demiryolu çoçukları kitabı özeti uzun / Demir Yolu Çocukları – Kitap Kurdu

Demiryolu Çoçukları Kitabı Özeti Uzun

demiryolu çoçukları kitabı özeti uzun

__

Demir Yolu Çocukları – (İlk Adım Klasikler)

Mutlu Yayıncılık, 80 sayfa

4 yıldız

Bugün anlatacağım kitabın ismi “Demiryolu Çocukları”. Kitabın konusu, asla pes etmemek. Kitabın özeti ise kısaca şöyle: Londra’daki küçük evlerinde mutlu yaşayan ailenin bir gün kapısı çalar ve babaları götürürler. Aslında babalarını hapse atıyorlar ama bunu çocuklar bilmiyor. Bilmedikleri bir şehre taşınıp orada geçimlerini sağlıyorlar. Bu sırada pek çok arkadaş ediniyorlar. Trenlerin geliş gidiş saatlerini ezberleyip trenlere mendil satıyorlar.

Trenlerin geçiş saatlerini öğrenmişlerdi. Her birine isim takmışlardı. treninin ismi Yeşil Ejder, treninin Küçük Solucan’dı. Kimi geceler düdüğüyle onları uyandıran eksprese de Gece Kuşu adını vermişlerdi.

Neyse başka bir şey anlatmasam daha iyi olur. Bu üç çocuğun maceralarını kitapta bulabilirsiniz. Ama önemli olan bu kitabı yaş grubundaki kişilerin okumasını tavsiye ederim. Kitapta 11 bölüm var. Hepsi de ortak bir hikâyeyi anlatıyorlar. Bu anlattıklarımı kitabı okuyunca göreceksiniz.

Kitabı çok beğendim ama bazı cümleler bozuk olmuş. Yani şöyle açıklayabilirim. Kelimeler yanlış yerlere yazılmış. Örneğin Demiryolu Çocukları yerine, Demir Çocukları Yolu gibi. Ben de bu yüzden dört yıldız verdim.

Bu günlük benden bu kadar. Her hafta yeni bir kitap tanımak istiyorsan, sayfamızı takip edebilirsin. Okuduğun için teşekkürler.

RANA

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

Demir Yolu Çocukları

Demir Yolu Çocukları - Jack London

Kitap Türü:Çocuk Kitapları

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Demir Yolu Çocukları Özet

Hikayemizin ilk bölümü yılında Reno şehrinde başlıyor. Sokak dilencisi (bazen de kendi tabiri ile serserisi) olduğunu bildiğimiz karakterimizin yemek bulmak için dilenmesine şahit oluyoruz. Bir dilencinin nasıl hayatta kaldığına dair bize bilgiler veriyor. Çocukken dilencilik yapmanın ne kadar tehlikeli olduğunu bilse de o zamanlar bunun karakterimiz için hem bir zorunluluk, hem de zaruri bir ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Ardından bizi serserilik yaptığı günlere götürüyor. Serserilik yapanları polisler yakaladığı için sürekli de bir kaçış halindeler, karakterimiz de usta bir yalancılık yeteneğine sahip hatta bunu bir sanata bile benzetiyor ve okuyuculara şu sözlerle ifade ediyor, “Sanat, sonuç olarak birazcık beceriyle en aşağılık yalanın bile kabullendirilebildiği, bir ustalıktan başka bir şey değildir. ” Birkaç kez usta yalancılık yeteneği sayesinde onlardan kurtulsa da en sonunda o da paçayı ele veriyor. Polis tarafından yakalanıyor ve yargılanma süreci başlıyor.

Yargılanma süresince maruz kaldığı olaylardan dolayı Amerikan adaletine olan inancının toparlanamaz şekilde sarsıldığını söylüyor. Yargılanma sırasında herkese kendini savunması için sadece birkaç dakika veriliyor. Hakim her sırası gelene aynı soruyu soruyor ve suçluların hepsi adeta anlaşmış gibi aynı cevap veriyor:

- Suçunuz ne?
- Serserilik efendim.
- Otur, cezan otuz gün!

Karakterimizde buna karşı çıkmak istese de o da aynı cevabı vererek yerine oturuyor ve onun için 30 günlük tutsaklık süresi başlıyor. Hapishanede bir arkadaş ediniyor ve onun sayesinde gardiyan yardımcılığına kadar yükseliyor. Çoğu zaman mahkûmlara yardım etmeye ve onlarla vakit geçirmeye çalışıyor. Hapishanede yaşadığı birçok maceranın sonunda artık oradan çıkıp eski hayatına dönme vakti geliyor. Yine kaçak tren yolculukları başlıyor onun için.

Ardından karakterimiz ile biraz daha tanıyoruz serserilerin hayatını, bize nasıl hayatta kaldıklarından, serseriliğin kurallarından bahsediyor. Birçok kaçak seyahat yaptığından dolayı her seyahatte kendi gibi birçok insan ile karşılaşıyor. Seyehatler boyunca eğlenmek için birbirlerine birçok ad taktıklarını anımsıyor. Bu isimleri onların kişisel özelliklerine göre veriyorlar hiçbiri birbirinin mesleğini bilmese de buna birçok isim bunları içeriyor. Örneğin; kızıl boyacı, tayfa chi, karayağız bakırcı, serseri matbaacı…

Birçok dilencinin bildiği bir sır vardı aralarında o da yollarını nasıl bulduklarıydı birçok serseri bilirdi ki yollarını su depoları sayesinde bulurlardı. Hatta New Meksika’da bulunan bir su deposunda dilenciler için yazılmış bir yazı bile vardı. Yedi maddeden oluşan bu yazı bizim için anlamsız gelse de başrol karakterimiz ve diğer dilenciler için son derece doğruydu. Bu metinde şunlar yazıyordu:

1. Ana cadde: Oldukça iyi.
monash.pwlar: Düşmanca değil.
3. Lokomotif depoları: Uyuklamak için iyi.
monash.pw giden trenler: İş yok.
5.Şehir sakinleri: Yaramaz.
6. Lokantalar: Yalnızca aşçılar için iyi.
7. Gar lokantası: Gece işi için iyi.

Her yeni bölümde karakterimiz bizi anılarına ortak ediyor. Bazen sadece kaçak olarak seyahat etmediği zamanlarda oluyor. Bazı vagonlarda dilenciler için nadir de olsa iş oluyor ve o işleri yaparak ücretsiz olarak seyahat edebiliyorlar. “Ama çoğu zaman böyle bir imkanları olmuyor. Hatta sırf dilenci oldukları için onlara bu işler verilmediği de oluyor. Bu yüzden, "Kaçak yolculuklar yapıyordum, çünkü başka türlüsü imkansızdı. Param yoktu .”diyerek açıklıyor kendini karakterimiz.


Bir diğer bölümde bize on altı yaşına gelmeden doğduğu şehirde herkes onu 'İstiridye Hırsızlarının Kralı' lakabı ile tanıdığını ve bu konu ün kazandığını anlatıyor. Bulunduğu yerde işsizliğin artması ile çıkış yolu aramaya başlıyor. Çalıntı bir tekneyi Oakland’a getirmesi karşılığında para kazanabileceğini öğreniyor ve bir arkadaşı ile bu teklifi kabul ediyorlar. Bu düşündükleri kadar kolay olmuyor. Polislerin gözü bu teknede ve en ufak bir yanlışının tekrar hapisi boylamaları anlamına geldiğini çok iyi biliyorlar. Zor da olsa tekneye doğru yaklaşıyorlar. Polis onları görür görmez hızlıca halatı söküp yola koyuluyorlar ve polisten kurtulmayı başarıyorlar. Bu zorlu görevinden üstesinden geldikten sonra planlanan üzere Benicia’ya varıyorlar, ama bir polisin onların peşine düşme ihtimaline karşı en yakın sahil olan Rio visitaya geçmeye karar veriyorlar ve tekneyi demirleyip kendilerini serin sulara bırakıyorlar. Sahile vardıklarında, dinlenmek için oturdukları sırada orada toplanan birkaç kişinin demiryolu serserileri hakkında konuştuğunu duyuyorlar, sohbeti dinlemek için yanlarına yaklaşıyorlar. Karakterimiz hepsinin tek tek demiryolu serserileri ile olan anılarını dinlerken bu konuda derin düşüncelere dalıyor ve orayı terk ediyor.


Ardından karakterimizin bizi yine daha farklı bir anısına götürüyor. Kelly’nin Sanayi Ordusu adıyla tanınan iki bin kişilik serseri grubu ile yaptığı yolculuğa. Bu grupla beraber yolculuk yapacakları treni ele geçirmek istemişlerdi. Ama görevlilerin buna hiç niyeti yoktu, bu serserilerin bütün planını bozmuştu. Trenden inmek zorunda kaldılar ve biraz dinlendikten sonra tekrar harekete geçtiler. Ne yazık ki bu sefer de başaramadılar. Trenler adeta bir şimşek gibi yanlarından geçiyordu ve kimse yanına bile yaklaşmaya cesaret edemiyordu. En sonunda bir tren buluyorlar ve yolculuğa başlıyorlar. Buradan sonra anılarında çok zevk alarak anlattığı kısma geliyoruz; birçok şehir geziyorlar, insanların ne kadar iyi ve yardım sever olduklarından bahsediyor. Neşeli halktan, yakılan ateşlerden o ateş etrafındaki sohbetlerden. Hatta orayı bir panayıra bile benzetiyor. Maalesef ki biraz zaman geçtikten sonra bu sevimli atmosfer yerini olumsuzluğa bırakıyor. İki bin kişi ile o köyde o kadar fazla yemek yiyorlar ki köylü halkta artık buna dayanamaz hale geliyor ve bu yüzden onların köyden ayrılmaları için her şeyi yapıyorlar. Grupta artık bunun farkına varıyor ve gitmek için köylülere bir teklifte bulunuyorlar. Bu teklif onların buradan gidebilmeleri için bir yardım. Bu sayede köylüler aralarında para toplayarak bir gemi inşa ediyorlar. Denizde geçen birkaç günden ve birkaç maceranın ardından karakterimizi Kelly’nin grubundan da ayrılıyor.

Sona doğru yaklaşırken karakterimiz ne kadar zor şeyler yaşamış ve yaşayacak olsa da serseriliğin onun bir parçası olduğuna ve böyle devam edeceğine dikkat çekiyor ve biz okurlara veda ederek kitabı bitiriyor.

DEĞERLENDİRME:

Kitaba ilk başladığımda gerçekten tamamen farklı bir akış hayal etmiştim ama kitap beni bambaşka yerlere götürdü. Özellikle sizde benim gibi Jack London’ın diğer eserlerini okuduysanız demir yolu çocuklarının onlara kıyasla daha sönük kaldığını düşünebilirsiniz. Diğer yanda, sevmediğim yanları olsa da bana kattığı şeylerde çok olduğunun düşünüyorum. En basitinden, bambaşka bir bakış açısı ve empati yeteneği kazandım bu kitap sayesinde. Dilencilerin neden böyle bir hayat stilini seçtiklerini anlamasakta kitap sayesinden bu konuya onların bakış açısından bakma fırsatı buldum. Karakterimizin yer yer yaptıklarını bir macera gibi anlatsa da bende daha çok dram duygusu uyandırdı. Korku ile yaşamak, oradan oraya sürüklenmek, hiçbir yere tam anlamıyla ait hissedememek…

Tabii ki bunun bir çocuk kitabı olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu bağlamda değerlendirmem gerekirse gerek karakterimizin başından geçen olaylar, gerekse atıldığı maceralar ilgimi çekti. Daha önceden söylediğim gibi yazarın diğer eserlerine kıyasla daha az sakin ve haraketli bulduğum için kitaba puanım 10/5.

Yazan: Suheda Andıç

Demir Yolu Çocukları Soruları ve Cevapları

Demir Yolu Çocukları kimin eseri?

Jack London

Demir Yolu Çocukları türü nedir?

Çocuk Kitapları

Demir Yolu Çocukları kaç sayfa?

Demir Yolu Çocukları Yorumları

çok akıcı ayrıca hayyattaki realist durumları gözler önüne seriyor olması harika

çok harika bir özet olmuş yazanın emeğine sağlık

Denizin ÇağrısıDemir Yolu ÇocuklarıAteş YakmakHaytalarla ÇolpalarMartin EdenAdem'den ÖnceDeniz KurduDemir ÖkçeVahşetin ÇağrısıBeyaz Dişen iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki KızHayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu

Umutlar, hayaller, dostluklar Düş kırıklıkları, yalanlar, endişeler Çocuk olmanın, insan olmanın bin bir hali

Atay'ın annesi doktor olmasını istiyor. Ama Atay'ın aklı pilotlukta. Çünkü annesini ve dedesini uzaklara götürmeyi hayal ediyor. Kışların soğuk olmadığı, sokakların çamurlu olmadığı, ayakkabıların su almadığı yerlere götürecek onları. Bütün annelerin yeni mantolar giydiği yerlere… Roman Atay'ın yaşamından kısa bir bölümü aktarırken, bir yandan ilkokul sınıftaki çocukların duygu dolu dünyasına bir kapı aralıyor. Atay'ın görünmeyen bir arkadaşı da var; Atay roman boyunca zaman zaman bu arkadaşıyla dertleşiyor, her sorununu onunla paylaşıyor. Vicdanın ta kendisi olan bu değerli arkadaşını çok küçük yaşta kazanmış. Böylece, kendi kendisiyle sürekli hesaplaşarak doğrulara ulaşıyor. Atay, arkadaşlarıyla kurduğu çeteye mahalledeki bütün çocukları üye yapıp mücadele etmeleri gereken karşı çete bırakmayacak kadar akıllı. Bir arkadaşının hasta annesine ameliyat parası toplamak için canla başla çalışacak kadar da sorumlu ve duygulu. Vicdanlı bir insan olmanın güzelliğini ve erdemini duyumsatan güzel bir roman.

Kültür Bakanlığı Çocuk Romanı Yarışması Birincilik Ödülü

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır