beni bırakma 183 / Beni Bırakma: Sezon 2 - funduszeue.info

Beni Bırakma 183

beni bırakma 183

Yemin dizisinde dün; Reyhan karde&#;ini evden kovmak zorunda kal&#;r. Narin ise dayanamay&#;p Kemal’in evine geri döner. Reyhan Nigar’&#; konaktan kovarak zor bir karar vermi&#;tir. Cavidan’&#;n kumpas&#;na dü&#;en Reyhan bu zor karar&#;n alt&#;nda ezilirken Emir kar&#;s&#;na destek olur. Gerçekler ortaya ç&#;kt&#;&#;&#;nda Reyhan bunun üstesinden nas&#;l gelecek? Narin’in geri döndü&#;ünü gören Kemal büyük bir mutluluk ya&#;ar. Narin ise art&#;k daha cesurdur. Kemal, hayal kurdu&#;u gibi Narin’e aç&#;labilecek mi?

YEM&#;N BÖLÜM &#;ZLE

YEM&#;N BÖLÜM FRAGMANI

funduszeue.info

#yemin#yemin izle#Yemin fragman#yemin yeni bölüm#Yemin bölüm izle#Yemin bölüm fragmanı izle

Bu Kategorideki Diğer Haberler

Birakma beni - mp3 mahnı yükle

Qısaca Haqqımızda

Mp3 mahnı axtarış saytları arasında uzun illərdir ki, orjinal mp3lər ilə funduszeue.info fərqlənir. YouTubedə olan yüksək keyfiyyətə malik mp3 musiqilər funduszeue.info kateqoriyasında sonsuz saydadır. Yükləmək istədiyiniz mahnının adın və ya ifaçı adını yazaraq axtarış butonuna klikləyib yükləyə bilərsiniz. Axtarılan hər musiqi sözünə uyğun saytda çoxlu mp3 nəticəsi tapılır, tapılan mp3 mahnıları sürətli yükləməklə yanaşı onlayn dinləyədə bilərsiniz. Yeni musiqi portalını yaratmaqda məqsədimiz siz istifadəçilərin rahat mahnı yükləməsinə vasitəçi olmaqdı. Ümid edirik ki, yeni musiqi portalı sizin hərbirinizin ürəyincə olacaq. Bizim musiqi saytını seçdiyiniz üçün sizə təşəkkür edirik.

MP3 Yükləmə Qaydası

Saytdan necə mp3 yükləyim?

YouTubedən necə mp3 yükləyim?

Yükləmə zamanı reklama yönəlirəm!

Saytda axtardığınız mahnını yükləmək üçün yükləmə səhifəsinə yönələcəksiniz, yükləmə səhifəsində MP3 İNDİR, Download Recording və ya Download MP3 adlı iframe kodları olacaq onlardan birinə klikləməklə axtardığınız mahnını asanlıqla mp3 formatına dönüşdürüb yükləyəcəksiniz. Qeyd! əgər yükləmə zamanı reklam səhifələrinə yönəlsəniz geri dönüb yenidən mp3 yükləmə butonlarından birinə klikləyin və gözləyin.

Bizimlə Əlaqə

Saytda yaranan texniki problemlər, reklam, sual və təklifləriniz üçün aşağıda qeyd olunan əlaqə vasitələri ilə bizimlə əlaqə saxlayabilərsiniz. Ən qısa zamanda sizinlə əlaqə saxlanılacaq.

Tel: (+)

E Mail: [email&#;protected]

Facebook: funduszeue.infoxanov

Ses ve Görüntü Alıcı Aletlerin Kullanılması Yasağı

CMK Madde

(1) inci maddenin beşinci fıkrası ile ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz.

Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.



CMK Madde Ses ve Görüntü Alıcı Aletlerin Kullanılması Yasağı

CMK Madde Gerekçesi

Madde, ülkemiz bakımından yeni bir hüküm getirmiş olmaktadır. İtalya, İspanya, Polonya’da, bazen duruşmalar kayda alınarak veya kısmen televizyonda yayınlanmakta ve bu yayınların halkın haber alma gereksinimi karşılaması veya eğitim amacıyla yapıldığı öne sürülmektedir. Ancak öğreti, bu tür yayınların suçsuzluk karinesini ihlâl ettiğini, mahkeme salonuna şiddet getirdiğini, adaletin koşulu olan sükûneti bozduğunu, savunmayı güçleştirdiğini, adalete siyasetin karıştırılmasını tahrik ettiğini ileri sürmekte ve mahkeme salonlarına kameraların sokulmasının yasaklanmasını istemektedir.

Fransız kanun koyucusu duruşmalarda televizyon kayıtlarını ancak adlî tarih yönünden arşiv kurmak amacı ile ve istisnaî olarak kabul etmektedir (11 Temmuz l Kanunu).

Maddede, ncı maddenin son fıkrası ile nci maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere duruşma salonunda ve adliye binasının içerisinde ses veya görüntü kaydedici aletlerin kullanılması yasaklanmaktadır. Hüküm, Fransız ve Alman Kanunlarından esinlenerek düzenlenmiştir. Duruşmanın açıklığı, kullanılagelen duruşma salonunun alabildiği kadar kişiye açık bir duruşma yapılması demektir. Naklen yayın şeklinde duruşmanın yayınlanması açıklığın gereği değildir. Bu tür yayınlar sanığın suçsuzluk karinesinin ihlâli niteliğinde görülmüştür. Yasak, adliye binası dışındaki diğer adlî işlemlerin icrası sırasında da uygulanacaktır. Diğer bir ifadeyle hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan keşif veya polis tarafından istisnaî hâllerde yapılabilen yer gösterme işlemlerinde de ses ve görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasaklanmaktadır. Tutanak düzenlenmesi amacıyla yapılan ve yasanın izin verdiği ses ve görüntü kayıtlarının bu yasak kapsamına girmeyeceği açıktır.

Madde, her türlü sesli ve görüntülü kayıt ve nakil olanağı sağlayan aletleri yasakladığından fotoğraf çekilmesine engel yoktur. Ancak mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın amacını ihlâl edecek surette abartılı biçimde fotoğraf cihazlarının kullanılmasını yargılamanın düzenini sağlamak hususundaki yetkisine dayanarak menedebilir. Adliye binası içerisinde söz konusu aletler mutlak olarak kullanılamayacak, bu suretle adliye koridorlarında taraflar arasındaki dövüşmeleri tahrik edebilecek faaliyetlere son verilecektir. Duruşma salonunda ise duruşma başladıktan sonra söz konusu aletlerle görüntü alınması yasaklanmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler veya bu suretle elde edilmiş ses ve görüntüleri yayınlayanlar hakkında beşyüzmilyon liradan yirmimilyar liraya kadar para cezasına hükmedilecektir.


CMK (Ses ve Görüntü Alıcı Aletlerin Kullanılması Yasağı) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : / Karar : / Tarih :

  • CMK Madde

  • Ses ve Görüntü Alıcı Aletlerin Kullanılması Yasağı

Sanıklar … ve … hakkında “hükûmete karşı suç” ve “gizliliğin ihlâli” suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup inceleme, her iki sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kullanma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) Ek 7 nolu Protokolünün 2. maddesinde; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğunun belirtilmesi, CMK`nun maddesinin dördüncü fıkrasının; ilk derece mahkemesi tarafından verilen ve doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlere ilişkin usul kurallarını ihtiva etmesi ve sayılı Yargıtay Kanununun maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Kanunun maddesinin üçüncü fıkrasında, ilk derece mahkemesi olarak Özel dairelerce verilen hükümlerin Ceza Genel Kurulunca temyiz yoluyla inceleneceğinin belirtilmesi karşısında; sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin “temyiz” kanun yoluna tâbi olduğu ve inceleme konusu olayda Bölge Adliye Mahkemesi denetiminden geçen bir hüküm bulunmaması da gözetildiğinde; temyiz incelemesinin hukuki denetim ile sınırlı olmadığı kabul edilmiştir.

Hükmolunan ceza süreleri yönünden yasal şartları oluşmadığından sanıklar ve müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin CMK’nun maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.

Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kullanma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından; Olay tarihinde sanık …‘in İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde, sanık …‘in ise İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde hâkim olarak görev yaptıkları,İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan ve kamuoyunda “22 Temmuz”, “Casusluk”, “Yasa Dışı Dinleme”, “ Aralık Kumpas”, “Selam Tevhid`de Kumpas”, “Tahşiye Grubuna Kumpas” ve “Emniyetteki Paralel Yapı Soruşturmaları” olarak bilinen yedi ayrı soruşturma dosyasında, tutuklu bulunan biri gazeteci diğerleri emniyet görevlisi altmış üç şüphelinin tahliyelerine karar verildiği olayda, uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle tahliye kararları verilmesine kadar gelişen sürecin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Sulh ceza mahkemeleri yerine sulh ceza hâkimlikleri ihdas edilmesine ilişkin sayılı Kanunun sayılı Kanunun maddesiyle değiştirilen maddesi ile, bu hâkimliklerin kararlarına karşı yapılan itirazların yine bir sulh ceza hâkimliği tarafından incelenmesini öngören sayılı Kanunun maddesinin üçüncü fıkrasının sayılı Kanunun maddesiyle değiştirilen (a) ve (b) bentlerinin iptali için açılan davada Anayasa Mahkemesince gün ve sayı ile; sulh ceza hâkimliklerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına uygun olarak teşkilatlandırıldıkları ve bu hâkimliklerin kararlarına karşı yapılacak itirazların da uzmanlaşma ve yeknesaklığın sağlanması amacıyla aynı hâkimliklerce incelenmesini öngören kuralların hukuk devleti ilkesi ve adil yargılanma hakkını zedelemediği gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar verildiği, söz konusu kararın tarihinde Resmi Gazetede yayımlandığı,

İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi sanık …`in, tarih ve /56 değişik iş sayı ile; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının / sayılı soruşturma dosyasında şüpheli olan Yurt Atayün müdafiinin, tutuklama ve tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarını veren sulh ceza hâkimlerinin reddi talebini, hâkimlerin heyet olarak ve topluca reddedilmesinin mümkün olmadığı, hangi somut işe bakacak olan hâkimin reddinin istendiğinin açıkça belirtilmediği gerekçesiyle reddettiği,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda bahsi geçen soruşturma dosyalarında tutuklu bulunan altmış üç şüpheliden otuz altısının, haklarında kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunmadığı, tutuklama kararı veren sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim ilkesine aykırı olduğu, bağımsız ve tarafsız olmadıkları, soruşturma dosyalarına erişim haklarının engellendiği hususlarında yaptıkları bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince gün ve sayı ile; başvurucuların iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunduğuna karar verildiği, söz konusu kararın tarihinde Resmi Gazetede yayımlandığı, Anlaşılmaktadır.

Bu aşamada; somut olaya ilişkin bilgi ve belgelerin ayrıntılı olarak açıklanması gerekmektedir. FETÖ/PDY (Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) silahlı terör örgütü mensuplarının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmetini gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakma, itibarsızlaştırma ve hükû….El Kaide terör örgütüne yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokma amacıyla örgüt faaliyeti kapsamında gerçekleştirdikleri iddia edilen çeşitli eylemleriyle ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma gibi çok sayıda suçtan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan / sayılı beş yüz doksan dört klasörden oluşan yedi ayrı soruşturma dosyasında, biri gazeteci diğerleri emniyet görevlisi altmış üç şüphelinin tutuklu bulunduğu, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri Fethullah Gülen`in pazar günü, “funduszeue.info…org” isimli internet sitesinde yayınlanan “Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları” başlıklı vaaz/sohbet görünümlü kriptolu/örgütsel konuşmasında;

“…şayet en mübarek insanlar hırpalanmışlarsa, preslerden geçmişlerse, dibeklerde adeta dövülmüşlerse şayet siz vareste iseniz bundan ne ölçüde vareste bazılarınız çeker bazılarınız onların çektiğini paylaşır vareste değil bunlar onların ıstıraplarını o da ruhunda duyar. O mevzuda yapılması gerekli olan şeyler mevzuunda bir küheylan gibi şahlanır, bir üveyik gibi kanatlanır Allah’ın izni inayeti ile paylaşıyor demektir bu da. Evet birileri içeride medrese-i yusufiye yaşarlar berikiler de dışarıda oturur kalkar onlara dualar ederler. Allah’ım…onları en çabuk zamanda çok rahatlıkla salıver Allah’ım, salıver onlarla beraber bir sürü aileyi kırk bin tane aileyi elli bin tane aileyi yüz bin tane aileyi belki on milyon aile de mi on milyon, on milyon aileyi sevindir Allah’ım. Bu on milyon ailenin sevinmesi meleği alanın sakinlerinin de sevinmesi demektir. Ha bu arada…niye bu böyle oldu diye üzülecekler. İnşallah iman ediyorlarsa Allah’a o üzülmede onların günahlarının kefareti olur. Biz onu da düşünürüz. Evet dedikleri olmadığından dolayı bağışlayın onlarda tuh derler keşke daha başka sistemler kullansaydık. Bunlar…salıverilmeseydi, biz de böyle onlardan intikam aldığımız mülahazasıyla oturup kalkıp oh oldu falan deseydik. Üzüntü duydukları zaman inşallah o üzüntü onların o Kaf dağından ağır günahlarına kefaret olur. Allah onların da günahlarını kefaret olabilecek şeyleri onları hidayet eylesin. Genel ahlakımız bu. Bir kısım densizler özür dilerim densiz mi çıktı ağzımdan. Bazen…efendim mantığa aykırı dil beyanda bulunuyor mantığın önüne geçiyor dil diyebilirler burada. Bir mülaneyi efendim bir mübahaleyi belki bir yönüyle muhaveleyi karşılıklı hangimiz haksızsak onu Allah’a havale ediyoruz demek muhavele. Bunu beddua kabul edip de böyle bir meseleden dolayı ne çekirdeği? Kabak çekirdeği mi? İncir çekirdeği, en küçüğü o. İncir çekirdeği nevi’nden meseleleri dava mevzu yapıp acaba bununla bunlara bir örgüt diyebilir miyiz? Beddua değil bir örgüt diyebilir miyiz? Bence böyle insanlar varsa bu yaptıkları mesaviden dolayı bize düşen şey Allah`ım bunları hidayet eyle demek ve bir de sabredemezsek belki sabredemediğimiz takdirde Allah, Allah cinnetin bu seviyesi de varmış demek falan ama ben bu mülahazaya da girmenizi de istemem şahsen haddim değil didaktik şeylerden de hoşlanmam ama böyle bir mülahazaya da girmeyelim yani Allah Allah cinnet kokuyor bu mesele çünkü hiçbir mantıki yanı yok…” şeklinde talimat verdiği,

pazartesi günü İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin bir gün süreyle muhabere nöbetçisi olduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda belirtilen yedi ayrı soruşturma dosyasında tutuklu bulunan altmış üç şüphelinin müdafileri olan yirmi avukat tarafından İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine, İstanbul Adliyesindeki tüm sulh ceza hâkimlerinin (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve ) reddi ile şüphelilerin tahliye edilmesi taleplerini içerir elli bir adet dilekçenin tarama ve kayıt işlemlerinden geçirilmeden ve mahkeme kalemine teslim edilmeden doğrudan mahkeme hâkimi sanık …‘e verildiği, sanık …‘in de aynı gün havale ettiği dilekçeleri uhdesinde tuttuğu, muhabere nöbetinin bitmesinden bir gün sonra salı günü zâbıt katibi …‘a mesai bitimini müteakiben söz konusu dilekçelerin tamamını birleştirerek kaydetmesi talimatını verip söz konusu dilekçelerin /92 değişik iş sayı ile tek numara üzerinden UYAP’a saat `de kaydedilmesini sağladığı,

HSYK Başmüfettişliğince tanzim edilen inceleme tutanaklarında; toplam beş yüz doksan dört adet klasörden oluşan ve tarafların dosya inceleme ve örnek alma yetkileri yönünden kısıtlama kararı bulunan söz konusu yedi soruşturma dosyasındaki tüm bilgi ve belgelerin, şüpheli müdafileri tarafından verilen dilekçeler ekinde yer almadığının belirlendiği,

İstanbul Adli Yargı İlk Derece Adalet Komisyonu Başkanlığınca, HSYK Başmüfettişliğine hitaben yazılan yazıya göre; asliye ceza mahkemeleri ve hâkimlerine ilişkin nisan ayı nöbet listesinde, muhabere, yakalama ve tevziye ilişkin nöbet ayrımı yapılmadığı, ancak bu nöbet listesindeki sıraya göre, mahkemelerin mesai günlerinde kendi aralarında muhabere nöbeti tuttuğu, buna dair Komisyon Başkanlığınca düzenlenmiş herhangi bir yazılı bildirim bulunmadığı, tevzi nöbetinin ise mahkemelerce kendi aralarında iki haftalık sürelerle tutulduğu, bu konu ile ilgili Komisyon Başkanlığının herhangi bir yazılı bildiriminin bulunmadığı,

Sanık …`in, tarihinde resmi yazı ile reddi hâkim talepleri konusunda sulh ceza hâkimliklerinden görüş bildirmelerini istemesi üzerine; a. İstanbul 1, 2, 3 ve 6. Sulh Ceza Hâkimliklerince; reddi hâkim taleplerinin, reddi istenilen hâkimin görev yaptığı hâkimlik yerine doğrudan İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine yapılmasının CMK’nun maddesine aykırılık teşkil ettiği,

b. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince; sulh ceza hâkimliklerinin iş ve işlemlerine yönelik itirazın sayılı Kanun ile değişik CMK’nun maddesinde düzenlendiği, bu düzenlemeye göre de reddi hâkim taleplerini incelemeye ve bu konuda karar vermeye sulh ceza hâkimliğinin yetkili olduğu, itirazı değerlendirmeye yetkili mercinin ise takip eden numaradan sonra gelen numaraya sahip sulh ceza hâkimliği olduğu, nitekim Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce de bu yönde görüş bildirildiği, öte yandan reddi hâkim sebepleri mevcut olsa dahi bu hususun öncelikle ilgili mahkeme ve hâkimliğe yapılması gerektiği, ret talebinde bulunulan hâkimlik veya mahkemece değerlendirme yapıldıktan sonra itiraz merciine gönderileceği, talebin doğrudan başka bir mahkemeye veya hâkimliğe yapılamayacağı,

c. İstanbul 7 ve 8. Sulh Ceza Hâkimliklerince; sulh ceza hâkimlerinin tamamının bu şekilde reddedilmesinin mümkün olmadığı, aksinin kabulü halinde önce asliye ceza hâkimlerinin, sonra ağır ceza hâkimlerinin, nihayetinde de adliyedeki tüm hâkimlerin reddi gibi sonuçlar doğabileceği, soruşturma makamı olarak öngörülen tüm sulh ceza hâkimlerinin reddedilip dosyanın soruşturma yetkisi bulunmayan hâkim ya da mahkemeler önüne götürülerek sonuç alınmaya çalışılmasının kanunsuz olduğu, görüş talep eden ve aynı zamanda mercii yetkisi bulunmayan asliye ceza mahkemesinin hâkim görevlendirme yetkisinin söz konusu olmayacağı,

Belirtilerek reddi hâkim talebi ile ilgili olarak görüş bildirilmediği,

d. İstanbul 9 ve Sulh Ceza Hâkimliklerince; soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi dışında başka bir mahkeme veya hâkimin tutuklamayla ilgili karar vermesinin Ceza Muhakemesi Kanuna aykırı olduğu, ayrıca reddi hâkim istemli dilekçelerdeki iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğu, sulh ceza hâkimliklerinin tümünün reddinin Anayasa ve kanunlara aykırı olduğu, bu nedenlerle şüpheliler ve müdafilerinin reddi hâkim taleplerinin usul ve kanuna uygun bulunmadığı,

Belirtilerek reddi hâkim talebinin reddine karar verilmesi şeklinde görüş bildirildiği, İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğince ise bu hususta bir cevap verilmediği,

Öte yandan, sanık …`in, tarihinde resmi yazı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından tahliye talepleri hakkındaki görüşüyle birlikte soruşturma dosyalarının gönderilmesini istediği,

a. / sayılı soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcıları tarafından tarihinde, / sayılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı tarafından da tarihinde; yasal düzenlemelere göre asliye ceza mahkemelerinin, sulh ceza hâkimliklerinin bu nevi kararlarına yönelik itiraz incelemesi yapma ve tahliye hususunda karar verme yetkisinin bulunmadığı,

b. / sayılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcı vekili tarafından gönderilen tarihli yazıda ise; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün tarihli görüş yazısı uyarınca reddi hâkim taleplerinin, reddi istenilen hâkimin görev yaptığı hâkimliğe yapılması gerektiği, Ceza Genel Kurulunun gün ve sayılı kararında da, Yargıtay Dairelerinin bütün üyelerinin toplu olarak reddedilemeyeceğinin belirtildiği göz önüne alındığında, soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi dışında başka bir mahkeme veya hâkimin tutuklamayla ilgili karar vermesinin Ceza Muhakemesi Kanununa aykırı olduğu, bu nedenle İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin talebinin usul ve kanuna aykırı bulunduğu,

Belirtilerek soruşturma dosyalarının gönderilmediği, Sanık …‘in, cuma gününe denk gelen tarihinde /92 değişik iş sayı ile; şüphelilerin müdafilerinin dilekçe ve ekleri ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve sulh ceza hâkimliklerinden gelen yazı cevapları üzerinden inceleme yaptığını belirterek; “Anayasa Mahkemesinin, sulh ceza hâkimliklerinin kuruluşunu öngören tarihli ve sayılı Kanunun 48 ve tarihinde muhabere nöbetçisi olan İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi sanık …’in görevlendirilmesine karar verdiği,

İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin şüphelilerin reddi hâkim taleplerini kabul ederek tahliye taleplerini değerlendirmek üzere İstanbul Asliye Ceza Mahkemesini görevlendirdiğine dair basında çıkan haberler ve avukat Mehmet Demirlek`in şikâyeti üzerine İstanbul Adliyesinde denetim yapmakta olan HSYK müfettişleri tarafından bu konu hakkında soruşturmaya başlanıldığı,

UYAP uzman kullanıcısı tarafından UYAP evrak işlem kütüğünün incelenmesinde; a. /92 değişik iş sayılı kararın; tarihinde saat ’de zabıt kâtibi … tarafından oluşturulduğu, aynı zabıt kâtibi tarafından saat ’de dokümanın imzalanarak sanık …‘in onayına sunulduğu, sanık …‘in de saat ’da kararı imzaladığı, b. /92 değişik iş sayılı kararın İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine ilişkin müzekkerenin; tarihinde saat ’de zabıt kâtibi … tarafından oluşturulduğu, aynı zabıt kâtibi tarafından saat ’de imzalanarak sanık …in onayına sunulduğu, sanık …in de saat ’de imzalamasıyla müzekkerenin elektronik ortamda İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine ulaştığı, evrakın ilk olarak İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi zabıt kâtibi … tarafından tarihinde saat `da okunduğu,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tarihinde, /92 değişik iş sayılı kararın iptaline ve bu kararda yer alan, “İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin tahliye taleplerine bakmakla görevlendirilmesi”ne ilişkin bölümün yok hükmünde sayılmasına karar verilmesi talebinde bulunulması üzerine, nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğince gün ve / değişik iş sayıları ile; CMK`nun maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlenme de nazara alındığında, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin reddi hâkim ve tutuklu şüphelilerin tahliye istemlerine ilişkin herhangi bir inceleme yapma görev ve yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle vermiş olduğu kararın usul ve esas yönünden açıkça hukuka aykırı ve yok hükmünde olduğu gerekçesiyle; şüphelilerin müdafilerinin, reddi hâkim ve tahliye istemli dilekçelerinin incelenmek üzere İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verildiği,

İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğinin, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderdiği tarih ve / muhabere sayılı yazı ile; CMK uyarınca tahliye talepleri konusunda karar vermek üzere sulh ceza hâkimliklerinin görevlendirildiği ve nöbetçi olması sebebiyle tahliye istemli dilekçelerin ivedi olarak hâkimliğine gönderilmesini istediği, UYAP evrak işlem kütüğüne göre bu yazının, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi zabıt kâtibi … tarafından tarihinde saat `de okunduğu,

İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi sanık …‘in cumartesi gününe denk gelen tarihinde / değişik iş sayıları ile; “Evrak incelendiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olgu ve delillere rastlanılmadığı gibi hatta CMK`nun maddesinde ifadesini bulan iddianame düzenlenmesi için suçun işlendiğini gösterir ‘yeterli şüphe’ boyutunda dahi delil ve olguya rastlanılmamıştır. Nitekim tutuklamayı yapan sulh ceza hâkimi tutuklama gerekçesinde bu olguların neler olduğunu ayrı ayrı yazmamıştır.

…Dosyamız şüphelilerinin emniyet görevlisi olan meslekleri, ikametgâhları, bir çoğunun kendiliğinden gelip teslim olmaları vb. durumları nedenleriyle kaçma şüphesi içerisinde olmadıkları evraklardan açıkça anlaşılmaktadır. …Klasörler incelendiğinde AİHM…kararındaki kriterler tartışılsa idi şüphelilerin bu kriterler ışığında tutuklama tedbirinden önce adli kontrol tedbirine dahi gerek olmadığı evrakların incelenmesinden anlaşılmıştır… Sulh ceza yargıçlarının ayrı ayrı verdikleri tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlarının tümü … AYM ve AİHM kararlarında belirtilen gerekçeye uygun olmadığı, …Dosya, klasörler ve CD’ler incelendiğinde…usul yasası ile AYM ve AİHM içtihatları doğrultusunda tutukluluğu gerektirir olgu ve delillere rastlanmadığı gibi, şüphelilerin tutukluluk hallerinin devamını gösterir yeni olgu ve delillere ulaşılamadığı ayrıca şüphelilerin meslekleri, sosyal durumları, karakterleri ve ahlaki durumları, sabıkasızlık geçmişleri, ikametgâhları, mal varlıkları, aile bağları, tutukluluğa karşı gösterdikleri tepki, kendiliklerinden gelip teslim olmaları gibi unsurlardan dolayı tutukluluğun devamını gerektirir nedenler görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeyle, anılan soruşturma dosyaları kapsamında tutuklu altmış üç şüphelinin tahliyelerine karar verdiği,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tarihinde, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin / değişik iş sayılı kararların iptali isteminde bulunulması üzerine, İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğince gün ve / değişik iş sayı ile; şüphelilerin tahliyelerine ilişkin kararların “yok hükmünde olduğunun” tespitine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına karar verildiği, Sanık …`in, tarihli tahliye müzekkerelerini aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndererek gereğinin yapılmasını istediği, ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gün ve / muhabere sayılı yazı ile; İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğinin gün ve / değişik iş sayılı kararına atıf yapılarak, şüpheliler hakkında düzenlenen tahliye müzekkerelerinin bila infaz İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine iade edildiği,

Tahliye müzekkerelerinin iade edilmesi üzerine sanık …‘in, tahliye müzekkerelerinin gereğinin yerine getirilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına tarihinde ikinci kez gönderdiği, ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gün ve “usulsüz tahliyeler” konulu / muhabere sayılı yazı ile; tahliye müzekkerelerinin İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine ikinci kez iade edildiği,

Tahliye müzekkerelerinin ikinci kez iade edilmesi üzerine sanık …‘in, gün ve / değişik iş sayı ile; tahliye müzekkerelerini ceza infaz kurumuna göndermeyen yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasına, nöbetçi Cumhuriyet savcılarına ilişkin olarak da HSYK`ya bildirim yapılmasına karar verdiği,

Diğer taraftan, sanık …‘in re’sen yaptığı değerlendirme sonucunda gün ve / değişik iş sayılı ek kararları ile; mahkemesince verilen kararı değerlendirme ve kaldırma hususunda İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğinin yetkisinin bulunmadığını belirterek, bu hâkimlik tarafından verilen / değişik iş sayılı kararların “yok hükmünde olduğunun” tespiti ile ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ve HSYK`ya bildirim yapılmasına karar verdiği,

HSYK Üçüncü Dairesince gün ve sayı ile; sanıklar … ve … hakkında “soruşturmaya devam edilmesine”, yürütülen soruşturma sonucunda da HSYK İkinci Dairesince gün ve sayı ile, sanıkların eylemleri nedeniyle kovuşturma yapılması gerekli görülerek “düzenlenecek iddianame ile birlikte Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine verilmek üzere soruşturma evrakının Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine”, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince de tarih ve sayı ile; sanıklar hakkında son soruşturmanın açılmasına ve ilk derece yargılaması yapılması için dosyanın Yargıtay Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği,

Sanıklar hakkında kovuşturma devam ederken, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları tarafından kullanıldığı tespit edilen kapalı devre iletişim programı ByLock ile ilgili bilgileri içeren harddisk ve flash belleğin Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen gün ve / sayılı soruşturma dosyasında, söz konusu dijital materyallerle ilgili CMK’nun maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için talepte bulunması üzerine Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince gün ve / değişik iş sayı ile; dijital materyaller üzerinde CMK’nun maddesi gereğince inceleme yapılabilmesi için iki adet kopya çıkartılmasına, kopya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak ….haline getirilmesi için bir kopyasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca / sayılı soruşturma dosyasında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına (EGM-KOM) gönderilen tarihli yazıya göre; Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince CMK`nun maddesi gereğince verilen inceleme, kopyalama ve çözümleme kararına istinaden ByLock verilerinin tamamını içeren harddisk ve abonelik listesinin bulunduğu flash belleğin imajını içerir harddiskin gönderildiği, ByLock ile ilgili yazışmaların Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının / sayılı soruşturma dosyası üzerinden sağlanması, talimat doğrultusunda bir komisyon aracılığıyla gerekli araştırma ve soruşturma işlemlerinin yapılması ile ulaşılan tespitleri içerir rapor düzenlenmesi talimatı verildiği,

Yargıtay Ceza Dairesince tarihli müzekkere ile EGM-KOM Daire Başkanlığından Bylock ile ilgili teknik özelliklerin yanı sıra sanıkların bu sisteme girip girmedikleri, sistem aracılığıyla görüşme yapıp yapmadıkları, yapmışlar ise hangi tarihler arasında yaptıklarına dair bilgi istenmesi üzerine EGM-KOM Daire Başkanlığının tarihli rapor ile birlikte Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumunca (BTİK) düzenlenen tarihli raporu da gönderdiği,

EGM-KOM Daire Başkanlığınca düzenlenen tarihli raporda; incelenmek üzere gönderilen, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca örgütsel iletişim için belirli bir süre kullanılan kriptolu haberleşme uygulaması ByLock ile ilgili olarak, koli içerisinde kullanıcı şahısların iletişimlerine ilişkin çıktıları ihtiva eden ciltlerdeki belge ve 1 adet harici depolama aygıtı için EGM-KOM Daire Başkanlığı bünyesinde uzman bir ekip görevlendirildiği, bu uzman ekip aracılığıyla ByLock veri tabanı incelenmesi işlemlerine başlandığı belirtilip yapılan incelemeye istinaden ByLock iletişim sisteminin mahiyeti ve diğer özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiler verildikten sonra söz konusu uygulamada; User ID (kullanıcı kimliği), arkadaş grubu, mesaj içeriği, e-posta içeriği şeklinde veri ve mesaj bulunduğunun tespit edildiği, sanıklar … ve …`in ByLock abone listelerinde isimlerinin bulunduğu, ancak mesaj içeriklerinin rapor tarihi itibarıyla tespit edilemediği ve çalışmaların devam ettiği hususlarına yer verildiği,

BTİK tarafından düzenlenmiş olan tarihli rapora göre; ByLock iletişim sistemine sanık …‘in, … İMEİ numaralı telefonda kullandığı …44 numaralı GSM hattı ile uygulamaya ilk girdiği ile son kez girdiği tarihleri arasında 19 farklı günde sefer; sanık …`in ise …. İMEİ numaralı telefonda kullandığı …90 numaralı GSM hattı ile uygulamaya ilk girdiği ile son kez girdiği tarihleri arasında 21 farklı günde sefer giriş yaptıklarının tespit edildiği,

Anlaşılmaktadır. Tanık … HSYK müfettişliğinde ve savcılıkta; olay tarihinde sanık …`in hâkimi olduğu İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde yazı işleri müdür vekili olarak görev yaptığını, mahkemelerinin iki türlü nöbeti olduğunu, bunlardan birinin tevzi, diğerinin ise muhabere nöbeti olduğunu, asliye ceza mahkemelerinin kendi aralarında sırayla bir gün olmak üzere muhabere nöbeti tuttuklarını, tevzi nöbetinin de on beş günde bir değiştiğini, o tarihte tevzi nöbetinin İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde olduğunu, normalde sulh ceza hâkimlerinin baktıkları tutuklama işlemlerine yapılan itirazların bir sonraki numaralı sulh ceza hâkimliği tarafından değerlendirildiğini, bu nedenle mahkemelerine bu tip bir evrak gelmediğini, zaten mahkemelerine evrak geldiğinde öncelikle taradıklarını, sisteme kaydedip numara aldıktan sonra evrakın tekrar kendilerine geldiğini ve havalelerinden sonra hâkime gittiğini, bu evrakın ise belirttiği aşamalardan geçmediğini, doğrudan hâkim beye verilmiş olabileceğini, muhabere nöbetinde iken böyle bir evrakın mahkemelerince kabul edilmemesi, sehven kabulü hâlinde ise mercine iade edilmesi gerektiğini, pazartesi günü mahkemelerinin muhabere nöbetçisi olduğunu, söz konusu evrakın günü itibarıyla İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiğini, kendisinin olaydan haberinin olmadığını, günü itibarıyla savcılıklardan ve sulh ceza hâkimliklerinden gelen cevapları kaydedip aldığı çıktıları hâkim beye teslim ettiğini, saat civarında hâkim beyin izin vermesi üzerine adliyeden ayrıldığını, ayrıldığı saate kadar hâkim beyin kendisine karardan bahsetmediği gibi yazılmış herhangi bir kararın da olmadığını,

Kovuşturmada; tarihinde mesai başlangıcında UYAP ekranını kontrol ederken söz konusu dosyayı fark ettiğini, o ana kadar dosyadan haberdar olmadığını, dosyanın işlemlerini hâkim bey ile birlikte zâbıt katibi …‘in yaptığını, cuma günü mesai bitiminde yapılacak herhangi bir iş olup olmadığını hâkim beye sorduğunu, hâkim beyin “…. ile karar yazacağız, başka bir iş yok” demesi üzerine adliyeden ayrıldığını,
Tanık … savcılıkta; İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak çalıştığını, pazartesi günü mahkemelerinin muhabere nöbetçisi olduğunu, bu nöbet kapsamında taşraya gidecek evrakların havalesini yapıp, şehir dışındaki mahkemelerce çıkartılan yakalama emirlerini aldıklarını, sabah saatlerinde hâkim beyin kaleme uğrayıp “havale gelirse bana gönderin, ben bizzat görmek istiyorum” dediğini, normal zamanlarda önemli bir şey olmadığı sürece evrak havalesini yazı işleri müdürünün yaptığını, o gün mesai bitimine kadar bahse konu evrakın gelmediği gibi şüpheliler müdafilerinin de kaleme uğramadığını, pazartesi veya salı günü saat ’a kadar kararı yetiştirmeye çalışmalarına rağmen yetiştiremediklerini, kararın gerekçeli kısmını flash bellek ile hâkim beyin kendisine verdiğini, saat gibi kararı onayladıklarını, hâkim beyin “şaibe olmasın diye de Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi …‘ın görevlendirilmesini karara yazıyoruz” diyerek klasörleri İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine götürmesini istediğini, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi …‘in cuma günü saat ’a kadar muhabere nöbetçisi olduğunu, saat ’dan sonra Asliye Ceza Mahkemesinin nöbeti devam etmesine rağmen hâkimin değişeceğini, ancak mahkemeye gittiğinde personelin bulunmadığını ve kalem kapısının kilitli olduğunu, odasında bulunan hâkim …‘e klasörleri teslim ettiğini, onun da “hep benim nöbetime denk geliyor” diye serzenişte bulunduğunu, HSYK müfettişliğinde ve kovuşturmada; salı günü hâkim …‘in dilekçelerin taranıp UYAP’a aktarılmasını istemesi üzerine söz konusu dilekçelerden haberdar olduğunu, reddi hâkim istemli dilekçelerin yedi ayrı soruşturma dosyasına ilişkin olması sebebiyle “yedi farklı numara vereyim mi” diye sorduğu hâkim beyin “şimdilik tek numaraya kaydet, sonra gerekirse ayırırız” şeklinde cevap verdiğini, tarama işlemlerini aynı gün saat sularında tamamladıktan sonra yine hâkim beyin Cumhuriyet savcılığına ve sulh ceza hâkimliklerine görüş ve dosyaların gönderilmesi istemli müzekkere yazmasını istediğini, UYAP’ta kesinti olana kadar müzekkerelerin bir kısmını yazdığını, ertesi gün yani çarşamba sabahı tamamladığı ve hâkim beyin UYAP’tan onayladığı müzekkerelerin ilgili yerlere ulaştığını, aynı gün sulh ceza hâkimlikleri ve Cumhuriyet savcılığının yanıtlarının UYAP ekranlarına gelmeye başladığını, akşama doğru hâkim beyin odasında kararı yazmaya başladıklarını ancak bitiremediklerini, 23 Nisan günü nöbetçi kâtip olduğunu, nöbetçi olduğunu bilen hâkim beyin kendisini arayarak nöbetten sonra müsait olursa kararı yazmaya devam edip edemeyeceğini sorduğunu, olumlu yanıt vermesi üzerine hâkim beyin saat ’ye doğru adliyeye geldiğini, bir kaç saat karar yazdıklarını, ertesi gün yani cuma günü hâkim beyin odasında kararı yazmaya devam ederek saat civarında bitirdiklerini, daha sonra hâkim beyin isteği üzerine dosyaların taşıyabileceği kadarını İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine götürdüğünü, hâkim …`in odasının açık ve hâkim beyin makamında olduğunu görünce tekrar hâkim ….beyin yanına dönüp “kalem personeli çıkmış, ancak hâkim ….bey yerinde” dediğini, onun da “dosyaları hâkim ….beye götür, alırsa ona ver” dediğini, dosyaları götürdüğü hâkim ….beyin “bunlar ne” diyerek kararı gözden geçirdiğini, canı sıkkın bir şekilde “hep benim nöbetime denk geliyor, niye bu saatte getiriyorsunuz, niye beni görevlendiriyorsunuz” diye sitem ettiğini, daha sonra kendisine “tamam sen dosyaları bırak git” demesi üzerine kalan dosyaları da teslim edip hâkim ….bey ile adliyeden ayrıldıklarını, savcılık ifadesinde kararın gerekçeli kısmının hâkim ….bey tarafından kendisine flash bellek ile verildiği yazılmışsa da, hâkim beyin flash bellek ile verdiği kısmın en fazla bir iki sayfa olduğunu, on dokuz sayfalık kararın geri kalan kısmını hâkim beyin bizzat söylemesi ile kendisinin yazdığını,

Tanık … soruşturmada; tarihinden itibaren İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak çalıştığını, tarihinde mahkemelerinin muhabere nöbetçisi olduğunu, bu nöbet kapsamında taşraya gidecek evrakları alıp numara vererek mahalline gönderdiklerini ve şehir dışındaki mahkemelerce çıkartılan yakalama emirlerini aldıklarını, tarihinde mesai bitimine kadar kalemde olduğunu, sulh ceza hâkimlerinin reddine ilişkin dilekçelerin gelmediğini, ancak sonraki günlerde zabıt kâtibi …`ın “ortalık çarşı pazar karışacak” tarzında sözler söylediğini, nedenini sorduğunda da “ileride öğrenirsin” diyerek geçiştirdiğini, günü mesaiye geldiğinde olayları öğrendiğini, tarama bürosunca tarama işlemi yapılmadan dilekçeleri almadıklarını, numara verebilmeleri için evrakın taranması gerektiğini, ancak bu dilekçeler bakımından bu prosedürün uygulanmadığını ve hâkim beyin dilekçeleri avukatlardan bizzat aldığını, ayrıca bu tip bir evrakın tevzi nöbetçisi olan mahkemeye gitmesi gerektiğini, hâkim beyin reddi hâkim evrakını kendilerinden gizlediğini,

Kovuşturmada; yazılan müzekkerelere ilişkin sulh ceza hâkimliklerinin gönderdiği cevabi yazıların çıktılarını alıp bilgileri olmaması nedeniyle hâkim beye götürdüklerini,

Tanık … aşamalarda; İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde mübaşir olarak çalıştığını, olay tarihinde oğlunun düğünü nedeniyle izne ayrıldığı için olayla ilgili herhangi bir bilgi ve görgüsünün bulunmadığını, söz konusu olayları televizyondan öğrendiğini, normalde mesai saatleri içerisinde dilekçeyi getiren kişiyi tarama bürosuna yönlendirip evrakı taratmasını istediklerini, bu işlemden sonra ise havaleyi yazı işleri müdürü, yok ise yerine bakan zabıt kâtibinin yaptığını,

Tanık … soruşturmada; İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, cumartesi günü saat ’de mahkemelerinin yazı işleri müdürü …‘ın telefonla arayarak “adliyeden komisyondan aradılar, birisinin gitmesi gerekiyormuş, … Bakırköy’deymiş, adliyeye sen gidiver” dediğini, saat gibi Adalet Komisyonu kalemine gidip “bizi çağırıyormuşsunuz” dediğini, oradakilerin de “bekleyin, kaleme gitmeyin” demeleri üzerine savcılık yazı işleri müdürü olan babasının yanına gittiğini, bu sırada mahkemelerinin diğer zabıt kâtibi olan …‘ın da geldiğini, komisyondan haber bekledikleri sırada saat ’de hâkim …‘in telefonla arayarak nerede olduklarını sorduğunu, komisyondan çağırıldığı için adliyede olduğunu söylemesi üzerine, niye çağırdıklarını soran hâkim beye “bilmiyorum, bekleyin dediler” şeklinde cevap verdiğini, hâkim beyin “ben de geliyorum, ben gelmeden bir şey yapmayın” diyerek telefonu kapattığını, daha sonra hâkim beyin tekrar arayarak “ne oldu, bir gelişme var mı? Odamın anahtarını sorarlarsa yok deyin” dediğini, hâkim beye İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin internete düşen kararından bahsetmesi üzerine, “benim böyle bir şeyden haberim yok. Metrobüsle geliyorum” dediğini, daha sonra yanındaki zabıt kâtibi …’ı arayan hâkim beyin, ne olduğunu ona da sorduğunu, ….’in de “…. ablayla beraber adliyedeyiz” diyerek telefonu uzattığını, hâkim beyin telefonda kendisine “mübaşir … ile zabıt kâtibi …’ı da çağır, onlar da şahit olsunlar” dediğini, hâkim beyin “şahit olsunlar” sözünden bir şey anlamadığını, arkadaşlarını telefonla çağırdıklarını, yine telefonla arayan hâkim beyin “ben geldim, gelin” dediğini, mahkemelerinin bulunduğu katta hâkim beyin odasının kapısının açık olduğunu, “duruşma salonunun kapısını açın” dediğini, odasından klasörleri çıkaran hâkim beyin zâbıt katibi ….’ten klasörleri duruşma salonuna koymasını istediğini, kendisine de “karar yazacağız UYAP’ı aç” demesi üzerine “şimdi mi yazacağız” diye sorduğunu, hâkim beyin ise “ben pazartesi yazdıracaktım, ama yazdırmayacaklar, o yüzden şimdi yazacağız” dediğini, UYAP ekranına düşen bir tane talep olduğunu, hâkim beyin isteği üzerine bu evraka her soruşturma için ayrı ayrı değişik iş numarası verdiğini, ayrıca hâkim beyin “işimiz uzun sürecek, eşini ara beklemesin” dediğini, sonra yanından çıkardığı notlara bakarak kararı yazdırmaya başladığını, o sırada hâkim beyin diğer kâtipler … ile …’a da tutuklama müzekkerelerinin bilgilerini not aldırdığını, karar yazmaya başladıktan sonra telefonla kendisini arayan kişinin nerede olduğunu sorup “başsavcı bey seni çağırıyor” dediğini, telefonu isteyerek konuşmaya başlayan hâkim beyin “illa …. mu olacak, ….’i göndersem olmuyor mu” diyerek telefonu kapattığını, zâbıt katibi ….e “sen git, karar yazmıyoruz, bekliyoruz dersin” dediğini, zâbıt katibi ….in de “yanlış olmaz mı hâkim bey” demesi üzerine hâkim beyin “o zaman ben gidiyorum, ben görüşeceğim” diyerek yanlarından ayrıldığını ancak çok kısa bir süre sonra geri geldiğini, komisyondan tekrar aramaları üzerine telefonu isteyen hâkim beyin konuştuğunu, hâkim beye “beni başsavcı bey çağırıyormuş, gitmek zorunda değil miyim” diye sorduğunda “sizin amiriniz benim, ben izin vermiyorum, kimse buradan çıkmasın” dediğini, bu sırada eşi tarafından aranan zâbıt katibi ….’in gitmek istediğini, ancak hâkim beyin izin vermediğini, üç veya dördüncü değişik iş kararı yazılırken UYAP’ın kesildiğini, bunun üzerine hâkim beyin talimatı ile kalan kararları UYAP harici yazdıklarını, kararları yazarken bir kaç avukatın gelerek “internete bir haber düşmüş, böyle bir şey var mı” diye sorduklarını, hâkim beyin de “yok böyle bir şey” diye cevap verip mübaşirden kapıyı kilitlemesini istemesi üzerine mübaşirin duruşma salonunun vatandaş giriş kapısını kilitlediğini, hâkim beyin mübaşirle zabıt kâtibi …’a “kaleme geçmeyin, koridorun ışıklarını yakmayın” dediğini, saat Asliye Ceza Mahkemesinden gönderilen evrak üzerinden verdiğini, savcılıktan soruşturma dosyalarını istemediklerini,

Kovuşturmada; hafta sonu neden karar yazdıklarını sorduğu hâkim beyin “bu kararı pazartesiye yazacaktım ama yazdırmayacaklar, o yüzden bugün yazdırıyorum” dediğini, hâkim bey odasını açtığında bir sürü dosya olduğunu, böyle bir dosyadan haberleri olmadığı için zâbıt katibi ….’le birlikte dosyaları görünce şaşırdıklarını, duruşma salonunda karar yazarken hâkim beyin diğer zabıt kâtiplerinden dosyaları incelemelerini istediğini, bu sırada Cumhuriyet Başsavcılığından arayan kişinin kendisini çağırdığını, ancak hâkim beyin kendisi yerine zâbıt katibi ….’i göndermek istediğini ve ….’e “git karar yazmıyoruz de” dediğini, zâbıt katibi ….’in “yanlış olmaz mı” demesi üzerine hâkim beyin “ben gidiyorum” diyerek yanlarından ayrılıp üç dakika sonra geri geldiğini ve “ben hallettim” dediğini,

Tanık … soruşturmada; İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olduğunu, /92 değişik iş sayılı kararın günü mesai saatleri içinde kaleme gelmediğini, UYAP ekranına da herhangi bir evrak düşmediğini, cumartesi günü yazı işleri müdürünün telefonla arayarak kalemden birisinin Adalet Komisyonuna gitmesi gerektiğini söylemesi üzerine adliyeye uzak mesafede olduğundan diğer kâtip arkadaşı …’nın aranmasını istediğini, akşam üzeri arayan hâkim beyin ise “bizim mahkeme ile alakalı internete bir haber düşmüş, bilgin var mı?” diye sorduğunda bilgisinin olmadığını, ayrıca Adalet Komisyonundan yazı işleri müdürünün arandığını, ….’nun muhtemelen adliyede olduğunu, kendisinin de adliyeye uğrayacağını söyleyip adliyeye gittiğini, adliyede …. ile beklerken hâkim beyin ….’yu aradığını, ….’nun müracat kaleminde beklediklerini söylemesi üzerine “benim odama girmeyin, odamın anahtarını kimseye vermeyin, diğer arkadaşları da çağırın” dediğini, akabinde mübaşir … ile kâtip ….’i aradıklarını, on beş yirmi dakika sonra hâkim beyin ….’yu arayarak “Ben geliyorum, bir şey yapmayın, bekleyin” dediğini, bir süre sonra tekrar arayan hâkim beyin “ben odamdayım, gelin” dediğini, odasının önüne gittiklerinde hâkim beyin bu sefer “kaleme girmeden direkt odama gelin” diyerek odasındaki dosyaları kendilerine verdiğini, ….’dan ışığı açmadan kalemdeki anahtarı alarak duruşma salonunu açmasını istediğini, dosyaları duruşma salonuna taşıdıktan sonra hâkim beyin yanından çıkardığı notlara bakarak ….ya karar yazdırmaya başladığını, sonra mübaşir … ve zabıt kâtibi ….’in geldiğini, üçünün karar yazılırken duruşma salonunda beklediklerini, hâkim beyin dışarı çıkmalarına izin vermediğini, eşinin rahatsızlandığını ve gitmek istediğini söylemesi üzerine hâkim beyin “İstanbul’da annen, baban, eşin dostun yok mu onlar gidip baksın, ortada bir cenaze var, cenazeyi kaldırmamız lazım” diyerek gitmesine müsaade etmediğini, notlarını vererek kendilerinden tutuklayan mahkemenin adı, tutuklama tarihi, karar numarası gibi bilgileri yazmalarını istediğini, UYAP’ın kesilmesi üzerine hâkim beyin “yazımı biten kararları kopyalayarak dışarıdan yazmaya devam edelim” dediğini, kendisinin ekranın kilitlendiğini ve kopyalanamayacağını söylediğinde, hâkim beyin ….’ya “tekrar uğraş, önceki kararları kopyalamaya çalış, diğer kararlarda da aynı şeyleri yazacağız, aksi halde tek tek yeniden yazmak zorunda kalırız, iki, üç saat sürer” dediğini, ….’nun önceden yazılan kararları kopyalayıp bilgisayara kaydettiğini, hâkim beyin kopyalanan bu kararlar üzerinde değişiklik yaptırarak UYAP dışından diğer kararları yazdırdığını, UYAP’ı ilk açtıklarında İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinden gelen evrakın günü mesai sonrası saat ’de ekrana düştüğünü gördüklerini, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinden gelen evrakı kendilerinin değil hâkim beyin teslim aldığını, kararları yazarken komisyondan bir görevlinin ….’yu arayarak nerede olduğunu sorması üzerine ….nun duruşma salonunda olduğu cevabını verdiğini, aynı kişinin iki üç kez daha ….yu arayarak başsavcının çağırdığını söylemesi üzerine “ver ben konuşayım” diyerek telefonu alan hâkim beyin konuşmasını bitirip telefonu kapattıktan sonra “…. sen git beklediğimizi söyle, karar yazdığımızı söyleme” dediğini, kendisinin de yalan söylemekten çekindiği için “hâkim bey yanlış olmaz mı” dediğini, bu sırada …. Asliye Ceza Mahkemesi bizi görevlendirmiş, ya tahliye ya da red kararı vereceğiz, kararı ben veriyorum, bir şey olursa bana olur, size bir şey olmaz” şeklinde cevap verdiğini, yazı işleri müdürüne “kâtipler işlerini aksatmadan teker teker gelsinler” biçiminde talimat veren müfettiş beyin yanına diğer kâtiplerle birlikte gittiklerini, bu sırada müfettiş beyin odasının önünde çok sayıda avukatın olduğunu, o esnada bayılan ….’yu hastaneye gönderdiklerini, müfettişin yazı işleri müdürleriyle görüşmesinden sonra kendilerinin kaleme geçip tahliye müzekkerelerini yazmaya başladıklarını, sulh ceza hâkimliğinden gelen evrakı okumadan yazı işleri müdürüne gönderdiğini, hâkim beyin de yanında olduğunu, sonradan öğrendiğine göre evrakı mübaşirin teslim aldığını, hâkim beyin de evrakın üzerine geliş tarihi ve saatini yazdığını, hâkim beyin isteği üzerine yan kalemde çalışmakta olan İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi zabıt kâtibi Muhammed Zeyd Kibar`ın da kendilerine yardımcı olduğunu, saat gibi tahliye müzekkerelerini bitirdiklerini, pazartesi günü tahliye müzekkerelerinin savcılık tarafından iade edilmesi üzerine avukatların hâkim beyin yanına gelip gittiklerini, hâkim beyin tahliye müzekkerelerinin gereğini yapmayanlar ile UYAP’ı kesenler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, hâkim beyin tahliye kararlarını İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinden gönderilen dosyalar üzerinden verdiğini, savcılıktan soruşturma dosyalarını istemediklerini,

Kovuşturmada; hakim bey, zâbıt katibi ….’ya kararları yazdırırken olayın farkına varmaya başladıklarını, telaşa kapılarak “biz muhabere miyiz neyiz, hafta sonundayız” dediklerini, komisyondan çağrılan ….’yu hâkim beyin göndermeyip “biz karar yazıyoruz, şu anda müsait değiliz” diyerek kendisinden komisyona gitmesini istediğini, kendisinin ise “ben giderim, hani bu şekilde yaptığımızı söylerim” şeklinde cevap verdiğini, hâkim beyin de “o zaman otur” dediğini, sonrasında mübaşirin yazdıkları tahliye müzekkerelerini savcılığa teslim etmek için götürdüğünü ancak kabul edilmediğini, yapılan şeyin yasal olmadığını fark ettiklerini, normalde muhabere nöbetinde taşraya evrak gönderip UYAP`taki işlemleri yaptıktan sonra postaya verdiklerini, İstanbul dışından gelen evrakta asker şahısların ifadelerini de aldıklarını, başka hiç bir işlerinin olmadığını, cumartesi ya da pazar günü gece vakti karar yazmak için adliyeye gelmediklerini, muhabere nöbetinde ilk defa böyle bir olay yaşandığını, yazı işleri müdüründen mübaşirine kadar bir şey yapamadıklarını, hâkim beyin gitmelerine izin vermediğini, “ortada bir cenaze var, cenazeyi kaldırmamız lazım” dediğini,

Tanık … aşamalarda; İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde mübaşir olarak görev yaptığını, cuma günü mesai saatleri içinde mahkemelerinin muhabere nöbetçisi olduğunu, görevlerinin taşraya gidecek evrakı teslim alıp postayla mahalline göndermek olduğunu, cumartesi günü çağrılması üzerine saat sularında adliyeye geldiğini, mahkeme kaleminin ışıklarının kapalı, duruşma salonunun ise açık olduğunu gördüğünü, duruşma salonununda hâkim …‘in …. hanıma karar yazdırdığını, bilgisayar ekranında medyadan tutuklu olduğunu bildiği birkaç polis ismi gördüğünü, ne olup bittiğini kâğıda yazarak zabıt kâtibi ….’e sorduğunu, onun da hâkim beyin büyük ihtimalle bu kişilerle ilgili tahliye kararı vereceğini söylediğini, zaten internete de bu yönde haber düştüğünü, hâkim beyin “çok işimiz var, eve geç gideceksiniz” dediğini, Adalet Komisyonundan zabıt kâtibi …’yı aradıklarını, hâkim beyin telefonu ….’dan alarak arayan kişi ile konuştuğunu, karşısındaki kişiye “neredesiniz, ben geleceğim” dediğini, telefonu kapattıktan sonra zabıt kâtibi ….e “sen git” dediğini, zabıt kâtibi ….in de hâkim beye “ben gidemem, beni çağırmamışlar” dediğini, bunun üzerine yanlarından ayrılan hâkim beyin bir süre sonra duruşma salonuna gelip, telefonla arayan kişiyi bulamadığını söylediğini, o sırada …nın hâkim beye “komisyondan arayan yetkili benim amirim, gitmem gerekmiyor mu” diye sorduğunu, hâkim beyin de “ben göndermedikçe gidemezsin” diyerek gitmesine izin vermediğini, bir ara hâkim beyin odasına doğru giderek telefon görüşmesi yaptığını, bu sırada kendi aralarında olayın sonunu iyi görmediklerini, ne yapmaları gerektiğini konuştuklarını, hatta zabıt kâtibi ….`in kendisine elektrik şartelini indirmesini söylediğini, kararların bitmesine yakın hâkim beyin zabıt kâtipleri …. ile ….’i kaleme göndererek tahliye müzekkerelerini yazmalarını istediğini, tahliye müzekkerelerinin yazımının saat pazartesi günü tahliye müzekkerelerinin mahkemelerine iade edildiğini, hâkim beyin bunların tekrar savcılığa gönderilmesiyle ilgili yazı yazdırdığını, tahliye müzekkerelerini bu defa infaz savcılığına götürdüğünü, oradaki görevlinin almayarak üst yazı göndereceklerini söylediğini, durumu hâkim beye anlattığını, hâkim beyin de tahliye müzekkerelerini kabul etmeyen ve UYAP’ı kesen ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunduğunu,

Tanık … aşamalarda; cumartesi günü zabıt kâtibi ….’nun çağırması üzerine saat gibi adliyeye geldiğini, internetten söz konusu haberleri gördüğünü, adliyeye gelene kadar böyle bir evrakın olmadığına dair tutanak tutulacağını düşündüğünü, çünkü hâkim beyin böyle bir evrakı mesai saatinden sonra kendisinin alabileceğine ihtimal vermediğini, duruşma salonuna girince hâkim beyin dosyayı almış olduğunu anladığını ve şok olduğunu, hâkim beyin zabıt kâtibi …. ve kendisinden yazılacak tahliye müzekkerelerine ön hazırlık yapmalarını istediğini, gelen telefon üzerine zabıt kâtibi ….’nun başsavcılıktan çağrıldığını söylediğini, hâkim beyin telefonu isteyerek arayan kişi ile konuştuğunu, telefonu kapattıktan sonra ….’e “sen git, sorarlarsa bekliyoruz de” dediğini, zabıt kâtibi … civarında tahliye müzekkerelerinin mübaşir tarafından savcılığa teslim edildiğini,

Beyan etmişlerdir. Sanık … aşamalarda özetle; HSYK tarafından usulüne uygun bir soruşturma izni alınmadığını, sayılı Kanunun maddesinin açık olduğunu, görevdeki bir hâkim ve Cumhuriyet savcısının ancak ağır cezalık suçüstü hali bulunduğunda aranabileceğini, gözaltına alınabileceğini, sorguya çekilebileceğini ya da tutuklanabileceğini, bu şartlara riayet edilmediğini,

Görevdeki hâkim ve Cumhuriyet savcısı ile ilgili soruşturma işlemlerinin izinle en yakın ağır ceza mahkemesinde yapılabileceğini, bu mahkemenin de Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi olduğunu, sorgu tarihi itibarıyla nöbetçi olmayan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin soruşturma aşamasında herhangi bir yetkisinin bulunmadığını, nitekim soruşturma aşamasında iletişimin tespiti gibi kararların sulh ceza hâkimliklerinden alındığını, bu sebeple Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve esas açısından tutuklama talebine bakma ve karar verme yetkisi bulunmadığını, terör suçlarına bakmakla yetkili Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ancak dava açıldığı takdirde dosyaya bakabileceğini, soruşturma aşamasında usul ve esas ile ilgili diğer kuralların da çiğnendiğini, HSYK tarafından örgüt üyeliği suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma izni kararı verilmediğini, HSYK 2. Dairesinin tarihli kovuşturma izni verilmesine ilişkin kararında yer alan muhalefet şerhlerine katıldığını, soruşturma evresinde sorgu dışında dinlenilmediğini,

Suç tarihinde kurulmuş doğal mahkeme sıfatıyla hakkında atılı bulunan suçlarla ilgili olarak yargılama yapma görevinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesine ait olduğunu, Yargıtay Ceza Dairesinin kendilerini yargılama görevinin bulunmadığını, bu dairenin daha sonradan oluşturulduğunu ve bunun tabi hâkimlik ilkesine aykırı olduğunu, soruşturma aşamasında usul kurallarının ihlal edilmesi nedeniyle tekrardan soruşturma aşamasına dönülmesi taleplerinin kovuşturma aşamasında reddedildiğini, tahliye edilen şüphelilerle eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ettikleri yönünde isnat olmasına rağmen sayılı Kanunun maddesi göz ardı edilerek bu kişiler ile birlikte yargılanmadıklarını, tarihinde tutuklu bulunan çoğunluğu polis toplam altmış üç şüphelinin müdafilerinin kendisinin görevli olduğu ve aynı zamanda nöbetçi bulunduğu İstanbul tarihinde söz konusu evraklardan yazı işleri müdürünün de haberi olduğunu, sulh ceza hâkimliklerine ve ilgili soruşturma savcılarına müzekkereler yazdırdığını, öğleden sonra müzekkere cevaplarının gelmeye başladığını, dosyaların kendisine gelmesinin gerekmediğini, nitekim geçmişte İ.C hakkındaki yargı yeri belirlenmesine ilişkin davada Ceza Genel Kurulunca da gün ve sayılı karar ile aynı sonuca ulaşıldığını, aynı gün öğleden sonra karar oluşturmak için çalıştığını, takip eden perşembe gününün gününe tekabül ettiğini, o günde karar üzerinde çalıştığını, oluşturduğu kararı günü saat ’te UYAP`tan onayladığını, zâbıt katipleri veya yazı işleri müdüründen dosyayı saklama gibi bir durumunun söz konusu olmadığını,

Asliye ceza mahkemeleri bakımından tevzi nöbeti usulünün sulh ceza mahkemeleri döneminde yürürlükte olduğunu, sulh ceza hâkimliklerinin reddi dilekçelerinin doğrudan asliye ceza mahkemesine de verilebileceğini, bunun örneklerinin olduğunu, Çağlayan Adliyesinde benzer şekilde altı yedi tane karar verildiğini, bunlardan birinin de diğer sanık …`in bir kaç ay önce /56 değişik iş sayılı dosya üzerinden verdiği karar olduğunu, Hukuken geçerli ve kesin nitelikteki kararına karşı gidilebilecek tek yolun yazılı emir kanun yolu olduğunu, evrakı birleştirerek tek bir numara üzerinden karar vermesi ile yedi ayrı numara üzerinden aynı kararları vermesi arasında bir fark bulunmadığını, bunun hâkimin takdirinde olduğunu, ayrıca tüm sulh ceza hâkimlerinin reddine karar verilmesinin mümkün olmadığına dair bir düzenleme bulunmadığını,

Reddi hâkim taleplerini CMK`nun maddesinin açıkça verdiği yetkiye dayanarak ve yasal düzenlemeleri, içtihatları, AİHM kararlarını gözeterek objektif değerlendirmelerle kabul ettiğini, bu kararın sonuna kadar arkasında olduğunu, tamamen vicdana, kanuna, uluslararası normlara ve hukuka uygun, gerekçelerini ayrıntılı olarak belirttiği yargısal bir karar oluşturduğunu, gerekçesinde hâkimin objektif tarafsızlık kriterini değerlendirdiğini, kararının başka bir sulh ceza hâkimliği tarafından kaldırılamayacağını, sonucu itibarıyla kesin olan bu karara karşı başvurabilecek kanun yolunun kanun yararına bozma olduğunu, bunun dışında Anayasa ve diğer kanunlarla tarafına verilen hâkimlik teminatı ve bağımsızlığı çerçevesinde yargısal yetkisini kullandığı için idari soruşturmaya muhatap edilemeyeceğini, Anayasanın maddesi gereği hâkimlere hiç bir makamın emir talimat veremeyeceğini ya da telkinde bulunamayacağını,

Tahliye talepleri ile ilgili olarak diğer sanık …‘i yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek adına nöbetçi asliye ceza hâkimi olduğu için görevlendirdiğini, ayrıca reddi hâkim talebinin kabulü durumunda hukuk hâkiminin ya da nöbetçi olmayan başka bir hâkimin görevlendirilebileceğini, aksine bir düzenleme ya da içtihat bulunmadığını, CMK’nun maddesinin dördüncü fıkrasında “hâkim veya mahkeme görevlendirilir” denildiğini, diğer sanık …‘in de tutuklamayı gerektirecek somut delil bulunmaması, AİHM ve AYM’nin bu konuda ortaya koyduğu ölçütlerin karşılanmaması gerekçesi ile tahliyeleri talep edilen altmış üç tutuklu şüphelinin serbest bırakılmasına karar verdiğini, ancak verilen bu tahliye kararlarının yürütmenin açık müdahale ve baskısı sonucu uygulanamadığını,

Silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasının dayanaktan yoksun olduğunu, bu suçun oluşması için hiyerarşik yapı, alt-üst ilişkisi, emir komuta zinciri, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunmasının arandığını ve örgütle organik bağ kurulması gerektiğini, bir günde verilen bir mahkeme kararı ile bu suçun oluşmasının mümkün olmadığını, suçun unsurları itibarıyla oluşmadığını, bu kararın örgütsel bir talimatla verildiği iddiasını kabul etmediğini, FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütü olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararının olmadığını, öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerektiğini, iki hâkimle örgüt kurulamayacağını, iddianameye göre suç tarihinin olduğunu, fiili ve hukuki kesintiden sonra olanların kendilerine fatura edilemeyeceğini, bu dosyada örgüt olarak değerlendirildiği belirtilen FETÖ/PDY yapılanmasına tarihi itibarıyla örgüt demenin hukuken mümkün olmadığını, tarihinde kullanılan silahların örgütün silah unsurunu değil darbeye teşebbüs suçunu oluşturacağını, iddia edilen örgütle bir irtibat ve alakasının bulunmadığını, tamamen hukuka uygun kararlarından dolayı yargılandıklarını, Fethullah Gülen’in tarihinde “funduszeue.infoül…org” adresli internet sitesindeki konuşmasından haberdar olduğuna dair hiçbir delilin bulunmadığını, bunu ilk defa sorgusu yapılırken öğrendiğini, şayet kendisi örgüt üyesi ise Fethullah Gülen’in tarihinde anılan internet sitesinde yayınlanan konuşması ile kendisine en büyük kötülüğü yaptığını, bu durumun da akıl ve mantığa uygun bir tarafının bulunmadığını, Fethullah Gülen`in bu konuşmasından sonra şüpheli müdafilerinin söz konusu dilekçeleri mahkemesine vermiş olmalarının kendisi açısından talihsizlik olduğunu, bu konuşmanın bir talimat değil dua niteliğinde olduğunu, bu konuşmaya ilişkin tam metnin Arapça kısımlar da dahil olmak üzere bilirkişi marifetiyle dökümünün yapılması gerektiğini,

tarihinden beri tutuklu olduğunu bu sebeple tarihli darbe girişiminin kendisini bağlamayacağını ve bununla irtibatlandırılamayacağını, suç tarihi itibarıyla bu yapıya örgüt denemeyeceğini, kaldı ki Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin tarihinde verdiği Fethullah Gülen ile ilgili davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin kararın, Ankara Ağır Ceza Mahkemesince tarihinde kaldırılarak adı geçenin beraatine karar verildiğini, bu kararın da Yargıtay 9. Ceza Dairesinin tarihli kararı ile onandığını, onama kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edildiğini, Ceza Genel Kurulunun gün ve sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiğini, keza tarihinde Fethullah Gülen hakkında anayasayı ihlal suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini,

Telefonla görüşme kaydı bulunan veya aynı baz istasyonunda sinyal bilgisi alınan kişilerin meslektaşları, arkadaşları, komşuları, aynı lojmanda oturduğu veya aynı adliyede çalıştığı kişiler ya da çeşitli gazetelerin adliye muhabirleri olduğunu, kakao veya ByLock isimli sistemleri bilmediğini, bu sistemler ya da başka bir haberleşme uygulaması aracılığıyla talimat almadığını,

maddesinin açık olduğunu, reddi hâkim talebinin kabul edilmesi halinde tahliye konusunda yetkili merciin nasıl belirleneceğinin de CMK’nun 26 ve devamı maddelerinde yazılı olduğunu, silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile görevi kötüye kullanma suçundan ayrı ayrı ceza verilemeyeceğini,

Beraatine karar verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması hariç lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep edip atılı suçları işlemediğini, bu suçların oluşmadığını, somut ve objektif delil bulunmadığını,

Sanık … aşamalarda özetle; HSYK tarafından yapılan soruşturma işlemlerinde usul kurallarına riayet edilmediğini, HSYK müfettişinin Cumhuriyet savcısı gibi sorguya sevk etme veya tedbir uygulama yetkisinin olmadığını, HSYK 3. Dairesinin soruşturma izni kararı olmadan 2. Daire tarafından açığa alındığını, bakan oluru ve kesinleştirme de beklenmeden olmayan soruşturma izninin devamına karar verildiğini, tutuklanmalarının HSYK 2. Dairesinin kovuşturma izni yetkisinin gasbı niteliğinde olduğunu, zira dairenin kovuşturma izni vermekten başka seçeneğinin kalmadığını, HSYK`nın soruşturma ve kovuşturma izni kararı verirken fiili belirlemediğini, örgüt üyeliği suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma izni kararı verilmediğini,

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin hakkında usulsüz olarak yakalama ve tutuklama kararları verdiğini, çünkü bu mahkemenin sadece hâkim sınıfından olmayanlar hakkında terör suçlarından açılan davalara bakma yetkisinin olduğunu, ayrıca yakalama için ise hem ağır cezalık hem de suçüstü hali olması gerektiğini, bu iki şartın da soyut iddialar dışında bulunmadığını,

Sulh ceza hâkimlikleri ile yargılandıkları Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Dairesinin tabii hâkim ilkesine uygun olmadığını, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin iddianamenin iadesine ya da son soruşturmanın açılması kararını vermeye yetkili bulunmadığını, onun için bu davada beraat kararı dahi verilse hukuki olmayacağını, atfedilen isnadın mahiyet ve sebebinin belirsiz olup tarafına etraflıca açıklanmadığını, keza son soruşturmanın açılması kararında hangi fiilinin hangi suçu teşkil ettiğinin açık bir şekilde izah edilmediğini, soruşturma aşamasında savunmasının alınmadığını,

İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi …in cuma günü reddi hâkim talebinin kabulüne karar verdiğini, aynı gün de dosyayı mahkemesine nöbetçi olduğu için gönderdiğini, görevlendirildiğine dair kararın kesin nitelikte olması sebebiyle CMK`nun maddesi gereğince dosyayı inceleme dışında başka bir seçeneğinin kalmadığını, bu karara karşı direnme ya da başka türlü usuli bir tasarrufta bulunma şansının da olmadığını, incelemeyi kanuna uygun olarak yaptığını, ancak bu karardan önce Selam Tevhid soruşturması kapsamında savunması istenmiş olsaydı bu dosyada karar vermeyip çekileceğini,

günü dosyaların geldiğini, dosyanın medyatik olması ve bir şekilde karar vermek zorunda kalmasından dolayı moralinin bozulduğunu, mesai bitiminde eve giderken mahkemesine gönderilen dosyaları da yanında götürdüğünü, diğer sanık …in talepte bulunmasına rağmen Cumhuriyet Başsavcılığınca asıl soruşturma dosyaları gönderilmediğinden sadece şüpheli müdafilerinin dilekçe ve eklerini inceleyebildiğini, bütün gece çalıştığını, ertesi gün vicdani kanaati oluştuğundan ve esas olanın özgürlük olduğunu düşündüğünden tahliye kararı verdiğini, dosyayı incelememesi halinde bu şekilde detaylı gerekçeli karar yazamayacağını, kararı yazarken saat ’de UYAP`ın kesildiğini, o anda beş kararın yazılmış iki karara da numara verilmiş olduğunu, saat gibi kararları bitirdiğini, dört saatlik sürede kararların yazıldığını, avukatların müfettişe gitmesiyle kâtiplerin geri geldiğini, tahliye müzekkerelerini yazmaya başlamadan önce saat sıralarında İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği kararının geldiğini, üstüne tarih ve saat belirterek havale yaptığını, kararını yazmadan önce gelmesi halinde onu da kararına yazdıracağını, usul hükümleri gereğince bir mahkemenin kararının bir başka mahkeme veya hâkimliğin kararı ile yok sayılmasının mümkün olmadığını, müdafileri tarafından uygun bir talepte bulunulması veya Yargıtay gibi üst mercinin ilamı üzerine bir karar verilebileceğini, ayrıca Anayasanın maddesi gereğince de yargısal mercilere emir ve talimat verilemeyeceğini, Adalet Bakanlığının tarihli görüş yazısı bakımında da aynı durumun geçerli olduğunu,

Kalem personelinin beyanlarındaki aleyhe olan kısımları ve hakkında düzenlenen tutanakları kabul etmediğini, o gece müfettiş beyin yazı işleri müdüründen dosyayı istediğini, bunun üzerine müfettiş beye tahliye müzekkerelerinin yazımı bittikten sonra dosyaları göndereceğine dair yazı yazdığını,

UYAP dışı yazdıkları tahliye müzekkerelerinin yazımının saat gibi bitmesi nedeniyle evrakı teslim alacak personel bulunmadığını, saat gibi infaz savcısının tahliye kararlarını aldığını, tahliyenin derhal uygulanması gereken acil işlerden olmasına rağmen işleme konulmadığını, tahliye müzekkereleri elinde kaldığından hukuki sorumluluğu doğmaması için ve güvenlik endişesi taşıması nedeniyle o gece adliyede kaldığını, Şüpheli müdafilerince defalarca sulh ceza hâkimliklerine reddi hâkim talepli dilekçeler verilmesine karşın bunların asliye ceza mahkemelerine gönderilmediğini, itiraz müessesinin CMK`nun maddesinin ikinci fıkrası uyarınca işletilerek dosyanın sulh ceza hâkimliklerince kendi içlerinde takip eden hâkimliğe gönderildiğini, reddi hâkim taleplerinin soruşturma aşamasında da ileri sürülmesinin mümkün olduğunu, bunun itiraz olarak değerlendirilemeyeceğini,

sayılı Kanunun maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde sulh ceza hâkimliklerinin görevlerinin sayıldığını ve usulden kaynaklı diğer görevlerinin saklı tutulduğunu, reddi hâkim müessesinin bu istisnalardan biri olduğunu, sayılı Kanunun maddesinin de bu doğrultuda düzenleme içerdiğini, kanun koyucunun sayılı Kanunla sulh ceza hâkimliklerini kurarken, reddi hâkim müessesesinin sulh ceza hâkimlikleri bakımından meri olduğuna ayrıca işaret ettiğini, CMK`nun maddelerinin kaldırıldığına dair bir hüküm olmadığını, velev ki unutulmuş olsa dahi bu düzenlemenin yürürlükten kalktığı anlamına gelmeyeceğini, ayrıca reddi hâkim talebini kabul eden nöbetçi mahkemenin uygun gördüğü bir hâkimi görevlendirebileceğini, keza soruşturma aşamasında ağır ceza mahkemelerinin de bir kısım koruma tedbirlerini verebileceğine ilişkin düzenlemelerin bulunduğunu,

Daha önce bu dosyadaki şüpheliler müdafinin o gün nöbetçi olan İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine reddi hâkim talebinde bulunduğunu, mahkemenin de bu evrakı tevziye tabi tuttuğunu, bu evraklardan birinin de kendisine gelmesi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazarak dosyanın gönderilmesini istediğini, ancak dosyanın gönderilmediğini, görevli olmadığından dosyayı nöbetçi İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderdiğini, bu hususta İstanbul Adalet Komisyonu Başkanı ile de görüştüğünü, komisyon başkanına “yasada tevzien gönderilmesi gerektiren bir karar yok” dediğini, komisyon başkanının da “İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar ver” dediğini, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin de dosyayı iade etmesi üzerine olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğunu ve İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince / değişik iş sayı ile mahkemesinin yetkili olduğuna kesin olarak karar verildiğini, bunun üzerine tarih ve /56 değişik iş sayı ile reddi hakim talebinin reddine karar verdiğini, bu kararın gerekçesinde hangi hâkimin hangi gerekçeyle reddedildiği ve hangi işe bakacağı somut bir şekilde belirtilmediğinden reddi hâkim talebini reddettiğini, ancak vaki reddi hâkim talebinin gerekçeli ve hukuki dayanağa sahip olması hâlinde talebin kabul edilebileceğini, altı ayrı asliye ceza mahkemesinin benzer kararlar verdiğini, bu kararlardan birisinin de İstanbul 26 Asliye Ceza Mahkemesinin tarih ve /19 değişik iş sayılı kararı olduğunu, bu şekilde red kararı verebilen asliye ceza mahkemesinin kabul kararı da verebileceğini, atılı suçları işleme niyeti olması hâlinde daha önce karar verebileceğini,

Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için, öncelikle gayri muayyen suçları işlemek amacıyla asgari üç kişiden oluşan, sayılı Kanunda gösterilen amaç suçları işlemeye yeterli araç ve gerece sahip olarak silahlı ve devamlılık gösterecek şekilde hiyerarşik yapıya sahip bir örgütün varlığının zorunlu olduğunu, kendisi açısından ise asıl önemli olanın var olduğu iddia edilen terör örgütü ile irtibatının ortaya konulması olduğunu, vermiş olduğu karar nedeniyle terör örgütü üyeliği suçları ile itham edilmesinin akla uygun olmadığını,

tarihinde “funduszeue.info…org” adresli internet sitesinde yayınlanan Fethullah Gülen’e ait konuşmanın çözümünün yapılmasını istediğini, herhangi bir terör örgüt üyesi olmadığı için süreklilik ve çeşitlilik gösteren bir eyleminin olmadığını, tek eyleminin kanunlar çerçevesinde tahliye kararı vermek olduğunu, sadece yargısal faaliyette bulunduğunu, FETÖ/PDY diye bir örgüt var ise bu örgütle bir ilgisinin bulunmadığını, uzun süre terör mahkemelerinde görev yaptığını, eğer böyle bir örgüt olduğunu bilseydi veya üyesi olsaydı ya da bir irtibatı olsaydı çekinmeden TCK`nun maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık maddesinin lehine uygulanması için bildiklerini anlatacağını,

tarihli darbe kalkışmasının kendisi ile bir ilgisinin olmadığını, bu kalkışmayı FETÖ/PDY terör örgütünün gerçekleştirdiği sabit olsa dahi bunun kendisini bağlamayacağını, İletişimin tespitine ilişkin alınan kayıtlarının suçlamalarla ilgisiz ve birbirleriyle bağlantısız olduğunu, HTS kayıtlarında birebir görüştüğü kişilerin aynı lojmanda oturan komşuları, aynı mahkemede, aynı adliyede çalışan kişiler ve tanıdığı meslektaşları olduğunu,

Görevi kötüye kullanma suçu yönünden, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi tarafından görev yaptığı mahkemenin şüphelilerin tutukluluk hali ve tahliyeleri ile ilgili olarak bir karar verilmesi hususunda kesin nitelikte bir kararla görevlendirilmesi üzerine vazifesini yaptığını, bu kararı vermeye Anayasanın 6. maddesinin üçüncü fıkrası, CMK`nun maddesinin iki ve dördüncü fıkraları ile maddesi ve sayılı Kanunun 10 ve maddeleri gereğince yetkili olduğunu, kanunların verdiği yetkiyi kullanarak vicdanına göre karar verdiğini,

Tahliye kararını verirken CMK’nun maddesi gereğince tutuklama şartlarının bulunup bulunmadığına, CMK’nun maddesindeki adli kontrol tedbirlerinin gerekip gerekmediğine ve tutuklamadan önceki gözaltı sürelerine riayet edilip edilmediğine baktığını, şablon şeklinde olan sulh ceza hâkimlikleri kararlarının yeterli delile dayanmadığını görüp vicdanına ve hukuka uygun bir karar verdiğini, bu yöndeki Ceza Genel Kurulunun

Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası alınmadan önce kendilerine tevsii tahkikat taleplerinin olup olmadığının sorulmadığını, delillerin yeterince tartışılmadığını, verilen esas hakkındaki mütalaanın da soyut olduğunu ve eyleminin ortaya konulmadığını,

Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, savunmasını hazırlayabilmesi için uygun zaman ve zeminin hazırlanmadığını, müdafiinin hukuki yardımından yararlanamadığını, baro tarafından tayin edilen avukat eşliğinde verdiği ifadesinin delil yasağı kapsamında olduğunu, lehe delillerin araştırılmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, beraatine karar verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması dahil lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep edip atılı suçları işlemediğini,

Savunmuşlardır.

I- ByLock`un Delil Niteliğine İlişkin Hukukî Değerlendirme 1- Genel Olarak İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide de ifade edildiği üzere, ceza muhakemesinin amacı usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan araç delillerdir. Ceza Muhakemesi Kanununun “Delilleri takdir yetkisi” başlıklı maddesinin ikinci fıkrasındaki; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindeki hükümle, ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş ve “delillerin serbestliği” ilkesine de vurgu yapılmıştır. Buna göre, hukuka uygun olmak kaydıyla, her türlü delil ispat aracı olarak kullanılabilir. Bu bakımdan maddi gerçeğe ulaştıracak delilin fiziki ya da elektronik olması önem arz etmemektedir.

Ceza Muhakemesinde maddi gerçek ortaya çıkarılırken, kişisel hak ve özgürlüklere saygı ile toplumsal düzeninin sağlanması arasında bir denge kurulması temel amaçtır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması da yukarıda belirtildiği üzere delil ya da delillerin toplanması ile mümkün olur. Ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmek için, delil elde etme aşamasında şahsi ve toplumsal değerlerin korunması da gereklidir. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine, öğreti ve uygulamada “delil yasakları” olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Anayasanın maddesinin altıncı fıkrasında, CMK`nun maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, maddesinin ikinci fıkrasında, maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ve maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı belirtilmiştir. Delilin hukuka aykırı bir yöntemle elde edilmiş olup olmadığına ise yargılama makamı karar verecektir.

Delillerin yerindeliği incelemesi yapmayan ve bu konunun ulusal yargı organlarının takdirinde olduğunu belirten AİHM, elde edilen deliller dâhil olmak üzere yargılamayı bir bütün olarak inceleyip bu çerçevede ilgilinin adil yargılanma hakkının ihlâl edilip edilmediğine karar vermektedir. (AİHM, Khan/Birleşik Krallık, , funduszeue.info: /97, § 34) AİHM, delillerle ilgili olarak, başvurucuya delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini esas almaktadır. (Bykov/Rusya, , funduszeue.info: /02, § 90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, , funduszeue.info: /06, /05, § ). Bu manada esas olan, delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olacak şekilde sanık aleyhine kullanılmaksızın, yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmasıdır.

2- Mukayeseli Hukuk ve AİHM Kararları Bağlamında Elektronik Delillerin Niteliği ve Hukukiliği Türkiye Cumhuriyeti tarafından tarihinde imzalanan Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi (AKSSS), Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması uygun bulunarak tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bilgisayar verisi; AKSSS`nin 1. maddesinde “bilgisayar sisteminin bir işlevi yerine getirmesini mümkün kılan bir programı da kapsayan, olguların, bilginin veya kavramların bir bilgisayar sisteminde işlenmeye uygun haldeki her türlü temsilini”, veri ise; sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinde “bilgisayar tarafından üzerinde işlem yapılabilen her türlü değer” şeklinde tanımlanmıştır.

Yine, AKSSS`nin 1. maddesinde; Bilgisayar sistemi; “bir veya birden fazlası, bir program uyarınca otomatik veri işleyebilen herhangi bir cihaz veya birbiriyle bağlantılı veya ilgili bir grup cihazı”, Hizmet sağlayıcı; “Hizmetlerin kullananlara bir bilgisayar sistemi aracılığıyla iletişim kurma olanağı sağlayan her türlü kamu ve özel sektör tüzel kişisini ve böylesi iletişim hizmeti veya bu hiz….kullanıcıları adına bilgisayar verilerini işleyen veya depolayan diğer her türlü kişiyi”, Trafik verisi ise; “bir bilgisayar sistemi aracılığıyla gerçekleşen iletişimle ilgili olan, iletişim zincirinin bir halkasını teşkil eden bilgisayar sistemi tarafından üretilmiş, iletişimin başlangıç noktasını, hedefe varış noktasını, izlediği yolu, saatini tarihini, boyutunu, süresini veya iletişimde kullanılan temel hiz….türünü gösteren herhangi bir bilgisayar verisi”

Olarak tanımlanmıştır. Yukarıda belirtildiği gibi bilgisayar sistemi bağımsız olabileceği gibi bir ağa da bağlı olabilir. Elektronik delil ise bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen, soruşturma açısından değeri olan bilgi ve verilerdir. Elektronik deliller arasında, suç örgütlenmesini gösteren veri tabanı dosyaları veya suçlular arasında yapılmış haberleşmeleri gösteren e-postaları saymak mümkündür. (Leyla Keser Berber, Adli Bilişim, Yetkin, , s. 46, 50)

Elektronik deliller, klasik delillerden farklı olarak soyut bir yapıya sahiptirler. Şüphesiz ki, elektronik delillerin içerisinde yer aldığı somut bir donanım aygıtı bulunmakta ise de ceza yargılaması bakımından esas delil teşkil edenler bu donanım aygıtının kendisi değil, içerisinde yer alan dijital nitelikteki delillerdir. (Muharrem Özen-Gürkan Özocak, Adli Bilişim, Elektronik Deliller ve Bilgisayarlarda Arama ve El Koyma Tedbirinin Hukuki Rejimi (CMK m. ), Ankara Barosu Dergisi, /1, s. 59)

AKSSS`nin “Depolanmış bilgisayar verilerine izinli şekilde veya bu verilerin halka açık olduğu durumlarda sınır ötesinden erişim sağlanması” başlıklı maddesi; “Bir taraf, diğer tarafın izni olmaksızın; a) Halkın serbest kullanımına sunulan (açık kaynaktan gelen) depolanmış bilgisayar verilerine bunların coğrafi konumuna bakılmaksızın erişilebilir; veya b) Kendi ülkesindeki bir bilgisayar sistemi aracılığıyla, diğer tarafın ülkesindeki depolanmış bilgisayar verilerine, eğer bu taraf, söz konusu bilgisayar sistemi aracılığıyla veriyi ifşa etme yetkisini yasal olarak haiz bulunan kişinin yasal ve gönüllü onayını sağlayabilirse, söz konusu verilere erişebilir veya bunları temin edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Söz konusu sözleşmeye ilişkin açıklayıcı raporda, sözleşmenin maddesiyle ilgili iki durum ele alınmıştır. Birincisi erişilen verilerin kamuya açık olduğu, ikincisi ise; bir tarafın kendi sınırları içerisindeki bir bilgisayar sistemini kullanarak ulusal sınırları dışında bulunan verilere eriştiği ya da bu verileri aldığı ve bu sistem aracılığıyla verileri bu tarafa ifşa etmeye kanunlar uyarınca yetkili bir kişinin kanunlara uygun ve gönüllü olarak rızasını aldığı durumlardır. Verileri ifşa etmek için “kanunlar uyarınca yetkili” kişinin kim olduğu, koşullara, kişinin niteliğine ve durum için geçerli yasaya bağlı olarak farklılık gösterebilir. Örneğin, bir kişinin e-postası bir hizmet sağlayıcı tarafından başka bir ülkede saklanabilir ya da bir kişi kasıtlı olarak başka bir ülkede veri saklayabilir. Maddede belirtildiği gibi, bu kişiler verileri tekrar kazanabilirler ve kanunlara uygun olarak yetki sahibi olmaları koşuluyla, gönüllü olarak verileri icra görevlilerine ifşa edebilir ya da bu görevlilerin verilere erişmelerine izin verebilirler.

Avrupa Birliğince (AB) tarihinde “Kişisel Verilerin İşlenmesinde Gerçek Kişilerin Korunması ve Serbest Dolaşımı”na ilişkin 95/46 nolu Yönerge kabul edilmiştir. Ancak söz konusu yönerge hükümlerinin savunma, kamu güvenliği veya ceza hukuku açısından uygulanmayacağı da belirtilmiştir. 95/46 nolu Yönerge temel alınarak düzenlenen telefon konuşmaları ve e-postaları da kapsayacak şekilde elektronik iletişimde özel yaşamın gizliliği ve kişisel verinin korunmasına dair /58 nolu Yönergenin amacı, Avrupa Birliğine üye ülkeler tarafından, haberleşmenin gizliliğine yetkisi bulunmayan kişilerce erişilmesini engellemek, kamu telekomünikasyon şirketleriyle ve kamuya açık telekomünikasyon servisleriyle sağlanan telekomünikasyonun gizliliğini korumak amacıyla önlemlerin alınmasını sağlamaktır. (Hayrunnisa Özdemir, Haberleşmenin Gizliliği ve Kişisel Veriler, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C, S: , , s. ) Bununla birlikte bu yönerge; devletlerin elektronik iletişimi, hukuka uygun denetleme veya AİHS`e uygun olarak başkaca önlem alma imkanlarını etkilememektedir. (Saadet Yüksel, Özel Yaşamın Bir Parçası Olarak Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Gizliliğine Önleyici Denetimle Müdahale, Beta, 1. Baskı, , s. 89, 99)

AİHM, kişisel verilerin elde edilmesini her durumda özel yaşamın gizliliği hakkına bir müdahale olarak görmemekte ve kişisel verilere ilişkin AİHS`in 8. maddesi çerçevesinde iki aşamalı bir değerlendirme yapmaktadır. Öncelikle müdahalenin yasal dayanağı olup olmadığı ve ulaşılabilirliği, daha sonra ise ulusal güvenlik gibi meşru bir amaç bağlamında müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını değerlendirmektedir. (Saadet Yüksel, a.g.e, s. )

Bu bakımdan AİHM devletlerin, ulusal güvenliği korumak amacıyla, yetkililere kamunun ulaşamadığı kişisel verileri barındıran kayıtlarda bilgi toplama ve kaydetme yetkisini veren kanuni düzenlemeler yapmasını uygun görmektedir. (Leander/İsveç, , funduszeue.info: /81, § 59 ) Nitekim Avrupa Parlamentosunun / (I INI) sayılı raporunda; “Bir devlet kural olarak, ülke içindeki yasal düzen ortamının devamlılığının ve ulusal güvenliğin sağlanması amacı ile dinleme faaliyetleri yürütebilir. Organize suçların ve terörizme yönelik faaliyetlerin eyleme dönüşmeden belirlenebilmesi amacıyla ulusal kanunlar, devlet birimlerini, kişi ve gruplar hakkında bilgi toplayabilmesi hususunda yetkili kılar. Konuya ilişkin veriler ise ülkenin istihbarat servisi tarafından toplanır ve analiz edilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Böylece istihbarat kurumlarının, organize suç ve terörizm faaliyetlerine yönelik teknik yöntemlerle bilgi ve veri toplaması ile topladığı bu bilgileri analiz etmesinin, ulusal mevzuat çerçevesinde ilgili devletlerce düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Nitekim AB`nin 95/46 ve /58 nolu Yönergeleri doğrultusunda tanzim edilen sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun, “İstisnalar” başlıklı maddesinde de; kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini sağlamak için kanunla görev ve yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında veya soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesi hâllerinde, söz konusu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Bu aşamada mukayeseli hukukta konu ile ilgili yaşanan gelişme ve yasal düzenlemelerin de değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır. Hollanda`da; son yıllarda kamu otoritesini ve güvenlik önlemlerini arttırmaya yönelik kanun teklifleri yapılmıştır. Teklife konu güvenlik önlemleri, tüm Hollandalı vatandaşların internet trafiğini denetleme ve suç soruşturması sırasında polise yerel ve yabancı bilgisayarlara girme, bunlarda uzaktan arama yapma ve verileri silme konusunda izin vermektedir. Ayrıca bu yetkiler bankalar ve hastaneler gibi özel işletmeler tarafından depolanan kişisel bilgilere erişmeyi de içermektedir.

Fransa’da; güvenlik önlemlerinin arttırılması için terörizm ve siber suçlar gibi özel tehditler konusunda kanun çalışmaları yapılmıştır. tarihli “Anti-Terör Kanunu” ile; telekomünikasyon verilerinin toplanması, CCTV (kamera) gözetiminin yaygınlaştırılması, trafik gözetimi, yolcu bilgi kayıtlarının toplanması ve paylaşılmasının denetimi gibi gözetleme tedbirleri yoluyla hükûmet ve vatandaş güvenliğini arttırmayı amaçlayan geniş yetkiler uygulamaya sokulmuştur. Söz konusu mevzuat, başlangıçta özel ve yerel bir terör tehdidinden ziyade, New York, Madrid ve Londra’da gerçekleşen terör eylemleri gibi dış olaylar nedeniyle düzenlenmiştir. (AB ve ABD`deki Belgeler Çerçevesinde Gizlilik ve Güvenlik Politikasının Taslak Analizi, Proje kısaltması: PRISMS, Proje başlığı: Gizlilik ve Güvenlik Modeli-Bir Avrupa Çerçevesine Doğru Entegre Karar Alma, Proje numarası: , funduszeue.info, s. 18, 19)

Almanya`da; “Uzaktan Adli Yazılım” adı verilen bir bilgisayar virüsü tasarlanarak, siber suç faili olduğundan şüphelenilen kişilerin bilgisayarlarına girme konusunda yasal çalışmalar yapılmıştır. Bu bağlamda çıkarılan kanun ile, elektronik delillere ulaşılabilmesi amacıyla üzerinde suç şüphesi olduğu düşünülen kişilerin bilgisayarlarına, telefonlarına, e-posta adreslerine girilmesi kolaylaştırılmış ve federal polisin gözaltı ve soruşturma yetkileri artırılmıştır. Söz konusu kanuni düzenleme Alman Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen; yakın zamanda Federal hükûmet tarafından bir siber güvenlik stratejisi hazırlanarak Köln’de, emniyet, istihbarat ve bilişim uzmanları ile özel sektörden gelen uzmanlardan oluşan bir “Siber Savunma Merkezi” kurulmuştur. (Muharrem Özen-Gürkan Özocak, a.g.e, s. 73)

AİHM de; terör şüphelilerinin küresel konumlandırma sistemi (GPS) kullanılarak gözetlenmesinin, AİHS`in 8. maddesinde güvence altına alınan gizlilik haklarını ihlal etmediğine hükmetmiş ve söz konusu yöntemlerin keyfi kullanımının önüne geçecek uygun tedbirlerin alındığına kanaat getirmiştir. (Uzun/Almanya, , B. No: /05, § 80)

Mahkeme yine yakın tarihte, bir devletin terörle mücadele etmek için önlem almadan önce, felaketin gelip çatmasını beklemesinin mümkün olmadığını vurgulamıştır. (A. ve Diğerleri/Birleşik Krallık, , B. No: /05, § )

Görüldüğü üzere AİHM; sözleşmenin 8. maddesinde herkesin kendi özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunun açık bir şekilde belirtilmesine karşın; terörle mücadele, terör saldırılarını engellemeye yardımcı olabilecek bilgilerin toplanması, terör şüphelilerinin yakalanıp yargılanması amacıyla özel gözetleme yöntemlerinin kullanılmasına cevaz vermektedir.

Öte yandan; AB mevzuatında veri koruması sadece dijital verilerle sınırlı olmayıp; el yazısıyla oluşturulan belgeler de bu kapsamdadır. (Saadet Yüksel, a.g.e, s. 36)

Bu konuda Almanya`da gerçekleşen ve “ikinci cep defteri” olarak adlandırılan bir olay Alman doktrininde tartışma konusu yapılmıştır. Söz konusu olayda, kişinin cep defterine yazdığı özel notlarından, hem suçu işlediğine hem de akıl hastası olduğuna dair sonuçlar çıkartılmış ve gizli cep defteri delil olarak kullanılmıştır. Federal Yargıtay, bu olayda sanığın kişilik hakları ile adalet mekanizmasının fonksiyonlarını icra etmesi konusundaki toplumsal menfaati karşılaştırarak ağır suçlarda sanığın kişilik haklarının geri planda kalması gerektiğine karar vermiştir. Sonrasında olayın intikal ettiği Federal Anayasa Mahkemesince de “yapılan kayıtların özel hayatın en gizli, çekirdek alanına dahil olmadığı” gerekçesiyle, bu kayıtlara dayanılarak hüküm verilmesinde isabetsizlik görmemiştir. (Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 4. Baskı, , s. )

3- ByLock İletişim Sistemine İlişkin Hukuki Değerlendirme Anayasanın maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” ve maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” şeklindeki hükümlerle temel hak ve özgürlükler arasında yer alan özel hayat ve haberleşmenin gizliliği güvence altına alınmış, Anılan maddelerin ikinci fıkralarında ise bu hakların millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla sınırlandırılabileceği öngörülerek bu hakların mutlak olmadığı vurgulanmıştır. Yine maddenin üçüncü fıkrasında haberleşme hürriyeti bakımından “İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.” denilmek suretiyle MİT’in de arasında bulunduğu kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça belirtilmiştir.

sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT), Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkındaki milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmakla yükümlü olduğu; aynı fıkranın (i) bendinde ise; dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmak görev ve yetkisine sahip olduğu,

Aynı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, MİT’in görevlerini yerine getirirken gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanılabileceği; aynı fıkranın (g) bendinde de, telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabileceği, Hüküm altına alınmıştır.

Görüldüğü üzere; MİT’in terör suçlarıyla alakalı olarak telekomünikasyon kanallarından geçen her türlü bilgi ve veri toplama, bunları analiz ve kaydetme, akabinde de bunları gerekli kuruluşlara ulaştırma görev ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu görev ve yükümlülüklerin yerine getirilmesinde zafiyet gösterilmesi halinde MİT kurum olarak görevini yapmamış sayılacak ve devletin bekası tehlikeye düşecektir.

Sayılı Kanunun Ek 1. maddesinin birinci fıkrasında adli mercilerce; TCK’nun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Yedinci Bölümünde yer alan “devletin sırlarına karşı suçlar ve casusluk” suçlarıyla ilgili olanlar hâriç olmak üzere MİT uhdesindeki istihbari nitelikteki bilgi, belge, veri ve kayıtlar ile yapılan analizlerin istenemeyeceği düzenlenmiştir. Bu hüküm ile MİT dışında başka bir kurum veya kuruluşta bulunması mümkün olmayan ve yedinci bölümdeki suçların konusunu oluşturan bilgi ve belgelerin adli mercilerce MİT’ten temin edilebileceği öngörülmüş ve bu şekilde adli sorumluluk yüklenen MİT`in, sayılı Kanunun Ek 1. maddesi gereğince istendiği takdirde bu bilgi ve belgeleri adli mercilere vermesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucunun bu hükmün ihdasındaki amacı, söz konusu suçlar bakımından maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkı sunabilecek bilgi ve belgelere sınırlama getirilmesini engellemektir.

Diğer taraftan, anılan Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendindeki düzenleme, MİT’e aynı zamanda idari bir görev ve sorumluluk da yüklemiştir. MİT tarafından bu kapsamda elde edilen verinin içeriği yine MİT tarafından takdir edilecektir. Böylelikle; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması yönünde herhangi bir katkısı olmayacak, ancak aleniyet kazanması halinde istihbarat faaliyetlerini aksatabilecek bilgilerin gizliliği korunacak ve bu bilgiler MİT bünyesinde muhafaza edilmeye devam edecektir.

AKSSS’nin maddesi ile sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; idarî konularda da görev ve yetkileri bulunan MİT`in bu kapsamda, yurt dışında bulunan bilgisayar verilerini satın alma da dahil olmak üzere, terörle mücadele konusunda telekomünikasyon kanallarından terör suçlarıyla ilgili geçen bilgi, belge ve diğer tüm verileri her türlü teknik istihbarat yöntemlerini kullanmak suretiyle toplama ve bunları gerekli kuruluşlara ulaştırma yetkisi bulunmaktadır.

Öte yandan Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde, istihbarat; “Yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere “istihbarat” terimi habere, duyuma dayalı bir nev`i teyide muhtaç bilgi anlamlarında kullanılmaktadır. Halbuki sunucular veya elektronik ortam üzerinden ele geçirilen veriler soyut bilginin ötesinde, somut ve objektif nitelikte materyallerdir.

MİT’in görevlerini yerine getirirken elde ettiği veya rastladığı terör suçları, sınır aşan örgütlü suçlar veya siber suçlara konu materyalleri adli makamlara veya terörle mücadele konusunda görevli birimlere iletmesinin, MİT’in istihbari bilgi toplama ve görüş bildirme değil, söz konusu suçlar yönünden, bu materyallerin soruşturma veya kovuşturma evrelerinde delil olarak kullanılması için adli makamlarla yaptığı bir paylaşım olarak değerlendirilmesi gerekir. Aksinin kabulü, bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmama halini yaptırım altına alan TCK`nun maddesinin ihlâlini gündeme getireceği gibi, kişilere hukuki uyuşmazlıklara ilişkin olarak etkili bir soruşturma ve kovuşturma yapılarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını isteme hakkını tanıyan Anayasanın maddesine de aykırılık oluşturacaktır.

Belirtilen mevzuata göre, MİT`in, ana sunucusu (server) yurt dışında bulunup çoğunlukla cep telefonuna kurulan, internet üzerinden yazışma imkanı veren ve kriptolu iletişimde münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bu örgüt mensuplarınca kullanılan ByLock iletişim sisteminde bulunan verileri temin etme, bu verilerle ilgili gerekli teknik araştırma yapıp bunları adli makamlara ulaştırma görev ve yükümlülüğü vardır.

Diğer taraftan ceza muhakemesinde delillerin toplanması suçun öğrenilmesiyle başlar. Suçun öğrenilmesi ise, ihbar, şikâyet veya kovuşturma makamları yahut görevlilerin suça tesadüf etmeleriyle gerçekleşir. Bu bakımdan MİT`in yasal yetkileri çerçevesinde elde ettiği ByLock iletişim sistemine ilişkin dijital materyaller ve bu materyallere ilişkin düzenlenen teknik analiz raporunun ilgili Cumhuriyet başsavcılığına ulaştırılması üzerine ceza muhakemesi hükümlerine göre soruşturma işlemlerinin yürütülmesi zorunludur.

Bu aşamada, ByLock iletişim sistemindeki veri tespitlerinin hangi koruma tedbiri kapsamında incelenmesi gerektiği üzerinde de durulması gerekmektedir.

AİHM; verdiği bir çok kararda özgürlüğün sınırının diğer insanların özgürlüğü olduğunu vurgulamış, Klass/Almanya davasında da, demokratik toplumlarda istisnai olarak, ulusal güvenlik sebebiyle veya düzensizliğin ya da suçun engellenmesi için mektup, posta ve telekomünikasyon üzerinde gizli gözetleme yetkileri veren kanuni düzenlemelerin gerekli ve zorunlu olduğunu kabul etmiştir.

CMK`nun maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri, işlenmiş ya da işlenmekte olan bir suça ilişkin delil elde etme veya şüpheli ya da sanığın yakalanması amacıyla telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirmesine ilişkin özel bir koruma tedbiridir.

CMK`nun maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması; telekomünikasyon yoluyla gerçekleştirilmekte olan konuşmalar ile diğer her türlü iletişimin, araya bir vasıta sokulmak suretiyle anlık olarak, gizlice dinlenmesi ve kayda alınmasına yönelik işlemleri, aynı maddenin altıncı fıkrasında düzenlenen iletişimin tespiti ise; iletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri ifade etmektedir.

Bu düzenlemelere göre; iletişimin tespiti kişinin geçmişte özgür iradesiyle yapıp bitirdiği iletişimine dair harici bilgilerinin tespitine yönelik olup, iletişimin içeriğinin öğrenilmesi söz konusu değildir. İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması ise, halen ve gelecekte yapılacak görüşmelerin dinlenme ve kayda alınmasına yönelik işlemleri kapsamaktadır.

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesinden, yapılan konuşmaların, iletişimin gerçekleştiği hat, sistem veya ortama girilmek suretiyle canlı olarak işitilmesi anlaşılmalıdır. Telefon dışındaki diğer telekomünikasyon araçlarıyla yapılan denetim ise genelde kaydetme şeklinde gerçekleşmektedir. Örneğin iletim anında faks mesajının ele geçirilmesi kaydetme şeklinde gerçekleşir. İnternet üzerinde gönderilen mesaj veya diğer verilerin araya girmek suretiyle ele geçirilmesi ise, bu verilerin birer kopyalarının üretilmesi şeklinde gerçekleşmektedir ki bu da kaydetme kapsamına girer.

Öte yandan, gün ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı Kanunla , ve sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerle suç işlenmesinin önlenmesini amaçlayan ve öğreti ile uygulamada “önleme dinlemesi” olarak adlandırılan iletişimin denetlenmesi tedbiri düzenlenmiştir.

sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrası; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan görevlerin yerine getirilmesi amacıyla Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen temel niteliklere ve demokratik hukuk devletine yönelik ciddi bir tehlikenin varlığı halinde Devlet güvenliğinin sağlanması, casusluk faaliyetlerinin ortaya çıkarılması, Devlet sırrının ifşasının tespiti ve terörist faaliyetlerin önlenmesine ilişkin olarak, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde MİT Müsteşarı veya yardımcısının yazılı emriyle telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emir, yirmidört saat içinde yetkili ve görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir derhal kaldırılır. Bu halde dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtlar en geç on gün içinde yok edilir; durum bir tutanakla tespit olunur ve bu tutanak denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir. Bu işlemler, MİT tarafından kurulan merkez veya tarihli ve sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun ek 7 nci maddesinin onuncu fıkrası hükmüne göre kurulan merkez tarafından yürütülür. (Değişik son cümle: 4/5//12 md.) 4/12/ tarihli ve sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun inci maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendinin (14) numaralı alt bendi kapsamında yapılacak dinlemeler de bu merkezler üzerinden yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu fıkra gereğince MİT tarafından gerçekleştirilen “önleme dinlemesi” araya bir vasıta sokulmak suretiyle anlık veya geleceğe yönelik olarak gerçekleştirilmektedir.

Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma koruma tedbiri, CMK`nun maddesinde düzenlenmiştir. Bu koruma tedbiri, CMK’nun ve maddeleri arasında düzenlenen “arama” ve “elkoyma” koruma tedbirlerinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır.

CMK’nun maddesi; “(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek ….hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir. (2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. (4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır. (5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma işlemi yalnız soruşturma aşaması ile sınırlı ve sadece şüpheli hakkında uygulanabilecek bir koruma tedbiri değildir. Bu konuya ilişkin öğretide de; “Maddede sadece soruşturma, hâkim ve şüpheliden söz edilmekte, buna karşılık; kovuşturma, mahkeme ve sanık kavramlarına yer verilmemektedir. Bu durum, bu koruma tedbirine sadece soruşturma evresinde başvurulabileceği izlenimini doğurmaktadır. Bu aslında ceza muhakemesi sistemi ile çelişmemektedir. Çünkü CMK, delillerin asıl olarak soruşturma evresinde toplanmasını öngörmektedir. Bununla birlikte, yargılama sırasında delil toplanmasını engelleyen bir hüküm bulunmadığından, hatta mahkeme re`sen araştırma yetkisine sahip olduğundan, kovuşturma evresinde de bu tedbire başvurulabilmesi mümkündür.” (Cumhur Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, Seçkin, 7. Baskı, , s. ), “Cumhuriyet savcısının istemi ile; bilgisayar kayıtlarından arama yapılması ve kopya çıkarılması işlemi soruşturma aşamasında gerçekleştirilebilecektir. Soruşturma aşamasında yapılan işlemlerin kovuşturma aşamasında mahkeme kararı ile yapılamayacağını izah etmek mümkün değildir. Kanun bu konuyu düzenlememiştir. Aynı işlemi kovuşturma aşamasında mahkeme aracılığı ile yapmak mümkün olacaktır.” (Doğan Soyaslan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin, 6. Baskı, , s. ),

“CMK’nun maddesi uyarınca işlem yapılabilmesi için öncelikle bir suç soruşturmasının varlığı gerekmektedir. Ancak bu şartı dar anlamda yorumlamamak gerekir. Zira kovuşturma aşamasında eksik deliller söz konusu ise, elbette bu aşamada da CMK’nun maddesi gereğince koruma tedbiri kararı verilebilir.” (Muharrem Özen-Gürkan Özocak, a.g.e, s. 62)Görüşlerine yer verilmiştir. Olağanüstü hal kapsamında ise; bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma, tarihinde yürürlüğe giren sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “soruşturma ve kovuşturma işlemleri” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde düzenlenmiştir. Söz konusu bu düzenlemeye yine olağanüstü hal süresince geçerli olduğu belirtilen ve tarihinde yürürlüğe giren sayılan Kanunun 3. maddesinin “soruşturma ve kovuşturma işlemleri” başlıklı birinci fıkrasının (j) bendinde de aynen yer verilmiştir. Her iki düzenlemede; “Soruşturma ve Kovuşturma işlemleri MADDE 3- (1) 26/9/ tarihli ve sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/ tarihli ve sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;… j) sayılı Kanunun üncü maddesi uyarınca bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde yapılacak arama, kopyalama ve elkoyma işlemlerine, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da karar verilebilir. Bu karar, beş gün içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren on gün içinde açıklar; aksi halde elkoyma kendiliğinden kalkar. Kopyalama ve yedekleme işleminin uzun sürecek olması halinde bu araç ve gereçlere elkonulabilir. İşlemlerin tamamlanması üzerine elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma işlemleri, sanık hakkında kovuşturma aşamasında da uygulanabilecektir. Olağanüstü hale ilişkin belirtilen düzenlemelerde hüküm bulunmayan hâllerde ise CMK’nun maddesi uygulanacaktır.

Beni Bırakma Yeni Gelen ve Diziden Ayrılan Oyuncular

Beni Bırakma dizisi yeni sezonuna yine çok özel bir kadro ile girmeye hazırlanıyor. Bir çok oyuncu Beni Bırakma dizisinden senaryo gereği ayrılırken yine bir çok oyuncu da senaryo gereği dizimize dahil oldu.

Beni Bırakma 4. Sezon Yeni Gelen Oyuncular

Cenay TÜRKSEVER

Cenay Türksever Bulgaristan doğumşıdır ve 31 yaşının içindedir. Manken olarak sektöre giren Cenay Türksever daha sonra oyunculuğa geçmiş ve Elif dizisi ile ismini duyurmuştur.

Nusret ŞENAY

Beni Affet dizisinin Osman Kozan&#;ı olarak sevilmiştir.

Onur Aziz Özdemir (Berk)

Onur Aziz Özdemir ilk kez Beni Bırakma dizisi ile kamera önü deneyimi yaşayacak yakışıklı bir oyuncudur. 20 23 yaşları arasında olan Onur Aziz Özdemir Ankara da bir üniversite de konservatuvar okumakta ve tiyatro yapmaktadır.

 

Eda Nur GÜLBUDAK (Gönül)

Eda Nur Gülbudak üniversitede tiyatro ile ilgilenmiş daha sonra Beni Bırakma dizisi seçmelerine katılmış ve kazanmıştır. Güzelliği ve yeteneği ile Beni Bırakma dizisinin no name yani tanınmayan kadın başrol oyuncusu olan Eda Nur GÜLBUDAK tahmini 25 27 yaşları arasındadır.

Gökberk Yıldırım (Yusuf)

20 Aralık doğumlu olan Gökberk Yıldırım 29 yaşındadır. Daha önce Beni Affet dizisinde Murat karakteri ile yer alan Gökberk Yıldırım şimdi de Beni Bırakma dizisinin erkek başrol oyuncusu oldu. cm boyunda ve 77 kg ağırlığında olan Gökberk Yıldırım  ilk kez başrol deneyimi yaşayacaktır.

Hazal Eylül Çelik (Firuze)

2 şubat Ankara doğumlu olan Hazal Eylül Çelik 28 yaşındadır. Aşk Laftan Anlamaz dizisinde Hazal karakteri ile yer alan güzel oyuncu Beni Bırakma dizisinin kadın başrol oyuncusu oldu. Beni Affet dizisinde canlandırdığı Leyla karakteri ile tanınan Hazal Eylül Çelik ilk kez başrol olarak bir günlük dizide yer alacak.

Okan Şenozan

29 Mart Adana doğumlu olan Okan Şenozan 52 yaşındadır. Beni Affet dizisinde Şahin karakterine hayat vermesi ile tanınmıştır. Son olarak da Halka dizisinde yer alan Okan Şenozan daha önce de Unutma Beni dizisinde yer almıştır.

Beni Bırakma 4. Sezon Ayrılan Oyuncular

Emrah Akduman &#; Tarık

Emrah Akduman Beni Bırakma dizisinden şubat de ayrılacak.

Sude Doğar (Sıla)

Beni Bırakma dizisinden son olarak ayrılan Sude Doğar&#;ın hayat verdiği Sıla karakteri oldu. Sıla 3 sezondur Beni Bırakma dizisinde Tarık&#;ın sevdiği kadın olarak yer alıyordu. Beni Bırakma dizisinde devam eden tek başrol oyuncusu Emrah Akduman&#;ın hayat verdiği Tarık karakteri oldu.

Berkay Veli (Emre)

Doktor Emre karakteri yeni sezonunda Beni Bırakma senaryosunda yok bu nedenle de Berkay Veli&#;nin de Beni Bırakma&#;dan ayrıldığı bilgisi kesinleşti.

Merve Üçer (Elif)

Yeni sezonda Emre ile birlikte senaryo da hikayesi biten Elif karakteri de yer almayacak

Cansunur Şimşek (Banu)

Cansunur Şimşek Ankara doğumludur ve 27 yaşındadır. Dilek Sabancı Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü mezunudur. Behzat Ç Bir Ankara Polisiyesi dizisinde Ayşe karakteri ile yer alarak oyunculuk deneyimi yaşamıştır. Daha önce Beni Affet isimli günlük dizi de Ceylan karakteri ile yer almıştır.

Banu Elif&#;in ablasıdır; Banu da yeni sezonda dizi de yok.

Dilek Arıbal (Yeşim)

Beni Bırakma dizisine geçen sezon dahil olan Ankara Tiyatrosu sanatçısı Dilek Arıbal yeni sezonda Yeşim karakteri ile Beni Bırakma&#;da yer alamayacak.

Güzide Çiğdem Akın (Defne Korkmaz) 

Beni Bırakma&#;nın yeni sezonunda oyuncu kadrosu neredeyse baştan değişiyor; Güzide Çiğdem Akın da hayat verdiği Defne Korkmaz karakteri ile Beni Bırakma&#;da olmayacak.

Orhan Kocabıyık (Kudret)

Elifin babası olan Kudret Elif ile birlikte senaryodan çıkarıldı ve Orhan Kocabıyık da böylelikle diziden ayrılmış oldu.

Cansın Yılmaz (Özge)

Cansın Yılmaz Beni Bırakma dizisinde Özge karakteri ile yer alacaktır. de Ankara da doğan Cansın Yılmaz Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri mezunudur.

Özge karakteri Beni Bırakma&#;nın sezonunda dizi de yer almayacak. 

Beste Yılmazer (Zehra)

Sevilen tiyatrocu Beste Yılmazer Beni Bırakma dizisinden kesin olarak ayrıldı; Zehra Beni Bırakma senaristlerince senaryodan çıkarıldı.

Tuğçe Özbey (Aslı)

Beni Bırakma&#;dan 4. sezonda ayrılan son oyuncu da güzel tiyatrocu Tuğçe Özbey oldu. Tuğça Özbey Beni Bırakma&#;da aslı karakteri ile yer almıştı geçen sezon.

Feyyaz Gümüş (Erdem)

Beni Bırakma da Erdem karakteri ile geçen sezon diziye dahil olan Feyyaz Gümüş Beni Bırakma dizisinden ayrıldığını açıkladı. 

Erdem başarılı bir doktordur; aynı zamanda da Emre&#;yi kendine rakip görmektedir ve Elif&#;e çok aşıktır.

Beni Bırakma 3. Sezon Yeni Gelen Oyuncular

Elena Selin Kahraman (İnci)

Elena Selin Kahraman  Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü öğrencisidir bu yıl mezun olacaktır. Daha önce de Kış Masalı oyununda yer almıştır.

İnci Emre&#;nin liseden arkadaşıdır ve Emre&#;yi çok sevmektedir. Emre&#;yi elde etmeyi de başaracaktır.

Merve Üçer (Elif)

Merve Üçer yeni &#;de doğmuş ve şuanda 26 yaşında olan dizisi ve sinema oyuncusudur. Beni Bırakma dizisine Zeynep karakterinin yerine Berkay Veli yani Emre&#;nin yerine dahil olacaktır. Güzel bir kızdır. de daha 20 yaşındayken güzellik yarışması olan Miss Turkey&#;e katışmış derece alarak tanınmıştır. Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunudur. cm boyunda ve 53 kg&#;dır.

Elif tıp fakültesi 1. sınıf öğrencisiyken Emre ile karşılaşmış ve ona aşık olmuş güzeller güzeli bir kızdır. Banu&#;nun kardeşi olan Elif temizlik yaparak harçlıklarını çıkarmaktadır. Oldukça zor şartlarda eğitim almaktadır. 

Cansunur Şimşek (Banu)

Cansunur Şimşek Ankara doğumludur ve 27 yaşındadır. Dilek Sabancı Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü mezunudur. Behzat Ç Bir Ankara Polisiyesi dizisinde Ayşe karakteri ile yer alarak oyunculuk deneyimi yaşamıştır. Daha önce Beni Affet isimli günlük dizi de Ceylan karakteri ile yer almıştır.

Banu Elif&#;in ablasıdır.

Cansın Yılmaz (Özge)

Cansın Yılmaz Beni Bırakma dizisinde Özge karakteri ile yer alacaktır. de Ankara da doğan Cansın Yılmaz Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri mezunudur.

Beni Bırakma 3. Sezon Ayrılan Oyuncular

Sıla Özlem Önemli (Zeynep)

Sıla Özlem Önemli 2 sezon Beni Bırakma dizisinde Zeynep karakteri ile kadın başrol oyuncusu olarak yer almıştı; ancak Hülya ve Zeynep karakterinin senaryoda ki kısmı bittiği için iki oyunu da diziden ayrıldı.

Gonca Yakut (Hülya)

Beni Bırakma dizisinden 2. sezonda en önemli ayrılık haberi dizinin en çok sevilen kadın oyuncularından biri olan Gonca Yakut&#;tan geldi. Dizi de Hülya karakterine hayat veren Zeynep&#;in annesi olarak sevilen Gonca Yakut Beni Bırakma&#;nın 3. sezonunda izleyicisi karşısında olamayacak.

Beni Bırakma 2. Sezon Yeni Gelen Oyuncular

Furkan Engin(Beni Bırakma Kerem)

Beni Bırakma dizisinde Kerem karakterine hayat vermesi için Furkan Engin ile anlaşıldı. Daha önce Sırlar Dünyası; Akasya Durağı gibi dizilerde rol alan deneyimli oyuncu bir çok projeye de katkı sağlamıştı.

Kerem Amerika&#;da eğitim almış aklı başında dürüst bir adamdır; babasını kaybettiğini öğrenince Türkiye&#;ye döner ve şirketlerinin içler acısı halini görür ve çocukluk arkadaşı Tarık&#;tan yardım ister; bu sırada güzeller güzeli Sıla ile karşılaşır ve ona aşık olur. blank

Rızacan Durmuş

yılında Kırşehir‘de doğan Rızacan Durmuş 29 yaşındadır. Rızacan Durmuş Ankara&#;da yaşamaktadır ve tam bir oğlak burcudur. Rızacan Durmuş Youtuber olarak hayatını sürdürmektedir. blank

Beni Bırakma Sevda

Sevda Rüstem&#;in kızıdır. Kötü kalpli kötü niyetli işi gücü para olan bir kızdır. Sevda&#;nın tek amacı Meltem&#;den para koparmaktır. Sevda Sıla&#;nın eski hayatı ile ilgili bir fotoğraf bulmuş ve Sıla ve Tarık&#;ın eskiden evli olduğunu öğrenmiştir Bu bilgi Meltem&#;den para koparmak için Sıla&#;nın çok işine yaracaktır.  blank

Beni Bırakma Rüstem

Rüstem başa bela bir kızdır. Rüstem Sıla&#;yı Meltem&#;den almıştır. Daha doğrusu Meltem Sıla&#;nın hafızasını kaybetmesinden sonra Sıla&#;yı yok etmek için onu Rüstem&#;e vermiştir. Rüstem kötü kalpli bir adamdır. Eski eşi de Rüstem&#;in yüzünden ölmüştür. Rüstem&#;in bir kızı bir oğlu bir da yaşlı ve kötü kalpli bir annesi vardır. Rüstem para için her şeyi yapabilecek bir adamdır.  Rüstem bir türlü Sıla ile gerçek karı koca olamamıştır. Rüstem&#;in tek amacı Sıla&#;yı yatağına alabilmektir. blank

Kaan Berk Gültekin (Doktor Ahmet)

Doktor Emre&#;nin yakın arkadaşlarındandır.

blank

Beni Bırakma Yeni Gelen ve Diziden Ayrılan Oyuncular (12 Yorum)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası