kadının memesinden kan gelmesi / Memeden Kan Gelmesi Nedenleri ve Tedavisi

Kadının Memesinden Kan Gelmesi

kadının memesinden kan gelmesi

Meme başından akıntı gelmesi normal midir? - Op. Dr. Mustafa Şener

Meme başı akıntıları gene kişinin yani hastamızın yaşıyla da ilgili olarak değerlendirilmelidir. Genç bir hanım emzirmiş veya emzirmeyi yeni bırakmış bir kişiyse haliyle zaman zaman akıntılar olacaktır. Ama daha ileri yaşta emzirmeyi de daha önce bırakmış bir hasta da meme başında akıntı oluyorsa bunu biraz önemsemesi lazım. Ama çok önemli bir husus birçok bayanın meme başından akıntı gelebilir eğer sıkarsanız. Sıkmakla gelen akıntının çok anlamı yoktur. Kendiliğinden sıkmadan gelen bir akıntı varsa ve iç çamaşırını kirletiyorsa bu biraz daha önemlidir. Bide akıntının rengi de önemlidir. Genelde grimsi, sarımtırak rengi bazen beyaza kaçan akıntılar olmaktadır. Bunlar çok anlamlı değil ama koyu renkli kahve rengi, kanlı akıntılar önemsenecek akıntılar bunun gerisinde o an da kanser değilse bile sonradan kansere yol açabilecek süt kanallar içinde oluşabilen birtakım olayların göstergesi olarak algılarız bunun üzerinde biraz durup ileri tetkikler yapmak lazım. Ultrasondan başlayıp akıntı yapan kanalın ucundan özel iğne şeklinde endoskoplarla girip kanal içine gözlemlemeye kadar varan ileri tetkikler yapmak gerekebilir.

İlginizi Çekebilecek Videolar

MEME HASTALIKLARI: Memeler hem anneliği hem de cinselliği simgelediği için kadınlar için çok önemlidir. Bu nedenle toplumda meme hastalıkları ile ilgili bilinç düzeyini arttırıcı çalışmalar yapılması çok önemlidir. Meme hastalıkları  multidisipliner bir ekip anlayışı içinde değerlendirilmeli ve doğru tanı ve tedavi uygulanmalıdır.

KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ: 20 yaşından sonra her ay düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapılması meme kanseri için etkili bir tanı yöntemidir. Her kadın kendi kendini ayda bir kez muayene etmelidir. Bu muayenenin özellikle adetin 5-7. günlerinden sonra yapılması daha doğru sonuç verir. Hasta hem yatarak hem de ayna karşısında kendi kendini muayene etmeli, herhangi bir farklılık saptarsa mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurmalıdır.

MEME AĞRISI (MASTODİNİ-MASTALJİ): Kadınlarda en sık görülen meme şikayetidir. Özellikle adetin başlamasına 10 gün kala başlayan, adetin başladığı güne kadar giderek artan ve adetin başlamasıyla azalan ağrı şeklindedir. Ağrıya  şişkinlik ve dolgunluk da eşlik edebilir. Adet döneminden bağımsız olan ağrılar genellikle göğüs duvarı veya boyun kaslarından kaynaklanan yansıyan ağrılara bağlıdır. Aşırı kafein kullanımı, sigara, psikolojik nedenler, bazı psikiyatrik ilaçlar, hormon ilaçları ve daha önce geçirilmiş meme cerrahisi de ağrıya neden olabilir. Meme ağrıları stress ile tetiklenir.  Meme kanserinde nadiren ağrı görülür. Meme kanserli hastaların %5’inde ağrı varken, ağrı nedeni ile başvuran hastaların %3’ünde meme kanseri görülmektedir.

MEME BAŞI AKINTISI: Meme başı akıntısının değerlendirilmesinde her iki memeden veya tek memeden olup olmaması, kanlı akıntı olup olmaması, kendiliğinden veya memeyi sıkmakla akıntı olup olmaması  önem taşır. Meme başı akıntısı olan her hasta mutlaka genel cerrahi uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Kendiliğinden olan,  tek bir memeden veya tek bir meme kanalından olan kanlı meme başı akıntısı önemlidir ve meme  muayenesi sonrası mutlaka ileri tetkiklerle ( mammografi, meme ultrasonu ve gerekirse duktografi( meme kanalının görüntülenmesi) ) incelenmelidir.

Memeyi sıkmakla veya masaj sonrası şeffaf renkli, süt gibi beyaz ya da açık sarı renkli meme başı akıntısı olması normaldir. Kistik meme hastalıklarında da koyu yeşil renkli akıntı olabilir.

 

MEMENİN İYİ HUYLU KİTLELERİ

1. FİBROADENOM: Memenin en sık görülen iyi huylu tümörleridir. Genç kadınlarda 20-40 yaş arasında görülür. Tüm toplumda görülme oranı %10’dur. Fibroadenomlar meme kanserine dönüşmezler.  Ancak bazen tanı sırasında kanser ile karıştırlabilirler. Bu nedenle fibroadenom tanısı konulduktan sonra takip ve kontrollerin belirli aralıklarla yapılması gereklidir.

2. FİBROKİSTİK HASTALIK:  Meme dokusu içerisinde yer alan içi sıvı dolu keseciklerdir. Süt kanallarından gelişirler. Kadınların yaklaşık %60’ında görülür. Nedeni belli değildir. Ancak üreme hormonlarının (özellikle östrojenin) etkisi olduğu düşünülmektedir.  Memelerde ağrı, ele gelen kitle, meme başından sıklamkal gelen kahverengi akıntı ve özellikle adet öncesi dönemlerde artan memelerde şişlik ve hasssasiyet gibi şikayetlere neden olabilir. Genellikle milimetrik boyutlerdadır ve ince bir keseleri vardır. Nadiren makrokistler görülebilir.

Genellikle basit kistler kansere dönüşmezler. Basit ve mikrokistler takip edilir. Bazen makrokistler ağrıya neden olabilirler. Bu durumda kist içeriğini enjektör ile boşaltmak gerekebilir.Kalın duvarlı veya komplike kistlerde kanser riski olabileceği için iğne ile biopsi gerekir.

3. YAĞ NEKROZU: Daha önce yapılmış meme cerrahisi veya geçirilmiş travmaya bağlı olarak gelişen sıklıkla ağrılşı olan kitleler şeklinde görülür. Meme derisinde veya ciltte çekintiye neden olursa meme kanseri ile karışabilir. Meem kanserinden ayırı tanısı için biyopsi yapılmalıdır.

4. FİLLOİDES TÜMÖRÜ: Memenin nadir görülen tümörleridir. Meme kitlelerinin %1’den azını oluşturur.  35-55 yaşları arasında sıktır.  Genellikle sert ve hareketli kitleler olarak ele gelirler.

Fibroadenomlara benzerler. Ancak fibroadenomlardan farklı olarak %25 oranında kötü huylu tiplerine rastlanabilir. Muayene ve radyolojik olarak fibroadenomlardan ayırt edilmesi mümkün olmayabilir. Kitlenin cerrahi olarak çıkarılması ve patolojik incelemesi ile ayırıcı tanı sağlanır.

 

MEME KANSERİ: Meme kanseri kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Hayat boyu her 8 kadından birinin kansere yakalanma riski vardır.

Meme kanseri, meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanserlerdir.

Meme Kanserinde Riski Arttıran Nedenler:

1. Cinsiyet: Erkeklerde de meme kanseri görülmekle birlikte, kadınlarda meme kanseri riski 100 misli daha fazladır.

2. Yaşlanma: 50 yaşından sonra meme kanseri sıklığı artar.

3. Genetik Faktörler ve Aile Hikayesi: 1. derece yakınlarında ( anne, baba, kardeş, çocuk) meme kanseri olanlarda risk yüksektir. Meme kanserinin 1/3’ü genetik geçiş gösterir.

4. Kişisel Kanser Hikayesi: Rahim, yumurtalık, tiroid kanseri geçirmiş kişilerde meme kanserine yakalanma riski yüksektir. Daha önce meme kanserine yakalanmış kişilerde diğer memede kanser gelişme riski yüksektir.

5. Hormonlar: Erken adet görme veya geç menapoza girme ( 55 yaşından sonra) durumunda uzun süre östrojen hormonuna maruz kalındığından dolayı meme kanseri riski artar. Uzun süre östrojen, progesteron hormonu içeren ilaçlar kullanmak da meme kanseri riskini arttırır. Geç yaşta doğum yapmak, ezirme süresinin kısa olması, çocuk doğurmamak da riski arttıran faktörlerdendir.

6. Diğer Faktörler: Alkol, sigara, aşırı kilo alma( yağ dokusu arttıkça östrojen salgısı artar) göğüs bölgesinin radyasyona maruz kalması riski arttıran diğer faktörlerdir.  Uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Bunun nedeni bilinmemektedir. Benzer şekilde bu kadınlarda kalın bağırsak kanseri riski de yüksek saptanmıştır. Menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olan kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Menopoz sonrası dönemde aşırı kilo (özellikle yağ dokusunun fazla olması) fazla miktarda östrojen hormonu yapımına neden olmaktadır.

Meme Kanseri Önlenebilir mi?

Meme kanseri erken yakaşandığında tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak henüz meme kanserini önleyecek bir ilaç, tedavi şekli veya yaşam tarzı bilinmemektedir. Ancak değiştiri,lebilir risk faktörleri ortadan kaldırıldığında meme kanseri riski azaltılabilir. Obesitenin engellenmesi, emzirme süresinin uzatılması, yaşam modelinin değiştirilmesi, fiziksel aktivitenin arttırılması , hormon kullanımının kısıtlanması gibi durumlar sağlanırsa risk azaltılabilir. Ayrıca genetik yatkınlığın belirlenmesi ( BRCA 1 ve 2 genleri) ile yüksek riskli hastalarda önleyici cerrahi uygulanabilir.

Meme Kanserinin Belirtileri: Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi memede sert bir kitlenin ele gelmesidir. Hastaların çok azında ağrı da olabilir.  Daha nadir olarak memede çekinti, meme derisinde kalınlaşma,  meme başında hassaslaşma ya da içe çökmegibi belirtiler görülebilir. Çok nadiren bazı hastalarda kanlı meme başı akıntısı da görülebilir.

Meme Kanserinde Tanı: Erken evre meme kanserinde herhangi bir belirti olmayabilir. Erken teşhiste en önemli faktör kişinin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Bu nedenle, meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamanız çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttırır.

Erken tanı için üç temel yöntem uygulanabilir:

1. Evde kendi kendine yapılan meme muayenesi: 20 yaşından sonra tüm kadınların kendi kendilerini meme muayenesi yapması önerilmektedir.

2. Doktor tarafından yapılan meme muayenesi: Herhangi bir şikayetiniz olmasa bile 20 yaşından sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir kez meme muayenesi olmalısınız.

3. Mamografi (meme röntgen filmi) ve Meme Ultrasonografisi

Bu şekilde düzenli olarak takip edilen kadınlarda kanserin çok erken dönemlerde yakalanabildiği ve meme kanserine bağlı ölümlerde %30 oranında azalma sağlandığı saptanmıştır.

 

Tedavi:

Meme kanseri tedavisi bir ekip işidir ve bu ekip içinde  meme cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğunun yer aldığı bir ekip tarafından yapılmalıdır.  Meme kanserinin temel tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavide meme dokusunun tamamen çıkarıldığı mastektomi ameliyatı veya kanserli dokunun bir miktar sağlam meme dokusu ile beraber çıkarıldığı meme koruyucu cerrahiler uygulanmaktadır. Meme koruyucu cerrahi yapılan hastalarda hastalığın tekrar oluşmasını önlemek için kalan meme dokusuna radyoterapi uygulaması mutlaka gereklidir.  Yapılan çalışmalar sonucunda meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalar ile  mastektomi uygulanan hastalarda hastalığın tekrarlaması ve sağkalım oranlarının benzer olduğu bulunmuştur.  Cerrahi tedavi öncesi ve cerrahi sırasında (sentinal (bekçi)  lenf nodu incelenmesi) koltuk altı lenf bezlerinin durumu değerlendirilerek cerrahi tedaviye koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması da eklenmelidir. Cerrahi tedavi bittikten sonra gerekli olan hastalara kemoterapi,  hormonoterapi ve radyoterapi uygulanmaktadır.  Tedavi stratejisinin belirlenmesinde  tümörün büyüklüğü, koltuk altı lenf bezlerine yayılım olup olmaması, tümörün hormon bağımlılık durumu, Her2 (c-erb-B2) adı verilen kanser geninin varlığı gibi faktörler önemlidir. Tümörün büyük olduğu durumlarda tedaviye önce kemoterapi ile başlanıp tümörün küçültülüp cerrahiye uygun hale getirilmesi gerekebilir. Bu tedavilere doktorunuz karar verip sizi yönlendirecektir.

 

MAMOGRAFİ VE MEME ULTRASONOGRAFİSİ

Mamografi: Memenin rontgen ışınları ile görüntülenmesidir. Meme dokusu iki yönden (alt-üst ve sağ-sol olmak üzere) sıkıştırılarak rontgen filmleri elde edilir. Mamografi hem herhangi bir şikayeti olmayan hastalarda tarama amaçlı olarak hem de meme ile ilgili şikayetleri olan hastalarda tanı konulması için kullanılmaktadır. Mamografi ele gelen kitlelerde kitlenin özelliklerinin belirlenmesi ya da ele gelen kitlesi olmayan hastalarda küçük kitlelerin veya meme kanseri açısından önemli bir bulgu olan kireçlenme alanlarının varlığının tespit edilmesi açısından önem taşır.   Mamografi erken meme kanseri teşhisinde çok önemli bir rol oynar. Mammografi meme dokusundaki değişiklikleri kadının kendisi ya da doktoru tarafından hissedilemeyecek haldeyken bile görüntüleyebilir. Mammografinin esas önemi budur.  50 yaşın üzerindeki kadınlarda bulunan meme kitlelerinin %90’ının hissedilebilir büyüklüğe ulaşması için en az 2 yıl geçmesi gerekmektedir. Bu dönemde  ele gelmeyen kitleler mammografi ile saptanabilmektedir. Bu nedenle mammografi hayat kurtarıcı bir görüntüleme yöntemidir. Meme kanseri erken teşhis edilirse büyük oranda (%80-90 arası) tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Meme Ultrasonografisi:  Ultarasonografi ses dalgalarının yansıması ile görüntü elde edilmesidir. Radyasyon içermediği için gebelerde de güvenle uygulanabilmektedir. Mamografiye yardımcı tanı yöntemi olarak ve 40 yaş altı kadınlarda meme dokusu yoğun olduğu için tarama ve tanı amaçlı olarak kullanılmaktadır.  Aynı zamanda ele gelmeyen ve mamografi-meme ultrasonu ile saptanan kitlelerde, biyopsi öncesinde kitlenin lokalizasyonun tel ile işaretlenmesinde kullanılmaktadır.


Bu yazıyı paylaşın

Eyvah Sütümde Kan Var Emzirebilir miyim?

Eyvah Sütümde Kan Var Emzirebilir miyim?

Bazen emzirme sonrası bebeğiniz kustuğunda veya pompa kullandığınız zaman sütünüzün içinde bir miktar kan görebilirisiniz. Kan meme ucundan mı yoksa içinden mi ya da bebeğin ağız veya midesinden mi geliyor diye endişe edebilirsiniz. Ayrıca bu kan bebeğime zarar verir mi diye düşünebilirsiniz. Aslında emzirmenin ilk günlerinde süte kan karışması sık karşılaşılan bir durumdur. Ama endişe etmenize gerek yoktur. Çünkü anne sütü içerisinde kan olması bebeğinize zarar vermez ve emzirmenize de engel değildir.

Normalde emzirmenin ilk günlerinde memedeki değişiklikler nedeniyle süte bir miktar kan geçişi olur. Bebeğiniz emdiği kanı kusmadıkça veya siz sütünüzü sağarken kanı görmediğiniz sürece kan genellikle fark edilmez. Ama kan miktarı çoksa o zaman süt kırmızı, pembe veya kahverengi gibi görünür. Eğer bebek çok kan yutarsa parlak kırmızı bir şekilde kanı kusabilir ya da kakasında kahverengi sindirilmiş kan parçaları bulunabilir.

Sütümde Kan Var Emzirebilir miyim?

Anne sütü içinde kan sıklıkla meme ucu çatlakları nedeniyle olur. Bunun dışında sütün artışı ile gelişen süt kanallarındaki gerginlik, emzirme sırasında negatif basınç nedeniyle meme içindeki kılcal damarların çatlaması da kanamaya neden olur. Bu tür kanamalar genellikle emzirmenin ilk haftalarında ortaya çıkar. Daha nadiren meme kanalında iyi huylu papillom veya memenin fibrokistik yapısı da kanamaya yol açabilir. Ayrıca ilk haftalar dışında emzirmenin ilerleyen dönemlerinde çok çok nadir de olsa sütte kan görülmesi annede var olabilecek meme kanseri ihtimalini düşündürebilir. Çok nadiren kanama olmadan annenin yediği gıdalar veya sağma sırasında oluşabilecek enfeksiyon bazen sütün rengini pembe renge dönüştürebilir.

Eğer anne sütünde kan meme ucu çatlaklarından kaynaklanıyorsa çatlakları bir an önce iyileştirip bebeğin emmesine devam edilmelidir. Bebeğin memeyi düzgün tutup tutmadığı ya da emzirme pozisyonları ile sıkıntı olup olmadığı mutlaka kontrol edilmeli, gerekirse bir emzirme danışmanından destek alınmalıdır.

Kan bebekte bulantı ve kusma yapmıyorsa emzirmeye devam edilmelidir. Çünkü kan bebekler için zararlı değildir. Zaten bütün bebekler doğum sırasında bir miktar anne kanını yutarak doğarlar. Eğer bebeğinizin yuttuğu kan çok fazla ise bunu kusarak çıkarıyor veya kakasında kahverengi renkte sindirilmiş şekilde çıkıyorsa mutlaka doktorunuza danışmanız iyi olur. Çünkü kanın anne mi yoksa bebekten mi geldiğinin araştırılması gerekir. 

Sonuç olarak aslında doğumdan sonraki ilk haftalarda anne sütü içerisinde az miktarda kan olması ve bebeğinizin bunu emmesi zararlı değildir. Ama ilk haftalar dışında emzirmenin ilerleyen dönemlerinde süte kan karışması durumunda mutlaka doktorunuza danışmanız uygun olur.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır