu kişi ise daha sonraları Ankara Elmadağ Müftülüğü'ne atandı.

Diyânet İşleri Başkanlığı’nın İlâhiyat Fakülteleri’nde sürdürdüğü Sünnî-Hanefî-Mâtûridîyye İ'tikadî mezhebi ana ilkelerine dayalı olarak Monoteistik dinler tarihi eğitimi almaya karar verdi. Askerlik çağına ulaşana kadar Kürtçe, Çerkezce ve Arapça öğrendi.

Müftülük yılları

Müftülük sınavını kazandıktan sonra ilkokul diploması olmadığı için tayini yapılamadı. Bu yüzden İstanbul Mahmutpaşa İlkokulu'nu kısa sürede dışarıdan bitirdi. Sivas müftüsü iken de ortaokulu dışarıdan bitirdi.

İlk imâmlık deneyimlerini askere alınmadan önce Tarsus'a bağlı Baltalı köyünde yaptı. Askerliğinden sonra İstanbul'da bulunan İsmailağa ve Üçbaş medreselerinde hocalık yaptı. Daha sonra müftülük yapmaya başladı. İlk olarak Tekirdağ'da müftü yardımcısı olarak göreve başladı. Ardından Gemerek'te, Altındağ'da, Sivas'ta ve son olarak da Sinop'un Türkeli ilçesinde müftü olarak görevde bulundu. yılında başlayan müftülük görevi 'da son buldu.

Müftü iken İslâmiyeti, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem de diğer kaynaklardan yararlanarak daha detaylı bir şekilde birbiriyle karşılaştırarak kökenlerini aramaya yönelik çalışmalar yürüttü. Yürüttüğü bu yoğun çalışmaların yanında efsaneleri ve hikâyeleri de okudu. Sürdürdüğü bu yoğun çalışmalar esnasında okuduğu efsane ve hikâyeleri kutsal metinlerdekiler ile kıyaslayan Dursun'nun dinî inancında büyük sarsıntılar meydana geldi. Neticede, dinî inancında tezâhür eden bu dilemmanın etkisi altında kalarak müftülük görevinden istifâ etti.

Prodüktörlük ve yazarlık yılları

Bir arkadaşının önerisiyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda ambar memurluğu, malzeme memurluğu, koruma memurluğu ve evrak memurluğu gibi görevlerde çalıştı. Ardından prodüktör sınavlarına girdi ve başarılı oldu. Bundan sonra TRT Kültür Müdürlüğü'nde dinî yayınların hazırlanmasında prodüktör olarak çalıştı ve birçok yapıma imzasını attı. Bunlardan en çok yankı uyandıranlar ise şunlardır: Tarihte Türkler, Başlangıcından Bu Yana İnsanlık ve Akşama Doğru. Araştırmasını kendisinin yaptığı ama bir türlü yapımına izin verilmeyen Birinci Büyük Millet Meclisi Öncesi ve Sonrası adlı bir projesi vardı. TRT'deki 16 yıllık görevinden yılında emekliye ayrıldı.

yılında Doğu Perinçek'le tanıştı ve onun yardımıyla 'e Doğru adlı dergide Din Bilgisi adında bir sayfada yazmaya başladı. Daha sonra Saçak, Teori ve Yüzyıl gibi dergilerde de yazdı. Bunun yanı sıra birçok kitabı yayına hazırladı. İbn Haldun'un Mukaddime adlı eserini Türkçeye çevirdi. Hazırlamakta olduğu kapsamlı Kur'an Ansiklopedisi'nin ancak ilk 8 cildini tamamlayabildi.

Ölümü

Turan Dursun, 4 Eylül tarihinde İstanbul'da evinden işine giderken uğradığı bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Dört yıl sonra, İslami Hareket Örgütü'ne yönelik operasyonda cinayetin çözüldüğü açıklandı. Örgüt üyesi Arif kod adlı Tamer Aslan, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde verdiği ifadede Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlattı:

“ Mesut (kod adlı İrfan Çağrıcı), yazarlık yapan ve yazdığı yazılarda Hz. Peygamber efendimizle kutsal Kur'an-ı Kerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benimle kod adı Kemal olan kişiyle önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak, bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benimle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşümüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık. „

Bu cinayetle ilgili yakalanan İslamî Hareket Örgütü üyelerinden İrfan Çağrıcı, müebbet hapisle cezalandırılmış olup halen tutukludur. Turan Dursun cinayetinin tetikçisi olan Muzaffer Dalmaz ise halen yurt dışında firardadır.

Turan Dursun anısına her yıl Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülü verilmektedir.

Uzmanlık alanları

Fıkıhçı, İslam Hukukçusu

Kelamcı, İslam Kelamcısı

Hadis Bilimcisi

Doğu Bilimcisi

Din Etnoloğu

Eserleri

Kulleteyn

Turan Dursun'un çocukluk dönemlerine ilişkin otobiyografik romanıdır. Kitabın sonraki ciltlerinin, yazarın vurulduğu 4 Eylül 'da evinden sivil polisler tarafından alındığı öne sürülmüştür.

Kitap, yazarın 11 yaşına kadar aldığı din eğitimi dönemini anlatır. Pek çok baskısı yapılan kitap, çizgi roman olarak da yayımlanmıştır.

Diğer

Allah

Din Bu-1 (Tanrı ve Kur'an)

Din Bu-2 (Hz. Muhammed)

Din Bu-3 (İslamda Toplum ve Laiklik)

Din ve Cinsellik

Dua

Evren Bir Şaka mı?

Kur'an

Kur'an Ansiklopedisi (8 cilt)

Kutsal Kitapların Kaynakları (3 cilt)

Müslümanlık ve Nurculuk ()

Şeriat Böyle

Ünlülere Mektuplar

Çevirileri

İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eseri (2 cilt)

Hakkında yazılan kitaplar

Abit Dursun, Babam Turan Dursun

Abit Dursun, Turan Dursun ve Aydınlanma

Şule Perinçek, Turan Dursun Hayatını Anlatıyor

Turan Dursun Kitapları - Eserleri

  • Din Bu Tanrı ve Kur'an
  • Din Bu monash.pwed
  • Kulleteyn
  • Din ve Seks
  • Din Bu-3
  • Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor
  • Allah
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 1
  • Evren Bir Şaka mı?
  • Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III
  • Turan Dursun Hayatını Anlatıyor
  • Müslümanlık ve Nurculuk
  • Kur'an
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 2
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 3
  • Dua
  • İlhan Arsel'e Mektuplar
  • Şeriat Böyle
  • Başlangıcından Bu Yana İnsanlık
  • Ünlülere Mektuplar
  • Allah, Kur'an, Dua, İman
  • Kuran Ansiklopedisi
  • İbn Haldun'da Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü

Turan Dursun Alıntıları - Sözleri

  • Hangi müslüman ülkeye giderseniz gidiniz, göreceğiniz şey, insanların her alanda geri kalmışlığı, akılcılıktan ve özgürlük denen nimetlerden yoksunluğu, müptezel yaşama alışmışlığı olacaktır. (Şeriat Böyle)
  • Ebû Hureyre'den bir aktarılışa göre de Peygamber anlatırken arkadaşlarıyla arasında şu konuşma geçer: -Bir kul günah olan ya da akrabalık bağını koparmaya götürecek şeyi istemedikçe onun duası sürekli olarak kabul edilir. Elverir ki ivedilik göstermesin. (Dua)
  • Kur'an'da kimi ayetlerde, Muhammed'in ve Kur'an'ın "nâs"a, yoru­ma göre insanlığa gönderildiği bildirilirken, En'am Suresinin ve şura Suresinin 7. ayetlerine göre, yalnızca "Ümmü’l-Kura" yani Mekke ve çevresine gönderildiği bildiriliyor. Hiçbir tanrı inancında rastlanamaz ki, "Eksiksiz", "Bilgisi Sonsuz" diye nitelenen bir Tanrı, birini önce bir yere, dar bir çevreye Peygamber olarak göndersin, sonra da "şimdi seni tüm insanlığa Peygamber yaptım!" desin. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
  • İnanç karanlıktır ,aydınlık kesimdeyse "Bilgi" var. Bilginin ışığı önünde, karanlık pek monash.pw mum ışığı bile , kocaman bir odadaki karanlığı yırtıp yenebiliyor. (İlhan Arsel'e Mektuplar)
  • "Biz varolan bilimin bilginleriyiz" demiş Montaigne. (Evren Bir Şaka mı?)
  • Tek bir insan bile toplumun büyük bir ihtiyacına yanıt verdiği zaman, büyük bir ışık oluyor. (Turan Dursun Hayatını Anlatıyor)
  • Ölüm korkusu, en berbat korkulardan. Epikür de bu görüşte. Ama şu görüş de onun: "Kimileri, eski mitolojilerde olduğu gibi, sonsuza dek ta­lihsiz ve felaketli geçecek bir gelecekten korkarlar. Ya da hiç olmazsa, ölümün meydana getirdiği her çeşit duygudan yoksunluğu, insan için büyük bir acı gibi alırlar. Ve ruhun, bu hissizlik içinde bile acı du­yacağını sanırlar. Oysa bizim yaşadığımız, bulunduğumuz yerde ölüm yoktur. Ölümün bulunduğu yerde de biz yokuz." (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
  • Dürüstlük, açıklıktadır. (Şeriat Böyle)
  • İsteklerimin en başında da din-şeriat hastalarının iyileşmesinde ve yeni hastaların doğmasını önlemede biraz katkı sağlamak. (Şeriat Böyle)
  • En'am Suresi'nin ayetinde, "Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar" denir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
  • Din ve çıkar çevreleri, Kur'an üstüne bir "kuşku" kondurmak istemiyorlar. Ama bu kuşkuyu önlemeye güçleri yetmez. Bu kuşkuyu yok etmek için ellerinde "kanıt" yoktur. Her şeyden önce, "Kur'an'ın orijinalleri'ni göstermeleri gerekir. Bunu hiçbir yerde bulamazlar. Çünkü hiçbir yerde yoktur. Çünkü yakılıp yok edilmiştir. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
  • Montaigne de der ki: " İnsan, en az bildiği şeye en çok inanır. " (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
  • “‘Yer’, ‘gök’ ya da ‘gökler’ gibi ‘birden-bire’ yaratış, ‘yoktan var ediş’ de efsanelere ve dinsel inançlara özgü deyimlerdir. Bilime göreyse ‘hiçbir şey yoktan var olmaz’ ve birdenbire oluşup meydana gelmez. Her şeyin bir öncesi, bir geçmişi vardır. Ve her şey bir süreç içinde giderek ve değişerek olur. Yıldızlar, gezegenler, bu arada dünyamız ve dünyamızdaki yaratıklar da böyle oluşmuştur. Bir süreç içinde, gelişerek, değişerek…” (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
  • İncelemeleriyle ilgi çeken bir yazanmız: "Arkeolojik araştırmalar, dinsel tasarımların, ancak elli bin yıldan beri var olduklannı tanıtlamıştır. Demek ki, insan, yirmi milyon yıl, din düşüncesinden uzak yaşamıştır" (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
  • Ruh da, cisim de Allah’ın eseridir. (Din Bu monash.pwed)
  • Çok rahat düşünülebilir ki, İbrahim'in kendisi de aynı dinsel inançtaydı. Yani "yıldıza tapar"dı. Kur'an'da onun "hanif' diye nitelenmesi de bunu anlatır. Çünkü "hanif" sözcüğü, "Arami-Süryani" dilindeki "hanefo" ya da "hanifu" biçimindeki sözcüğün "Arapçalaşmış"ıdır ve "putatapar", "Sabiî=yıldızlara tapar" anlamlarına gelir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
  • Savaş sırasında "barış"a yönelen ve barış önerenlerle "barış antlaşması" yapılabilir. Bu antlaşma yürürlükte olduğu sürece, saldırı "caiz" olmaz. Saldırı, barışa ve antlaşmaya yanaşmayanlara karşı söz konusudur. İslam inanırları arasında da her zaman "barış" oluşturmak için gereken çaba harcanmalı. (Kuran Ansiklopedisi)
  • İslami ideolojinin gerçek sahipleri ideolojinin siyaset alanına yayılmasını işleyen dini çevreler de sorunu şiddet yoluyla çözmeye yöneldiler. Önce radyolarında, dergilerinde tehdit ettiler. Daha sonra öldürme eylemlerine başladılar. Bu kitabın yazarı öldürüldü. Öldürülünce din kurtuldu mu? (Allah)
  • Beş duyu ile bilinemeyen, duyulardan gizlenen ruhi varlıkların bütünüdür. Bu anlamda melek ve şeytanlar da CIN sözünün kapsamına girer. Her melek cindir ama, her cin melek değildir. (Evren Bir Şaka mı?)
  • -"Yüce Tanrı'mız ('Rabbunâ') her gece, gecenin sonunda üçte biri kaldığında birinci kat göğe iner ve şöyle der: -Kim bana dua eder? Duasını hemen kabul edeyim. Kim benden ister? Hemen istediğini vereyim. Kim benden bağışlanmasını diler. Hemen bağışlayayım." (Dua)

© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. monash.pw ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır