buyuk eserlerin ayri ayri bolumler halinde yayınlanan parcalarindan her biri / FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ Folklore Academy Journal Cilt:1 Sayı e-issn: X - PDF Ücretsiz indirin

Buyuk Eserlerin Ayri Ayri Bolumler Halinde Yayınlanan Parcalarindan Her Biri

buyuk eserlerin ayri ayri bolumler halinde yayınlanan parcalarindan her biri

(Ph.D. thesis in Turkish) Codex Cumanicus ve Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesinde Fiil Yapımı [Verb Formation in Codex Cumanicus and Armeno-Kipchak texts]

Bu çalışma, Stephanos Byzantinos’un Ethnika adlı eseri başta olmak üzere, Bizans kaynaklarında geçen ve ‘Karca’ olarak nitelendirilen bazı sözcükler üzerinde durmaktadır. Bu sözcükler, Karca yazıtlarda tanıklanmadığı için, ilgili literatürde ‘sözde Karca’ (pseudo-glosses) olarak adlandırılmaktadır. Çalışmamızda, altı ‘sözde Karca’ kelime ele alınmış ve bunlar için (Pre-)Proto-Türkçeye kadar dayanan etimolojiler önerilmiştir. Bizanslı yazarların eserlerinde Karca olarak ortaya çıkan bu sözcüklerin Urartularla temas hâlindeki Kimmerler veya Hurrilerle yakın ilişki içinde olan Turukkular aracılığıyla Anadolu’ya girmiş olabileceği öne sürülmüştür. Bu sebeple, Hurri-Urartuca ve Türkçenin söz varlıkları arasındaki toplam otuz yedi benzer kelime listelenmiş, bunların Urartucadan Türkçeye alıntılar olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu karşılaştırmalara dayanarak, Pre-Proto-Türkçenin ses özelliklerine değinilmiştir. Kimmer nüfusunun kısmen Türkçe konuşanlardan oluştuğu ve dillerinin bir yandan ‘sözde Karca’ sözcüklerin kaynağı, diğer yandan Urartuca sözcüklerin alıcısı olduğu varsayımı en makul öneri olarak görülmektedir. /// The present study deals with a number of glosses which appear in the Byzantinian sources, most of them in Ethnica of Stephanos Byzantinos, and are labeled as Carian. As these glosses are not actually attested in Carian inscriptions, they are called pseudo-glosses in the relevant literature. Six of these pseudo-Carian glosses are examined and for all of them, Turkic etymologies are proposed which reach into the depth of (Pre-)Proto-Turkic. It is asserted that the glosses which surface as Carian in the works of the Byzantinian historians may have entered into Anatolia by the Cimmerians or by the Turukku which were in close contact with the Urartians and Hurrians, respectively. Therefore, thirty-seven similar lexical items in the Hurro-Urartian and Turkic vocabularies are listed. It has been concluded that these may be Urartian loanwords in Turkic. Based on these correspondences, the phonological features of Pre-Proto-Turkic are discussed. The supposition that the Cimmerian population was partly Turkic-speaking and their language was the donor of the pseudo-Carian glosses and the recipient of the Urartian loanwords proves to be the most plausible one.

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 4 - Sayı 2,

Cilt 4 /
issn: X

Uluslararası Hakemli Dergi


International Refereed Journal
Yılda üç sayı çıkar
Three issues in a year
fad
Folklor Akademi Dergisi
Folklore Academy Journal
FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ
Folklore Academy Journal


Cilt: 4 Sayı: 2

e-ISSN: X
Sahibi/Owner
Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği Adına
Bican Veysel YILDIZ

Baş Editör / Editor in Chief


Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

Bu Sayının Editörü / Editor of This Issue


Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Eş Editörler / Co-Editors
Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi)
Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)
Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)
Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi)
Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

Alan Editörleri / Section Editors


Edebiyat

Prof. Dr. Tülin ARSEVEN (Akdeniz Üniversitesi)


Doç. Dr. Fidan GASIMOVA (Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü)
Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi)

Dil

Prof. Dr. Necati DEMİR (Gazi Üniversitesi)


Prof. Dr. Ali AKAR (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Ayşe AYDIN (Sakarya Üniversitesi)

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi

Doç. Dr. Oğuzhan YILMAZ (Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi)


Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Sait KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Şenel GERÇEK (Kocaeli Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Gülcan YILMAZ (Kocaeli Üniversitesi)
Karşılaştırmalı Edebiyat

Prof. Dr. Medine SİVRİ (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)

Batı Dilleri ve Edebiyatları

Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK (Necmettin Erbakan Üniversitesi)

Tarih
Prof. Dr. Enis ŞAHİN (Sakarya Üniversitesi)
Doç. Dr. Esma ÇELİK (Kocaeli Üniversitesi)

Müzik

Prof. Dr. Feyzan GÖHER (Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi)

Sosyoloji

Prof. Nazmi AVCI (Manisa Celal Bayar Üniversitesi)


Dr. Öğretim Üyesi Coşkun Kökel (Tunceli Munzur Üniversitesi)

Felsefe
Doç. Dr. Yavuz ADUGİT (Kocaeli Üniversitesi)

Arkeoloji

Prof. Dr. Füsun TÜLEK (Kocaeli Üniversitesi)

Turizm

Prof. Dr. Meryem AKOĞLAN KOZAK (Anadolu Üniversitesi)


Doç. Dr. Kazım Ozan ÖZER (Kocaeli Üniversitesi)

Yabancı Dil Editörleri / Foreign Language Editors


Rusça: Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)
İngilizce: Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)
İspanyolca: Öğr. Gör. Öze YAVUZ (İstanbul Aydın Üniversitesi)
Sırpça – İngilizce: Fahira KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)

Yazım ve Dil Sorumlusu / Writing and Language Specialist


Ögr. Gör. Fatih KIRAN (Kocaeli Üniversitesi)

Mizanpaj
Ersin ÇELİK
yılında TR DİZİN taranma kriterleri kapsamında Folklor Akademi Dergisi’ne
gönderilecek anket, mülakat, gözlem gibi nitel/nicel araştırma yöntemleri çerçevesinde yazılan
saha araştırması/derleme vb. akademik ve bilimsel çalışmalar için ETİK KURUL BELGESİ
istenmektedir.
Bu doğrultuda Etik Kurul izni gerektiren araştırmalar aşağıdaki gibidir.

*Anket, mülakat, odak grup çalışması, gözlem, deney, görüşme teknikleri kullanılarak
katılımcılardan veri toplanmasını gerektiren nitel ya da nicel yaklaşımlarla yürütülen her türlü
araştırma

*İnsan ve hayvanların (materyal/veriler dahil) deneysel ya da diğer bilimsel amaçlarla


kullanılması,

*İnsanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalar,

*Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar,

*Kişisel verilerin korunması kanunu gereğince retrospektif çalışmalar,

Ayrıca;

• Olgu sunumlarında “Aydınlatılmış onam formu”nun alındığının belirtilmesi,


• Başkalarına ait ölçek, anket, fotoğrafların kullanımı için sahiplerinden izin alınması ve
belirtilmesi,
• Kullanılan fikir ve sanat eserleri için telif hakları düzenlemelerine uyulduğunun belirtilmesi
gerekmektedir.
Bu Sayının Hakemleri / Referees of This Issue

Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN (Mersin Üniversitesi)

Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA (Russian Academy of Sciences)

Prof. Dr. Ufuk TAVKUL (Ankara Üniversitesi)

Doç. Dr. Ayşegül KARAKELLE (Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi)

Doç Dr. Hande KILIÇARSLAN (Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi)

Doç. Dr. Ömer KARA (Çukurova Üniversitesi)

Doç. Dr. Nigâr OTURAKÇI ORBAY (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Betül GÖRKEM (Erciyes Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Bekir Tahir TAHİROĞLU (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Turgay KABAK (Bayburt Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Aysun DURSUN (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Hadra Kübra ERKINAY TAMTAMIŞ (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Erkan ASLAN (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Dr. Serhat Sabri YILMAZ (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Mustafa ULUTAŞ (Uşak Üniversitesi)

Öğr. Gör. Dr. Adil ÇELİK (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)

Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)


Dergi Temsilcilikleri

Arnavutluk Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir


Doç. Dr. Lindita XHANARI LATIFI elektronik ortamda yayımlanan uluslararası
New York Üniversitesi, Arnavutluk ve hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan
yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın
Azerbaycan hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir.
Doç. Dr. Fidan GASIMOVA Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor dergide yayımlanan yazıların bir kısmı ya da
Enstitüsü, Azerbaycan tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın
Doç. Dr. Elmira MEMMEDOVA-KEKEÇ kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp
Bakü Avrasya Üniversitesi, Azerbaycan yayınlamama hakkına sahiptir.

Kazakistan
Khalel AGNUR
Kazakh Ablai Khan Üniversitesi, Kazakistan
Folklor Akademi Dergisi
Kıbrıs IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE,
Dr. Öğr. Üyesi Mihrican Aylanç (SINDEXS)SIS, CITEFACTOR ve ASOS İNDEKS
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrıs veritabanları tarafından dizinlenmektedir.

Kosova
Prof. Dr. Suzan CANHASİ
Priştine Üniversitesi, Kosova

Makedonya
Dr. Fatima HOCİN
Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi,
Makedonya

Özbekistan
Dr. Botir Tojiboyev
Ali Şir Nevayi namidagi Taşkent Devlet
Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi,
Özbekistan

Pakistan
Doç.Dr. Abdul Fareed BROHİ
Pakistan Uluslararası İslam Üniversitesi,
Pakistan

Rusya İletişim
seafoodplus.info Tanzilya Khadjieva seafoodplus.info
Rusya Bilimler Akademisi, Rusya E-posta: [email protected]
ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI
Türkmenistan DERNEĞİ
Doç. Dr. Berdi SARIYEV Bağdat Cad. No/B Maltepe-İSTANBUL
Ankara Üniversitesi, Türkiye
İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES


OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI
Zeynep BALKANAL
OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH ARTS

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI

Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR
A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE: KOROGLU EPIC

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR İNCELEME
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK
A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS PERFORMED BY WOMEN

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ


Nükte Sevim DERDİÇOK
STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN ELEKTRONİK KÜLTÜRE TAŞINMASI: “DEDE KORKUT HİKÂYELERİ ÜZERİNE BİR
İNCELEME”
Mahmut AKGÜL & Mehmet ŞİMŞEK
TRANSITION OF ORAL CULTURE TO ELECTRONIC CULTURE: “AN INVESTIGATION ON DEDE KORKUT STORIES” ..

TÜRKLERİN ANİMİSTİK İNANÇ SİSTEMİNDE İNSAN KEMİĞİ VE KANININ YERİ
Tuğba AYDOĞAN & Ahmet Tacetdin HALLAÇ
THE PLACE OF HUMAN BONE AND BLOOD IN THE ANIMISTIC BELIEF SYSTEM OF THE TURKS

SİVAS İLİNDE YORGANCILIK


Şirin KARAMAN & Feryal SÖYLEMEZOĞLU
QUILTING IN THE CITY OF SİVAS

GELENEKSEL ABAZA DANSI: APSUA KOŞARA


Kudret ÇİÇEK
TRADITIONAL ABKHAZIAN DANCE: APSUA KOSHARA

OSET ULUSAL AFORİSTİKLERİNİN GÖRÜNTÜ SİSTEMİNDE PARALELİZM, HİPERBOL, METONİM VE


SENTAKS YAPISI
Zarifa TSALLAGOVA
PARALLELISM, HYPERBOLE, METONYMY, SYNTACTIС BUILD IN THE FIGURATIVE SYSTEM OF OSSETIAN FOLK
APHORISTICS

KAZIM MEÇİYEV HAKKINDA YENİ ARAŞTIRMALAR VE KEŞİFLER


Asiyat DODUEVA
KYAZIM MECHIEV: DISCOVERIES ARE STILL POSSIBLE
DEĞERLENDİRME YAZISI / REVIEW LETTER
“TIBB-I NEBEVΔ (PEYGAMBER TIBBI) ADLI ESERDEKİ SAĞLIK BİLGİLERİ ÜZERİNE
Tuncer GÜLENSOY

KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW


UYGUR HALK EDEBİYATININ ESASLARI
Fatoş YALÇINKAYA

YETER TORUN ÖĞRETMEN/ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE SEÇENEK VE SEÇİM


Esin AL
EDİTÖRDEN

Sevgili Okur,
Folklor Akademi Dergimizin yılının ikinci sayısı (Ağustos) ile karşınızdayız. Bu
sayımızla tekrar sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Folkor Akademi Dergimizin (FAD)
yılı 4. cilt ve 2. sayısında hakemlerimizin onayından geçmiş ve yayınlanması uygun bulunmuş
on üç çalışmayı sizlere sunuyoruz. Üç kitap incelemesi ve ikisi Rusça olmak üzere on araştırma
makalesi tarzında üç değerli çalışmayı ilgilerinize sunuyor; bu sayımızı da ilgi ile okuyacağınızı
umuyoruz.
Ağustos sayımızın ilk çalışması, Zeynep Balkanal tarafından kaleme alınan “Osmanlı'dan
Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları” adını taşımakta olup geleneksel Türk
sanatlarının gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften bakmakta ve Osmanlı’dan
gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair çözüm önerileri
sunmaktadır. Sayımızın ikinci çalışması Halil Ziya Özcan ve Zekerya Batur’un yazmış olduğu
“Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı” isimli
çalışma olup Anadolu sahası anlatılarından biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan
“Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireyler için B1
düzeyine uyarlanmasını hedeflemektedir. Bu doğrultuda ilgili kol, metin uyarlama tekniklerinden
olan sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmış;
yöntem olarak betimsel nitelikte olan çalışma, okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. “Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme” ismini taşıyan Uğur Başaran ve Ayşegül Çelik tarafından hazırlanan üçüncü
çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü
incelenmiş; kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen türkülerle ilgili genel bilgi ve
değerlendirmelerden sonra söz konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde
incelenerek Türk kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, annelerin veya
anne adaylarının gözünden ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde
bulunulmuştur. Nükte Sevim Derdiçok tarafından kaleme alınan dördüncü makale “Günlerde
Statü Endişesi ve Temsilleri” adını taşır. Çalışmada, kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle
alakalı rol ve sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün
ortamının, günün tarihsel gelişimi içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin
sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olması,
katılımcılar, mekân, yeme-içme, giyim-kuşam, iletişim gibi her birinin kadının statü elde etmesi
veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok temsil icra ettiği bir mekân
durumuna gelmesi değerlendirilmiştir. Sayımızın beşinci makalesi olan “Sözlü Kültürün Elektronik
Kültüre Taşınması: Dede Korkut Hikâyeleri Üzerine Bir İnceleme” Mahmut Akgül ve Mehmet
Şimşek tarafından kaleme alınmıştır. Çalışmada, Dede Korkut Hikâyeleri Kitabı’nda yer alan “Aruz
Koca Oğlu Basat ile Tepegöz” adlı destansı hikâye ile TRT Çocuk kanalında yayınlanan “Dede
Korkut Hikâyeleri Çizgi Filmi”nin ilk on üç bölümlük kısmı incelenmiş; Vladimir Propp’un
geliştirmiş olduğu yapısal çözümleme yöntemi kullanılmıştır.
Tuğba Aydoğan ve Ahmet Tacetdin Hallaç’ın hazırladığı, “Türklerin Animistik İnanç
Sisteminde İnsan Kemiği ve Kanının Yeri” isimli, sayımızın altıncı makalesinde, eski Altay Türk
topluluklarından günümüze kadar olan ruh inancının, Animistik inanç sistemi bağlamında
değerlendirmesine yer verilmiştir. Ruhun kemik ve kanda bulunduğu inancına sebep olan
unsurlar ve bu inancın geçmişten günümüze hangi uygulamalara sebep olduğu açıklanmaya
çalışılmıştır. Dergimizin bu sayısında yer alan yedinci makale Şirin Karaman ve Feryal
Söylemezoğlu tarafından hazırlanan “Sivas İlinde Yorgancılık” ismini taşımakta olup makalede,
Sivas ilinde bulunan yorgan ustalarıyla yüz yüze görüşmeler yapılarak geleneksel yorgancılık
sanatı hakkında bilgi toplanmış; el yapımı saten yorganlara gittikçe ilginin azalmasıyla kaybolmaya
yüz tutmuş el sanatlarından biri olarak yorgancılık tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın sekizinci
makalesi Kudret Çiçek tarafından kaleme alınan “Geleneksel Abaza Dansı: Apsua Koşara” konulu
olup çalışmada, Kafkasya göçmeni Abazaların kültürlerinin bir parçası olan Apsua Koşara dansının
tarihsel geçmişi ve pagan kültürlerle olan bağlantısı irdelenmeye çalışılmıştır. “Oset Ulusal
Aforistiklerinin Görüntü Sisteminde Paralelizm, Hiperbol, Metonim ve Sentaks Yapı” adını taşıyan
dokuzuncu çalışma Zarifa Tsallagova tarafından Rusça olarak hazırlanmıştır. Çalışma, Osetçe
konuşma dilindeki aforizmaların geniş bir dizisinin ele alınmasını özetlemektedir. Makalede,
aforizma tür birimlerinin bir cümle hacmini geçmediği, atasözleri ve diğer sanatsal sözlerin her
tür cümle içerisinde temsil edildiği, büyük bir anlam yükü taşıyan halk aforizmalarının söz dizimsel
eklemlenmesi, konuşmacı tarafından oyun biçiminde, ifadenin anlamını, biçimine halel
getirmeden derinleştirilmesine, somutlaştırılmasına izin verdiği değerlendirilmiştir. Sayımızın
onuncu makalesi bir diğer Rusça çalışma olan “Kazım Meçiyev: Keşifler Hala Mümkün” ismini
taşımakta olup Asiyat Dodueva tarafından hazırlanmıştır. Çalışmada, klasik Balkar edebiyatçısı
Kazım Meçiyev'in () dinî şiirlerinden birinin yeni keşfedilmiş kaydı incelenmiş;
Meçiyev'in bu şiirinin daha önce yayınlanmış versiyonlarıyla karşılaştırmalı bir analizi yapılmış ve
şiirin içeriğinde kalan belirsiz yerler yorumlanmaya çalışılmıştır. Mehemmet Zunun ve Abdukérim
Raḫman tarafından hazırlanan “Uygur Halk Edebiyatının Esasları” isimli eser, sayımızın on birinci
çalışmasında, Fatoş Yalçınkaya tarafından tanıtılmıştır. Esin Al tarafından hazırlanan sayımızın on
ikinci çalışmasında ise “Yeter Torun Öğretmen/ Türkiye Türkçesinde Seçenek ve Seçim” isimli
kitabı, okuyucuya tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın on üçüncü çalışması Tuncer Gülensoy
tarafından yazılan “Tıbb-ı Nebevî” (Peygamber Tıbbı) Adlı Eserdeki Sağlık Bilgileri Üzerine” isimli
çalışmadır. Çalışmada Ahmed-i Dâ’î’nin “Tıbb-ı Nebevî” adlı eserindeki Hz. Muhammed’in
sağlığında hastalığa karşı kullandığı bitkiler/bitkisel kürler hakkında bilgi verilmiştir.
Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve kör hakemlik
sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası bir dergidir. Sayımıza
akademik çalışmaları ile katkıda bulunan yazarlarımıza ve hakemlik yapan araştırmacılarımıza
şükranlarımızı iletiriz. Dergimizi, siz değerli okurlarımızın istifadelerine sunar, keyifle okumanızı
temenni ederiz.
Saygılarımızla…
Folklor Akademi Dergisi
Balkanal, Z. (). Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları.
Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2, –
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi / Research Article

OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI

Zeynep BALKANAL*
Öz
Kültürel miras geçmişten geleceğe aktarılan maddî-manevi değerler bütünüdür. Geleneksel Türk sanatları
Türk toplumlarının ürettiği kültürel miras olarak eski çağlardan beri varlığını sürdürmektedir. Geçmiş Türk toplulukları
geleneksel Türk sanatlarına büyük önem vermiş ve yaşatılması için ahilik teşkilatı ve loncalar gibi çeşitli örgütlenmeler
oluşturmuşlardır. Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik sisteminin
katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi açısından geleneksel sanatları
ileri düzeylere taşımıştır. Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı kurallarla toplumsal
ahlaki kurallar da öğretilmiştir. Geleneksel Türk sanatlarının gelişmesinde önemli unsurlardan biri de bu konularda
yapılan mesleki eğitim faaliyetleridir. Osmanlı Devleti’nde mesleki eğitim kurumları denilince ilk akla gelen Enderun
Mektebi’dir. Saray okulu olarak da anılan Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin verildiği, öğrenciyi en iyi şekilde
yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim kurumu olarak tarihte göze çarpmaktadır. Osmanlı Devleti’nin sanat ve sanatçıya ne
kadar önem verdiği Enderun Mektebi’nde sanat eğitiminin de yer almasından anlaşılmaktadır.
Osmanlı döneminden kalan birçok el sanatı örneği bugün müzelerimizin en nadide köşelerinde yer almaktadır.
Aynı zamanda Dünya’daki birçok müzede de geleneksel Türk sanatlarının örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanı sıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların yazmış oldukları eserler el sanatları
konularında önemli belgelerdir.
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel el
sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve ekonomik problemler, köyden kente
göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız
günümüzde sanatsal ve estetik değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay
bulunması ve kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir.
Günümüzde zengin örnekleri bulunan güçlü kültürel mirasımız olan geleneksel Türk sanatlarının bazı
dallarının yeni boyutlar kazandığı, bazı dallarının ise kaybolduğu gözlemlenmektedir. Günümüz yaşam koşulları ve
teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel Türk sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir.
Günümüzde geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Makalede amacımız, geleneksel Türk sanatlarımızın gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften
bakmaktır. Asıl hedef Osmanlı’dan gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair
çözüm önerileri sunmaktır.
Anahtar Kelimeler: Türk Kültürü, Kültürel Miras, Geleneksel Türk Sanatları, El Sanatları, Türk Dünyası.

OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH


ARTS

Abstract
Cultural heritage is the whole of material and moral values transferred from the past to the future. Traditional
Turkish arts have existed since ancient times as the cultural heritage produced by Turkish societies. Past Turkish
communities gave great importance to traditional Turkish arts and formed various organizations such as ahi
organization and guilds to keep them alive. Significant development in traditional Turkish arts took place in the Selçuk

* Doç. Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi , Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Bolu/Türkiye,
[email protected], ORCID:


period. The contribution of the ahilik system is great in this. Ahilik, which is an organizational example suitable for
Turkish culture, has carried traditional arts to advanced levels in terms of many functions. Ahilik showed its existence
in the first years of the Ottoman Empire. During the Ottoman period, very strict vocational training was given by the
master-apprentice method in the ahi zawiyas, and in addition to this training, social moral rules were also taught with
strict rules. One of the important factors in the development of traditional Turkish arts is vocational training activities
on these subjects. When it comes to vocational education institutions in the Ottoman Empire, the first thing that comes
to mind is Enderun School. Enderun School, also known as the palace school, stands out in history as an educational
institution that aims to educate students in the best way, where various educations are given. It can be understood from
the fact that art education is also included in the Enderun School, how much the Ottoman State attaches great importance
to art and artists. Many examples of handicrafts from the Ottoman period are located in the most precious corners of
our museums today. At the same time, examples of traditional Turkish arts can be seen in many museums around the
world. In addition to these examples, which are the carriers of cultural heritage, the works written by travelers and
travelers that shed light on the past are important documents on handicrafts.
Many reasons such as today's living conditions and the advancement of technology, economic concerns have
negatively affected our traditional handicrafts. The reasons such as the development of technology, economic problems
and the increase in migration from the village to the city cause the destruction of our cultural heritage day by day. In
addition to these cultural heritage of our current artistic and aesthetic values we inherit, economic as providing
employment, easy to find and use of raw materials, it requires a small amount of investment capital, bringing revenue
to protect our national values, in terms of the survival of our traditions and customs are of great importance.
Today, strong cultural heritage of our rich samples in the traditional Turkish art gains a new dimension of
some branches, it is observed that the disappearance of some branches. Many reasons such as today's living conditions
and the advancement of technology, economic concerns have negatively affected our traditional Turkish arts. Today,
some studies are carried out to ensure that our traditional Turkish arts are not forgotten and revived.
Our aim in the article is to look at the development of our traditional Turkish arts from a broad perspective
from the past to the present. The main goal is to offer solutions on how to keep the traditional Turkish arts, our cultural
heritage from the Ottoman Empire, alive.
Keywords: Turkish Culture, Cultural Heritage, Traditional Turkish Arts, Handicrafts, Turkish World.


Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Giriş
Atalarımızdan bizlere miras kalan maddî-manevi değerler bütününü kültür olarak
tanımlayabiliriz. Kültür varlıkları farklı coğrafi bölgelerde yaşayan insan topluluklarının yaşam
tarzının çeşitliliklerine göre de şekillenmektedir. Geçmişten günümüze kadar gelen kültür
varlıklarının çok zengin olduğu görülmektedir.
Bir milletin kültürel mirasının en önemli özelliği kişileri zaman ve mekân açısından
birleştiren ortak noktalar olmasıdır. Türkler geçmişte kendilerine fayda sağlayacak sanat ürünlerini
yaparak birçok medeniyetin de gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Zamanla çok zenginleşen
kültür unsurları gelenek haline gelmiştir. Ögel () “Türk Kültür Tarihine Giriş” adlı eserinde
“Her kavim, her çağda yakın komşularından birçok kültür tesirleri almıştır. Zaten Türk kültürünü
de geliştiren en mühim sebep, böyle geniş kültür alışverişleri olmuştur” sözüyle bu konuyu dile
getirmiştir (Ögel, ).
Bu kültür alışverişleri günümüzde de etkilerini göstermektedir. Türk toplulukları yaşayış
biçimi benzerliğinden kaynaklı el sanatı alanlarında da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bazı
yörelerimizde yapılan geleneksel el sanatı ürünleri hakkında yayınlanan araştırmalar da bunun bir
göstergesidir. Geçmişte konar-göçer Türk topluluklarının yaşam biçimleri, dil, kullandıkları ve
üretmiş oldukları araç-gereçler gibi birçok konuda bilgiler elde ettiğimiz Kaşgarlı Mahmut’un
Dünya’nın dört bir yanındaki Türk topluluklarını gezerek oluşturduğu Divan-ü Lügat-it Türk adlı
eserinde geçen Türk toplulukları hakkında kültür ve sanat konuları bize önemli ipuçları
vermektedir.
Akpınarlı () “Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü” adlı kitabında, “Ulusal kültürün
temel unsuru halk kültürüdür. Halk kültürü uzun yılların birikimiyle biçimlenir ve kuşaktan kuşağa
aktarılır. Halk kültürü ürünleri yaşadıkları yörenin özelliklerini yansıtır; somut ürünlerin
şekillenmesinde tarih ve kültürel birikim önemli rol oynar. Geleneksel kültür ürünlerimizin ortak
duygu ve düşünceleri, Türk kültürünün korunmasında ve yaşatılmasında önemli işlevleri olmuştur”
şeklinde halk kültürü hakkında bilgiler vererek, el sanatlarını kullanılan hammaddesine, kullanım
alanına ve tekniğine göre gruplandırmıştır (Akpınarlı, ).
Toplumların tarihlerinden gelen maddî miraslardan birisi ve en yaygın şekilde yaşananı el
sanatları geleneğidir. İnsan ihtiyaçlarını karşılamak üzere ürettiği eşyaya, yaşadığı sosyal ve
kültürel ortamlardan beslenen duygu zenginliğini yansıtarak estetik değer kazandırmıştır. Bunun
yanında el sanatı ürünü, motiflerine ve renklerine yüklenen anlamlarla anlatım aracı olma görevini
de üstlenmiştir. Bu yönüyle el sanatları, geçmişten geleceğe köprü oluşturabilen önemli kültür
değerleridir (Sarıoğlu, 72).
Toplumun kültürel özelliklerine, duygu ve düşüncelerine göre değişim gösteren el sanatları
geçmişten günümüze zengin ve geniş bir yelpaze oluşturarak gelenekselleşmiştir. Geleneksel Türk
sanatları, Türk kültürünün en anlamlı belgeleridir. Karakteristik özellikleri ve üreten kişinin el
emeği ile daha çok değer kazanmaktadır. Hat, tezhip, kaat’ı, minyatür, çini, ebru, kalemişi, halı-
kilim-kumaş dokuma, işleme, taş-maden-ahşap işçiliği, keçe, deri, örmecilik, yazmacılık, bakırcılık
vb. gibi sanatları geleneksel Türk sanatları adı altında toplamak mümkündür.
Konar-göçer Türk topluluklarında hayat tarzı ve yaşam biçimi mevsime göre yer
değiştirmek olduğundan bu yaşam tarzına bağlı olarak tüm ihtiyaçlarını kendileri ergonomik ve
kolay taşınır şekilde yapmışlardır. Kendi coğrafyaları dışında ister istemez kültürel etkileşim
doğmuştur. Bu etkileşim sayesinde kültür alışverişi başlamış, birbirlerinin kültürlerine katkı
sağlamışlardır. Eski toplumlarda ölümden sonra yaşama inanıldığı için kurgan adı verilen mezar


Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

yapılarında ölmüş kişinin öbür dünyada kullanacağı eşyalar beraberinde gömülmüştür. Bu sayede
ortaya çıkarılan eserler hem o günlerdeki kültürlerin yaşam biçimi hem de o dönemdeki sanatlar
hakkında bilgiler vermektedir.
yılında Rus arkeolog Rudenko tarafından keşfedilen M.Ö. Yüzyıllara
tarihlendirilen Hun Türkleri dönemine ait Pazırık kurganlarında bulunan, keçe dokumalar, deri
koşum takımları, eyerler, at başlarına takılan süsler, oklar, çantalar, elbiseler, çeşitli kaplar, hayvan
kürklerinden yapılmış giysiler, samur kıyafet parçaları, altın yaldızlı bakır levhalar, gümüş
kemerler, ipek keseler, ağaç oyma eşyalar, keçe çoraplar, çizmeler, taraklar, gözgüler (aynalar),
çalgılar, at, kaplan ve geyik maskeleri, deri miğfer, tahtadan yapılmış kürek, ağaç dallarından
örülmüş kalkanlar, madeni kaplar ve takılar, hayvan heykelleri, el sanatı eserleri ve Dünyanın ilk
yekpare halısı kabul edilen Pazırık halısı göçebe Türklere özgü kültür unsurlarıdır.
1. Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Geleneksel Türk Sanatlarında Eğitim
Faaliyetleri
Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik
sisteminin katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi
açısından geleneksel sanatları ileri düzeylere taşımıştır.
Araştırmalar, Türkiye Selçukları döneminde Ahi Teşkilâtının ilk olarak Orta Anadolu’da
(Kayseri) XIII. yüzyılın başlarında ortaya çıktığını ve bu asır içinde bütün Anadolu’ya yayıldığını
göstermektedir. Özellikle Türkmenlerin Uluğ Sultan diye andıkları I. Alaeddin Keykubad
zamanında bütün Anadolu’ya yayılmış ve devletin yapısı içinde yer almıştır (Bayram, 2).
Selçuklular döneminde bir bölge fethedildiğinde ilk iş olarak medreseler ve zaviyeler
yapıldığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. Bu medrese ve zaviyelerde özellikle sanatla uğraşan
kişilere daha bir özen gösterilmiş ve ihtiyaçlarının sağlanması için çaba sarf edilmiştir. Ahiliğin
özellikle mesleklerin gelişmesi, sürdürülebilmesi ve toplumun sosyo ekonomik ve sosyo kültürel
gelişimi açılarından önemi çok büyüktür.
Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı
kurallarla toplumsal ahlaki kurallar da öğretilmiştir.
Savaşlar ve farklı nedenlerle, doğudan batıya doğru olan göçler sırasında çeşitli esnaf ve
sanatkâr grupların ekonomik sarsıntıya maruz kalmadan varlıklarını sürdürebilmeleri, gelişmeleri,
sosyal, ekonomi ve etik yapılarını koruyabilmeleri ahilik sayesinde mümkün olmuştur (Er, 6).
Osmanlı Devleti’nde eğitim kurumları arasında en önemlisi olan Enderun Mektebi’nin
mesleki eğitimin gelişmesindeki önemi büyüktür. Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin yanısıra sanat
eğitiminin de verildiği öğrenciyi en iyi şekilde yetiştiren kurumlar arasında tarihte göze
çarpmaktadır. O dönemlerde sanata ve sanatçıya verilen değerin anlaşılmasında rolü büyüktür.
Enderun mektebinde devlet işlerinde çalışmak için eğitim programları oluşturulmuştur.
Uygulamalı eğitim ön planda tutularak öğrencilerin el becerilerini geliştirmek hedeflenmiştir. Bu
mekteplerde ağırlıklı olarak sanat eğitimi de verilmiştir.
Enderun Mektebinde sanat konularına da özel ağırlık verilmiş, İran, Özbekistan ve Batı’dan
getirilen sanatçılar burada öğretmenlik yapmışlardır. Kitap resimleme, sayfa tasarımı konularındaki
çalışmalara bu okulda özel önem verilmiştir. Kanuni Dönemi’nin ünlü minyatür sanatçısı Matrakçı
Nasuh da Enderun’da yetişen sanatçılardan biridir (Çaydere, ).


Zeynep BALKANAL

Enderun Mektebinde eğitimi verilen nakkaşlık, minyatür, hat, tezhip, ebru vb. gibi
geleneksel Türk sanatları alanlarında yetişen sanatçılar bu sanatların gelişmesine büyük katkı
sağlamışlar ve büyük sanatçıların yetişmesine de vesile olmuşlardır.
Yukarıda verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı döneminde özellikle saray
tarafından geleneksel sanatlara ve sanatkârlara maddî manevi destek verilmiş ve teşvik edilmiştir.
Geleneksel sanatlara verilen önemden dolayı geleneksel Türk sanatları bütün dünyanın hayranlığını
kazanmayı başarmıştır. Duraklama ve çöküş dönemlerinde geleneksel sanatlar da nasibini almış
geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçıların sayılarında büyük düşüşler görülmüştür.
Türk halk plastik sanatları başka deyişle görsel halk sanatları Türk sanatının fonetik,
dramatik sanatlar gibi zengin örnekleri olan alanlarından biridir. İlk yıllarında Osmanlı
İmparatorluğu’ndan devir alınan güçlü bir mirasın bazı dallarla süregeldiği bu dalda bir geçiş
döneminden sonra bazı dalların kaybolduğu, bazı dalların nitelik değiştirdiği, bazı dalların ise yeni
boyutlar kazandığı gözlenmektedir (Barışta, 23).
Ülkemizde Osmanlı sanatından en nadide örnekler birçok müzede yer almaktadır. Dünya’da
önemli müzelerde de geleneksel Türk sanatlarımızın örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasımızın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanısıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların bıraktığı eserler
geleneksel Türk sanatlarının önemli belgeleridir.
Anadolu ve Trakya’nın bir parçası üzerinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlılardan bu dalda güçlü bir miras devralmıştır. Selçuklu Dönemi ve Beylikler Dönemlerinden
beslenerek gelişen Osmanlı İmparatorluğu Dönemi el sanatları, yüzyıllar boyu ekonomik, sosyal ve
coğrafi şartlara bağlı olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Kronolojik bir sistemle izlenebilecek
bu gelişme çizgisinde her yüzyılın kendine özgü teknik, renk, motif, desen, kompozisyon ve
biçimlendirme çeşitlemelerinden oluşan üslupları vardır. Çok az ulusun sanatında gözlenebilecek
bu durum, Türk el sanatlarına artistik değerler bahşetmektedir (Barışta, X).
2. Günümüzde El Sanatlarının Yaşatılması İçin Yapılan Faaliyetler
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden
geleneksel el sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve
ekonomik problemler, köyden kente göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok
olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız günümüzde sanatsal ve estetik
değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay bulunması ve
kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir. Günümüzde
geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar
yapılmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir;
UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesine göre geleneksel
el sanatları liste kapsamında değerlendirilmiştir. Sözleşmenin Maddesinin Taraf Devletlerin
Rolü Her Taraf Devlet başlığı altında a bendinde “Kendi toprağı üzerinde bulunan somut olmayan
kültürel mirasın korunmasını güvence altına almak için gerekli önlemleri alacaktır” ifadesiyle
devletlerin kültürlerini koruyarak güvence altına almaları vurgulanmıştır (URL-1).
yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Türkmenistan tarafından TÜRKSOY Türk kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla
ortak çalışmalar yapmak için kurulmuştur (URL-5). TÜRKSOY üyesi ülkeler belirli tarih aralığında
Kültürel Miras Seminerleri düzenleyerek çalışma raporları yayınlamaktadırlar (URL-3).


Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Yayınlanan TÜRKSOY Üyesi Ülkeler Dördüncü Dünya Belleği Semineri sonuç


bildirisinde, ipek yolu iş birlikleri ve ortak adaylık dosyalarının hazırlanması konusunda iş birliği
imkânlarını kapsayan konular ele alınmıştır (URL-4).
İpek Yolu hem tarih hem de kültürel bakımdan bizler için önemli bir mirastır. Uzak Doğu
ve Güney Asya’nın ipek ile baharatı başta olmak üzere çeşitli malların deve kervanlarıyla Batı’ya
taşınması, Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu olarak adlandırılan ticaret yollarının
gelişmesini sağlamıştır. İpek Yolları yalnızca ticaret yolları olmakla kalmamış, yüzyıllar boyu Doğu
ile Batı arasında kültür alışverişini de sağlamıştır (Aksoy, 26).
Kültür mirası, yaşam biçimlerinden, gelenek göreneklere, kullanılan eşyalara kadar, kısaca
insanın doğumundan ölümüne kadar yaşamış ve yapmış olduğu birçok unsuru içine alır. Birçok
kültür unsurunu ipek yolu güzergâhında görmek mümkündür. Bu unsurları geleneksel el sanatları
bağlamında değerlendirecek olursak; ipek, yün, keten, pamuk gibi malzemelerle yapılmış işlemeler,
deri, kürk, boynuz, kemik ve ağaçlardan yapılmış giyim ve ev eşyaları, topraktan yapılmış
çömlekler, bakır ev ve süs eşyaları, doğal boyalı, kendine has tekniği ve motifleri olan halı ve
kilimler şeklinde sayabiliriz.
Günümüzde Geleneksel Türk sanatlarının özellikle eski eserler akademisyenleri,
araştırmacıları ve televizyon programcılarını etkilemektedir. Bu etki ile paylaşılan kültür mirasları
daha çok yayılmakta gelenek ve göreneklere merakı arttırmaktadır.
Üniversitelerin Geleneksel Türk Sanatları ve Geleneksel Türk El Sanatları bölümleri
geleneksel sanatlar konusunda eğitim vermektedir. Bu alanlarda yetişen öğrenciler geleneksel
sanatların yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadırlar. Aynı zamanda ilgili bölümlerdeki
akademisyenler bilimsel çalışmalarda bulunarak belgelendirme, yaşatma, geliştirme konularına
ağırlık vererek, çözüm önerileri sunmaktadırlar. Bunun yanında geleneksel sanat ürünlerini modern
tekniklerle harmanlayarak yeni tasarımlar üretmekte, satılabilir ekonomik değeri olan ürünlerin
oluşmasına öncülük etmektedirler. Geleneksel Türk Sanatları alanlarında güncel sanatsal ve
bilimsel faaliyetler düzenleyerek farkındalık yaratmaktadırlar.
Yerel yönetimler, el sanatları eğitim merkezleri ve kursları açarak kaybolmaya yüz tutan
geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına destek vermektedirler. Ayrıca oluşturdukları kent
müzelerinde yörelerinde geçmişte yapılmış olan geleneksel el sanatlarını koruma altına alarak
kültür turizmi kapsamında da fayda sağlamaktadırlar.
Yerel yönetimlerin el sanatlarına yönelik faaliyetlerine paralel bazı çalışmaları da Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezleri yürütmektedir. Her iki kurumun çalışmaları
geleneksel Türk el sanatlarının ekonomik ve satılabilir bir değer oluşturması ve bu sayede el
sanatlarının yaşatılması yönünden önem arz etmektedir.
El sanatlarının yaşatılması faaliyetlerine maddî destek sunan kurumlar arasında hibe desteği
veren fonlar yer almaktadır. Kalkınma ajansları sosyal konulardaki destekleri arasında el sanatlarına
yönelik proje çağrıları da yapmaktadır. Ayrıca hem kalkınma ajansları hem de Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Kırsal Kalkınma Yatırımları Destek Programı kapsamında kırsal turizme
desteği yönünden geleneksel el sanatlarını kapsam içinde tutmaktadırlar. Aynı yönde Avrupa Birliği
Ulusal Ajansının IPARD kırsal kalkınma destekleri programında el sanatları yer almaktadır.
Dernekler proje yaparak, vakıflar fon kaynağı yaratarak el sanatlarının yaşatılmasına destek
vermektedirler.


Zeynep BALKANAL

Ülkemizin hedefleri doğrultusunda, On Birinci Kalkınma Planı ()


Kültür ve Sanat başlığı altında a. Amaç Maddede “Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup
geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ile millî
kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi temel
amaçtır.” denilmektedir. Bununla ilgili politikalar 5 maddede verilmiştir. Bu maddelerde kültürel
mirasımız olan el sanatlarının tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için verilecek destekler
vurgulanmıştır (URL-2).
Yine On Birinci Kalkınma Planı’nın () maddesinde “geleneksel, bölgesel ve
yerel ürünlerimizin ulusal ve uluslararası ölçekte rekabet gücünün artırılmasına yönelik coğrafi işaret
tescil ve kullanımı desteklenecektir” ifadesi coğrafi işaretlerin önemini vurgulamıştır (URL-2).
Özellikle kırsal bölgelerde yapılan geleneksel el sanatlarının birçoğu günümüzde kaybolmuş
ya da kaybolmaya yüz tutmuştur. Bir yandan da yeni yapılan el sanatları hammadde ve yapım
tekniği açılarından yozlaşmıştır. Coğrafi işaret geleneksel el sanatlarının sürdürülebilirliği ve
yozlaşmasını önleme açısından büyük öneme sahiptir. Coğrafi işaret alan geleneksel el sanatı
ürünleri asıllarına sadık kalınarak tekrar üretilmekte ya da korunmaktadır. Özellikle yerel
yönetimler son yıllarda coğrafi işaretlere önem vererek bu konuda çalışmalar yapmaktadırlar.
3. Sonuç
Geleneksel Türk sanatları toplumların kendi zevklerine, geleneklerine ve toplumsal
yaşantılarına göre şekil alan maddî kültür varlıklarımızdır. Türklerde geçmişten gelen zengin kültür
birikimi, geleneksel Türk sanatlarının hemen her dalında izlerini hissettirmiş ve daha da anlamlı
kılmıştır. İnsanlar iç dünyalarındaki düşüncelerini, duygularını sanatlarına yansıtarak dile
getirmişlerdir.
Geleneksel Türk sanatlarımızın özelliklerinden birisi bu sanatlarla uğraşan kişilerin
yaratıcık yönlerinin ağır basmasıdır. Yaratıcı kişiler topluma her daim faydalı olmuşlardır. Sanat
icra eden yaratıcı bireyler, duyarlı, öz güveni sağlam, özgür ve toplumsal olaylar karşısında daha
akılcı düşünebilen, sanata ve sanatçıya saygılı, teknolojiye ayak uydurabilen, problem çözme tarzını
benimseyen sabırlı kişilerdir. Teknolojik gelişmelerden olumlu-olumsuz yönde etkilenen
geleneksel Türk sanatları bu sanatkârlar tarafından icra edilerek ve yaşatılarak geleceğe
taşınmaktadır.
4. Öneriler
Miras olarak devraldığımız geleneksel Türk sanatlarımızın gelecek kuşaklara aktarılması ve
yaşatılması konularında önerilerde bulunmak gerekirse;
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması konusunda elbette ki en başta bu alanlarda
eğitim veren eğitim kurumlarının çok büyük önemi vardır. Eğitimin her aşamasında okul öncesi de
dahil olmak üzere geleneksel Türk sanatlarımıza devlet desteği verilmesi gerekmektedir. Sanat
okulları haricinde de bu eğitimlere gereken önem verilmelidir. Geçmiş kültür birikimimiz
öğretilerek geleceğe taşınmalıdır. Birincil gereklilik tarihimizi iyi bilmekten geçmektedir. Özellikle
ortak bir geçmişe sahip, örneğin soy birliği, kültür birliği, dil birliği olan toplumların kültürel
değerlerindeki benzerlik doğal bir sonuçtur. Türklerin bu saydığımız kültürel değerlerini tarih
birliğinde görmemiz mümkündür.
İkinci bir husus kitle iletişim araçlarının geleneksel Türk el sanatlarımızın yaygınlaştırılması
konusunda fayda sağlayacağıdır. Bu doğrultuda kitle iletişim araçlarını geleneksel Türk sanatları
alanlarında en etkili nasıl kullanabiliriz? sorusuna cevap aranmalıdır. Bu araçlar içinde hem


Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

geleneksel medya hem de yeni nesil sosyal medya araçları ilgi toplama ve yaygın bilgilendirme
faaliyetlerinde kullanılabilir.
Devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, yerel yönetimler iş birliği
halinde çalışarak geleneksel Türk sanatları alanlarında ortak projelere imza atmalıdır. Projelerde
verilecek eğitimlerin yanı sıra toplumun ilgisini çekecek çalışmalara da yer verilmelidir. Bu
çalışmalar sayesinde toplumun kültür değerlerinin ve geleneksel Türk sanatlarının yaşatılması
çabasına girmeleri sağlanmalıdır. Bu çaba sağlandığında, toplumda ilk eğitimi çocuklarına veren
ebeveynler bu eğitimler sayesinde kültürel değerlerimizin ve geleneksel Türk sanatlarımızın
önemini ve yaşatılması gerekliliğini aşılayabilirler.
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması için belki de en önemli nokta bu işleri yapan
kişilerin yaptıkları ürünler ile tatmin edici bir ekonomik güce kavuşabilmeleridir. Mevcut
globalleşen dünyada bir işin, uğraşın sürdürülebilir olması ancak maddî getirisinin olup olmaması
ile ilgilidir. Birçok el sanatı yeni tasarılar ile bir araya getirilerek günümüz ihtiyaçları, beklentileri
ve isteklerine cevap verdiği ölçüde satılabilir bir ürün haline gelebilmektedir. Bu fırsatlardan azami
ölçüde faydalanılmalıdır. Elbette bunu yaparken sadece maddî çıkar ve beklentiler göz önüne
alınarak geleneksel sanatlarımızın yozlaşmasına engel olunmalıdır. Tasarlanan ürünlerin kullanım
amacı ve satış amacı gibi nedenlerden geleneksellikten uzaklaştırılması da yozlaşmasına neden
olmaktadır.
Eski zamanlardan kalan el sanatı ürünlerinin korunması, envanterlerinin çıkarılması ve
belgelenmesi de önem arz etmektedir. Bu konuda en öncelikli kurumlar yerel yönetimler olarak
görünmektedir. Oluşturulacak kent müzeleri ile yöresel ve tarihi değeri olan el sanatlarımızın nadide
örneklerine sahip çıkılmalıdır. Hem bilgilendirme hem de koruma, kollama faaliyetlerini yerel
yönetimler, kültür turizm ve milli eğitim müdürlükleri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları el
birliği ile gerçekleştirmelidir.
Kaynaklar
AKPINARLI, H. F. (). Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü, Ankara: Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk
Kültür Merkezi Yayını: , Kaynak Eserler Dizisi: 7, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
AKSOY, B. (). “İpek Yolu Güzergâhı”, İpek Yolu’nda Türk Kültür Mirası Bilgi Şöleni, Yayın No: ,
Ankara: Türk Yurdu Yayınları.
BARIŞTA, H. Ö. (). Türk El Sanatları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları: , Yayımlar Dairesi
Başkanlığı Sanat Eserleri Dizisi:
BARIŞTA, H. Ö. (). Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları, Ankara: T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yayınları: , Sanat Eserleri Dizisi:
BAYRAM, M. (). “Türkiye Selçukluları Döneminde Bilimsel Ortam ve Ahiliğin Doğuşuna Etkisi”,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 10, Konya.
ÇAYDERE, O. (). “Grafik Tasarım Programlarına İlişkin Öğretim Elemanları ve Öğrenci Görüşleri”,
İletişim ve Kuram Dergisi, Sayı 40,
ER, İ. (). “Ahilik”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Cilt: 1, İstanbul: Risale Yayınları.
ÖGEL, B. (). Türk Kültür Tarihine Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları: , Kültür Eserleri: 13, Türklerde
Giyecek ve Süslenme (Göktürklerden Osmanlılara), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
SARIOĞLU, H. (). “El Sanatlarını Milli Değer Olarak Algılamak”. Milli Folklor, Uluslararası Kültür
Araştırmaları Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 66,
URL seafoodplus.info, Erişim Tarihi:


Zeynep BALKANAL

URL seafoodplus.info, Erişim Tarihi:



URL seafoodplus.info?slug=T%C3%9CRKSOY-%C3%9Cyesi-
%C3%9Clkeler-, Erişim Tarihi:
URL seafoodplus.info, Erişim Tarihi:
URL seafoodplus.info, Erişim Tarihi:


Özcan, H. Z. ve Batur, Z. (). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir
Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı. Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2,

Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA


ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI

Halil Ziya ÖZCAN* & Zekerya BATUR**

Öz
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini, inançlarını, hayat biçimlerini,
kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok toplumsal ve kültürel ögeyi anlatan ve nesilden nesile
aktarıla gelen pek çok farklı edebî tür ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destandır. Hem yazılı hem de
sözlü kültürde yaşayan destanlar toplumların kültürel kodlarını yansıtan eserlerdir. Bu destanların en bilinenlerinden
bir tanesi de Köroğlu destanıdır. Hemen hemen bütün Türk yurtlarında ve kültürel coğrafyasında tanınan ve anlatılan
bu destan yayılma sahası açısından en geniş sahaya sahip Türk destanıdır. Bu çalışmada, Anadolu sahası anlatılarından
biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için B1 düzeyine uyarlanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilgili kol metin uyarlama
tekniklerinden sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmıştır.
Sadeleştirme işleminde hem sezgisel hem de yapısal yaklaşım bir arada uygulanmıştır. Metnin giriş ve sonuç
bölümünde metnin özgün şeklinden bir miktar farklılaşarak sezgisel yaklaşım temel alınarak içerik sadeleştirme işlemi
yapılmıştır. Metnin içerisinde yer alan şiirlerin hem özgün hem de uyarlanmış hâli birlikte sunulmuştur. Genişletme
işleminde bazı düzey üstü kelime ve kelime gruplarının metinden çıkartılması yerine bu kelime ve kelime gruplarını
açıklayıcı bağlamlar eklenmiştir. Genişletme işlemi uygulanan kelime ve kelime grupları mavi renkle
renklendirilmiştir. Kolaylaştırma işleminde ise iki uygulama yapılmıştır. Birincisi metinde yer alan çizim ve görsel
ekleme, ikincisi ise metnin sonunda metinde geçen düzey üstü kelimelerin açıklamalarının yer aldığı bir sözlükçe
oluşturma. Metne çizim ve görsel eklemenin temel amacı metni okuyucu açısından daha anlaşılır ve eğlenceli bir hâle
getirmektedir. Yöntem olarak betimsel nitelikte olan bu çalışma okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. Ayrıca bu çalışmanın, metin uyarlama tekniklerinin kapsamı ve
uygulanması açısından metin uyarlama çalışacak araştırmacılara yol göstereceği öngörülmektedir.
Anahtar Kelime: Köroğlu Destanı, Metin Uyarlama, Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi

A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN


LANGUAGE: KOROGLU EPIC

Abstract
From the moment they first appeared in history, the Turks have produced many different literary genres that
have been handed down from generation to generation, describing many social and cultural elements such as their
cultural values, beliefs, lifestyles, cultural characters, perspectives on the world etc. One of these genres is epic. Epics
living in both written and oral culture are works reflect the cultural codes of societies. One of the most well-known of
these epics is the epic of Köroğlu. This epic, which is known and told in almost all Turkish homelands and cultural
geography, is the Turkish epic with the widest area in terms of spread. In this study, it is aimed to adapt the “Demircioğlu
and Reyhan Arap” episode in Behçet Mahir’s narrative, which is one of the Anatolian field narratives, to B1 level for

*
Doktora Öğrencisi, Uşak Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uşak/Türkiye, [email protected], ORCID:

** Prof. Dr., Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, Uşak/Türkiye,
[email protected], ORCID:


individuals learning Turkish as a foreign language. For this purpose, the relevant episode was adapted to the B1 level
by using simplification, elaboration and easification techniques, which are among the text adaptation techniques. In the
simplification process, both the heuristic and the structural approach were applied together. In the introduction and
conclusion part of the text, some content simplification has been made based on the intuitive approach, differing slightly
from the original form of the text. Both the original and adapted versions of the poems in the text are presented together.
In the expansion process, instead of removing some upper-level words and phrases from the text, contexts describing
these words and phrases were added. The words and phrases that have been elaborated are colored blue. In the
easification process, two applications were made. The first is to add drawings and images in the text, and the second is
to create a glossary at the end of the text with the explanations of the upper-level words in the text. The main purpose
of adding drawings and visuals to the text is to make the text more understandable and entertaining for the reader. This
study, which is descriptive in method, is presented to the using of individuals who lear Turkish as a foreign language
as a reading text. In addition, it is predicted that this study will guide researchers who will study text adaptation in terms
of scope and application of text adaptation techniques.
Keywords: Köroğlu Epic, Text Adaptation, Teaching Turkish As A Foreign Language


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

1. Giriş
Dil öğreniminde kritik öneme sahip olan, yazılı sembolleri göz vasıtası ile seslendirmek
suretiyle zihinsel anlamlandırma süreci olarak görülen okuma, sadece harfleri veya yazılı
sembolleri telaffuz etmek olarak düşünülmemelidir. Okuma, çok daha derinlemesine üzerinde
düşünülmesi gereken fiziksel ve zihinsel bir aktivitedir. Bu bağlamda okumaya yönelik birçok
araştırmacı ve yazar (Tinker ve McCullough, ; Göğüş, ; Wittrock, ; Durkin, ;
Demirel, ; Haris ve Sipay, Bondanza, vd., ; Batur vd., ; Grabe ve Stoller, ;
Özcan, vd., ) farklı çalışmalar ortaya koymuştur. Karatay, bilgiye ulaşmanın ve onu sürekli
güncelleştirmenin en önemli yollarından birinin okuma olduğunu vurguladığı eserinde okumayı,
yazılı olan bir metni bilinen yazı karakterlerini sesli veya sessiz çözmenin ötesinde, metnin içindeki
duygu, düşünce ve iletileri anlamak olarak tanımlamaktadır (Karatay, 17). Çelik, okumanın
görüp algılama, algıladığını anlama, anladığını seslendirme ya da yazma, zihinde yapılandırma gibi
göz, ses organları ve zihnin çeşitli hareketlerinden oluştuğunu belirtmektedir (Çelik, 19).
Hem ana dili hem de yabancı dil ediniminde okumanın ayrı bir yeri bulunmaktadır. Her
ikisinde de okuma sadece yazılı veya görsel sembollerin seslendirilmesi olarak algılanmamalıdır.
Bunun da ötesinde okuma hayatımızın önemli bir bölümünde aktif olarak kullandığımız
anlamlandırma yetisinin önemli bir parçasıdır. Okuma bu bağlamda bireylerin tüm hayatını ve
öğrenme gelişimini etkileyen bir beceridir.
Ana dil öğretiminde bile zor olan bu zihinsel süreç yabancı dil öğretiminde daha da zor ve
karmaşık bir hâle gelebilmektedir. Metinlerin içinde yer alan sözcüklerin, dilbilgisi yapılarının ve
kurgunun düzey üstü olması Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireylerin okuduğunu anlamasına
engel olmaktadır. Ayrıca hedef dili öğrenmek isteyen okuyucunun dilsel girdi eksikliği,
deneyimsizliği, toplumsal değerlerin farklı olması, anadilinde kullandığı okuma yöntem ve
tekniklerinin hedef dildeki okuma stratejisine yansıtılması ve uyum sağlanamaması, hedef dilde
yazılmış okuma metinlerinde yer alan kültürel unsurlara ilgisizlik vb. gibi sebepler hedef dilde
okumayı ve anlamlandırmayı engelleyebilmektedir. Bazı araştırmacılar (Jolly, ; Coady, ;
Alderson, ) yabancı dilde edinilen okuma becerisinin gelişim yönünü kişinin yabancı dil
öğrenme becerisinden ziyade anadilinde var olan okuma becerisi yeterliliğinin belirlediğini ifade
etmektedirler. Benzer şekilde Carrell () yabancı dil ediniminde okuma becerileri zayıf olan
öğrencilerin aynı zamanda anadilinde de okumalarının zayıf olduğunu ve bu beceriyi anadilden
yabancı dile etkili bir şekilde aktaramadığını belirtmektedir. Bu bağlamda Türkçeyi yabancı dil
olarak öğrenen bireylere verilen okuma metinlerinin seçimi son derece önemli bir husus haline
gelmektedir. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bu bireylerin kültürel tarihleri, ana dillerinin
Türkçe ile olan yapısal farklılıkları ve benzerlikleri, ilgileri, algıları, Türkçeye karşı olan
motivasyonları, dil düzeyleri, vb. gibi birçok değişken metin seçiminde öğreticiler tarafından göz
önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca öğrencilere verilen okuma metinleri öğrencilerin ilgisini
çekmeli, metin akıcı olmalı ve öğrencinin metni anlamlandırmasına katkı sağlayacak metnin
içeriğinde bazı kolaylaştırıcı unsurlar da bulunmalıdır.
Farklı sebepler ile ülkemize gelen yabancı uyruklu bireyler Türkçe öğrenmek için
üniversitelerin ve farklı devlet kurumlarının bünyesinde yer alan Türkçe öğretim merkezlerinde
öğrenim görmektedir. Bu kurumlarda görevli Türkçe öğreticileri farklı kurumların hazırladıkları
Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarını kullanmaktadırlar. Yabancı
uyruklular için hazırlanan bu kitapların içerisinde yer alan okuma metinlerinin öğrencilerin ders dışı
okumaları için yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda bu çalışma Türkçeyi yabancı
dil olarak öğrenen bireylere yönelik okuma materyali geliştirme noktasında alana katkı sunacağı
öngörülen bir metin uyarlama önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda araştırmacılar,


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Mehmet Kaplan, Muhan Bali ve Mehmet Akalın tarafından Meddah Behçet Mahir’den derledikleri
Köroğlu Destanı kollarından “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu metin uyarlama tekniklerini
kullanarak B1 düzeyine uyarlamıştır. Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi olan kültür
aktarımının önemi dikkate alındığında B1 düzeyine uyarlanan bu metin alana katkı sunması
açısından önemlidir.
Destan ve Köroğlu Destanı
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini,
inançlarını, hayat biçimlerini, kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok
toplumsal ve kültürel öğeyi anlatan ve nesilden nesile aktarıla gelen pek çok farklı türde yazılı ve
sözlü eser ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destanlardır. Destanlar bir milletin var
oluşundan günümüze kadar o millete ait kültürel özellikleri gelecek nesillere aktaran yazılı ve sözlü
eserlerdir. TDV İslam Ansiklopedisi ()’nde Kazım Yetiş, destanı tanımlarken şu ifadeleri
kullanmaktadır; Âşık edebiyatı ve musikisinde bir nazım şeklinin de adı olan destan kelimesinin
aslı Farsça dastandır. Batı dillerinde bunun karşılığı olarak Grekçede şairlerin saz eşliğinde
söyledikleri şiirlere verilen epos adından türetilen epope kullanılır. Yetiş, ayrıca destan kelimesinin
hikâye, masal, sergüzeşt, manzum hikâye, vak’a, tarih, roman ve hayvan masalı (fabl) gibi
anlamlara da geldiğini belirtmektedir.
Özkan (), “Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin
Tahlili” adlı araştırmasında, destanların toplumların tarihi hafızasında yer alan efsanevi öğeler
olduğunu ve halen günümüzde en zengin destan repertuvarına sahip olan millet olduğumuzu ifade
etmektedir. Oğuz (), halk edebiyatı ürünlerinden biri olan destanlara ilişkin, şu
değerlendirmelerde bulunmaktadır; “Halk edebiyatı içinde de hem anonim ürünler olan olağanüstü
kahramanlık anlatıları hem de bu anlatılandan sonra ortaya çıkan “halk hikâyeleri” karşılığında
kullanıldığı gibi, âşık şiirinde heceyle söylenen bir şiir türünün adı olarak da karşımıza
çıkmaktadır.” Teke (), “Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın” adlı doktora tezinde, destan
türünün Türk dünyasında farklı adlar ile adlandırıldığını belirtmektedir. Teke, Türkiye sahasında
destan olarak adlandırılan bu anlatı türünün, Azerbaycan Türklerinde “dastan”, Kazan Tatarlarında
“epos”, Uygur Türklerinde “rivayat, dastan”, Kazak ve Kırgız Türklerinde “cır, comok”, Yakut
Türklerinde ise “olongho” terimleri ile adlandırdığını ifade etmektedir.
Köroğlu Destanı’nın anlatıldığı ve nesilden nesile aktarıldığı her coğrafyada destanın ana
kahramanı Köroğlu farklı farklı siluete bürünmüştür. Kimi zaman bulunduğu coğrafyayı düşmana
karşı muhafaza eden bir alp olarak, bazen adaletli bir han veya yönetici olarak, bazen mitolojik bir
kahraman olarak, bazen bir veli, bazen de ticaret yollarını kesen ve kervanlardan baç alan bir kişi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Köroğlu Destanı anlatılarında bu denli farklı Köroğlu karakterinin
(tipinin) oluşmasını, Yıldırım, “Köroğlu Destanı’nın Orta Asya Rivayetleri” adlı bildirisinde şu
şekilde açıklamaktadır; “…Köroğlu, destanın efsanevi kahramanı olarak sıradan bir adam değil,
atadan-babadan bir bey, bir han oğludur. Kendisi halkını adaletle idare eden, düşmanlarına aman
vermeyen dirayetli bir hükümdardır. Destanın Orta Asya’dan Anadolu yaylarına doğru göçü
sırasında hem çatısı hem muhtevası ve hem de kahramanları zamanın ve yeni coğrafyanın yeni
medeniyet sahasının tesirleriyle muayyen değişikliklere uğramıştır.” (Yıldırım, ).
Metin Uyarlama
Yabancı dil öğretiminde öğrencilerin hedef dilde okuduğunu anlayabilmesi son derece
önemlidir. Bu yetinin geliştirilebilmesi için öğrencilerin bol bol okuma yapması gerekmektedir.
Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi alanında öğreticilerin ve öğrencilerin en temel kullandıkları
öğrenme materyali farklı kurumlar tarafından yazılan ders kitaplarıdır. Özellikle dil düzeyleri


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

başlangıç ve orta düzey olan öğrenciler çoğu zaman ders kitaplarında yer alan okuma metinleri
dışında okuma yapabilecekleri düzeylerine uygun yardımcı okuma metinleri bulamamaktır. Hem
öğreticiler hem de öğreniciler seviyelendirilmiş okuma metinlerinin eksikliğini dil öğrenme
sürecinde hissetmektedir. Dil öğreticileri ve Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan
araştırmacılar bu eksikliği gidermek amacı ile zaman zaman özgün metinleri düzeye uygun şekilde
uyarlama yoluna gitmektedirler.
Metin uyarlama işlemi, zayıf okuyucular (Candido, et al., ; Aluísio, et al., ), işitme
engelli bireyler (Daelemans, et al.,), çocuklar (De Belder and Moens, ), yabancı dil
öğrenenler (Petersen and Ostendorf, ) gibi farklı hedef kitle okuyucuları için yapılabilir.
Ayrıca, metin değiştirim, konuşma yitimi (aphasia), yazı okuma bozukluğu (dyslexia) gibi doğal
sebeplerle veya hastalığa bağlı olarak, ayrıca felç gibi beyin hasarları olarak meydana gelmiş,
bilişsel bozukluklar gösteren kişilere yönelik de yapılabilir. Nitekim, uzun cümleler, birleşik
cümleler, ‘gömülü’ cümlecikler, edilgen yapılar, kurallı olmayan sözdizimi, kullanım sıklığı düşük
söz varlığı ve başka unsurlar dil bozukluğu olan okuyucular için de metin karmaşıklığını artırıcı
unsurlardır (Akt, Durmuş, a: ; Margarido vd., ; Siddharthan, 24; Specia,
30). Metin uyarlama işlemi yapılırken farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlardan ilki
sadeleştirmedir. Sagion, vd. () sadeleştirmeyi, bir metnin daha anlaşılır boyuta getirilmesi
olarak tanımlamaktadır. Ayrıca sadeleştirme işleminin yabancı dil öğrenenler, yaşlı bireyler, özel
okuma ve anlama gereksinimi olan bireyler gibi birçok okuyucu kitlesine faydalı olduğunu
belirtmektedir. İkinci olarak genişletme işleminden bahsedebiliriz. Long () genişletme işlemini
sadeleştirmeye alternatif bir yol olarak görmektedir ve bir metnin içerisinde yer alan karmaşık ve
düzey üstü yapıları metinden çıkarmak yerine bu yapıları tekrar ve açıklama gibi farklı teknikler
kullanarak artık bilgi girdisi sağlayarak metnin daha anlaşılır hâle getirilebileceğini belirtmektedir.
Bir diğer metin uyarlama tekniği de kolaylaştırmadır. Vucic, vd. () kolaylaştırma tekniğinin,
okumayı daha eğlenceli, daha amaca uygun ve daha da önemlisi daha gerçekçi hâle getirdiğini
belirtmektedir. Bu tekniklerin dışında Nation () metin uyarlama da görüşme tekniğinden de
bahsetmektedir. Ancak bu teknik sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırmadan yapısal olarak farklı
bir tekniktir. Sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma işlemleri metin üzerinde yapılırken
görüşme ise çoğunlukla bir sınıf ortamında uygulanan ve mülakat, gözlem ve görüşme gibi farklı
veri toplama araçlarının kullanıldığı bir uygulamadır. Araştırmacılar bu çalışmada sadece metin
üzerinde uygulama ve teknikler kullanmışlardır.
Sadeleştirme
Bazı araştırmacı ve akademisyenler (Honeyfield, ; Bhatia, ; Seretan, ; Bott,
vd., ; Ahour, vd., ) sadeleştirmeyi özgün bir metnin hedef kitlenin düzeyine getirmek
amacı ile bazı tekniklerden geçirilerek daha anlaşılır hale getirme olarak tanımlamaktadır. Metin
sadeleştirmedeki temel amaç metne bazı yapısal düzenlemeler yaparak yazılı metnin
anlamlandırılmasını artırmaktır (Mapleson, ). Urano () metin sadeleştirmeyi, yabancı dil
öğrenen bireylerin bir metni daha iyi anlamları için metnin içerisinde yer alan bazı bilinmeyen
dilbilimsel yapıları kontrol altına almak olarak tanımlamaktadır. Hill () yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için oluşturulan yazılı metinleri daha anlaşılır hale getirmek için birtakım
değişiklikler yapıldığını ve yapılan bu değişimler genellikle sözdizimsel ve sözcüksel düzeyde
gerçekleştiğini belirtmektedir. Sadeleştirme işlemi iki yöntem üzerinden yapılmaktadır. İlki
sezgisel yöntemdir. Allen () sezgisel yöntemde sadeleştirme işlemini yapan kişinin kendi
tecrübelerinin sadeleştirme işlemine rehberlik ettiğini ve bu yöntemin yazara belirli düzeydeki
öğrencilerin neler öğrenmesi gerektiğine yönelik kendi öznel yaklaşımını kullanma şansı verdiğini
belirtmektedir. Ayrıca Lotherington-Wolosyzn () sezgisel yöntemin yabancı dil öğretiminde


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

kullanılan materyallerin sadeleştirilmesinde çok yaygın olarak kullanıldığını ve yazarın sezgisinin


kişisel inançlardan ve bir metni neyin daha okunaklı yaptığına yönelik küçük önsezilerden
etkilendiğini ifade etmektedir. Sadeleştirme işleminde kullanılan diğer yöntem ise yapısal yaklaşım
yöntemdir. Nunan () yapısal yaklaşımın özellikle yabancı dil öğrenen öğrencilerin okumalarını
daha etkin bir şekilde geliştirmek amacı ile oluşturulan seviyelendirilmiş (reader) okuma
materyallerinin hazırlanmasında yaygın olarak kullanıldığını ifade etmektedir. Nunan, bu yöntemde
yazarların bu tür seviyelendirilmiş okuma materyalleri geliştirirken seviyelere göre daha önceden
tanımlanmış kelime ve yapı listelerini kullandıklarını belirtmektedir.
Genişletme
Metin uyarlama tekniklerinden bir diğeri de genişletmedir. Genişletmede, sadeleştirme gibi
yaygın kullanılan bir metin uyarlama tekniğidir. Oh, bir metnin sadeleştirme sürecinde, daha çok
kısa cümleler, basit sözdizimsel yapı ve sık kullanılan kelimeler, kurallı cümle yapısı tercih
edilirken genişletmede ise var olan metin daha da kapsamlı hale geldiğini belirtmektedir. Ayrıca,
genişletmede artık bilginin (yinelemeler, eş anlamlı sözcükler vb.) arttığı, temel izleksel ilişkileri
belirginleştirdiği belirtilmektedir (Oh, 70). Durmuş, genişletmeyi yabancı dil öğretiminde
öğrencilerin anlama düzeyini artırmak amacıyla metne açıklayıcı bilgilerin eklenmesi,
iletinin/anlamın ve yapının açık hâle getirilmesi olarak tanımlamaktadır (Durmuş, b: ).
Parker ve Chaudron () dilbilimsel sadeleştirmenin etkileri ve yabancı dil öğretiminde
anlamlandırmada genişletimsel değişiklikler adlı araştırmalarında bu yeni metin değiştirim türü
üzerinde durmuşlardır ve genişletme terimini ilk olarak burada ifade etmişlerdir. Genişletme
işleminde sadeleştirme işleminde yapıldığı gibi özgün metinde yer alan bazı düzey üstü kelime ve
kelime gruplarının yerine düzeye uygun hallerinin kullanılmaz. Bunun yerine düzey üstü olan bu
kelime ve kelime grupları metinde korunur ve öncesinde ya da sonrasında yer alan bağlamda
açıklayıcı unsurlar yer alır. Sadeleştirmenin aksine genişletme işlemi daha hacimli uyarlanmış
metinler ortaya çıkartabilir. Bunda özgün metinde yer alan düzey üstü kelime ve kelime gruplarının
azaltılmasından ziyade öğrencilerin gelecek öğrenmelerinde bu yapılara maruz kalacağı
öngörülmesinden dolayı korunması etkili olmaktadır. Genişletme tekniğinde Krashen ()’in
ortaya koyduğu girdi+1 (Input+1) teorisi kapsamında işlem yapılmaktadır. Krashen ()’e göre
eğer öğrenciler düzeylerinin üzerinde bir miktar bilgi girdisi ile maruz bırakılırsa öğretilmek istenen
bilgi öğrenci tarafından daha iyi anlamlandırılacaktır.
Kolaylaştırma
Nation () ve Sandom (), zayıf okuyucular, engelli bireyler ve yabancı dil
öğrencilerinin daha etkin kelime öğrenimi ve bir metnin daha anlaşılır ve kolay ulaşılabilir hale
getirmek için farklı teknikler üzerinde durmaktadır. Bunlardan bir tanesi de kolaylaştırmadır.
Nation () kolaylaştırma metodunu “Bir metinde yer alan kelimeleri değiştirmekten ziyade
metnin farklı bölümlerine resim, diyagram, tablo, çizelge, özet, sözlükçe, önerge soruları ve
başlıklar ekleyerek bir metni daha kolay okunabilir hale getirmek için kullanılan bir metot olarak”
tanımlamaktadır (Akt. Sandom, 68). Bhatia, hukuk metinlerini örnek göstererek sadeleştirme
ve kolaylaştırma metotlarını kapsamlı bir şekilde açıkladığı çalışmasında, kolaylaştırma ile ilgili şu
ifadeleri kullanmaktadır; “Kolaylaştırma, amacı metin boyunca öğrencilere rehberlik etmek olan
'kolaylaştırma araçları' olarak adlandırılabilecek çeşitli araçlar kullanarak metni öğrenci için
daha erişilebilir hale getirmeye çalışır.” (Bhatia, 46). Sadeleştirme metodunun temelinde
öğretme stratejisine yönelik probleme çözüm yer alırken, kolaylaştırma da ise bu temel öğrenme
stratejisine dayanmaktadır. Sadeleştirmede birincil önem metindir ve öğrencinin dilsel girdisi ise
ikinci sırada gelir. Kolaylaştırmada birincil önem öğrencinin dilsel girdisi iken kısmen metin
değiştirmeye odaklanılır (Bhatia, 46). Sadeleştirmede ve genişletmede yoğun bir şekilde


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

metne odaklanıp öğrencilerin dilsel girdileri ikinci plana atıldığı için öğrencilerin özellikle yabancı
dil öğrenen bireylerin hedef dildeki dil yetilerinin gelişimi sekteye uğramaktadır. Ayrıca Bhaia,
sadeleştirmede dilsel girdi yazar tarafından kontrol edinilirken kolaylaştırmada dilsel girdi okuyucu
tarafından kontrol edildiğini belirtmektedir (Bhatia, 45).
Kolaylaştırma metodunda, özgün metinlerin öğrenciler için daha anlaşılır ve erişilebilir hale
getirmek için çok çeşitli kolaylaştırma araçları kullanılabilir. Bu kolaylaştırma araçları, okuyucuyu
potansiyel belirsizlikler ve tuzaklardan haberdar eder ve hatta metnin belirli alanlarını ele almanın
olası yollarını önerebilir, ancak metinden kaynaklanan sorunlara asla kesin veya doğrudan çözümler
vermezler. Bhaia ()’nın da vurguladığı gibi kolaylaştırma araçları yalnızca metnin belirli bir
bölümünü veya bölümlerini okuyucu tarafından daha etkin ele almaları için stratejiler önerir ancak
kolaylaştırma metodu metnin şeklini ya da içeriğini yeniden yapılandırarak doğrudan anlamaya
yardımcı olmaz. Kolaylaştırmanın ana amacı metnin kolay anlaşılmasından ziyade metnin öğrenci
için daha eğlenceli, yaratıcı ve dilsel girdi açısından daha üst düzey bir form almasıdır.
Kolaylaştırma bir öğrenme stratejisidir. Okuyucu için metni anlaşılır hale getirmez, ancak bunu
kendi başına yapmasına rehberlik eder. Kolaylaştırmanın bu özel yönü, onu diğer metin uyarlama
metotlarından ayıran en önemli yönüdür.
2. Yöntem
Tüm Türk yurtları ve kültür coğrafyasında bilinen ve günümüze kadar anlatılagelen Köroğlu
Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından en geniş kapsamlısı olarak kabul edilen Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uyarlamayı amaçlayan bu
çalışma betimsel bir çalışmadır. Bu çalışma kapsamında yapılan tüm işlemler sırasıyla aşağıda
belirtilmektedir:
Uyarlama Öncesi
Araştırmacılar, ilk olarak Behçet Mahir’den derlenen ve yılında Atatürk Üniversitesi
yayınları olarak Sevinç matbaasına baskısı yaptırılan “Köroğlu Destanı” adlı kitabın temini işine
koyulmuşlardır. Bu kapsamda araştırmacılar bu eserin hem çevrimiçi hem de kitap haline ulaşmaya
çalışmışlardır. Çevrimiçi olarak elde edilen nüshada birçok yazım hatası olmasının metin uyarlama
sürecini olumsuz etkileyeceğinden dolayı eserin kitap halinin bulunması yoluna gidilmiştir. Bu
amaç doğrultusunda birçok kütüphane ve sahaf taranmış ve kitabın orijinal hali bir sahafta
bulunmuş ve araştırmacılar tarafından satın alınmıştır.
Bir sonraki aşamada B1 düzeyine uyarlanacak ilgili kolun özgün hâli araştırmacılar
tarafından Microsoft Word dosyasına kaydedilmiştir. Metin uyarlama işleminin daha hızlı ve etkin
bir şekilde yapılabilmesi için uyarlama yapılacak olan metnin özgün halinin ayrı bir dosyaya
kaydedilmesi önemli bir adımdır. Özgün metnin Word dosyasına kaydedilmesinin ardından
araştırmacılar tarafından özgün metinde yer alan her bir cümle bir satıra gelecek şekilde Excel
dosyasına kaydedilmiştir. Cümlelerin Excel dosyasına kaydedilmesi metin uyarlama aşamasında
cümlelerin analizi işleminde araştırmacılara kolaylık sağlaması açısından son derece önemlidir.
Şekil 1’de araştırmacılar tarafından oluşturulan Excel dosyasından bir görsel görülmektedir.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Şekil 1. Demircioğlu ile Reyhan Arap Cümle Analizi

Uyarlama Sırası
Metin uyarlama aşamasında ilk olarak sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılmıştır.
Daha sonra kolaylaştırma işlemi yapılmıştır. Sadeleştirme işlemi üç boyutta gerçekleştirilmiştir. İlk
olarak içerik sadeleştirme yapılmıştır. Devamında sözdizimsel ve sözcüksel sadeleştirme beraber
işleme alınmıştır. İçerik sadeleştirmede metin içerisinde yer alan olay dışı unsurlar ayıklanmış ve
metinden çıkartılmıştır. Şiirler metin içerisinde korunmuştur. Köroğlu Destanı kollarında yer alan
şiirlerin olay bütünlüğü içerisinde yer almasından dolayı şiirler özgün metinden çıkartılmamıştır.
Bu noktada Behçet Mahir anlatısında yer alan ilgili koldaki ara sözler ve metin dışı unsurlar
metinden çıkartılmıştır. Ayrıca tekrara düşen ifadeler düzeltilmiştir.
Sözdizimsel sadeleştirmede devrik, uzun ve bölünmüş cümleler ile paragraflar daha anlaşılır
hale getirilmiştir. Düzey üstü bağlaç ve dilbilgisi yapıları belirlenip yerine düzeye uygun bağlaç ve
dilbilgisi yapıları kullanılmıştır. Düzey üstü bağlaçların tespiti ve yerine kullanılacak düzeye uygun
bağlaçların karar verilmesi aşamasında Karatay ve Kaya ()’nın Türkçenin yabancı dil olarak
öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını inceledikleri ve her bir düzey için oluşturdukları bağlaç
kullanım sıklığı listesinden yararlanılmıştır. Düzeye uygun dil bilgisi yapılarını tespit etmek amacı
ile araştırmacılar tarafından “Yeni Hitit”, “Yedi İklim Türkçe” ve “İstanbul Yabancılar için
Türkçe” adlı ders kitaplarında yer alan dilbilgisi yapıları ayrı ayrı çıkartılmış ve Word dosyasına
kaydedilmiştir. Dil bilgisi yapılarının sözdizimsel sadeleştirilmesinde bu listeden yararlanılmıştır.
Bunun yanında metin içerisinde yer alan diyaloglar konuşma çizgisi kullanılarak ayrı ayrı
yazılmıştır. Karakterlerin kendi kendilerine konuşmaları ise tırnak işareti içerisine alınıp italik yazı
karakteri ile yazılmıştır.
Sözcüksel sadeleştirmede düzey üstü kelime ve kelime gruplarının yerine düzeye uygun
kelime ve kelime grupları kullanılarak anlamayı arttırmak amaçlanmıştır. Düzey üstü kelimelerin
tespiti aşamasında Aydın () ve Erol () ‘un çalışmalarından yararlanılmıştır. Aydın yaptığı
çalışmasında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını incelemiş
ve B1 düzeyi için kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur. Erol da benzer şekilde
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi üzerine kullanılan ders kitaplarını incelemiş ve çalışmasının
sonucunda A1 ve A2 düzeyinde bilinmesi gereken kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur.
Oluşturulan bu kelime listelerinin yanında Göz () ve Ölker ()’in çalışmalarından da
yararlanılmıştır. Göz, çalışmasında ile yılları arasındaki yazılı Türkçenin kelime sıklığını


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

belirlemeyi amaçlamıştır. Ölker ise Göz’ün çalışmasından elli yıl öncesinin durumunu ortaya
çıkarmayı amaçlamıştır. Araştırmacılar, sözcüksel sadeleştirme işlemi aşamasında düzeye uygun eş
anlamlı kelimelerin seçiminde bazen ikilem yaşamışlardır. Bu noktada ulusal derlem, Göz ve
Ölker’in çalışmalarından yararlanılmıştır. İkileme düşülen kelimelerden kullanım sıklık frekansı
yüksek olan metin içerisinde kullanılmıştır.
Genişletme işlemi tek boyut üzerinden yapılmıştır. Krashen ()’in girdi+1 teorisi dikkate
alınarak bazı düzey üstü kelimeler metin içerisinde korunmuştur. Korunan bu kelimelerin öncesinde
veya sonrasında yer alan bağlamlarda açıklayıcı bilgiler verilmiştir. Açıklayıcı bu bilgiler bazen bir
tanım olabileceği gibi genişletme yapılan kelime veya kelime grubunun özelliklerini ifade eden bilgiler
olabilmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus açıklayıcı bilgi içeren bağlamda mutlaka
düzeye uygun kelime, kelime grubu ve dil bilgisi yapılarının kullanılması gerekmektedir. B1 düzeyine
uyarlanmış metin örneği içerisinde yer alan genişletilmiş kelime ve kelime grupları renklendirilerek
yazılmıştır. Araştırmacılar tarafından bu kelime ve kelime grupları mavi renk ile renklendirilmiştir. Bu
renklendirmenin amacı okuyucun dikkatini bu kelimeler üzerine çekmektedir.
Kolaylaştırma işlemi iki boyut üzerinden yapılmıştır. İlki sadeleştirme işlemi yapılırken bazı
düzey üstü kelime ve kelime grupları sadeleştirilmemiş ve bu kelimelerin üzerine
numaralandırmalar yapılmıştır. Ayrıca okuyucunun dikkatini çekmesi açısından kalın ve italik
olarak yazılmışlardır. Numaralandırılan bu kelime ve kelime gruplarına ilgili kolun sonunda
oluşturulan sözlükçe bölümünde anlamları açıklanarak yer verilmiştir. Sözlükçe oluşturulmasında
öğrencilerin metni anlamlandırmalarında onlara yardımcı olması amaçlanmıştır. Bunun yanında
sözlükçe oluşturularak okuyucuların kısmen daha fazla zihinsel süreç yaşamaları amaçlanmıştır.
İkinci olarak ilgili kolun farklı bölümlerine ilgili sayfadaki olayı özetleyen çizimler yerleştirilmiştir.
Bu çizimler okuyucuya metni daha iyi anlamlandırma ve üzerinde düşünme şansı vereceği
düşünülmektedir. Bu çizimlerin ilgili kola yerleştirilmesindeki temel amaç okuyucu açısından metni
daha eğlenceli hale getirmektir.
Uyarlama Sonrası
Metin uyarlama işleminin ardından B1 düzeyine uyarlanan metin ile özgün metin uzman
görüşü alınmak için uzmanlık alanı Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi olan üç uzmana
gönderilmiştir. İlk olarak uzmanlardan hem özgün metni hem de uyarlama yapılmış metni
okumaları istenmiştir. Okumaların ardından değerlendirmelerini yapmaları istenmiştir. Özgün
metnin uzmanlara gönderilmesinin temel amacı içerik değerlendirme aşamasında ilgili kolun olay
örgüsünün korunup korunmadığını değerlendirmeye yardımcı olmasıdır. Araştırmacılar,
uzmanların metni değerlendirmelerini kolaylaştırıcı üç boyuttan oluşan bir “Uzman Değerlendirme
Formu” hazırlamışlardır. Uzmanlardan metni sözdizimsel, sözcüksel ve içerik boyutunda
değerlendirmeleri istenmiştir. Alınan geri dönütler çerçevesinde gerekli düzeltmeler ve eklemeler
yapıldıktan sonra metnin son hali verilmiştir. Ayrıca uzmanlardan ilgili kolun sonunda yer alan
sözlükçeyi de değerlendirmeleri istenmiştir. Uzmanlardan sözlükçede yer alan kelimelerden
çıkartılması gerekli gördükleri kelimeleri işaretlemeleri istenmiş ve dönütlerin ardından sözlükçe
bölümü de son halini almıştır.
3. B1 Düzeyine Uyarlanmış Metin Örneği
Demircioğlu ile Reyhan Arap
Demircioğlu, atının üzerinde Kenan ülkesine doğru yola çıkmıştı. Reyhan Arap’ı canlı
olarak Türkiye ülkesine getirecekti. Köroğlu’na Reyhan Arap’ı canlı getireceğine söz vermişti.
Gece gündüz durmadan atının üzerinde yola devam etti. Günlerden bir gün Kenan ülkesine yaklaştı.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Demircioğlu, Kenan ülkesine yaklaştığında atından indi. Atını tenha1 bir yere bağladı. Biraz
beklemeye karar verdi. Çünkü gündüz vakti2 bu şehre girmesi tehlikeli olabilirdi. Kendi kendine
“Şimdi ben bu şehre girersem beni birisi görebilir. Bana sen kimsin? Nereden geliyorsun? diye
sorabilir” diye düşündü. Bu sebeple geceyi beklemeye karar verdi. Tabii ki 3 önce Reyhan Arap’ın
yaşadığı yeri iyi öğrenmesi gerekiyordu. Reyhan Arap nerede yaşıyor? Kimler ile dolaşıyor? Nasıl
biri? Kuvveti nasıl? Tüm bu sorulara cevap bulması gerekiyordu. Birkaç gün bu Kenan ülkesini
dolaşmanın doğru olacağını düşündü. Şehri dolaşırken belki de Reyhan Arap’ı bulurum diye düşündü.
Demircioğlu bunları düşünürken gece olmuştu. Her yer karanlıktı. “İşte şimdi tam zamanı.
Her yer karanlık. Hiç kimse birbirini görmüyor. Şehre girince bir handa4 dinlenirim.” diye
düşündü. Gece karanlığında şehre girmek için harekete geçti. Atının üzerinde yavaş yavaş
ilerliyordu5. Ancak Demircioğlu’nun bilmediği bir şey vardı. Reyhan Arap gece olduğunda bu
şehre girenleri durdururdu. Kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini sorardı. Atının
üzerinde sabaha kadar şehirde dolaşırdı. Yani sabaha kadar şehri korurmuş. Reyhan Arap’ın atının
adı da Alapaça idi. Kır at gibi kuvvetli, onun gibi hızlı koşardı. Uçan kuştan daha hızlıydı. Reyhan
Arap gibi bir yiğide de böyle bir at gerekli. Kenan ülkesinin Padişahı ona çok güveniyordu. Çünkü
Reyhan Arap dünya pehlivanıydı6. O, Demircioğlu ve Köroğlu kadar yiğit ve cesurdu, hiç kimseden
korkmuyordu.
Demircioğlu karanlıkta şehre doğru ilerlerken Reyhan Arap’da şehrin girişinde dolaşıyordu.
Alapaça’nın üzerinde şehrin sokaklarını gözlüyordu7. Bir anda Alapaça, Demircioğlu’nun atının
kokusunu aldı. Alapaça bu kokuyu aldığında kişnemeye8 başladı. Reyhan Arap atının
kişnemesinden yabancı birinin geldiğini anladı. Atının üzerinde karşıdan gelen atlıya “Ey yiğit, dost
musun, düşman mısın, sen kimsin? Bana cevap ver.” diye seslendi.

Demircioğlu, Reyhan Arap’ın söylediklerini duydu ama hiç cevap vermedi. Kim olduğunu
söylemedi. Yavaş yavaş atını sürmeye devam etti. Gece karanlıkta birbirlerini görmüyorlardı.
Çünkü aralarındaki mesafe fazlaydı. Birbirlerine çok uzaktaydılar. Demircioğlu biraz daha
yaklaştı9. Reyhan Arap, Demircioğlu’nu karanlıkta biraz görmeye başlamıştı. Onu gördüğünde
hemen “Ey delikanlı, daha fazla yaklaşma. Benim adım Reyhan Arap. Dost musun, düşman mısın?
Bana cevap ver.” dedi. Demircioğlu, bu atlı adamın Reyhan Arap olduğunu duydu. Aniden
titremeye10 başladı. Neden titremeye başladı? Bu adamdan korktuğu için mi? Hayır. Peki, neden
titremeye başladı? Sevincinden titremeye başladı. Demircioğlu gülümseyerek kendi kendine “Ulan,
ben bu adamı nasıl bulacağımı düşünüyordum. Allah rast getirdi” dedi. Demircioğlu hiç cevap
vermedi ve atını sürmeye devam etti. Reyhan Arap baktı ki bu adam hiç cevap vermiyor. “Ben
adımı söyledim ama o hiç konuşmadı. Şu adama biraz daha yaklaşayım.” diye düşündü.
Alapaça’nın üzerinde Demircioğlu’na biraz daha yaklaştı. Ona iyice baktı. Vücudunu inceledi.


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan Arap gördü ki bu adamın vücudu sağlam, iri yapılı12 bir adam. Tekrar Demircioğlu’na
seslendi: “Ey delikanlı, nerelisin? Nereden geliyorsun? Dost musun, düşman mısın? Bana cevap
ver. Eğer cevap vermezsen, sana zarar vereceğim.” Demircioğlu bıyık altından gülmeye13 başladı.
Kendi kendine “Ben şimdi adımı söylersem, bu adam buradan kaçar. Ya da bana kılıcı ile saldırır.
Ben de ona saldırırım. Bu adamı canlı olarak Türkiye toprağına götürmem gerekiyor. Köroğlu’na
söz verdim.” diye düşündü. Demircioğlu bir hile14 düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra Reyhan
Arap’a doğru elleri ile bir şeyler anlatmaya başladı. İşaretler ile konuşamadığını ve az duyduğunu
anlatıyordu. Söyleyeceği şeyi kulağına yüksek sesle söylemesi gerektiğini anlatıyordu. O zaman
Reyhan Arap anladı ki bu adam hem az duyuyor hem de konuşamıyor. “Eğer beni duysaydı benden
korkardı. Çünkü benim adımdan herkes korkar. Benim yiğit bir adam olduğumu herkes bilir.” diye
düşündü.
Bir müddet sonra15 Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına yaklaşmaya karar verdi. Ona
nereli olduğunu ve kim olduğunu sormak istedi. Reyhan Arap, Demircioğlu’na yavaş yavaş
yaklaştı. Demircioğlu da yumruğunu sıkmıştı Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına geldiği
anda Demircioğlu, Reyhan Arap’ın kolunun altına bir yumruk attı. Yumruğu kolunun altına atmıştı.
Peki, neden? Çünkü insanın en zayıf yeri kolunun altıdır. Birisi kolunun altına vurursa nefesin
kesilir, hiç nefes alamazsın. Reyhan Arap’ın da nefesi kesildi. Alapaça’nın üzerinden yere düştü.
Reyhan yere düştüğü anda Demircioğlu hemen atından aşağıya indi. Reyhan Arap’ın ellerini ve
ayaklarını bağladı. Daha sonra yanına oturdu. Reyhan Arap bayılmıştı17 ve onun uyanmasını
beklemeye başladı.

On beş dakika sonra Reyhan Arap uyandı. Uyandığı zaman gördü ki elleri, kolları
bağlanmış. Onu bağlayan adam da yanında oturuyor. O zaman yanında oturan adama seslendi:
Ey delikanlı, sen kimsin? İn misin cin misin?18 Bana nasıl vurdun öyle, nefesim kesilmiş,
bayılmışım. Bana cevap ver. Nereden geliyorsun? Nerelisin? Adın nedir?
Demircioğlu yine19 hiç konuşmadı. Sorulara cevap vermedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Reyhan Arap’a sazı ile cevap vermek istedi. Birlikte dinleyelim bakalım20, Demircioğlu, ne
söylemiş:
Sorarsan Türkiye vatan u yurdum
(Nereli olduğumu sorarsan, Türkiye’dir vatanım)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Esas Erzurumlu vatan u ilim


(Doğduğum şehir Erzurum’dur)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Şimdi bu gelişim Çamlıbeli'nden


(Şimdi Çamlıbel’den geliyorum)
Bir kimse kurtarmaz benim elimden
(Hiç kimse kurtulamaz benden)
Gel ayrılma sen kardeşin yolundan
(Dinle bu kardeşinin sözünü)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Sanma ki bu yeri ben mülk ederim


(Bu şehri alacağımı düşünme)
Gelmesen zor ile alır giderim
(Eğer benimle gelmezsen, seni zorla götüreceğim)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Demircioğlu'dur Kenan’dır adım


(Benim adım Demircioğlu Kenan’dır)
Seni götürmektir benim muradım
(Seni buradan götürmek istiyorum)
Köroğlu'dur orda benim üstadım
(Köroğlu’dur benim liderim21)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Reyhan Arap elleri, ayakları bağlı bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Ne yapacağını
şaşırmıştı Hiçbir şey söylemeden Demircioğlu’nun yüzüne bakıyordu. Demircioğlu, Reyhan
Arap’a seslendi “Ey, Reyhan Arap. Neden yüzüme kötü kötü bakıyorsun? Bana cevap ver. Eğer


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

benimle gelirsen, seni Çamlıbel’e götüreceğim. Eğer gelmiyorum dersen, o zaman seni atıma
bağlayıp götüreceğim. Elin, kolun bağlıdır. Benden kurtulamazsın.” Reyhan Arap’ın yapabileceği
hiçbir şey yoktu. Çünkü elleri, kolları bağlı. Bir kişinin elleri, kolları bağlı olduğu zaman bu kişi
Zaloğlu Rüstem* olsa hiçbir şey yapamaz.

Zaloğlu Rüstem

*İran edebiyatının ünlü kahramanıdır. İran şairi Firdevsî'nin Şehname adlı kitabında büyük bir kahraman
olarak anlatılır. Rüstem, edebiyat kitaplarında Rüstem-i Zâl olarak bilinir. Ama insanlar ona Zaloğlu Rüstem diye
seslenirdi. İranlılar ile Türkler arasındaki savaşlarda büyük kahramanlık, güçlülük ve yiğitlik göstermiştir. Bu sebeple
özellikle pehlivan, yiğit, hükümdar gibi kişileri övmek (güzel söz söylemek) için Zaloğlu Rüstem'in adı kullanılır.

Demircioğlu baktı ki Reyhan Arap cevap vermiyor. Tekrar ona seslendi “Arkadaş, ölünceye
kadar benimle kardeş olur musun? Benim ile birlikte yaşar mısın? Benim ile birlikte savaşır mısın?
Benim ile birlikte sefa sürer misin, eğlenir misin? Eğer bana söz verirsen, ellerini ve ayaklarını
çözeceğim. Benden önce sen Çamlıbel’e gideceksin. Oraya gittiğinde Köroğlu’nu bulacaksın. Onun
elini öpeceksin. Köroğlu’nun defterine adını yazacaksın. Onunla arkadaş olacaksın. Eğer bunları
yaparsan, Çamlıbel’e geldiğimde ben de senin ile arkadaş olurum. Ölünceye kadar kardeş oluruz.
Eğer söz vermezsen, benden kaçsan da seni yakalarım. Şimdi bana cevap ver. Ölmek mi istersin
yoksa23 benimle kardeş olup yaşamak mı istersin?”
Reyhan Arap, Demircioğlu’nu dinledikten sonra:
Ey yiğit! Bana biraz zaman ver. Düşünmek istiyorum.
Sana düşünmek için bir saat süre veriyorum.
Reyhan Arap aşağı yukarı bir saat24 ne yapacağını düşündü. Elleri, kolları bağlı şekilde
yerde oturuyordu. Kendi kendine “Eğer ben bu adamın söylediklerini kabul etmezsem, beni zorla
götürecek. Götürdüğü yerde de beni öldürecek. Yaşamak ölmekten daha iyidir. En iyisi25 ben bu
adamın söylediklerini kabul edeyim.” diye düşündü. Daha sonra Demircioğlu’na seslendi “Ey yiğit!
Anladım ki sen benden daha yiğitsin. Söylediklerini kabul ediyorum. Seninle ölünceye kadar kardeş
olacağıma söz veriyorum.” Demircioğlu, Reyhan Arap’tan bu cevabı duydu. Hemen onun yanına
geldi. Reyhan Arap’ın ellerini ve ayaklarını çözdü. Birbirleri ile kucaklaştılar Bir saat önce
düşmandılar, şimdi kardeş, arkadaş oldular. Demircioğlu:
— Ey kardeş! Şimdi sen benden önce Köroğlu’nun yanına git. Çamlıbel’e vardığında, oraya
gittiğinde Köroğlu’nun defterine adını yaz. Onun ile kardeş ol. Ben de senin arkandan
geleceğim.
— Baş üstüne, ey kardeş!


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

— Ey Reyhan Arap, ben şimdi sana son olarak bir şey söylemek istiyorum.
— Buyur, kardeş. Seni dinliyorum.
— Şimdi ben senin ellerini, ayaklarını çözdüm. Sana atın Alapaça’yı veriyorum. Eğer sen
atın ile Çamlıbel’e gitmezsen, benden kaçarsan, seni bulurum. Nereye gidersen, senin
arkandan gelirim. Eğer beni kandırırsan27, seni bulurum ve öldürürüm. Seni hiç kimse
kurtaramaz. Bunu bilmeni istiyorum.
— Ey kardeş, yiğit adam yalan söylemez. Ölünceye kadar senin ile Çamlıbel’de
yaşayacağıma, senin ile savaşacağıma söz veriyorum.
— Tamam, kardeş, şimdi sen Çamlıbel’e git. Ben biraz bu Kenan ülkesini gezeceğim. Daha
sonra Çamlıbel’e geleceğim.

Reyhan Arap, dikkatli bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Daha sonra atı Alapaça ile
Çamlıbel’e doğru hareket etti. Demircioğlu da hemen Kenan şehrinden içeri girmişti. Demircioğlu
şehre girdiğinde saat çok geç olmuştu. Daha da şehrin içerisine doğru ilerledi. Bir bahçenin28 önüne
geldiğinde dinlenmek için durdu. Baktı ki bahçenin içerisinde çok fazla çiçek var. Demircioğlu bu
bahçeyi çok beğenmişti. Ama bilmediği bir şey vardı. Bu bahçenin sahibi Kenan ülkesinin
padişahının kızı Mine Sultan’dı. Mine Sultan bu bahçeyi çok severdi. Bu bahçenin iki tane
bahçıvanı29 vardı. Gece olduğunda bir tanesi evine giderdi. Diğeri ise bahçeyi yabancılardan
korurdu. O gece bahçede kalan bahçıvan uyuya kalmıştı Demircioğlu sessiz bir şekilde bahçenin
kapısına yaklaştı. Baktı ki kapı açık. Bahçıvan ise kapının yanında uyuyor. Cebinden çıkardığı ilacı
bahçıvanın burnuna tuttu. Bahçıvan tamamen bayılmıştı. Onu bahçenin içerisine taşıdı. Daha sonra
atı ile bahçeden içeri girdi. Demircioğlu’nun atı bahçedeki çiçekleri hemen yemeye başladı.
Demircioğlu ile atı bu bahçede dinlenmeye devam etsinler. Bakalım Mine Sultan ne yapıyor?
Demircioğlu bahçede dinlenirken Mine Sultan da sarayında uyuyordu. Mine Sultan gecenin
bir vakti31 aniden uyandı. Çok susamıştı. Yan odadaki hizmetçiye seslendi:
— Ey kız!
— Buyurun Sultanım.
— Bana bahçeden soğuk su getir. Çok susadım.
— Baş üstüne Sultanım.
Hizmetçi kız su almak için bahçeye geldi. Baktı ki bahçenin içerisinde iri yarı bir adam ve
bir de at var. Adam oturmuş dinleniyor. Atı da çiçekleri yiyor Hizmetçi kız bahçeden içeri girdi
ve Demircioğlu’na ağlayarak seslendi:


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ey adam, sen bu bahçeye nasıl girdin? Sen deli misin? Yoksa eşkıya mısın? Bu bahçede
ne yapıyorsun? Allah’tan korkmaz mısın? Çiçeklerimizi neden mahvettin?33
Demircioğlu gülerek cevap verdi:
— Kızım, benden korkmana gerek yok. Sadece atım aç. Onu besliyorum.
— Ey adam, burası çayır34 mıdır? Neden atını burada besliyorsun? Hani ot35 nerede?
— Kızım, benim atım ot yemez.
— Ne yer?
— Sadece çiçek yer. Atımın karnı doyduktan sonra gideceğim.
Hizmetçi kız bu cevabı duyduğunda hemen Mine Sultan’ın yanına koştu:
— Hey Mine Sultan!
— Ne oldu?
— Bir tane eşkıya bahçenize girmiş. Atı da çiçeklerin hepsini yemiş.
Mine Sultan hizmetçi kızın söylediklerini duyduğunda çok kızmıştı. Hemen koşarak
bahçesine gitti. Bahçeye geldiğinde Demircioğlu oradaydı. Atı ise çiçekleri yiyordu. Mine Sultan
ağlayarak Demircioğlu’na seslendi:
— Ey eşkıya, bu bahçeye girmene kim izin verdi? Allah’tan korkmaz mısın?
Demircioğlu, Mine Sultanı gördüğünde onun güzelliğine vurulmuştu. Onu çok beğenmişti.
Onun daha fazla üzülmesini istemiyordu
— Kızım, ağlama. Tamam, gidiyorum. Ama sana birkaç söz söylemek istiyorum.

Demircioğlu, Mine Sultan’ı beğendiğini ona söylemek istedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Bakalım Mine Sultan’a neler söylemiş:
Ayın hilâline benzer kaşların
(Kaşların ayın hilaline36 benzer)
İnci yü mercandır sıra dişlerin
(Dişlerin ise inci37gibidir)
Dalındaki örük örük saçların


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

(Saçlarını örmüşsün38)
Salı vermiş teli dala uygundur
(Saçlarını salar39 ise daha güzel durur)

Görmedim sen gibi güzel bir meral


(Ben senin gibi güzel birini görmedim)
Her kim dertli olsa dermana yarar
(Güzelliğin sorunları yok eder)
Altın mücevherden yapılan kemer
(Altından yapılan kemer)
Kıstırmışın bele uygundur
(Beline de çok güzel olur)

Mine Sultan hem ağlıyor hem de Demircioğlu’nu dinliyordu. Demircioğlu sözlerine son
verdiğinde Mine Sultan’a dönerek:
— Kızım, sana bu sözleri söylemek istedim. Atım da bahçendeki çiçekleri yedi. Bundan
dolayı özür dilerim. Şimdi ben gidiyorum.
Demircioğlu oradan ayrılmadan önce bir kez daha Mine Sultan’a baktı. Kendi kendine
“Ulan! Eğer ağam Köroğlu bana kızmasa, ben bu kızı yanımda götürürüm. Ama ağam Köroğlu
bana kızar. Beni arkadaşlıktan çıkarır. Ben Türk evladıyım. Bu kızı kaçırmak bana yakışmaz”
diye düşündü. Demircioğlu bahçeden çıkarken, Mine Sultan seslendi:
— Ey eşkıya! Şimdi Reyhan Arap’ı buraya çağırıyorum. O sana yaptıklarının cezasını41
verir.
Demircioğlu, Mine Sultan’a bakarak cevap verdi:
— Kızım, sen üzülme. Reyhan Arap akşam bu şehirden gitti.
Demircioğlu sözlerini söyledikten sonra atına bindi. Yavaş yavaş şehirden çıktı. Ve Reyhan
Arap’ın arkasından o da Çamlıbel’e doğru yola çıktı. Köroğlu da Çamlıbel’de Demircioğlu ile
Reyhan Arap’ı bekliyordu. Bir gün baktı ki Reyhan Arap geliyor. Ama yanında Demircioğlu yoktu.
Köroğlu dikkatli bir şekilde Reyhan Arap’a baktı. Anladı ki Reyhan Arap düşman değil. Arkadaş
olarak Çamlıbel’e gelmiş. Ama Köroğlu yine de dikkatliydi. Elinde kılıcı ile Reyhan Arap’ın yanına
gitti. Reyhan Arap, Köroğlu’nu görünce:
— Ağa, kılıcını bırak. Defterini aç ve adımı oraya yaz. Ben ölünceye kadar sizin ile kardeş
olacağıma söz verdim.
Köroğlu bu cevabı duyduğunda çok sevindi. Hemen defterini açtı. Reyhan Arap’ın adını
deftere yazdı. Daha sonra beraber sohbet etmeye başladılar. Bir gün sonra Demircioğlu da
Çamlıbel’e ulaştı. Onu, Köroğlu ile Reyhan Arap birlikte karşıladı. Demircioğlu atından indi ve
Köroğlu’nun elini öptü. Daha sonra Köroğlu’na seslendi:


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ağam, Padişahımız Sultan Murat’a söz vermiştin. İşte, sana Reyhan Arap’ı canlı olarak
getirdim.

Demircioğlu daha sonra Reyhan Arap’a sarıldı. Birbirlerine güzel sözler söylediler. Bu arada
Köroğlu da Reyhan Arap’a seslendi:
— Oğlum, Reyhan Arap.
— Buyur, ağam.
— Oğlum, Padişahımız Sultan Murat’a bir söz verdim. Seni onun sarayına götüreceğim.
Ama korkmana gerek yok. Padişahımız Sultan Murat seni affedecektir. Ben,
Padişahımız ile konuşacağım. Seni affetmesini isteyeceğim. Ancak ben, seni ellerin ve
kolların bağlı olarak saraya götüreceğime söz verdim. Bu sebeple senin ellerini ve
kollarını bağlamam gerekiyor. Hiç korkma.
— Olur ağam. Eğer ölürsem, Reyhan Arap Türk vatanına kurban olsun
Köroğlu, Reyhan Arap’ın ellerini ve kollarını bağladı. Daha sonra onu atı Alapaça’nın
üzerine bindirdi. Kendisi de Kır atın üzerine bindi. Ve ikisi birlikte İstanbul’a doğru harekete
geçtiler. Gece ve gündüz atlarının üzerinde yolculuk ettiler. Bir zaman sonra İstanbul’a geldiler.
Askerler Sultan Murat’a “Köroğlu, Reyhan Arap’ı getirdi.” diye haber verdiler. Sultan Murat da
hemen “İkisini de saraya getirin.” diye emir verdi.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ve Reyhan Arap, Sultan Murat’ın karşısında durdular. Reyhan Arap’ın elleri ve
kolları bağlıydı. İkisi de önlerine bakıyordu. Sultan Murat’a saygı gösteriyorlardı Sultan Murat,
Köroğlu’na dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap bu adam mıdır?
— Evet, Padişahım. Bu adam Reyhan Arap’tır. Kenan ülkesinin en güçlü adamı Reyhan
Arap. Elleri ve kolları bağlı onu buraya getirdim. Ama emrinizdedir, siz ne isterseniz
onu yapacak Padişahım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’a baktı. Gülerek:
— Senin padişahın bana bir mesaj gönderdi. Türkiye ülkesinden toprak istiyordu. Eğer
vermezsem bizim ile savaşacağını söylemişti. Seni de askerlerin komutanı44 yapacağını
söylemişti. Ama ne oldu? Türkiye kahramanı seni canlı olarak buraya getirdi.
Reyhan Arap hiç konuşmuyordu. Sadece önüne bakıyordu. Sultan Murat, Köroğlu’na
dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Bu adamı ne yapacaksın?
— Bu adamı senin sarayına canlı bir şekilde getirdim. Sen ne istersen onu yapacağım. Ama
birkaç söz söylemek istiyorum. Sözlerimi de saz ile söylemek istiyorum.
— Söyle bakalım Köroğlu. Seni dinliyorum.
Köroğlu sazını eline aldı. Bakalım saz ile ne söylemiş:

Bağışla Reyhan’ı şevketlim bana


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Bana kardeş olsun ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)
Beraber duralım vatan elinde
(İkimiz Türkiye ülkesinde yaşayalım)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Reyhan ayrılmamış şöhret-i şandan


(Reyhan Arap sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu bilir)
Gel beni ayırma bu kahramandan
(Bu kahramandan beni ayırma)


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan'ın affını dilerim senden


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Şevketlim ey dinle benim sözümü


(Padişahım lütfen beni dinle)
Kara etme Köroğlu'nun yüzünü
(Lütfen beni üzme)
Bu yiğitten hiç ayırma özünü
(Lütfen bu yiğidi öldürme)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Köroğlu sözlerine son verdiğinde Sultan Murat, Reyhan Arap’a seslendi:


— Bir şey söylemek ister misin?
— Padişahım, bana söz hakkı verdiğin45 için çok teşekkür ederim. İstersen beni öldür,
istersen beni affet. Eğer beni öldürürsen, ölürüm. Eğer beni affedersen ölünceye kadar
Köroğlu ile Türkiye ülkesinde yaşarım. Her zaman Türkiye ülkesinde, Türk bayrağının
altında yaşarım. Köroğlu ve Demircioğlu’na söz verdim. Ölünceye kadar Türkiye
ülkesinde yaşayacağım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’ı dinledikten sonra Köroğlu’na seslendi:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap’ı affediyorum. Sana bir söz vermiştim. Eğer Reyhan Arap’ı buraya
getirirsen sana ödül vereceğimi söylemiştim.
Sultan Murat yanında duran yardımcısına seslendi:
— Emir veriyorum. Köroğlu ölünceye kadar Türkiye ülkesinden geçen ticaret46 yapan
kişilerden para alacak. Bu emrimi herkese söyleyin.
Sultan Murat daha sonra Köroğlu’na seslendi:
— Ey Köroğlu, ölünceye kadar zenginlerden vergi alacaksın. Ama eğer insanların
eşyalarına zarar verirsen, insanlara kötülük yaparsan seni yakalarım. Eğer zengin
insanlardan fazla para alırsan, seni bulurum ve öldürürüm.
— Baş üstüne Padişahım. Eğer bu söylediklerinizi yaparsam beni öldürün.
— Tamam, o zaman. Şimdi Reyhan Arap’ı da al ve git. Türkiye ülkesinde istediğin yeri
alabilirsin. Orasını sana veriyorum.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ile Reyhan Arap, sevinerek oradan ayrıldılar. Atlarına bindiler ve Çamlıbel’e doğru
yola çıktılar. Sultan Murat, Köroğlu’na istediği yeri alabileceğini söylemişti. Köroğlu da Çamlıbel’i
aldı. Çamlıbel Türkiye ülkesinin merkezinde yer alırdı. Tokat, Sivas ve Kayseri şehirlerinin
ortasındaydı. Birçok ticaret yapan kişi buradan geçmek zorundaydı. Köroğlu da buradan
geçenlerden para almaya devam etti. Çamlıbel’i kendisine ve arkadaşlarına vatan yaptı. Orada
arkadaşları ve Kır atı ile birlikte mutlu bir şekilde yaşayıp gitti.

SÖZLÜKÇE

1. Tenha (Desolate, Not crowded) : Kalabalık olmayan, çok az insanın olduğu yer.
2. Gündüz vakti (Day time) : Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü.
3. Tabii ki (Of course) : Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak
4. Han (Public House, Hotel) : Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların gece kalmalarına
yarayan bina. Eski zamanlarda ki hotel.
5. İlerlemek (To move on) : Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak, hareket
etmek.
6. Pehlivan (Wrestler) : Güreşçi. İri yapılı ve güçlü kimse.
7. Gözlemek (To watch, To monitor) : Dikkatle bakmak, gözlemlemek, bir şeyi veya bir
yeri düşmanlardan korumak, kollamak.
8. Kişnemek (To neigh) : Atın bağırması, atın ses çıkarması.
9. Yaklaşmak (To come closer) : Yakınlaşmak. Aradaki uzaklığı azaltmak veya tamamen
ortadan kaldırmak için ileri gitmek.
Titremek (To shake) : Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak. Birinden veya bir
şeyden korkmak, korkuya kapılmak.
Allah rast getirmek (To allow to succeed, God helped for something to do) :
Aranmakta olan bir şeyi veya kimseyi beklenmedik bir yer ve zamanda bulmak.


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

İri yapılı (Well built) : Uzun boylu ve etine dolgun (kimse), iri kıyım, güçlü, kuvvetli
kimse.
Bıyık altından gülmek (To laugh up one's sleeve) : Bir kişiye sevindiğini belli
etmemeye çalışarak gülümsemek. Gizliden gülmek.
Hile (Trick) : Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan şey.
Bir müddet sonra (After a while) : Bir miktar zaman sonra. Belli bir zaman sonra.
Yumruğu sıkmak (To clench a fist) : Birine vurmak için hazırlanmak.
Bayılmak (To faint, To pass out) : Uyur gibi olmak, kendinden geçmek, kendini
kaybetmek.
İn misin cin misin? (Who are you?) : Genellikle masallarda `insan mısın, cin misin?`
anlamında kullanılan bir söz.
Yine (Again) : Yeniden, bir daha, tekrar, gene.
Bakalım (Let's) : İçinde bulunduğu cümleye merak anlamı katan söz.
Lider (Leader) : Bir kişinin örnek aldığı ve sevdiği kimse.
Şaşırmak (To be suprised) : Ne yapacağını bilememek.
Yoksa (Or) : Aksi takdirde anlamında kullanılan bir söz.
Aşağı yukarı bir saat (Approximately, About an hour) : Bir saate yakın bir zaman.
En iyisi (The best of something, Best option is…) : Yapılabilecek en güzel şey.
Yapılacak en doğru şey.
Kucaklaşmak (To hug each other) : Biri ile sarılmak. Sevindiğini sarılarak göstermek.
Kandırmak (To trick someone) : Birini aldatmak. Birine yalan söylemek. Birine hile
yapmak.
Bahçe (Garden) : Evlerin önünde bulunan boş yer.
Bahçıvan (Gardener) : Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla görevli kimse.
Uyuya kalmak (To fall a sleep) : Aniden uyumak. Uyumak.
Gece vakti (Night time) : Güneş battıktan sonraki karanlık bölüm.
Yiyor (…is eating) : Yemek yeme işlemini yapmak.
Mahvetmek (To destroy something) : Yok etmek. Birşeyi bozup işe yaramaz hale
getirmek.
Çayır (Grassland) : Hayvanların beslendiği yer, tarla.
Hani ot? (Where is the grass?) : Otun (Çimen) nerede olduğunu ifade eden soru
cümlesi.
Hilal (Moon) : Ay
İnci (Pearl) : Kıymetli, değerli süs eşyası.
Saç örmek (To hair weave) : Saçların birbirine bağlanması.
Saçları salmak (To free hair) : Saçları bağlamamak.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Bana yakışmaz (This is not the right thing to do) : Bir davranışın doğru olmadığını
kabul etmek.
Ceza (Punishment) : Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı,
acı verici işlem.
Kurban olmak (To sacrifice oneself for) : Bir kimse veya bir şey için kendini yok etmek.
Saygı göstermek (To respect someone) : Birine değer vermek.
Komutan (Commander, General in army) : Bir asker topluluğunun başı, kumandan.
Söz hakkı vermek (To give a say) : Birine konuşması için izin vermek.
Ticaret (Commerce, Business) : Bir şeyi alıp satma işi.

4. Sonuç
Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi de kültür aktarımıdır. Batılı dillerin ana dili
olarak konuşulduğu ülkelerde bu durum bir devlet politikası hâlini almış bulunmaktadır. Bu amaç
doğrultusunda yüzyıllardır dillerini öğrettikleri topluluklara aynı zamanda kültürlerini de
öğretmektedirler. Bir nevi dillerini yumuşak güç (Soft Power) olarak kullanmaktadırlar. Bu
bağlamda bu ülkeler kültürlerini hedef kitleye aktarırken sinema, belgesel, afiş, reklam filmleri,
roman, hikâye, ders kitabı vb. gibi farklı materyaller kullanmaktadır.
Ülkemizdeki bazı kurum ve kuruluşların da son zamanlarda düzeye uygun seviyelendirilmiş
kültürel öğeleri barındıran okuma kitapları (readers) hazırlamaya başladığı görülmektedir. Elbette
bu kitapların sayısı yeterli düzeyde değildir. Bu noktada Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi
alanında çalışan araştırmacılar ve akademisyenlerin benzer çalışmalar ortaya koyması
gerekmektedir.
Türk yurtlarında ve komşu ülkelerde farklı farklı versiyonları bulunan ve yüzyıllardır çok
geniş bir coğrafyada anlatılan Köroğlu Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uygun olarak
seviyelendirmeyi amaçlayan bu çalışmanın, Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında
eksikliği hissedilen seviyelendirilmiş okuma metni sayısına bir katkı sunacağı öngörülmektedir.
Kaynaklar
AHOUR, T., RASOULIZADEH, M. and BEHNAM, B. (). Analysis of the “Gone with the Wind” and its
Simplified Version in terms of Lexical Structure. International Journal of Applied Linguistics &
English Literature, C. 2, S. 4,
ALDERSON, J. C. (). Reading in a foreign language: a reading problem or a language problem? in J.
C. Alderson and A. H. Urq'uhart (eds.): Reading in a Foreign Language. London: Longman
ALLEN, D. (). A study of the role of relative clauses in the simplification of news texts for learners of
English. System, C. 37, S. 4, –
ALUÍSİO, S., SPECİA, L., GASPERIN, G. and SCARTON, C. (). Readability assessment for text
simplification, In Proc. of the NAACL HLT Fifth Workshop on Innovative Use of NLP for
Building Educational Applications. Los Angeles, California.
AYDIN, M. (). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Kullanılan Ders ve Okuma Kitaplarındaki
Kelime Sıklığı ve Seviyelerine Göre Sözcük Hazinesi Çalışması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü.


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

BATUR, Z., GÜLVEREN, H. ve BEK, H. (). Öğretmen Adaylarının Okuma Alışkanlıkları Üzerine Bir
Araştırma: Uşak Eğitim Fakültesi Örneği. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S. 1,
BHATIA, V. K. (). Simplification v. Easification – The Case of Legal Texts. Applied Linguistics. C. 4,
S. 1,
BONDANZA, A., KELLY, K., and TREEWATER, A. (). Means of improving reading comprehension.
Dominican College School of Education. Retrieved from ERIC database. (ED).
BOTT, S., SAGGİON, H. ve MİLLE, S. (). Text Simplification Tools for Spanish. LREC.
CANDIDO, A., MAZIERO, E., GASPERIN, C., PARDO, T., SPECIA, L. and ALUÍSİO. S. M. ().
Supporting the adaptation of texts for poor literacy readers: a text simplification editor for Brazilian
Portuguese. In Proc. of the Fourth Workshop on Innovative. Use of NLP for Building Educational
Applications, Boulder, Colorado.
CARRELL, P. L. (). Second Language Reading: Reading Ability or Language Proficiency? Applied
Linguistics, C. 12, S. 2, –
COADY, J. (). A psycholinguistic model of the ESL reader' in R. Mackay, B. Barkman, and R. R. Jordan
(eds.): Reading in a Second Language. Rowley, Mass.: Newbury House.
ÇELİK, E.C. (). Sesli ve Sessiz Okuma İle İçten Okumanın Karşılaştırılması. D. Ü. Ziya Gökalp Eğitim
Fakültesi Dergisi, C. 7, S. 1
DAELEMANS, W., HÖTHKER, A. and SANG. E. T. K. (). Automatic sentence simplification for
subtitling in dutch and english. In Proc. of the 4th International Conference on Language Resources
and Evaluation, Lisbon, Portugal.
DE BELDER, J. and MOENS, M. F. (). Text simplification for children. In Proc. of SIGIR
Workshop Towards Accessible Search Systems, Geneva, Switzerland.
DEMİREL, Ö. (). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: USEM Yayınları.
DURKİN, D. (). Teaching them to read (fifth edition). Boston: Allyn and Bacon
DURMUŞ, M. (a). Metin Değiştirimin Dilbilimsel Süreçleri, JASSS, C. 6, S. 4,
DURMUŞ, M. (b). İkinci/Yabancı Dil Öğretiminde Özgün ve Değiştirilmiş Dilsel Girdi Üzerine. Turkish
Studies, C. 8, S. 1,
EROL, H. F. (). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Temel Seviyede Kelime Edinimi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GÖĞÜŞ, B. (). Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Ankara: Gül Yayınları.
GÖZ, İ. (). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü. Ankara: TDK.
GRABE, W. and STOLLER, F. (). Teaching and Researching Reading. New York: Routledge.
HARIS, A.J., and SIPAY, E.R. (). How to increase reading ability: A guide to developmental and
remedial methods. Longman, New York.
HILL, D. (). Survey review: Graded readers. ELT Journal, 51, 57–
HONEYFIELD, J. (). Simplification, TESOL Quarterly, C. 11, S1 4,
KARATAY, H. () Okuma Eğitimi Kuram ve Uygulama. Ankara: Pegem Akademi.
KARATAY, H. ve Kaya, S. (). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bağlaçlar için Çerçeve
Programı, International Journal of Languages’ Education and Teaching (IJLET), C. 7, S. 4,
KRASHEN, S. (). The Input Hypothesis: Issues and Implications. Longman.
LONG, M. H. (). The role of linguistic environment in second Language acquisition. In W. C. Ritchie, &
T. K. Bhatia (Eds.), Handbook of Second language acquisition, San Diego: Academic Press.


Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

LOTHERINGTON-WOLOSZYN, H. (). Do Simplified Texts Simplify Language Comprehension for


ESL Learners? In M. L. Tickoo (Ed.), Simplification: Theory and Application. SEAMEO Regional
Language Center, Singapore.
JOLLY, D. (). 'The establishment of a self-access scheme for intensive reading.' Paper presented at the
Goethe Institute, Paris: British Council Colloquium on Reading.
MARGARIDO, P. R. A., PARDO, T. A. S., ANTONIO, G., FUENTES, V. B., AIRES, R., ALUISIO, S. M.
and FORTES, R. P. M. (). Automatic summarization for text simplification: evaluating text
understanding by poor readers. Companion XIV Brazilian Symposium on Multimedia and the Web,

MAPLESON, D. L. (). Post-Grammatical Processing for Discourse Segmentation, Unpublished doctoral
dissertation, University of East Anglia, Norwich.
NATION, P. (). Learning Vocabulary in Another Language. Cambridge, England: Cambridge University
Press.
NUNAN, D. (). Second Language Teaching and Learning. Heinle & Heinle, London.
OĞUZ, Ö. (). Destan tanımı ve eski Türk destanları. Milli Folklor, C. 62, S. ,
OH, S. Y. (). Two Types of Input Modification and EFL Reading Comprehension: Simplification versus
Elaboration. Tesol Quarterly, C, S. ,
ÖLKER, G. (). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü ( – arası ).Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÖZCAN, H. Z., BATUR, Z. ve SAĞCAN, Y. C. (). Ortaokul Öğrencilerinin Okuma Eğilimlerinin
İncelenmesi. Avrasya Dil Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi, C. 3, S. 1,
ÖZKAN, İ. (). Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili. Türk Dili.
C. , S. 2,
PARKER, K. and CHAUDRON, C. (). The effects of linguistic simplification and elaborative
modifications on L2 comprehension. University of Hawai’i Working Papers in ESL, C. 6, S. , –

PETERSEN, S.E. and OSTENDORF, M. (). Text simplification for language learners: a corpus analysis.
In Workshop on Speech and Language Technology for Education, Pennsylvania, USA.
SAGGION, H., GÓMEZ-Martínez, E., ETAYO, E., ANULA, A. ve BOURG, L. (). Text Simplification
in Simplext. Making Text More Accessible. Procesamiento de Lenguaje Natura, 47,
SANDOM, M. (). Investigation into the efficacy of text modification:
What type of text do learners of Japanese authenticate? Yayımlanmamış
Doktora Tezi. School of Languages and Cultures, Victoria University of Wellington.
SERETAN, V. (). Acquisition of Syntactic Simplification Rules for French. Proceedings of the Eight
International Conference on Language Resources and Evaluation
SIDDHARTHAN, A. (). Syntactic simplification and text cohesion. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
University of Cambridge.
SPECIA, L. (). Translating from Complex to Simplified Sentences, (Eds. T.A.S. Pardo et al.). PROPOR
, LNAI , 30–
TEKE, T. (). Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Bartın
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TINKER, M. A. and MCCULLOUGH. M. C. () Teaching Elementary Reading. (Third Edition). New
York: Appleton-Century-Crofts.
WITTROCK, M. C. (). Reading comprehension. In F. J. Pirozzolo, & M. C. Wittrock (Eds.),
Neuropsychological and cognitive processes in reading. New York: Academic-Press.


Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

URANO, K. (). Lexical Simplification and Elaboration: Sentence comprehension and incidental
vocabulary acquisition. Unpublished master's thesis, University of Hawai'i at Manoa, Honolulu.
VUCIC, M., KRALJIK, H. and VUKOVIC, N. (). Text Attack – Taking the Text Beyond the Page.
tarihinde
seafoodplus.info?q=cache:djqH1gVNarsJ:seafoodplus.info
mardoc+&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr adresinden erişim sağlandı.
YETİŞ, K. “Destan”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt: Sayfa aralığı. İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü,
YILDIRIM, D. (). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara
seafoodplus.info (Erişim Tarihi: 05/04/)


Başaran, U. ve Çelik, A. (). Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme, Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, –
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR


İNCELEME*

Uğur BAŞARAN** & Ayşegül ÇELİK***

Öz
Daima bir ezgiyle söylenen, ilk düzenleyicisinin halkın içinden biri olduğu halde zamanla, ortaya çıkardığı
ürünle birlikte anılmadığı, unutulmuş kişiler olan türküler, halk edebiyatının konu kadrosu bakımından en zengin
türlerindendir. Türkü terimi, koşma, semai, destan, varsağı ve mani gibi nazım şekilleriyle birlikte güzelleme,
koçaklama, taşlama ve ağıt gibi nazım türlerini de içine alan oldukça kapsayıcı bir terimdir.
Güfteleri ile edebiyat bilimcilerinin, besteleri ile de müzikologların inceleme alanına giren türküler, içinden
çıktığı toplumu inceleyen bilim insanları için önemli veriler sunmaktadır. Ayrıca, kuşaklar arasındaki kültürel
bağlantıyı sağlayan anonim halk edebiyatı ürünleridir. Yalnızca besteleri ile değil, güfteleri ile birlikte var olmaları
dolayısıyla türküler, halk şiirinin de en önemli kaynaklarındandır.
Türküler, anonim halk edebiyatı ürünleridir ancak diğer anonim ürünlere göre türkülerin, ilk olarak bir ferdin
zihninden çıktığı daha belirgindir. Türküler, üretildikleri ilk anda bir bireye aittirler fakat sözlü gelenek içinde genellikle
türkülerin ilk üreticisi unutulur ve bu ürünler toplumun ortak malı haline gelir. Toplum da kendi kültürlerine ait pek
çok kodu türküler vasıtasıyla dile getirerek yaşatırlar.
Bu çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü incelenmiştir.
Çalışmayı sınırlandırmak amacıyla anne rolünün arandığı türküler üreticisinin kadın olduğu türküler olarak
belirlenmiştir. Bunun için de TRT repertuvarında yer alan ve üreticisinin kadın olduğu tespit edilen türkü tespit
edilmiş ve bunların içinden kadının anne rolüne dair veri elde edilebilen 73 türkü metni ele alınmıştır. Söz konusu 73
türküde kadının anne rolüne dair farklı perspektiflerin olduğu görülmüştür. Anne rolüne bürünen kadının türküde etken
mi yoksa edilgen mi olduğu, annelik olgusuna genel olarak kadınların nasıl yaklaştığı gibi hususlar üzerine fikir
yürütülmüştür. Kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen bu türkülerle ilgili genel bilgi ve değerlendirmelerden sonra söz
konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde incelenmiştir. İncelemede annelik, türkülerde iki alt başlıkta
değerlendirilmiştir. Bunlar, “Ülkü Rol Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik”tir. Böylelikle Türk
kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, bizzat annelerin veya anne adaylarının gözünden
ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Halk kültürü, Anonim Halk Edebiyatı, Türkü, Toplumsal cinsiyet, Anne rolü.

A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS


PERFORMED BY WOMEN

Abstract
The folk songs which are always sung with a tune, although the first editor was one of the people who were
forgotten, were not mentioned with the product created by them over time, is one of the richest genres of folk literature

*
Bu makale, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Dr. Öğr. Üyesi
Uğur BAŞARAN danışmanlığında Ayşegül ÇELİK tarafından hazırlanan “TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri” adlı
yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
** Dr. Öğr. Üyesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halk Bilimi Bölümü, Sivas/Türkiye,

[email protected], ORCID: X


*** Yüksek Lisans Öğrencisi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı,
Sivas/Türkiye, [email protected], ORCID:


in terms of subject staff. The term of folk song is a very comprehensive term that includes verse forms as koşma, semai,
destan, varsağı and mani, as well as types of verse such as beautification, koçaklama, satire and lament.
The folk songs which are within the scope of the study of literary scientists with their lyrics and musicologists
with their compositions, provide important datas for scientists who study the society from which they come from.
Additionally, anonymous folk literature products that provide the cultural link between generations. Folk songs are one
of the most important sources of folk poetry since they exist not only with their compositions but also with their lyrics.
Folk songs are anonymous folk literature products but according to other anonymous products, it is more
evident that folk songs first emerged from the mentality of an individual. Folk songs belong to an individual at the first
time they are produced but in the oral tradition, the first producer of the folk songs is often forgotten and these products
become the common property of society. The society also keeps alive bu expressing many codes belonging to their own
cultures through folk songs.
In this study, the role of mother in folk songs as a genre that embodies cultural codes has been examined. In
order to limit the study, it was determined that the producer of the folk songs in which the role of mother was sought
was a woman. For this, folk songs in the TRT repertoire whose producers were determined to be women were
identified and 73 folk songs texts from which data on the role of women as mothers could be obtained were discussed.
It has been observed that there are different perspectives on the mother role of women in the 73 folk songs. Opinions
have been made on issues such as whether the women who plays the role of mother is active or passive in the folk songs
and how women generally approach the phenomenon of motherhood. Among these folk songs, 5 folk songs were
examined in detail after general information and evaluations about these folk songs which are described as women’s
mouth folk songs. In the study, motherhood was evaluated in two sub-titles in folk songs. These are “The Ideal Role
Motherhood” and “The Role That Brings Sacrifice Pleasure: Motherhood”. Thus, motherhood which is the most
important and sacred role attributed to women in Turkish culture, has been revealed through the eyes of mothers or
expectant mothers themselves and the evaluations were made on the related folk songs.
Keywords: Folk culture, Anonymous Folk Literature, Folk song, Gender, Mother role.


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

1. Giriş
İnsanoğlu, hayatı boyunca başından geçen ve onu etkileyen olaylar karşısında tepkisini
doğrudan veya örtülü bir biçimde vermiştir. Kimi insan bu tepkiyi doğrudan ve anında verirken
kimi insan da içine kapanıktır ve tepkisini doğrudan değil, dolaylı yollardan verir. Sanat eserleri
büyük oranda, insanın tepkisini dolaylı verdiği bağlamlarda ortaya çıkar. Bağırıp çağıramayan,
vurup kıramayan insan bazen, içindeki birikimi sanat eserleri vasıtasıyla ortaya koyar.
Türküler, insanoğlunun yukarıda kısaca değinilen dolaylı tepkileri neticesinde ortaya çıkmış
anonim halk edebiyatı ürünleridir. Söz ile müziğin iç içe geçmişliği ve birer kültür hazineleri
olmaları dolayısıyla türkülerin etki gücü diğer müzik türlerine göre daha fazladır (Vural ve
İstanbullu, 1). Yüzyıllar boyunca hemen her insanî duyguya ses olan türküler, ezgiye dayalı
hüviyetleri vesilesiyle duygu aktarımında başarılı olmuş ve nesiller arasında estetik yapılarını da
koruyarak köprü vazifesi görmüştür.
Türküler sadece üreticilerinin ve/veya içinden çıktığı toplumun duygu ve düşünce
dünyalarını yansıtmakla kalmaz. Aynı zamanda üretildiği bölgenin coğrafî özelliklerini de yansıtma
özelliğine sahiptir. Türkü ritimlerinde coğrafî şartların etkili olduğunu öne süren Gazimihal’e göre
Karadeniz Bölgesi türkülerindeki ritim şiddetlerinin fırtınalarla, yoğun yağmurlarla, sarp dağlarla ve
derin ormanlarla; Ege ve Akdeniz türkülerinin ritimlerinin saf bir güneş ve açık bir gökyüzüyle; Orta
Anadolu türkü ritimlerinin ise hafif ve ılık havayla ilgisi bulunmaktadır (Gazimihal, ).
2. Kadın Ağzı Türkü
Kadın ağzı türkü, duygu ve düşünce kaynağı bakımından kadına ait bir atmosfer taşıyan,
kadınlar tarafından yakılan/üretilen (Yılmaz, 20) türkülerdir. Erdal da kadın ağzı türküleri,
kadının düşünce dünyasını ve hislerini barındıran, kendi ferdî âlemini yansıttığı diğer ürünler (oya,
dantel, motif vb.) gibi izleyiciye / dinleyiciye anlatan ve aktaran bir halk kültürü ürünü olarak
değerlendirir (Erdal, ).
Türkü icrası ve türkü yakıcıları söz konusu olduğunda genellikle akla erkek sanatçılar
gelmektedir. Toplumun genelinde var olan ataerkil sistem sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi
türkü üretimi noktasında da erkeğin ön planda olduğu görülmektedir. Buradaki ön planda olma
durumunun yalnızca üretim miktarıyla bağlantılı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, kadının ürettiği
türkülerin erkek tarafından üretilen türkülerin gölgesinde kalarak baş verme fırsatı bulamamış olma
ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.
3. Çalışmanın Kapsamı ve Yöntemi
Kadının anne rolü üzerine yapılan çalışmalar, genellikle toplumun kabul ve görüşleriyle
örtüştüğü biçimde, erkek penceresinden yapılan çalışmalar olmuştur. Bu çalışmada, anonim olması
sebebiyle ve üreticisi katalizörlüğünde içinden çıktığı toplumun kadına karşı bakış açısını
göstereceği düşüncesiyle türküler seçilmiştir. Türkülerin tamamını ele alıp incelemek bu çalışmanın
sınırlarını aşacağından kişisel arşivimizde bulunan TRT Türk Halk Müziği arşivindeki1 türkü
metinleri taranmıştır. Taranan türküler içinden de kadın tarafından üretildiği anlaşılan türkü
seçilmiştir. Bu türküler içinden de kadının anne rolünü içeren 73 türkü tespit edilmiştir (Çelik
). Söz konusu 73 türküyü de ayrı ayrı ele almak bir makale çalışması için oldukça hacimli
olacağından, ilgili türküler üzerine genel bir değerlendirme yapılmış ve içinden kadının anne rolünü
farklı açılardan değerlendirmemizi sağlayacağını düşündüğümüz 5 türkü sondajlama yöntemiyle
seçilerek incelenmiştir. İncelenen 5 türküden hareketle annelik rolleri “Ülkü Rol: Annelik” ve
“Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” olarak iki alt başlıkta incelenmiştir.


Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kadına toplum tarafından verilen pek çok rol bulunmaktadır.² Bu roller içerisinden anne
rolünün seçilmesinin sebebi, bu rolün tüm roller içinde gerek toplum tarafından gerekse anne
tarafından en çok olumlanan ve kutsallık atfedilen rol olması düşüncesidir. İnceleme yöntemi olarak
öncelikle betimsel analiz yapılmış; sonrasında ise betimlenen unsurlar toplumsal cinsiyet ve toplum
psikolojisi bağlamında yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışma neticesinde anne rolüne bir anne / anne
adayı tarafından yüklenen anlamlarla toplumun genelinin yüklediği anlamların örtüşeceği
hipotezinin geçerliliği de ortaya konmuştur.
4. Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Toplumsal cinsiyet rolleri, kadın ve erkek olmanın kültürel anlamları ile ilişkilidir. Her
toplum, kendi belirlediği cinsiyet rollerine bünyesindeki kadın ve erkeklerin dâhil olmasını bekler
(Sol, ). Yeryüzünde varlık gösteren iki cinsten biri olan kadının rolü biyolojik unsurlarına
bağlı olarak toplumsal normlara göre belirlenir. Bu rollerde, biyolojik cinsiyet belirleyicidir.
Toplumsal cinsiyet adı verilen olgu da biyolojik cinsiyete bağlı özelliklerle birlikte tanımlanır (Can,
).
Birey, cinsiyet farklılığını dünyaya gelmeden önce, toplumun yaptırımına bağlı olarak
yaşamaya başlar ve dünyaya geldikten sonra da bu yaptırımlar içinde kendini bulur/bulmaya çalışır.
Toplum içindeki cinsiyet belirlemeleri renkten (mavi=erkek, pembe= kadın) başlayarak davranışa
kadar geniş bir alanı içine alan yaptırımlarla şekillenir. Dökmen, cinsiyeti, bireyin biyolojik
cinsiyetine dayalı olarak belirlenen demografik bir kategori olarak tanımlar ve toplumsal cinsiyeti
biyolojik unsurdan uzak bir tanımla açıklar. Onu, kadın ya da erkek olmayan toplum ile kültürün
belirlediğini söyler (Dökmen, 20). Elbette ki bu ayrımın biyolojik faktörlerle de bağlantısı vardır.
Türköne’ye göre “cins” sözcüğü biyolojik olarak dişiyi ve erkeği ifade eder; “cinsiyet”
sözcüğü de bu biyolojik belirlemeye bağlı olarak toplumsal / kültürel olanı ifade eder (Türköne,
). Hemen her toplumda kadın; erkeklerden sonra gelen, fizyolojik ve duygusal yapısından
dolayı naif, isteklerini, beklentilerini en azından erkek kadar özgürce ifade edemeyen bir cins olarak
karşımızda durmaktadır. Bunda ataerkil erkek otoritesine göre kurgulanan toplumsal düzenin
toplumun maddî ve manevî tüm örgütlenmelerine yayılması çok etkilidir (Başaran, 71). Bu
belirleyici unsurlar kadını içinde bulunduğu toplumun gelişmişlik düzeyine ya da kapalı olma
durumuna göre sınırlandırmış ve çoğu zaman “kendi” olamadan yaşamaya yöneltmiştir. Eliuz;
biyolojik farklılığın, derin ve çok boyutlu bir toplumsal farklılığa dönüşmesi ile her anlamda
kadının ikincilliğe zorlandığını ve “Kadınlık kurgusunun ötekilik” özelliğine sahip hâle geldiğini
belirtmiştir (Eliuz, ). Bu bağlamda kadın, içinde bulunduğu topluluğa karşı iç dünyasında
gelişen, belirginleşen ve yaşayan her duyguyu farklı tavırlarla gösterme çabasına yönelen bir
canlıya dönüşür. Kadınlık bir bakıma” biyolojik yazgı” hâline gelir (Leoff, 87).
Bora, toplumsal cinsiyet olgusunda kadınlık ve erkekliğin biyolojik bir temeli olduğunu ve
bunun değişmediğini ancak cinsiyetin bu temelden ibaret olmadığını, onun üzerine kurulan
toplumsal bağlama göre değişen bir örüntü olduğunu ifade eder (Bora, 37). Toplumun ve
kültürün belirlediği cinsiyet farklılığı, bireylerin cinsel yönelimlerini de doğrudan etkiler.
Geleneksel yapılarda, toplum içinde üzerine düşen rolleri yapmayan veya karşı cinsten rol çalmaya
çalışan bireyler şiddetli bir biçimde ayıplanarak dışlanır / ötekileştirilir. Geleneksel yapıda ortaya
çıkan bu normları Franzoi “kalıp yargı” olarak tanımlar ( Franzoi, ’dan aktaran, Dökmen,
32).
Kısacası, toplumsal cinsiyet rolleri esasen kadınlığın ve erkekliğin sosyal ortamlarda ifade
ediliş şekli olarak tanımlanabilir. Bu ifade ediliş de biyolojik yapıya dayanmaktadır. Söz gelimi, bir
kadını anne rolüne getiren onun doğurganlığı / doğurma potansiyelidir.


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Kadın Ağzı Türkülerde Anne Rolü


TDK’nin güncel sözlüğünde annenin tanımı şu şekildedir:
“1. isim Çocuğu olan kadın, ana, valide, kocakarı, mader, nene, aba.
2. isim Yavrusu olan dişi hayvan” (URL-2).
Eski Türklerde anne adı yerine “ög” veya “aba” kelimesi kullanılmıştır. Bunlardan “ög”
sözü “öksüz” sözünde günümüzde “anasız kalma” anlamında hala dilimizde yaşamaktadır. “Aba”
sözü ise daha çok eski Türklerde kadın kamları ifade eden bir söz olup, günümüzde “ebe” sözü bu
sözün ifade ettiği anlama en yakın olanıdır (URL-3).
Kadının toplumsal cinsiyet rolünün en önemli olanı ve kutsal sayılanı, cinsine uygun fiziksel
yapının getirdiği annelik rolüdür. Ataerkil toplumlarda anne rolü kadının mutlaka sahip olması
beklenilen ve toplumda değer görmesini sağlayan bir roldür. Bu durum dolayısıyla genellikle
kadınların ulaşmak istediği en önemli rol de annelik olmuştur çünkü toplum tarafından onaylanmak
ve geleneksel kültür içinde kadının kendini gerçekleştirmesi / ispat etmesi için anne rolüne terfi
etmesi beklenir. Kadının gelin gittiği yerde saygınlık kazanması, erkeğin gözüne girmesi, analık
zevkini tatması ve soyun devamı için doğurmalıdır çünkü doğuramayan kadınlar horlanır (Örnek,
).
Üreticisinin kadın olduğu (kadın ağzı) türkülerde de annelik pek çok açıdan işlenmiştir.
Çalışmada üzerinde durulan 73 kadın ağzı türkünün 24’ünde kadın anne rolü içinde etken bir
durumdayken 49 türküde edilgen konumdadır. Bu veriler, kadının, toplum tarafından istenilen role
bürünse dahi yeterince söz sahibi olamadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca annelerin genellikle
edilgen/pasif durumda kalmaları, genellikle onlardan fedakârlık beklentisi dolayısıyladır. Anne
rolünün etken olduğu kadın ağzı 24 türküden 16 tanesinde çoğunlukla yeni anne olan veya anne
adayı kadınların duyguları aktarılmaktadır. Bu duygularda ataerkil yapının getirdiği ‘erkek evlat
sahip olunması’ baskısının kadın üzerindeki etkisi görülmektedir. Kadın, erkek evlat sahip olmak
için Tanrı’ya yakarmaktadır. Bu türküler içerisinde 3 türküde dualar ve yakarışlar ile sahip olduğu
erkek evladını kaybeden annenin acısı dile getirilmiştir. Geriye kalan 8 türküde ise kız ve erkek
evlat sahibi olan annenin duyguları dile getirilmiştir. Bu türkülerden 2 tanesinde anne ve erkek
evladın diyaloğu anne sevgisi ile kadının bir başka rolleri olan eş/nişanlı sevgisinin kıyaslandığı bir
diyalog olarak aktarılmış. Eş/nişanlı sevgisi, anne sevgisinin önüne geçmiş bir biçimde
yansıtılmıştır. Kız evlat ve anne arasındaki diyaloğun verildiği 4 türküde ise anne kızına öğüt veren,
kızının sevgisine karşı onay vermeyen ve onu bu sevgiden vazgeçirmeye çalışan bir birey olarak
karşımıza çıkar. Bu diyaloglardaki farklılık anne rolünü taşıyan kadının evlat cinslerine karşı aldığı
tavrı göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Anne rolünün edilgen olduğu 49 türküden 12 tanesinde rolün sadece adı geçmektedir. Ancak
bu 12 türkünün birinde anne rolünün göreviyle, kız evlatla anne arasındaki ilişki verilmektedir. 19
türküde ise kadının bir diğer rolü olan ve geçiş dönemi neticesinde elde ettiği ‘ gelin rolü’ ve bu
role bağlı olarak dillendirilen gelin türküleri içerisinde verilmiştir. 18 türküde kız evlat olarak
kadının rolü olan evlat rolüne bağlı olarak anne rolünü görmekteyiz. Bu türkülerde evladın annesine
sitemi söz konusudur. 6 türküde kız evlat geçiş dönemi ile ilgili yaşadığı sıkıntı ile annesine yanında
olmadığı için sitem etmektedir.
Kadın ağzı türkülerdeki anne rolü ile ilgili yukarıdaki genel değerlendirmelerin yanında, söz
konusu türküler içinden sondajlama yöntemiyle 5 türkü seçilmiş ve ayrıca incelenmiştir. İncelenen
türkülerden hareketle annelik rolünün kadın tarafından arzulanan bir rol olduğu ve role bürünen
kadınların acı da çekse bu durumdan şikâyetçi olmadığı tespit edilmiştir. Bu iki çıkarım yukarıda


Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

ifade edildiği üzere “Ülkü Rol: Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” başlıklarıyla
aşağıda değerlendirilmiştir. Değerlendirmelere geçmeden önce türkü metinlerini vermenin faydalı
olduğunu düşünüyoruz.
1. Ak Taş Diye Belediğim
Yöre : Güneydoğu Anadolu
Kaynak kişi : Selahattin SARIKAYA
Derleyen : Muzaffer SARISÖZEN

Ak taş diye belediğim


Tülbendime doladığım
Tanrıdan dilek dilediğim
Mevlam şu taşa bir can ver

Tarlalarda olur yaba


Savururlar gaba gaba
Merzifon'da Piri Baba
Mevlam şu taşa bir can ver

Yoldan geçen yolcu gardaş


Ben kimlere olam sırdaş
Kırşehir'de Hacı Bektaş
Mevlam şu taşa bir can ver

Bebeksiz oldum divane


Hep ağlarım yane yane
Konya'da Ulu Mevlane
Mevlam şu taşa bir can ver

2. Ağ Keçi Gelmiş De Oğlağın İster


Yöre : Yozgat / Akdağmadeni
Kaynak kişi : Aysel SEZER
Derleyen : Nida TÜFEKÇİ

Ağ keçi gelmiş (de) oğlağın ister


N'olur Allah n'olur bir oğlan göster


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Oğulsuz gelini kınar mı eller


Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir elekçi gelse eleğin alsam


Uğrünü uğrünü höllük elesem
Aynalı beşiğe (de) oğlan belesem
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir oğlum olsa (da) versem hocaya


Okuya okuya çıksa heceye
Müjdeciler gelse bizim peçeye
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

3. Atem Tutam Men Seni


Yöre : Bitlis
Kaynak kişi : Nazire SUBAŞI
Derleyen : Hüsamettin SUBAŞI

Atem tutam men seni


Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum


Gül topun olsun oğlum
Sırali gavak dibinde (oy)
Toyluğun olsun oğlum (oy)


Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Ev süpürür toz eder


Hamama gider naz eder
El ayağı kir içinde
Yıkamam diye naz eder

4. Aşşağıdan da Gele Gele Geldiler


Yöre : Yozgat / Boğazlıyan
Kaynak kişi : Salih KUBİLAY
Derleyen : İclal AKKAPLAN

Aşşağıdanda gele gele geldiler


Geldiler de evimize doldular
Kızımızı elimizden aldılar
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Çıkdım bakdım Çamlıbel'in düzüne


Döndüm bakdım karlar yağmış izime
Ellerin anası gider kızına
Benim anam bakmaz oldu yüzüme
Benim anam bakmaz oldu yüzüme

Anama söyleyin de mendilimi yudu mu


Yuyup yuyup gül daline koydu mu
Gurbet elde benim yavrum var dedi mi
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Anam beni neler ilen besledi


Siyah saçım gül suyuynan ısladı
Anam beni de gurbet için besledi
Ben gidiyom garip anam ağlama
Akını çıkarıp kara bağlama


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

5. Testiyi Aldın Kızım


Yöre : Erzurum
Kaynak Kişi : Yöre Ekibi
Derleyen : Azize GÜRSES - Gülşen ALTUN

Ana
Testiyi aldın kızım
Çeşmeye vardın kızım
Gittin ki tez gelesin
Nerede kaldın kızım

Kız
Testiyi aldım ana
Çeşmeye vardım ana
Yıkılası çeşmede
Mendilim kaldı ana

Ana
Çeşmeye vardın kızım
Suyu doldurdun kızım
Yıkılası çeşmede
Sen kimi gördün kızım

Kız
Çeşmeye vardım ana
Suyu doldurdum ana
Yıkılası çeşmede
Mahmud’u gördüm ana

Ana
Altına bak altına
Bak şu kızın haltına
Ele hersim çıkir ki
Alım yumruk altına


Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kız
Kınayı getir ana
Parmağın batır ana
Ben kararı vermişim
Muhtarı getir ana

Ana
Acıdır dilin kızım
Kötüdür fendin kızım
Akşam kardaşın gelsin
Kırdıram belin kızım

Kız
Tatlıdır dilim ana
İyidir fendim ana
Yüzbin gardaşım gelse
İncitmez telim ana

Ana
Acı gülüşün kızım
Sonunu düşün kızım
Ananı derde salar
Suya gidişin kızım

Ülkü Rol: Annelik


Geleneksel kültürde, eğer çiftin çocuğu veya erkek çocuğu olmuyorsa bu durumun
müsebbibi olarak kadın gösterilir.³ Bu da, kadınlar üzerinde çok büyük bir baskı oluşturarak ilgili
kadınlar tarafından anneliğin neredeyse tek amaç olmasıyla sonuçlanır. Bir kadının çocuk
doğurabilme becerisi, kadınlığının değerlendirilmesindeki en önemli ölçüttür (Ergun ve Gündüz
Alptürker 80). Anne olamayan veya erkek bir çocuk doğuramayan kadınların üzerine kuma
getirilmesi tehdidi de baskı altındaki kadınların içinde bulundukları darboğazı daha da
katlamaktadır. Anne rolünün hedeflenen rol haline gelmesinde bu unsurların çok büyük bir etkisi
vardır. Erkek çocuk annesi olmanın sağladığı sosyal statü de düşünüldüğünde tercih genellikle
erkekten yanadır.
Yukarıda metinleri verilen türkülerden 1 ve 2 numaralı olanlarda anneliğin bir ülkü rol
modeli olarak karşımızda durduğunu görüyoruz. Her iki türküde de kadınlar çaresizdir.


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Çaresizliklerinin temel sebebi, evlilik sonrası onlardan beklenen role bürünemeyişleridir. “Ak Taş
Diye Belediğim” türküsünde evli ancak çocuğu olmayan bir kadının çocuk özlemini dile getirdiğini
görüyoruz. Şekil olarak kundaktaki bebeği andıran bir kaya parçasını sarıp sarmalayarak Tanrı’dan
bu kaya parçasına can vermesini dilemektedir. Dileğinin gerçekleşmesi için de Merzifonlu Pir
Baba’yı, Kırşehirli Hacı Bektaş’ı ve Konya’dan Mevlana’yı aracı kılmak istemektedir⁴. Türküden
anlaşıldığında göre kadının hâlinden anlayan, onu dinleyen, sırlarını paylaşacağı kimse de yoktur.
Bu hal, onun gece gündüz gözyaşı dökmesine sebep olmaktadır. Yaşadığı azap o kadar derindir ki
aklını kaçıracak gibi olmaktadır. Bütün bu sıkıntıları ortadan kaldıracak tek şey ise bir bebektir.
Yani, kadının annelik rolüne kavuşmasıdır.
“Ağ Keçi Gelmiş de Oğlağın İster” türküsünde ise bu defa erkek çocuk özlemiyle kavrulan
bir anne / anne adayı görüyoruz. Türküden hareketle kadının daha önce bir kız çocuğunun olup
olmadığı net bir şekilde anlaşılamamaktadır. Türküde çocuk hasreti, türkünün başlığından da
anlaşılmaktadır. Zira oğlak, keçi yavrusuna verilen addır. Türküyü yakan kadın, erkek çocuk
doğurmadığı için toplum tarafından kınanacağını düşünmektedir. Ona öğretildiği üzere bu durumun
müsebbibi olarak kendini görür ve ninni söyleyemeyen kendi diline beddualar eder. Bu durumda
kadın kendine haksızlık ettiğinin de farkında değildir. Anne olamadığı için kendini suçlar. Ömrünün
tek gayesi aynalı bir beşikte erkek çocuk sallamak olan kadın, doğacak çocuğu için höllük eleyişini,
onun okula gidişini, okuma yazmayı söküşünü ve evliliğini düşlemektedir. Erkek çocuk anası
olmamak, bütün bu hayallerin önündeki tek engeldir.
Yukarıda annelik hasreti bağlamında betimsel analizi yapılan iki türküden de anlaşılacağı
üzere, geleneksel kültürde kadının toplum tarafından kabul edilip benimsenebilmesi için önündeki
en önemli ödev anne rolüne bürünmektir. Bu role bürünemeyen kadınlar, annelik özlemlerini
türküler aracılığıyla dile getirmişlerdir.
Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik
İncelenen türkülerin üçünde (3, 4 ve 5. türküler) anne rolündeki kadınların çocukları ile
arasındaki duygusal iletişimin boyutları gözler önündedir. Ataerkil yapının bir sonucu olarak
babanın ailenin geçiminden sorumlu olması dolayısıyla genellikle evden uzak kalması, anneninse
toplumsal rolü icabı evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesi, beraberinde çocukların
anneleriyle olan bağlarının daha güçlü ve hassas olmasını getirmiştir. Bu ilişki, erkek çocuk ile anne
arasında daha güçlü bir biçimde ortaya çıkmaktadır. 3 numaralı türküde, erkek çocuk doğurarak
üzerindeki büyük baskıyı ortadan kaldıran bir annenin, oğluyla kurduğu iletişim dikkat çekicidir.
Ninni fonksiyonundaki türküde anne, işe giden babayı beklemektedir. Anne, eşi eve geldiğinde
oğlunu sağlıklı bir şekilde babasının kucağına vermek istemektedir. Dikkatle bakıldığında bu
tabloda annenin kendini düşünmediği görülecektir. Onun için oğlunun ve eşinin mutluluğu mutlu
olmak için yeterlidir. Diğer dörtlüklerde de doğrudan kendisi için tek bir dileği yoktur annenin.
Oğlunun büyüyüp evlenmesi, anne için dünya saadetidir.
4 ve 5 numaralı türkülerde ise anne ile kızı arasındaki ilişki anlatılmaktadır. Her iki türküde
de gelin olmak üzere olan bir kızın ardından annenin duyduğu üzüntü dile getirilmiştir. 4 numaralı
türküde kızın, 5 numaralı türküde ise anne ile kızın birlikte dile geldiği görülmektedir. 4. türküde
evlenerek gurbete giden bir gelin rolünde karşımıza çıkan kız, annesinden ayrılacağı için
mutsuzdur. Türküden anlaşılacağı üzere annesi kızını harika besinlerle beslemiş, saçlarını da gül
suyuyla yıkamış ve gözünden bile sakınarak büyütmüştür. Kızını evlendirmesi (vermesi) her ne
kadar o an için kızı üzerinde olumsuz bir iz bıraksa da aslında bu, kız için bir açıdan olumludur.
Zira, bir kızın evlenememesi de geleneksel halk kültüründe kötü bir durumdur ve hiçbir anne kızının
“evde kalması”nı istemez. Eğer anne, doğrudan kendini düşünse kızını vermez çünkü bilhassa ev


Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

işlerinde genç bir kız, anne için bulunmaz bir nimettir. Kız çocuğu, ev işlerinde yapacağı katkıyla
annesinin üzerindeki yükü hafifletir. Türküde annenin kızının gurbete gitmesine izin vermesi, bu
bağlamda, kendinden feragat ettiği anlamında da okunabilir. Ayrıca, kendi canından bir parçayı
uzak bir yere “vermesi” de kızının saadetini düşünmesi anlamına gelir.
5. türküde bir anne ile kızının deyişmesi görülmektedir. Türküde su almak için çeşmeye
giden ve orada Mahmut isimli bir delikanlıya gönlünü kaptıran kızın annesiyle yaşadığı çatışma
anlatılmaktadır. Anne, kızının çeşmeden su almaya gidişinden endişe eder ve neden gittiğini, orada
neler olduğunu kızına sorar. Kızı ise çekinmeden Mahmut ile ilgili düşüncelerini söyleyerek onunla
evlenmek istediğini annesine söyler. Anne ise şiddetle karşı çıkar hatta bu durumu ağabeyine
anlatarak onu dövdürmekle bile tehdit eder. Annenin bu tavrından yola çıkarak onun Mahmut’u
tanıdığını ve kızına layık görmediğini anlıyoruz. Bir annenin kızının mutluluğunu istememesi gibi
bir durum olamaz. Türkünün üretim bağlamı bilinmemektedir ancak kuvvetle muhtemel Mahmut,
anneye göre kötü biridir ve anne, kızını ona bu yüzden vermek istememektedir. Kötü olmasa bile
anne, kızına Mahmut’u layık görmemektedir. Kızına yalvarır bir edada sonunu düşünmesi
gerektiğini söyleyerek iki gönül bir olunca samanlığın seyran olamayacağını anlatmaya
çalışmaktadır. Türküde görüldüğü üzere kızın babası sahnede yoktur. Kızın geleceğiyle ilgili en
önemli karar aşamasında yük annenin sırtındadır. Kız ise annesinin sözünü dinlemeyerek işleri daha
da çözülmez bir hâle getirmektedir. Dolayısıyla annenin yaşadığı zorluk da katlanmıştır. Bu türküde
anne ayrıca, yaşanan aşk çerçevesinde dolaylı olarak ortaya çıkan ve belirginleşen kadın tiplerinden
“Ȃşıkları ayıran anne tipi” (Mirzaoğlu, ) görünümündedir.
5. Sonuç
Toplumda kendini ifade etme konusunda duygularını geriye itme gibi bir sorunla karşı
karşıya kalan bireyin, kültürel ve sosyal yapılanmanın bir sonucu olarak çoğunlukla kadın olduğu
söylenebilir. Kandiyoti ( 29), toprağın yalnızca erkekler aracılığıyla kuşaktan kuşağa
aktarıldığı atasoylu hane halkı anlayışının kadınlara son derece sınırlı bir alan bıraktığını ifade eder.
Hal böyle olunca içinde yaşadığı toplumda ötekileştirilen kadınlar iç dünyalarında yaşadıkları
coşkuyu, hüznü, kırgınlıkları, beklentileri aktarmak için farklı yöntemler seçmiştir. Bu yöntemler
dilde bir türkü, ninni, ağıt, mani olurken, el işlemelerinde bir motif, halıda bir desen, giyimde bir
renk şeklindedir. Kadın ağzı türküler esasen, bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kadının toplum içerisinde kabul görmesini sağlayan, onları toplum içinde sosyalleştiren
veya sosyalleşme sürecinde ön plana çıkaran anne rolüdür (Erdal, 40). Kadınlar da bu bilginin
farkına vararak toplum içinde söz sahibi olabilmek, iktidar elde edebilmek ve bir bakıma kendilerini
gerçekleştirebilmek için “anne” rolünü arzulamışlardır. TRT Repertuvarında ve
seafoodplus.info sitesinde kadın ağzından derlenmiş türkü yer almaktadır. Bu türkülerin
73’ünde kadının anne rolüne dair veriler bulunmaktadır. 24 türküde türküyü bizzat yakan anneyken
49 türküde anneliğe dair farklı bakış açıları bulunmaktadır. İlgili türkülerde anne, kimi zaman gelin
giden bir kızın gözünden resmedilirken, kimi zaman arzulanan bir rol, kimi zaman da gençlerin
önündeki bir engel konumundadır. Çalışmada üzerinde detaylı bir şekilde durulan 5 türküde ise
annelik toplumun değer yargılarıyla örtüştüğü biçimde işlenmiştir. Bu türkülerin ikisinde
hedeflenen, arzulanan ve özlenen bir rol olan annelik, diğer üç türküde ise çocuklarını korumayı,
ömrünü onlara adamayı görev bilmiş bir pozisyonda karşımıza çıkmıştır.
Kadının toplumsal cinsiyet rolleri içinde toplumun en çok kutsiyet atfettiği rol anneliktir.
Kadın ağzı türkülerde de anneliğe yüklenen kutsallığın izleri görülmektedir. Ayrıca, geleneksel
yapının kadın ağzı türkülerde korunduğunu, kadınların topluma ait kültürel kodları türküler
aracılığıyla nesilden nesile aktardıklarını söylemek mümkündür.


Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Sonnotlar
1. Söz konusu arşiv ayrıca seafoodplus.info (URL-1) sitesinde de mevcuttur.
2. Kadına ait diğer roller şu şekilde sıralanabilir: Evlat, eş/evli kadın, dul kadın, sevgili, gelin, kuzen, elti,
yenge, kaynana, nine, hala/bibi, görümce, nişanlı ve üvey anne.
3. Bilimsel çalışmalar, çocuğun cinsiyetini belirleyen Y kromozomunun erkekten geldiğini kanıtlamıştır.
Dolayısıyla, cinsiyetin ortaya çıkmasında kadının biyolojik olarak hiçbir etkisi yoktur.
4. Çocuksuz kadınların ata/evliya kültüne bağlı olarak türbe, dergâh vb. mekânlardan şifa dilemesi,
dinsel/büyüsel sağaltma metotlarından biridir.

Kaynaklar
AĞÇOBAN, S. (). “Kadın Olgusunun Kültürel Gelişimi ve İslam’da Kadının Yeri Üzerine Tartışmalar”,
Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 2(1):
BAŞARAN, U. (). “Atasözlerinde Kadın Algısı”, 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi
Bildirileri, , Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
BORA, A. (). Kadınların Sınıfı. İstanbul: İletişim Yayınları.
CAN, İ. (). “Tarih, Toplum ve Kültür Bağlamında Aile ve Kadın”, Sistematik Aile Sosyolojisi. Konya:
Çizgi Kitabevi.
ÇELİK, A. (). TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DÖKMEN, Z.Y. (). Toplumsal Cinsiyet. İstanbul: Remzi Kitabevi.
ELİUZ, Ü. (). “Cinsel Kimlik Paniği: Kadın Olmak”, Turkish Studies, 6(3):
ERDAL, T. (). “Erkek Ağızlı Türkülerde Kadın İmajı”, Folklor/Edebiyat, 17(65):
ERDAL, G. (). “Halk Kültüründe Kadının Türkü Yakıcı Kimliği ve Kadın Ağzı Türkülerde Kocaeli
Örneği”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 3(4):
ERGUN, P. ve GÜNDÜZ ALPTÜRKER İ. (). “Çocuksuzluk Sağaltımında Satılma Ritüeli – Ritüelin
Tarihsel Bağlamı ve Metaforik Dili”, Millî Folklor, 29():
GAZİMİHAL, M.R. (). Anadolu Türküler ve Musikî İstikbalimiz. İstanbul: Ötüken Yayınları.
KANDİYOTİ, D. (). Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar. (Çev. Aksu Bora vd.), İstanbul: Metis Yayınları.
LEOFF, C. (). Blöfçünün Rehberi – Feminizm. (Çev. Nimet Aytan), İstanbul: Tempo Yayınları.
MİRZAOĞLU, F.G. (). “Lirik Türkülerde Kadın Tipleri”, Türkbilig,
ÖRNEK, S.V. (). Türk HalkBilimi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
SOL, S. (). “Kadının Dönüşüm Mekânı: Rumeli Türküleri Örneği”, Avrasya Etüdleri. 50/2:
VURAL, G. ve İSTANBULLU, S. (). Sosyal Veriler Işığında Türkülerde Kadın. Konya: Eğitim
Yayınları.
YILMAZ, A. (). Türk Kültüründe Kadın ve Kadın Ağzı Türküler. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

İnternet Kaynakları
URL seafoodplus.info (Erişim Tarihi ).
URL seafoodplus.info (Erişim tarihi: ).
URL (seafoodplus.info gunumuze-m-
seafoodplus.info (Erişim Tarihi: ).


Derdiçok, N. S. () Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri, Folklor Akademi
Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, –
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ*

Nükte Sevim DERDİÇOK**

Öz
Geleneksel bir uygulama olan gün, kent ortamının yaratımı olarak karşımıza çıkmakla beraber, çeşitli sosyal
çevre ve şartlar içerisinde görülen kadın tiplerini bir araya getiren ortamlardandır. Tarihsel gelişimi içerisinde belirli
özellikleri üzerinden karikatürize edilerek sunulmuş olan bu uygulama, pek çok halk bilgisi yaratmasını bünyesinde
bulundurmakla beraber, aynı zamanda kadın kimliğinin tüm aktarımını sergileyebildiği, toplumsal ve kültürel kodların
getirdiği rol ve sorumlulukların arasında sıkışıp kalan kadının hem sosyalleşebildiği hem de kimlik ve karakter
özelliklerinin temsillerini sunabildiği bir ortam olarak da karşımıza çıkmaktadır. Gün içerisindeki kadınların farklı
karakter ve kişilik özelliklerine sahip olması sebebiyle çeşitli kimlik özellikleri ve temsilleriyle karşılaşmak da mümkün
hâle gelmektedir. Farklı karakter ve kimlik özelliklerinin aynı ortamda bir araya gelmesi, temsillerin de çeşitlenmesine
neden olmaktadır. Bahsedilen bu özelliklerin temsillerinden biri de kuşkusuz ki statü yarışıdır. Kadın iletişiminin
oldukça yoğun olduğu bu uygulama, bazı yapısal kısımları ile ister istemez statü gösterisine dönüşmektedir. Gün adı
verilen bütüncül yapının daha küçük yapısal birimlerinden olan yeme içme ve giyim kuşam unsurları, özellikle bu
gösterinin en iyi temsil alanlarındandır. Yemeği iyi yapması ya da giyim kuşamına dikkat etmesi ile bilinen bir kadın,
statü endişesi sebebiyle bu konularda her zaman özenli davranmaktadır. Bu özen, kazanılan veya sahip olunan imajları
ve dolayısıyla da statüyü kaybetmek istememe veyahut belli bir statü kazanma isteği ile alakalıdır. Özellikle para, ün,
itibar edinme gibi isteklerin neden olduğu statü arayışı ve yarışı, gün özelinde minyatür bir ün ve itibar edinme ifadesi
olarak görülmektedir. Diğer bir deyişle kadınlar arasındaki statü yarışının hem doğduğu/yaratıldığı hem de aktarıldığı
bir mekân olan gün, bu yarışın tüm temsillerinin de görülebilmesi için oldukça elverişli bir ortam olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu durum da günün, sadece “dedikodu ortamı” olma özelliğinden sıyrılarak kültürel işlevlerine ve
dolayısıyla da günün sürdürülebilir olma durumuna işaret etmektedir. Bu makalede, öncelikle gün kavramı açıklanmış
olup gün katılımcısı olarak görülen kadının kimlik, karakter, kişilik özellikleri ele alındıktan sonra bu özelliklerin
üzerine inşa edilen statü meselesinin, gün uygulamasının yeme içme, giyim kuşam, tasarruf araçları, iletişim gibi yapısal
kısımlarını kendisine temsil ortamı olarak seçmesinin nedenleri ve bu ortamların bahsedilen temsil süreçlerinde ne gibi
işlevleri olduğu incelenmiştir. Bu inceleme ile kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle alakalı rol ve
sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün ortamının, günün tarihsel gelişimi
içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal
birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olduğu; katılımcılar, mekân, yeme içme, giyim kuşam, iletişim gibi bu yapısal
kısımların her birinin kadının statü elde etmesi veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok
temsil icra ettiği bir mekân durumuna geldiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar sözcükler: Gün, kadın, statü, kimlik, geleneksel uygulamalar.

STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS

Abstract
The tradition of women’s day meeting brings together various types of women which we see in various social
environments and conditions as a result of the urban environment. This practice, which has been presented to us by
being caricatured over certain features in its historical development, includes many folklore creations. At the same time
it emerges as an environment which can exhibit the entire transmission of female identity; and where women, stuck
between the roles and responsibilities brought by social and cultural codes, can both socialize and present the

* Bu makale, Nükte Sevim Derdiçok tarafından hazırlanan ve yazım aşamasında olan “Kent Folkloru: Kadın Günlerinin Halk Bilimi
Açısından İncelenmesi” adlı doktora tezi esas alınarak kaleme alınmıştır.
** Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir/Türkiye,
[email protected], ORCID


representations of identity and character seafoodplus.info is also possible to encounter various identity characteristics and
representations during the women’s day meeting, as women have different character and personality traits. The
combination of different identity features in the same environment leads to the diversification of representations. One
of the representations of the abovementioned characteristics is undoubtedly the status race. This tradition, in which
communication among women is quite intense, inevitably turns into a status show due to some of its structural aspects.
Eating-drinking and clothing elements, which are the smaller structural units of the holistic structure we call the
women`s day meetings, are especially the best representation areas of this show. A woman known to cook well or pay
attention to her dressing will always be attentive to these issues due to status concerns. This care is related to the desire
not to lose the image gained or owned and therefore the status, or to gain a certain status. The demand and race for
status, which is caused by desires such as money, fame and gaining prestige, is seen as a miniature expression of fame
and reputation on the women’s day meetings. In other words, the women’s day meeting, which is a place where the
status race between women is both born / created and conveyed, appears as a very useful place for us to see all the
representations of this race. This situation points to the cultural functions of the women’s day meetings and therefore
to the sustainability of them, instead of having the only feature of being the “gossip environment”. In this article, firstly
the concept of the women’s day meeting is explained and after discussing the identity, character and personality of the
woman known as as participantof these meetings, the reason why she chooses the structural parts of the status issue,
which is built on the characteristics, such as food and beverage, clothing, means of savings, communication, as a
representation environment and what kind of functions these environments have in the mentioned representation
processes are examined. With this examination, the women’s day meetings environment, in which women can perform
their roles and responsibilities related to all features of their identity and character and present them to the other
women’s taste, is understood firstly as an expression of the traditional practice itself, and then as a status symbol of the
structural units that make up this practice within the historical development of the women’s day meetings. It is
concluded that each of these structural parts such as participants, place, eating and drinking, clothing and
communication have become a place where women perform many representations in order to gain status or not to lose
or reinforce the status they have gained.
Keywords: Women’s day meetings, women, status, identity, traditions.


Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri

Giriş
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen gün; kadın günü ve kabul günü gibi farklı
adlandırmalarla da karşımıza çıkan bir uygulamadır. Halk ve buna bağlı olarak halk bilgisi
kavramları, geniş çerçevede düşünüldüğünde, kent ortamının üretimi olan ve kentten kırsala doğru
yayılım gösteren bu geleneksel uygulama, farklı dönemlerde uygulamanın yapısal ve işlevsel
özelliklerine bağlı olarak çeşitli şekillerde adlandırılmış olsa da varlığı günümüzde de devam
etmektedir. Zirâ, “yeni yaratmalar ortaya koyan ve bu yaratmaları kullanan herhangi bir kişi,
bunları bir grup içinde paylaştığında, sosyal statüsü veya mesleki etiketi ne olursa olsun halk bilimi
açısından değerlendirildiğinde, halk kavramı içinde yer alır.” (Ekici, 10). Dolayısıyla bu
uygulama da kent ortamı içerisinde kentli nüfus tarafından sürekliliği sağlanmış, kentten kırsala
doğru gelişim göstererek yayılmış ve yapısal-işlevsel birtakım değişimler göstererek günümüze
kadar gelmiştir.
Makalede ‘gün’ olarak isimlendirilecek olan bu uygulama, katılımcılarını kadın gruplarının
oluşturduğu ve bu grupların önceden belirlediği mekân, zaman ve sıralamaya göre düzenlenen,
yeme içme, giyim kuşam, eğlence, iletişim, tasarruf araçları (Türk lirası, Euro, şeker, yağ, peçete
vs.) gibi yapısal kısımlardan meydana gelen ve ekonomik, psikolojik, sosyal, kültürel pek çok işleve
hizmet eden toplantılar şeklinde tanımlanabilir. Söz konusu geleneksel uygulamanın ilk şekli
’li yıllardan itibaren ‘kabul günü’ şeklinde ifade edilmiş, zaman içerisinde hem uygulamada
meydana gelen yapısal ve işlevsel değişimler hem de ifadede kullanım kolaylığı açısından ‘gün’
şeklinde kısaltılarak kullanılagelmiştir (Cengiz, ). Tarihî gelişimi içerisinde hizmet ettiği
amaçların değişmesi sonucu katılımcı ilişkileri (komşu günü, akraba günü vs.), tasarruf araçları
(altın günü, Euro günü vs.) gibi etmenlere bağlı olarak farklı adlandırmalar kullanılsa da genel
kullanım itibariyle uygulamanın günümüzdeki ifadesi ‘gün’dür.
Günler, kadın kimliğinin -kadınlara yüklenen- rol ve görevlerinden beslenen ve kültürden
kaynağını alan hemen hemen tüm özelliklerinin görülebildiği bir mecradır. “Uygulamalar,
işbölümleri ve bunlarla ilgili görevler, görüntülerin yanı sıra, kadın ve erkekle bağlantılı kavramlar
ve idealler, herhangi bir toplumun geleneksel kültürünün bir parçasıdır.” (Nenola, 86).
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen rol ve görevler, sadece çocuk doğurma veya çocuk
bakımı ile sınırlı kalmamaktadır. Diğer bir deyişle kadınlar, toplulukların festivaller, sözlü
gelenekler, mutfak kültürü, halk hekimliği ve gün gibi her türlü kültürel ve geleneksel
yaratımlarında ve bunların aktarımında rol almaktadırlar. Buna rağmen kadınların yaptığı iş, ‘ev
işi’; konuştukları ise ‘dedikodu’ olarak nitelendirilmekte (Reiter, ), özellikle inceleme
konusu edilen günler de bu yaklaşım doğrultusunda ‘dedikodu ortamı’ olarak mizah malzemesi
yapılarak günlerin kültürel yapı ve işlevleri arka plana itilmektedir. Oysaki gün adı verilen bu
geleneksel uygulama, son derece önemli bir kültürel yaratım ve aktarım ortamıdır.
Kültürel kodların beslediği bu yaratım ve aktarım ortamının yaratıcısı ve aktarıcısı
‘kadın’dır, diğer bir deyişle gün gruplarının katılımcılarını kadınlar oluşturmaktadır. Kadın
kimliğinin oldukça baskın olduğu gün ortamında katılımcılarının kimlik ve karakter özelliklerine
bağlı olarak birtakım endişeler ve bu endişelerin giderilmesi sebebiyle ortaya konan çeşitli temsiller
mevcuttur. Bunlardan biri de şüphesiz ki statü endişesi ve bu endişenin temsilleridir. Statü, statü
endişesi ve örnek temsilleri incelenmeden önce, statü meselesini doğurduğunu veya beslediğini
ifade etmenin yanlış olmayacağı kimlik ve karakter özelliklerine bakmak ve bunları tanımlamak
yerinde olacaktır.


Nükte Sevim DERDİÇOK

1. Kimlik ve Karakter Özellikleri ile Statü İlişkisi


Gün grupları içerisinde çalışan, çalışmayan, çalışmasına rağmen kendisini çalışan olarak
görmeyen (genellikle parça başı işlerde çalışan kadınlar), her yaş ve meslek grubundan her ‘yerli’
olan pek çok kadın bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, kadının yaş, meslek, doğum yeri gibi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir