said paşa imamı hasan rıza efendi / Said Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi (Türkan Alvan) - Fiyat & Satın Al | D&R

Said Paşa Imamı Hasan Rıza Efendi

said paşa imamı hasan rıza efendi

XIX. asırda Osmanlı İmparatorluğunun çöküş sürecine şahitlik etmiş bir Üsküdarlı olan Şeyh Seyyid Hasan Rıza Efendi; hafız, imam, müderris, hattat, şair, hanende ve mevlidhan olarak çok yönlü bir şahsiyettir. Said Paşa İmamı olarak hanedana hizmet eden buzat -ı kamil; Osmanlı tarihinin en usta mevlidhanı olarak yakaladığı şöhrete rağmen, yaklaşık seksen yıllık ömrünü mütevazı bir derviş olarak geçirmiştir. Aslen Manisalı olan Şeyh Seyyid Hasan Rıza Efendi, müntesibi olduğu Rufaiyye-Marıfiyye tarikatında şeyhlik mertebesine erişse de hiçbir zaman tekke şeyhliği yapmadı. Ancak İstanbul'da "Meczub-ı İlahi" olarak tanındı.

Mehmed Akif Ersoy, Safahat'ındaki Said Paşa İmamı şiirinde; tarihe karşı vefasızlığımızı ve kayıtsızlığımızı göz önüne serercesine ondan bahsetmeseydi; bu kıymetli şahıs; tarihin tozlu yapraklarında kaybolup funduszeue.info kitapta, Said Paşa İmamı Şeyh Seyyid Hasan Rıza Efendi'nin Divançe'si ile Nasihatnamesi'nden hareketle kendi dilinden onun sanatkar, müderris ve mutasavvıf yönü incelenmiştir. Ayrıca şiirlerinden 20'den fazlası günümüz bestekarları tarafından bestelenmiş ve Dini Musıki repertuvarına kazandırılmıştır.

Hasan Rız&#; Efendi Said Paşa İmamı

Manisa'da doğdu. Eğridirli Hoca Abdullah Efendi'nin oğludur. Öğrenimini Manisa'da tamamladı. Rifâî şeyhlerinden Antakyalı Hazevîzâde Ahmed Vehbî Efendi'den icâzetnâme aldıktan sonra İstanbul'a giderek Üsküdar'ın Toygartepe semtine yerleşti. Güzel sesi ve mûsiki bilgisiyle kısa zamanda tanındı. Uzun yıllar Damad Mehmed Said Paşa'nın (ö. ) imamlığını yaptı. Ondan gördüğü ilgi ve himayeden dolayı Said Paşa İmamı lakabıyla anılır. Sultan Abdülaziz zamanında hünkâr imamlığına tayin edildiyse de bu vazifesini devam ettiremedi. 19 Şevval (8 Haziran ) tarihinde seksen beş yaşlarında vefat etti. Toptaşı caddesindeki Sandıkçı Şeyh Edhem Efendi Rifâî Dergâhı hazîresine defnedildi.

Devrinin en önemli icracıları arasında yer alan, aynı zamanda şair ve hattat olan Hasan Rızâ Efendi özellikle mevlidhanlığı ile ün yapmıştır. İstanbul'a geldiğinde mûsiki sahasında ileri bir seviyede olmasına rağmen Hamâmîzâde İsmâil Dede Efendi'nin seçkin talebelerinden Mutafzâde Ahmed Efendi'den de faydalanmış, ondan pek çok ilâhi, durak, mersiye ile birlikte bilhassa mevlid meşketmiş, ayrıca klasik formlar çerçevesinde birçok fasıl geçmiştir.

Hasan Rızâ Efendi parlak ve tiz bir sese sahipti. Onun en önemli özelliği, içinden geldiği şekilde ve kendi arzu ettiği zaman okumasıdır. Sultan Abdülaziz'in hünkâr imamı iken Dolmabahçe Camii'ndeki ilk cuma selâmlığında kendisine hutbenin hicaz makamında okunmasının irade buyurulduğu söylenince, "İrade ile hutbe okunmaz, ne zuhur ederse o okunur" diyerek camiyi terketmiş, hükümdar da onun bu hususiyetini öğrenince bir miktar atıyye göndererek kendisini bu vazifeden affetmişti. Fakir ve kimsesizlerin taleplerini reddetmemesiyle de tanınan Hasan Rızâ Efendi bu kişilerin isteklerini derhal yerine getirirdi. Mehmed Âkif Ersoy onun bu özelliğini "Said Paşa İmamı" adlı şiiriyle ebedîleştirmiştir (Safahat, s. ).

Son derece mütevazi olan Hasan Rızâ Efendi, çoğunlukla Sandıkçı Şeyh Edhem Efendi Rifâî Dergâhı'na devam eder, burada bulunduğu zaman da şeyh odasında oturmayıp kahve ocağının bir kenarına ilişirdi. Yanında yumak yumak yün bulundurur, her gittiği yerde çorap, takke gibi şeyler örerdi. Kendisine bir defasında bütün vaktini örgü örmekle geçirdiği hatırlatılarak, "Gözlerinize yazık değil mi?" denildiğinde, "Nazarımı mâsivâdan koruyorum" cevabını verdiği nakledilir.

Hasan Rızâ Efendi'nin mevlid okuyuşunda fevkalâde bir tavır sahibi olduğu belirtilir. Okuduğu güftede sözlerin anlaşılmasını temin için kelimelerin arasını kesmeden okumaya özen gösterir, nağmeleri mısra sonlarında yapardı. Zekâi Dede'nin, Hasan Rızâ Efendi'nin bir mevlidini dinledikten sonra oradan ayrılırken oğlu Ahmed'e (Irsoy), "Hâfız! İşte asıl mevlid böyle okunur" dediği onun bu özelliğini aksettiren rivayetler arasındadır. Doksanüç Harbi esnasında Mevkib-i Hümâyun Alayı teşekkül ettiği sıralarda Sultantepe'de okuduğu mevlidin Beşiktaş'tan dinlendiği söylenir. Devrinin en güzel Kur'an okuyanları arasında anılan Hasan Rızâ Efendi ayrıca okuduğu gazel, şarkı, ilâhi ve mersiyelerle de mûsiki çevrelerinin aranılan icracılarındandı. Yetiştirdiği mevlidhanlar içinde Hacı Hakkı Efendi ve Bedevî şeyhi Ali Baba en tanınmışlarıdır. Hâfız Kemal de onun tavrında mevlid okurdu. Hasan Rızâ Efendi'nin Seyyid Rızâ mahlası ile yazdığı ilâhilerini topladığı divançesi Dîvân-ı Rızâ adıyla basılmıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Said Paşa İmamı: Hasan Rıza Efendi

İslam medeniyetinin merkezi olan mescid ve camiiler şehirlerin kurulması ve toplumsal dinamiklerin gelişmesi açısından temel görevi görmektedir. Peygamber Efendimiz döneminde bugüne dek mescidler merkez olma hususiyetini sürdürmektedir.

Osmanlı coğrafyasında da mahalleler mescidler etrafında oluşturulmuştur. Bu mescidlerin etrafında inşa edilen han, hamam ve pazar yerleriyle mahalle adeta canlandırmış, bir mahallenin merkezinde yer alan mescid/cami bazen o mahallenin adı olmuştur.

Tanzimat dönemine gelinceye kadar Osmanlı şehir yapılanmasında mahalle ve köylerdeki imamlar, dinî görevleri dışında hem devleti temsil etmiş hem de mahallenin önde gelen yetkilisi ve sorumlusu kabul edilmiştir.

Osmanlı döneminde imamlık hizmetine bütün kesimlerde ve kurumlarda yer verilmiştir. Saraylarda, konaklarda bile resmî veya özel imamlar görevlendirilmiş, daimi elçiliklerin nezdinde, diğer dış temsilciliklerde ve yurt dışında açılan sergilerde de aynı teamüle riayet edilmiştir.

Hasan Rıza Efendi


Konaklarda görevlendirilen isimlerden biri olan Said Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi'dir. Döneminin en önemli icracıları arasında yer alan ve Manisa doğumlu olan Hasan Rızâ Efendi, Eğridirli Hoca Abdullah Efendi'nin oğludur. Özellikle mevlidhanlığı ile ün yapan Hasan Rıza, Rifâî şeyhlerinden Antakyalı Ahmed Vehbî Efendi'den icazetname aldıktan sonra İstanbul'a giderek Üsküdar'ın Toygartepe semtine yerleşmiş, güzel sesi ve mûsiki bilgisiyle kısa zamanda tanınmıştır.

İstanbul'a geldiğinde mûsiki sahasında ileri bir seviyede olmasına rağmen Hamâmîzâde İsmail Dede Efendi'nin seçkin talebelerinden Mutafzâde Ahmed Efendi'den de faydalanmış, ondan pek çok ilâhi, durak, mersiye ile birlikte bilhassa mevlid meşketmiş, ayrıca klasik formlar çerçevesinde birçok fasıl geçmiştir.

Osmanlı döneminde Ramazanlarda, İstanbul'un bugünkü gibi ulaşım imkanları sağlanamadığı için birçok boğaz köyüne sadece sandalla gidilebiliyordu. Buralarda özellikle teravih için camiye gitmek zor olduğu için hem yalı ahalisi hem de komşuların istifade etmesi ve çocukların dini eğitim alabilmesi için Ramazan'a mahsus yalı imamları belirleniyordu. Yalının imamı olan isim bütün Ramazan'ı orada geçiriyorlar, teravih kıldırıyorlar, hem de dini eğitim sağlıyordu. Hasan Rıza Efendi'de senelerce Damat Said Paşa'nın yalısında Ramazan imamlığı yapmış ve böylece Said Paşa İmamı olarak tanınmıştır.

Sultana “hayır" diyen imam

Parlak ve tiz bir sese sahip olduğu rivayet edilen Hasan Rıza Efendi'nin en önemli özelliği, içinden geldiği şekilde ve kendi arzu ettiği zaman okumasıdır.

Sultan Abdülaziz'in hünkâr İmamı iken Dolmabahçe Camii'ndeki ilk cuma selâmlığında kendisine hutbenin hicaz makamında okunmasının irade buyurulduğu söylenince. “İrade ile hutbe okunmaz, ne zuhur ederse o okunur" diyerek camiyi terketmiş, hükümdar da onun bu hususiyetini öğrenince bir miktar atıyye göndererek kendisini bu vazifeden affetmişti. Fakir ve kimsesizlerin taleplerini reddetmemesiyle de tanınan Hasan Rızâ Efendi bu kişilerin isteklerini derhal yerine getirirdi.

Saraydaki mevlid cemiyetine davetli olduğu birgün yaşanan hâdiseyi Mehmet Âkif Ersoy, Safahat'ında "Said Paşa İmamı" başlığı altında uzun uzun nazmetmişdir.

"SAİD PAŞA İMÂMI"

Coşar âvizeler artık, köpürür kandiller;
Bu ışık çağlayanından bütün âfâk inler!

Yalının cebhesi, Ülker gibi, baştan başa nûr;
Nîm açık pencereler, reng ü ziyâdan mahmûr.

Al, yeşil, mâvi fenerlerle donanmış kıyılar;
Serv-i sîmînler atılmış suya, titrer par par.

Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,
Süzülür sâhile, şâhin gibi, yüzlerce kürek.

Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;
Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.

Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, İran halısı:
Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan yalısı!

Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:
Fes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,

Taylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,
Mâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni

Ama birçokları davetli değilmiş, kime ne?
Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,
Medd ü cezrin ebedî sâhası: Boy boy siniler,

Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,
Tablalar, ay dede çıkmış gibi, başlar devre!

Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman;
Çözülür büsbütün âvâre sinirler o zaman.

Kafalar tütsüyü aldıkça döner, mest-i hayât;
İki el bir baş için, kim kime artık? Heyhât!

Orta katlar, sofalar, belli ki dâvetlilere:
Sofralar tahtanın üstünde değil bir kerre;

Bir de, oldukça merâsimle mükellef huzzâr;
Sonra, kalkıp oturanlar bütün ashâb-ı vakâr.

Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;
Yazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir.

Doğrulur Kıble'ye herkes, kılınır şimdi namaz;
Derken âmin çekilip arz edilir Hakk'a niyaz.

- Başlayın mevlide!
- Lâkin, hani? Mevlidhan yok!

- Sordurun!
- Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!

-Üsküdar'dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?

Bâri söz verme

- Adam sen de, bırak meczûbu!

- Bence aynıyle kerâmet delinin gelmediği:

Şu ilâhicilerin hepsi okur ondan iyi
- Bilemem.

- Dinlediniz şimdi
- Evet, çok yüksek

Ama hazretle kıyâs etmeye gelmez.

- Ne demek?
- O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.

- Pek uçurdun, a beyim!
- Yok, ben uçurmam, o uçar.

Sâde bir gelse Fakat gelmedi, bilmem ki neden?

- Beklemek nâfile, hâlâ ne gelen var, ne giden!
- Harem ağsında haber

- Anlayabilsek, ne diyor?
- Okuyun, beklemeyin emrini tebliğ ediyor.

Gâlibâ Vâlide Sultan gazab etmiş hocaya
Gazab ettiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.

Bir saray halkını -sultanla berâber- hiçe say;
Bunca dâvetliyi, dâvetsizi beklet bir alay;

“Oyun ettim size; hey sersem adamlar!" diye, gül!
Çekilir nağme değil Neymiş, anaçmış bülbül!

- Kim bilir, özrü mü var?
Dinleyemem varsa bile!

Başlanır Mevlid'e mu'tâd olan âdâbıyle;
Önce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes.

O, güzel, sonra, müessir, sekiz on parlak ses,

Kimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak;
Kimi yerlerde cemâatle beraber coşarak,

Kalan üç bahri terennümle, çekerken âmîn!
Ta uzaklarda çakar zulmet içinden bir enîn.

Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;
Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.

O enîn karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,
Sûr-i mahşer gibi sesler çıkarır, şimdi, Boğaz!

Tutuşur, cebhe-i Sînâ'ya döner, sîne-i cev:
Sanki yüzlerce yanık ney savurur, yer yer, alev!

Kayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:
Lâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar!

Âh o kudsî nefes eşbâha ederken sereyan,

-Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyan
Dem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,

Boğaz'ın her tarafından bir İlâhî inşâd:
Sultân-ı Rusül, Şâh-ı Mümecced'sin, efendim!

Biçârelere devlet-i sermedsin, efendim!
Menşûr-i “Le amrük"le müeyyedsin efendim!

Dîvân-ı İlâhî'de ser-âmedsin, efendim!
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin efendim!
Hak'dan bize Sultân-ı Müebbed'sin, efendim!

Kesilir, gitgide, tedrîc ile sesler artık,
Aktarır sâhile mevlidciyi bir köhne kayık.

Koşarak, doğruca mâbeyne alır karşı çıkan;
“Nerde kaldın, hoca?" der Vâlide Sultan o zaman,

Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola!"
- Henüz akşamdı ki, gelsem diye, düştüm de yola,

Yürüdüm haylice Derken -hele sen kısmete bak!

Öteden karşıma bir yaşlıca hâtun çıkarak,
“Azıcık dursana, oğlum!" dedi. Durdum, nâçar.
- Göğsün îmanlıya benzer, sana bir hizmet var,

Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm:
Bir perîşan anayım, dağ gibi evlâd gömdüm!

Kızımın cânı için, bâri bu kırkıncı gece,
Şöyle bir mevlid okutsam, diyorum, kendimce.

Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim
Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.

Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletme, günah!
Sen benim yavrumu şâd et ki, rızâen li'llâh,

İki dünyâda azîz eylesin Allah da seni.
Hâtunun sözleri dîvâneye döndürdü beni;

Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân;
“Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan!"

Size yüzlerce adam mevlid okur benden iyi,
Ama bîçâre kızın, bağrı yanık, anneciği,

Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek,
Eli yüzlerce heyûlâya değip boş dönecek!

Fukarânın seneler, belki, siler göz yaşını;
Hangi taş pekse, hemen vurmaya baksın başını,

Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse!
Çâresizdim sizi bekletmede, beklettimse.

- Hoca! der Vâlide Sultan, beni ağlatma, yeter!
Yeniden mevlid okursun bize, dâvâ da biter.

Mehmet Âkif Ersoy (Hilvan, 15 Haziran /)

Asıl mevlid böyle okunur

Hasan Rızâ Efendi'nin mevlid okuyuşunda fevkalâde bir tavır sahibi olduğu rivayet edilir. Okuduğu güftede sözlerin anlaşılmasını temin için kelimelerin arasını kesmeden okumaya özen gösteren Hazan Rıza Efendi, nağmeleri mısra sonlarında yapardı. Zekâi Dede'nin, Hasan Rızâ Efendi'nin bir mevlidini dinledikten sonra oradan ayrılırken oğlu Ahmed'e (Irsoy), "Hafız! İşte asıl mevlid böyle okunur" dediği onun bu özelliğini aksettiren rivayetler arasındadır. Hasan Rızâ Efendi'nin Seyyid Rızâ mahlası ile yazdığı ilâhilerini topladığı 22 sayfalık divançesi, “Dîvân-ı Rızâ" adıyla basılmıştır.

Sultan Abdülaziz zamanında hünkâr imamlığına tayin edildiyse de bu vazifesini devam ettirememiş, 19 Şevval (8 Haziran ) tarihinde seksen beş yaşlarında vefat etmiştir.

Kabri, Toptaşı caddesindeki Sandıkçı Şeyh Edhem Efendi Rifâî Dergâhı hazîresinde bulunmaktadır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası