kureyşli hişam / Page 22 - Siyer 3. Ünite

Kureyşli Hişam

kureyşli hişam

BLOG

Peygamber efendimiz zamânında İslâmın en büyük düşmanı. Asıl adı Amr bin Hişâm olup, Ebû Hakem ve İbn-i Hanzala künyeleriyle bilinir. Mekke’nin ileri gelen kabîlelerinden olan Mahzûmoğullarındandır. Amr bin Hişâm’a, İslâm dînine ve sevgili Peygamberimize olan aşırı düşmanlığı sebebiyle, Peygamber efendimiz tarafından Ebû Cehl, yâni cehâletin babası, önderi lakabı verilmiştir.

Câhiliyye devrinde Kureyş’in ileri gelenlerinden olan Ebû Cehl; Peygamber efendimize peygamberlik emri bildirilip, insanları küfürden îmâna, cehâletten ilme, zulümden adâlete, kısaca kurtuluşa dâvet ettiği ilk yıllarda karşı çıkmış, O’na inanan ve tâbi olanlara mâni olmaya çalışmış, çeşitli işkence yollarına başvurmuştu.

Ebû Cehl, bir gün kâfirleri toplayıp, Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) kastederek; “Ben onun elinden, ancak O’nu öldürmekle kurtulurum. Eğer siz de bana yardımcı olursanız namaz kılarken, bir taş atıp öldüreceğim.” dedi. Kâfirler de yardım edeceklerine dâir söz verdiler. Sabahleyin Peygamber efendimiz namaz kılarken, Ebû Cehl eline bir taş alıp yürüdü. Yaklaştığında birden rengi değişti, titreyerek geri döndü. Kâfirler, Ebû Cehl’e şaşarak; “Niçin geri döndün?” diye sorunca; “O’nun yanına yaklaştığım zaman öyle hırçın bir deve ile karşılaştım ki, ömrümde öyle heybetli deve ne görmüş, ne de işitmiştim. Biraz daha yaklaşsaydım muhakkak beni öldürürdü!” dedi. Cebrâil aleyhiselâm bunu Peygamber efendimize haber vermiştir. Peygamberimiz; “Eğer daha yaklaşsaydı elbette onu yakalardı.” buyurmuşlardır.

Ebû Cehl yine bir gün kâfirleri toplayıp; “Muhammed sizin yanınızda namaz kılar mı?” dedi. Oradaki kâfirler de; “Evet!” dediler. Ebû Cehl; “Eğer ben O’nu o hâlde iken görürsem başını ayağımla ezeceğim!” dedi. Bir gün bu dediğini yapmaya giderken, daha yaklaşmadan eliyle yüzünü silerek geri döndü. Kureyş kâfirleri ona dönüp; “Ne oldu, niye döndün?” deyince, “O’nunla benim aramda bir ateş kuyusu meydana geldi. Zebânîler bana hücum ettiler. Geri döndüm!” dedi.

Akabe Bî’atından sonra Medîne’de Müslümanların çoğalması sebebiyle, Peygamber efendimiz, Mekke’de işkence ve zulüm gören Müslümanların, Medîne’ye hicret etmelerine izin verdi. Mekke’de Peygamber efendimiz, hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ali, fakirler, hastalar ve ihtiyârlar kalmışlardı. Peygamber efendimizin de Medîne’ye gidip Müslümanların başına geçeceği ihtimâline karşı müşriklerin ileri gelenleri Dâr-ün-Nedve’de toplandılar. Şeytan da, Necdli bir ihtiyâr kılığında bu toplantıya iştirâk etti. Kureyş’in reisi olan Ebû Cehl; “Her kabîleden kuvvetli bir kişi seçelim. Ellerinde kılıçları ile Muhammed’in üzerine saldırsınlar. Kılıç vurup kanını döksünler. Böylece mecbûren diyete râzı olurlar. Biz de diyetini verir, sıkıntıdan kurtuluruz.” dedi. Şeytan da, bu fikri beğendi ve harâretle teşvik ve tavsiye etti. Düşüncelerini tatbike Allahü teâlâ müsâade etmedi.

Hicretin ikinci yılında olan Bedr Harbinde, Afra Hâtunun iki oğlu Muaz ve Muavvez kardeşler Ebû Cehl’i savaş esnâsında yaraladılar ve yere yıktılar ve öldü zannedinceye kadar kılıç vurdular. Bedr Savaşı sonunda, bir ara Resûl-i ekrem efendimiz; “Acabâ Ebû Cehl ne yaptı, ne oldu, kim gidip bakar?” buyurarak ölüler arasında araştırılmasını emretti. Aradılar bulamadılar. Peygamber efendimiz; “Arayınız, onun hakkında sözüm var.” buyurdu. Bunun üzerine Abdullah bin Mes’ûd, Ebû Cehl-i aramaya gitti ve yaralı buldu. Boynuna ayağını basıp sakalından çekti ve; “Ey Allahü teâlânın düşmanı! Allahü teâlâ seni nihâyet hor ve hakîr etti mi?” dedi. Ebû Cehl; “Ne diye beni hor ve hakîr edecek! Ey koyun çobanı! Allah seni hakîr ve hor etsin. Sen çıkılması pek sarp bir yere çıkmışsın. Sen bana bugün zafer ve galebenin hangi tarafta olduğunu haber ver!” dedi. İbn-i Mes’ûd; “Zafer Allah ve Resûlünün tarafındadır.” dedi. Ebû Cehl’in miğferini kafasından çıkardı ve; “Seni öldüreceğim!” dedi. Ebû Cehl; “Sen kavminin ulusunu öldürenlerin ilki değilsin. Fakat doğrusu senin beni öldürmen bana çok ağır gelecek. Hiç olmazsa, boynumu göğsüme yakın kes de başım heybetli görünsün!” diyerek, küfrünün, gurûr ve kibrinin ne dereceye çıktığını gösterdi. İbn-i Mes’ûd, Ebû Cehl’in başını kendi kılıcıyla kesemeyince, Ebû Cehl’in kılıcıyla kesti, silâhını, zırhını, miğferini ve başını getirip Peygamber efendimizin önüne koydu. “Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Bu, Allahü teâlânın düşmanı Ebû Cehl’in başıdır.” dedi. Sevgili Peygamberimiz; “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur.” buyurdu. Sonra kalkıp Eshâbıyla birlikte Ebû Cehl’in ölüsünün yanına kadar gittiler. Orada; “Allahü teâlâya hamd olsun ki, seni zelîl ve hakîr kıldı. Ey Allah’ın düşmanı! Sen, bu ümmetin fir’avnı idin.” buyurdu. Sonra da; “Yâ Rabbî! Bana olan vaadini yerine getirdin.” diyerek Allahü teâlâya şükretti.

Böylece Ebû Cehl’in kendisi ve ona tâbi olup, îmânsızlıkta ısrâr edenler için dünyâ hayâtı sona ererken, ebedî felâket ve Cehennem azâbı başlıyordu.

Allahü teâlânın insanları ebedî saâdete kavuşturmak için gönderdiği peygamberlere her asırda karşı çıkan ve insanların hidâyete kavuşmasını engellemek isteyen zâlimler olmuştur. Fakat bu zâlimlerden hiç biri îmânı yok edememiştir. Kendileri kahrolmuş, çok acı ve perişân hâlde saltanatlarından ayrılmışlar, zevklerine doyamadan, ölümün pençesine düşmüşler, isimleri lânet ile anılmış veya unutulmuştur. Allahü teâlâ bir peygamber veya âlim göndererek, îmân ışığı ile yeryüzünü yeniden aydınlatmıştır. 

Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 6, s.

Ambargonun Kaldırılması İçin Hareketler

Büyük bir kısım Kureyşli müşriklerin yürüttükleri bu hareket karşısında azınlıkta kalan diğer kısım pek ses çıkartamıfunduszeue.infot günün birinde Hişam bin Amr harekete geçti ve doğruca Zuheyr’in yanına giderek ona sordu:

− Yâ Zuheyr, sen ne biçim adamsın ki, dayılarına karşı yapılan bu hareketlere tahammül edebiliyorsun?.. Onların aç-açıkta bırakılmasına göz yumabiliyorsun?.. Onlar bu durumda olduğu hâlde sen rahatına bakıp, hayatını refah içinde sürdürebiliyorsun? Dayınlar aleyhinde bir anlaşma imzalaman için Ebu Cehil’in seni davetine, icabet ediyorsun!.. Hâlbuki sen Ebu Cehil’i kendi dayıları aleyhine böyle bir şeye davet etse idin, acaba o bunu kabul eder miydi?.. Andolsun ki etmezdi Bilakis seninle alay edip dönerdi Öyle ise sen ne diye susup oturuyorsun?

Zuheyr bu sözler karşısında bir zaman ne söyleyeceğini bilemeden susup kaldı Sonra Hişam’a hak vererek sordu:

− Yâ Hişam; ben tek başıma bir adamım Tek başıma gelsem ne yapabilirim ki?.. Yanımda birileri daha olsa, elbette bu anlaşmayı bozmak için bir teşebbüse girişirdim

Hişam bu suale rahatlıkla cevap verdi:

− İşte o adam hazır!..

− Kim o bulduğun adam?..

− Ben!..

Pek yeterli gelmedi bu sayı Zuheyr’e ve istedi bir kişi daha:

− O hâlde bir üçüncü kişi daha bul!..

Hişam bunun üzerine kalkıp kendisine yakın olduğunu bildiği Mu’tim bin Adiyy’e gitti ve ona şöyle hitap etti:

− Yâ Mut’im, şu bir kısım Kureyşlinin sözüne bakarak nasıl oluyor da Abdi Menaf oğullarından iki batın ailenin gözünün önünde helâk edilmesine göz yumuyorsun, şaşıyorum sana!.. Yemin ederim ki ben şahsen imkân bulsam, hemen fesh ederim bu anlaşmayı

− İyi ama ben tek başıma ne yapabilirim ki?.. Bir kişi daha olsa?..

Hişam hemen atıldı:

− İşte ben varım ya!..

Mut’im pek yeterli bulmadı iki kişiyi:

− Sen bir üçüncü adam daha bul..?

Hişam derhâl üçüncü ismi de ortaya attı

− Zuheyr bin ebi Umeyye!.. O da bizimle beraber düşünüyor Mut’im’in gene aklı yatmamıştı pek

− Bir dördüncü kişi daha bulamaz mısın bize?..

Hişam bundan sonra kalkıp doğruca Ebul Bahteri’nin yanına vardı; öncekilere söylediklerini ona da tekrarladı ve arkadaşından sordu:

− Şimdi sen bu işe razı mısın?.. Ebul Bahteri de ötekilerin sormuş olduğu sual ile karşılık verdi:

− Bu iş, bir iki kişi ile olmaz Başka adamlar da katılıyor mu bize?.. Hişam saydı katılanları

Bundan sonra, o gece bir yerde toplanıp ne yapacaklarını kararlaştırdılar Ertesi günü de ayrı ayrı Kureyş’in toplantı yerine geldiler İçlerinden bilhassa Zuheyr son derece iyi bir şekilde giyinmiş, ve son derece ağır ve kendisini saydıracak şekilde hareket ediyordu

Evvela Kâbe’yi yedi kere tavaf etti Sonra da yanlarına geldi ve ağır bir şekilde konuşmaya başladı:

− Ey Mekkeliler Biz, en iyi bir şekilde giyinip, yiyip içerken, öte yanda bazı yakınlarımızı birkaç basit meseleden dolayı darlık ve sefalet içinde kıvrandıralım; onlara etmedik azapları bırakmayalım; her türlü alışverişten mahrum bırakalım, bu asla olacak şey değildir!.. Her birimizin uzaktan yakından akrabası olan o kişilerle akrabalık bağlarını koparmakta olan o zulüm ifadesi olan sayfa yırtılmadıkça, asla ben de aranızda oturmayacağım Böylece bilesiniz!..

Asabi bir hâlde Zubeyr’in bu konuşmasını takip eden Ebu Cehil nihayet dayanamayarak patladı:

− Yalancının birisin işte!.. Asla o anlaşmayı yırtamazsın!..

O sırada Zem’a söze karıştı ve Ebu Cehil’e cevap verdi:

− Esas yalancı ve düzenbaz sensin!.. Zaten biz o anlaşmanın yazılmasına katılmamış ve tasvip etmemiştik

Derken Ebul Bahteri de söze karıştı:

− Zem’a doğru söylüyor!.. Biz katiyen o anlaşmayı imzalamadık ve hatta tasvip dahi etmedik

Mut’im de onların sözlerini tamamladı diğer köşeden:

− Andolsun ki ikiniz de doğru konuşuyorsunuz!.. Kim ki dediklerinizin aksini iddia eder, o da yalancının ta kendisidir Biz o sahifede yazılı olanlardan Allâh’a sığınırız

Bunlardan sonra Hişam da aynı şekilde söze karışınca, Ebu Cehil diyecek söz bulamadı Ve şöyle konuştu:

− Siz aranızda anlaşmışsınız Bu işe evvelden karar vermişsiniz

Ve bundan sonra yerinden kalkıp gitti

Bunun üzerine Mut’im bin Adiyy yerinden kalktı, Kâbe’ye gidip orada yenisi yazılmış bulunan anlaşmayı aldı ve oradakilerin gözü önünde parçaladı Sonra da bu beş kişi evlerine dönüp kılıçlarını kuşandılar ve müslümanların muhasara altında tutulduğu mahalleye gittiler İçerde bir çeşit hapis tutulanları çıkartıp herkesi yerli yerine bıraktılar

Böylece tam üç seneye yakın bir zaman alan bu korkunç çileli muhasara sona ermiş oldu

İşte Efendimiz AleyhisSelâm ile Hazreti Hatice’tül Kübra validemizin servetinin çok büyük bir kısmı, bu devre arasında, müslümanların çilesinin azaltılması için sarf olmuş idi

Efendimiz AleyhisSelâm bir gün Mekke civarındaki vadilerden birinde dolaşırken, Rükâne adlı birisine rastladı Rükâne o zamanın en ünlü ve yenilmez pehlivanı olup, bütün müşrikler onunla övünür ve sırtını yere getirecek bir kişinin çıkmamasından dolayı başka kabilelere etmediklerini bırakmazlardı

Efendimiz AleyhisSelâm, Rükâne’ye hitap etti:

Yâ Rükâne, seni iman etmeye davet ettiğim Allâh’tan korkmaz mısın?..

Eğer sözüne inansaydım, elbette korkardım ve sana tâbi olurdum Ama sana inanmıyorum ki

Efendimiz AleyhisSelâm bunun üzerine üsteledi:

Peki seni yenersem, benim sözümün doğruluğuna inanır mısın?..

Bu sözler Rükâne’ye hoş gelmişti Zira bugüne kadar bir kişi çıkıp da kendisini yere yıkamamıştı Bol keseden attı

Eğer beni yenebilirsen, ben de sana iman ederim!.. Bunun üzerine Efendimiz AleyhisSelâm teklif etti:

Kalk da güreşelim öyle ise

Rükâne, Efendimiz AleyhisSelâm’a sarılmak isterken, birdenbire nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde kendini yerde buluvermişti

Bu durumda Rükâne neye uğradığını anlamadan şaşkın kalakalmıştı

Bunu saymam!.. Haydi bir daha yen bakalım!..

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası